18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 2 KASIM 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Demokrat ve Barışçı Olmayınca... [email protected] Türkiye siyasal yapısı, iktidarı ve muhalefetiyle, Kürt sorununu çözme yeterliliğini bir türlü gösteremiyor. Üstelik tıkanma, devletin tüm birimlerinin uyum içinde birleşerek sorunun çözümü konusunda anlaştıklarının öne sürüldüğü bir sırada ve en başta ABD olmak üzere dış etkenlerin çözüm istedikleri bir ortamda yaşanıyor. Neden? Ülkenin bölünmesi hiçbir biçimde söz konusu edilemez. Bu durumda Kürt sorununun çözümü, özünde ve öncelikle bir “demokratikleşme ve barış” konusudur. Oysa Türkiye siyasetinin yapısal niteliği, Cumhuriyetin kazanımlarından olan bu iki değeri, demokrasi ve barışı, sahiplenip yeniden üretmeyi başaramıyor. Çözümsüzlüğün nedenlerinin en başında ülke siyasetinin “demokratik olmayan” yapısı geliyor. Önde gelen partiler arasında bir toplumsal uzlaşı olmadığı çok açıktır. Sorunun çözümünde belirleyici olabilecek olan AKP, CHP ve MHP arasında barıştan eser yoktur. Bunların DTP ile ilişkileri de esnek değildir. Üstelik AKP; bürokrasideki kadrolaşma uygulaması, devletin parasal olanaklarını kullanmadaki kimi aşırı yanlı davranışları ve özellikle de bazen yargının işleyişinde taraf olmasıyla toplumsal barışa çok zarar verebilecek kanallar açıyor. Partilerde “iç barış” da genel başkana bağlılık ölçüsüne göre ve “zorla” sağlanır. Bu köşede sıkça vurgulanan şu noktanın altı, tekrarı pahasına da olsa, bir kez daha çizilmelidir: Partilerin iç işleyişleri ve yapıları, tamamıyla antidemokratiktir; mutlakiyetçi ve tekçidir. Demokrasiyi içselleştirmeyen parti genel başkanları, kongre ve kurultaylarında oyların tamamını, üstelik imzalı olarak almayı asıl işleri görüyor; kendileri için imza vermeyenleri “temizliyor” ve bunu medyanın övgüleri arasında gerçekleştiriyor. Büyük çelişki de buradadır; bu kaskatı, antidemokratik, uzlaşı ve barıştan çok uzak siyasi parti yapılarından demokratik açılımlar çıkmıyor; çıkamıyor. Kürt sorunu bir büyük demokrasi ve barış projesinin çok önemli bir parçası olarak çözüm yoluna girebilirdi; girebilir; girmelidir. Kuşkusuz bu yazıda kapsamlı bir demokratikleşme çalışmasının ayrıntıları sıralanamaz. Yine de konuya ilişkin olarak genel anlamda söylenebilecek çok şey var. Demokratikleşme süreci, partilerin örgüt yapılarının oluşması ve işleyişinin, demokratik ilkelerle işlemesine öncelik vermelidir. Bu amaçla, anayasa, Siyasi Partiler ve Seçim yasalarında gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Üyelerin ve örgütlerin politika üretimi süreçlerine etkin katılımı; seçilenlerin kendilerini seçenlere “hesap vermesinin” yolunun açılması; milletvekili adaylarının saptanmasında bir kişinin, yani genel başkanların tek seçici olması uygulamasına son verilmesi ve yerini katılımcı süreçlere bırakması, eğer bu ülkede demokrasi kavramı bir anlam taşıyacaksa, kaçınılmaz zorunluluklardır. Temel insan hak ve özgürlükleri; ekonomik ve sosyal haklar ve bunları koruyacak kurumsal yapılanmalarla çok daha genişletilebilecek olan bu genel çerçeve içinde, Kürt sorunuyla doğrudan bağlantılı olarak somut öneriler de geliştirilmelidir. Örneğin seçim barajının, 1960’larda uygulanan yüzde 1’lere indirilmesi yoluna gidilmese bile yüzde 5 ya da 7 gibi bir düzeye çekilmesi; artıları ve eksileri ayrıntılı araştırmalarla saptanarak koruculuk uygulamasına aşamalı ama hızlı bir biçimde son verilmesi; tüm ülkede ama özellikle de o bölgede “hiçbir” faili meçhul cinayet kalmayacağı konusunda kararlı bir tutum sergilenmesi ve varsa insan haklarını çiğneyen kamu görevlilerinin cezalandırılmasının sağlanması önemli ve somut adımlar olabilir. Daha da önemli olarak, bunlar ekonomik ve sosyal programlarla tamamlanabilir. Muhalefet niteliği gereği bu konularda öneri geliştiremiyor; çözüm için öncülük edemiyor. Kürt sorununun çözümü, temelinde, bir demokrasi ve barış sınavıdır. Türkiye siyaseti bu sınavda başarısız oluyor; bir türlü doğum yapamıyor; yapısı demokratik ve barışçı olmadığından, demokratik süreçleri işleterek çözüme öncülük edecek esnekliği ve beceriyi gösteremiyor. Barışın sağlanması için çaba harcanması “iyi niyetli” bir davranıştır. Ancak, somut bir “demokrasi ayağı” olamayınca barış niyeti de yetersiz kalıyor. Dante’nin dediği gibi “cehenneme giden yol” da “iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir”. Varsa da, iyi niyet tek başına ülkeyi savaş cehenneminden çıkarmaya yetmiyor. Kredi kartõyla vergi ödeme yaygõnlaşacak; e-fatura, e-tahsilat ve e-haciz geliyor Maliye vergi avõna çõktõEkonomi Servisi - Maliye Ba- kanlõğõ kayõt dõşõ ekonomiyle ver- gi kayõp ve kaçağõnõn azaltõlmasõ için 4 koldan harekete geçti. Ver- gide her şeyi sanal hale getirmeye hazõrlanan bakanlõk, el bilgisayar- larõ ile mobil denetime de geçme ha- zõrlõğõ yapõyor. AA’nõn haberine göre maliye bü- tün belgelerin elektronik ortamda dü- zenlenmesi, geçmiş dönem dahil bütün vergilerin elektronik ortamda tahsil edilmesi ve vergisini ödeme- yen mükelleflere de elektronik or- tamda haciz öngörülüyor. Maliye Bakanlõğõ’nõn kayõt dõşõ ekonomi ile vergi kayõp ve kaçağõ- na dönük yeni tedbir paketinde yer alan önlemlerden bazõlarõ şöyle: 2004 yõlõndan sonra edindiği 5 ve daha fazla gayrimenkulü satõp da, beyanname vermeyenlere önce mek- tup, ardõndan denetim elemanõ gi- decek... Doktor, avukat gibi serbest mes- lek erbabõnõn ‘kazandım’ dediği pa- rayla bunlara ödeme yapanlarõn ‘ödedim’ dediği tutarlar karşõlaştõ- rõlacak. Kamu alacaklarõnõn süratle tah- sili, takip masraflarõnõn ve idare ile ilgili kurumlarõn iş yükünün azal- tõlmasõ, zaman tasarrufu sağlanma- sõ ve haciz uygulamalarõnõn elek- tronik ortamda yapõlmasõ amacõyla “e-Haciz Projesi” geliştirildi. Gelir sisteminin etkinliğinin arttõrõlmasõ ve idari kapasitenin ge- liştirilmesi amacõyla denetimlerde ve yoklamalarda mobil cihazlar (el bil- gisayarlarõ) kullanõlmaya başlanacak. Mobil denetim için de, üretim ve sa- tõş aşamasõnda otomasyon uygula- malarõnõn kapsamõ geliştirilecek. Trafik para cezalarõnõn takip ve tahsilinin daha etkin şekilde yürü- tülmesini sağlamak amacõyla, halen elle düzenlenen ve sisteme girilen trafik idari para cezasõ tutanaklarõ, elektronik ortamda düzenlenecek. Vergide her şeyi sanal hale getirmeye hazõrlanan Maliye Bakanlõğõ, el bilgisayarlarõ ile mobil denetime de geçme hazõrlõğõ yapõyor. Avukat ve doktorlarsa yakõn takibe alõndõ. Zeytinde hedef liderlik MURAT GÜLDEREN AKHİSAR - Türkiye İhracatçõlar Meclisi Başkanvekili ve Ege Zeytin ve Zeytinyağõ İh- racatçõlarõ Birliği Başkanõ Ali Nedim Güre- li, Türkiye’nin üç yõl sonra ilk etapta zeytin üre- timinde İspanya’dan sonra dünya ikincisi ola- cağõnõ, 2014-2015 yõllarõnda da liderliğin yo- lunun açõlacağõnõ söyledi. Manisa Akhisar’da dü- zenlenen Zeytin Hasadõ Şenliği’nde konuşan Güre- li, bugüne gelindiği zaman sektördeki sorunlarõn bite- ceğini belirterek “O za- man biz fiyat belirleyici olacağız. Avrupa’nın ko- taları aşılmış olacak. Türk zeytinyağı rahatlıkla Av- rupa’nın şehirlerindeki marketlerde yer alacak. Hatta dünya devi Wal-Mart ile kontrat yapacak üreticiler çı- kacak” dedi. İhracat Genel Müdürü Ziya Altunyaldız ise dünyada zeytinin hâlâ yeterince tanõnmadõğõ- na işaret ederek, 2005 yõlõnda Türkiye’nin zey- tin ihracatõnõn 300 milyon dolarken kriz ve ku- raklõkla birlikte bu rakamõn 100 milyon dolarlara kadar düştüğünü ifade etti. Uluslararasõ alanda zeytin ihracatõnda 6. sõ- rada bulunduğumuzu belirten Altunyaldõz, üretim potansiyelini 1 milyar dolarlara çõka- rabilmek için dünyanõn dört bir yanõnda sõkõ bir tanõtõm kampanyasõnõn yapõlmasõ gerektiğine dikkat çekti. Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üye- si ve Tarõm Uzmanõ Yrd. Doç. Dr. Renan Tu- nalıoğlu da, tarõmõn Türkiye için en vazgeçilmez unsur- lardan biri olduğunu vurgu- layarak şöyle konuştu: “Ata- türk ‘Tarõm hürriyettir, borç alan emir alõr’ diyor. Biz tarım politikalarımızda ta- mamen dışa bağımlıyız. 2000’li yıllardan sonra IMF anlaşmaları, AB ve Dünya Ticaret Örgütü müzakere- leri derken hep dış sistemlerin etkisi altın- da kaldık. Hep taahhütler verildi, ancak so- mut hiçbir destek alamadık.” Akhisar’da başlayan zeytin hasadõyla 22 bin kişilik istihdam sağlandõ. Son dönemde diki- len 60 milyon zeytin ağacõnõn meyve verme- siyle bu yõl 220 bin ton ürün bekleniyor. Bu- nun 100 bin tonundan da yağ üretilecek. Ali Nedim Güreli 41 ülkeye zeytin ihracatõ yapan Türkiye’nin üretim ve ihracatta beş yõla kadar dünya birincisi olacağõnõ söyledi. Aksihar’da gerçekleştirilen ‘Zeytin Hasadı Şenliği’ne katılan yazarımız Ali Sirmen de bir zeytin fidesi dikti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle