25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada MHP lideri Devlet Bahçeli; Çankaya’dakinin “farklılıklar ülkesinden gelen konuk bir cumhur- başkanı gibi konuştuğuna” ağırlık veriyor. CHP’nin Çankaya’dakini hükümetle aynı kulvar- da koşan bir AKP’li olarak tanımaya ve tanıtmaya elbette hakkı var. Zira, Çankaya’ya AKP’ye bağımlı bir kişinin, açıkçası bugünkü konuğunun çıkmasına direndi. Ama MHP? Ne yazık ki cumhurbaşkanı seçimi sı- rasında -RTE ile her açıdan- “kardeş birisinin se- çilmemesi uyarılarını” dikkate almadı. Demokrasi gereğidir diye bugün AKP iktidarının izlediği politikalara arka çıkan birinin Çankaya’ya çık- masına destek oldu. Bugün Çankaya’dakini eleştirenler; daha önce- ki yıllarda 2. Cumhuriyet’e ve Yeni Osmanlılara des- tek verdiğini açıklayarak Atatürk Cumhuriyeti’ni baş- tan sona İslami bir çizgiye çekmeyi amaç edinen bir AKP’linin tarafsız bir cumhurbaşkanı gibi dav- ranacağını mı sanıyorlardı? Oysa Çankaya’da göstermelik biçimlerde devlette uyumu savunur görünerek davranışlarını kamuoyuna sindirmek isteyen bir AKP’li görev yapıyor! Meclis konuşmasında Türk sözcüğünü bir kez ol- sun ağzına almadı ve bu, hem CHP’nin hem de MHP’nin sert tepkisine yol açtı. CHP, “Türkiye halkının çoğunluğunu” es geçtiğini; MHP ise konuşmanın “hiçbir yerinde Türk kavramına yer vermemesinin üzüntü verici” olduğunu söylü- yor. Açılımı destekleyerek Kürtlere hoş görünmenin peşinde mi? Araştırılmaya değer bir başka saptaması nedense fazla ilgi çekmedi. Sadece Hürriyet dün, konuşmadaki o bölümü “Er- genekon uyarısı” başlığı altında okura sundu. Çankaya’daki şöyle diyor o bölümde: “Konum ve sıfatı ne olursa olsun, hiç kimse hiçbir nedenle hu- kukun dışına çıkamaz. Devletin bekası veya ulusal çıkar gibi kavramlarla da hukuksuzluğu ve keyfiliği haklılaştırmak için kullanamaz. Hiç kimse devleti ve rejimi korumak bahanesiyle hukuk dışına çıkamaz. Bu devletin güvenliği ve rejim için en büyük tehli- kedir.” Silivri’de görülen davalarda asker, sivil, gazete- ci… Ergenekon adı altında hükümeti devirmek, ya- kın adıyla darbe yapmakla suçlanarak yargılanıyor. Çankaya’daki, anayasadan kaynaklanan temel görevi gereği bu ülkede hukukun üstünlüğünü sa- vunabilir. Hatta bu, anayasal görevidir de… Ama bir cumhurbaşkanı, dava adı vermeden ima yoluyla da olsa; hukukun üstünlüğünü savunur gö- rünerek davayı ve davada adı geçenleri etkileyecek.. hatta daha bugünden darbe yapmaya girişmekle suçlananları mahkûm edecek bir tavır alamaz. Medyamız askerlerin TBMM’yi boykot etmekten vazgeçtiğini büyük başlıklarla verdi. Askerlerin Çankaya’dakinin konuşma yaptığı ilk gün TBMM’de bulunmaları neyi kanıtlıyor? Boykottan vazgeçmeleri.. genel kurul salonunda terör örgütüne yakınlığıyla tanınan karşı görüş açıkladıkları Demokratik Toplum (Kürt) Partisi’nin bulunmasına karşın; Çankaya’dakinin konuşması- nı dinlemeleri… …Hükümetin açılım politikasını desteklediği an- lamına mı geliyor? Gelemez. Zira askerin hükümetin açılım politikası ile ilgili görüşlerini 26 Ağustos 2009’da Genelkur- may Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ; bir basın top- lantısı ile açıkladı. Anayasanın ilk üç maddesi baş- ta, dokunulmasına karşı oldukları temel ilkeleri sı- raladı. Aksini düşünmek veya düşlemek askerin aslını in- kâr ettiği anlamına gelir ki.. bu kanı, ancak safla- rın savunacağı bir görüş olabilir. SAYFA 3 EKİM 2009 CUMARTESİCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul Y 26 Edirne Y 25 Kocaeli Y 29 Çanakkale Y 26 İzmir Y 26 Manisa B 29 Aydın Y 30 Denizli B 31 Zonguldak Y 23 Sinop B 24 Samsun B 26 Trabzon PB 27 Giresun PB 27 Ankara PB 27 Eskişehir B 26 Konya PB 27 Sıvas PB 26 Antalya PB 29 Adana B 32 Mersin B 31 Diyarbakır B 31 Şanlıurfa B 33 Mardin B 28 Siirt B 29 Hakkâri B 22 Van B 21 Kars B 19 Oslo Y 7 Helsinki Y 10 Stockholm K 11 Londra B 17 Amsterdam Y 16 Brüksel Y 17 Paris B 19 Bonn B 15 Münih B 19 Berlin B 15 Budapeşte PB 18 Madrid PB 27 Viyana PB 17 Belgrad Y 20 Sofya Y 21 Roma B 24 Atina Y 27 Zürih PB 17 Moskova PB 10 Aşkabat PB 24 Astana B 17 Taşkent B 27 Bakû B 23 Bişkek PB 21 Tiflis B 23 Kahire B 29 Şam B 32 Yurdun kuzey ve ba- tı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marma- ra, Kıyı Ege ile Batı Karadeniz sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Ya- ğışların akşam saat- lerinde Kırklareli, Edirne ve Tekirdağ çevrelerinde kuvvet- li olması bekleniyor. Unutulmuş bir akşamdı... Solmuş çiçekler arasından mavi bir su yürü- dü önce. Sonra imbat esmeye başladı. Deniz kabardı. Sartre’ın “büyü sandığı aşk”ın, devinimin kendisi olduğunu yıllar sonra fark etmişti. Zamana yenik düşmüştü. Bir güz akşamında kendi düşleriyle çoğalmak istiyordu. Ölü suların durgun yüzünde dolaşırken gün- lüğünü çıkarıp bir göz attı. Daha önce yazdıklarına baktı. Sessizliğin sesiyle avunduğu günlere gitti, ma- viler giymiş sabahları düşündü. Yine aynı soruyu sordu kendi kendine: “Türkiye nereye gidiyor?” Gazetede okuduğu haber, beynine ok gibi gir- mişti: “Açma telefonu, hatta kapa, hepimiz dinleni- yoruz!” Ünlü bir işadamıydı “Açma telefonunu, kapa” diyen. Deniz Baykal ve CHP’lilerle bir araya gelen işadamları telefonlarının dinlendiğini biliyorlar- dı. Türkiye’nin en varsıl işadamları, gazetecile- ri, bilim insanları gerçekten dinleniyorlar mıy- dı? Haberi birkaç kez okudu... İnanmak istemedi! Türkiye nereden nereye gelmişti... Kafası karmakarışıktı. Bursaspor-Diyarbakırspor maçında çıkan olaylar geldi aklına... Binlerce insan Diyarbakırsporlu futbolculara “PKK dışarı, PKK dışarı” diye bağırmışlardı bir haf- ta önce. Bir kez daha sordu kendi kendine: “Türkiye nereye gidiyor?” Yerinden kalktı, kıyıya doğru yürüdü. Sindirilmiş ve suskun bir toplum yaratılmıştı. Sendikalar, demokratik kitle örgütlerinin se- si sedası çıkmıyordu... İşadamları telefonlarının dinlenilmesinden kor- kuyordu. Sartre’ın “büyü sandığı aşk”ı anımsadı yeniden. Puşkin’den Lermontov’a; Paul Varlaine’den Tagor’a dek yaşanmış aşklar coğrafyasında do- laşırken yine sordu: “Özgürlüğün bedelini ödemeden, nasıl özgür olur insan?” Unutulmuş bir akşamdı... Örtülü faşizmin ayak seslerini kaç kez yazdı- ğını düşündü... Ay ışığı ağaçların arasından havuza yansırken, karşı kıyıdaki ışık ırmağına baktı bir süre... 12 Eylül askeri faşizmiyle hesaplaşmayan bir toplum demokrasi ve özgürlüklerden söz edebilir miydi? Telefonlarının dinlenmesinden korkan işa- damları, sendikacılar, gazeteciler, bilim insanları. Birden aklına Dimitrov’un savunması geldi... Solmuş çiçeklerin arasından yürüyen mavi suya baktı, gazetelerin sayfalarında dolaştı, ardından televizyonu açtı. Korku, titreyen bir sevda mıydı; korku, yal- nızlığın izdüşümü müydü? Ünlü işadamının o sözlerini anımsadı: “Kapa cep telefonunu dinleniyoruz!” Acılara batmış bir aşk, bir tutku... Korku tüneli! Yalnızlık! Tek sesli bir medya! Yitip giden umutlar! Bir soru daha geldi aklına: “Yaşamın neresindeyiz?” Bir işadamı neden korksun telefonlarının din- lenmesinden? Başına bir şey gelmesin diye... Türkiye’nin geldiği nokta buydu. İşadamı başına bir şey geleceğinden korku- yordu. Avuçlarımızda sakladığımız bir tutku, yüre- ğimizi alevlendiren coşku yoktu artık. Sindirilmiş, pısırık bir toplum yaratılmıştı. Tepkisiz! Her buyruğa boyun eğen! İstedikleri de buydu zaten. Yedi yıl içinde bunu başardılar... Devlet içinde örgütlenip, hukukun üstünlüğü ilkesini çiğnediler. Her şeyi gözlerimizin içine baka baka yaptılar... Toplum, “Neler oluyor, Türkiye İranlaşıyor mu” derken, onlar laikliğin altını oydular. Unutulmuş bir akşamdı... Günlüğüne baktı önce... Yaşamın derin sularına doğru yürüdü. Geçmiş zaman sayfalarını karıştırdı. Siyasetin hukukun içine girdiği toplumların so- nunda nereye gittiğini öğrenmenin zamanı gelip geçmişti. Sindirilmiş bir toplum, demokrasiyi ve özgür- lükleri yaşam biçimi olarak görebilir miydi? Özel yaşamın gizliliği kalmamıştı. Toplumun her kesiminde bir korku egemen- di. O ünlü işadamının sözleri: “Cep telefonunu açma, hatta kapa, dinleni- yoruz.” 12 Eylül’le hesaplaşamayan toplum. Telefon dinlemeleri... Tek sesli medya... Gecenin soluğu içinde kaybolan düşlerimiz, sevdalarımız... Yaşama sevincimiz... Ne kaldı geriye? POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Zamana Yenik Düşmek... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 ‘8. İstanbul Bach Günleri’yle üstat ekim ayõ boyunca şehre yerleşiyor! ZEYNEP ORAL “İstanbul’un binlerce yıllık tarihinin yanında 300 yaşındaki J.S. Bach adeta de- likanlı, yaptığı müzik de modern sayılır!” 8. kez tekrarlanan “İstanbul Bach Gün- leri” ya da “Bach İstanbul’da” etkinliği dün akşam dünyanõn en yetkin müzisyenle- rinden, klavsenci, orgcu ve Şef Gustav Le- onhardt’õn St. Antuan Kilisesi’ndeki klavsen konseriyle başladõ. Ancak bu yuka- rõda alõntõ yaptõğõm cümle bu ustaya değil, İstanbul’un Hollanda Başkonsolosu Onno Kervers’e ait. Önceki akşam Hollanda Sarayõ’nda Onno Kervers, “Bach müziğinin yaşayan en bü- yük ustası” diye tanõnan, Hollandalõ müzis- yen Gustav Leonhardt’õn onuruna yaptõğõ konuşmaya önce Hakan Erdoğan’õ överek başladõ. Bence tüm övgüler, Hakan Erdo- ğan’õn gerçekleştirdiğinin yanõnda zayõf ka- lõyor. Bõrakõn birbirinden değerli müzisyen- leri, cazla klasik müziği, çoksesliliğin binbir türünü bir araya getirmesi, birbirinden çok farklõ mekânlarõ bile konser alanõ olarak kullanmasõ, başlõ başõna bu kente bir artõ sağlõyor. Bach büyüsü “Bu toplulukta, Bach üzerine 300 yıldır henüz söylenmemiş, yazılmamış bir şey söylemeye çalışmayacağım… Onun yeri- ne Bach dinlerkenki duygularımı sizlerle paylaşacağım. Bach’ın müziği her duygu- ya karşılık verebilir. Eğer ciddi bir hava- daysam, Bach’daki matematiksel uygula- maları, örneğin kontrpuan’ların tadını çıkarabilirim. Üzgünsem, Bach’ın sükû- neti bana huzur verir; sevinçliysem, ru- humu daha da kanatlandırır. En şaşırtıcı yanı da Bach’ın müziğinin hâlâ yepyeni olması.” Onno Kervers’in şu birkaç tümcesi beni yüreğimden yakaladõ. Onun “ciddiysem, üzgünsem, sevinçliysem” diye başlayan cümlelerini ben içimde hep J.S. Bach’õn müziğine ilişkin olarak çoğaltõyordum: En- dişeliysem, umutluysam, tüm umudumu yi- tirmişsem, korkmuşsam, dirençliysem, vaz- geçmişsem, kuşkuluysam, yalnõzsam, ço- ğalmõşsam, vb. gibilerinden… Duygu ve düşünce imparatorluğumun tüm ayrõntõlarõ- na yanõt verebiliyordu bu müzik. Ve ben buna “Bach büyüsü” diyordum. Ya da Bach’õn dayanõlmaz cazibesi... Ekim ayõ boyunca, St. Antuan dõşõnda, Aya İrini Müzesi, Sakõp Sabancõ Müzesi, Sirkeci Garõ gibi birbirinden çok farklõ me- kânlarda Bach’lar (Baba, oğullar ve büyük amca) bizimle olacak. Birbirinden usta sa- natçõlar Bach çalacak ya da Aydın Esen gi- bi kimileri de Bach için çalacak! Bu akşam programda bir başka usta, Andreas Staier var! Hem klavsen hem forte piyano konseri! Program, mekân ayrõntõlarõnõ daha önce ga- zetemizin Kültür Sayfasõ’ndan kesip sakla- madõysanõz 0212 - 293 65 42’den öğrenebi- lirsiniz. Bu arada farklõ mekânlara vurgu yapan, tasarõmda da çoksesliliğe yer veren “Bach İstanbul’da” afişlerini de çok be- ğendiğimi belirtmeliyim. Bu etkinlik İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ tarafõndan desteklenip Ak- bank, Goethe Institut ve Hollanda Konso- losluğunun katkõsõyla gerçekleşiyor. Bach’õn dayanõlmaz cazibesi “Bach İstanbul’da” etkinliği dünyanın en yetkin müzisyenlerinden, klavsenci, orgcu ve şef Gustav Leonhardt’ın St. Antuan Kilisesi’ndeki klavsen konseriyle başladı. Ekim ayı boyunca birbirinden usta sanatçılar Bach çalacak! Sulukule ve Romanlar Avrupa Konseyi’nin raporunda Kültürel miras uyarısı İstanbul Haber Servisi- Avrupa Kon- seyi İnsan Haklarõ Komisyonu’nun hazõr- ladõğõ “Türkiye Azınlık Raporu”nda hü- kümete “Romanlara karşı yasal ve sos- yal ayrımcılıkla mücadelede Avrupa Konseyi standartlarında politikalar be- nimsemesi ve vakit geçirmeden uygula- maya koymasõ” tavsiye edildi. Özellikle Sulukule bölgesindeki yõkõmlarõn endişe verici olduğunun altõ çizilerek “Roman yerleşimlerini etkileyen kentsel dönü- şüm projeleri için yetkilileri ileride ya- pılabilecek yıkımlar karşısında hemen tedbir almaları, Romanların kültürel mirasına etkin saygı ve koruma sağla- maları için uyarıyoruz” denildi. Raporda, Türkiye’deki Romanlarõn top- lumsal olarak marjinalleştirildiği, elverişli konut hakkõ, istihdam, sağlõk hizmetleri ve sosyal yardõm gibi bazõ sosyal haklar- dan etkin bir şekilde yararlanamadõğõ, po- lis ile devlet-dõşõ aktörlerden şiddet gör- dükleri vurgulandõ. Roman halkõnõn, yerlerinden edilmesin- den endişe duyulduğuna dikkat çekilen raporda “Kentsel yenileme yasalarının ve uygulamalarının gözden geçirilmesi gerek” değerlendirmesi yapõldõ. ‘Venüs’ü yaktılar Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin simgesi Ve- nüs heykellerinden biri, MHP ve AKP’nin “Top- lum yapısına uygun değil. Müstehcen nitelikte” açık- lamasının hemen ardından, kimliği belirsiz kişi ya da ki- şilerce yakıldı. Heykelin ya- rısı kül olurken Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, “Bu cinsel sap- kınlık ve cinsel yetersizliğin bir sonucu. Yapılan van- dalizmdir” diyerek saldırı- ya tepki gösterdi. Yurt Haberleri Servisi - Kayseri’de Şe- ker bayramõnda şeker toplamak için evle- rinden ayrõlan ve bir daha haber alõnama- yan Ahmet Tuna Tekin, kardeşi Dilruba Tekin ve Türkan Ay hâlâ bulunamadõ. Ka- yõp çocuklarõ arama çalõşmalarõ büyük bir titizlikle yürütülürken yurt genelinde kayõp çocuklarõn sayõsõnda ise hõzlõ bir artõş gö- rülüyor. Emniyet’in açõkladõğõ verilere gö- re, bu yõlõn ilk dokuz ayõnda kayõp çocuk- larõn sayõsõ geçen yõla göre ikiye katlana- rak 1078’e ulaşmõş durumda. En çok kayõp çocuk başvurusu 133 kayõpla İzmir’den ya- põlõrken bu şehri sõrasõyla 106 kayõpla An- kara, 84 kayõpla Mersin ve 63 kayõpla ge- çen yõlõn birinci olan İstanbul izliyor. Böl- gelere göre en çok kayõp müracaatõ Ege’den yapõlõrken bunu Marmara, İç Anadolu, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadolu takip ediyor. Öte yandan Ege Bölgesi’nde 210 kayõp çocuktan 145’inin kõz olduğu belirtiliyor. Geçen yõl patlak veren ekonomik krizin ardõndan yaşanan işsizlik, fakirlik, dayak ve şiddet- li geçimsizlik ise bu büyük artõşõ tetikleyen nedenler arasõnda yer alõyor. Fuhuş mafyası iddiası Türkiye’nin gündemine oturan Kayse- ri’deki çocuk kaçõrma olayõnda ise ilginç bir iddia ortaya atõldõ. 13 gündür haber alõna- mayan çocuklardan 10 yaşõndaki Türkan Ay’õn aynõ ismi taşõdõğõ babaannesi, Star te- levizyonunun önceki akşamki canlõ yayõ- nõnda gelini ve kõz kardeşi hakkõnda ilginç açõklamalar yaptõ. Türkan Ay, gelini Özlem Ay ile kõz kardeşi Öznur Kanat’a fuhuş yapmalarõ için baskõ yapan mafyanõn, 3 ço- cuğu kaçõrmõş olabileceğini söyledi. Polis de babaannenin bu iddiasõ üzerine çok yönlü araştõrma başlattõ. Kayõp çocuklardan Ahmet ve Dilruba’nõn babasõ Hamza Tekin ise çocuklarõn kaybolmadõğõnõ, ke- sinlikle kaçõrõldõğõnõ söyledi. 26 Eylül’den beri kayõp olan Kayserili 12 yaşõndaki Samet Yenidünya ise İstan- bul’da bulundu. Diyarbakır’da da aynı acı Tüm Türkiye Kayseri’deki kayõp ço- cuklara odaklanmõşken benzer başka bir olayda Diyarbakõr’da gerçekleşti. Diyar- bakõr’da son 10 günde 5 çocuğun kay- bolduğu bildirildi. Bu 5 çocuk dõşõnda yak- laşõk bir ay önce bakkala gitmek için ev- den çõkan 8 yaşõndaki Leyla Bayku- şak’tan da haber alõnamõyor. HATİCE TUNCER Birinci Ergenekon davasõnda birleştirilen Da- nõştay dosyasõna ilişkin tartõşmalar nedeniyle gelişme kaydedilemiyor. Danõştay’a saldõrõ sa- nõklarõna hâlâ avukat atanmamõş olmasõ, Al- parslan Arslan’õn ruh sağlõğõnõn iyi olduğuna ilişkin rapora karşõn duruşmada akli dengesi bozuk izlenimi uyandõran tutumlarõ, Osman Yıldırım’õn hem sanõk hem “gizli tanık” oldu- ğuna ilişkin iddialar, davayõ adeta kilitledi. Ars- lan’õn babasõ İdris Arslan, oğluna kimyasal ilaç verildiğinden kuşkulandõğõnõ ifade ederek davaya müdahil olmak için dilekçe verdi. Duruşmada söz alan İşçi Partisi Genel Başkanõ Doğu Perinçek’in avukatõ Mehmet Cengiz Os- man Yõldõrõm’õn bu davada “Gizli Tanık 9” ol- duğunun açõğa çõktõğõnõ belirterek “Aynı kişi aynı davada hem sanık hem tanık olamaz” di- ye konuştu. Duruşmanõn öğleden sonraki bölü- münde s tutuklu sanõk emekli Yüzbaşõ Zekeriya Öztürk, Kürt açõlõmõ tartõşmalarõndan söz ederek “PKK’nin Şubat 2007’de Kandil kongresinde aldığı kararları uyguluyorlar. Açılım dedikle- ri budur” dedi. Kürtçe konuşan ve tahliye tale- bini Kürtçe dile getiren Öztürk “Tahliye olmak için Kürtçe konuşmayacağım. Bunu asla yap- mayacağım” dedi. Mahkeme heyeti, ara kararõn- da sanõk Hayrettin Ertekin’in talebini kabul ederek, Deniz Baykal’õn 9 Eylül’de CHP genel merkezinde yaptõğõ davayla ilgili açõklamalara ilişkin görüntü ve ses kayõtlarõnõn CHP genel merkezinden istenmesine karar verdi. Mahkeme, İdris Aslan’õn müdallik talebini reddetti. DANIŞTAY DOSYASI TARTIŞILIYOR Ergenekon’da 1. dava kilitlendi Dede Hasan Kanat, tüm şehre ilanlar asarak arama çalışmalarına katıldı. Kayıp çocuk sayısı ikiye katlandı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle