14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EKİM 2009 PAZARTESİ 6 SÖYLEŞİ CMYB C M Y B Index Bilgisayar AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanõ Erol Bilecik, sektörün krizi hasarsõz atlattõğõnõ söyledi ÖZLEM YÜZAK Genç nesli ve yeni teknolojileri hõzlõ uyum sağlayan yapõsõ nedeniyle Türkiye’de bilişim sektörü krizi fazla yara almadan atlattõ. KDV indirimi ve ardõndan gelen 3G teknolojisinin bunda payõ hayli büyük. Tüm bunlar teknoloji üretme özürlü olmamõza karşõn, çok iyi bir tüketici olduğumuz gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bilişim sektörünün Türkiye’deki 20 yõlõnõ ve geleceğini İndeks Grup’un Yönetim Kurulu Başkanõ Erol Bilecik ile değerlendirdik... 20 yõl önce biri bilgisayar diğeri makine mühendisi 2 gencin yine aynõ meslekten olan eşleri ile birlikte kurduklarõ İndeks Bilgisayar bugün halen 200’e yakõn dünya teknoloji devinin dağõtõmõnõ yapõyor. Grup son yõllarda lojistik alanõnda da bilişim sektörüne hizmet vermeye başladõ. - 4 kişi kurduğunuzu söylüyorsunuz. Ama bugün bir tek siz varsınız İndeks’in başında. Nasıl bir gelişme oldu? İndeks’in kuruluş öyküsünden biraz bahseder misiniz? BİLECİK - İTÜ’lü iki arkadaş, daha önce sõnõf arkadaşlarõmõz olan eşlerimizle birlikte kurmuştuk. Ama ortak aldõğõmõz karar gereği eşlerimiz profesyonel anlamda işin içinde olmadõlar. Sonra da ortağõmla yollarõ ayõrdõk. İlk yola çõktõğõmõzda dönem itibarõyla bilişim sektörünün sektör olarak adlandõrõlmasõ mümkün bile değildi. Biz de “Acaba bilgisayar şirketlerine hizmet verebilir miyiz? Organizasyon kurabilir miyiz, bu işin distribütörlüğünü yapabilir miyiz” diye düşünüp yola çõktõk. Tesadüfler bizi 3M firmasõyla tanõştõrdõ. Onun malzemelerini bilgisiyar disketleri, kartuşlar ve manyetik bantlar dağõtõmõnõ yapmaya başladõk. Bir yõl içinde 3M manyetik ürünler pazarõnda, yüzde 1.2’den yüzde 55 gibi bir pazar payõna ulaştõk. 1989’da 2.5 milyon dolar ciro yaptõk. Peş peşe birçok bilgisayar firmasõnõn distribütörlüğünü üstlendik. Index’te bayilerle çalõşõyoruz. Bu kuralõmõzõ ilk günden bu yana uyguluyoruz. Bilgisayar firmalarõna ürün sağlõyoruz. Dolayõsõyla baktõğõnõz zaman aşağõ yukarõ 200’e yakõn firmanõn teknoloji distribütörlüğünü yapõyoruz. Şu anda halka açõk bir şirketiz. Altõ şirketli bir yapõ. Beşi teknoloji ürünlerinin pazarlamasõnõ yapõyor. Altõncõ şirketimiz Teklos, lojistik işlerini yapar. Böylece global yapõ içinde kendimizi daha iyi hissettiren bir yapõ kazandõk... - Kriz sizi nasıl etkiledi? - Geçen yõl 952 milyon dolarlõk ciromuz vardõ. Maalesef 1 milyarõn üzerine çõkmak 2007 yõlõ sonu itibarõyla imkânsõz. Kriz nedeniyle yüzde 4.5 civarõnda düşüş gösterdik. Bu sene aynõ ciroyla kapatõrsak başarõ olarak kabul edeceğimizi, halka açõk yapõmõz olmasõ itibarõyla anons etmiştik. Tablolara bakõnca özelikle KDV indirimi sayesinde bu yõl tekrardan 1 milyar dolarõ yakalayacağõmõzõ düşünüyorum. - Üçüncü Nesil teknoloji sektörü nasıl etkiliyor? - Üçüncü Nesil teknolojisi sayesinde bilişim sektörü ciddi bir ivme kazanmaya başladõ. Cep telefonlarõndan sonra 3G atağõnõn içinde en çok kullanõlanlar küçük mobil ürünler. Özellikle de netbook diye tanõmladõğõmõz bilgisayarlar. Bu alanda ciddi yaratõcõ ortamlar sağlandõ. Cep telefonlarõndan video ya da maç izlemek hem kolay değil hem de o kadar kaliteli bir görüntü alamazsõnõz. Ama 3G teknolojisini bilgisayarõnõza taşõyabilirsiniz. Bu yüzden Türkiye’de netbook satõşlarõ ciddi şekilde arttõ. - Neden netbook tercih ediliyor? - Çünkü hem taşõmasõ kolay hem de maliyeti düşük. Artõk 350-400 dolara bir netbook’a sahip oluyor insan. Bakõn bir rakam vereyim; 9 Haziran itibarõyla bir önceki yõla göre dizüstü bilgisayar ve netbook satõşlarõ yüzde 32 artmõş. Erol Bilecik 1962 yõlõnda Antakya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini yine Antakya’da tamamladõ. 1986’da İTÜ Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun oldu. 1987’de Nixdorf Computer’de sistem analisti olarak çalõşmaya başladõ ve 2 yõl boyunca bu görevini sürdürdü. Bilecik 1989 yõlõnda Index Bilgisayar’õn kurucu ortaklarõndan olarak firmanõn genel müdürlük görevini üstlendi. Halen Index Grup bünyesindeki Index Bilgisayar A.Ş, Despec AŞ, Datagate AŞ, Neteks AŞ, Neotech AŞ ve Teklos AŞ’nin CEO’su. 2001-2005 yõllarõ arasõnda, TÜBİSAD’õn (Türkiye Bilişim Sanayicileri ve İşadamlarõ Derneği) başkanlõğõnõ yaptõ. Donanõm kõsmõnda üretici olma şansõnõn artõk çok zor olduğunu düşünüyorum. Avrupa’da dahi bugün bilgisayar üretimi yok. Ancak şunu yapmak mümkün: Uluslararasõ firmalarõn bazõ üretim bacaklarõnõ Türkiye’ye çekebilmek... Bunu HP başlattõ. HP masaüstü ürünlerinin belirli kõsmõnõ üretecek yatõrõm merkezi açtõ. Bu anlamda Türkiye’deki tek örnek. 2010’un 2. yarõsõnda üretime başlayacak. PORTRE - 20 yıllık bir deneyime sahipsiniz. Genel olarak Türkiye’de bilişim sektörü nasıl bir gelişim gösterdi son 20 yılda? - Biz ülke olarak bu oyuna sonradan girdik. Sektörün toplam hacmine baktõğõmõzda özellikle gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelerin bir hayli gerisinde olduğunu görüyoruz. Türkiye’de sektörün toplam işlem hacmi yalnõzca 5.3 milyar. Bu çok küçük bir sektörden bahsediyoruz demek oluyor. Ama bilişimde şöyle muazzam bir türev etkisi vardõr. Bugün otomotive baktõğõmõzda, inşaata baktõğõmõzda hiçbir sektör bilişim sektörü olmadan yapamaz. 1995’lere kadar sektörün toplam işlem hacmini oluşturan bir anlamda talebini karşõlayan 2 grup vardõ; biri devlet, diğeri ise finans sektörü. Özel sektör ağõrlõkta değildi ve bireysel tüketici yoktu. Sektörün miladõ kişisel bilgisayarlarla tanõşma yõlõ olan 1990, ivmelendiği nokta ise internetin yaygõnlaşarak bireysel tüketicinin de kullanõma girdiği 2000 yõlõ... 2000 yõlõndan itibaren Milli Eğitim Bakanlõğõ da önemli bir atak yaptõ. 68 bin ilköğretim okulunun yüzde 80’i bugün bilgisayar laboratuvarõna sahip. Bu genç neslin, Anadolu insanõnõn dõş dünyayla bağlantõ kurmaya başlamasõ demektir ki, gelecek açõsõndan son derece önemli olduğuna inanõyorum. - Türkiye bilişim sektöründe bir türlü dışa bağımlılıktan kurtulamıyor. Hadi donanımı anlıyoruz, ama yazılımda da bir ivme yakalayamadık.... - Sektörde iki ana grup var bidiğiniz gibi. Biri donanõm, diğeri ise yazõlõm. Donanõm kõsmõnda üretici olma şansõnõn artõk çok zor olduğunu düşünüyorum. Avrupa’da dahi bugün bilgisayar üretimi yok. Ancak şunu yapmak mümkün: Uluslararasõ firmalarõn bazõ üretim bacaklarõnõ Türkiye’ye çekebilmek... Bunu HP başlattõ. HP masaüstü ürünlerinin belirli kõsmõnõ üretecek yatõrõm merkezi açtõ. Bu anlamda Türkiye’deki tek örnek. 2010’un 2. yarõsõnda üretime başlayacak. Tren hõzla ilerliyor. Ama işin bir de yazõlõm ve hizmet tarafõ var ki o Türkiye açõsõndan çok daha önemli. Biz bu alanlarda tamamen ihracatçõ konumuna gelebiliriz. İnsan olarak, altyapõ olarak da... Aşağõ yukarõ 80 üniversite varsa, istisnasõz hepsinde bilgisayar teknolojilerinin içinde olduğu programcõlõk, analistlik gibi bölümler de mevcut. - Peki yazılım ihracatında ne durumdayız? - Yazõlõm sektöründe ihracat rakamlarõ ne yazõk ki son derece düşük. Şu an yapõlmasõ gereken yazõlõm ihracatõnõ seferberlik haline getirmek ve buna uygun altyapõyõ oluşturmak. Çok genel olarak devletin liderliğe soyunmasõ gerekir. Gelişmekte olan ülkeler bu alanõ ya bir bakanlõğa bağlamõşlar ya da başbakanlõğa rapor eden bir sistemi var. Burada liderlik mekanizmasõnõn adlandõrõlmasõ gerekiyor. 3G ve KDV bilişime yaradõ ‘Dışa bağımlılıktan kurtulamıyoruz’ MELTEM YILMAZ Reklam Yaratõcõlarõ Derneği Başkanõ Bülent Fidan, Türkiye’deki teknolo- ji ürünü tüketicisinin dünyanõn birçok ülkesinden çok daha fazla bilinçli; tekstille otomotivdeyse marka ba- ğõmlõsõ olduğunu söyledi. Fidan, “Son yıllarda hızla değişen eği- limler var; Türkiye’deki tü- keticinin talepleri çok art- tı ve artık kendisine ve- rilenle yetinmiyor. Di- ğer yandan reklamcı- lık sektörü krizden ne- redeyse yüzde 70 ora- nında etkilendi” diye konuştu. Dünya çapõnda satõş yapan bir teknoloji ma- ğazasõnõn Türkiye’nin birçok ilindeki reklam panolarõnda yayõmladõğõ hayvan kafalõ, insan vü- cutlu reklam afişleri, aralarõnda Ülkü Ocaklarõ’nõn da bulunduğu çeşitli ke- simlerin tepkisine neden olmuş, söz ko- nusu afişlerin önünde protesto göste- risi düzenleyen gruplar “bu tür bir reklamın, topluma hakaret ettiğini; bu nedenle bir an önce kaldırılma- sı gerektiğini” ifade etmişlerdi. Fidan, reklam dünyasõnõn sõnõrlarõ, et- kili reklam kampanyalarõ ile Türki- ye’de toplumun başarõlõ reklam algõsõ ile ilgili sorulamõzõ yanõtladõ. Söz ko- nusu firmanõn yurtdõşõnda böyle bir reklam yapmayacağõnõ çünkü Türkiye dõşõnda markalaşmõş olduğunu belirten Fidan, “Ancak firma, Türkiye’de markalaşmak adına böyle sansas- yonel bir yolu tercih ediyor, tüketi- ci kışkırtılmak isteniyor. Afişler bu nedenle tüketici üzerinde antipati uyandırdı” diye konuştu. Türkiye’de “marka” olarak anõlan firmalarõn neredeyse tamamõnõnõn he- nüz “markalaşamamış” olduğuna dikkat çeken Fidan şunlarõ söyledi: “Yalnızca isim ve logo, marka ol- mak için yeterli değil. Yıllarca kul- lanılan bir GSM operatörü birkaç günde yok oldu, demek ki marka de- ğilmiş. Marka olabilmek için her şey- den önce ürünün tüketiciyle duy- gusal bir bağ kurması gerekiyor. An- cak bugün yerli ‘markalar’ ne yazık ki, ürün geliştirmeyi tüketiciyle ku- rulan bağın üzerinde tutuyor.” Kaliteli yerli reklam üretilemiyor Türkiye’deki teknoloji tüketicisinin ürünü almadan önce çok ciddi araş- tõrma yaptõğõnõ vurgulayan Bülent Fi- dan, “Zaten tüketicinin yarıya yakını internetten alışveriş yapıyor, gü- vendiği alışveriş siteleri üzerinden ürünü seçiyor. Geri kalanlar da yi- ne titiz bir araştırma yaparak ma- ğazalardan ürün alıyor. Ancak iş tekstil ile otomotive gelince değişiyor. Türkiye’deki tüketici bu iki alanda alıştığı markanın dışına çıkamıyor. Marka ile duygusal bağ kuruyor.” Türkiye’deki tüketim kültüründe değişen eğilimlerin de göz ardõ edile- meyeceğini, tüketicinin artõk kendisi- ne verilenle yetinmediğini söyleyen Fi- dan, Türkiye’de tanõnmõş oyuncularõn boy gösterdiği reklam kampanyalarõ- nõn daha başarõlõ olduğunu, bilgisa- yarda yapõlmõş reklamlarõn ise markayõ itibarsõzlaştõrdõğõnõ ifade etti. Fidan, reklam sektörünün sõkõntõlarõnõ ise şöyle anlattõ: “Dünyanın her yerinde önem ve- rilen telif hakları konusunun Tür- kiye’de ne yazık ki halen yeterince üzerinde durulmuyor. Diğer yandan krizle birlikte işlerimizde yüzde 70 azalma yaşandı. Krizden en fazla et- kilenen sektör sanıyorum reklam- cılık oldu. Bu nedenle artık kaliteli yerli ürünler çıkarılamıyor.” Reklam Yaratõcõlarõ Derneği Başkanõ Fidan, Türkiye’deki tüketicilerin, teknoloji ürünlerini, ciddi araştõrmalar yaparak aldõğõnõ, tekstil ve otomotivde ise alõşkanlõklarõyla hareket ettiğini söyledi Teknolojide bilinçli, otomotivde marka bağımlısıyız GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT Bizi Niye Dövdünüz? Bu ülkenin solcuları elli yıldır “Bağımsız Türkiye” diye meydanlara çıktılar. Ülkenin bağımsızlığını istemek yurtseverlikti. Yurtseverlik, yurt sevgisidir. Yurdu üzerindeki her şeyiyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Kürdüyle, Türküyle, Rumuyla, Ermenisiyle, Sünnisiyle, Alevisiyle, sosyalistiyle, liberaliyle, milliyetçisiyle, işçisiyle, işsiziyle, patronuyla, aydını ve cahiliyle yani kim olursa olsun, nereden gelirse gelsin tüm insanlarıyla, toprağıyla, deniziyle, havasıyla, suyuyla, yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla her şeyini sevmektir yurtseverlik. Solcular bu konuda çok kıskançtır ve bunun gereğini hep yapmışlardır. Her seferinde ülkeye gelen yabancılara tepki göstermişlerdir. Ülke insanlarını hiç ayırmadan kabul edip tümüne sahip çıkmışlardır. Cumhuriyetin tüm değerlerine sahip çıkıp birlik ve beraberlik içinde inandıkları sosyalizmi kurmak istemişlerdir. Bu ülkenin hiçbir solcusu sağcıların yaptığı gibi “bu ülkenin bir çakıl taşını kimseye vermeyiz” deyip gidip Amerika’da, Avrupa’da kendilerine mülk almamıştır. Bu paralar bu ülkenin parasıdır, gelecek kuşakların istikbalidir. Sokuların kökleri hep bu topraklarda olmuştur. Hiçbir ayrım gözetmeden bu ülkenin insanlarıyla, bu ülkenin tarih ve tabiat varlıklarıyla birlikte ve iç içe yaşamanın onlara huzur ve mutluluk getireceğine inanmışlardır ve Kürde Kürt, Ermeniye Ermeni, Türke Türk demişlerdir. Kimseyi yok sayıp inkâr etmemişlerdir. Ülkemizi elli yıldır yönetenler, ön kabul olarak solcuların her söylediği şeyin yanlış olduğunu kabullendiklerinden sonuç işte bu içinden çıkılmaz noktaya gelmiştir. Eski bir “Türk büyüğü” Anadolu bir mozaiktir, burada Kürtler, Türkler, Lazlar, Ermeniler vs. var diyenlere “ne mozaiği ulan” diye tepki göstermiştir. Sakıp Sabancı Kürt sorunu var deyince de “çizmeyi aşma Sakıp Ağa” diye tehdit etmiştir. 12 Eylül’den sonra yapılanlar ülkeyi bu noktaya getirmiştir. Yani yapılan yanlışların sonucudur bugünkü durum. Liceli bir Kürde, Mehmet Emin Bozaslan’a soruyor hâkim “Türkiye’de Kürt var mı?” diye. Cevabı “vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkese Türk denir” olunca hâkim sorusunu üç kere tekrarlıyor ve aynı cevabı alınca ceza veremiyor. Yani bir Kürdü, Kürt yoktur dedirtmeye zorluyor. Şimdi aynı devlet adını “Kürt sorunu” koyup ve sorunu çözmeye çalışıyor. Aslında devletin önce solculardan özür dilemesi gerekir. Gelin bu işi birlikte çözelim, yanlış yaptık sizi kırk yıldır boşuna dövmüşüz, siz haklı çıktınız diye elini uzatması gerekir. Bu bir ABD projesiydi. ABD’nin İsrail’den sonra ayağını basacağı sağlam bir yere ihtiyacı vardı ve iş buraya geldi. Aynı Amerika şimdi askeri olarak Ortadoğu’dan (Irak’tan) çekilme kararı almasıyla Kürt sorununu da bitiriyor. Giderken de Kuzey Irak’ta kurdurduğu Kürt aşiret devletini Türkiye’ye emanet ediyor. Bunları yapabilmek için PKK’nin bitmesi gerekiyor. Evet Kürt sorunu denen PKK sorununu bitiriyor Amerika. Keşke bu ülkenin siyasileri bitirseydi bu sorunu. Geçenlerde bir Kürt “ağabey bizim durumumuz ne oldu” deyince, ben de bu iş bitti artık dedim. Ağabey “o kadar insan boşuna mı öldü”dedi, evet “o kadar insan boşuna öldü” dedim. Ayrıca o kadar kaynak boşa gitti ve yüz binlerce ruh hastası bıraktılar bize. Artık bundan sonrasını konuşmanın zamanı geldi. Bağırıp çağırmadan yaraların nasıl sarılacağı konuşulsun. Herkes projesini ortaya koysun, bu ülkenin bölünmesi fiilen mümkün değil, insanlar, orada bir kişi öldü o da benim çocuğum diye düşünsün ve ona göre konuşsun, davransın. Başkalarının çocukları üzerinden kimse kahramanlık yapmasın. GAP’ın mimarlarından ve bu ülkeyi en fazla yöneten Demirel’den talebimdir. Beyefendi yanınıza önce Fikret Otyam’ı alın. Listeye başbakanı, Baykal’ı, MİT başkanını, genel kurmay başkanını, Ahmet Türk’ü, Tarık Ziya Ekinci gibi kimseleri alıp Diyarbakır’a gidin insanlara dokunun, konuşun, sahip çıkın ve barışın başlangıç moralini verin. Ülkenin buna ihtiyacı var, bir solcunun ricasıdır. Sakın ha yanınıza koruma almayın, kimse size bir şey yapmaz. ercan.yesilyurt@yahoo.com Meteoroloji’den uyarı Haber Merkezi - Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü sağanak yağõş uyarõsõ yaptõ. Buna göre, Türkiye’nin batõ kesimlerinde aralõklarla görülecek yağõşlarõn Marmara’nõn batõsõ ile İzmir ve Manisa’da kuvvetli olacağõ kaydedildi. Ayrõca, bu bölgelerde oluşabilecek olumsuz şartlara karşõ ilgililer ve yurttaşlar uyarõldõ. Endonezya’dan Türkiye’ye gelin İstanbul Haber Servisi - Endonezya eski Devlet Başkanõ B.J. Habibie’nin torunu, Sri Fatima Marini Soedarsono (21), bir internet sitesi aracõlõğõyla 2 yõl önce tanõştõğõ Fuat Alperen Temiz ile evlendi. Eyüp Belediyesi Nikâh Salonu’nda düzenlenen törende, çiftin nikâh şahitliğini, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanõ Burhan Kuzu ve MHP İstanbul Milletvekili Atila Kaya yaptõ. İnternet kalitesinde 42’nciyiz Haber Merkezi - Cisco sponsorluğunda, Oxford Üniversitesi Said İşletme Okulundan MBA öğrencileri ile Oviedo Üniversitesi Uygulamalõ Ekonomi Bölümü tarafõndan gerçekleştirilen “2009 Geniş Bant Kalite Araştõrmasõ”nda Türkiye, geniş bant bağlantõ kalitesi ve penetrasyon oranõ bakõmõndan 66 ülke arasõnda 42’nci sõrada yer aldõ. Güney Kore, tabloda 138.6 puanla en üstte yer aldõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle