18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 19 EKİM 2009 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN [email protected] DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Açlıkla Savaş! Ne yazık ki her yıl, kaybedilmeye mahkûm bir savaştır. Nitekim bu yıl da durum bir önceki yıldan farklı değil, daha beter. Nitekim geçen 16 Ekim’de on altı yıldan bu yana ‘kutlanan’ BM Dünya Açlık Günü’nde açların sayıları, eksilme bir yana artarak Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre 1 milyar sınırını aşmış bulunmaktadır. Le Monde gazetesinin konuyla ilgili başyazısında açlık konusunda iki önemli soruna değinilmiş. “Gezegende açlık çeken bir milyar insanın karnının doyması ve 2050 yılında 9 milyara ulaşacak dünya nüfusunun beslenmesi için tarımsal üretimin iki katına çıkarılması gerekmektedir. Ne var ki bu iki gerçek aynı zamanda kafaları karıştırmaktadır. Birincisi açlığın sorumlusu ekonomik kriz değildir. İkincisi gezegenin 9 milyar nüfusu besleyemeyeceği de, keza doğru değildir. Gerçi kriz, yoksulların durumunu daha da ağırlaştırmıştır. Ama kötü beslenme konjonktürel değildir. 1980-1990 yıllarında biraz azalmış olsa da açlık; yeni yüzyılın başında, özellikle de 2002-2007 yılları arasında, misli az görülen ekonomik gelişmeye karşın yine de artış sağlamıştır. Bugün üç milyar insan gerektiği gibi beslenmekten yoksundur. 2 milyar insan kötü beslenmenin pençesindedir. Bir milyarı ise düpedüz açtır. Bu durumun nedenleri birden fazla. İçlerinden biri öne çıkmaktadır. Bu, tarıma otuz yılı aşkın bir zamandır üvey evlat muamelesi yapılmasıdır. Gerçekten de söz konusu dönemde kalkınmaya ayrılan kamu yardımlarında tarımın payı 1970’lerdeki yüzde 20’lerden yüzde 4’lere gerilemiştir. Bunun kaynağında ise Dünya Bankası’nın tarım kesimindeki insanları kentliye dönüştürmenin daha yararlı olacağı yanlış düşüncesi mevcuttur. Bu korkunç miyopluk yoksul ülkelerin tarım kesiminin kentleştirilmesiyle sanayileşmeleri sağlanmadığı gibi bugün açların yüzde 75’inin kırsal kesimde ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır.” (Le Monde, ‘Açlığı Yenmek’ 16.10.09) Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün direktörü Jacques Diouf’a göre az beslenen insanların çoğu 642 milyonla Asya ve Pasifik ülkelerinde yaşıyor. Bunu 265 milyonla Afrika’nın güneyi, 53 milyonla Latin Amerika, 42 milyonla Yakındoğu, Kuzey Afrika izliyor. Gelişmiş ülkelerde az sayıda da olsa 15 milyon, açlıktan nasibini alıyor. Yine FAO’ya göre Somali, Afganistan, Etiyopya, Irak, Eritre, Sudan, Haiti, Burundi, Kongo, Liberya, Angola, Uganda, Kuzey Kore ve Tacikistan gibi ülkeler açlık tehlikesiyle karşı karşıya. FAO’nun parmak bastığı bir diğer önemli gerçek ise açlık on yıldan bu yana sürekli artmaktadır. Yeni yüzyılın başında açlığın 1990-2015’e kadar 420 milyon geriletilmesiyle ilgili planı ise başarı sağlayamamıştır. Zengin ülkelerin açlığın önünün kesilmesi için taahhüt ettikleri 22 milyar dolarlık acil yardımın ise sadece 2.5 milyar dolarlık bölümü yerine getirilebilmiştir. FAO Başkanı’nın geçen Haziran’dan Saint-Petersburg’da gerçekleşen Dünya Tahıl Forumu’nda “Önemli olan lafta kalan taahhütler döneminin sona ermesidir” diye uyarması boşuna değildir. Açların sayılarının bu yıl artarak bir milyar sınırına dayanmasının ardında bu sorunun da payı bulunmaktadır. Ama zengin ülkelerin daha fazla kâr uğruna finansal krize davetiye çıkarma pahasına büyük riskler alarak iflas durumuna düşen bankaları kurtarmak için milyarlarca milyar doları seferber etmelerine karşın iş açlara yardıma gelince eli sıkı davranmaları, hele hele yetersiz de olsa taahhüt ettikleri yardımları zamanında yerine getirmemeleri bağışlanacak gibi değildir. Oysa müflis bankaları ve finans devlerini ayağa kaldırmak için halkın vergilerinden sağlanan milyarlarca doların sadece yüzde biriyle açlığın önünün kesilmesi, pekâlâ mümkündür. Çıplak gerçek o ki, bugün açlık ve az beslenmeden, çocuklar dahil günde 25 bin insan ölmektedir. Açlık her altı saniyede 14 bin çocuğu öldürmektedir. Çok sayıda ülke, yoksullarının sayılarını sağlıklı biçimde saptamaya yanaşmamaktadır. 163 ülkeden sadece 57’si yoksullarının sayılarını saptayabilmiştir. Bir başka çarpıcı gerçek, gezegendeki yetişkinlerin en zengin yüzde 2’sinin dünyanın tüm zenginliklerinin yarısından fazlasının sahibi olmasıdır. Toplam sayıları sadece 37 milyon olan zenginlerin ortalama gelirleri yılda en az 400 bin Avro’dur. Buna karşılık dünya nüfusunun yarısından fazlası tüm zenginliklerinin yüzde 1’iyle yetinmektedir. BM’ler uzmanlarından ünlü bilim adamı Jean Ziegler “İnsanların açlıktan ölmesi cinayettir” derken yerden göğe haklıdır. Suç hepimizin! Güney Kafkasya’da jeoekonomik ve jeopolitik dengelerin kökten değişmesine yönelik ilk adımlar atıldı Türk-Ermeni yakõnlaşmasõ GAGİK BAGDASARYAN 10Ekim Zürih Üniversitesi’nde gerçekleşen imza töreni, çeşitli siyaset adamlarõ, sivil toplum örgütleri ya da akademik çevreler ne derse desin, tarihsel bir olaydõ. İsviçre’nin bu güzel kentinde, Yakõndoğu’da ve Güney Kafkasya’da jeoekonomik ve jeopolitik dengelerin kökten değişmesine yönelik ilk adõmlar atõldõ. Ermenistan Dõşişleri Bakanõ Edvard Nalbandyan ve Türkiye Dõşişleri Bakanõ Ahmet Davutoğlu, “diplomatik ilişkilerin kurulması” ve “ikili ilişkilerin geliştirilmesine” ilişkin iki protokolü imzaladõlar. Yüzlerce yõldan bu yana iki halkõn ilişkilerini düzenleyen belgelere imza atõlmasõ, bir savaşõn sonunda değil, taraflarõn birbirleriyle daha medeni ilişki kurmak isteğinden kaynaklanõyor. Türkiye ile Ermenistan arasõndaki sõnõrõn Avrupa’daki tek kapalõ sõnõr olduğu, uzun zamandan beri konuşuluyordu. Fakat bu sõnõrõ açmaya yönelik somut girişimler geçen sene başladõ. Bu süreci başlatan kişi, gerçekçi ve pragmatik bir politikacõ olduğunu ispat eden Ermenistan Devlet Başkanõ Serj Sarkisyan oldu. Karabağ şartı yok Anlaşmalar, iki ülke arasõnda diplomatik ilişkilerin kurulmasõnõ hiçbir ön şarta bağlamõyor. Bunun dõşõnda, Erivan yönetimi, Ankara ile ilişkileri normalleştirmenin, kesinlikle Ermeni soykõrõmõnõn unutulmasõna göz yummak anlamõna gelmediğini vurguluyor. Ayrõca Erivan’da, Türkiye ile Ermenistan arasõndaki ilişkilerin normalleştirilmesinin Karabağ sorununun çözümüne bağlanmasõnõn ima edilmesine bile tepki gösteriliyor. Zaten Türk-Ermeni ilişkilerindeki normalleşmenin Karabağ şartõna bağlanamayacağõnõ sadece Ermenistan değil, bölgede çõkarlarõ olan bütün kilit ülkeler ve uluslararasõ örgütler söylüyor. Ermeni-Türk ilişkilerinin Karabağ sorununa bağlanamayacağõnõ artõk Bakû’da kabulleniyor. Azerbaycan Devlet Başkanõ İlham Aliyev, artõk sadece Türkiye ile Ermenistan arasõnda imzalanan protokollerin uygulamaya geçirilmesi esnasõnda Azerbaycan’õn da çõkarlarõnõn gözetilmesini ummakla yetiniyor. Moskova-Erivan işbirliği Türkiye’nin protokolleri parlamentoya onaylatmakta gecikmesi veya onaylandõktan sonra uygulamada aksilikler çõkarmasõ durumunda Ermenistan, buna denk şekilde karşõlõk verecek. Serj Serkisyan, bunu net bir biçimde belirtiyor. Anlaşmalarõn imzalanmasõ, Ermenistan iç siyasetinde de önemli sonuçlar doğurabilir. Anlaşmalarõn imzalanmasõna muhalefet eden Taşnaksütyun’un diğer bazõ muhalif unsurlarla birleşerek Ermenistan’da milliyetçi bir muhalefet oluşturmasõ yüksek bir olasõlõk. Son olarak Ermenistan, bu anlaşmalarõn imzalanmasõnõn, Ermenistan’õn dõş politik tercihlerinde hiçbir değişime neden olmayacağõnõ ortaya koyuyor. Ermenistan Devlet Başkanõ Sarkisyan, bu anlaşmanõn imzalanmasõnõn Ermenistan’õn Rusya ile ilişkilerinde zayõflamaya yol açmayacağõnõ, aksine, iki ülke arasõndaki ilişkilerin derinleşerek devam edeceğini dile getirdi. Rusçadan çeviren: Deniz Berktay (Rus Resmi Haber Ajansı RİA Novosti, 12 Ekim 2009) Türkiye’nin protokolleri parlamentoya onaylatmakta gecikmesi veya onaylandõktan sonra uygulamada aksilikler çõkarmasõ durumunda Ermenistan, buna denk şekilde karşõlõk verecek. Anlaşmalarõn imzalanmasõ, Ermenistan iç siyasetinde de önemli sonuçlar doğurabilir. Anlaşmalarõn imzalanmasõna muhalefet eden Taşnaksütyun’un diğer bazõ muhalif unsurlarla birleşerek Ermenistan’da milliyetçi bir muhalefet oluşturmasõ yüksek bir olasõlõk. Göçmenler ve eşcinseller ELEONORA MARTINI Birçok göçmen, İtalyanlar ve hemşerileri tarafõndan dõşlanacaklarõ korkusuyla cin- sel tercihini gizlemeyi tercih ediyor. Geçen hafta sonu eşcinselleri hedef alan ayrõmcõlõ- ğõn protesto edildiği gösteride onlar yoktu. Yarõn (cumartesi) Roma’da õrkçõlõğa karşõ düzenlenecek gösteride de görmeyeceğiz on- larõ. Oturma izinleri olsa da, hepsi kaçak muamelesi görüyor, dõşlanmõşlar ordusu için- de dõşlananlarõ temsil ediyorlar. Irkçõlõğõn, dõşlama siyasetinin hedefindeler sürekli. Üs- telik çoğu zaman aynõ kaderi paylaştõklarõ hemşerilerinden de korkuyorlar. Gerçek kimliklerinin gün õşõğõna çõkacağõ kaygõsõyla yaşõyorlar. Bu nedenle hangi kültür ve ulustan olursa olsun, tüm faşistlerden kaçõyorlar. Bu kişi- ler göçmen escinseller ve transsek- süeller. Çoğu eşcinsel olduklarõ ge- rekçesiyle geldikleri ülkelerde hapse girme tehlikesi ile karşõ karşõyalar. Özellikle Müslüman ülkelerden ge- lenler. Siyasi sõğõnmacõ statüsü elde etmek konusunda ciddi güçlüklerle boğuşuyorlar. Kimliklerini ifade et- meleri, onlar açõsõndan başlõ başõna bir teh- like. Kim olduklarõnõ açõkladõklarõnda ya geldikleri ulusun onurunu lekeledikleri ge- rekçesiyle İtalya’da yaşayan hemşerilerinin şiddetine hedef oluyorlar ya da sõnõr dõşõ edilme durumunda ülkelerine geri gönde- rildiklerinde tutuklanarak cezaevine giri- yorlar. İran, Pakistan, Fas, Ürdün, Senegal gibi ka- dõnlarõn ve eşcinsellerin haklarõnõ yok sayan köktendinci İslamõn etkili olduğu ülkelerden geliyorlar. Ama erkek egemen kültürün bas- kõn geldiği Latin Amerika ülkeleri ya da eş- cinsel fobisinin tõrmandõğõ Doğu Avrupa ül- kelerinden gelenlere de rastlanõyor. Ancak şimdi İtalya’da da eşcinselleri hedef alan ay- rõmcõlõğõn hõzla tõrmanõşa geçtiğini vurgula- mak gerek. Onlara rastgelmek ve ayaküstü sohbet etmek neredeyse olanaksõz. İkinci ku- şak genç göçmen eşcinseller de kimliklerinin ortaya çõkmasõndan endişe duyuyor. Roma’da Dhuumcatu Derneği’ne başkanlõk eden, 17 yõldõr İtalya’da yaşayan Bengalli Bachu, “Bangladeşliler arasında eşcinsellerin sözü bile edilmiyor, ikinci kuşak Bengalli genç- ler arasında konuşulmuyor onlar hakkın- da” diyor. Bachu, ülkesi Bangladeş’de eşcin- sellerin gölge bir nüfus olduğunu vurgulaya- rak “Bizim kültürümüz ve toplum, merke- ze aileyi ve şeriatı yerleştiriyor. Bu yapı içinde eşcinsel bir çocuğun büyüyebileceği kabul edilmiyor” diye anlatõyor. Baskı görüyorlar İtalya’da eşcinseller derneği Arcigay’in avukatlarõndan Daniele Scoppello’nun özellikle İranlõ eşcinseller hakkõnda anlata- cağõ çok öykü var. Scoppello, çok sayõda İranlõ eşcinselin sõğõnma hakkõ istemek için İtalya’ya geldiğini, eşcinselliği ifade etme- nin bütünüyle yasak olduğu İran’da çok sa- yõda eşcinselin gerçek cinsel kimliklerini korumak adõna büyük baskõ gördüklerine dikkat çekiyor. Muhammed ve Mario ise Il Manifes- to’nun söyleşi talebini kabul ediyorlar. Her ikisi de 35 yaş civarõnda ve Floransa’da ya- şõyor. Muhammed, Mario’yu 2006 İtal- ya’dan sõnõr dõşõ edilmeden hemen önce ta- nõyor. Sõnõr dõşõ edildikten sonra ülkesi Fas’a geri dönüyor ve iki yõl orada yaşõyor. Ardõndan İtalya’daki yeni göçmen yasasõ uyarõnca İtalya’ya yeniden giriş yapõyor. Mario, Faslõ arkadaşõnõn İtalya’da bir yõl boyunca bir kibrit kutusuna hapsedilen si- nek gibi yaşadõğõnõ anlatõyor. Avukatlarõ aracõlõğõyla Muhammed’in sorununa çö- züm ararken en son çareyi ailesinden Mu- hammed’i ev işlerine yardõmcõ olacak per- sonel olarak kabul etmelerinde buluyor. Eşcinsel olduğu gerekçesiyle ülkesinde so- ruşturmaya uğrayan bir Fas vatandaşõnõn İtalya’da sõğõnma hakkõ istemesi pek kolay değil; Fas ceza yasasõnõn 489. maddesi eş- cinseller hakkõnda 6 aydan 3 yõla kadar ha- pis ve yüksek miktarda para cezasõ öngörü- yor. İtalya’yõ köprü olarak kullanõp Fransa ve İngiltere gibi ülkelere ulaşmak da sanõl- dõğõ kadar kolay değil. Sõğõnma hakkõ elde ettiğinde ise bir daha ülkesi Fas’a giriş yapabilmesi olanaksõz. Oysa Muhammed, hem Fas’a hem büyüdü- ğü kültüre ve ailesine bağlõ, inançlõ bir Müslüman. Buna karşõn kendisi gibi İtal- ya’da yaşayan erkek kardeşlerinin cinsel kimliğini keşfetmelerinden çok ürküyor. Daha geçen günlerde onun cinsel tercihin- den haberdar olan Faslõ hemşerileri birlikte paylaştõklarõ evden kapõ dõşarõ ettiler Mu- hammed’i. “Marakeş’in seks turizminde hoşgörülü dünya başkentlerinden biri olmasına karşın Faslı eşcinsel çiftler po- lisin baskısı ile yüz yüze kalıyor. Kadın eşcinseller açısından durum daha da güç Fas’ta” diye anlatõyor Mario. Şimdiye ka- dar hiçbir kadõnla ilişki kurmadõğõnõ anla- tan Faslõ Muhammed, ailesini mutlu etmek adõna evlenerek çocuk yapabile- ceğini itiraf etmekten çekinmiyor. Cinsel açõdan farklõ bir tercih yapmasõnõn Kuran’da günah sayõldõğõ- nõ gördüğü için eninde sonunda gerçek kimliğine karşõ gelerek evleneceğini söylüyor. Kuran’õ temel aldõğõnda Müslüman kadõnlarõn başörtüsü taşõ- malarõ gerektiğine de benzer bir man- tõkla inanõyor. ‘İtalya’da da korunmasızız’ “Muhammed İtalya’da camiye gitse ve imama eşcinsel olduğunu söylese eninde sonunda imamın gözünde Tanrı’nın oğ- lu değil mi” diye soran gazeteciye Ma- rio’nun yanõtõ şöyle: “Muhammed’i bir köşede tekme tokat döverler. Onlar için tek gerçek, şeriat. İslamı yorumlamak gibi bir dertleri yok ki. İtalyan siyaseti umurlarında değil.” Oysa Muhammed’in güvensizliği bir tek geldiği Fas kültürün- den kaynaklanmõyor. “Ben gerçek cinsel kimliğimi Fas bir yana, İtalya’da da söy- leyemiyorum, Belki Hollanda, Amerika ve Almanya’da kimliğimi özgürce açık- layabilirim. Çünkü bu ülkelerde eşcin- sellerin haklarını güvence altına alan ya- salar mevcut. İtalya’da hiç kimse koru- muyor eşcinselleri. Bu bir yana, gitgide tırmanan ırkçılık tehdidi ve kafaları ka- zılı faşistlerin saldırılarına karşı da dik- katli olmak zorundayız.” İtalyancadan çeviren: Aslı Kayabal (Il Manifesto, 15 Ekim 2009) Irkçõlõğõn, dõşlama siyasetinin hedefindeler sürekli. Üstelik çoğu zaman aynõ kaderi paylaştõlarõ hemşerilerinden de korkuyorlar. Gerçek kimliklerinin gün õşõğõna çõkacağõ kaygõsõyla yaşõyorlar. Bu nedenle hangi kültür ve ulustan olursa olsun, tüm faşistlerden kaçõyorlar. 23 EKİM 2009 CUMA 24.00 Sabancı Kültür Merkezi önünden hareket. 24 EKİM 2009 CUMARTESİ Kilitbahir Kalesi – Seyit Onbaşı Anıtı – Havuzlar Şehitliği Saygı Yeri Şehitliği gezisi. Mehmetcik Anıtı gezisi. Fransız Mezarlığı – İngiliz Mezarlığı Yahya Çavuş Şehitliği gezisi. Seddülbahir gezisi. Otellere yerleşim. (Truva Otel) PANEL KONU: 86. Yılında Cumhuriyetimizin karşılaştığı tehlikeler. YÖNETMEN: Turgut ÜNLÜ (Marmara Bölgesi ADD sorumlusu.) EKONOMİ: Doç. Dr. Melih BAŞ (Ulusal Kanal program yapımcısı.) HUKUK: Doç. Dr. Ümit KOCASAKAL (G.S. Üni. Öğr. görevlisi.) DİL: Yrd. Doç. Dr. Necmi AKYALÇIN (18 Mart Üni. Öğr. görvlisi) Akşamyemeği (Ç. kale’ye gelen tüm CUMOK’lar bir arada) 25 EKİM 2009 PAZAR Askeri Müze gezisi. Kabatepe Tanıtım Merkezini gezme. 57. Alay Şehitliği – Conkbayırı – Kemal Yeri gezisi. NOT: Fiyat kişi başõna 95. -TL’dir. Fiyata Çanakkele’ye gidiş-dönüş ücreti, otelde konaklama (kahvaltõ ve akşam yemeği) rehberlik, müze ve ören yerleri ücretleri dahildir. Bilgi ve yer ayırtma için: 0 533 765 52 67 - 0 555 839 06 40 İZMİR CUMOK ÇANAKKALE’YE ÇAĞIRIYOR izmircumok gmail.com 24 EKİM 2009 CUMARTESİ SAAT: 16.00 PANEL 86. Yılında Cumhuriyetimizin Karşılaştığı Tehlikeler YÖNETMEN: Turgut ÜNLÜ (ADD Marmara Bölge Sorumlusu.) EKONOMİ: Doç. Dr. Melih BAŞ (Ulusal Kanal Geçim ve Tutum programõ yapõmcõsõ) HUKUK: Doç. Dr. Ümit KOCASAKAL (G.Saray Üniversitesi Öğr. Üyesi) DİL: Yrd. Doç. Dr. Necmi AKYALÇIN (18 Mart Üniversitesi Öğr.Üyesi) Tarih: 24 EKİM 2009 CUMARTESİ SAAT : 16.00 Yer: ÇANAKKALE BELEDİYE SOSYAL TESİSLERİ NİKÂH SALONU İletişim : 0532 721 26 34 – 0532 212 75 49 İSTANBUL VE İZMİR CUMOK’UN KATILIMIYLA ÇANAKKALE CUMOK ve ADD ÇAĞRISI www.dardanelcumok.org ÇANAKKALE ŞEHİTLİK ZİYARETİ 24 – 25 Ekim 2009 23 EKİM 2009 CUMA – 23.55 Kadõköy Haldun Taner Tiyatrosu önünden hareket. 24 EKİM 2009 CUMARTESİ – 06.30 Eceabat’a varõş ve kahvaltõ. – 07.30 Şehitlik gezisine başlama. (Profesyonel Rehber eşliğinde) – 14.00 Gemi ile Çanakkale’ye geçiş. – 16.00 PANEL (Çanakkale Belediye Sosyal Tesisleri’nde) 86. Yılında Cumhuriyetimizin Karşılaştığı Tehlikeler YÖNETMEN : Turgut ÜNLÜ EKONOMİ : Doç. Dr. Melih BAŞ HUKUK : Doç. Dr. Ümit KOCASAKAL DİL : Yrd. Doç. Dr. Necmi AKYALÇIN – 18.00 Serbest zaman – 19.30 Akşam yemeği (Çanakkale’ye gelen tüm CUMOK’lar bir arada) – 22.30 Truva Otel’inde konaklama. 25 EKİM 2009 PAZAR – 09.00 Askeri Müze gezisi. – 11.00 Gemi ile Eceabat’a geçiş. – 12.00 Kabatepe Tanõtõm Merkezi ve Şehitlikler gezisi. – 15.30 İstanbul’a hareket. – 18.30 Tekirdağ molasõ – 19.30 İstanbul’a hareket. – 22.30 Kadõköy’e varõş. İLETİŞİM : 0537 871 82 34 – 0533 438 50 22 LÜTFEN YER AYIRTINIZ. İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI www.cumok.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle