Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK 2009 ÇARŞAMBA
6 HABERLER
AVRUPA
GÜRAY ÖZ
İnsansız Stratejilerin
Körlüğü
Amerikalı siyaset bilimciler, gelecekle ilgili ön-
görülerde bulunurken büyük sayılarla, kuru so-
yutlamalarla konuşurlar, insansız stratejiler üre-
tirler.
Gelecekte ne olacak? ABD batacak mı? Avru-
pa ile ilişkiler ne yönde gelişecek? Rusya yeniden
büyük güç olur, doğalgaz silahını Batı’ya karşı da-
ha etkin kullanmaya başlarsa, denetim altına al-
maya çalıştığımız İslam gittikçe radikalleşir; Ha-
mas, Hizbullah, El Kaide benzeri düşmanlar ço-
ğalmaya, güç kazanmaya başlarsa...
Amerikalı uzmanın korkuları bunlardır. Korku-
nun temelinde ise çaresizlik yatıyor. Çaresizlik, at-
tığınız her adımın kendi çelişkisini üretiyor olma-
sındadır. Kapitalizm hiçbir zaman insanı temel al-
maz, bu nedenle de ürettiği çözümler döner do-
laşır, insanlardan oluşan toplumla çelişmeye,
kendini inkâr etmeye başlar. Küresel kapitalizmin
yaşadığı ve tüm insanlara yaşattığı krizin nedeni
budur.
Senaryolar olasılık hesaplarıyla yapılır. Atılacak
adımların neleri çağrıştıracağı, hangi kaçınılmaz
sonuçları ya da kaçınılabilir dönüşleri içereceği-
ni ince ince hesaplar Amerikan siyaset bilimcile-
ri. Ve sonunda yanılırlar. Çünkü kurdukları teoremin
ilk adımının tartışılabilir olduğunu hiçbir zaman ka-
bul etmemişlerdir.
Onlar için çıkarlar önem taşır.
Tarihi sık sık sona erdiren ve yeniden başlatan
Fukuyama’nın yönettiği bir tartışmada söylendiği
gibi: “Dış politika benzin istasyonlarında baş-
lıyor”. Petrole gereksinim var. Otomobiller için
benzin gerek.
Başlangıç noktaları otomobildir. Sürücü koltu-
ğunda oturan insan değil.
Yıllar boyu sosyalizmle savaştılar. Her türlü yo-
lu kullanarak, insanlık için yeni, güzel bir deneme
olan sosyalizmin büyük ülkesini parçalamayı ba-
şardılar. Şimdi ise kara kara düşünüyorlar. Orta-
ya çıkan yeni devlet artık tıpkı onlar gibi düşünüyor,
kapitalizmin yasalarına uygun olarak çıkarları
peşinde koşuyor. Doğalgaz, petrol üzerine kuru-
lu stratejilerin çarpıştığı tartışma sert geçiyor. O
eski güzel günlerin silahların sınırlandırılması tar-
tışmalarına benzemiyor.
Bizse eski güzel günleri tıpkı Filistin halkı gibi
unuttuk.
Filistin halkı direnişini kendi yurdunda yaşamak
üstüne kurmuştu. Topraklarını işgal etmiş olan İs-
rail’le savaşırken elindeki en önemli silahı, kendi
yurdunda bir ulus yaratmaktı. Müttefikleri üçün-
cü dünya ülkeleriydi, sosyalizmdi. Herkesin ba-
rış içinde yaşadığı demokrat halkçı bir devlet ola-
caktı Filistin. Ülkemizin sosyalist delikanlıları da,
sonradan bir kısmı saf değiştirmiş olsa bile, da-
yanışmalarını onlarla birlikte çarpışarak, ölerek gös-
termediler mi?
Sonra Arafat’ların, Habbaş’ların Filistini gitti, ye-
rine artık bir yurt için değil, ümmet için, Taliban
tarzı bir din için savaşan Hamas geldi. Bu yeni du-
rumun odak noktasında insan yok artık. Kadınları,
çocukları, sivil halkı, insanı kolayca gözden çıkaran,
uğradığı soykırımı soykırım yaparak sağaltacağı-
nı zanneden İsrail’in önüne atan kör bir politika-
dan söz ediyoruz bugün.
Sovyetler’in dağıtılmasından sonra çılgın boğalar
gibi Ortadoğu’ya dalan ABD kendine uygun
dostlar, düşmanlar yarattı. Artık Ortadoğu’da
geçmişle kıyaslanmayacak kadar güçlenmiş bir
fanatizm egemendir. İsrail’in kendini her koşulda,
her türlü kıyımı, kırımı yapmaya tarihsel olarak hak-
kı olduğunu düşünen fanatizmi, Hamas’ın, Hiz-
bullah’ın fanatizmiyle karşı karşıyadır. Kurban Fi-
listin halkıdır, Filistin’dir. Bu savaşın arkasınday-
sa emperyal güç ABD ve onun geleceği öngör-
mekte her gün biraz daha tökezleyen stratejist-
leri duruyor.
Onların dış politikaları benzin istasyonlarında
başlıyor.
Peki, benzin pompalarından petrolle birlikte akan
Filistin halkının kanı değil mi? Bu kanı kim dur-
duracak? O dış politikaların sahipleri mi? “Ye-
nilsem de zafer benim” diyen Hamas mı?
ABD’nin gerçekte kendisine sopa gösterdiğini bi-
len İran mı? Gazze’yi darmadağın eden İsrail mi?
Kırımı seyreden Arap ülkeleri mi? Yoksa Ameri-
kan stratejistlerinin planladığı BOP’un, İsrail’le bü-
yük hacimli anlaşmalar imzalayan, saldırıdan kı-
sa bir süre önce Olmert’le 5 saat görüşen, yine
de saldırıdan haberi olmayan eşbaşkanı mı?
Söyleyin kim?
e-posta: guray@cumhuriyet.com.tr
LEYLA TAVŞANOĞLU
SOFYA - Kapõ komşumuz Bul-
garistan’dayõm. AB’ye son geniş-
leme halkasõ içinde tam üye oldu,
ama ortada gözle görülür önemli bir
değişiklik yok. Sokaktaki insanõn
zihniyeti hâlâ AB kriterlerine uyum
sağlayamamõş görünüyor. Trafikte
çõlgõn sürücüler her tarafta. Taksi şo-
förleri deseniz bir âlem. İki çeşit ta-
rife uyguluyorlar. Sokaktan bir tak-
si çevirseniz dört kilometrelik yola
en fazla beş leva (yaklaşõk beş TL)
ödüyorsunuz.
Ama sakõn otellerin önünde park
etmiş taksileri denemeyin. Aracõn
üzerindeki yazõlarõ okuyamõyorsa-
nõz cebiniz yandõ demektir. Çünkü
beş levaya gidilecek aynõ mesafe
için 49.50 leva ödemek zorunda ka-
labiliyorsunuz.
Üstelik buna yapabileceğiniz bir şey
de yok. Çünkü aracõn üzerinde tarife
yazõlõ. Ama ancak pertavsõzla okuna-
bilecek büyüklükte harfler ve Kiril al-
fabesiyle. Kiril alfabesini bilmiyor-
sanõz işiniz bitik demektir. Bu yolla
yabancõ turistler soyulup soğana çev-
riliyor anlaşõlan.
Caddeler ve sokaklarda da AB kri-
terlerine uyum gösterdiklerinin belir-
tisi görülmüyor. Kaldõrõm taşlarõnõn
çoğu yerinden sökülmüş. Yağmurlu
havalarda üzerine bastõğõnõzda her
yanõnõz çamur içinde kalabiliyor. Tra-
fik işaret levhalarõ eksik.
Pek çok mağazada kredi kartlarõ
için pos makineleri hâlâ levaya ayar-
lõ çalõşõyor. Anlaşõlan yabancõ turist-
lerden nakitle ödeme yapmalarõ bek-
leniyor. Ancak bir ATM makinesin-
den günlük para çekme limiti 400 le-
va. Bu tutarõn üzerinde alõşveriş yap-
manõz mümkün değil.
Tanõdõklarla konuşurken ortalama
aylõk ücretleri soruyorum. Anlatõlan-
lar karşõsõnda ise şaşkõnlõktan ağzõm
açõk kalõyor. “Devlette çalışıyorsan
üst düzey bir memurun aldığı aylık
ücret 400 ile 600 leva arasında de-
ğişiyor. Emeklilik aylığı ise 150 le-
va dolaylarında. Bu paralarla insan
nasıl geçinir? O nedenle de yok-
sulluk hâlâ yakamızı bırakmıyor.”
Peki, Bulgaristan artõk serbest piyasa
ekonomisine geçtiğine göre özel sek-
törde durum nasõl? Yanõt şöyle oluyor:
“Özel sektör daha yeni yeni gelişi-
yor. Tabii ki özeldekilerin aldıkla-
rı ücretler yüksek. Ama özel sek-
törde çalışanların oranı hâlâ çok dü-
şük.”
“Yine de iyi ki AB’ye girmişiz.
1989 olaylarından sonra demokra-
siye geçişte çok korkunç çatışmalar
yaşayabilirdik. Sosyalizm döne-
minde halkın yüzde 90’ı sosyal ko-
nutlardan ev sahibi olmuştu. Bu sos-
yal konutlar iyi malzemeden yapıl-
masa, ufak da olsalar yine de in-
sanların başlarını sokacak evleri
vardı. Bu evler olmasaydı insanlar
sokaklara dökülebilirdi.
AB üyeliğine kadar ülke oradan
oraya savruldu. Sosyalizmin çökü-
şü ve liberalizmle demokrasinin
gelişi işleri çığırından çıkardı. Ta-
rihi binalar özelleştirilip ona buna
peşkeş çekilmek istendi. Kısmen
başarılı olundu. Ama halkın bir de
farkındalığı var. O sayede örneğin,
otel yapmak istedikleri Modern
Sanat Müzesi binasını kurtardık.
Şimdi AB’ye uyum yasaları çıktığı
için isteyen istediğini yapamıyor.”
AB üyesi Bulgaristan’da
kriterlere uyan yok
Sofya’da Bulgaristan Parla-
mentosu’ndan içeri giriyorum.
Koalisyon Hükümeti ortağõ Hak
ve Özgürlükler Hareketi (HÖH)
Genel Başkan Yardõmcõsõ ve
Parlamento Başkanvekili Ünal
Lütfü’yle görüşeceğiz. Ünal
Bey’in odasõndan içeri girer-
ken aklõmdan şunlar geçiyor:
“Hey gidi günler. Tanışmamız
1983 yılına dayanıyor. O sı-
ralar Demir Perde ülkesi olan
Bulgaristan’da etnik Türkle-
re karşı yeni yeni asimilasyon
kampanyası başlatılıyordu.
Ünal Bey’le direnişçi Türkle-
rin derneğinde gizli gizli gö-
rüşmüştük. O dönemlerde
işsizdi. 25 yıl sonra ise Ünal
Lütfü hem Parlamento Baş-
kan Yardımcısı hem Avrupa
Konseyi Parlamenterler
Asamblesi’ndeki Bulgar Par-
lamento Heyeti’nin Başkanı
hem de HÖH’ün uluslararası
ilişkiler sorumlusu. Ocak ayın-
da da Avrupa Konseyi Parla-
menterler Asamblesi’nin Baş-
kan Yardımcılığı’na seçile-
cek.”
HÖH’ün çok ilginç bir siya-
si yapõsõ var. 1986’da Bulgaris-
tan’daki Bulgarlaştõrma kam-
panyasõna tepki olarak etnik
Türk Bulgar vatandaşlarõ tara-
fõndan kurulmuş olmasõna ve
1990’da meşru bir siyasi parti
haline gelmesine karşõn kesin-
likle bir Türk partisi değil. Bü-
yük ölçüde Bulgar nüfustan da
oy alõyor.
Şu anda da 240 kişilik Bulgar
Parlamentosu’nda 34 milletve-
kiliyle üçüncü büyük siyasi par-
ti konumunda.
Başõnõ 85 milletvekilliğine
sahip Bulgaristan İçin Koalisyon
Partisi’nin çektiği koalisyon ka-
binesinde üç bakanõ bulunuyor.
Başbakan Yardõmcõsõ Emel
Etem de HÖH’ün milletvekili.
Bulgaristan çapõnda da 30’dan
fazla belediye başkanlõğõna sa-
hip.
Ünal Lütfü bu işi nasõl başar-
dõklarõnõ şöyle anlatõyor:
“Bulgaristan’da 1990 yılıy-
la başlayan demokrasi hare-
ketinin ilk yıllarında çok ger-
gin bir hava vardı. Çünkü to-
taliter rejim Türk azınlığı ve
Bulgar çoğunluğuna birbirine
karşı nefret tohumları ekmiş-
ti. Türkler totaliter rejimde
hapiste süründüler. Birçoğu
analarını babalarını kaybetti.
Başkanımız Ahmet Doğan üç
yıl hapiste yattı.
Dolayısıyla 1990’ın başla-
rında bir kıvılcım çakmak or-
talığı ateşe vermeye yetecekti.
Makedonya ve Kosova olay-
ları burada da olabilirdi. Ama
partimiz daha 1986’da ille-
gal olduğu zamanda şu kara-
rı aldı:
‘Kanun, anayasa yoluyla Av-
rupa standartlarõnõ Bulgaristan’a
yerleştirmeliyiz. Bunu savaşarak
değil, akõlcõ bir şekilde, insanlarõ
ikna ederek yapmalõyõz.’
O zamanki temel kararla-
rımız bugün de yürürlüktedir.
Bugün Bulgaristan NATO
ve AB üyesiyse bunda
HÖH’ün büyük payı vardır.”
Ünal Lütfü son zamanlarda
HÖH ve üyelerini hedef alan aşõ-
rõ milliyetçi Ataka Partisi’yle il-
gili şunlarõ anlatõyor:
“Biz Bulgaristan’da 19 yılı
totaliter rejimden gerçek de-
mokrasiye hep geçiş dönemi
diye adlandırdık. Bizde de-
mokrasinin temel unsurları
mevcut. Ama öbür AB ülke-
lerine kıyasla ekonomik dü-
zeyimiz düşük. Bir de bu 19 yıl
içinde küçük sayıda bir züm-
re aşırı zengin oldu. Öte yan-
dan nüfusun yüzde 60’ı yok-
sulluk içinde yaşıyor.
Ataka Partisi ise marjinal-
lerden ortaya çıktı. Ben mü-
hendisim. 30 yıl çalıştım. Be-
nim emekli maaşım, inanma-
yacaksınız ama 150 leva. Ya-
ni 150 TL. Bu parayla Bulga-
ristan’da çok zor yaşarsınız.
Biz başlangıçta bu Ataka’nın
gerçek milliyetçiler olduklarını
sandık. Bu arada AB de Ata-
ka’nın ortaya çıkmasıyla Bul-
garistan’da aşırı milliyetçilik
mi hortluyor, gibi endişelere
kapıldı. Neyse ki artık Ata-
ka’ya inananların sayısı dü-
şüyor. Ataka’nın ideolojisi
yok. Göstermelik milliyetçilik
yapıyorlar. Ama yaşamların-
dan memnun olmayan Bul-
garlar Ataka çevresinde bir-
leşiyor. Ne yazık ki gelecek se-
çimlerde Ataka yüzde 4 olan
barajı aşabilir. Ama dediğim
gibi hiçbir zaman iktidara ge-
lemeyecektir.”
Ünal Bey Ataka’nõn Türklere
ve başka azõnlõklara fiili bir sal-
dõrõda bulunmadõğõnõ, sadece
sözlü tacizlerde bulunduğunu
ekliyor. “Bulgaristan halkı ar-
tık Avrupalı gibi normal hayat
yaşamak istiyor. Böyle bağı-
rışlara çağırışlara prim ver-
miyor” diyor.
T Ü R K D İ Z İ L E R İ S A L G I N I
Türk kanallarõndan televizyon dizilerini izlemek
çok yaygõnlaşmõş. Kaldõğõm otelin kahvaltõ salonunda
servis yapan Dani’yle konuşuyoruz. Dani hem kah-
valtõnõn sorumlusu hem de bütün odalarõn bakõmõnõn.
Odalarõn mini bar denetimleri de ona ait. O sabah pek
dertli görünüyor. “Hayõrdõr Dani, ne oldu” diye so-
ruyorum. Dani kaşlarõnõ havaya kaldõrõyor: “Bu akşam
bir davet var. Onun hazõrlõklarõnõ yapmam gerekiyor.
O yüzden de Binbir Gece dizisini kaçõracağõm. Ah si-
zin Türk erkekleri. Bizim kõzlarla konuşuyoruz. Hepsi
sizin dizilerdeki erkeklere hayran. Hele o Binbir Ge-
ce’deki çocuk yok mu?” Sonra da bir kahkaha patla-
tõyor. “Biliyor musun? Yakõnda Türkçe öğrenmeye baş-
lõyorum. Bülbül gibi konuşacağõm artõk.”
Sofya’nõn merkezindeki küçük
Garibaldi Meydanõ’na bakan bir
sokakta Bulgaristan Gazeteciler
Birliği’nin binasõ. Dört katlõ bu bi-
na birliğin kendi mülkü. İkinci ka-
ta, Başkan Milen Valkov’un ça-
lõşma odasõna çõkõyorum. Valkov
aynõ zamanda Bulgaristan Elek-
tronik Medyasõ Ulusal Konseyi
Yönetim Kurulu üyesi.
Valkov Bulgar Gazeteciler Bir-
liği’nin hem bir cemiyet hem de bir
sendika görevini yaptõğõnõ, üyele-
rinin sayõsõnõn beş bini geçtiğini an-
latõyor. Daha sonra şu dileği dile ge-
tiriyor: “Biz Türk meslektaşları-
mızla sık sık bir araya gelmek is-
tiyoruz. Uluslararası toplantı-
larda onların bulunmalarına ih-
tiyacımız var. Ancak Türkiye’den
hiçbir gazeteci örgütüyle teması-
mız olmuyor. Bunu bize siz sağ-
larsanız çok sevineceğiz.
Bu noktada şöyle bir yakõnmayõ
dile getiriyor:
“İlişkilerimiz çok iyi. Ama hem
AA hem de Zaman gazetesi mu-
habirlerine Türkiye’deki meslek
örgütleriyle temaslarımızı sağ-
lamalarını rica etsek aldığımız ya-
nıt şu oluyor: ‘Bu bizim işimiz de-
ğil. Temaslarõ kendiniz kurun.’
Bunun nedenini anlayabilmiş de-
ğilim.”
Dört yõl kadar önce Edirne mer-
kezli Trakya Gazeteciler Cemiye-
ti’yle iyi ilişkileri olduğuna dikkat
çeken Valkov şöyle konuşuyor:
“Ama cemiyetin yönetimi de-
ğişip yeni yöneticiler gelince te-
maslar kesildi. İnternet çağında
yaşıyoruz. Ama size şu soruyu
sormak istiyorum: Bize bu te-
masları kurmamızda yardımcı
olabilir misiniz?”
ÖZAL’IN DOSTU ÜNLÜ
HEYKELTIRAŞ RAŞİDOV,
ÖZAL AİLESİNE DARGIN
Ünal Lütfü, 26 yıl sonra Tavşanoğlu’nun sorularını yanıtladı.
Milen Valkov.
Hem cemiyet hem de sendika
Lütfü: HÖH etnik
bir Türk partisi değil
360 derece Sofya.
Bulgaristan’da demok-
rasi rejimine geçilmesiy-
le birlikte şimdiye ka-
dar üç cumhurbaşkanõna
kültür ve sanat danõş-
manlõğõ yapan ünlü bir
heykeltõraş var. Sanatõ
Bulgaristan sõnõrlarõ dõ-
şõna taşmõş olan bu hey-
keltõraşõn adõ Vecdi Ra-
şidov ya da Türkiye’de
tanõndõğõ isimle Vecdi
Raşit.
Onunla Sofya’da
Aleksandr Nevski Ka-
tedrali’ne bakan bir köşk-
lokantada bir araya geli-
yoruz. Bulgaristan Cum-
hurbaşkanõ Georgi Pa-
ravanov’un geçen haf-
taki Ankara ziyaretinde,
resmi heyet içinde yer al-
mõş. Paravanov ve Gül
arasõndaki görüşmelerin
son derece olumlu geçti-
ğini anlatõyor. “Bulga-
ristan ve Türkiye artık
dost, kardeş ülke oldu-
lar” diyor. İki cumhur-
başkanõnõn enerji işbirli-
ğini ve global krizi ele al-
dõklarõnõ da sözlerine ek-
liyor. İstanbul ve Anka-
ra’da pek çok sergi açtõ-
ğõnõ söylüyor. Sonra söz
Türkiye’yle nasõl sõkõ iliş-
kiler kurduğuna geliyor.
Raşidov diyor ki:
“1980’lerin sonunda
rahmetli Turgut Özal,
Naim Süleymanov’u
(Süleymanoğlu) Tür-
kiye’ye getirdi. O dö-
nemde benim de Tür-
kiye’ye gitmemi isti-
yordu. Ama Naim’den
sonra olay öylece kal-
dı. Turgut Özal’ı ba-
bam gibi severdim.
Ama Semra Özal ve
Ahmet Özal’ı hiç affe-
demiyorum.”
Raşidov’un Semra
Özal ve Ahmet Özal’la
ne alõp veremediği var?
Ünlü heykeltõraş yaşa-
nan olaylardan büyük
üzüntü duyduğunu şu
sözlerle dile getiriyor:
“Dediğim gibi Özal’la
çok dost olmuştuk. Ba-
bam gibi seviyordum.
Ölümünden bir akşam
önce Orta Asya’dan ye-
ni döndüğü ve yorgun
olduğu halde beni kır-
mayıp Ankara’da açtı-
ğım sergime geldi. Kısa
bir süre kalıp gitti. Er-
tesi gün vefatı haberini
alınca çok sarsıldım.
Derken Semra ve Ah-
met Özal çıkıp benim
sergimde içtiği bir içki-
den zehirlendiğini söy-
lemeye başladılar. Na-
sıl olur. Orada bir sürü
şişe var. Hangi şişeye
zehir konduğunu kim
bilecek? Ayrıca Özal’ı
neden zehirlemek iste-
sinler ki? Onlara çok
kırgınım. ”
Raşidov’a bugün Bul-
garistan’da kendisi açõ-
sõndan nasõl bir resim or-
taya çõktõğõnõ soruyorum.
Sözlerinden demokrasi
rejiminden çok şeyler
beklediği ama bekledik-
lerini bulamadõğõ anlaşõ-
lõyor:
“Ortaya yeniden çir-
kin bir tablo çıktı. Ye-
ni politikacılarımız çok
eğri bir anlayışla siyaset
yapıyorlar. Avrupa’dan
gelen paralar çalındı.
Herkes kendi kirli sis-
temini kurdu.”
Kendisi için bütün si-
yasetçilerin kirli olduk-
larõna ve bir liberal ola-
rak bu durumu zor kabul
edebileceğine dikkat çe-
ken Raşidov şunlarõ ek-
liyor:
“Ben bu durumu sa-
natçı kimliğimle de red-
dediyorum. Bizim Hak
ve Özgürlükler Hare-
keti’ne de (HÖH) küf-
rediyorum. Halkımız
fakir kaldı. Partimiz
artık parti gibi değil
ekonomik grup gibi ça-
lışıyor. Parti liderleri-
miz çok zengin oldu-
lar. Bunu bir sanatçı
olarak kabul etmem
mümkün değildir.
Vecdi Raşidov.
İmamoğlu CHP
aday adayõ oldu
İstanbul Haber Servisi - Trabzonspor
Kulübü’nün eski yöneticilerinden işadamõ
Ekrem İmamoğlu, CHP Beylikdüzü Beledi-
ye Başkan aday adaylõğõ için başvurdu. İlçe
Başkanõ Yücel Aslıoğlu, İmamoğlu’nun baş-
vurusuyla ilgili “Bölgemizin tanınmış iş
adamlarından ve başarılı bir yönetici olan
Ekrem İmamoğlu’nun CHP’den aday ada-
yı olmasından memnuniyet duyuyorum”
değerlendirmesinde bulundu. Ekrem İmam-
oğlu da, spor ve iş dünyasõndaki bilgi - biriki-
mini artõk Beylikdüzü halkõ için kullanacağõ-
nõ söyledi. Sosyal sorumluluk projelerine
ağõrlõk vereceklerini ve sağlõklõ nesiller yarat-
ma adõna çevreyi koruyacaklarõnõ belirten
İmamoğlu, “CHP’nin duruşu belli. Ulu ön-
der Atatürk’ün partisi, ülkenin geleceği
için kararlılıkla adımlar atacaktır” dedi.
BEYLİKDÜZÜ İÇİN BAŞVURDU