25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 4 OCAK 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Tokar Öner: “İstanbul Üniversitesi’ne Yusuf Söylet’in rektör yapılmasında eleştirilecek bir yan yok. Çünkü gül gibi bir atama!” Eskiden: Gaz odası. Şimdi: Doğalgaz odası! Özetle A. Tarık Emre: “Ankara’nın ‘Tekfur’u gözdağını verdi; ‘Sadrazam’ sindi!” Şeş Avni Kurtuldu: “RTE, TRT Şeş’de Kürtçe mesaj vermiş. Şeşi beş gördü herhalde!” Lağvetmece Sami Aktaş: “Ermeniler, Rumlar, Kürtlerden sonra bir de Bulgar tehciri çıktı! En iyisi Türkler dünyadan özür dileyip kurdukları devleti lağvetsin!” YağmurDeniz İçkide para cezasından ölüm cezasına! OLACAĞI buydu; İstanbul’da yılbaşı gecesi mahallenin parkında içki içen üç genç önce satırlı sonra silahlı saldırıya uğradı ve gençlerden bir öldü. Bu olay son dönemin moda tanımıyla “mahalle baskı” değildir. Bu olay, toplum hayatını İslamcı kurallara göre düzenleme çabasında devletin yetersiz kaldığına inananların devlete yardımcı olmasıdır! Son yıllarda başta Üsküdar olmak üzere İslamcı AKP’li belediye başkanları İstanbul’un birçok ilçesinde, park ve bahçelerde yasadışı yöntemlerle içki yasağı uyguluyor ve yurttaşlara para cezası kesiyordu. Belediye zabıtalarının böyle bir yetkisi olmadığı için yine yetkisi olmadığı halde devletin polisi, işbirliği yaptığı İslamcılara “yardımcı” oluyordu. İlgili yasalarda yeri olmadığı halde İstanbul’da zabıtanın ve polisin yarattığı şeriatçı baskı sonunda geldi, Bahçelievler’de birilerinin devlete yardımcı olmasına dayandı. Bir genç canından oldu. Yasada yeri olmadığı halde İslamcı belediyelerle içki içene para cezası kesilmesi konusunda işbirliği yaparak şeriatçılara önemli bir hizmet veren İstanbul polisinin şefi Celalettin Cerrah, iki elini başının arasına alıp düşünmelidir. Bahçelievler’de içki içtiği için yaşamını yitiren gence polis para cezası kesecekti, polisin yerini devlet eliyle kurulmaya çalışılan İslamcı düzenin bekçisi aldı; ölüm cezası kesti! - RTE için sadaka bir kültürmüş... “Halk da dilenci!” ÇİÇEĞİ burnunda astrolog Kaya Çetin, burçlara göre 2009 yılının falına bakıyor: Teğet Burcu: Bir süredir Jüpiter’in etkisinde bulunan Teğetler, yeni yıl yaklaşırken “kriz” adı verilen yeni bir fırsatlar dönemine giriyor. İyiden iyiye aşınan türban yerine, 2009’da içki ve benzeri objeleri kullanarak gemicikleri ve villaları çoğaltacaklar, cipleri değiştirecekler. Mülkiyet ve servet hırsları artacağı için daha çok risk alacaklar. Cemaat Burcu: Venüs’ün etkisinden yeni çıkan Cemaatler, krizi fırsata dönüştürerek 2009’da da kariyerlerinde yeni ufuklar yakalayacak, özgün açılımlar sergileyecekler. Cemaatler, 2009’da inanç sistemlerini de sorgulayacak ve Evangelistlerle birlikte yeni ufuklara yelken açacaklar. Liboş Burcu: Yakında Uranüs’ün etkisine girecek olan Liboşlar, her zaman yaptıkları gibi, değişen siyasal koşullara göre yaşamlarını yeniden yapılandırma ihtiyacı duyacaklar. Yeni özürler dilemek için önlerine gelen fırsatları değerlendirecekler. Yeni yılda Liboşlar için yabancı vakıflarda inanılmaz fırsatlar var. Çarşaf Burcu: Bu yıl Satürn’ün etkisinde bulunan Çarşafların yılı olacak. Teğetlerin yaptığı yanlışlıklar sayesinde iktidara gelme konusunda hiç almak istemedikleri kadar risk almış olabilirler. Böcekler ve yeni medyatik ilişkiler anlamında güzellikler onları bekliyor. Atlantik ötesi ilişkilerde öyle aşılamaz engeller olmadığını öğrenecekler. Bozkurt Burcu: Olaylar bir süredir Zühre’nin etkisinde kalan Bozkurtların kontrolünün dışında gelişiyor. İkna yeteneklerini yitirmiş olabilirler. Önemli sorumluluklar alacaklarını düşünerek sergiledikleri güzellikler, kadim dostları Teğetler tarafından takdir edilmedi. Yeni yılda hortum arayışları sürecek, olmazsa birkaç pipetle ortaklık isteyecekler. Koyun Burcu: Bütün gayretleriyle çalışmalarına karşın kriz Mars’ın etkisinde bulunan Koyunları vuracak. Yeni yılda, hatta ondan sonraki yıllarda da ürettiklerinden kendilerine pay alamayacaklar, yani Godot gelmiyor. Yıl sonuna doğru ramazan çadırları etrafında görülecek olan Koyunlardan şanslı olanlar seçim öncesi dağıtılacak sadakadan yararlanabilecek. Burçlar PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bir An Önce Gönderilmeli Bunlar Korkunç bir şey, üniversite öğrencisi genç insanlar bir apartman dairesinde, yılbaşı eğlencesi sırasın- da gaz zehirlenmesinden ölüyorlar. Yedi kişiler. Ölüm olayı doğalgazla ilintili olduğundan ertesi gün Baş- kent Doğalgaz’ın müdürü Veysel Karani Demir bir basın toplantısı düzenliyor ve dağarcığında konuyla ilgili ne varsa ortaya döküyor. Dağarcığı boşalma- ya yüz tutunca da sıra olayla ilgisi olmayan konu- lara geliyor. Bu durum, Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu”na karar verilen AKP’ye bağlı kadroların sıkça içine düştükleri bir za- fiyeti yansıtıyor. Ankara’nın doğalgaz müdürü de bu kadrodan; ba- sın toplantısının sonuna doğru Star TV habercisi- nin, “niçin kravat takmadığı” sorusuna “Bir kravat he- diye et bana da takayım. Özel bir tutumum yok” di- ye aklınca espri yapmaya çalıştıktan sonra bey- nindeki irini boşaltıyor. “Hadiseyi hiçbir insanın gör- mesini istemem. Gençlerin her biri bir tarafa düşmüş. Kimisi yerde, kimisi yüzükoyun, kimisi belden üstü yarı çıplak ve o yaşta benim üç çocuğum var. Ben bir babayım. Bu travmayı uzun süre atlatamam.” Oysa böyle bir görüntü ortada yok, gençlerden hiçbirinin belden üstü çıplak değil, olay yerine ilk gi- den polisler Veysel Karani Demir’in sözlerini doğ- rulamıyorlar, üstelik çektikleri fotoğraflar da var. Bunlar kafalarında birtakım görüntüler resmedi- yorlar, sonra da kendi resmettikleri görüntülerin ger- çekliklerine inanıyorlar. Bu durumun inançla, gele- nekle, görenekle, töreyle, adapla falan hiçbir ilişki- si yok, tamamen psikiyatrik bir durum. Ankara’nın doğalgaz müdürü de kafasında kızlı-erkekli bir yıl- başı eğlencesi yaratmış, o eğlencede gençlerin mut- laka soyunmuş olmaları gerekiyor, başka bir şey dü- şünemiyor çünkü! Bu kafadaki yaratıkların uzun süreli tıbbi gözlem altına alınmaları gerekirken tam tersine aramızda nor- mal insanlar gibi dolaşmalarına izin veriliyor, bu bir yana, bir de altlarına makam koltukları sürülüyor. Halüsinasyon malulü Veysel Karani Efendi’ye de Ankara’nın doğalgazı teslim edilmiş, Tanrı baş- kentlileri korusun! Bu kadrolarda doğal ki balık baştan kokuyor; Mo- da İskelesi’ndeki içki yasağına karşı semt sakinle- rinin protesto eylemlerini anımsıyorsunuzdur. Bu ey- leme katılanlara tepkisini, “Bunlar dünyayı şişenin içinden görenlerdir” diyerek göstermemiş miydi Sa- yın Başbakan? Ona göre içki yasağına karşı çıkmak için insanın ille de ayyaş olması gerekiyordu, çünkü kendisi iç- ki içmekten dünyayı şişenin içinden görmeyi anlı- yordu. Yaşamında ağzına içki koymamış bir insanın da salt birey hak ve özgürlüklerini korumak anlayışıy- la o eylemlere katılabileceğini aklına getiremiyordu. Bir ülkenin Başbakan’ı her içki içeni “dünyayı şi- şenin içinden gören ayyaş”, onun bürokratı bir yıl- başı eğlencesini “seks orjisi” olarak algılıyorsa, al- gılarını da gerçekmiş gibi dillendiriyorsa durum ger- çekten vahimdir. Hatta Sayın Cumhurbaşkanı’nın yol arkadaşı Sayın Başbakan’ın aile doktorunu İstanbul Üniver- sitesi’ne rektör olarak ataması kadar vahimdir. Vahimdir, çünkü Başbakan’ın her sözüne inanma gafletindeki cahil yurttaşların toplanıp içki içenlere saldırıp dövmeleri, hatta öldürmeleri; kızlı-erkekli eğ- lenen gençlerin evlerini basmaları karşısında suç- luyu nerede arayacağız? Önümüzdeki yerel seçimler bir olanaktır. Bu ola- nak akılcı kullanılıp bu iktidar yerel yönetimlerden başlayarak bir an önce gönderilmeli, Türkiye yeni- den normalleştirilmelidir. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Mimar Kadir Topbaş’a Mimarca Bir Mektup 2008’in son günleri... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanõ Ka- dir Topbaş TV’de konuşuyor… Kendi plancõlarõnõn bile uygun görmedikleri imar taleplerinin be- lediye meclisinden geçmesini eleş- tirenlere “Öyleyse meclis neden var?” demesin mi? (Habertürk- 29 Aralõk 2008) Bu söz, okuduğunuz açõk mek- tubu zorunlu kõldõ. Bir “mimar”, mesleğini ve meslektaşlarõnõ nasõl hiçe sayabi- lir? Hangi “uygar ülke”nin bele- diye meclisi, “şehircilik” konu- sunda uzmanlarõn değil de kendi- lerinin “yetkin” olduklarõna hük- medebilir? Hangi çağdaş belediye başkanõ “Yapılaşmanın nasıl olması ge- rektiğine mimarlar, şehirciler değil; siyasiler karar vermeli” di- yebilir? Gerçi, Türkiye’nin imar düze- ni yõllardõr bilim yerine, ranta sevdalõ siyasete bağlanmõş. Ancak böyle olsa bile, Topbaş‘õn “bir mi- mar” olarak bu aymazlõğõ eleş- tirmesi gerekmez miydi? Kenti de- ğil, inşaat kazançlarõnõ önemseyen meclis üyelerini “Arkadaşlar, ayıptır; uz- manlarımıza saygı göstere- lim” diye uya- ramaz mõydõ? Ancak Top- baş, ne yazõk ki mimarlõğõ, ken- tin en olmaya- cak yerlerinde “emlak rantı rekorları kır- dırmak” sanõ- yor. Oysa 2005’teki ev sa- hibi olduğu Dünya Mi- marlık Kongresi’nin İstanbul ka- rarlarõnda deniyordu ki: “Kentler yeniden mimarlığın uyumlu ve dengeli kültürüyle buluşturul- malıdır; karar vericiler mi- marlık ve şehirciliğin gerekle- rine güvence sağlamalıdır...” Başkanõn meclisi ise rantõn ve çõkar yapõlaşmasõnõn imar gerek- lerine güvence sağlamaktan baş- ka ne yapõyor? “Kurul”da tanımıştık.. Artvin’in Yusufeli’ne bağlõ Al- tõparmak köyünde doğan; İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nden 1971’de; Güzel Sanatlar Akade- misi’ne bağlõ mimarlõk “yüksek- okulu”ndan da 74’te mezun olan Topbaş’õ, 1997’de Koruma Ku- rulu’na atandõğõnda tanõmõştõk. Tarihi Maksim’in bitişiğinde tasarlanan “Taksim Camisi”ne “orada olmaz!” deyince, dönemin RP’li Kültür Bakanõ İsmail Kah- raman tarafõndan “kapının önü- ne” konan dünyaca ünlü hocamõz Prof.Dr. Semavi Eyice’nin yeri- ne atanmõştõ! O güne kadar mimarlõk orta- mõnda adõ hiç duyulmamõş birinin, Koruma Kurulu’na hangi uzman- lõk birikimiyle üye yapõldõğõnõ merak edenler, aynõ günlerdeki şu açõklamasõyla durumu anlamõş- lardõ: “Taksim’e cami ihtiyaçtır, kurul engel olmamalıdır.” İşte böylesi bir başlangõçla İs- tanbul üzerinde söz ve karar sahibi olmaya başlayan Topbaş’õn, Be- yoğlu’na; sonra da Büyükşehir’e başkan seçilmesi kuşkusuz önce- likle partisinin aldõğõ oylarla müm- kün olabildi. Şimdi de yine partisinin adayõ olsa bile, geçen 5 yõldaki kişisel ça- lõşmalarõ da alacağõ oylarda etki- li olacak... Peki, bu çalõşmalarõn- da özellikle “meslektaşları”na karşõ kendisini acaba nasõl savu- nacak? İstanbul’u savunmuyor Örneğin, sadece mimarlarõn ve plancõlarõn değil; neredeyse Baş- bakan’õn dõşõnda artõk herkesin “İstanbul için felaket olacak” de- diği 3. köprüyü bile genel başka- nõnõn hatõrõna sa- vunur durumda! Benzer şekil- de, tüm yönleriy- le acõmasõz bir “kent suçu” ni- teliğindeki Du- bai Kuleleri’ne sağladõğõ rekor bina yüksekliği- ne, “bize para lazım” gerekçe- siyle onay ver- mesi “nasıl bir mimar”lõktõr? Dahasõ, bu su- çun işlenmemesi için meslek odasõnõn açtõğõ dava- yõ “gelirlerimizi engelliyorlar” diye eleştirmek “nasıl bir hukuk anlayışı”dõr? Topbaş, hemen tümü “hükü- met dayatması” olan Haydarpa- şa, Galataport vb. kenti pazarlama projelerine karşõ bile “İstanbul’u savunmak” yerine sessiz kaldõğõ gibi; örneğin TOKİ’nin halka ait Ataköy sahillerini satmasõna da si- yasi bağlarõ nedeniyle seyirci… Mimarlõk kimliğiyle değil, parti- li kimliğiyle davranõyor. Böyle olunca da Topbaş’a, açõkça şu “mimarlık sorusu”nu sorma hak- kõmõz doğuyor; “İstanbul’un iktidar karar- larıyla küresel emlak ve rant pa- zarına teslim edilmesine bir 5 yıl daha ‘mimari destek’ vermek için mi yeniden aday ilan edil- diniz?” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 4 Ocak Güllü SESSİZ SEDASIZ (!) ekinci@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Doğaya yö- nelik turizm etkinliği. 2/ Gövdesi kõzõl, ayaklarõ ve yelesi siyah olan at... İz- mir’in bir il- çesi. 3/ Yel- kenli gemiler- de gabyarlarõn direklere çõk- masõ için verilen ko- mut... Kõrgõzis- tan’õn para birimi. 4/ Kraliçe, pren- ses... Uzaklõk işare- ti. 5/ Eşitliğe uygun olan... Din işlerini devlet işlerine ka- rõştõrmayan. 6/ Hel- yum elementinin simgesi... Bartõn’õn bir ilçesi. 7/ Bir göz rengi... Ürdün ve Suriye’de yaşayan, çok güçlü ve uzun boynuzlarõ olan dağ keçisi. 8/ Bir yüzeyin eğiklik derecesini anla- maya yarayan araç... Sarõsabõr bitkisinden elde edilerek parfüm sanayisinde kullanõlan özüt. 9/ Dinlenmek ve sağlõk kazanmak için gidilen or- man, dağ, göl kõyõsõ gibi yerleri kapsayan turizm etkinliği. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tavõr, davranõş... Uyum. 2/ İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parçasõ... Kanõt. 3/ Afrika’da yaşayan bir antilop... Ban- kada hesabõ olanlara gönderilen, ödeme ya da çekme bildirir mektup. 4/ Pasifik Okyanusu’nda bir devlet... Kemiklerin yuvarlak ucu. 5/ Tarla sõnõrõ... Adlarõ sõfat yapan bir yapõm eki. 6/ Ru- tenyum elementinin simgesi... Marmara Bölge- si’nde bir göl. 7/ Soyaçekim... Eskiden Yahudi- lerin ayõrt edilmek için omuzlarõna taktõklarõ sa- rõ renkli kumaş. 8/ Polonya’nõn para birimi... Ceviz. 9/ Ankara kentini oluşturan ilçelerden bi- ri... Zehir. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ç Ö K E R T M E Ö N E Z E A L O K E M A N E E T E Z A K R E M R E N K K R A K T E R K İ N İ M A E R İ M R E L E M A N P İ O T K İ R İ Ş 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İbrahim Tapa dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle