18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 3 OCAK 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Tek Partili Ulusal Program! Avrupa Birliği’nin, Türkiye’yi üye yapmamak için bin dereden su getirdiği, ancak bazı konularda “ne elde etsem kârdır” yöntemini uygulamakta ol- duğu biliniyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin baştan hızlı gir- diği, ancak bazı konulardaki umutlarına kar yağ- dığı için ağırdan almaya başladığı da bilinmeyen bir şey değil. Ama ipleri tümüyle kopartmamak için görün- tüyü kurtarmak gerekiyor. Bu kapsamdaki ça- lışmalardan birini de “ulusal program” oluşturu- yor. 2008 yılı ulusal programı da 31 Aralık’taki mü- kerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yü- rürlüğe girdi. Ulusal programı, iktidar yandaşlarının bile cid- diye almadığı şurdan belli ki, haberi kısa haber- ler arasında ve “Gül ulusal programı onayladı” başlığı ile yer aldı. Ve bu sırada öğrendik ki ulusal program, “ka- nun hükmünde kararname” niteliğinde yürürlüğe sokulmuş. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülme- den, iktidardaki partinin milletvekilleri ile muha- lefet milletvekillerinin değerlendirmelerine su- nulmadan da ulusal program yapılabildiğini böy- lece öğrenmiş olduk. Demokrasimiz yeni bir ba- şarıya da imza atmış oldu. Beni özel durumu nedeniyle ilgilendirdiği için taslağı birkaç kez incelemiş ve dişe dokunur bir ilerleme girişiminden söz edilmediğine tanık ol- muştum. Somut bir örneği bilgilerinize sunmak istiyorum. Türkiye’nin önemli dertlerinden birini de kayıt dışı istihdam oluşturmaktadır. AB’nin belirlediği fasıllara uygun olarak hazırlanmış ulusal programın da “Fasıl 19” olarak yer verdiği bölümün başlığı “Sosyal Politikalar ve İstihdam” olarak belirlen- miştir. Sıkılmazsanız bir bölümünü birlikte okuyalım: Öncelik 19.2 / Türkiye’deki kayıt dışı çalışma- sıyla ilgili bir analiz yapılması ve müktesebatın tüm işgücünü kapsayacak şekilde uygulanması için ge- nel eylem planı çerçevesinde bu problemi çöz- mek için bir plan tasarlanması. Fasıl açılış takvimi kriterinin yerine getirilmesi amacıyla 2009 yılında tamamlanması öngörülen eylem planı kapsamında ele alınacaktır. 1. Mevzuat uyum takvimi Bu öncelik altında, bu aşamada herhangi bir uyum çalışması öngörülmemektedir. 2. Mevzuatın uyumu ve uygulanması için ge- rekli kurumsal yapılanma takvimi Bu öncelik altında, bu aşamada herhangi bir kurumsal yapılanma tedbiri öngörülmemektedir. 3. Finansman ihtiyacı ve kaynakları Bu öncelik altında, bu aşamada herhangi bir finansman ihtiyacı öngörülmemektedir. İktidar, içeriğinin yetersizliğinden utandı da Meclis’e sunup tartışılmasını istemediği için mi kanun hükmünde kararnameyi çıkar yol saydı bi- lemem. Ama kabul edelim ki bu hayhuy arasında 2008 ulusal programını 2008’in son gününe ye- tiştirmek bile önemli bir başarıdır. Programda yer alan ve 2008’in 3’üncü çeyre- ğinde gerçekleştirileceğinden söz edilen ey- lemlerin güme gitmesine de kızmayalım. Çünkü ulusal program tümüyle güme gitmiş du- rumda. [email protected] Global kriz, önce merkezin beyni ABD’de finansal alanda başladõ, giderek diğer merkez ülkelerin finansõna sõçradõ, derken reel sektör- lere sõçradõ. Merkezle sõnõrlõ kalacağõ sanõlõrken kõsa sürede çevre-bağõmlõ ülkeleri başka bir ye- rinden, reel sektörden vurdu ve içine çekti. Şim- di beklenen şu; önce merkez ülkelerde finan- sal sektör toparlanmaya başlayacak, buradaki iyileşme kendisini reel sektöre yansõtacak. Derken merkezdeki görece iyileşme, çevre- bağõmlõ ülkelere de yansõyacak. Ama bu iyi- leşme geciktikçe, IMF eliyle, gücü yettiği ka- dar çevre-bağõmlõ ülkelerden de destek bekle- niyor. Merkezde, finansta dibe gidişi hõzlandõracak ögelerden biri finans kuruluşlarõnõn açõklaya- cağõ yõl sonu rakamlar. ‘Subprime mortga- ge’dan oluşan toksik kâğõtlarõn zaten dibe vur- duğunu düşünsek bile, kriz her gün yeni ve hat- ta sağlam olduğu düşünülen menkul kõymetleri de vuruyor. Dolayõsõyla menkul kõymetlerin pi- yasa fiyatlarõ düşmeye devam ediyor. Yõl so- nu rakamlarõnõn yeni sermaye erozyonu ile bir- likte gelmesi doğal. 2009, artõk krizin daha çok finans sektörünü vuran bir kriz olmaktan çõkõp reel sektörün, do- layõsõ ile de ekonominin krizi haline dönüştü- ğü bir yõl olacak. Seçimi takip eden ikinci gün- de, yani 6 Kasõm Perşembe günü, ABD’nin iki önemli otomotiv şirketi General Motors ve Ford durumlarõnõn kritik olduğunu, 25 trilyon dolar nakit enjeksiyonuna ihtiyaç duyduklarõnõ be- lirttiler. Bu ihtiyaç bildirisi hükümet için ‘bi- zi kurtarın’ talebinden başka bir şey ifade et- miyor. Dolayõsõyla, Obama ve ekibi için fev- kalade zor bir durum. Ama beklenen bir durum. GM ve Ford yetkililerinin ‘bizi kurtarın’ işa- reti verdikleri gün, ABD’de istihdam verileri de açõklandõ. Açõklamalar, Ekim 2008’de ABD’de 240.000 işin ‘buharlaştığını’, bu yõl ‘buhar- laşan’ iş sayõsõnõn, yarõsõndan fazlasõ son üç ay- da olmak üzere, 1.2 milyona ulaştõğõnõ ve 14 yõl- dan beri ilk kez ABD işsizlik oranõnõn yüzde 6.5’e yükseldiğini belirtiyor. Reel sektörün cid- di bir sõkõntõya girme ve işsizliğin artmasõ du- rumu, finansal krizin yoğunlaşmaya ve ABD’de resesyon olacağõ beklentisinin daha fazla telaffuz edildiği günlerden beri beklenen bir durum... Dünya, çok uzun zaman, şirketlerin para için- de yüzdüğü bir ‘leveraging’ dönemi yaşadõ. Bu para bolluğu içinde, aslõnda batmasõ gereken bir çok şirket yaşamlarõnõ devam ettirme şansõ bul- dular. Ama iş bugünkü gibi bir duruma gelin- ce, alõnan krediler ‘geri dönmeyen krediler’ haline dönüştü; hem reel sektörü, hem de ban- kacõlõk sektörünü çok zor durumlara soktu. Hem ABD’de, hem de bu leverage’dan bol bol ya- rarlanan ülkelerde batõk krediler trilyonlarla ifa- de ediliyor. Demek ki, hem ABD, hem de dün- ya ekonomisi için V’nin veya U’nun dip nok- tasõna gelmeye daha çok var. Reel sektör şir- ketlerinin yõl sonu ve mart 2009 rakamlarõ eko- nomiler açõsõndan işi çok daha karamsar hale getirecek. ŞİMDİ NEREDEYİZ? Kriz derinleştikçe, 2008 Dün- ya Buhranõ’nda, büyük kõsmõ ABD, AB, Japonya’dan oluşan ‘Mer- kez’in, aralarõnda Türkiye’nin de ol- duğu “yükselen ekonomiler” diye de pohpohlanan “Çevre-bağımlı” ülkelere büyük bir kazõk attõğõ, kri- zin etkilerinin, yoksullaşmanõn, se- faletin ‘Çevre’de daha çok hissedi- leceği görülmeye başlandõ bile. Çevrenin global krizin alanõna çe- kilmesi, 1980 sonrasõ oluşturulan ye- ni işbölümüyle ilgili. Bu işbölü- müyle ‘Çevre’nin ‘Merkez’e ba- ğõmlõlõğõ iki yolla oldu: Birincisi dõş kaynak bağõmlõlõğõ, ikincisi tedarikçi olarak ‘Merkez’in pazarlarõna, do- layõsõyla talebine bağõmlõlõk. Kriz, bu iki yolu da büyük ölçüde tõkadõ ve ‘Çevre’yi reel sektörden başlayarak krize sürükledi. Son yõllarda, likidite bolluğunun rüzgârõyla yoğun doğrudan yaban- cõ sermaye ve sõcak para, dõş kredi çeken ve adlarõna “yükselen eko- nomiler” denilen ‘Çevre-bağımlı ülkeler’, şimdi daha mütevazõ bü- yüme oranlarõna talim edeckler. Bunu yapacak olanlarsa daha çok ca- ri fazla verenler olacak, Türkiye gi- bi cari açõğõ büyük ülkeler içinse bü- yüme değil, küçülme gündemde. ‘Çevre-bağımlı ülkeler’deki da- ralma, ‘Merkez’den dõş kaynak akõşõnõn yavaşlamasõ, daha çok da ‘Merkez’in bu ülkelerin ihraç etti- ği mallara talebin azalmasõ nedeniyle olacak. Bilindiği gibi, ‘Çevre’ ülkelerle ‘Merkez’ arasõnda, özellikle 1980 sonrasõ şöyle bir işbölümü oluştu: ‘Çevre’, ‘Merkez’in talep ettiği ağõrlõkla dayanõklõ-dayanõksõz tü- ketim mallarõnõ üretecek, ‘Merkez’ için demode olmuş sanayileri, kir- lilik yaratan sanayileri kabul edecek ve ülkesindeki ucuz ve bol işgücüyle bunlarõ üreterek yeniden ‘Merkez’e ihraç edecekti. Yani, ‘Çevre’, artan ölçüde tedarikçi, ücret mallarõ (dayanõklõ-dayanõksõz tüketim mallarõ) ihracatçõsõ olarak ‘Mer- kez’e eklemlenecekti. ‘Çevre’, bu ihracatçõ sanayici rolünü üstle- nirken, ‘Merkez’e ait, doğrudan yabancõ sermaye, dõş krediler ama daha çok da sõcak para adõ verilen, ülkenin borsasõna, devlet tahvillerine gelen kõsa vadeli kaynaklarõ kullandõ. Bu kaynak gelsin diye, reel faizler yüksek, döviz kuru düşük tutu- lacak, doğrudan yatõrõmlarõ için “yatırım ortamı” (emek piyasasõ, özelleştirmeler, teş- vikler vb.) en uygun hale getirile- cekti. İhracatçõ-tedarikçi ‘Çevre’nin bu gemiyi, sõcak para ve diğer dõş kaynak rüzgârlarõyla yüzdür- mesi, 2008 buhranõ ön- cesine kadar iyi-kötü mümkün oldu. Arala- rõnda Türkiye’nin de olduğu “yükselen ül- keler”, likidite bollu- ğundan da yararlana- rak, dõş kaynak çekip özellikle 2000’li yõllar- da yõllõk yüzde 7-8’i bulan yüksek büyüme oranlarõ gösterdiler. ‘Merkez’in pazarlarõn- dan pay almak üzere kõyasõya yarõştõlar da. Ta ki, global kriz patla- yõncaya kadar… ‘Merkez’in dõş kaynağõ ve pazarlarõna bağõmlõ ‘Çevre’ ülkeler, kaynak çõkõşõ ve talep azalõşõ ile krize sürüklen- di. Cari fazlasõ olan çevre-bağõmlõlardan şimdi istenen, iç pazara dönerek büyümeleri, birikmiş dövizlerini Mer- kez’den ithalata harcayarak Merkez’i ayağa kaldõrmalarõ... Soru şu; ‘Çevre’nin rezervleri eriyince ne olacak? ‘Çevre-bağõmlõ ülkeler’ vurgunu sanayiden yedi ? MERKEZ BANKALARI  Krizin başlangõcõ olan Ağus- tos 2007’den bugüne Amerikan Merkez Bankasõ (Fed), politika faiz oranlarõnõ 425 baz puan, Av- rupa Merkez Bankasõ (ECB) 75 baz puan, Japonya Merkez Bankasõ (BoJ) 20 baz puan, İngiltere Mer- kez Bankasõ (BoE) ise 275 baz pu- an indirdi.  Fed, teminat olarak kabul et- tiği menkul kõymetlerin türünü ar- tõrdõ, bu yolla piyasada likidite sõ- kõsõklõğõna ve güven kaybõna neden olan menkul kõymetlerin miktarõnõ azaltmaya çalõştõ.  Fed finansal piyasalara liki- dite sağlamak için Piyasa Yapõcõ- sõ Kredi Kolaylõğõ, Vadeli Menkul Kõymet Borç Verme Kolaylõğõ ve son olarak da Özel Sektör Tahvil Finansman Kolaylõğõ programõnõ uygulamaya koydu. Ayrõca, Fed’in ECB, BoE, BoJ ve İsviçre Merkez Bankasõ’nõn (SNB) ABD Dolarõ cinsi likidite is- lemlerine kaynak sağlamak ama- cõyla takas yetki limiti 330 milyar ABD Dolarõ arttõrõlarak 620 mil- yar ABD Dolarõna çõkarõldõ, daha sonra da söz konusu limit tamamen serbest bõrakõldõ.  Fed; Brezilya, Meksika, Gü- ney Kore ve Singapur Merkez Bankalarõ’na geçici swap hattõ (karşõlõklõ döviz takasõ) açtõ. Bu yol- la Fed ilgili ülkenin Merkez Ban- kasõna 30 milyar ABD Dolarõ’na kadar likidite sağlayabilmiş oldu. ? ABD  ABD Hazinesi, devlet destekli kuruluşlarõn ipoteğe dayalõ menkul kõymetlerini piyasadan satõn alarak mortgage piyasasõnõ yeniden dü- zenlemeye karar verdi. Toplam 700 milyar ABD Do- larõ değerinde olan Acil Ekonomik İstikrar Yasasõ kapsamõnda geliş- tirilen Sorunlu Varlõklarõ Kurtar- ma Planõ ile sorunlu varlõklarõn sa- tõn alõnmasõna karar verildi.  Sermaye Alõm Programõ çer- çevesinde hisse senedi piyasasõn- daki tedirginliği azaltmak için 125 milyar ABD Dolarõ dokuz büyük bankaya verilmek üzere, finansal kuruluşlara toplam 250 milyar ABD Dolarõ değerinde imtiyazlõ hisse senedi satõn alõnmasõ yoluy- la sermaye aktarõmõ yapõlmasõ ka- rarlaştõrõldõ. Para piyasasõ fonlarõndan ka- çõsõ engellemek için belirli özel- likleri sağlayan para piyasasõ fon- larõna garanti verildi.  ABD’de mevduata verilen güvence miktarõ 250.000 ABD Do- larõ’na çõkarõldõ. ? AVRUPA  Finansal krizi yatõştõrabilmek için çesitli kurtarma paketleri oluş- turuldu (Almanya 400 milyar Av- ro, Fransa 320 milyar Avro, İs- panya 100 milyar Avro ve İtalya 20-30 milyar Avro). İngiltere hü- kümeti, büyük finansal kuruluşlarca ihraç edilecek menkul kõymetlere garanti verdi. AB Maliye Bakanlarõ mev- duata verilen garantiyi 20.000 Av- ro’dan en az 50.000 Avro’ya çõ- karmaya karar verdi.  Ukrayna, Macaristan ve İz- landa IMF ile, sõrasõyla, 16, 4, 12, 3 ve 2.1 milyar ABD Dolarõ değe- rinde stand-by anlaşmasõ imzala- dõ.  170 milyar Avro üye ülkeler- den, 30 milyar Avro Avrupa Birli- ği fonundan karşõlanmak üzere toplam 200 milyar Avro değerin- de bir kurtarma paketi hazõrlandõ. KURTARMA OPERASYONLARI ‘Çevre-bağımlılar’ içinde de Türkiye gibi cari açõk verenler daha da kötü yakalan- dõlar krize. Çin başta olmak üzere cari fazla verenlerdense beklenen farklõdõr: 2009’dan başlayarak bu ülkelerden iç pa- zarlarõnõ canlandõrmalarõ, bu sayede ‘Merkez’i ayağa kal- dõrmalarõ istenmektedir artõk. IMF patronu Dominique Stra- uss-Kahn, Madrid’de, İspan- ya’nõn, IMF’ye üyelikte 50’nci yõlõ (bizimki 60 yõl oldu!) do- layõsõyla yapõlan toplantõda yap- tõğõ konuşmada, resesyonun bü- yük bir depresyona dönüşmesini engellemek için üç cephede müdahale önerdi: 1- Finansal piyasalarda akõş- kanlõğõn sağlanmasõ için hükü- met müdahaleleri ve bankalarõn yeniden yapõlanmalarõna des- tek... 2- Özel tüketim harcamalarõnõ canlandõr- maya yarayacak parasal önlemler... 3- Yükselen ekonomilerde yaşanan ser- maye çõkõşõnõn yarattõğõ gerilimi yatõştõracak likidite desteği... Kahn, söz konusu konuşmasõnda, bu mü- dahalelere, özellikle merkez ülke hükümet- lerinin krizin uç vermesinden bu yana baş- vurduğundan, ama henüz sonuç alõnamadõ- ğõndan yakõnmõş ve eklemiş, “Daha fazla- sına ihtiyacımız var!”… 1980’lerden bu yana Güney’in ‘Çevre- bağımlı ülkeleri’ne “Merkez ülkelere ih- racatçı-tedarikçi rolüyle bağlanın” fetvasõ veren neoliberalizm, şimdi “içe dönün, iç pa- zarınızı canlandırın” çağrõsõ yaparak, bir başka “fikri iflas” yaşamaktadõr. ‘Merkez’in ve vekilharç IMF’nin çevre ül- kelerin iç pazara dönük büyümelerini des- teklemelerini anlamak mümkün. Umuyorlar ki, bu ülkelerin iç pazarlarõnda bir canlanma ‘Merkez’ ülkelerden yapõlacak yatõrõm ve ara malõ ithalatõnõ da canlandõrõr ve ‘Merkez’in ayağa kalkmasõna yardõmcõ olur. Bu, IMF ipiyle kuyudan emperyalist çõkarma oyunu aslõnda. Kriz öncesi, yarattõklarõ cari fazlalarla hegemonik kabadayõ ABD’nin dõş açõklarõ- nõ finanse eden bu çevre ülkelere, şimdi ca- ri fazlalarõnõ ‘Merkez’den ithalat yaparak onu bu yolla kuyudan çõkarma görevi verilmek- tedir. ‘Çevre’ye yeni görev HERKESİN HARCI DEĞİL ‘Çevre’ için iç pazara yö- nelmek ihracat gelirlerinin azalmasõ, ama ithalat giderle- rinin artmasõ demek. Yani, dö- viz harcayabilecek, rezervleri buna uygun ülkeler bu role daha uygun. Bu tür ülkelerin başõnda Asyalõlar, özellikle Çin var. Bunlara, Hindistan’õ da bir ölçüde eklemek mümkün. Yine Brezilya, Arjantin, bir ölçüde Meksika cari fazla veren, önem- li dõş yükümlülüğü olmayan, do- layõsõyla iç pazara dönük bü- yüyebilecek ülkeler arasõnda. Rusya’nõn da enerji fiyatla- rõnõn düşmesine rağmen bir ölçüde iç pazara dönme dene- yim ve elastikiyeti var. İran ve Cezayir başta olmak üzere Or- tadoğu ve Kuzey Afrika’nõn petrol ihracatçõlarõnõn cari faz- lalarõnõ IMF buyruklu kulla- nacaklarõna tabii ki ihtimal vermemek gerekiyor. Gelelim, buna takati olma- yan, cari açõğõ, dõş yükümlü- lükleri büyük ülkelere. Bu ko- nuda, başõ Türkiye çekiyor. Türkiye, cari açõğõ milli gelire oranla en yüksek “yükselen ekonomi” durumunda. Dünya Bankasõ’na göre cari açõk/GSMH oranõ 2008’de yüz- de 8.4’e ulaşacak Türkiye, 2009’da büyümesini yüzde 1.7’de tutabilse bile milli ge- lirinin yüzde 3.4’ü oranõnda ca- ri açõk verecek. Türkiye kate- gorisinde Pakistan, Polonya, Macaristan, Ukrayna ve Mõsõr var. Bunlardan Pakistan, Ma- caristan ve Ukrayna zaten IMF ile anlaşma imzaladõlar. Ama bunlara IMF; iç pazarõnõzõ canlandõrõp büyüyün demek yerine, bütçelere disiplin, kamu yatõrõmlarõna tõrpan ve küçül- meyle sonuçlanacak mali di- siplin şartõ getirdi. Şimdi sõra- da Türkiye, Polonya Mõsõr ve bazõ Doğu Avrupa ülkeleri var. Diğerlerini bilemeyiz, ama Tür- kiye için gündemdeki IMF an- laşmasõ, AKP hükümetine, IMF patronu Kahn’õn önerdiği gibi kamu harcamalarõnõ arttõrma, iç talebi canlandõrma vb. ge- nişlemeci tavsiyelerde bulun- mayacak. Yani IMF Başka- nõ’nõn büyük depresyona gir- memek için “resesyona karşõ ci- hat çağrõsõ” Türkiye ve benzer ülkeler için söz konusu değil... Olamaz da. Çünkü, iç pazara doğru genişlemeci bir hamle, enerji, birçok ara malõ yönün- den dõşa bağõmlõ Türkiye’nin cari açõğõnõ yeniden büyütme- den olmaz. İhracatõ azaltõp it- halatõ kamçõlayarak cari açõğõ büyütecek böyle bir rota, dõş yü- kümlülükleri de ağõrlaştõrõr ve dõş alacaklõlarõn tahsilatlarõnõ aksatõr, buna da ne IMF izin ve- rir ne de alacaklõ finansörler bunu ister. O nedenle, IMF’nin “ip atõn” çağrõsõ Türkiye için değil... Türkiye, IMF marifetiyle daralan, küçülen bir 2009 ge- çirecek. YARIN: TÜRKİYE KRİZDEN EN OLUMSUZ ETKİLENEN ÜLKELERDEN BİRİ OLACAK Parkta içki cinayeti İstanbul Haber Servisi - Bahçelievler’de bir parkta, yõlbaşõ gecesi “içki içip gürültü yaptõğõ” için öldürüldüğü iddia edilen Soner Karaağaç’õn cenazesi, Küçükçekmece’deki Kayabaşõ Mezarlõğõ’nda toprağa verildi. Cenaze töreninde konuşan baba Önder Karaağaç, olayda yaralandõklarõ için halen hastanede tedavileri süren M.E.U. ve T.Y. ile oğlunun, olay öncesi bira içtikleri gerekçesiyle sitenin güvenlikçisi tarafõndan uyarõldõğõnõ anlattõ. Karaağaç, “Daha sonra bir elinde satõr, bir elinde silah olan başka bir kişi gelmiş. Çocuklarõn hepsini takõr takõr vurmuş. Biri 16, biri 17 yaşõnda çocuklar bunlar. Benim bir tane oğlum vardõ. O öleceğine ben ölseydim” dedi. Poşette el bombaları DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Diyarbakõr’da bir ihbar üzerine harekete geçen polis, Bağlar ilçesi, Bayõndõrlõk Caddesi üzerinde DTP il binasõna 50, Polisevi’ne de 100 metre mesafede bir mobilya mağazasõnõn önünde şüpheli bir paketin olduğunu belirledi. Uzaktan röntgen cihazõ ile yapõlan incelemede poşetin içinde bomba olduğu tespit edildi. Detaylõ incelemede patlamaya hazõr olmadõğõ belirlenen bombalar, incelenmek üzere emniyet müdürlüğüne götürüldü. 9 kez müebbet DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Diyarbakõr’da 3 Ocak 2008’de askeri personeli taşõyan servis aracõnõn geçişi sõrasõnda düzenlenen ve 6’sõ öğrenci 7 kişinin ölümü, 68 kişinin de yaralanmasõ olayõnõ gerçekleştirdiği gerekçesiyle yargõlanan sanõk Erdal Polat, 9 kez ağõrlaştõrõlmõş müebbet, 75 yõl 4 ay da hapisle cezalandõrõldõ. Diyarbakõr 5. Ağõr Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada sanõk Polat, eyleme katõlmadõğõnõ iddia etti. Duruşma çõkõşõnda Polat, PKK ve Abdullah Öcalan lehine slogan attõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle