Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
3 OCAK 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
GEÇMİŞTEN
GELECEĞE
ORHAN ERİNÇ
Tek Partili
Ulusal Program!
Avrupa Birliği’nin, Türkiye’yi üye yapmamak için
bin dereden su getirdiği, ancak bazı konularda
“ne elde etsem kârdır” yöntemini uygulamakta ol-
duğu biliniyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin baştan hızlı gir-
diği, ancak bazı konulardaki umutlarına kar yağ-
dığı için ağırdan almaya başladığı da bilinmeyen
bir şey değil.
Ama ipleri tümüyle kopartmamak için görün-
tüyü kurtarmak gerekiyor. Bu kapsamdaki ça-
lışmalardan birini de “ulusal program” oluşturu-
yor.
2008 yılı ulusal programı da 31 Aralık’taki mü-
kerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yü-
rürlüğe girdi.
Ulusal programı, iktidar yandaşlarının bile cid-
diye almadığı şurdan belli ki, haberi kısa haber-
ler arasında ve “Gül ulusal programı onayladı”
başlığı ile yer aldı.
Ve bu sırada öğrendik ki ulusal program, “ka-
nun hükmünde kararname” niteliğinde yürürlüğe
sokulmuş.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülme-
den, iktidardaki partinin milletvekilleri ile muha-
lefet milletvekillerinin değerlendirmelerine su-
nulmadan da ulusal program yapılabildiğini böy-
lece öğrenmiş olduk. Demokrasimiz yeni bir ba-
şarıya da imza atmış oldu.
Beni özel durumu nedeniyle ilgilendirdiği için
taslağı birkaç kez incelemiş ve dişe dokunur bir
ilerleme girişiminden söz edilmediğine tanık ol-
muştum.
Somut bir örneği bilgilerinize sunmak istiyorum.
Türkiye’nin önemli dertlerinden birini de kayıt
dışı istihdam oluşturmaktadır. AB’nin belirlediği
fasıllara uygun olarak hazırlanmış ulusal programın
da “Fasıl 19” olarak yer verdiği bölümün başlığı
“Sosyal Politikalar ve İstihdam” olarak belirlen-
miştir.
Sıkılmazsanız bir bölümünü birlikte okuyalım:
Öncelik 19.2 / Türkiye’deki kayıt dışı çalışma-
sıyla ilgili bir analiz yapılması ve müktesebatın tüm
işgücünü kapsayacak şekilde uygulanması için ge-
nel eylem planı çerçevesinde bu problemi çöz-
mek için bir plan tasarlanması.
Fasıl açılış takvimi kriterinin yerine getirilmesi
amacıyla 2009 yılında tamamlanması öngörülen
eylem planı kapsamında ele alınacaktır.
1. Mevzuat uyum takvimi
Bu öncelik altında, bu aşamada herhangi bir
uyum çalışması öngörülmemektedir.
2. Mevzuatın uyumu ve uygulanması için ge-
rekli kurumsal yapılanma takvimi
Bu öncelik altında, bu aşamada herhangi bir
kurumsal yapılanma tedbiri öngörülmemektedir.
3. Finansman ihtiyacı ve kaynakları
Bu öncelik altında, bu aşamada herhangi bir
finansman ihtiyacı öngörülmemektedir.
İktidar, içeriğinin yetersizliğinden utandı da
Meclis’e sunup tartışılmasını istemediği için mi
kanun hükmünde kararnameyi çıkar yol saydı bi-
lemem.
Ama kabul edelim ki bu hayhuy arasında
2008 ulusal programını 2008’in son gününe ye-
tiştirmek bile önemli bir başarıdır.
Programda yer alan ve 2008’in 3’üncü çeyre-
ğinde gerçekleştirileceğinden söz edilen ey-
lemlerin güme gitmesine de kızmayalım.
Çünkü ulusal program tümüyle güme gitmiş du-
rumda.
oerinc@cumhuriyet.com.tr
Global kriz, önce merkezin beyni ABD’de
finansal alanda başladõ, giderek diğer merkez
ülkelerin finansõna sõçradõ, derken reel sektör-
lere sõçradõ. Merkezle sõnõrlõ kalacağõ sanõlõrken
kõsa sürede çevre-bağõmlõ ülkeleri başka bir ye-
rinden, reel sektörden vurdu ve içine çekti. Şim-
di beklenen şu; önce merkez ülkelerde finan-
sal sektör toparlanmaya başlayacak, buradaki
iyileşme kendisini reel sektöre yansõtacak.
Derken merkezdeki görece iyileşme, çevre-
bağõmlõ ülkelere de yansõyacak. Ama bu iyi-
leşme geciktikçe, IMF eliyle, gücü yettiği ka-
dar çevre-bağõmlõ ülkelerden de destek bekle-
niyor.
Merkezde, finansta dibe gidişi hõzlandõracak
ögelerden biri finans kuruluşlarõnõn açõklaya-
cağõ yõl sonu rakamlar. ‘Subprime mortga-
ge’dan oluşan toksik kâğõtlarõn zaten dibe vur-
duğunu düşünsek bile, kriz her gün yeni ve hat-
ta sağlam olduğu düşünülen menkul kõymetleri
de vuruyor. Dolayõsõyla menkul kõymetlerin pi-
yasa fiyatlarõ düşmeye devam ediyor. Yõl so-
nu rakamlarõnõn yeni sermaye erozyonu ile bir-
likte gelmesi doğal.
2009, artõk krizin daha çok finans sektörünü
vuran bir kriz olmaktan çõkõp reel sektörün, do-
layõsõ ile de ekonominin krizi haline dönüştü-
ğü bir yõl olacak. Seçimi takip eden ikinci gün-
de, yani 6 Kasõm Perşembe günü, ABD’nin iki
önemli otomotiv şirketi General Motors ve Ford
durumlarõnõn kritik olduğunu, 25 trilyon dolar
nakit enjeksiyonuna ihtiyaç duyduklarõnõ be-
lirttiler. Bu ihtiyaç bildirisi hükümet için ‘bi-
zi kurtarın’ talebinden başka bir şey ifade et-
miyor. Dolayõsõyla, Obama ve ekibi için fev-
kalade zor bir durum. Ama beklenen bir durum.
GM ve Ford yetkililerinin ‘bizi kurtarın’ işa-
reti verdikleri gün, ABD’de istihdam verileri de
açõklandõ. Açõklamalar, Ekim 2008’de ABD’de
240.000 işin ‘buharlaştığını’, bu yõl ‘buhar-
laşan’ iş sayõsõnõn, yarõsõndan fazlasõ son üç ay-
da olmak üzere, 1.2 milyona ulaştõğõnõ ve 14 yõl-
dan beri ilk kez ABD işsizlik oranõnõn yüzde
6.5’e yükseldiğini belirtiyor. Reel sektörün cid-
di bir sõkõntõya girme ve işsizliğin artmasõ du-
rumu, finansal krizin yoğunlaşmaya ve ABD’de
resesyon olacağõ beklentisinin daha fazla telaffuz
edildiği günlerden beri beklenen bir durum...
Dünya, çok uzun zaman, şirketlerin para için-
de yüzdüğü bir ‘leveraging’ dönemi yaşadõ. Bu
para bolluğu içinde, aslõnda batmasõ gereken bir
çok şirket yaşamlarõnõ devam ettirme şansõ bul-
dular. Ama iş bugünkü gibi bir duruma gelin-
ce, alõnan krediler ‘geri dönmeyen krediler’
haline dönüştü; hem reel sektörü, hem de ban-
kacõlõk sektörünü çok zor durumlara soktu. Hem
ABD’de, hem de bu leverage’dan bol bol ya-
rarlanan ülkelerde batõk krediler trilyonlarla ifa-
de ediliyor. Demek ki, hem ABD, hem de dün-
ya ekonomisi için V’nin veya U’nun dip nok-
tasõna gelmeye daha çok var. Reel sektör şir-
ketlerinin yõl sonu ve mart 2009 rakamlarõ eko-
nomiler açõsõndan işi çok daha karamsar hale
getirecek.
ŞİMDİ NEREDEYİZ?
Kriz derinleştikçe, 2008 Dün-
ya Buhranõ’nda, büyük kõsmõ ABD,
AB, Japonya’dan oluşan ‘Mer-
kez’in, aralarõnda Türkiye’nin de ol-
duğu “yükselen ekonomiler” diye
de pohpohlanan “Çevre-bağımlı”
ülkelere büyük bir kazõk attõğõ, kri-
zin etkilerinin, yoksullaşmanõn, se-
faletin ‘Çevre’de daha çok hissedi-
leceği görülmeye başlandõ bile.
Çevrenin global krizin alanõna çe-
kilmesi, 1980 sonrasõ oluşturulan ye-
ni işbölümüyle ilgili. Bu işbölü-
müyle ‘Çevre’nin ‘Merkez’e ba-
ğõmlõlõğõ iki yolla oldu: Birincisi dõş
kaynak bağõmlõlõğõ, ikincisi tedarikçi
olarak ‘Merkez’in pazarlarõna, do-
layõsõyla talebine bağõmlõlõk. Kriz, bu
iki yolu da büyük ölçüde tõkadõ ve
‘Çevre’yi reel sektörden başlayarak
krize sürükledi.
Son yõllarda, likidite bolluğunun
rüzgârõyla yoğun doğrudan yaban-
cõ sermaye ve sõcak para, dõş kredi
çeken ve adlarõna “yükselen eko-
nomiler” denilen ‘Çevre-bağımlı
ülkeler’, şimdi daha mütevazõ bü-
yüme oranlarõna talim edeckler.
Bunu yapacak olanlarsa daha çok ca-
ri fazla verenler olacak, Türkiye gi-
bi cari açõğõ büyük ülkeler içinse bü-
yüme değil, küçülme gündemde.
‘Çevre-bağımlı ülkeler’deki da-
ralma, ‘Merkez’den dõş kaynak
akõşõnõn yavaşlamasõ, daha çok da
‘Merkez’in bu ülkelerin ihraç etti-
ği mallara talebin azalmasõ nedeniyle
olacak.
Bilindiği gibi, ‘Çevre’ ülkelerle
‘Merkez’ arasõnda, özellikle 1980
sonrasõ şöyle bir işbölümü oluştu:
‘Çevre’, ‘Merkez’in talep ettiği
ağõrlõkla dayanõklõ-dayanõksõz tü-
ketim mallarõnõ üretecek, ‘Merkez’
için demode olmuş sanayileri, kir-
lilik yaratan sanayileri kabul edecek
ve ülkesindeki ucuz ve bol işgücüyle
bunlarõ üreterek yeniden ‘Merkez’e
ihraç edecekti. Yani, ‘Çevre’, artan
ölçüde tedarikçi, ücret mallarõ
(dayanõklõ-dayanõksõz tüketim
mallarõ) ihracatçõsõ olarak ‘Mer-
kez’e eklemlenecekti. ‘Çevre’, bu
ihracatçõ sanayici rolünü üstle-
nirken, ‘Merkez’e ait, doğrudan
yabancõ sermaye, dõş krediler
ama daha çok da sõcak para adõ
verilen, ülkenin borsasõna,
devlet tahvillerine gelen kõsa
vadeli kaynaklarõ kullandõ.
Bu kaynak gelsin
diye, reel faizler
yüksek, döviz
kuru düşük tutu-
lacak, doğrudan
yatõrõmlarõ için “yatırım ortamı”
(emek piyasasõ, özelleştirmeler, teş-
vikler vb.) en uygun hale getirile-
cekti. İhracatçõ-tedarikçi ‘Çevre’nin
bu gemiyi, sõcak para ve diğer dõş
kaynak rüzgârlarõyla yüzdür-
mesi, 2008 buhranõ ön-
cesine kadar iyi-kötü
mümkün oldu. Arala-
rõnda Türkiye’nin de
olduğu “yükselen ül-
keler”, likidite bollu-
ğundan da yararlana-
rak, dõş kaynak çekip
özellikle 2000’li yõllar-
da yõllõk yüzde 7-8’i
bulan yüksek büyüme
oranlarõ gösterdiler.
‘Merkez’in pazarlarõn-
dan pay almak üzere
kõyasõya yarõştõlar da.
Ta ki, global kriz patla-
yõncaya kadar…
‘Merkez’in dõş kaynağõ ve pazarlarõna bağõmlõ ‘Çevre’ ülkeler, kaynak çõkõşõ ve talep azalõşõ ile krize sürüklen-
di. Cari fazlasõ olan çevre-bağõmlõlardan şimdi istenen, iç pazara dönerek büyümeleri, birikmiş dövizlerini Mer-
kez’den ithalata harcayarak Merkez’i ayağa kaldõrmalarõ... Soru şu; ‘Çevre’nin rezervleri eriyince ne olacak?
‘Çevre-bağõmlõ ülkeler’
vurgunu sanayiden yedi
? MERKEZ BANKALARI
Krizin başlangõcõ olan Ağus-
tos 2007’den bugüne Amerikan
Merkez Bankasõ (Fed), politika
faiz oranlarõnõ 425 baz puan, Av-
rupa Merkez Bankasõ (ECB) 75 baz
puan, Japonya Merkez Bankasõ
(BoJ) 20 baz puan, İngiltere Mer-
kez Bankasõ (BoE) ise 275 baz pu-
an indirdi.
Fed, teminat olarak kabul et-
tiği menkul kõymetlerin türünü ar-
tõrdõ, bu yolla piyasada likidite sõ-
kõsõklõğõna ve güven kaybõna neden
olan menkul kõymetlerin miktarõnõ
azaltmaya çalõştõ.
Fed finansal piyasalara liki-
dite sağlamak için Piyasa Yapõcõ-
sõ Kredi Kolaylõğõ, Vadeli Menkul
Kõymet Borç Verme Kolaylõğõ ve
son olarak da Özel Sektör Tahvil
Finansman Kolaylõğõ programõnõ
uygulamaya koydu.
Ayrõca, Fed’in ECB, BoE, BoJ
ve İsviçre Merkez Bankasõ’nõn
(SNB) ABD Dolarõ cinsi likidite is-
lemlerine kaynak sağlamak ama-
cõyla takas yetki limiti 330 milyar
ABD Dolarõ arttõrõlarak 620 mil-
yar ABD Dolarõna çõkarõldõ, daha
sonra da söz konusu limit tamamen
serbest bõrakõldõ.
Fed; Brezilya, Meksika, Gü-
ney Kore ve Singapur Merkez
Bankalarõ’na geçici swap hattõ
(karşõlõklõ döviz takasõ) açtõ. Bu yol-
la Fed ilgili ülkenin Merkez Ban-
kasõna 30 milyar ABD Dolarõ’na
kadar likidite sağlayabilmiş oldu.
? ABD
ABD Hazinesi, devlet destekli
kuruluşlarõn ipoteğe dayalõ menkul
kõymetlerini piyasadan satõn alarak
mortgage piyasasõnõ yeniden dü-
zenlemeye karar verdi.
Toplam 700 milyar ABD Do-
larõ değerinde olan Acil Ekonomik
İstikrar Yasasõ kapsamõnda geliş-
tirilen Sorunlu Varlõklarõ Kurtar-
ma Planõ ile sorunlu varlõklarõn sa-
tõn alõnmasõna karar verildi.
Sermaye Alõm Programõ çer-
çevesinde hisse senedi piyasasõn-
daki tedirginliği azaltmak için 125
milyar ABD Dolarõ dokuz büyük
bankaya verilmek üzere, finansal
kuruluşlara toplam 250 milyar
ABD Dolarõ değerinde imtiyazlõ
hisse senedi satõn alõnmasõ yoluy-
la sermaye aktarõmõ yapõlmasõ ka-
rarlaştõrõldõ.
Para piyasasõ fonlarõndan ka-
çõsõ engellemek için belirli özel-
likleri sağlayan para piyasasõ fon-
larõna garanti verildi.
ABD’de mevduata verilen
güvence miktarõ 250.000 ABD Do-
larõ’na çõkarõldõ.
? AVRUPA
Finansal krizi yatõştõrabilmek
için çesitli kurtarma paketleri oluş-
turuldu (Almanya 400 milyar Av-
ro, Fransa 320 milyar Avro, İs-
panya 100 milyar Avro ve İtalya
20-30 milyar Avro). İngiltere hü-
kümeti, büyük finansal kuruluşlarca
ihraç edilecek menkul kõymetlere
garanti verdi.
AB Maliye Bakanlarõ mev-
duata verilen garantiyi 20.000 Av-
ro’dan en az 50.000 Avro’ya çõ-
karmaya karar verdi.
Ukrayna, Macaristan ve İz-
landa IMF ile, sõrasõyla, 16, 4, 12,
3 ve 2.1 milyar ABD Dolarõ değe-
rinde stand-by anlaşmasõ imzala-
dõ.
170 milyar Avro üye ülkeler-
den, 30 milyar Avro Avrupa Birli-
ği fonundan karşõlanmak üzere
toplam 200 milyar Avro değerin-
de bir kurtarma paketi hazõrlandõ.
KURTARMA
OPERASYONLARI
‘Çevre-bağımlılar’
içinde de Türkiye gibi cari açõk
verenler daha da kötü yakalan-
dõlar krize. Çin başta olmak
üzere cari fazla verenlerdense
beklenen farklõdõr: 2009’dan
başlayarak bu ülkelerden iç pa-
zarlarõnõ canlandõrmalarõ, bu
sayede ‘Merkez’i ayağa kal-
dõrmalarõ istenmektedir artõk.
IMF patronu Dominique Stra-
uss-Kahn, Madrid’de, İspan-
ya’nõn, IMF’ye üyelikte 50’nci
yõlõ (bizimki 60 yõl oldu!) do-
layõsõyla yapõlan toplantõda yap-
tõğõ konuşmada, resesyonun bü-
yük bir depresyona dönüşmesini
engellemek için üç cephede
müdahale önerdi:
1- Finansal piyasalarda akõş-
kanlõğõn sağlanmasõ için hükü-
met müdahaleleri ve bankalarõn
yeniden yapõlanmalarõna des-
tek...
2- Özel tüketim harcamalarõnõ canlandõr-
maya yarayacak parasal önlemler...
3- Yükselen ekonomilerde yaşanan ser-
maye çõkõşõnõn yarattõğõ gerilimi yatõştõracak
likidite desteği...
Kahn, söz konusu konuşmasõnda, bu mü-
dahalelere, özellikle merkez ülke hükümet-
lerinin krizin uç vermesinden bu yana baş-
vurduğundan, ama henüz sonuç alõnamadõ-
ğõndan yakõnmõş ve eklemiş, “Daha fazla-
sına ihtiyacımız var!”…
1980’lerden bu yana Güney’in ‘Çevre-
bağımlı ülkeleri’ne “Merkez ülkelere ih-
racatçı-tedarikçi rolüyle bağlanın” fetvasõ
veren neoliberalizm, şimdi “içe dönün, iç pa-
zarınızı canlandırın” çağrõsõ yaparak, bir
başka “fikri iflas” yaşamaktadõr.
‘Merkez’in ve vekilharç IMF’nin çevre ül-
kelerin iç pazara dönük büyümelerini des-
teklemelerini anlamak mümkün. Umuyorlar
ki, bu ülkelerin iç pazarlarõnda bir canlanma
‘Merkez’ ülkelerden yapõlacak yatõrõm ve ara
malõ ithalatõnõ da canlandõrõr ve ‘Merkez’in
ayağa kalkmasõna yardõmcõ olur. Bu, IMF
ipiyle kuyudan emperyalist çõkarma oyunu
aslõnda. Kriz öncesi, yarattõklarõ cari fazlalarla
hegemonik kabadayõ ABD’nin dõş açõklarõ-
nõ finanse eden bu çevre ülkelere, şimdi ca-
ri fazlalarõnõ ‘Merkez’den ithalat yaparak onu
bu yolla kuyudan çõkarma görevi verilmek-
tedir.
‘Çevre’ye yeni görev HERKESİN HARCI DEĞİL
‘Çevre’ için iç pazara yö-
nelmek ihracat gelirlerinin
azalmasõ, ama ithalat giderle-
rinin artmasõ demek. Yani, dö-
viz harcayabilecek, rezervleri
buna uygun ülkeler bu role
daha uygun. Bu tür ülkelerin
başõnda Asyalõlar, özellikle Çin
var. Bunlara, Hindistan’õ da bir
ölçüde eklemek mümkün. Yine
Brezilya, Arjantin, bir ölçüde
Meksika cari fazla veren, önem-
li dõş yükümlülüğü olmayan, do-
layõsõyla iç pazara dönük bü-
yüyebilecek ülkeler arasõnda.
Rusya’nõn da enerji fiyatla-
rõnõn düşmesine rağmen bir
ölçüde iç pazara dönme dene-
yim ve elastikiyeti var. İran ve
Cezayir başta olmak üzere Or-
tadoğu ve Kuzey Afrika’nõn
petrol ihracatçõlarõnõn cari faz-
lalarõnõ IMF buyruklu kulla-
nacaklarõna tabii ki ihtimal
vermemek gerekiyor.
Gelelim, buna takati olma-
yan, cari açõğõ, dõş yükümlü-
lükleri büyük ülkelere. Bu ko-
nuda, başõ Türkiye çekiyor.
Türkiye, cari açõğõ milli gelire
oranla en yüksek “yükselen
ekonomi” durumunda. Dünya
Bankasõ’na göre cari
açõk/GSMH oranõ 2008’de yüz-
de 8.4’e ulaşacak Türkiye,
2009’da büyümesini yüzde
1.7’de tutabilse bile milli ge-
lirinin yüzde 3.4’ü oranõnda ca-
ri açõk verecek. Türkiye kate-
gorisinde Pakistan, Polonya,
Macaristan, Ukrayna ve Mõsõr
var. Bunlardan Pakistan, Ma-
caristan ve Ukrayna zaten
IMF ile anlaşma imzaladõlar.
Ama bunlara IMF; iç pazarõnõzõ
canlandõrõp büyüyün demek
yerine, bütçelere disiplin, kamu
yatõrõmlarõna tõrpan ve küçül-
meyle sonuçlanacak mali di-
siplin şartõ getirdi. Şimdi sõra-
da Türkiye, Polonya Mõsõr ve
bazõ Doğu Avrupa ülkeleri var.
Diğerlerini bilemeyiz, ama Tür-
kiye için gündemdeki IMF an-
laşmasõ, AKP hükümetine, IMF
patronu Kahn’õn önerdiği gibi
kamu harcamalarõnõ arttõrma,
iç talebi canlandõrma vb. ge-
nişlemeci tavsiyelerde bulun-
mayacak. Yani IMF Başka-
nõ’nõn büyük depresyona gir-
memek için “resesyona karşõ ci-
hat çağrõsõ” Türkiye ve benzer
ülkeler için söz konusu değil...
Olamaz da. Çünkü, iç pazara
doğru genişlemeci bir hamle,
enerji, birçok ara malõ yönün-
den dõşa bağõmlõ Türkiye’nin
cari açõğõnõ yeniden büyütme-
den olmaz. İhracatõ azaltõp it-
halatõ kamçõlayarak cari açõğõ
büyütecek böyle bir rota, dõş yü-
kümlülükleri de ağõrlaştõrõr ve
dõş alacaklõlarõn tahsilatlarõnõ
aksatõr, buna da ne IMF izin ve-
rir ne de alacaklõ finansörler
bunu ister. O nedenle, IMF’nin
“ip atõn” çağrõsõ Türkiye için
değil... Türkiye, IMF marifetiyle
daralan, küçülen bir 2009 ge-
çirecek.
YARIN: TÜRKİYE KRİZDEN EN OLUMSUZ
ETKİLENEN ÜLKELERDEN BİRİ OLACAK
Parkta içki cinayeti
İstanbul Haber Servisi - Bahçelievler’de
bir parkta, yõlbaşõ gecesi “içki içip gürültü
yaptõğõ” için öldürüldüğü iddia edilen
Soner Karaağaç’õn cenazesi,
Küçükçekmece’deki Kayabaşõ
Mezarlõğõ’nda toprağa verildi. Cenaze
töreninde konuşan baba Önder Karaağaç,
olayda yaralandõklarõ için halen hastanede
tedavileri süren M.E.U. ve T.Y. ile
oğlunun, olay öncesi bira içtikleri
gerekçesiyle sitenin güvenlikçisi tarafõndan
uyarõldõğõnõ anlattõ. Karaağaç, “Daha sonra
bir elinde satõr, bir elinde silah olan başka
bir kişi gelmiş. Çocuklarõn hepsini takõr
takõr vurmuş. Biri 16, biri 17 yaşõnda
çocuklar bunlar. Benim bir tane oğlum
vardõ. O öleceğine ben ölseydim” dedi.
Poşette el bombaları
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) -
Diyarbakõr’da bir ihbar üzerine harekete
geçen polis, Bağlar ilçesi, Bayõndõrlõk
Caddesi üzerinde DTP il binasõna 50,
Polisevi’ne de 100 metre mesafede bir
mobilya mağazasõnõn önünde şüpheli bir
paketin olduğunu belirledi. Uzaktan
röntgen cihazõ ile yapõlan incelemede
poşetin içinde bomba olduğu tespit edildi.
Detaylõ incelemede patlamaya hazõr
olmadõğõ belirlenen bombalar, incelenmek
üzere emniyet müdürlüğüne götürüldü.
9 kez müebbet
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) -
Diyarbakõr’da 3 Ocak 2008’de askeri
personeli taşõyan servis aracõnõn geçişi
sõrasõnda düzenlenen ve 6’sõ öğrenci 7
kişinin ölümü, 68 kişinin de yaralanmasõ
olayõnõ gerçekleştirdiği gerekçesiyle
yargõlanan sanõk Erdal Polat, 9 kez
ağõrlaştõrõlmõş müebbet, 75 yõl 4 ay da
hapisle cezalandõrõldõ. Diyarbakõr 5. Ağõr
Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada
sanõk Polat, eyleme katõlmadõğõnõ iddia etti.
Duruşma çõkõşõnda Polat, PKK ve Abdullah
Öcalan lehine slogan attõ.