Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 OCAK 2009 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
EskiDõşişleriBakanõNATO’nunAfganistan’dakieskikõdemlitemsilcisiHikmetÇetinABD’deObamadönemiveTürkiye’deolanlarõdeğerlendirdi:
Dõşpolitikaiçsiyasetemalzemeyapõlmaz
Eski Dõşişleri bakanlarõndan ve NATO’nun
Afganistan’daki eski kõdemli temsilcisi
Hikmet Çetin’le ABD’de görevi devralan
Barack Obama yönetiminin nasõl bir dõş
politika izleyeceği üzerine bir ufuk turu
yapõyoruz. Çetin, Obama’nõn konuşmalarõndan,
Bush yönetiminin aksine diplomasiyle
sorunlarõ çözmeye özen göstereceğinin
anlaşõldõğõnõ söylüyor. AKP hükümetinin,
özellikle de Başbakan Erdoğan’õn Gazze
olaylarõnda Hamas’õ destekler biçimde bir
arabuluculuğa soyunmasõnõn Türkiye’nin
bölgede rol oynama şansõnõ yok ettiğini
vurguluyor. “Dış politikayı iç politikaya alet
edemezsiniz” diyor. Türk Silahlõ
Kuvvetleri’nin (TSK) kurum olarak her zaman
NATO’ya bağlõ olduğunu ve NATO ittifakõ
dõşõnda başka arayõşlara girmesinin mümkün
olmadõğõnõn altõnõ çiziyor. Afganistan
sorununun da askeri olmanõn yanõnda
ekonomik desteklerle çok daha kolay
çözülebileceğine dikkat çekiyor.
Barack Obama yönetimiyle ABD’nin
dünyadaki “hoyrat imparatorluk” imajı
değişebilir mi?
H.Ç. - Aslõnda çok temel konularõn
değişmesini beklememek lazõm. Çünkü ülkenin
kurulu düzeninin oluşturduğu temel politikalar
var. O temel değişmez. Ama ABD’nin 1990’lõ
yõllarda oluşturduğu ve sekiz yõllõk Bush
döneminde de devam eden tek kutuplu imajõ
giderek aşõndõ. Bunun nedenleri de şunlar:
Bir kere Irak’ta başarõsõz oldu. Ayrõca
Bush’un 11 Eylül sonrasõ “Ya bendensiniz ya
bana karşısınız” biçimindeki tek yanlõ
politikasõ ve giderek dünya kamuoylarõnda
oluşan ABD aleyhtarlõğõ bu imajõ son derece
aşõndõrdõ. Bunlarõn üzerine küresel ekonomik
ve finansal kriz eklenince ABD değişime gitti.
ABD’deki bu değişim aslõnda başlõ başõna bir
devrim. 1960’lõ yõllarda John Kennedy başkan
adayõ olduğu zaman bir Katolik kişiliğin
ABD’de cumhurbaşkanõ olmasõ
sorgulanõyordu. O dönemin ABD’sinden
bugün Afrika kökenli bir Amerikalõyõ
cumhurbaşkanõ seçebildiler. Bu da ABD’nin
dünyadaki imajõnda olumlu gelişmeler yarattõ.
Obama bir anlamda bir ilk yarattõ. Yoksul
Afrika, Obama’nõn kendi sorunlarõna çare
getireceğini düşünüyor. Sorunlarõ çözülemeyen
Filistinliler onu bir çare olarak görüyorlar.
Dünyada ezilen toplumlar bir beklenti içinde.
Bir de ABD halkõnõn beklentileri var. Bu
noktada Obama göreve geldi.
Bütün bu beklentiler ışığında Obama’nın
işi zor değil mi?
- Çok zor. Ama gerek iç politika açõsõndan
gerek dõş politikadaki ABD imajõ açõsõndan
Obama öylesine olumsuzluklarõ devraldõ ki...
ABD açõkça dibe vurmuştu. Ama bütün bunlarõ
düşünürseniz Obama’nõn bir anlamda şansõ da
var. Çünkü Obama’yla birlikte hiçbir şeyin
daha kötüye gitmesi mümkün değil. Bu sekiz
yõllõk süreden Amerikalõlarõn da çõkarmalarõ
gereken dersler var.
Nedir bu dersler?
- Şöyle: Artõk ABD tek başõna dünyadaki
sorunlarõ çözemez. Ben ABD’nin bu gerçeği
gördüğünü sanõyorum. Dünyanõn da ABD’siz
dünyanõn sorunlarõnõn çözülemeyeceğini
gördüğü açõk. Bunun anlamõ şu: Obama kendi
döneminde artõk müttefikleriyle uluslararasõ
sorunlarda daha fazla diyalog içinde olacaktõr;
onlarla birlikte hareket etmeye çalõşacaktõr.
Ben bunu Bosna savaşõnda gördüm. ABD
devreye girmediği sürece o savaş çözülemedi.
Türkiye itibar kaybetti
Geçen akşam Hillary Clinton’ın Dışişleri
Bakanlığı’nın onaylanmasından sonra CNN
International’da yayımlanan görüntüleri
nasıl değerlendirdiniz?
- Obama yardõmcõsõ Joe Biden’le beraber
Dõşişleri Bakanlõğõ’na bütün bakanlõk
personeline hitap etmeye gitti. Orada yeni
politikalarõnõn da ipuçlarõnõ verdi. Dõş
dünyadan iki öncelikli konu seçti. Birisi
Ortadoğu’ydu. Oraya daha önce İrlanda
sorununu çözmekle ünlenen çok başarõlõ
George Mitchell’i temsilci olarak atadõ.
Afganistan ve Pakistan Temsilcisi olarak da
Richard Holbrooke’u seçti.
O kadroya baktõğõmõz zaman Obama’nõn
yeni insanlarla macera aramak değil tecrübeye
önem verdiğini görüyoruz. Bu söylediklerim de
kendi alanlarõnda en deneyimli iki kişi.
Holbrooke, Dayton Antlaşmasõ’yla Sõrplar ve
Boşnaklar arasõndaki savaşõ bitirdi. Mitchell da
hem onlarca yõl süren Kuzey İrlanda sorununu
çözdü hem de Sayõn Demirel’in de içinde
bulunduğu Ortadoğu komisyonu olarak bir
rapor hazõrladõ. Obama söylediğim gibi
öncelikli iki konu seçti ama dikkat ettim, Irak’a
hiç değinmedi. Irak’õ sanki geride bõraktõ gibi.
- Peki, Gazze olaylarında arabuluculuk
eden taraflar arasında Türkiye’nin adını hiç
anmamasını nasıl karşıladınız?
- Gazze olaylarõnda aktif davranan başta
Mõsõr olmak üzere bazõ ülkelere teşekkür etti.
Onunla birlikte çalõşacaklarõnõ söyledi. Ama
aralarõnda Türkiye yoktu. Bana göre Türkiye
bu süre içinde Ortadoğu’da oynayabileceği rolü
büyük ölçüde kaybetti. Çünkü taraflar arasõnda
uzlaşma sağlayacaksanõz bunun birkaç kuralõ
var. Öncelikle taraflara eşit mesafede
olacaksõnõz. İkincisi, taraflarõn sizi kabul
etmesi lazõm. Tabii ki İsrail’in yaptõklarõ
insanlõk dõşõ. Çocuklarõn, kadõnlarõn
öldürülmesi kabul edilemez. Ama arabuluculuk
yapmak isterken de Hamas yanlõsõ görünmek
büyük bir yanlõş. Olay giderek Müslüman-
Yahudi meselesine dönüştürülmüş imajõ verdi.
PKK’yle savaşırken
Hamas’a destek niye?
Bir de işin başka bir boyutu var. Türkiye
terör örgütü PKK’yle yıllardır savaşıyor. Öte
yandan bütün dünyanın terör örgütü ilan
ettiği Hamas’la da İsrail savaşıyor.
Türkiye’nin bir yandan PKK’yle savaşırken
öte yandan da Hamas yanlısı bir tutum
izlemesi çelişkili değil mi?
- Bütün dünyanõn, Araplarõn, Mõsõr’õn da
terör örgütü olarak tanõmladõğõ Hamas’la
İsrail’in savaşõrken çocuk kadõn demeden
herkesi öldürmesini tasvip etmek mümkün
değil. Ama terör örgütüyle diyalog kurup
uzlaşmaya çalõşarak bir yere varamazsõnõz.
Bu süreçte Türkiye herkesten önce bölgeye
gitmesine karşõn bugün dünyada hiç kimse
Türkiye’nin bu olaylarda olumlu rol oynadõğõnõ
kabul etmiyor. Önümüzdeki dönemde de
Türkiye bu anlamda olumlu bir rol oynama
şansõnõ yitirmiştir. Bana göre bunun ötesinde
Türkiye, ABD’deki Yahudi lobisinin desteğini
bir anlamda yitirmiş olacak.
Ben Dõşişleri Bakanlõğõm dönemimden
biliyorum. Türkiye dõşõnda her konuda
Türkiye’ye en büyük destek her zaman
ABD’deki Yahudi lobisinden gelmiştir.
Özellikle Türkiye’yle ilgili konular ABD
Kongresi’nde gündeme geldiğinde en büyük
destek yine onlardan gelirdi. Bugün bu destek
büyük ölçüde yitirilmiş oldu. Zaten daha önce
Halid Meşal’in davet edilmesiyle zayõflayan
bu ilişki bu son olayla daha da inişe geçti.
ABD’deki beş Yahudi örgütünün Başbakan
Erdoğan’a bu konuda uyarı mektubu
göndermesini nasıl değerlendirdiniz?
- Ne yazõk ki ülkemizdeki Yahudi
vatandaşlarõmõz da tedirgin olmaya başladõ.
Sporcular Türkiye’yi terk ediyorlar. Bana göre
dõş politikanõn çok önemli iki kuralõ vardõr.
Biz bu iki kuralõ da yeteri kadar
gözetemiyoruz. Bu kurallardan birisi dõş
politikayõ iç politikaya alet etmemektir.
İkincisi de, dõş politika ideolojiye göre
yürütülmez. Dõş politikada herkes ülkenin
çõkarõ ve yararõnõ düşünür. O çõkar ve yararda
ideolojiye göre hareket etmez. Ve yine, iç
politikaya alet edilemeyecek kadar dõş
politikanõn kendine göre kurallarõ, sõnõrlarõ
vardõr. Son zamanlarda bunun gittikçe
kaybolduğunu görüyorum. Ne yazõk ki
medyada da herkes dõş politika yazõyor. O dõş
politikayõ da objektif ya da ortak akla göre
değil kendi düşüncelerine göre yazõp
kamplaştõrõyorlar. Bakõn. Kimi yazara göre
Türkiye çok iyi, kimi yazara göre de çok kötü
yaptõ. Burada bir ortak akõl olmasõ gerekir.
Ama yok. Daha açõk söylemek gerekirse bir
tarafta Hamasçõlar, öbür tarafta Hamas
karşõtlarõ var. Bu da son derece sakõncalõ. Ne
yazõk ki yöneticiler de buna gerekli özeni
göstermiyorlar. Milyonlarca ilköğretim
çocuğuna siyaset sahnesinin saygõ duruşunu
yaptõrmak neye yaradõ? Meseleyi iç politikaya
alet ediyorsunuz. Son zamanlardaki
gelişmelerle Türkiye’nin oynayabileceği rolü
büyük ölçüde zayõflatmõş olduğu
görüşündeyim. Oysa daha yakõn zamana kadar
İsrail, Türkiye’nin Suriye ve İsrail arasõnda
oynadõğõ rolden çok mutluydu, destekliyordu
ve bunun yapõlmasõnda büyük yarar görüyordu.
Şimdiyse artõk bu çok zor.
Bir de Türkiye kendi kendine, hiç kimseye
danışmadan arabuluculuğa soyunmadı mı?
- Evet. Oraya barõş gücü göndereceğiz,
komutanlõğõ alacağõz, dendi. Hamas’õ
destekleyerek bunlarõn hiçbirinde başarõ
sağlayamazsõnõz.
Ergenekon’daTSK’ninNATO’dankopmayõamaçladõğõiddialarõ,tümüyleasõlsõz
Bir de siz Afganistan’da üst düzey sivil
NATO temsilcisi olarak görev yaptınız.
Bu dönem NATO Afganistan’da başarılı
olabilir mi?
- Afganistan’da daha çok asker, daha
çok işbirliği istenebilir. O konuda çok
büyük sorun çõkabileceğini sanmõyorum.
Türkiye zaten gerekli desteği veriyor.
Ama o bölge son derece önemli.
Afganistan ne yazõk ki Irak’õn
gölgesinde kaldõ. Bugün Afganistan’da
beklenen başarõ olmadõysa bunun bir
nedeni de bundan önceki ABD
yönetiminin tüm önceliği askeri ve
ekonomik olarak bütün dikkatini Irak’a
vermiş olmasõdõr. İkinci olarak, Irak’taki
terör eylemleri, teröristlerin kullandõklarõ
yöntem Afganistan’a örnek oluşturdu.
Nasıl örnek oluşturdu?
- Ben örneğin Afganistan kültüründe
intihar saldõrõsõ olduğunu bilmiyorum.
Afganistan’õn gerek Sovyetler Birliği’ne
karşõ verdiği savaşta ve gerekse de iç
savaşta 28 yõl boyunca hiçbir şekilde bir
intihar saldõrõsõ yoktur. Bu tamamõyla El
Kaide’den gelen bir kültür ve Irak’ta
uygulandõ. Oradan da Afganistan’a
sõçradõ. O bakõmdan yeni ABD
yönetiminin birinci önceliği Afganistan’a
vereceği anlaşõlõyor.
Bir de Pakistan’õ göz önüne almadõğõnõz
sürece Afganistan sorununu çözemezsiniz.
Pakistan’õn kuzeyindeki medreselerde,
kamplarda radikal gruplar eğitildiği sürece
ne kadar uğraşõrsanõz uğraşõn
Afganistan’daki Taliban sorununu
çözemezsiniz.
- Ergenekon davasında sürekli olarak
Türkiye’nin dış politikasını ilgilendiren
bir konu işleniyor. Buna göre Türk
Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde
Türkiye’yi NATO’dan çıkarıp Rusya-
Avrasya eksenine yakınlaştırmak isteyen
unsurlar bulunuyor. Bu ekip de tasfiye
ediliyor, deniyor. İyi de Rusya bugün
ABD’nin hasmı değil. Soğuk Savaş
çoktan bitti. Ayrıca Rusya’nın NATO’yla
bir ortaklık anlaşması varken, ABD’nin
de Avrasya ülkeleriyle ilişkilerinde sorun
yokken sizce neden böyle sanal bir
kamplaşma yaratılmak isteniyor?
- Bana göre NATO Türkiye’nin eşit
koşullarla üye olduğu belki de tek önemli
Batõ kurumudur. Ben kurum olarak
TSK’nin NATO’dan çõkma gibi bir fikri
olacağõnõ sanmõyorum. Böyle bir şey de
duymadõm. Bireysel bazõ fikirler olabilir.
Bunu da bütün kuruma mal etmek ya da
bütün kurumu ona göre düşünmek son
derece yanlõş. Bir de, belirttiğiniz gibi
dünya henüz böyle bir kamplaşmaya da
girmiş değil. Öte yandan Türkiye’nin
Rusya’yla ilişkileri son derece önemlidir
ve sonuna kadar da geliştirmelidir. Ama
bu ilişkiler hiçbir zaman öbür ilişkilere
alternatif değildir. ABD’yle, AB’yle iyi
ilişkiler içinde olmak, Rusya’yla, Çin’le,
Hindistan’la ya da öbür bölge ülkeleriyle
kötü ilişkiler içinde olmak anlamõna
gelmez. Ayrõca bunlar o ilişkilere güç
katar. Tekrar ediyorum. TSK’nin kurum
olarak böyle düşünceler içinde olduğunu
sanmõyorum. Ama Türkiye demokratik bir
ülkedir. Kimilerinin bireysel düşünceleri
olabilir. Bugün büyük ölçüde AB’nin
yaptõğõ bazõ yanlõşlar yüzünden
başlangõçta büyük destek ve beklentilere
sebep olan AB’yle ilişkiler aşõnmõştõr.
ABD’ninIrak’tan
çekilmesisancõlõolacak
Peki, ABD’nin Irak’tan çekilmesi durumunda
Irak ne olur?
- ABD’nin çekilmesiyle birlikte ortaya nasõl bir
Irak çõkar? Irak’õn birliği, bütünlüğü gerçekten
korunabilecek mi? Bir kere Kuzey Irak’ta bir Kürt
oluşumu var. Bunun ardõndan Kerkük nasõl
çözülecek? PKK’ye karşõ izlenecek tutum meselesi
de var. Bu noktada Obama PKK’ye karşõ çok net
ifadeler kullandõ. Hatta Bush yönetiminin gereğince
aktif olmadõğõnõ da söyledi. Sanõyorum PKK
konusunda Obama Türkiye’yle işbirliğini sürdürecek.
Çünkü teröre karşõ son derece duyarlõ hareket ediyor.
Bu söyleyeceklerim bir bilgiye dayanmõyor. Sadece
gözlem. ABD çekileceğini Kuzey Irak’taki Kürt
yönetimine duyururken Türkiye’yle iyi geçinmeleri
gerektiği mesajõnõ da verdiğini sanõyorum. Bunun
önemli önkoşulunun da PKK olduğunu
söyleyebiliriz. PKK konusunda gerekli adõmlarõ
atarsanõz, PKK’nin Kuzey Irak’ta yuvalanmasõna,
oradan Türkiye’ye yönelik eylem yapmasõna engel
olursanõz Türkiye’yle ilişkileriniz düzelir, mesajõnõn
iletildiği de anlaşõlõyor. Ama ABD’nin Irak’tan
çekilmesi sonrasõ ne olacağõ konusu bölgenin ciddi
bir sorunu olarak da ortaya çõkõyor.
Peki, diplomasiyi ön plana çıkaran Obama
döneminde Kıbrıs’ta bir çözüme varılır mı?
- Kõbrõs’ta AB desteği ya da AB’nin bir şey
yapmasõ çok zor. Başlamõş olan ikili görüşmeler bir
anlamda çözüm için son şanstõr. Kõbrõs sorununun
çözülmemesi durumunda bence artõk iki devleti
kabul ettirmenin ötesinde yapõlacak pek bir şey
kalmõyor.
Bakõn, daha önce bir Annan Planõ vardõ. Bunu
Türk tarafõ kabul, Rum tarafõ reddetmişti. O
çerçevede bir anlaşma sağlanmasõ için ABD Obama
döneminde ağõrlõğõnõ koyabilir. Ama dediğim gibi,
Kõbrõs sorununun çözülememesi durumunda adada
iki devleti kabul ettirme dõşõnda görüşmelerle başka
bir çözüm yolunun kalacağõnõ pek sanmõyorum.
P
O
R
T
R
E
HİKMET ÇETİN
Diyarbakõr-Lice, 1937 doğumlu. Yükseköğrenmini AÜ Siya-
sal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü’nde yaptõktan sonra Dev-
let Planlama Teşkilatõ’nda (DP) çalõşmaya başladõ. ABD’de
Williams College’da “kalkõnma ekonomisi” üzerine master,
Stanford Üniversitesi’nde “planlama modelleri” konusunda
araştõrmalar yaptõ. Türkiye’ye dönüşünde bir süre DPT Ekono-
mi Planlama Daire Başkanlõğõ’nõ yürüttü. 1977 seçimlerinde
CHP’den İstanbul milletvekili oldu. Ecevit hükümetinde devlet
başkanlõğõ ve başbakan yardõmcõlõğõ yaptõ. 1980 darbesiyle bir-
likte yasaklõ kaldõ. 1987 ve 1990 seçimlerinde SHP’den Diyar-
bakõr ve Gaziantep milletvekili seçildi. DYP-SHP koalisyon hü-
kümetinde önce Demirel’in, sonra Tansu Çiller’in Dõşişleri Ba-
kanlõğõ’nõ yürüttü. Bu görevinden 1994’te istifa etti.Şubat
1995’te SHP’yle CHP’nin birleşmesinden sonra CHP genel
başkanõ seçildi, ancak bu görevinden Eylül 1995’te ayrõldõ.
1995 seçimlerinde yeniden milletvekili oldu ve TBMM Başkan-
lõğõ’na getirildi. CHP’nin 1999 seçimlerinde TBMM dõşõ kal-
masõ üzerine aktif siyasetten çekildi. Kasõm 2003-Ağustos 2006
arasõ iki dönem NATO’nun Afganistan’daki kõdemli üst düzey
sivil temsilcisi olarak görev yaptõ.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
Bir de AB’nin isteğinden çok
Türkiye’nin kendisi AB’ye üyelik
için teşne olmamış mıydı?
- Evet. Türkiye’nin kendisi
1959’dan itibaren bunu istedi. Bu
AB’ye tam üyelik sürecinde çok
sorunlar, inişler ve çõkõşlar, bazen bizi
üzecek davranõşlar olacağõ
biliniyordu. Ama bugün bu durum
çok ileri noktaya ulaştõğõ için
kamuoyunda giderek AB karşõtõ bir
görüş oluştu.
Şunu da belirtmeliyim. TSK
Türkiye’de başõndan beri
çağdaşlaşmanõn öncülüğünü yapmõş
bir kurumdur. Böyle bir kurumun Batõ
kurumlarõna karşõ olduğu kanõsõnda
değilim. Ergenekon davasõna dönecek
olursak... Orada her şey artõk çok
karõştõ. Ben değil, hiç kimse bir şey
söyleyecek durumda değil.
O davayla ilgili öyle insanlar bir
araya getirilebiliyor ki... Daha okulda
okuduk. Bir suç, suçun zanlõlarõ, bir
iddianame olur. İnsanlar neyle
suçlandõklarõnõ ve neyle
cezalandõrõlacaklarõnõ bilirler. Ama
burada hiçbir şey bilmiyorsunuz. Bir
şey belli. Türkiye’de birtakõm
cepheleşmeler olmuş. Bunun sonuna
kadar üzerine gitmek lazõm. Ama
düşüncelerini açõkça ifade edenlerle
başka işler yapmõş olanlar yan yana
getirilmek isteniyor. Ne yapõlmak, ne
araştõrõlmak isteniyor. En iyisi yargõ
sürecini beklemektir.
Bush’un ‘Ya bendensiniz ya bana
karşõsõnõz’ biçimindeki tek yanlõ politikasõ
Obama’yla birlikte bitti. Obama
müttefikleriyle uluslararasõ sorunlarda daha
fazla diyalog içinde olacaktõr.
Türkiye herkesten önce Gazze için adõm
atmasõna rağmen bugün dünyada hiç kimse bu
olaylarda Türkiye’nin olumlu rol oynadõğõnõ
kabul etmiyor. Önümüzdeki dönemde de Türkiye
bu anlamda olumlu rol oynama şansõnõ yitirmiştir.
KAMUOYUNDA GİDEREK ARTAN KARŞITLIK
AB’NİN YANLIŞLARI YÜZÜNDENDİR
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr