18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 23 OCAK 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Bulmaca ÖNCE bir terminoloji, yani kavramlara ve söz- cüklere açıklık getirme sorunu: Ergenekon, bir giz- li örgütün adı mı? Bu konuda hüküm verecek bir davanın etiketi mi? Yoksa bunların dışına taşıp yargıyla politikayı birbirine karıştırarak yanlış iz- lenimler yaratan bir temizliğin ya da ona karşıt- lığın adı mı? Buna açıklık getirmeden bulmacayı çözmek zor. Belki birçok bilmece var. Kişi, bir bilim adamı, devlet üniversitelerinden birinde öğretim üyesi. Konu şu: Bir televizyon kanalında Ergenekon’un dış boyutu tartışılıyor. Kişi, büyük ciddiyetle, bu sorunun kökeninde “Rusçu darbe” denebilecek bir girişiminin yattığını söylemekte. Ona göre, “Silahlı Kuvvetler içinde Milli Güvenlik Kurulu’nun eski genel sekreterle- rinden Orgeneral Kılınç’ın düşüncesiyle kolayca özetlenebilecek bir akım vardır. Bu akımın etkisiyle, ABD’nin, NATO’nun ve AB’nin Türkiye konu- sundaki tutumlarına tepki olarak gelişen bağım- sızlıkçı, Avrasyacı, hatta Rusçu bir darbe hazırlığı söz konusudur. Olanlar, böyle bir darbeye zemin hazırlama çalışmaları sayılmalıdır.” Öyleyse, işte tam bu noktada, Susurluk dola- yısıyla ortaya çıkmış üstü örtülü etkinliklerin ve NA- TO kaynaklı Özel Harp Dairesi çalışmaları ile Gü- neydoğu tedhişine karşı girişilmiş gizli etkinliklerin zamanla yozlaşması, hatta mafyalaşması konu- sunda sürdürülen soruşturmalar da böylesine dal- lı budaklı bir bulmacanın çözülmesinde devreye girmiş oluyor. Yalnız, yayındaki kişinin bu bağlantıyı çözüm- lemesinde ilginç olan şu: “Bütün darbeler ABD’nin yeşil ışığıyla olmuştur; Rusçu darbe ha- yaldir” diyor. O zaman iki soru: Rusçu darbe iddiası, tam bir çelişki değil mi? Yoksa, bu iddiayı ileri sürenler, ABD ile Atlantik berisinde ona bağlı bazı AB’lilerin çizgilerine pek oturmayan bağımsızlıkçı görüş sa- hiplerinin temizlenmesine bahane mi yaratmak- tadırlar? Ne var ki, bu çeşit iddiaların ve yarattıkları kuşkularla soruların en büyük tehlikesi, aslında tam bir tarafsızlık ve serinkanlılıkla yürütülmesi ge- reken yargı etkinliklerine ister istemez gölge düşürmek oluyor. Sonuçta, nasıl düşünmesi ve neye inanması gerektiğini kestiremeyen şaşkın bir halk ortaya çıkmıştır. Oysa, dünya dengelerinin değişmekte olduğu ve çeşitli bunalımların kol gezdiği şu yıllar, en kri- tik coğrafyada yaşayan bir Türkiye’nin, toplum ve devlet olarak, soğukkanlılıkla doğru kararlar al- masını gerektiren yıllar sayılır. Kafa karıştırıcılık artık son bulmalıdır. [email protected] PENCERE Ergenekon Planlaması ve Yöntemi... E konomik ilişkiler ülkelerin siyasal yapõlarõnõ da belirli- yor. Değişim geçiren top- lumlarda kalõcõ olmak iste- yen siyasal iktidarlar, önce kendi ekonomik tasarõmlarõnõ uygula- maya koyuyorlar. Genç Türkiye Cum- huriyeti de böyle yapmõştõ. Dõş borç yü- kü altõnda ezilen Osmanlõ İmparatorluğu sanayi dönüşümünü gerçekleştireme- mişti. Çoğunluğu iletişim ve taşõmacõ- lõk alanõndaki çok az sayõda yatõrõm ya- bancõlarõn elindeydi. Cumhuriyet yö- netimi, iki büyük dünya savaşõ arasõn- da ve yirminci yüzyõlõn en ağõr ekono- mik çalkantõlarõnõn yaşandõğõ dönem- lerde kamu eliyle gerçekleştirdiği giri- şimlerle ekonomik gelişmenin önünü açmaya çalõştõ. Araştõrmacõlar için yasalar, en gerçekçi kaynaklar arasõndadõr. Uzun savaş yõl- larõnõn ardõndan siyasal bağõmsõzlõğõnõ kazanan, kapitülasyonlarõ kaldõran Tür- kiye Cumhuriyeti’nin 1928 - 1937 yõl- larõ arasõndaki yasalarõnõ taradõğõmõz zaman, ilginç görüntülerle . Örneğin, 31 Ocak 1928 günlü 1375 sayõlõ yasa ile onaylanan sözleşmeyle, Anadolu - Mersin - Tarsus - Adana de- miryollarõ ile Haydarpaşa Limanõ 133 milyon Fransõz Frangõ karşõlõğõnda dev- letçe satõn alõnmõştõr. İzmir Rõhtõm Şir- keti’nin 7.827.480 Fransõz Frangõ öde- nerek ulusa kazandõrõlmasõ 12 Haziran 1933 günlü ve 2309 sayõlõ yasa ile ger- çekleştirilmiştir. 1934 yõlõnda İzmir - Af- yon - Bandõrma demiryolu 162.468.000 FF, İstanbul Rõhtõm, Dok ve Antrepo Şirketi 31.580.138 FF ödenmesi karşõ- lõğõnda 2487 ve 2665 sayõlõ yasalarla uluslaştõrõlmõştõr. 1935 yõlõnda Aydõn Demiryolu Şirketi 2745 sayõlõ yasa ile 1.825.840 İngiliz Lirasõ, 1936’da İstan- bul Telefon Şirketi 3026 sayõlõ yasa ile 800.000 İngiliz Lirasõ, 1937’de Ereğli Li- manõ, Zonguldak - Çatalağzõ Demiryo- lu ve Kömür İşletmeleri 3146 sayõlõ ya- sa ile 3.500.000 Türk Lirasõ, Şark De- miryollarõ Şirketi 3156 sayõlõ yasa ile 20.760.000 İsviçre Frangõ karşõlõğõnda ulusal değerlerimiz arasõna katõlmõştõr. Bir yandan kamu eliyle yeni işlet- meler kurulurken, diğer yandan devletin dövizle ve taksitlerle ödediği bedeller karşõlõğõnda yabancõlarõn elindeki var- lõklarõn satõn alõnmasõnõ öngören, bu tür daha pek çok yasa çõkarõlmõştõr. Onca toplumsal dönüşümün gerçekleştirildi- ği yõllarda, Osmanlõ Devleti’nin bõ- raktõğõ, dönemin ölçüleriyle milyar li- ralarla anõlan dõş borçlarõ ödemek de yi- ne Cumhuriyet yönetiminin omuzlarõ- na yõkõlmõştõ. Uzun sözün kõsasõ, bütün bu yatõ- rõmlar ve daha birçoğu, “iki koyun güt- mesini bilmeyen” atalarõmõzõn toplu- ma kazandõrdõklarõ değerlerdi… Özel- leştirmelerle hemen hepsi uçup gitti. Ni- ce iş ve ekmek kapõlarõ kapandõ. Cumhuriyet’in yetmiş yõllõk birikimini haraç mezat satanlar, elde ettikleri pa- ralarla ülkemize ne yararlar sağladõlar? Günümüzün siyaset ve ekonomi yõl- dõzlarõ henüz bu soruyu yanõtlayabilmiş değiller. Oysa sonuç karşõmõzda duru- yor. Bağõşlarla, sadakalarla koşullan- dõrõlan işsiz yurttaşlarõmõza, gelecekte nasõl esenliğe çõkacaklarõ konusunda bir umut bile verilemiyor. Her toplumda, devletin ve halkõn el uzatmasõ gereken yoksullar bulunabilir. Ancak milyonlar, õsõnmak için kömür, karõnlarõnõ doyurmak için bağõş, giyin- mek için eski giysileri bekler duruma düşürülmüşlerse, burada kurumsal so- runlar var demektir. Siyasal iktidar böyle bir seçmen temelinden güç ala- caksa ülkemizde yokluğun ve yoksul- luğun önüne geçilemeyecek demektir. Sõrada yeni özelleştirmeler var. Cum- huriyet öylesine büyük değerler üretmiş ki, kolayca bitirilemiyor. Altõn yu- murtlayan Milli Piyango, kentlerdeki yapõlarõ, arsalarõ ile çok büyük değer- lere ulaşan Devlet Demiryollarõ, henüz elden çõkarõlmamõş bazõ limanlar ve ni- celerinin ağõzlarõnõ sulandõran görkemli Türk Hava Yollarõ… Ardõndan sõra, hekimlik, mühendis- lik gibi iş ve uğraş alanlarõna gelecek. Yabancõlara satõlan taşõnmazlarla ilgi- li olarak iktidar sözcülerinden çok sõk duyduğumuz bir söz var. “Arsaları- mızı, evlerimizi, kıyılarımızı satın alan yabancılar, bunları yerlerin- den kaldırıp kendi ülkelerine götü- recek değiller ya...” diyorlar. O, kuğular gibi süzülen uçaklarõmõz için de aynõ sözleri söyleyebilirler mi? Türk Hava Yollarõ’nõ satõn alanlar, ge- lip giden ünlülerin söylev verdikleri kür- sünün arkasõndaki Atatürk’ün “İstik- bal Göklerdedir” deyişini belki gös- teriş olsun diye kaldõrmayacaklardõr. Ancak özelleştirmeden sonra, bir sa- bah Atatürk, Esenboğa, Adnan Men- deres veya diğer alanlarõmõzdan hava- lanan uçaklarõmõzõn, iş gününün so- nunda kalkõş limanlarõmõza döneceği- nin güvencesini kimse veremez. Yerli veya yabancõ, kimler satõn al- mõşlarsa bu uçaklarõ, onlarõn kendi mallarõ olmuyor mu?.. Uluslararasõ ge- rilimlerin, ekonomik krizlerin yaşandõğõ, yeryüzünde hiç eksilmeyen savaşlarõn alevlendiği günlerde, uçaklarõmõzõn bir daha geri dönmemecesine alõnõp götü- rülmelerine, kim, nasõl engel olabile- cektir? Kâğõt üzerinde kalacak güven- celer yeterli olacak mõdõr? Türkiye, üzerine salõnan kara bulut- larõ dağõtõp, gerçek gündemine döne- bilmelidir. Bu gürültü patõrtõ arasõnda devlet ormanlarõnõn yağmalanmasõnõ sağlayacak yasa da TBMM’den geçti. Özelleştirmelerle, ardõndan gelen pay- laşõmlarla, Cumhuriyet karşõtõ bir dü- zenin ekonomik temelleri oluşturul- maktadõr. Bu süreci hõzlandõran küre- sel kriz, ardõndan gelen İsrail’in sal- dõrganlõklarõ, siyasal iktidarõn devinim olanaklarõnõ artõrmõştõr. AKP iktidarõ, izlemekle yetindiği ekonomik krizin Türkiye için bir “fır- sat” olacağõnõ çok sõk yinelemektedir. Doğrudur, özelleştirmeler gibi ekono- mik krizler de varlõklarõn, yatõrõmlarõn ve toplumsal rantõn el değiştirdiği dö- nemlerdir. Maliye Bakanõ zorda kalan kuruluşlar için daha şimdiden şirket evliliklerinden söz etmeye başladõ. Üretimlerini daral- tan, işyerlerini kapatan girişimciler yü- kümlülüklerini yerine getirmek, yok ol- mamak için hangi sermaye gruplarõndan destek arayacaklar, varlõklarõnõ kimler- le paylaşacaklardõr? Adõna ulusal bur- juvazi mi, yerli yatõrõmcõlar mõ, ülkemi- zin kapitalistleri mi demek uygun düşer, onlarõn da başlarõna gelenlerin, yakõn- da daha da büyüyerek geleceklerin, ayõrdõna varmõş olmalarõ gerekmektedir. AKP’yi eleştirmenin bir yararõ yok. Onlar seçtikleri yolda kararlõ bir biçim- de koşuyorlar. Halkõmõzõn, her zaman- kinden çok, Cumhuriyet’in kazanõmla- rõna, demokratik haklarõna sahip çõk- malarõ gerekiyor. Cumhuriyet Karartõlmamalõdõr Güney DİNÇ Ergenekon soruşturması- nın son uygulamalarıyla or- taya çıkan gerçekler, artık hiçbir kuşkuya yer verme- yecek biçimde bir plan, bir yöntem, bir metoda dayan- dığını kanıtlıyor?.. Plan nedir?.. Yöntem nedir?.. ? Önce 2450 sayfalık id- dianamede, değil hukuk mantığı, soyut mantık bile yoktur... Önemli olan, saçma sapan da olsa çeşitli biçimlerde sanığı suçlamaktır... Elde ciddi deliller olmasa da sanığa suç iddialarıyla yüklenmek yöntemi uygu- lanmaktadır... ? Biz suçlayalım, mahke- meye havale edelim; ka- muoyunda yandaş medya ile gerekli havayı yaratıp ama- cımıza ulaşırız... Gerçekler ortaya çıkana dek kim öle, kim kala... ? Soruşturmada ve iddia- namede uygulanan yönteme göre önce bir zanlı delilsiz suçlanmakta, sonra bu zan- lıyla şu veya bu biçimde merhabası olanlar örgütten sayılmaktadır... Metot şöyledir: A örgüttendir, suçludur... B şu veya bu nedenle A’ya telefon etmiştir, yemek yemiştir, buluşmuştur, dost- tur... Öyleyse B de örgüttendir... ? Ne A’nın örgüt üyesi ol- duğuna ilişkin kanıt vardır, ne de B’nin A ile örgüt üzerine ilişki kurduğunu saptaya- cak bir delil bulunmakta- dır... Ama, amaca ulaşılmıştır... ? Sürekli soruşturma... ? Ve sürekli iddianame... ? Elde bulunan 2450 say- falık ilk iddianame akılları karıştırmak, mahkemeyi iş- gal etmek, sonu gelmeyecek soruşturma operasyonları ve sonu gelmeyecek iddia- name yazılımlarını sıcak tut- mak için bir başlangıç işlevi görmektedir... ‘Sonuç’ değil, ‘süreklilik’ önemlidir... ? Sürekli soruşturma.. ? Sürekli gözaltı.. ? Sürekli arama-tarama.. ? Sürekli polis baskını.. ? Sürekli dinleme.. ? Sonu belirsiz sürekli baskıyı, yargının şemsiyesi altında polis operasyonlarıyla yaratarak insanları korkut- mak ve toplumu teslim al- mak... Bir buçuk yıldan beri sü- regelen Ergenekon tertibini bir yargı konusu sanmak al- danışların en büyüğüdür... ? Amerika.. ? AKP iktidarı.. ? F-polisi.. Yargıdaki görevliler bu işin içinden çıkabilecek ya da üs- tesinden gelebilecek kadar donanımlı değiller... Çünkü onlar hukukçudur- lar.. Ergenekon hukukla alış- verişi olmayan ve sonuca ulaşamayacak bir planla- mayla artık yadsınamaya- cak kadar sırıtan bir yönte- me bağlanmıştır... Evet, Türkiye F-polisin ku- racağı polis devletine doğru hızla kayıyor... Planlama ve yöntem öy- lesine somutlaştı ki gör- memek için kör olmak ya da gözleri kapatmak gere- kir...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle