18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2009 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yaşasa 88 yaşında olacaktı. Oysa o daha 22’sinde... Bir şair yaş alır mı? Günleri, ayları, yıl- ları hesaplanır mı? “Bir şair yaşamıştı Zonguldak’ta” Bir değil, iki şair: Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip... Şimdi de yaşayan şairleri var Zonguldak’ın. Şiir bitmez şairler de... “Benden zarar gelmez / Kovanında- ki arıya / Yuvasındaki kuşa / Ben kendi halimde yaşarım / Şapkamın altında / Sebepsiz gülüşüm caddelerde / Mem- nuniyetimden / Ve bu çılgınlık delicesine / İçinden geliyor / Dilsiz değilim susamam / Öyle ölüler gibi / Bu güzel dünya orta- sında.” Ataol Behramoğlu’nun “Veda”sını okuken Rüştü ile Muzaffer’di belleğimde şiirleriyle birlikte canlanan! Kalkıp kitap- lar karıştırdım, 88 yaşındaki genç Rüştü için yazdıklarımı, yazılanları okudum... O kırklı yılların yoksul çocuğunu bir tür Arthur Rimbaud, gibi algılamak iste- miştim... Birkaç yıllık yaşamını şiire ve- rerek tüketmiş tüm ozanlar gibi... Nurullah Ataç ne yazmıştı Rüştü’nün ölümünden sonra: “Şairlere, sevebileceğimiz şairlere ka- yıtsızlık gösteriyoruz. Onlar bize söylüyor, bizim için söylüyor, dinlemiyoruz. Ağızları ölümle kilitlendikten sonra seslerinden ka- lan birkaç iz, bir tesadüfle kulağınıza çarparsa içimiz burkuluyor. Rüştü Onur’dan kalan parçaları okurken ben kendime düşen vazifeyi yerine getirme- miş olmanın şifasız acısını duydum... Kuşkuları da, hayatın daha birçok taze- liklerini de...” Küçük bir kitabı ancak doldurur Rüş- tü Onur’un şiirleri... Zaman yetmedi, şu acımasız doğa ona gereken yazma, ya- ratma olanağını tanımadı. Zonguldaklı şa- ir arkadaşı Muzaffer Tayyip “Rüştü’den Gelen Mektup”ta bir yaşamdakilere onun son seslenişini şöyle şiirleştirmişti: “Önce bütün şairlere selam / Sonra şunu söylemek isterim / Ölüm hiç de güzel değil / Ne sabah var ne akşam, Sokakların ellerinden öperim / Bana ya- şamasını öğretmişlerdi / Dost olsun düşman olsun / İnsanlara iyi günler di- lerim / Söyle sarışın daktiloya / Ben yo- kum artık / Vefasız dostlara hatırlat / Kimseye kalmaz o dünya // Nasıl unu- turum, güzeldi yaşamak / Fakat hakkı var- mış Oktay’ın / Hatıralar dal istiyor / Kuş- lar gibi konacak.” Rüştü 22’sinde, Muzaffer 25’inde çe- kip gitti... Şimdi dizelerinin içinde yaşı- yorlar! Bizleri de yok olup gitmez bir şi- ir dünyasında birlikte yaşamaya çağırı- yorlar... “Bir şair yaşamıştı Zonguldak’ta Adı Rüştü Onur’du Hatırlanacağını bilseydi Ölümünden sonra Memnun olurdu” (Behçet Necatigil) Rüştü şapkasının altında yaşayamadı, ama yıllardır dizelerinin içinde yaşıyor, ya- şayacak... PENCERE Müslüman - Musevi Düşmanlığı?.. İnsan oldum olası bir canavar... Tarihte ölüm, kan, işkence, çocuk çığlığı, çare- sizlerin feryadı, can çekişenlerin görüntüleri uzak- lardaki insanların evlerine, odalarına yansıyamı- yordu... Şimdi TV var... Gazze’de olan bitenleri dakikası dakikasına iz- leyenlerin yürekleri bu vahşete katlanamıyor... Canavarlığa karşı tepkiler ruhlarda isyana dö- nüşüyor... Peki, elden ne geliyor?.. Hiç... Göz göre göre çocuk katliamını izleyen uygar dün- yadaki tepkisizliğin yanı sıra 1.5 milyar nüfuslu İs- lam dünyasındaki şaşılası edilginlik kol kola girmiş maval okuyor... İsrail saldırısına karşı en küçük bir yaptırım dahi yok... Hele bizim başı türbanlı iktidarın acınası haline bir bakın... Bizimkiler oturdukları yerde halkı Yahudilere karşı kışkırtacak numaralardan medet umuyorlar... Ülke zaten allak bullak... Adı da kondu: “Korku İmparatorluğu...” Şimdi korku Yahudilerimizi de sardı... Sarmasın mı?.. Artık Türk, Kürt, Yahudi, Rum, Ermeni, vb. yok... Herkes korkuyor... Dincilik pompalandıkça korku daha da ege- menleşecek... Gerçek düşmanın kim olduğunu keşfedemeyen, bilmeyen, anlayamayan insanlar birbirlerine daha çok düşmanlaşacaklar... Gerçek düşman kim?.. Emperyalizm... Ancak dincilik kafaları tütsüledikçe insan birbi- rine düşmanlığın ilkelliğinde birbiriyle uğraşacak... Hazreti Musa Milattan Önce 13’üncü yüzyılda yaşamış... Hazreti Muhammet, İsa’dan Sonra yuvarlak sa- yıyla 600’de gündeme giriyor... Demek ki Yahudi, Hıristiyanlık çıkıncaya dek, yak- laşık 1300 yıl rahat yaşadı... İsa’dan Sonra Musevi’nin rahatı kaçtı, eziyet ve baskı görmeye başladı... Ancak bir İtalyan yazarı da fıkra diline çevirip hi- civle yoğurursak der ki: Yahudi intikamını Hıristiyandan aldı... Nasıl?.. Avrupa’da Alman kökenli üç Yahudi ortaya çık- tı... ? Freud dedi ki: - Kendini erdemli zannetme!.. Yüreğin düğüm dü- ğüm!.. Ruhun çelişik ve kirli!.. Bilinçaltında her hal- tı yemeye hazırsın... ? Einstein dedi ki: - Ortaya koyduğun, tüm bilgi ve bilim izafidir, gö- recelidir; sonuçta keşfettiğin kesin bir şey yoktur... ? Marks dedi ki: - Biriktirip de dünya egemenliğinde kullandığın sermaye, alın teri hırsızlığı ve sömürü ürünüdür... Ne var ki tarihsel Hıristiyan - Yahudi çatışması- nın yerini artık Yahudi - Müslüman düşmanlığı ala- cak gibi görünüyor... Çünkü Yahudi - Hıristiyan sermayeleri dorukta bir- leştiler... ‘Dincilik’ ya da öteki adıyla ‘Ilımlı İslamcılık’ ‘mü- nafereti’ Türkiye’ye taşıyacaktır... Amerika’daki patrona duyurulur... F ilistin’in parçasõ olan Gaz- ze’de savaş suçlarõ ve in- sanlõğa karşõ suçlar işleniyor. Gazze’yi çevreleyen İsrail kuşat- masõ ateş altõndaki çocuklarõn bi- le kaçõrõlõp kurtulmalarõnõ engelli- yor. Bu durumda, biri kõsa, öteki uzun erimli çözüm yolu var. Kõsasõ şu: Sorun Birleşmiş Mil- letler (vetonun işlediği Güvenlik Kurulu’nun değil) tüm (devletlerin üye olduğu ve veto ayrõcalõğõnõn ve bu yoldan ABD buyurganlõğõnõn bulunmadõğõ) Genel Kurulu’nun gündemine alõnmalõ ve bu konuda “ivedi ve olağanüstü” bir toplan- tõ yapõlmalõdõr. Uzunu da şu: Tüm tarihsel Filistin topraklarõ üstünde (401 yõllõk Osmanlõ deneyiminde olduğu gibi) hem Yahudiler, hem Filistin Araplarõ için “tek bir dev- let” kurmanõn yollarõ araştõrõlma- lõdõr. Ancak, bu iki çözüm öneri- sinin, özellikle ikincisinin önüne, uygulamada engeller konulacaktõr. Uluslararasõ barõş ve güvenlikten birinci derecede sorumlu olan ve bağlayõcõ kararlar alma yetkisi bu- lunan BM Güvenlik Kurulu’nda veto yüzünden karar alõnamadõ- ğõnda, yasal bir çõkar yol var. 1950 tarihli ve 377A-V sayõlõ “Barış İçin Birleşme” kararõna göre, ko- nu Genel Kurul’un olağanüstü top- lantõsõna gelebilir. Türkiye gibi her üye bu kararõ anõmsatabilir. Ay- rõca, BM Genel Sekreteri’nin, BM Antlaşmasõ’nõn 99’uncu maddesi- ne göre, böyle bir sorumluluğu da vardõr. BM Antlaşmasõ M. 12’ye göre, bir konu Güvenlik Kuru- lu’nda görüşülürken aynõ zaman- Filistin’de Çözüm Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘Bir Şair Yaşamıştı Zonguldak’ta...’ Arkası Sa. 17, Sü. 3’te
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle