23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 18 OCAK 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 13 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Hava Kurşun Gibi Ağır... kultur@cumhuriyet.com.tr RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN GEÇMİŞİ AK DEĞİL HÜSEYİN KIVANÇ ? Recep Tayyip Erdoğan değişti mi değişmedi mi? ? Recep Tayyip Erdoğan görevli yargõca hakaret etti mi ve bu yüzden cezaevinde yattõ mõ? KİTAP İSTEME ADRESİ Hasat Yayõnlarõ P.K. 1384 Sirkeci - İSTANBUL e-posta: h.kivanc1948 hotmail.com YENİ ÇIKTI BÜTÜN KİTAPÇILARDA KADIKÖY ŞUBESİ GAZETECİ-YAZAR SAYIN TUNCAY MOLLAVEİSOĞLU & EKONOMİST SAYIN UĞUR CİVELEK Söyleşi ve İmza Gününe sizleri davet ediyoruz. Saygõlarõmõzla MSD Kadõköy Şubesi Tarih: 24 Ocak 2009 Saat: 16.00 - 18.00 Yer: CKM Caddebostan Kültür Merkezi, A Salonu MSD Kadıköy Şb. Tel: 0216 449 5064 - 0216 449 5081 www.msdkadikoy.org kadikoy@msdkadikoy.org T.C. İZMİR 8. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Sayõ: 2008/391 Esas Konu: Davacõ, Milli Savunma Bakanlõğõ tarafõndan dava- lõ, Funda Günay ve vd. aleyhine açõlan Alacak davasõnda ve- rilen ara karar gereğince Davacõ vekili dilekçesi ile davalõlar- dan Murat Volkan Büyükacar’õn Hava Kuvvetleri Komutan- lõğõ’ndan yükümlülük süresini tamamlamadan görevinden ay- rõlmasõ sebebiyle Hazine’ye 1.843,79 TL öğrenim gideri bor- cunun bulunduğu ve bu borca konu yükleme senedinde müş- terek ve müteselsil kefil olarak davalõ Funda Günay’õn imza- sõ bulunduğundan, 1.843,79 TL’nin sarf tarihinden tahsil ta- rihine kadar ve işleyecek yasal faiziyle, mahkeme masraflarõ ve vekâlet ücretiyle birlikte davalõlardan sorumluluklarõ ora- nõnda müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini ta- lep etmiş olmakla; Dava dilekçesi ve duruşma günü davalõ- lardan Funda Günay’a tebliğ edilememiş, zabõta marifetiyle adresi tespit edilemediğinden dava dilekçesi ve duruşma gü- nünün adõ geçene ilanen tebilğine karar verilmekle, davalõnõn duruşma günü olan 18/02/2009 saat 10.35’te mahkememizde hazõr bulunmasõ veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, hazõr bulunmadõğõ veya kendisini bir vekil ile temsil ettirme- diği takdirde yargõlamaya yokluğunda devamla karar verile- ceği hususu davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 08/01/2009 Basõn: 2533 T.C. DENİZLİ 7. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZ MAL AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO: 2008-4127 ESAS Satõlmasõna Karar verilen taşõnmazõn cinsi ve özellikleri: TAPU KAYDI: Denizlişirinköy Bahçelievler mah. Karataş mevkii m22.a21al11C Pafta 101 ada 11 parselde kayõtlõ 120 m2 miktarlõ tek katlõ bahçeli kargir ev vasõflõ taşõnmaz. NİTELİKLERİ: Taşõnmaz üzerinde 2 katlõ +çatõ katlõ B.A ya- põlõ mesken binasõ mevcuttur, mesken binasõ alt katõ 3 oda mut- fak, banyo ve tuvalet şeklinde ahşap doğramalõ, oda tabanlarõ tahta kaplõ õslak zeminleri seramik kaplõ, daire kapõsõ çelik kap- lõ iç kapõlar ahşap kapõ dõş doğramalõ, PVC doğramalõ duvarlarõ plastik badanalõ, tavanlarda alçõ kartonpiyer mevcuttur, zemin katõ 70 m2 üst katõ da 70 m2 olup, toplam 140 m2 alanõndadõr. Bina üzerine ruhsatsõz sõvasõz kapõ penceresi olmayan, tavansõz çatõ arasõnda 2 oda duvarlarõ örülmüş, kõsmen teras mevcuttur. Denizli Belediyesi evsiz kişiler için tahsis arsalara yapõlmõştõr, soba õsõtmalõdõr, elektirik suyu mevcuttur, TEK, PTT hizmetle- ri, mevcut belediye hizmetleri kõsmen yetersizdir, şehir merke- zine ve çarşõya uzaktõr. İMAR DURUMU: Taşõnmaz Denizli Belediyesi imar planõ içerisindedir, planda konut alanõ kat adedi 2 kat ön bahçe mesa- fesi 5 m. arka bahçe mesafesi h/2 olduğu belirlenmiştir. KIYMETİ: 70.000,00 YTL. Birinci Satõş günü: 27.02.2009 15,30-15,40 saatleri arasõnda İkinci Satõş günü: 09.03.2009 15,30-15,40 saatleri arasõnda Adliye Sarayõ l.Kat.101 Nolu Gayrimenkul Satõş Odasõ DE- NİZLİ Adresinde Açõk artõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu artõr- mada tahmin edilen kõymetin %60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar var- sa alacaklarõ mecmuunu ve satõş masraflarõnõ geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn ta- ahhüdü baki kalmak şartõyla, yukarõda yazõlõ yer ve saatler ara- sõnda ikinci artõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu artõrmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok artõranõn taahhüdü saklõ kalmak üzere artõrma ilanõnda gösterilen müddet sonunda en çok artõrana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin ala- cağõna rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõ ve bun- dan başka, paraya çevirme ve paylaştõrma masraflarõnõ geçmesi lazõmdõr. Böyle fazla bedelle alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşe- cektir. 2)-Artõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kõymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir ban- kanõn teminat mektubunu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebi- lir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflarõ alõcõya ait- tir. Birikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir. 3)-İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki hak- larõnõ hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr. Aksi taktirde haklarõ tapu sicili ile sabit olmadõkça paylaştõrma- dan hariç bõrakõlacaklardõr. 4)-İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelini yatõrmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli ara- sõndaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrõca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardõr. İhale farkõ ve temerrüt faizi ay- rõca hükme hacet kalmaksõzõn dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alõnacaktõr. 5)-Şartna- me, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup masrafõ verildiği taktirde isteyen alõcõya bir örneği gönde- rilebilir. 6)-Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve mün- derecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak iste- yenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze baş- vurmalarõ ilan olunur. 24.12.2008 (İc. İfl. K. 126) (*) İlgililer ta- birine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. (Basõn: 70594) Hava kurşun gibi ağır… Nâ- zım Hikmet’in şiirindeki gibi… Kerem gibi… Ama “bağır bağır bağırıyorum” diyen de yok, kur- şun eritmeye çağıran da… Gazze’de ölen her çocuğun, yeryüzündeki hiçbir vicdanın kaldıramayacağı ağırlığı var! Bin ton kurşundan daha büyük bir ağırlık anaların kucağındaki… Vicdan sahibi her insan bu yükün altında ezilir. Artık büyü- meyecek olan çocuklar için de şiddetten uzak durmaya çalışır. Ancak yine vicdan sahibi her insan, önce çocukları şiddete bulaştırmamaya çalışır. Hafta içinde, Milli Eğitim Bakanı Hü- seyin Çelik’in emriyle Türki- ye’deki ilköğretim okullarında Gazze’de ölenler için saygı du- ruşu yapılması, yardım kam- panyası başlatılması, ne denli doğruydu… Şimdi uzmanlar, eğitimciler, pedagoglar tartışıp duruyor. Kimi öğretmenler, şim- diden çocukların Yahudi düş- manlığını bileyen “şiirler” yaz- dıklarını belirtiyor. O çocuklar Eskişehir Osmangazi Derne- ği’ndekileri örnek alırlarsa şaş- mamak gerek… Geçen hafta yazdıklarımı tekrarlamak iste- miyorum. Ama şimdi de Antal- ya’dan haberler geliyor, “İsrail- li turist almayız” diyen otellerin haberleri… Hava kurşun gibi ağır… Çe- kin ellerinizi çocukların üzerin- den! Nâzım 107 Yaşında… En müthiş savaş karşıtı şiirlerinden biri “Neyi Bildirir Sayılar” adını ta- şır. “Sayılar bebelerin kundakla- rı / sayılar tabutları şehirlerin / öl- dürülmüş öldürülebilecek olan / sayılar yaklaşan bir şeyleri bil- dirir / sayılar bildirir uzaklaşan bir şeyleri / nedir yaklaşan bize / biz- den uzaklaşan nedir”… Sonra bir bir verir sayıları, ölü çocukların sayısını, açların sa- yısını, silah yarışında kaç para- ya, kaç silahın kaç sağlık evine, kaç okula denk geldiğini… Şimdilerde Birleşmiş Millet- ler’in bittiğini bildiriyor sayılar… Vicdanların öldüğünü… Bize yaklaşan korkudur, şid- dettir, tehdittir, baskıdır… Biz- den uzaklaşan vicdan... Hava kurşun gibi ağır demem bun- dan. “Durun bakalım, bunlar daha işin başı! Daha neler olacak!” Ülkenin Başbakanı söylü- yor! Anne parmağını havaya kal- dırmış, beş yaşındaki çocuğu- nu azarlıyor: Sen hele bir söz dinleme, akşama babana söy- lemezsem! Baba, şamarı indirirken ço- cuğun yüzüne haykırıyor, “Sen dur hele, daha ne cezalar yi- yeceksin benden!” Korku üretmek, eğitim sis- temlerinde çoktan kaldırıldı. Başbakan duymadı herhalde... Korku üreterek, tehdit ede- rek, cezalandıracağını ima ede- rek, karşısındaki üzerinde bas- kı uygulayarak ülkeyi yönet- meye çalışmanın adı demok- rasi olamaz. Bunlar daha işin başıymış… Yani ona göre! Sonra karış- mam haaa! Ne güven verici, insanın içi- ni ne rahatlatan bir söylem değil mi? Yarın 19 Ocak. Hrant Dink’in göz göre göre öldürü- lüşünün, hani neredeyse ban- do mızıkayla ilan edilerek öl- dürülüşünün ikinci yılı… “Bizler bu ülkenin vatandaş- ları olarak, güvercin tedirginli- ğinde, gerçek failleri bulun- mamış suikastlarla bir arada ya- şamak istemiyoruz. Bu akıl al- maz cinayetten nefret üretme- yen onurlu kalabalıklar olarak, bebeklerden katil yaratan ka- ranlığa ışık düşürmek için, ül- kemizin aydınlık geleceğine sa- hip çıkmak için, büyük acımızın yükünü birlikte taşımak için, adalet için, barış için, kardeş- lik için, Hrant Dink davasının mağdurları ve takipçileri olarak 19 Ocak Pazartesi günü bir kez daha buluşuyoruz” diyor Hrant’ın arkadaşları. Hava kurşun gibi ağır... He- pinizi yarın saat 14.30-15.30 arasında, Agos gazetesinin önündeki buluşmaya çağırı- yorum. Victoria’nın Zaferi Çoktandır sahnelerde böylesi bir oyunculuk ziyafeti yaşa- mamıştım. Uzun bir süre ara- dan sonra izlediğim Defne Halman’dan söz ediyorum. Oyunculuk, usta dansçılık, şar- kı söylemek, sesi ve bedeniy- le sınır tanımamak, akrobasi, mim, “palyaçoluk”, yüzünü maske gibi kullanabilme… Bü- tün bunları ikinci bir ten gibi, eti kemiği gibi içselleştirme… Düş- le gerçek, geçmişle şimdi, acıyla sevinç, gençlikle yaşlılık, dirençle umut, öfkeyle kabul- lenme arasında gidip gelişleri görülecek bir şeydi! Yıldız Kenter’in çevirdiği, uyarladığı, incelikleri vurgula- yarak, durağanlığı kırarak, ya- şama sevincini yücelterek sah- nelediği “Victoria” adlı oyun- dayım. Defne Halman, ileri ya- şına karşın, bellek yitirmelerine karşın, hayata tutunmaya ça- lışan “eski sanatçı” Victoria’dır. Bakıcısı rolünde Engin Hepi- leri… Karşısındaki volkan, çağ- layan, akarsu, durusunun ya- nında / karşısında o da sonsuz duyarlı ve ölçülü bir oyuncu- lukla zor olanın üstünden ba- şarıyla geliyor. Bu iki oyuncu ve bir de tekerlekli sandalye, bu üçlü, harikulade bir biçimde bü- tünleşmişler. Sahnede her an risk alıp, tehlikeyle burun bu- runa bir oyun çıkarıyorlar. Ba- rış Dinçel’in sahne tasarımı, Kürşat Alnıaçık’ın koreografisi, Cem Yılmazer’in ışıkları en büyük destekçileri. Çok iyi ça- lışılmış, hayata dair incelikleri derinlemesine hissettiren oyu- nu kaçırmayın. e-posta:zeynep@zeyneporal.com faks: 0212.257 16 50 Bu kõtanõn derinliklerinde bilinmeyen bir kuyruklu piyanonun öyküsü de gömülüdür Ayõşõğõ altõnda Afrika Abdülmecit Efendi’nin bir tablosu “Ha- remde Beethoven” adõnõ taşõr. Paşa kõyafet- li bir erkeğin görüldüğü tabloda bir genç adam viyolonsel çalarken, bir kadõn da ona kema- nõyla eşlik etmektedir. Odadaki dinleyiciler arasõndaüçkadõnõnbulunduğuresimdepiyano çalan da bir kadõndõr!.. Ünlü bestecinin adõ- nõn yazõlõ olduğu bir nota defteri de, Beetho- venbüstününhemendibindedurmaktadõr.Re- simdeki paşa Abdülmecit Efendi’nin ta ken- disidir.Ressamõnüniformalõolmasõnõnnedeni, tabloyu 1. Dünya Savaşõ’nõn başladõğõ 1915 yõlõnda yapmasõdõr. Resimdeki kadõnõn par- maklarõyla dokunduğu tuşlardan çõkan nota- lar, Beethoven’in “Ayışığı” sonatõna ait ola- bilir mi? Ben, ne zaman “Haremde Beetho- ven” adlõ tabloyu görsem, Beethoven’in “Ayışığı” sonatõnõ duyarõm. Oysa Beethoven ünlü eserini sağõrlõğõnõ kabullenmeye başla- dõğõnda bestelemiştir. Eserin taşõdõğõ yoğun duygusallõk, bir bestecinin yaşayabileceği en büyük trajedi olan sağõrlõk ve böylesi bir dönemde Beethoven’in genç öğrencisi Gu- icciardi’ye olan aşkõnõn ifadesidir. İşin aslõ, Beethoven eserini bestelerken ayõşõğõ aklõn- dan dahi geçmemiştir. Bu ölümsüz esere “Ayışığı” adõnõ da zaten kendisi vermemiştir. Alman şair ve müzik eleştirmeni Ludwig Rellstab, Beethoven’in ölümünden beş yõl sonra besteye “Ayışığı” adõnõ uygun görür. Beethoven’in Ayõşõğõ sonatõnõ bestelediği dönemde, Osmanlõ Sarayõ’nõn hareminde III. Selim’in cariyeleri vardõr. O dönemin pa- dişahõ III. Selim, müziği çok seven, “İlhami” mahlasõyla şiirler yazan, son derece duyarlõ ve ince düşünceli bir insandõr. İşte, III. Selim’in gökyüzüyle ilgili bir beyiti: Güneş ve ay tu- tulmuş, çevrelerini zulmet bulutlarõ bürümüş/ Gayret gözüyle bakõlacak olsa dünyanõn da gözyaşõ akõttõğõ görülür. Türk sanat müziğindeki “Şevkefza”, “Pe- sendide” ve “Suzidilara” gibi makamlar III. Selim’in eseridir. Ne acõdõr ki, canõnõ al- mak için Topkapõ Sarayõ’nõn harem dairesi- ne giren cellatlara karşõ kendini elindeki ney- le savunmaya çalõşacak ama hunharca katle- dilecektir. III. Selim, Beethoven’in Ayõşõğõ so- natõnõ bestelediği 1801 yõlõnda, Mõsõr’õ işgal eden Napolyon Bonapart’õn askerleriyle uğraşmaktadõr. Biz de soluğu Mõsõr’da alalõm ama Osmanlõ-Fransõz savaşõna değil, II. Dün- ya Savaşõ’nõn sonuna gidelim... 1945 yõlõnda, Libya ve Mõsõr arasõndaki çölün kõzgõn kum- larõndayõz... Çölde hummalõ bir çalõşma yü- rütülmektedir. İngiliz askerler, savaş sõrasõn- da gömdükleri mayõnlarõ temizlemektedirler... Birden, bir asker, toprağõn altõnda garip bir şe- yin olduğunu fark eder. Bu, dikdörtgen priz- maşeklindevealçõylakaplananbüyükbirküt- ledir!.. Duruma müdahale eden komutanlarõ bunun bir tuzak olabileceğini söyleyerek bombayla imha edilmesini emreder... İşte, tam o sõrada bir kamyon şoförünün sesi duyulur: Kuma gömülü kuyruklu piyano Duruuun!.. Bu bir piyano!.. Şoförün adõ Avner Carmi’dir... General Montgomery’nin tugayõnda şoförlük yap- makta olan Yahudi kökenli Carmi, sanatsever, müzisyen bir insandõr... İlk görüşte, şüphe uyandõran,toprağagömülübüyüknesneninbir piyano olduğunu anlasa da, ötekileri ikna et- mesi hiç de kolay olmamõştõr. Komutan dik- katli bir şekilde garip nesnenin etrafõnõn açõl- masõnõ ve ortaya çõkarõlmasõnõ söyler... As- kerler,itinaylakumlarõaçtõkça,Carmi’ninhak- lõ olduğu gözler önüne serilir... Evet, karşõla- rõndaçölünkumlarõnagömülenbirpiyanovar- dõr... Üstelik, bu, sõradan olmayan, bir antika piyanodur!.. Çölegömülenpiyanonunöyküsü 1800’lü yõllarda, İtalya’da başlar... Monza Sa- rayõ’ndayken Mussolini’nin dikkatini çeken piyano yerinden koparõlõr ve faşist diktatörün evinin bir köşesini süsler... Mussolini, savaş başladõğõnda, iyi niyet gösterisi olarak piya- noyu müttefiki olan Almanlarõn ünlü generali Rommel’e armağan eder... Nazilerin Kuzey Afrika’dakibirliklerinekumandaedenve“Çöl Tilkisi”olarak da anõlan Rommel, cepheye gi- derken antika piyanoyu da yanõnda götürür... Sõcak Afrika akşamlarõnda savaşõn stresini pi- yanoylaatanRommel(!)çokgeçmedençölha- vasõnõn piyanoya zarar verdiğini görür... An- tika piyanoyu korumak telaşõna düşen faşist general,alçõylakapanmasõnõemreder...Savaşõn Nazilerin aleyhine gelişmesi üzerine de Rom- mel, Afrika’dan çekilirken piyanoyu kuma gömdürür... Niyeti, savaş bittiğinde geri dön- mek ve çok sevdiği piyanosuna kavuşmaktõr... Ama, bu hiç olmayacaktõr!.. Antika piyano, bir kuyruklu piyanoya benzeyen Afrika kõta- sõnõn tuşlarõna denk düşen kuzeyinde gömü- lü kalacaktõr... Ta ki, bir kamyon şoförü onu tanõyana kadar... Piyano mükafat olarak Avner Carmi’ye ve- rilir... Carmi, görevi sona erince piyanoyu evi- ne götürür... Bir barõşsever olan Carmi, ken- disiyle röportaj yapan bir gazeteci sayesinde Sedat ve Begin’e şu mesajõ gönderir: İsrail ve Mõsõr arasõndaki savaşõ sona erdirirlerse pi- yanoyu Mersa Motrouh Müzesi’ne bağõşla- yacaktõr!.. Uzaydan bakõldõğõnda bir kuyruklu piyanoya benzeyen kõta Afrika’dõr!.. Ve bu kõ- tanõn derinliklerinde yalnõzca katledilen on- ca insanõn kemikleri değil, bir de bilinmeyen bir piyano öyküsü gömülüdür. Önemli Not: 20 Ocak Salõ günü saat 20.30’da, Kadõköy Altõyol’daki Müjdat Gezen Tiyatrosu’ndave28OcakÇarşambagünüsa- at 21.00’de Beşiktaş Kültür Merkezi’nde “Sunay Bey Tarihi” adlõ tek kişilik oyunumu sahneliyorum. Kule Canbazõ okurlarõna du- yurulur... CemalSüreyaölümünün19.yılındaanıldı ZEYNEP ALTAY Cemal Süreya, ölümünün on dokuzuncuyõlõndaİstanbulAttilâİl- han Kültür Merkezi’nin (AİKM) düzenlediği etkinlikle anõldõ. “Ce- mal Süreya’ya Dair” adlõ program şairi tanõtan slayt gösterisinin ar- dõndan Hayati Asılyazıcı’nõn açõ- lõşkonuşmasõ,SezaÖzdemir’insu- numuyla şairin dediği gibi şiire dahilhayatõözetlendi.CemalSüreya (CemalettinSeber)şiir,düzyazõve çevirileriyle tanõtõldõ, konuşuldu. Felsefeci, şair Prof. Dr. Afşar Ti- muçin, Süreya şiirini kolay yazõl- mõş izlenimi veren yoğun bir kültür ve keskin bir zekânõn ürünü olarak değerlendirdi.“Şiirindegülünçleli- rik olan iç içe girer, anlam sunulan değil bulmak zo- runda olduğumuzdur, çağ- rışımlar kadar benzetmeler de şiiri şiir yapandır” de- ğerlendirmelerini örneklerle paylaştõ. Dilbilimci, yazar ve çevirmen Prof. Dr. Tahsin Yücel; “Şiirinin hiçbir ka- tegoriye sokulmasını arzu etmiyorum, özgün ve özel buluyorum” diyerek Cemal Süreya’nõn düz yazõ ve çevi- rilerinin de şair yaratõcõlõğõnõ yansõttõğõnõ örneklerle vur- guladõ. Feridun Andaç, “Süreya denemeye ufuk açan, yazınsal deneme-eleştirel deneme de söy- leyecek sözü olan, toplumsal ve edebi kaygılarını dile getiren en- telektüeldir, edebiyat düşünürü- dür” sözleriyle özellikle düz yazõ- larõüzerindedurdu.Uzundostlukve mücadeleyi paylaştõğõ, birlikte der- giler çõkardõğõ Şule Perin- çek, çocukluğu da ölümü de sõkõntõlõ aile sorunlarõ içinde geçen, Darphane Müdürlüğü de dahil yõllarca para ile çalõ- şan ama paranõn kirletmediği çalõşkan, kõrõlgan, üretken Ce- mal Abisini özenle anlattõ. Şair Eray Canberk geceye yolladõğõyazõsõnda1958’de18 yaşõnda “Üvercinka” şiir ki- tabõyla tanõştõğõ şair için; “İkinci Yeni şiirine eleştirel yaklaşan genç şairler ara- sında yer aldım. Ne var ki EdipCansever,TurgutUyar,Cemal Süreya gibi İkinci Yeni şairleri- ni okuyup izledikçe şiirleriyle yakınlık kurdum” dedi. Çok yo- ğun ilgiyle izlenen etkinlikte, kür- süye çõkmayan ama suskunluğun- da çok büyük özlem, heyecan, acõ gözlediğimiz kõz kardeşi Perihan Bakır ve üç kõzõ da yer aldõ. Geceye, Ömer Özgeç ve viola- sõylaonaeşlikedenkõzõGüneşrenk kattõlar. Cemal Süreya şiirlerini ti- yatro sanatçõlarõ Deniz Gökçer, Serpil Tamur, Metin Belgin, Hü- may Güldağ, Gökçer Genç ve Gülriz Sururi yorumladõlar. Süre- ya’nõn ‘99 Yüz’ eserindeki metin eşliğindehazõrlananbarkovizyonsu- numu, oyunlarõndan ve hayatõn- dan resimlerle Gülriz Sururi’yle başladõ. Ardõndan Doğan Hızlan, Aydın Boysan, İhsan Ünlüer ve Ferit İlsever’le noktalandõ. Geceye emek verenler Cemal Süreya’nın kız kardeşi Perihan Bakır’la.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle