21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada ikinci bir Anayasa Mahkemesi çıktı” diyen Erdoğan, dün şunu söylüyordu: “Hukuku rahat bırakın... Herkes hukukun üstünlü- ğüne saygı duysun...” Erdoğan’ın hafta sonu yaptığı açıklamalar, Erge- nekon olayındaki siyasallaşmanın bir başka boyu- tuydu... Geçen hafta Ergenekon dalgası olmasaydı, sıklıkla işleyeceğimiz ana konuların başında İsrail-Filistin ola- yında Erdoğan’ın tutumu olacaktı. Konunun, dalga- lar altında kalmaması gerekiyor. Erdoğan, İsrail’e en sert tepkileri gösteren, gözü- nü budaktan, sözünü dudaktan sakınmaz bir hava ver- mişti. Öyle ki, İsrail saldırılarının Türkiye’ye hakaret olduğunu ilan edecek kadar ileri gitti. Ölen Filistinli çocukların ahının yerde kalmayacağını söyleyecek ka- dar duygusallaştı... Erdoğan’ın demeçleri uluslararası alanda bile yan- kı buldu. İsrail gazetelerinde şu yorum yayımlandı: “Erdoğan orantısız güç kullanıyor.” Başbakanımız tepkide o kadar ileri gitti ki; her tür- lü olasılığı dikkate alarak hareket eden İsrailliler bi- le, “bu kadarı fazla” demek durumunda kaldı. Ve konu TBMM’ye geldi... İsrail’e böylesine ağır sözler söyleyen Erdoğan’ın, doğal olarak Meclis’te İsrail’in tutumuyla ilgili bir or- tak bildiri yayımlanmasına sıcak bakacağı düşünül- dü. Muhalefet bir bildiri kaleme aldı. AKP’liler elbet- te buna eklemeler-çıkarmalar yapabilirdi. Aaa, o da ne? AKP, İsrail aleyhine bir bildirinin yayımlanmasını is- temiyor. Neden? AKP yöneticilerinin getirdiği gerekçe şu: “Biz Dışişleri’ne danıştık, dengeler var dediler, bir bildiri hoş olmaz dediler...” Başbakan ağzına geleni söyleyecek, orada dengeye gerek yok! Zaten Başbakan’ı bu konuda dengede tut- mak zor... İş Meclis’e gelince, ortak bir bildiri yayımlanma- yacak! Bize göre, AKP’nin gerçek yüzünü en iyi gösteren durumlardan biri buydu. İnsanın aklına ister istemez şöyle bir olasılık geli- yor: Erdoğan, İsrail Başbakanı Olmert’le 5 saat görüş- tü... Bu görüşmeden birkaç gün sonra İsrail, Gazze’ye bomba yağdırmaya başladı. Bu görüşme sırasında olmasa bile; AKP hükümeti ile İsrail fiilen anlaşmış ola- bilir. AKP İsrail’e, “arkadaş” dedi, “senin saldırın be- nim kamuoyumda hiç kabul görmez. Üstelik benim çekirdek tabanımı oyabilecek Saadet Partisi de yük- selmekte. Ben sana çok ağır sözler edeceğim, ama ortada hiç yazılı bir şey olmayacak.” İsrail de buna, “tamam arkadaş, ne demişler, söz uçar yazı kalır. Sen beni belgesel olarak zora sokma, ben de senin tep- kilerini duymazlıktan gelirim.” Baştan söylediğimiz gibi; bu sadece bir olasılık... Ne yazık ki, akla uzak da görünmüyor! Erdoğan, kendine özgü bir ulusal ve uluslararası hu- kuk oluşturmuş durumda... Erdoğan-Olmert diyaloğu böyle olabilir ama, dün- ya kamuoyu bu çıkışları hiç de dikkate almamış gö- rünüyor. BM Güvenlik Konseyi’nin son kararında Sar- kozy’den Mübarek’e kadar herkesin çabası selam- lanmış, Erdoğan’ın mekik turlarından tek sözcük yok. Demek ki, ağırlık oluşturmak, ağır demeç vermekle başarılabilecek bir şey değil! [email protected] SAYFA12 OCAK 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET 17HABERLERİN DEVAMI AÇI MÜMTAZ SOYSAL Akılcı Dinamizm SİSLİ, puslu, yağmurlu, sulusepkenli bir günde bi- le insanın içini ısıtır Karadeniz insanın sıcaklığı, ça- lışkanlığı ve dinamizmi. Bazı fakültelerinin geçmişi daha eskilere uzansa da, nihayet iki buçuk yıl önce kurulan bir üniversitenin iki yaşını bile bitirmeden uluslararası sempozyum dü- zenleyip tebliğlerini de üç dilde yayımlayabileceğini düşünebilir miydiniz? Üstelik, “Karadeniz’in ortak sorunlarında işbirliği” gi- bi kritik bir konuda? Giresun Üniversitesi bunu başarmış. Yardımcı doçentler Dr. Pınar Yürür, Dr. Yalçın Sa- rıkaya ve Kazakistanlı bilimci Dr. Aigerim Shilibe- kova’nın emekleriyle ortaya konan yapıt ortada. Komuta görevlerinin ve Milli Güvenlik Kurulu Ge- nel Sekreterliği’nin engin deneyimiyle dış ilişkilere yeni bir bakış açısı getiren emekli Orgeneral Tuncer Kılınç’ın görüşleri o toplantıya sunduğu ilginç bildi- riye de yansımış. Sayın Kılınç, yeni dünya düzeninin yanıltıcı etkisi ve ABD’nin “NATO’yu tamamen ken- di çıkarları için kullanma gayreti” karşısında nasıl bir strateji izlenmesi gerektiğini birtakım somut önlem- ler sıralayarak açıklıyor. Onun anlatımıyla, ülkemiz ABD ve AB’nin “vazge- çemedikleri” arasında olsa da, özellikle yirmi dört yıl- dır süren ayrılıkçı PKK terör örgütüyle mücadele et- me ve Yunanistan’la anlaşmazlıkları çözme konula- rında bu iki merkeze güvenmenin yanlışlığını “yaşaya- rak öğrenmiştir.” O açıdan bakınca, söz konusu gü- vensizliğe karşı, “bölgesel dayanışmalara olan ihtiyaç ortadadır.” Böyle bir düşüncenin başlangıç noktası, sempoz- yuma katılmış Rus bilim adamlarının da vurgula- dıkları gibi, ancak Karadeniz’de kıyıdaş ülkelerden işe başlamakla gerçekçi bir temele oturmuş olabilir. O yönde, şimdilik, biri eskiden kalma, ikisi de ya- kın dönemlerin ürünü olan üç girişim var. Biri, Montreux Sözleşmesi’yle Karadeniz devlet- lerine sağlanan güvenlik kalkanıdır. ABD’nin, Kaf- kaslar’daki durumları bahane ederek, o sözleşme- nin savaş gemilerine koyduğu sınırlamaları delme ve etkinliğini bu denize de yayma hesaplarını Türkiye’nin bozması, Sovyetler Birliği gibi Rusya Federasyonu’nu da memnun etti. Böyle olduğu içindir ki, bu ortak de- nizin soygunculuk, kaçakçılık ve teröre karşı ko- runması amacıyla Türkiye’nin öncülüğünde kurulan ve sürdürülen ikinci girişim, yani “Blackseafor” de- nen mekanizma, bu memnunluğu daha da arttırdı. Özal’ın önayak olduğu ve Yunanistan’ı da alarak yan- lış biçimde genişlettiği Karadeniz Ekonomik İşbirliği ise yeniden düşünülmeye ve başka türlü geliştirilmeye muhtaç. Şurası kesin: Karadeniz kıyısını özellikle dinamik hal- kının denizciliğine ağırlık akıllıca vererek geliştirmek Karadeniz’e dayalı dış politika hesaplarının da temel koşulu olmalıdır. Başka türlüsü, denize ters düşen bir çelişki olur. [email protected] İstanbul Y 4 Edirne B 2 Kocaeli Y 5 Çanakkale B 5 İzmir PB 12 Manisa PB 10 Aydın PB 13 Denizli PB 11 Zonguldak Y 6 Sinop Y 5 Samsun Y 4 Trabzon Y 6 Giresun Y 6 Ankara Y 4 Eskişehir Y 3 Konya Y 3 Sıvas Y 0 Antalya PB 15 Adana PB 15 Mersin PB 12 Diyarbakır S 5 Şanlıurfa PB 8 Mardin S 6 Siirt S 4 Hakkâri B - 1 Van B 2 Kars K - 1 Oslo PB - 2 Helsinki PB - 1 Stockholm PB - 2 Londra PB 0 Amsterdam PB - 2 Brüksel PB - 3 Paris PB - 1 Bonn PB 3 Münih PB 2 Berlin B - 2 Budapeşte B 0 Madrid Y 6 Viyana B 1 Belgrad PB - 2 Soyfa B 0 Roma Y 15 Atina Y 14 Zürih B - 1 Moskova B -10 Aşkabat PB 8 Astana B -10 Taşkent B 12 Bakû B 8 Bişkek PB 11 Tiflis K - 3 Kahire Y 18 Şam B 16 Yurdun kuzey kesim- leri parçalı çok bulut- lu, Marmara’nın do- ğusu, Batı Karade- niz, Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Kara- deniz ile Kars ve Ar- dahan çevreleri ya- ğışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Ha- va sıcaklığı yurdun iç ve doğu bölgelerinde 3-5 derece azalacak. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Türkiye Barolar Birliği ile 74 il barosu Ergenekon soruştur- masõnõ; hazõrlõk soruşturmasõnda adil yargõlanma hakkõ ve yargõ- lamada makul süre kavramõnõn önemsenmediği, iddianame kav- ramõnõn tartõşõlõr hale getirildiği, teknik takip adõyla yeni bir kanõt yaratma sisteminin oluşturulduğu, totaliter ülkelerde yaşanan telefon dinlemeleri gibi özel hayat sõnõr- larõnõn yok edildiği gerekçele- riyle eleştirdi. Türkiye Barolar Birliği Yöne- tim Kurulu ve 74 il barosu tem- silcileri, dün Ankara’da bir araya geldi. Toplantõda, Ergenekon so- ruşturmasõyla ilgili son gelişme- ler değerlendirildi. Toplantõnõn ardõndan yapõlan yazõlõ açõkla- mada, son dönemde yaşanan si- yasal tartõşmalarõn yargõ araç kõ- lõnarak yapõlmasõnõn yargõ üze- rindeki yarattõğõ baskõnõn yõpratõcõ olduğu vurgulandõ. Açõklamada şöyle denildi: “Geçmişten günümüze hâlâ süre gelen uygulamalar evren- sel hukuk anlayışından ne ka- dar uzak olduğumuzu gösteri- yor. Bu bağlamda, bazı suçlar ve sanıklar üzerine canla başla gidilirken bazıları hakkında Ceza Yargılaması Yasası ilke- lerine aykırı olarak ayak sü- rünmesi, yılı aşan hazırlık so- ruşturmaları, ‘adil yargõlanma hakkõ’ ve yargılamada ‘makul süre’ kavramlarının hiç önem- senmemesi, ‘iddianame’ kav- ramını tartışılır haline getiren ekler, ‘teknik takip’ adıyla yeni bir kanıt yaratma sisteminin oluşturulması, örnekleri totali- ter ülkelerde yaşanan telefon dinlemeleriyle özel hayat sınır- larının yok edilmesi, ‘çağrõyla ifadeye başvurma’ yöntemi ye- rine, ilgili ilgisiz akla gelen her- kesi gözaltına alma ve bir süre tutup serbest bırakma uygula- maları, ucu açık soruşturmalar, gözaltı sırasında gösterilen özensizlikler, ceza yargılama- sının bir kurumu olan ‘tutukla- ma’ kavramının yasal unsurla- rından çok ayrı bir içeriğe ve fii- len cezalandırmaya dönüştü- rülmesi, adli kontrol tedbirle- rinin uygulanmasının hiç dü- şünülmemesi gibi olgular, ger- çek hukuk devleti olma yolun- daki eksiklerimizi çok açık or- taya koymaktadır.” Dokunulmazlıklar kalksın Açõklamada, başta yasama do- kunulmazlõğõ olmak üzere yargõ- lanmayõ engelleyen tüm ayrõca- lõklarõn kaldõrõlmasõ ve bu konu- daki siyasi taahhütlerin yerine getirilmesi istendi. İnsan Haklarõ Bildirgesi’nin 60. yõlõnda hâlâ gözaltõnda hu- kuksuzluklarõn yaşanmasõ, faili meçhul cinayetlerin aydõnlatõla- mamõş olmasõ, genel güvenlik tedbirlerinin uygulanmasõ aşa- masõnda güvenlik kuvvetlerinin yaygõn biçimde uyguladõğõ oran- tõsõz güç kullanõmõnõn kabul edi- lemez olduğuna dikkat çekilen açõklamada, temiz toplumun ger- çekleştirilmesinin önündeki en- gellerin kaldõrõlmasõ, çeteleşme- nin her türlüsünün önlenmesi, hukukun mutlak olarak egemen kõlõnmasõ gerektiği kaydedildi. Açõklamada, “Bütün dileğimiz, başta ülkeyi yönetenler olmak üzere hep birlikte demokratik, laik hukuk devletini gerçekten istediğimizi gösteren davranış- lar içine girmemiz ve kararlar vermemizdir” denildi. Silahlar bulunabilirdi Totaliter rejim benzetmesi Türkiye Barolar Birliği ile 74 il barosu Ergenekon soruşturmasõnõ eleştirdi Haber Merkezi - Susurluk davasõna ba- kan eski Yargõtay 8. Dairesi Başkanõ Naci Ünver, kayõp silahlar konusunun “devlet sırrı” diye üzerinin kapatõldõğõnõ belirterek, “yerel mahkeme kayıp silahların yerini kapalı oturumda söylemek isteyen sanığı dinlemiş olsaydı, çoğu suikast silahı ola- rak bilinen silahların yeri o yıllarda belir- lenirdi” dedi. Hürriyet’e konuşan Ünver, Susurluk dava- sõnõ iki nedenle bozduklarõnõ belirtti. Ünver, “Bize gelen dosya, Susurluk davasının su- yunun suyu bile değildi. Kayıp silahların yerini bildiğini belirten sanığın ifadesinin alınmaması büyük eksiklikti” dedi. Kayõp silahlar konusunun “Devlet sırrı” diye üzeri- nin kapatõldõğõnõ belirten Naci Ünver, şöyle konuştu: “Dosyayı incelediğimizde, sanık- lardan birisinin yargılama sırasında gizli oturum yapılması halinde kayıp silahlar konusunda açıklama yapacağını söylediği- ni okuduk. Ancak, buna fırsat verilmedi- ğini gördük. Eğer, yerel mahkeme, Susur- luk davasıyla ilgili olarak kayıp silahların yerini kapalı oturumda söylemek isteyen sanığı dinlemiş olsaydı, çoğu suikast silahı olarak bilinen silahların yeri o yıllarda be- lirlenmiş olabilecekti. Nitekim, Susurluk davasında 6 yıl hapis cezasını onadığımız vekili İbrahim Şahin’in, evinde bulunduğu belirtilen krokilere dayalı olarak bazı si- lah ve bombaların bulunduğunu, arama- ların devam ettiğini görüyoruz. Susurluk davasının bize ancak suyunun suyu gel- mişti. Silah ve bombaların bulunması da o zaman kararımızın haklılığını gösteriyor.” Ünver’in bahsettiği gizli oturum talebinin, sanõk polis memurlarõndan Mustafa Altınok’tan geldiği açõklandõ. Susurluk davasõna bakan eski Yargõtay 8. Dairesi Başkanõ Ünver, ‘Yerel mahkeme kapalõ oturum isteyen sanõğõ dinlemiş olsaydõ, kayõp silahlarõn yeri o yõllarda belirlenirdi’ dedi DSP LİDERİ ZEKİ SEZER ‘Hükümetin toplumu baskõ altõna almaya hakkõ yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DSP lideri Zeki Se- zer, Ergenekon soruşturmasõyla ilgili olarak, “Toplumu bu kadar baskı altına almaya, ‘Yarõn size de bu olabilir ha’ anlamına gelebilecek uygulamalar yapmaya kimsenin hakkı yok, doğrudan hükümeti kastediyorum” dedi. Sezer, Cem Vakfõ Ankara Şubesi, AKKAV Vakfõ ve AYDOS Dernekler Federasyonu tarafõndan Vedat Dalokay Nikah Salonu’nda düzenlenen “Aşure Günü”ne katõldõ. Gazetecilerin Ergenekon soruşturmasõna ilişkin sorularõnõ yanõtlayan Sezer, “Bazı silahlar, mühimmat bulundu ama bu zaten Susurluk olayının üzerine gidilememiş ol- masının sonuçlarındandır” diyerek, suçlularõn üzerine mutlaka gidilmesi gerektiğini ancak insanlarõn iddianame- siz tutuklu bulundurulmasõnõn evrensel hukuk ilkeleri ve insan haklarõna aykõrõ olduğunu kaydetti. Hükümetin “kor- ku imparatorluğu” kurmaya çalõştõğõnõ belirten Sezer, ik- tidarõn sürekli kriz ürettiğini, toplumu parçalara ayõrdõğõnõ, kutuplaşma yarattõğõnõ, kurumlarõ karşõ karşõya getirdiğini vurguladõ. Açõklanan iddianamede “organize terör örgü- tü” denilebilecek bir yapõlanmanõn görülemediğine işaret eden Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya iktidara oy ile seçimle gelmiş ama çevresini kana bulamış rejimleri gördü. Hitler rejimini kastediyorum. AKP’nin gidişi de sanki buraya doğru. Seçimle iş başına geldi ama son de- rece baskıcı, toplumu tedirgin eden, kendisine muhale- fet edenlere karşı en sert tedbirleri alınacağı gösteren bir yönetim tarzı sergileniyor ki bu kabul edilemez.” KILIÇDAROĞLU AKP’YE YÜKLENDİ ‘Korku imparatorluğu yaratmaya çalõşõyorlar’ CEMİL CİĞERİM SAMSUN - CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçda- roğlu, AKP’nin Ergenekon operasyonu ile Türkiye’de korku imparatorluğu yaratmaya çalõştõğõnõ belirterek “Hangi yüzyılda yaşıyoruz, despot bir iktidarda mı ya- şıyoruz, faşist bir yönetim mi Türkiye’de, yoksa Türki- ye’de bir başka hukuk düzeni mi var?” dedi. Samsun İl Başkanlõğõ’nda CHP’nin adaylarõnõn açõklan- masõ ve partiye katõlõmlar için düzenlenen törende konu- şan Kõlõçdaroğlu, AKP’ye yüklendi. Ergenekon operasyo- nu kapsamõnda yasadõşõ dinlemeler yapõldõğõnõ ifade eden Kõlõçdaroğlu, “Türkiye’de, AKP bir korku imparator- luğu oluşturmaya çalışıyor. Kişiler eğer dinlenecekse bu mutlaka yargı yoluyla olmalıdır. Ama ‘70 milyonu izleme’ diye bir hukuk normu olamaz. Türkiye’de her- kes izleniyor, böyle bir şey olamaz” diye konuştu. Erge- nekon operasyonunda hukuka aykõrõlõklar bulunduğunu vurgulayan Kõlõçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “80 ya- şındaki insanı gece yarısı alıp içeri tıkarsanız bu doğru değil. İddianame tam bir dedikodu malzemesi. Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk bile ‘20 yõllõk meslek ya- şantõmda böyle bir iddianame görmedim’ diyor. Bu ülke- de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış birisinin evini basıyorsunuz. Ergenekon davası Cumhuriyetten intikam alma davasıdır. Bunlar sonunda hukuka çar- pacaktır, gerekli dersi alacaklardır” dedi. Erdoğan’dan Ergenekon yorumu ‘CHP ve medya panik içinde’ Mahkemeden ‘DEÜ’ kararı Gül’ün rektör atamasına vize ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Tayyip Erdoğan, Ergenekon soruşturmasõna yö- nelik eleştirilere tepki gösterirken, soruşturmayõ yürüten savcõlara sahip çõktõ. Savcõ ve hâkimlerin bağõmsõz ve hür vicdanlarõyla hareket ettikçe ve yasalarõ uyguladõkça bazõlarõnõn rahatsõz olduğu- nu belirten Erdoğan, “Gölgelerin gücüyle ayak- ta kalmaya çalışanlar büyük tedirginlik için- deler. Kimlerin bu ülkede korku imparatorlu- ğu kurmaya çalıştığını son aylar gayet iyi gös- terdi. Çukurlardan çıkan el bombalarına se- yirci mi kalacağız?” dedi. CHP ve bazõ medya kuruluşlarõnõn panik içinde olduğunu ileri süren Erdoğan, “Nedir bu telaşınız, saldırganlığınız, pervasızlığınız?” diye konuştu. Erdoğan, partisinin büyükşehir belediye baş- kan adaylarõnõ tanõttõğõ basõn toplantõsõnda, ikti- darlarõ döneminde çete, mafya ve hukuk dõşõ ör- gütlenmelere asla taviz vermediklerini ve göz yummadõklarõnõ ileri sürdü. Erdoğan, “Kararları çeteler ve mafyalar veriyordu. Böyle bir ülke- yi teslim almıştık” dedi. Hiç kimsenin kendisini ayrõcalõklõ, imtiyazlõ hukuk alanõnõn dõşõnda bir pozisyonda görmemesi gerektiğini anlatan Erdo- ğan, “Türkiye ilerlemesine, gelişmesine, gü- venliğine takılmış prangalarından kurtuluyor. Bu ülkede yüzlerce merminin acaba birileri- nin evlerinden çıkmasının bir anlamı yok mu, bunlara seyirci mi kalacağız?” görüşünü sa- vundu. CHP’nin telaşõnõ ve bazõ medya kuruluş- larõnõn panik hallerini anlamakta güçlük çektiğini belirten Erdoğan, “Türkiye’nin şeffaflaşmasın- dan mı korkuyorlar, kirli ilişkilerin açığa çı- karılması çabasından mı çekiniyorsunuz? Türkiye’ye demokrasi, hukuk, millet iradesi- nin egemen olmasından mı korkuyorsunuz?” dedi. Kurum ve kurallarõn işlediğini belirten Er- doğan, kişilerin hatalarõnõn kurumlara bağlanma- masõ gerektiğini söyledi. Üstü kapalõ olarak TSK’ye destek veren Erdo- ğan, “Yanlış yapan kişi, yanlışın hukuki so- rumluluğunu şahsi olarak üstlenir. Kimse ku- rumlarımızı yıpratma, rencide etme lüksüne sahip değildir. Aksi ispat edilene kadar her- kes masumdur” diye konuştu. Erdoğan, “Bıra- kın hukuk işlesin, bırakın savcılar, hâkimler rahat bir şekilde görevlerini yapsınlar” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Bölge İdare Mahkemesi, Cumhurbaşkanlõ- ğõ’nõn itirazõnõ yerinde bularak 15. İdare Mah- kemesi’nin Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Rektörlüğü’ne Prof. Mehmet Füzün’ün atan- masõnõ durduran kararõnõ kaldõrdõ. Böylelikle Cumhurbaşkanõ’nõn atamalarõ önünde hukuki engel kalmadõ. Bölge idare mahkemesi, rektör adaylarõndan Prof. Sedef Gidener’in açtõğõ davada, Cumhur- başkanlõğõ’nõn Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin kararõna karşõ yaptõğõ itirazõ sonuçlandõrdõ. Ka- rarda, 2547 sayõlõ Yükseköğretim Yasasõ’nõn rektör seçimlerine ilişkin 13. maddesine yer ve- rildikten sonra, söz konusu düzenlemelere göre, rektör adayõ olabilmek için profesör akademik unvanõna sahip olma ve 67 yaşõn altõnda olma şartlarõnõn arandõğõ, bunun dõşõnda bir koşul bu- lunmadõğõ belirtildi. Yükseköğretim Yasasõ’nõn üniversitelerdeki çalõşma esaslarõnõ düzenleyen 36. maddesinde, “kısmi statüde görev yapan- ların rektör, dekan, enstitü ve yüksekokul müdürü ile bölüm başkanı olamayacakları- nın” belirtildiği anõmsatõlan kararda şöyle de- vam edildi: “Anılan hükümden, kısmi statüde çalışmaktayken bu görevlere seçilenlerin kıs- mi statüde çalışamayacakları, bu kişilerin daimi statüye geçmelerinin zorunlu olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.” Rektör olarak atanmadan önce kõsmi statüde görev yapan Prof. Füzün’ün rektör olarak atanma yeterliliği- ne sahip olduğu kaydedilen kararda, Prof. Dr. Füzün’ün atandõğõ 5 Ağustos 2008 tarihinde kõsmi statüden daimi statüye geçmek için baş- vuruda bulunduğu, Yüksek Öğretim Kurulu, Yürütme Kurulu’nun 6 Ağustos 2008 tarihinde başvuruyu uygun gördüğü belirtildi. Mahkeme, kararõ oy birliğiyle aldõ. Ankara 15. İdare Mah- kemesi, atama işlemine karşõ açõlan iptal dava- sõnõ daha sonra esastan karara bağlayacak. İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları dün akşam Okmeydanı’nda toplanan Halk Cephesi üyeleri tarafından protesto edildi. “İsrail, ABD, AB ve AKP! Filis- tin halkının kanları ellerinizde” pankartı ile Okmeydanı sokaklarında yürüyen göstericiler sık sık,“ Katil İsrail, işbir- likçi AKP”, “Katil İsrail, Filistin’den de- fol” “Filistin halkı yalnız değildir” slo- ganları attılar. Okmeydanı Mahmut Şevket Paşa Mahallesi Sağlık Ocağı önüne gelindiğinde grup adına basın açıklamasını okuyan Aysu Bakkal, em- peryalistlerin dünyanın gözleri önünde bütün bir halkı katlettiğini belirterek “Filistin’de halk yalnızca bombalar ve kurşunlarla katledilmiyor. Kimyasal silahlar kullanılarak, BM tarafından ya- saklanmış silahlarla vahşice öldürülüyor. AKP hükümeti de orada yaşananlara göz yumarak oradaki zulmü Anadolu’ya taşıyor” dedi. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) ‘Zulmü Anadolu’ya taşıyorlar’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle