Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
12 OCAK 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 11
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Veri Gizleme ve Bir Öneri
Aralık ayının son yazısında, “2008’de
mali piyasaları vuran krizin giderek
tüm ekonomiyi etkilemeye başladığı,
2009’a bu sürecin damgasını vuraca-
ğı üzerinde bir mutabakatın oluşmaya
başladığına” dikkat çekmiştim. Geçen
hafta medyada tartışılan ekonomik ve-
riler, krizin mali aşamasını geride bıra-
karak “reel ekonomiyi” (üretimi ve is-
tihdamı) vurmaya, toplumsal etkilerini
gerçekten hissettirmeye başlayacağı
ikinci aşamasına girdiğini gösteriyordu.
[k]riz üzerine bir açıklama
Krizi iki düzeyde düşündüğüm için
başlıkta krizi küçük harfle yazdım.
Birincisi “yapısal [k]riz”, öbürü “kon-
jonktürel [k]riz”. Yapısal kavramını,
1970’lerin başında ortaya çıkmaya
başlayan ve ertelendikçe büyüyerek,
dünya ekonomisinde yaygınlaşarak
gelen bir aşırı üretim/eksik tüketim
(bu ikisini bir madalyonun iki yüzü, ser-
mayenin artık değer üretme, kâr ger-
çekleştirme kapasitesindeki gerileme
eğilimin kendini dayatmasının sonucu)
sorunun bir türlü aşılamamasına atıf-
la kullanıyorum. Konjonktürel kavramını
da her erteleme modeli tükendiğinde,
aşırı üretim/eksik tüketim eğilimi ken-
dini dayatırken yaşanan “sarsıntıla-
ra”/çöküşlere atıfla kullanıyorum. [k]ri-
zin ikinci aşaması derken bu kon-
jonktürel düzeye gönderme yaptığım
için krizi küçük harfle yazdım.
Marx da “aşırı üretim dönemlerinde
spekülasyon düzenli olarak oluşur.
Spekülasyon aşırı üretim sorununda,
geçici piyasa olanakları sağlayarak bir
rahatlama yaratırsa da tam da bu ne-
denle krizin patlak verme sürecine
katılır ve patlamanın şiddetini arttırır.
Kriz, önce spekülasyon alanında baş-
lar; ondan sonra üretimi vurur. Yüzeysel
bir gözlemciye krizin nedeni, aşırı üre-
tim değil, aşırı spekülasyon olarak gö-
rünür; halbuki bu aşırı üretimin yalnız-
ca bir semptomudur” (The Revolutions
of 1848, New York Vintage, 1974, sf.
285) saptamasını yaparken tam da bu
noktaya dikkat çeker. Kapital’in I. cil-
dinde de Marx, “parasal krizin her kri-
zin bir aşaması olduğunu ve krizin öz-
gün biçimiyle karıştırılmaması” konu-
sunda uyarır (International Publisher,
1967 sf. 138).
Geçen hafta basında, 2009 yılıyla
birlikte krizin, reel ekonomiyi etkile-
meye başlayacağı bir aşamaya girdi-
ğini vurgulayan çok sayıda yoruma
rastladım. Örneğin, Euro Analysis’den,
Satyajit Das, yaşananları bir savaşa
benzeterek “2008 yılı
şok ve dehşet yılıydı.
2009 yılı, acımasız ve
kanlı bir siper savaşına
benzeyecek” diyordu.
Hafta boyunca gelme-
ye başlayan tüketim,
üretim, istihdam verile-
ri de bu yorumları des-
tekler yöndeydi.
‘Çöküş’, 1947’den
bu yana, 300
yıldır ilk kez…
Geçen hafta, basında
bu alt başlıktaki söz-
cüklere de sıkça rastla-
nıyordu: ABD’de “emek
piyasası çöküyor” (Blo-
omberg), “işten çıkart-
malarda, 1947’den bu yana en büyük
artış” (Market Watch). “Sanayi üretimi
her yerde birden çöküyor”(Merrill
Lynch), “Dünyada sanayi üretimi her
yerde tökezledi” (Wall Street Journal).
Dünya mikroçip piyasasının yüzde
80’ini kontrol eden Intel ve geri kalanı-
nı üreten AMD’nin satışları yüzde 35
düştü (Financial Times), “ABD’ de işsizlik
1945’ten bu yana en yüksek düzeye
ulaştı”, İngiltere Merkez Bankası faiz-
leri, 1694’te kurulduğundan bu yana, en
düşük düzeye indirdi.
JP Morgan’ın küresel imalat sana-
yisi performansını ölçen PMI (satın al-
ma müdürleri endeksi) rekor düzeyde
gerileyerek 33.2’ye indi (50’nin altı da-
ralma anlamına geliyor). Bu küresel
imalat sanayisi üretiminde gözlenen
yüzde15’lik gerilemeyle uyumluydu.
Aralık ayında ABD imalat sanayisini iz-
leyen fabrika siparişleri endeksi bek-
lenenin çok altında gerçekleşerek
32.4’e düştü.
Avro bölgesine gelince, The Daily
Telegraph’ın ekonomi editörü daralma
hızının 1930’lar düzeyini yakaladığına
dikkat çekiyordu. “Büyük Depresyon”
sırasında bugünkü Avro bölgesi bü-
yüme hızı, 1930-31-32 yıllarında sıra-
sıyla, yüzde eksi 3, yüzde eksi 5 ve
yüzde eksi 4 olmuş. Gerçekten de Av-
ro bölgesinde imalat sanayisi üretimi
aralık ayında, bir önceki döneme gö-
re yıllık yüzde 12 düşerken bu oran Al-
manya’da yüzde 32.7, Fransa’da yüz-
de 34.9, İspanya’da yüzde 28.5 olarak
gerçekleşmiş. Japonya’da sanayi üre-
timi kasım ayında yüzde 8 gerilemiş-
ti (derleyen, RGE Monitor, 09/01/09).
İngiltere’de de kasıma kadarki 9 ayda
imalat sanayisi üretimi yüzde 7.8 düş-
tü (Dow Jones Newswire, 09/01).
Bu gerilemeler dünya ticaretine de
yansıyor. Avro bölgesinin lokomotifi Al-
manya’nın ihracatı kasımda bir önce-
ki aya göre yüzde 10’dan fazla geri-
lemiş (Financial Times Deutscheland,
09/01) Council On Foreign Relations
ekonomistlerinden Brad Setser’de
“Asya’dan daha kötü haberler” başlıklı
yorumunda, Tayvan’ın yıllık ihracatının
yüzde 40 gerilediğine
işaret ediyor, gerile-
menin Çin elektronik
pazarındaki daralma-
dan kaynaklandığını
yazıyordu. Güney Ko-
re’nin ihracatı da ara-
lık ayında yıllık yüzde
17 düşmüş. Setser,
Japonya’nın ihraca-
tındaki gerilemenin Al-
manya’nınkini geçti-
ğini, tüm bu görüntü-
nün dünya pazarın-
daki daralmayı yan-
sıttığını vurguluyor.
Üretim ve ihracat ve-
rileri, başta ABD, Av-
ro bölgesi Japonya
olmak üzere dünya-
nın en önemli ekono-
milerinin devinimleri
arasında, 1928-35 döneminde olduğu
gibi bir senkronizasyon oluştuğunu
gösteriyor.
Ekonomistler ne diyor ?
Haftanın ilginç yazılarından biri de
Business Week baş ekonomisti Mic-
hael Mandel’in 3 Ocak’ta San Fran-
sisco’da yapılan geleneksel yıllık Ame-
rican Economic Association, toplan-
tısıyla ilgili izlenimlerini içeriyordu.
Robert Mandel, Kenneth Rogof,
Edmund Phelps ve IMF Baş Ekono-
misti Olivier Blanchard gibi “ağır
topların” katıldığı toplantıda “karam-
sarlık” egemenmiş, ekonomistlerin
önerileri arasında da önemli farklılık-
lar gözleniyormuş.
Mandel hükümetin öncelikle tüke-
timi canlandırmak için yarım trilyon do-
lar dağıtmasını önerirken, Phelps tü-
ketimi körüklemenin yararlı olmaya-
cağını, federal hükümetin altyapıyı
yenileyecek iş yaratacak yatırımlara ve
vergi indirimlerine yönelmesi gerekti-
ğini savunuyormuş. Blanchard, doğ-
ru politikalar uygulanırsa seneye bu tü-
nelden çıkarız derken önümüzde bir
devlet iflasları dalgası var diyen Rogof
çok daha kötümsermiş. Tüm kötüm-
ser yaklaşımlara karşın, “konsensüs”
resesyonun bir depresyona dönüş-
meyeceği üzerinde oluşmuş. İroni şu
ki, ilk gün yaptığı konuşmada Rogof
ekonomistleri, fazla iyimser olmakla,
krizi önceden görememiş olmakla
suçlamış.
Rogof haklı. Ama bu durumun de-
ğişmesini beklemeyin. Çünkü bunla-
rın hepsi “piyasa ekonomisti” ve “göz
her şeyi görebilir ama asla kendini
göremez”. Bu ekonomistler, baktık-
ları piyasanın bir parçası, o yüzden, on-
lar için görüntünün her zaman bir
noktası “kör” kalmaya mahkûm. Ora-
da da krizin dışsal değil, kapitalizmin
kendisinin ürettiği bir olgu olduğunu
gösteren emek sermaye ilişkisinin ve
çelişkisinin dinamikleri var. Krizi ön-
ceden görebilmek için bu noktaya
bakabilmek gerekiyordu. Ancak, bu
“piyasa ekonomisinin” dışından ger-
çekleştirilebilecek bir şey.
Yine de ben bir uyarıda bulunayım,
iki gözlem çok önemli. Birincisi Intel
ve AMD’nin üretimlerindeki büyük
gerilemeler, sistemin en üretken ke-
siminin durumunu gösteriyor. İkincisi
önde gelen ekonomilerin senkroni-
zasyona girmesi krizin daha da de-
rinleşeceğinin işareti…
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
[k]rizin İkinci Aşaması…
Ekonomi çok kırılgan bir süreçten geçiyor. İşsiz-
lik büyüyor. Başta sanayi olmak üzere, üretim dü-
şüşleri tarihsel olarak görülmedik düzeylere iniyor.
Hükümet, çözümsüzlük içinde, bir kez daha, IMF’nin
kapısını çalmak zorunda kalıyor.
Bu ortamda hükümet, IMF ile görüşmelerde kul-
landığı ekonomik verileri, özellikle de bütçe bilgile-
rini, gizli tutuyor; ülkenin kamuoyuna açıklamıyor.
Bu köşede birkaç kez vurgulandı. Güvenilir eko-
nomik verilerin elde edilmesi ve açıklanması hükü-
metin birincil görevidir. Veri işini kişiler ve özel ku-
ruluşlar yapamaz. Veriler, ekonomi ile ilgili her ka-
rar alıcının, “körlükten kurtulması için” gereklidir. Ve-
rileri, özellikle de bütçe gibi, vergisi ve gideri ile tüm
toplumu bire bir ilgilendiren bir konudaki bilgileri ken-
di kamuoyundan gizlemek, demokratik ve saydam
bir hükümetin yapabileceği iş değildir. Eğer hükü-
met verileri gizliyorsa, ki gizliyor, başta siyasi parti-
ler olmak üzere, sendikaların, meslek oda ve birlik-
lerinin, işveren örgütlerinin ve basın-yayın dünyası-
nın bu duruma isyan etmesi ve hükümetin topluma
doğru bilgi verme sorumluluğunu yerine getirmesi-
ni sağlaması gerekir.
Hükümet, IMF ile yürüttüğü görüşmelerde kul-
landığı ekonomik ve toplumsal sayıları en kısa za-
manda kamuoyuna açıklamalıdır. Her gün binlerce
insanın işini ya kaybettiği ya da kaybetme korkusuyla
yaşadığı; işyerlerinin art arda kapandığı ve yoksul-
luğun kol gezdiği bir ortamda bir de verilerin üzeri-
ni kapatmak, kaldırılamayacak kadar ağır oluyor!
Öneriye gelince... Yaklaşık 2.5 ay sonra yerel se-
çimler var. Yerel seçim süreci, toplumun en ağır so-
runu olan “işsizlik” sorununa çözüm üretebilir; üret-
melidir. Bu konuda özellikle CHP’li belediye başkan
adaylarına, seçimlerden önce ve sonrasında büyük
sorumluluk ve görev düşüyor.
Seçimlerden önce yapılması gereken, yerel dü-
zeyde, yani her adayın kendi belediyesi için, bir “özel
iş bulma programı” hazırlamaktır.
Özel iş bulma programı, öncelikle, ilgili belediye-
nin yapabileceği toplumsal, kamusal işlerin bir dö-
kümünün çıkarılmasıyla yola çıkmalıdır. Küçüklü bü-
yüklü tüm belediyelerin altyapı sorunları vardır; be-
lediyelerin sorumluluk alanlarında yaşam kalitesinin
yükseltilmesi önemlidir.
Belediye başkan adayları, bu işin uzmanlarına ön
çalışma yaptırmalıdır. Bu bağlamda çevre temizli-
ğinden ağaçlandırmaya; çocuk yuvasından eğitim
kurslarına, bunlardan sağlık hizmetlerine ve huzu-
revlerine oradan kültür, sanat ve internet kullanımı
alanlarına uzanan pek çok konuda yeni hizmet alan-
ları açılmasını ya da var olanların çoğaltılmasını; bun-
ların niteliklerinin iyileştirilmesini içeren çalışmalar ya-
pabilir; yapılmalıdır.
Buradan, başkan adayları, hangi alanlarda ve kaç
kişiye iş bulunabileceğini saptar. Bu süreçte, ek ola-
rak, belediye biriminin sorunlarının daha somutlaş-
ması, bunların çözümleri için öneriler ve bu işlerde
çalışacak uzmanların ortaya çıkması, halkın ve var
olan sivil toplum kuruluşlarının, yaşadıkları beledi-
ye ile yakınlaşması da sağlanacaktır.
Seçimlerden önce yapılacak ikinci iş, iş bulma
programının maliyeti ve bunun hangi kaynaklardan
sağlanacağıdır. Belediye bütçesinden özel iş bulma
için ayrılabilecek tutar ile yaratılabilecek ek kaynaklar
saptanmalıdır.
Üçüncü olarak, açılacak yeni iş alanlarında çalı-
şacakların, “nesnel ölçütlere” göre nasıl seçileceğinin
önceden açıklık kazanması büyük önem taşıyor. İşe
almada asıl belirleyici olarak ailenin yoksulluk durumu
seçilmelidir. Bu bağlamda, ailedeki iş arayan sayı-
sı, ailenin geliri; işsiz kalınan süre ölçü alınabilir. Yok-
sullukla birlikte kadınlara ve engellilere öncelik ve-
rilebilir.
Son bir nokta daha var. Özel iş bulma programında
çalışanların, çalışma saatlerinin yarısı “eğitime” ay-
rılmalıdır. Buradaki eğitim, işe alınacak kişiyi ileride
“iş bulabilir” özelliğe kavuşturma amacını taşımalı-
dır. Program, iş ve eğitimi bir arada yürütmelidir.
Yerel yönetim kaynaklı programlı bir iş bulma uy-
gulamasının ekonominin canlanmasına yapacağı kat-
kı ve sağlayacağı toplumsal yarar da ayrıca önem-
lidir.
Yaşanmakta olan ekonomik bunalımın, kapitalist
sistemin yaşadığı en ağır ekonomik çöküntü olan
1929 Büyük Bunalımını andırdığı, doğru olarak, ya-
zılıyor. Şu nokta da biliniyor ki, o yıllarda uygulamaya
konulan özel iş bulma programlarının uygulanma-
sında yerel yönetimler kaçınılmaz olarak etkin bir bi-
çimde çalışmışlardır. Kimi Kuzey Avrupa ülkelerin-
de o tarihten kalma özel iş bulma programları gü-
nümüzde de yürürlüktedir.
Kendi halkından ekonomik verileri gizleyen bizdeki
hükümet belediyelerin özel iş bulma programları uy-
gulaması amacıyla, destek olur mu? Örneğin büt-
çenin çok değil yüzde bir-ikisi dolayında bir parayı
bu işe ayırır mı? IMF buna izin verir mi? Ancak, “İş-
sizlik yaşamsaldır ve iç ve dış gelişmelerin toz-dumanı
içinde hükümetin ‘işsizleri düşünmesi’ nasıl bekle-
nir” gibi bir soru akla gelmemelidir…
Bu sorular bir tarafa, eğer geçmiş sol kimliğinden
hâlâ bir damar taşıyorsa CHP’nin böyle bir progra-
mı seçime girdiği tüm belediyeler için, hızla oluş-
turması, kaçınılmaz bir zorunluluk sayılmalıdır. Par-
tiler bellekleriyle yaşar. 2002 seçimleri öncesinde ha-
zırladığım “İşsizliğe çözüm” konulu teknik çalışma
CHP yönetiminin elinde olmalıdır. CHP, işsizliğe çö-
züm programları yapmaya başlarsa başta iktidar par-
tisi olmak üzere diğerleri de bundan etkilenebilir. Kal-
dı ki ancak böyle yaparsa CHP daha çok sayıda be-
lediyede iktidara gelir. Böylelikle CHP için de ülke-
de iktidar, “düşlenmenin” berisine, belki gelir!
yakupkepenek06@hotmail.com
Ekonomi Servisi - İstanbul Ticaret Odasõ
(İTO) Başkanõ Murat Yalçıntaş, doğalgaz sev-
kõyatõnda yaşanan kriz dönemlerinde, tedarik ve
temininde sõkõntõ bulunmayan likit petrol gazõnõn
(LPG) önemli bir alternatif olacağõnõ kaydetti.
LPG’nin temiz, çevre dostu, depolanabilir ve ko-
lay taşõnabilir olma özellikleriyle birçok Avrupa
ülkesinde tercih edilen bir enerji kaynağõ olduğunu
söyleyen Yalçõntaş, 10 milyar dolarlõk pazar
hacmine ulaşan LPG ile kombi, ocak ve fõrõn gi-
bi cihazlarõn basit bir işlemle çalõşõr hale getiri-
lebileceğini ifade etti.
Özelleştirme ve satõşlar krizden etkilenmedi, bir yõlda 6.6 milyar dolarlõk işlem gerçekleşti
Ekonomi Servisi - Uluslararasõ denetim, ver-
gi ve danõşmanlõk şirketi PricewaterhouseCoopers
(PwC) Türkiye’nin hazõrladõğõ “Enerji Sektö-
ründe Şirket Birleşmeleri ve Satın Almaları
2008” araştõrmasõna göre, Türk enerji sektörün-
deki birleşme ve satõn alma işlemleri krize karşõn
hõz kesmedi. 2008’de gerçekleşen 19 adet birleş-
me ve satõn alma işlemi 6.6 milyar dolarla rekor
düzeye ulaştõ.
Araştõrmaya göre, 2008’de Türkiye’de elektrik,
doğalgaz ve petrol alanõnda 19 adet birleşme ve
satõn alma gerçekleşirken bu işlemlerde ortaya çõ-
kan toplam tutar son yõllardaki en yüksek seviye
olan 2007’de 1.2 milyar dolarlõk değerin 4 katõn-
dan fazla artarak 6.6 milyar dolara ulaştõ.
2008’de 1.6 milyar dolarlõk ihale bedeli ile Baş-
kent Doğalgaz ve 1.2 milyar dolarlõk ihale bede-
ki ile Başkent Elektrik Dağõtõm şirketlerinin özel-
leştirmeleri yõlõn “en büyük” işlemleri oldu.
Akaryakõt dağõtõm sektöründe ise 2008’deki en bü-
yük işlem Lukoil’in Akpet’i satõn almasõ oldu.
PwC Türkiye’nin enerji yatõrõmcõlarõ ile ger-
çekleştirdiği anket sonuçlarõnõn da yer aldõğõ
araştõrmaya göre, yerli ve yabancõ yatõrõmcõlarõn
yüzde 80’inden fazlasõ gelecek 12 ile 18 ay içe-
risinde enerji yatõrõmlarõna devam edecek.
Kâr garantili
enerji fonu
Mesafe farkõ nedeniyle Avrupa’ya doğalgazõn 3 gün içinde ulaşmasõ bekleniyor
Vanalar açılcak, Avrupa ısınacakEkonomi Servisi - Yatõrõm Fi-
nansman Menkul Değerler, yüzde 10
getiri garantili “Temiz Enerji Fo-
nu”nu 12-16 Ocak tarihleri arasõn-
da halka arz edecek. Yatõrõm Fi-
nansman’dan yapõlan yazõlõ açõkla-
mada, şirketin, kõsa vadeli piyasa dal-
galanmalarõndan uzak durarak port-
föy çeşitliliği sağlamak için kâr ga-
rantili temiz enerji fonunu oluştur-
duğu kaydedildi. Açõklamada, Tür-
kiye Sõnai Kalkõnma Bankasõ’nõn
(TSKB) “Temiz Enerji Endek-
si”ne dayanan B Tipi yüzde 10 ge-
tiri garantili fonun, eşit oranlarla
Uluslararasõ Yenilenebilir Enerji
Endeksi, Uluslararasõ Enerji Ve-
rimliliği Endeksi ve Uluslararasõ
Atõk Yönetimi Endeksi’ni içeren
bir sepet olduğu vurgulandõ.
A N K A R A
(AA) - Enerji ve
Tabii Kaynaklar
Bakanlõğõ, Tür-
kiye’nin güneş
enerjisinden
elektrik üretimi
için bir “yol haritası” hazõrladõ. Bu-
na göre, güneş potansiyelinin yatõrõma
dönüşebilmesi için ilk aşamada Yeni-
lenebilir Enerji Kanunu’nda fiyat ve
uygulanacak teknoloji yönünden dü-
zenleme yapõlacak. Daha sonra Elek-
trik İşleri Etüd İdaresi güneş potansi-
yelinin değerlendirilmesine yönelik
yönetmelik hazõrlayacak. Mevzuat alt-
yapõsõnõn tamamlanmasõnõn ardõndan
da Enerji Piyasasõ Düzenleme Kurulu
başvuru alma tarihini ve başvurularõn
nasõl değerlendirileceğini ilan edecek.
Ukrayna, gözlemcilerin gaz miktarõnõ
incelemeleri konusundaki anlaşmayõ imzalayõnca,
Avrupa’daki doğalgaz krizi ‘şimdilik’aşõldõ.
ZONGULDAK (AA) - Türkiye
Taşkömürü Kurumu (TTK) maden-
lerinde 1955-2008 yõllarõndaki iş
kazalarõnda 2 bin 682 işçi öldü, 323
bin 809 işçi yaralandõ.
TTK’ye bağlõ müessese mü-
dürlüklerinden Kozlu, Armutçuk,
Amasra, Karadon ve Üzülmez
kömür ocaklarõnda göçük, grizu
ve kömür patlamasõ, karbonmo-
noksit zehirlenmeleri, metan ga-
zõ ve karbondioksit boğulmalarõ gi-
bi kazalar sonucu her yõl çok sayõda
işçi hayatõnõ kaybediyor ve yarala-
nõyor. TTK’de 1955-2008 döne-
mindeki kazalarda en az ölüm 3 iş-
çi ile 2006’da, en fazla ölüm de gri-
zu faciasõnõn yanõ sõra diğer kazalarla
birlikte 277 işçinin yaşamõnõ yitirdiği
1992’de yaşandõ. Kurumdaki kaza-
larda en fazla yaralanma 9 bin 592
kişi ile 1966’da, en az ise 1672 kişi
ile 2006’da meydana geldi. TTK Ge-
nel Müdürü Rıfat Dağdelen, son yõl-
larda ocaklara yönelik yatõrõmlar
ve alõnan önlemler sayesinde kö-
mür ocaklarõnda meydana gelen
kazalarda önemli oranda
azalma olduğunu söy-
ledi. Dağdelen,
“Yerin met-
relerce altın-
da zor jeolojik
yapı içerisinde
üretim yapan
maden işçilerini
her türlü olumsuzluklan
korumak ve kaza riskle-
rini en aza indirmek için
projeler geliştirmeye de gay-
ret ediyoruz” dedi.
Ekonomi Servisi - Avru-
pa’yõ soğuktan donduran do-
ğalgaz krizinde düğüm çö-
züldü. Rusya ve AB’nin ar-
dõndan Ukrayna da doğalga-
zõn transit geçişinin kontrolü
konusundaki protokolü im-
zalayõnca, anlaşma sağlandõ.
Ancak doğalgazõn Avrupa’ya
gitmesinin önü açõlsa da, 3’lü
anlaşma, Rusya ve Ukrayna
arasõndaki fiyat anlaşmazlõ-
ğõndan kaynaklanan soruna
çözüm getirmiyor. Rus Gazp-
rom Başkanõ Aleksiy Miller,
Rusya’nõn gönderdiği gaz ile
Ukrayna’nõn Avrupa’ya gön-
dereceği gazõ izlemekle yü-
kümlü Avrupalõ gözlemcile-
rin bölgeye gitmesi halinde
Ukrayna üzerinden yeniden
gaz gönderebileceklerini açõk-
lamõştõ. Gözlemcilerin böl-
geye gitmesi ve inceleme
yapmasõnõn yolunu açan pro-
tokolü Rusya ve AB’nin ar-
dõndan Ukrayna’da imzala-
yõnca, kriz aşõldõ. AB Dönem
Başkanõ Çek Cumhuriyeti
Başbakanõ Mirek Topola-
nek, Rus doğalgazõnõn mesafe
farkõ nedeniyle 3 gün sonra
AB’ye ulaşmasõnõ bekledik-
lerini söyledi.
Madenler binlerce can aldõ
Kömür ocaklarõnda 1955-2008
arasõnda yaşanan iş kazalarõnda 2 bin
682 işçi hayatõnõ kaybetti 323 bin 809
işçi de yaralandõ.
İTO: LPG doğalgaza
alternatif olabilir
Güneş için
yol haritasõ
PwC’nin araştõrmasõna göre 19 adet
birleşme va satõn alma işlemi için harcanan
para 2007’ye göre dörde katlandõ.
Enerjiyi de birer birer sattõk
Doğalgaz krizinin çözülmesinin ardından AB Dönem Başkanı Topolanek (sol-
da) ile Ukrayna Başbakanı Tiymoşhenko birbirlerini kutladılar. (AP)