21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 12 OCAK 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Veri Gizleme ve Bir Öneri Aralık ayının son yazısında, “2008’de mali piyasaları vuran krizin giderek tüm ekonomiyi etkilemeye başladığı, 2009’a bu sürecin damgasını vuraca- ğı üzerinde bir mutabakatın oluşmaya başladığına” dikkat çekmiştim. Geçen hafta medyada tartışılan ekonomik ve- riler, krizin mali aşamasını geride bıra- karak “reel ekonomiyi” (üretimi ve is- tihdamı) vurmaya, toplumsal etkilerini gerçekten hissettirmeye başlayacağı ikinci aşamasına girdiğini gösteriyordu. [k]riz üzerine bir açıklama Krizi iki düzeyde düşündüğüm için başlıkta krizi küçük harfle yazdım. Birincisi “yapısal [k]riz”, öbürü “kon- jonktürel [k]riz”. Yapısal kavramını, 1970’lerin başında ortaya çıkmaya başlayan ve ertelendikçe büyüyerek, dünya ekonomisinde yaygınlaşarak gelen bir aşırı üretim/eksik tüketim (bu ikisini bir madalyonun iki yüzü, ser- mayenin artık değer üretme, kâr ger- çekleştirme kapasitesindeki gerileme eğilimin kendini dayatmasının sonucu) sorunun bir türlü aşılamamasına atıf- la kullanıyorum. Konjonktürel kavramını da her erteleme modeli tükendiğinde, aşırı üretim/eksik tüketim eğilimi ken- dini dayatırken yaşanan “sarsıntıla- ra”/çöküşlere atıfla kullanıyorum. [k]ri- zin ikinci aşaması derken bu kon- jonktürel düzeye gönderme yaptığım için krizi küçük harfle yazdım. Marx da “aşırı üretim dönemlerinde spekülasyon düzenli olarak oluşur. Spekülasyon aşırı üretim sorununda, geçici piyasa olanakları sağlayarak bir rahatlama yaratırsa da tam da bu ne- denle krizin patlak verme sürecine katılır ve patlamanın şiddetini arttırır. Kriz, önce spekülasyon alanında baş- lar; ondan sonra üretimi vurur. Yüzeysel bir gözlemciye krizin nedeni, aşırı üre- tim değil, aşırı spekülasyon olarak gö- rünür; halbuki bu aşırı üretimin yalnız- ca bir semptomudur” (The Revolutions of 1848, New York Vintage, 1974, sf. 285) saptamasını yaparken tam da bu noktaya dikkat çeker. Kapital’in I. cil- dinde de Marx, “parasal krizin her kri- zin bir aşaması olduğunu ve krizin öz- gün biçimiyle karıştırılmaması” konu- sunda uyarır (International Publisher, 1967 sf. 138). Geçen hafta basında, 2009 yılıyla birlikte krizin, reel ekonomiyi etkile- meye başlayacağı bir aşamaya girdi- ğini vurgulayan çok sayıda yoruma rastladım. Örneğin, Euro Analysis’den, Satyajit Das, yaşananları bir savaşa benzeterek “2008 yılı şok ve dehşet yılıydı. 2009 yılı, acımasız ve kanlı bir siper savaşına benzeyecek” diyordu. Hafta boyunca gelme- ye başlayan tüketim, üretim, istihdam verile- ri de bu yorumları des- tekler yöndeydi. ‘Çöküş’, 1947’den bu yana, 300 yıldır ilk kez… Geçen hafta, basında bu alt başlıktaki söz- cüklere de sıkça rastla- nıyordu: ABD’de “emek piyasası çöküyor” (Blo- omberg), “işten çıkart- malarda, 1947’den bu yana en büyük artış” (Market Watch). “Sanayi üretimi her yerde birden çöküyor”(Merrill Lynch), “Dünyada sanayi üretimi her yerde tökezledi” (Wall Street Journal). Dünya mikroçip piyasasının yüzde 80’ini kontrol eden Intel ve geri kalanı- nı üreten AMD’nin satışları yüzde 35 düştü (Financial Times), “ABD’ de işsizlik 1945’ten bu yana en yüksek düzeye ulaştı”, İngiltere Merkez Bankası faiz- leri, 1694’te kurulduğundan bu yana, en düşük düzeye indirdi. JP Morgan’ın küresel imalat sana- yisi performansını ölçen PMI (satın al- ma müdürleri endeksi) rekor düzeyde gerileyerek 33.2’ye indi (50’nin altı da- ralma anlamına geliyor). Bu küresel imalat sanayisi üretiminde gözlenen yüzde15’lik gerilemeyle uyumluydu. Aralık ayında ABD imalat sanayisini iz- leyen fabrika siparişleri endeksi bek- lenenin çok altında gerçekleşerek 32.4’e düştü. Avro bölgesine gelince, The Daily Telegraph’ın ekonomi editörü daralma hızının 1930’lar düzeyini yakaladığına dikkat çekiyordu. “Büyük Depresyon” sırasında bugünkü Avro bölgesi bü- yüme hızı, 1930-31-32 yıllarında sıra- sıyla, yüzde eksi 3, yüzde eksi 5 ve yüzde eksi 4 olmuş. Gerçekten de Av- ro bölgesinde imalat sanayisi üretimi aralık ayında, bir önceki döneme gö- re yıllık yüzde 12 düşerken bu oran Al- manya’da yüzde 32.7, Fransa’da yüz- de 34.9, İspanya’da yüzde 28.5 olarak gerçekleşmiş. Japonya’da sanayi üre- timi kasım ayında yüzde 8 gerilemiş- ti (derleyen, RGE Monitor, 09/01/09). İngiltere’de de kasıma kadarki 9 ayda imalat sanayisi üretimi yüzde 7.8 düş- tü (Dow Jones Newswire, 09/01). Bu gerilemeler dünya ticaretine de yansıyor. Avro bölgesinin lokomotifi Al- manya’nın ihracatı kasımda bir önce- ki aya göre yüzde 10’dan fazla geri- lemiş (Financial Times Deutscheland, 09/01) Council On Foreign Relations ekonomistlerinden Brad Setser’de “Asya’dan daha kötü haberler” başlıklı yorumunda, Tayvan’ın yıllık ihracatının yüzde 40 gerilediğine işaret ediyor, gerile- menin Çin elektronik pazarındaki daralma- dan kaynaklandığını yazıyordu. Güney Ko- re’nin ihracatı da ara- lık ayında yıllık yüzde 17 düşmüş. Setser, Japonya’nın ihraca- tındaki gerilemenin Al- manya’nınkini geçti- ğini, tüm bu görüntü- nün dünya pazarın- daki daralmayı yan- sıttığını vurguluyor. Üretim ve ihracat ve- rileri, başta ABD, Av- ro bölgesi Japonya olmak üzere dünya- nın en önemli ekono- milerinin devinimleri arasında, 1928-35 döneminde olduğu gibi bir senkronizasyon oluştuğunu gösteriyor. Ekonomistler ne diyor ? Haftanın ilginç yazılarından biri de Business Week baş ekonomisti Mic- hael Mandel’in 3 Ocak’ta San Fran- sisco’da yapılan geleneksel yıllık Ame- rican Economic Association, toplan- tısıyla ilgili izlenimlerini içeriyordu. Robert Mandel, Kenneth Rogof, Edmund Phelps ve IMF Baş Ekono- misti Olivier Blanchard gibi “ağır topların” katıldığı toplantıda “karam- sarlık” egemenmiş, ekonomistlerin önerileri arasında da önemli farklılık- lar gözleniyormuş. Mandel hükümetin öncelikle tüke- timi canlandırmak için yarım trilyon do- lar dağıtmasını önerirken, Phelps tü- ketimi körüklemenin yararlı olmaya- cağını, federal hükümetin altyapıyı yenileyecek iş yaratacak yatırımlara ve vergi indirimlerine yönelmesi gerekti- ğini savunuyormuş. Blanchard, doğ- ru politikalar uygulanırsa seneye bu tü- nelden çıkarız derken önümüzde bir devlet iflasları dalgası var diyen Rogof çok daha kötümsermiş. Tüm kötüm- ser yaklaşımlara karşın, “konsensüs” resesyonun bir depresyona dönüş- meyeceği üzerinde oluşmuş. İroni şu ki, ilk gün yaptığı konuşmada Rogof ekonomistleri, fazla iyimser olmakla, krizi önceden görememiş olmakla suçlamış. Rogof haklı. Ama bu durumun de- ğişmesini beklemeyin. Çünkü bunla- rın hepsi “piyasa ekonomisti” ve “göz her şeyi görebilir ama asla kendini göremez”. Bu ekonomistler, baktık- ları piyasanın bir parçası, o yüzden, on- lar için görüntünün her zaman bir noktası “kör” kalmaya mahkûm. Ora- da da krizin dışsal değil, kapitalizmin kendisinin ürettiği bir olgu olduğunu gösteren emek sermaye ilişkisinin ve çelişkisinin dinamikleri var. Krizi ön- ceden görebilmek için bu noktaya bakabilmek gerekiyordu. Ancak, bu “piyasa ekonomisinin” dışından ger- çekleştirilebilecek bir şey. Yine de ben bir uyarıda bulunayım, iki gözlem çok önemli. Birincisi Intel ve AMD’nin üretimlerindeki büyük gerilemeler, sistemin en üretken ke- siminin durumunu gösteriyor. İkincisi önde gelen ekonomilerin senkroni- zasyona girmesi krizin daha da de- rinleşeceğinin işareti… DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com [k]rizin İkinci Aşaması… Ekonomi çok kırılgan bir süreçten geçiyor. İşsiz- lik büyüyor. Başta sanayi olmak üzere, üretim dü- şüşleri tarihsel olarak görülmedik düzeylere iniyor. Hükümet, çözümsüzlük içinde, bir kez daha, IMF’nin kapısını çalmak zorunda kalıyor. Bu ortamda hükümet, IMF ile görüşmelerde kul- landığı ekonomik verileri, özellikle de bütçe bilgile- rini, gizli tutuyor; ülkenin kamuoyuna açıklamıyor. Bu köşede birkaç kez vurgulandı. Güvenilir eko- nomik verilerin elde edilmesi ve açıklanması hükü- metin birincil görevidir. Veri işini kişiler ve özel ku- ruluşlar yapamaz. Veriler, ekonomi ile ilgili her ka- rar alıcının, “körlükten kurtulması için” gereklidir. Ve- rileri, özellikle de bütçe gibi, vergisi ve gideri ile tüm toplumu bire bir ilgilendiren bir konudaki bilgileri ken- di kamuoyundan gizlemek, demokratik ve saydam bir hükümetin yapabileceği iş değildir. Eğer hükü- met verileri gizliyorsa, ki gizliyor, başta siyasi parti- ler olmak üzere, sendikaların, meslek oda ve birlik- lerinin, işveren örgütlerinin ve basın-yayın dünyası- nın bu duruma isyan etmesi ve hükümetin topluma doğru bilgi verme sorumluluğunu yerine getirmesi- ni sağlaması gerekir. Hükümet, IMF ile yürüttüğü görüşmelerde kul- landığı ekonomik ve toplumsal sayıları en kısa za- manda kamuoyuna açıklamalıdır. Her gün binlerce insanın işini ya kaybettiği ya da kaybetme korkusuyla yaşadığı; işyerlerinin art arda kapandığı ve yoksul- luğun kol gezdiği bir ortamda bir de verilerin üzeri- ni kapatmak, kaldırılamayacak kadar ağır oluyor! Öneriye gelince... Yaklaşık 2.5 ay sonra yerel se- çimler var. Yerel seçim süreci, toplumun en ağır so- runu olan “işsizlik” sorununa çözüm üretebilir; üret- melidir. Bu konuda özellikle CHP’li belediye başkan adaylarına, seçimlerden önce ve sonrasında büyük sorumluluk ve görev düşüyor. Seçimlerden önce yapılması gereken, yerel dü- zeyde, yani her adayın kendi belediyesi için, bir “özel iş bulma programı” hazırlamaktır. Özel iş bulma programı, öncelikle, ilgili belediye- nin yapabileceği toplumsal, kamusal işlerin bir dö- kümünün çıkarılmasıyla yola çıkmalıdır. Küçüklü bü- yüklü tüm belediyelerin altyapı sorunları vardır; be- lediyelerin sorumluluk alanlarında yaşam kalitesinin yükseltilmesi önemlidir. Belediye başkan adayları, bu işin uzmanlarına ön çalışma yaptırmalıdır. Bu bağlamda çevre temizli- ğinden ağaçlandırmaya; çocuk yuvasından eğitim kurslarına, bunlardan sağlık hizmetlerine ve huzu- revlerine oradan kültür, sanat ve internet kullanımı alanlarına uzanan pek çok konuda yeni hizmet alan- ları açılmasını ya da var olanların çoğaltılmasını; bun- ların niteliklerinin iyileştirilmesini içeren çalışmalar ya- pabilir; yapılmalıdır. Buradan, başkan adayları, hangi alanlarda ve kaç kişiye iş bulunabileceğini saptar. Bu süreçte, ek ola- rak, belediye biriminin sorunlarının daha somutlaş- ması, bunların çözümleri için öneriler ve bu işlerde çalışacak uzmanların ortaya çıkması, halkın ve var olan sivil toplum kuruluşlarının, yaşadıkları beledi- ye ile yakınlaşması da sağlanacaktır. Seçimlerden önce yapılacak ikinci iş, iş bulma programının maliyeti ve bunun hangi kaynaklardan sağlanacağıdır. Belediye bütçesinden özel iş bulma için ayrılabilecek tutar ile yaratılabilecek ek kaynaklar saptanmalıdır. Üçüncü olarak, açılacak yeni iş alanlarında çalı- şacakların, “nesnel ölçütlere” göre nasıl seçileceğinin önceden açıklık kazanması büyük önem taşıyor. İşe almada asıl belirleyici olarak ailenin yoksulluk durumu seçilmelidir. Bu bağlamda, ailedeki iş arayan sayı- sı, ailenin geliri; işsiz kalınan süre ölçü alınabilir. Yok- sullukla birlikte kadınlara ve engellilere öncelik ve- rilebilir. Son bir nokta daha var. Özel iş bulma programında çalışanların, çalışma saatlerinin yarısı “eğitime” ay- rılmalıdır. Buradaki eğitim, işe alınacak kişiyi ileride “iş bulabilir” özelliğe kavuşturma amacını taşımalı- dır. Program, iş ve eğitimi bir arada yürütmelidir. Yerel yönetim kaynaklı programlı bir iş bulma uy- gulamasının ekonominin canlanmasına yapacağı kat- kı ve sağlayacağı toplumsal yarar da ayrıca önem- lidir. Yaşanmakta olan ekonomik bunalımın, kapitalist sistemin yaşadığı en ağır ekonomik çöküntü olan 1929 Büyük Bunalımını andırdığı, doğru olarak, ya- zılıyor. Şu nokta da biliniyor ki, o yıllarda uygulamaya konulan özel iş bulma programlarının uygulanma- sında yerel yönetimler kaçınılmaz olarak etkin bir bi- çimde çalışmışlardır. Kimi Kuzey Avrupa ülkelerin- de o tarihten kalma özel iş bulma programları gü- nümüzde de yürürlüktedir. Kendi halkından ekonomik verileri gizleyen bizdeki hükümet belediyelerin özel iş bulma programları uy- gulaması amacıyla, destek olur mu? Örneğin büt- çenin çok değil yüzde bir-ikisi dolayında bir parayı bu işe ayırır mı? IMF buna izin verir mi? Ancak, “İş- sizlik yaşamsaldır ve iç ve dış gelişmelerin toz-dumanı içinde hükümetin ‘işsizleri düşünmesi’ nasıl bekle- nir” gibi bir soru akla gelmemelidir… Bu sorular bir tarafa, eğer geçmiş sol kimliğinden hâlâ bir damar taşıyorsa CHP’nin böyle bir progra- mı seçime girdiği tüm belediyeler için, hızla oluş- turması, kaçınılmaz bir zorunluluk sayılmalıdır. Par- tiler bellekleriyle yaşar. 2002 seçimleri öncesinde ha- zırladığım “İşsizliğe çözüm” konulu teknik çalışma CHP yönetiminin elinde olmalıdır. CHP, işsizliğe çö- züm programları yapmaya başlarsa başta iktidar par- tisi olmak üzere diğerleri de bundan etkilenebilir. Kal- dı ki ancak böyle yaparsa CHP daha çok sayıda be- lediyede iktidara gelir. Böylelikle CHP için de ülke- de iktidar, “düşlenmenin” berisine, belki gelir! [email protected] Ekonomi Servisi - İstanbul Ticaret Odasõ (İTO) Başkanõ Murat Yalçıntaş, doğalgaz sev- kõyatõnda yaşanan kriz dönemlerinde, tedarik ve temininde sõkõntõ bulunmayan likit petrol gazõnõn (LPG) önemli bir alternatif olacağõnõ kaydetti. LPG’nin temiz, çevre dostu, depolanabilir ve ko- lay taşõnabilir olma özellikleriyle birçok Avrupa ülkesinde tercih edilen bir enerji kaynağõ olduğunu söyleyen Yalçõntaş, 10 milyar dolarlõk pazar hacmine ulaşan LPG ile kombi, ocak ve fõrõn gi- bi cihazlarõn basit bir işlemle çalõşõr hale getiri- lebileceğini ifade etti. Özelleştirme ve satõşlar krizden etkilenmedi, bir yõlda 6.6 milyar dolarlõk işlem gerçekleşti Ekonomi Servisi - Uluslararasõ denetim, ver- gi ve danõşmanlõk şirketi PricewaterhouseCoopers (PwC) Türkiye’nin hazõrladõğõ “Enerji Sektö- ründe Şirket Birleşmeleri ve Satın Almaları 2008” araştõrmasõna göre, Türk enerji sektörün- deki birleşme ve satõn alma işlemleri krize karşõn hõz kesmedi. 2008’de gerçekleşen 19 adet birleş- me ve satõn alma işlemi 6.6 milyar dolarla rekor düzeye ulaştõ. Araştõrmaya göre, 2008’de Türkiye’de elektrik, doğalgaz ve petrol alanõnda 19 adet birleşme ve satõn alma gerçekleşirken bu işlemlerde ortaya çõ- kan toplam tutar son yõllardaki en yüksek seviye olan 2007’de 1.2 milyar dolarlõk değerin 4 katõn- dan fazla artarak 6.6 milyar dolara ulaştõ. 2008’de 1.6 milyar dolarlõk ihale bedeli ile Baş- kent Doğalgaz ve 1.2 milyar dolarlõk ihale bede- ki ile Başkent Elektrik Dağõtõm şirketlerinin özel- leştirmeleri yõlõn “en büyük” işlemleri oldu. Akaryakõt dağõtõm sektöründe ise 2008’deki en bü- yük işlem Lukoil’in Akpet’i satõn almasõ oldu. PwC Türkiye’nin enerji yatõrõmcõlarõ ile ger- çekleştirdiği anket sonuçlarõnõn da yer aldõğõ araştõrmaya göre, yerli ve yabancõ yatõrõmcõlarõn yüzde 80’inden fazlasõ gelecek 12 ile 18 ay içe- risinde enerji yatõrõmlarõna devam edecek. Kâr garantili enerji fonu Mesafe farkõ nedeniyle Avrupa’ya doğalgazõn 3 gün içinde ulaşmasõ bekleniyor Vanalar açılcak, Avrupa ısınacakEkonomi Servisi - Yatõrõm Fi- nansman Menkul Değerler, yüzde 10 getiri garantili “Temiz Enerji Fo- nu”nu 12-16 Ocak tarihleri arasõn- da halka arz edecek. Yatõrõm Fi- nansman’dan yapõlan yazõlõ açõkla- mada, şirketin, kõsa vadeli piyasa dal- galanmalarõndan uzak durarak port- föy çeşitliliği sağlamak için kâr ga- rantili temiz enerji fonunu oluştur- duğu kaydedildi. Açõklamada, Tür- kiye Sõnai Kalkõnma Bankasõ’nõn (TSKB) “Temiz Enerji Endek- si”ne dayanan B Tipi yüzde 10 ge- tiri garantili fonun, eşit oranlarla Uluslararasõ Yenilenebilir Enerji Endeksi, Uluslararasõ Enerji Ve- rimliliği Endeksi ve Uluslararasõ Atõk Yönetimi Endeksi’ni içeren bir sepet olduğu vurgulandõ. A N K A R A (AA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlõğõ, Tür- kiye’nin güneş enerjisinden elektrik üretimi için bir “yol haritası” hazõrladõ. Bu- na göre, güneş potansiyelinin yatõrõma dönüşebilmesi için ilk aşamada Yeni- lenebilir Enerji Kanunu’nda fiyat ve uygulanacak teknoloji yönünden dü- zenleme yapõlacak. Daha sonra Elek- trik İşleri Etüd İdaresi güneş potansi- yelinin değerlendirilmesine yönelik yönetmelik hazõrlayacak. Mevzuat alt- yapõsõnõn tamamlanmasõnõn ardõndan da Enerji Piyasasõ Düzenleme Kurulu başvuru alma tarihini ve başvurularõn nasõl değerlendirileceğini ilan edecek. Ukrayna, gözlemcilerin gaz miktarõnõ incelemeleri konusundaki anlaşmayõ imzalayõnca, Avrupa’daki doğalgaz krizi ‘şimdilik’aşõldõ. ZONGULDAK (AA) - Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) maden- lerinde 1955-2008 yõllarõndaki iş kazalarõnda 2 bin 682 işçi öldü, 323 bin 809 işçi yaralandõ. TTK’ye bağlõ müessese mü- dürlüklerinden Kozlu, Armutçuk, Amasra, Karadon ve Üzülmez kömür ocaklarõnda göçük, grizu ve kömür patlamasõ, karbonmo- noksit zehirlenmeleri, metan ga- zõ ve karbondioksit boğulmalarõ gi- bi kazalar sonucu her yõl çok sayõda işçi hayatõnõ kaybediyor ve yarala- nõyor. TTK’de 1955-2008 döne- mindeki kazalarda en az ölüm 3 iş- çi ile 2006’da, en fazla ölüm de gri- zu faciasõnõn yanõ sõra diğer kazalarla birlikte 277 işçinin yaşamõnõ yitirdiği 1992’de yaşandõ. Kurumdaki kaza- larda en fazla yaralanma 9 bin 592 kişi ile 1966’da, en az ise 1672 kişi ile 2006’da meydana geldi. TTK Ge- nel Müdürü Rıfat Dağdelen, son yõl- larda ocaklara yönelik yatõrõmlar ve alõnan önlemler sayesinde kö- mür ocaklarõnda meydana gelen kazalarda önemli oranda azalma olduğunu söy- ledi. Dağdelen, “Yerin met- relerce altın- da zor jeolojik yapı içerisinde üretim yapan maden işçilerini her türlü olumsuzluklan korumak ve kaza riskle- rini en aza indirmek için projeler geliştirmeye de gay- ret ediyoruz” dedi. Ekonomi Servisi - Avru- pa’yõ soğuktan donduran do- ğalgaz krizinde düğüm çö- züldü. Rusya ve AB’nin ar- dõndan Ukrayna da doğalga- zõn transit geçişinin kontrolü konusundaki protokolü im- zalayõnca, anlaşma sağlandõ. Ancak doğalgazõn Avrupa’ya gitmesinin önü açõlsa da, 3’lü anlaşma, Rusya ve Ukrayna arasõndaki fiyat anlaşmazlõ- ğõndan kaynaklanan soruna çözüm getirmiyor. Rus Gazp- rom Başkanõ Aleksiy Miller, Rusya’nõn gönderdiği gaz ile Ukrayna’nõn Avrupa’ya gön- dereceği gazõ izlemekle yü- kümlü Avrupalõ gözlemcile- rin bölgeye gitmesi halinde Ukrayna üzerinden yeniden gaz gönderebileceklerini açõk- lamõştõ. Gözlemcilerin böl- geye gitmesi ve inceleme yapmasõnõn yolunu açan pro- tokolü Rusya ve AB’nin ar- dõndan Ukrayna’da imzala- yõnca, kriz aşõldõ. AB Dönem Başkanõ Çek Cumhuriyeti Başbakanõ Mirek Topola- nek, Rus doğalgazõnõn mesafe farkõ nedeniyle 3 gün sonra AB’ye ulaşmasõnõ bekledik- lerini söyledi. Madenler binlerce can aldõ Kömür ocaklarõnda 1955-2008 arasõnda yaşanan iş kazalarõnda 2 bin 682 işçi hayatõnõ kaybetti 323 bin 809 işçi de yaralandõ. İTO: LPG doğalgaza alternatif olabilir Güneş için yol haritasõ PwC’nin araştõrmasõna göre 19 adet birleşme va satõn alma işlemi için harcanan para 2007’ye göre dörde katlandõ. Enerjiyi de birer birer sattõk Doğalgaz krizinin çözülmesinin ardından AB Dönem Başkanı Topolanek (sol- da) ile Ukrayna Başbakanı Tiymoşhenko birbirlerini kutladılar. (AP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle