03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 2008 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Savruk Türkiye DİYELİM Kİ, ciddi bir ihbar aldınız ve konuk devlet başkanına karşı suikast olasılığı çok güç- lü. Bu durumda havalimanından Çırağan Sarayı’na kadarki bütün yolları kesip on küsur milyon nü- fuslu koca kentin ulaşımını altüst mü ederseniz, yoksa konuğunuzu bir helikoptere bindirip otelin geniş bahçesindeki elverişli yere mi indirirsiniz? “Olur mu?” derseniz, yanıt “Pekâlâ olur” olacak- tır. Çünkü geçmişte defalarca önemli konuklar böyle taşınmıştır. Hatta Sayın Demirel’in cum- hurbaşkanlığı zamanında özellikle tercih edilen de buydu. Peki, şimdi niçin böyle bir karar alınamıyor? Devletin karar mekanizmaları felç mi olmuştur? Yoksa, konuğu etkilemek ve kendi halkınızı pe- rişan etmek uğruna ona ne denli önem verdiğinizi kendisine göstermek mi istemişsinizdir? Oysa onun böyle şeyleri pek önemsemediği, tam ter- sine her şeyde kalenderliği düstur edindiği hep bi- linmektedir. Ayrıntı, ama şaşkınlıklar yüzünden devletin düştüğü durumları gösterdiği için önemli. Tutarsızlık, kararsızlık ve yalpalanma artık istisna olmaktan çıkmış, kurallaşmıştır. Her gün, başıbozukluğun, daha doğrusu uya- rılara aldırış etmeyen dikbaşlı fütursuzluğun ye- ni bir örneği çıkıyor karşımıza. Ülkenin en yüksek mahkemesi neredeyse oy- birliğiyle bir siyasal partiyi laikliğe karşı eylemle- rin odağı olmakla suçluyor; Başbakan yargıya meydan okurcasına, “Hayır, odak değiliz” diyor. Cumhurbaşkanı yabancı gazeteciye demeç verirken, “Dünya siyaseti çok kutuplu olmalıdır” di- yor; ama yapışıp kaldığı kutuplardan biri isteme- diği için ülkesinin doğalgaz gereksinimini en el- verişli koşullarla kapı komşusundan karşılamaya olanak verecek anlaşmayı imzalamaktan kaçını- yor. Büyük Millet Meclisi bütün siyasal partilerin ka- tılımıyla “Kıbrıs’ta iki devletli çözümden başkası ka- bul edilemez” diye karar almış, kurulması ve yaşatılması için Türkiye’nin her şeyi göze aldığı KKTC’nin başına geçen biri güneydeki benzeriy- le kol kola girmiş, “tek devlet, tek egemenlik” slo- ganıyla Anadolu’dan kopup AB’ye girmenin yo- lunu ararken Ankara’daki bütün sistem seyirci. Böyle devlet olmaz. Örnekler çoğalınca halktaki kırgınlık da artıyor. Türkiye Cumhuriyeti, git- gide, yalnız dıştaki dost düşman bütün devletle- rin önünde değil, kendi vatandaşlarının gözünde de saygınlığını yitirmekte. Başbakan Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü korumaktan söz ederken Rus- ya’nın Dışişleri Bakanı, “Komşunuzun toprak bü- tünlüğünü unutun!” derse ve dünya ajansları bu- nu tekrarlarsa yetmiş milyon insanımızın yüzü kı- zarmaz mı? [email protected] C umhuriyet’in 4 Ağustos Pa- zartesi günkü başyazõsõ “İs- lamcı Derin Devlete Doğ- ru...” başlõğõnõ taşõyordu. Baş- yazõda geçmişte Doğu - Batõ bloklarõna dayanan dünya dengelerinde, Türkiye’nin Sovyetler’e karşõ “ileri kara- kol” niteliğinde görüldüğü, “antikomünist” siyasetin devlet yapõsõnda ağõrlõk kazan- masõnõn doğal sayõldõğõ, Doğu - Batõ ikile- mi soru işaretlerinin gündeme çõktõğõ, bir Amerikan dergisinde yayõmlanan haritadan Anadolu’nun parçalanmõş görüntüsünün yansõdõğõ belirtiliyor ve: Çok yinelenen bir tasarõma göre Batõ, Tür- kiye’ye, ne olduğu belirsiz bir “İslam de- mokrasisi”ni yakõştõrmaktadõr. * “Avrupa Birliği’nde ülkemize dönük “özel ortaklık” statüsü, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) denk düş- mektedir. * Tam bu sürecin hızlandığı zamanla- ma içinde ortaya çıkan ya da çıkarılan Ergenekon soruşturmasının boyutları ve amaçları ise dikkate değer...” denili- yordu. Bu başyazõya Milliyet’te Taha Akyol, “Komplo Teorisi”, “Ilımlı İslam Sap- lantısı” başlõğõnõ taşõyan yazõlarla hemen karşõ çõkõverdi. (7 ve 8 Ağustos 2008). Bir köşe yazõsõndaki böylesi fikrin fazlaca önemi olmasa bile bu düşünceyi paylaşõp körükleyenlerin giderek fazlalaşmasõ ne- deniyle bu konu üzerinde durmak gerek- sinmesi vardõ. Sayõn Akyol’a göre bu iddialar tipik “komplo teorisi” örnekleridir. “Ilımlı İs- lam komplosu” karmaşõk reel siyasi ve stra- tejik süreçlere etiket gibi yapõştõrõlõyor. Aynõ yazõda Akyol, Hürriyet’te Özdemir İnce’nin õlõmlõ İslam’õn Türkiye’de “Or- duyu, solu ve CHP’yi iğdiş etmektir” bi- çimdeki yargõsõna da karşõ çõkõyor. Akyol’un yanõtõndaki temel noktalar şöy- ledir: 1. Bu iddialar tipik komplo teorisi ör- nekleridir. Olgulara, bilimsel ya da akade- mik araştõrmalara dayanmõyor. 2. Evet Batõ’da “ılımlı İslam” terimi sõk- ça kullanõlõyor. Ama amaçlarõ “şeriatı ılımlı uygulayan bir Türkiye devleti” de- ğildir! Tam tersine, Pakistan ve Arap ül- keleri gibi toplumlarda siyasallaşmaktan ve taassuptan uzaklaşmõş, laik hukuku be- nimsemiş õlõmlõ bir din anlayõşõnõn gelişmesi için laik ve demokratik eğilimleri destek- lemektir! Komplo ve gerçek Bu yanõtlara dayanarak öncelikle belirt- meliyiz ki, Akyol’un da kabul ettiği gibi, ABD’de federal hükümete raporlar hazõr- lamakla ünlü olan Rand kuruluşunun ya- yõmladõğõ bir “Ilımlı İslam Projesi” var- dõr. Batõlõ yetkililer “ılımlı İslam”dan her vesile ile söz etmektedirler. Bu söylemi sa- ğõr sultan bile duyduğuna göre, karşõmõzda bir “komplo teorisi” değil “reel politics” (reel politika) vardõr. Kaldõ ki, Cumhuriyet’in başyazõsõnda Akyol’un işaret ettiği gibi “şeriatı ılımlı uy- gulayan bir Türkiye devleti” tanõmõ ya- põlmõyor; onun yerine, “ne olduğu belirsiz bir İslam demokrasisi” modeli üzerinde duruluyor. Bir başka önemli nokta da, Türkiye’nin; Pakistan, Arap ülkeleri gibi toplumlarda si- yasallaşmaktan ve taassuptan uzaklaşmõş bir model yaratmak için “ılımlı İslam” mode- line ağõrlõk vermesinin çõkar bir yol olma- dõğõnõ belirtmek gerekir. Çünkü feodal ekonomik yapõlarõn ve dine dayalõ tarikat yapõlarõnõn egemen olduğu toplumlarda demokrasiyi kurmak olanaksõzdõr. Böylesi olanaksõz bir proje için Türkle- rin en az 100 yõldõr uğraş ve mücadele ver- dikleri demokrasi hareketi saptõrõlmamalõ- dõr. Türkiye Arap ülkelerinde demokrasinin ve demokratik eğilimlerin gelişmesini des- teklemek ya da kurmak görevi ile yüküm- lü değildir. Türkiye õlõmlõ İslam modeliyle demok- rasiyi saptõrmakla değil de, laik ilkelere da- yalõ kendi demokrasisini sağlamlaştõrõrsa asõl o zaman tüm Ortadoğu’ya gerçek model olur. Bu girişten sonra tekrar sayõn Akyol’un yazõsõna dönelim ve õlõmlõ İslam konusu ne zaman gündeme geldi ona bakalõm. Veri- leri, belgeleri, gelişmeleri kõsaca özetleye- lim: Ilõmlõ İslam kuramõnõn temelinde Rand kuruluşu tarafõndan “Ilımlı İslam De- mokrasisi Projesi” adlõ çalõşma vardõr. Sa- yõn Akyol da bu raporu kabul etmekte, hat- ta rapordan alõntõ yapmaktadõr. Bu raporun yazõlmasõnda katkõda bulu- nanlar M. Abramowitz, G. Fuller, R. Holbrooke, P. Wolfowitz gibi kimisi Amerikan dõş politikasõnõn ve kimisi CIA’nõn Ortadoğu uzmanlarõdõr. Atatürk’ü Ret Bu rapor sözde “ılımlı İslam demokra- sisinin” temel referansõdõr. Bu konuda te- mel fikirler ortaya koyanlardan birisi de ün- lü sosyal bilimci Prof. Samuel Hunting- ton’dur. Huntington 1996 yõlõnõn Eylül ayõnda İs- tanbul’a geldi ve bir dizi konferans verdi, önerilerde bulundu. Huntington şunlarõ söylüyordu: 1. Liberal demokrasi, Batõ’nõn ve Hõris- tiyan kültürünün bir ürünüdür. Uzakdoğu’da (Güney Kore ve Tayvan) demokratikleş- meye Hõristiyanlar öncülük etti. Demokra- si, Batõ kültürünün etkisinde olan ülkeler- de daha kolay gelişiyor. 2. Türkiye, Avrupa ile Asya; İslam ve la- iklik arasõnda bölünmüş bir ülkedir. 3. Çoğu uygarlõk grubunun bir veya bir- kaç lider ülkesi var, İslam dünyasõnõn so- runlarõndan biri de bir lider ülkeden yoksun oluşudur. Eğer Türkiye, Batõlõ bir ülke olma õsra- rõndan vazgeçer; modernleşme ve demok- rasinin bir İslam ülkesinde de mümkün ol- duğunu göstermeye daha çok ağõrlõk verir- se, İslama büyük bir model olur. Bunun için Türkiye’nin Kemalizmi terk etmesi, İslam dünyasõna geri dönmesi ge- rekir. Rusya’nõn Lenin’i reddetmesinden da- ha şiddetli olarak Türkiye de Atatürk’ü red- detmelidir. 4. Demokrasinin mutlaka laik bir teme- le dayanmasõ gerekmez. İslam ile demok- rasi bağdaşabilmelidir. Bir sosyal bilimci olan Huntington’un önerileri ne derece çarpõcõ değil mi? Ata- türk’ü reddetme önerisini daha sonra AB sözcülerinin her vesile ile tekrarladõğõnõ unutmayalõm. Huntington, “demokrasi- nin mutlaka laik bir temele dayanması gerekmez” yargõsõnõ ileriye sürerek aslõn- da Batõ dünyasõnõn demokrasi kuramõnõ te- melinden sarsõyor, kendi bilimsel geçmişi- ni ABD’nin çõkarlarõna alet ediyordu. Çün- kü, laiklik ilkesi olmadan, dinle devletin alanlarõ birbirinden ayrõlmadan demokra- sinin gerçekleşmesi olanaksõzdõr. ABD’nin söylemleri Huntington’un İstanbul’daki konferansõ çok ses getirdi, tartõşõldõ ve AKP’nin siya- sal iktidarõnõn bir ölçüde düşünsel temel- lerini oluşturdu. İşte o dönemde, ABD Başkanõ Bush’un Başdanõşmanõ olan Condoleezza Rice’in Washington Post’ta 7 Ağustos 2003’te (Transforming Middle East) “Ortado- ğu’nun Dönüşümü” adlõ makalesinde Bü- yük Ortadoğu Projesi’nden (BOP) söz edi- liyor ve bu bölgede yer alan 22 ülkede re- jimlerin ve sõnõrlarõn değişebileceği açõk- lanõyordu. Aynõ zaman diliminde, bu kez ABD’nin Silahlõ Kuvvetler dergisinde Albay (E) Ralph Peters’in yazdõğõ “Daha İyi Bir Or- tadoğu Nasıl Görülür?” adõnõ taşõyan ma- kalede, Ortadoğu’nun sõnõrlarõnõn doğal olmadõğõ, daha adil bir yapõlandõrmayla sõ- nõrlarõn değiştirilmesi gerektiği savunulu- yordu. Makaleye eklenen haritada ise, ABD’nin siyasal ve ekonomik hedeflerini taşõdõğõ hemen görülüyordu. Bu makale ve haritanõn tesadüfen ya da denetlenmeden, ABD Silahlõ Kuvvetler dergisinde yer aldõğõnõ ileri sürmek, herhalde saflõğõn ileri derecede örneğini oluşturur. Bu gelişmeler sürerken õlõmlõ İslamõn ABD’nin resmi söylemine girdiğini de gö- rüyoruz. En ilginç örnekler şunlardõr: Türkiye hakkõnda “ılımlı İslam cumhu- riyeti” nitelemesini, ABD Dõşişleri Baka- nõ Colin Powell yaptõ (Mart 2004). Alman ZDF TV’de Irak’õn geleceğini konuşurken Powell, “Irak’ta da diğer İslam cumhu- riyetlerindeki, Türkiye ve Pakistan’da- ki gibi bir İslam cumhuriyeti olacak. An- cak bu bir anayasal çerçevede olacak ve şeriat hukuku, Kuran hukuku, yasaların temel kaynaklarından biri olacak.” Kuşkusuz, bu sözler büyük yankõlar oluşturdu. Powell görevden ayrõlõp, Rice Dõşişleri Bakanõ olunca; Ortadoğu ülkelerini ziyaret dönüşü (Ocak - Şubat 2005) Fransa’da Dõş- işleri Bakanõ Barnier’le görüşürken “İs- lamla demokrasinin yan yana yaşayabi- leceğini ve ABD’nin BOP’un Ortado- ğu’ya demokrasi getirmek” amacõnda olduğunu belirtti, bu konudaki itirazlarõ kar- şõlamak için de “İşte yüzde 99’u Müslü- man olan Türkiye” diye örnek gösterdi. 28 Ocak 2004’te ABD Başkanõ Bush ve Erdoğan’õn Beyaz Saray’da yaptõğõ gö- rüşmenin ardõndan, Türkiye’nin BOP’a destek verdiği ve bu projede anahtar rol oy- nayacağõ açõklandõ. TSK’nin görüşü 2004’ün Mart ayõnda ise, TSK’de kendi görüşünü Washington’da açõkladõ. O sõra- da Genelkurmay 2. Başkanõ olan Org. İlker Başbuğ, Türkiye’nin BOP’ta örnek göste- rilmesini şöyle değerlendiriyordu: “Hem laik devlet, hem de ılımlı İslam bir arada olmaz. Türkiye, anayasasının 2. maddesinde yer aldığı gibi laik, de- mokratik sosyal bir hukuk devletidir... Bazı çevreler Türkiye ılımlı İslam diye kavramlar üretiyorlar. Hem laik bir devlet hem de ılımlı İslam devleti bir ara- da olmaz... Türkiye böyle kuruldu, böy- le devam edecek.” Bu gelişmeler sürdü, 5 Temmuz 2006’da ABD Dõşişleri Bakanlõğõ’nda Rice ve Ab- dullah Gül, “Türk - Amerikan stratejik ortaklığını ileriye götürmek için ortak viz- yon” adõnõ taşõyan belgeyi birlikte açõkla- dõlar. 22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra, ABD’nin Dõşişleri Bakanõ eski Müsteşarõ R. Holbrooke’un, Türkiye “Malezya İslam demokrasisi” modeline benzeyecektir bi- çimindeki konuşmasõnõ ve bu açõklamanõn yarattõğõ kuşku ve tartõşmalarõ unutmayalõm. Yeni muhafazakâr (neo-con) nitelemesiyle bir araya gelen Batõlõ stratejistlerin õlõmlõ İs- lamdan tam olarak anladõğõ nedir? Çeşitli tanõmlarõn ortak paydasõ ve genel tanõm şudur: “Batılı değerlerle uyumlu, Batı ile ça- tışma potansiyeli taşımayan, siyasal olarak ABD’nin gereksinimlerine göre düzenlenmiş, İslam coğrafyasındaki re- jimlerin bu amaca uygun olarak değiş- tirilmesinin öngörüldüğü bir kavramsal çerçevedir.” Ilõmlõ İslam konusundaki çalõşmalar hiç durmadan sürmektedir. Rand kuruluşu bu yõlõn haziran ayõnda da, “Türkiye’de Siyasal İslamın Yükselişi” başlõklõ yeni bir rapor yayõmladõ. Bu raporda, AKP’den yana olumlu ko- şullanmalar görülüyor. Raporun tanõtõmõ, 23 Haziran 2008’de Washington’da Fethullah Gülen’in onursal başkanõ olduğu “Rumi Forum” adlõ kuruluşta yapõldõ. Raporda “la- iklik ve dindarlar” çelişkisi üzerinde du- ruluyor. Oysa bilindiği gibi, “dindarlar” o derece geniş bir katman ki, aslõnda kesin- leştirme özendiriliyor, bu terim belki de “Laikler ve İslamcılar” olmak gerekirdi. Yazõma yarõn devam edeceğim. Ilõmlõ İslam Gerçek mi, Komplo mu? -I- Dr. Alev COŞKUN Bir köşe yazõsõndaki böylesi fikrin fazlaca önemi olmasa bile bu düşünceyi paylaşõp körükleyenlerin giderek fazlalaşmasõ nedeniyle bu konu üzerinde durmak gereksinmesi vardõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle