Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SA r HA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2008 PAZAR
12 P A Z A R Y A Z I L A R I dishab@cumhuriyet.com.tr
Isveç'te
geyik
muhabbeti
Isveç'te bugünlerde akşam ve sabah
saatlerinde yolu ormanhk bir
alandan geçenlerin kulağı radyoda
olmalı... Çünkü, mayıs, haziran ve
temmuz, yabani hayvan sürülerinin,
özellikle de yaban geyiklerinin toplu
halde dolaştıklan ve sık sık
karayollarına çıktıkları aylar.
Radyolardan yapılan anonslarla
sürücüler yavaş gitmeleri, yollanna
aniden bir geyik sürüsü çıktğında
neler yapmalan konusunda sürekli
uyarıhyorlar...
tsveç Yabani Hayvan Kazaları
Danışma Merkezi'nin verilerine göre
geçen yıl ülkede 34 bin 324 trafık
kazası meydana geldi. Bu kazalardan
4 bin 975'ine karayollarına çıkan
geyikler neden oldu. 8 kişinin
ölümüyle sonuçlanan geyikli trafik
kazalannda Erdal Yeşil ve Kenan
Bahçeci adlı iki Türk de yaşamlannı
yitirdiler. Geçen yıl, geyiklerin neden
olduğu trafık kazalannda, bir önceki
yıla kıyasla yüzde 25 oranmda
artış kaydedildi.
Avlanmalan yasak olan geyikler,
kazalara en fazla çiftleşme dönemleri
olan sonbaharda ve yavrulanyle
birlikte dolaştıklan yaz aylannda
neden oluyorlar. Mayıs, haziran,
temmuz, ekim ve kasım, kazalar
açısından en riskli aylar. Trafik
kazalannda en tehlikeli zaman dilimi
ise geyiklerin dinlenmeye
hazırlandıklan akşam saatleriyle
topluca yiyecek aramaya çıktıklan
sabahın erken saatleri... Araba farlan,
karayollanna çıkan geyiklerin
gözlerinde körlük etkisi yaratıyor.
Işıktan ürken ve önlerini göremeyen,
her biri 300-400 kg. ağırlığındaki
geyikler, kendilerini ve yavrulannı
koruma içgüdüsüyle hızla araba
farlanna doğru koşuyor ve ölümcül
kazalara yol açıyorlar. Çarpma sonucu
havaya savrulan geyiğin ağır bedeni,
genellikle araçlann ön camlannın
üzerine düşüyor ve sürücülerle ön
koltukta oturan yolculann ölümlerine
ve yaralanmalanna neden oluyor.
Uzmanlar, üzerinde geyik resmi
bulunan tabelalann görüldüğü yerlerde
saatte 70-80 kilometrelik hız sınırının
aşılmamasını,
MALMO
ALİ HAYDAR
NERGtS
yola her an bir
geyiğin çıkma
olasılığının
dikkate alınarak
frene basmaya
hazır olunmasını
öneriyorlar.
Yolda bir geyik
sürüsü ile
karşılaşıldığında yapılması gereken ilk
şeyler ise far ışıklannın olabildiğince
kısılması, mümkünse tamamen
söndürülmesi ve araç hızının
düşürülmesi... Farlann kısılması ya da
tamamen söndürülmesi geyiklerin yolu
terk etmelerine ve mutlak bir kazayı
önlemeye yardımcı olabiliyor. Yabani
Hayvan Kazaları Danışma
Merkezi'nin, ormanhk alanlarda
otomobille yol alan sürücülere
önerilerinden bazılan şunlar:
• Kemerlerinizi sürekli bağlı tutun.
• Radyonuzun sesini kısın. Her an
yolunuza bir geyiğin fırlayabileceğini
düşünerek refleİcslerinizi hazır tutun.
• Yolunuza geyik sürüsü çıktıysa
özellikle hayvanın beyaz deri ile kaplı
ve çok sert olan ön ayak kemiklerine
çarpmamaya dikkat edin.
• Hayvanın, karanlıkta parlayan
gözlerini dikkatle izleyin. Eğer panltı
büyüyerek üzerinize doğru geliyorsa
çarpma olasılığı çok fazla demektir.
Bu durumda, yol uygunsa hız keserek
yolun kenarma doğru çekilin.
• Çarpma kaçınılmaz hale gelmişse,
dengenizi ve direksiyon hâkimiyetinizi
koruyarak hayvana etli but kısmından
vurmaya çalışın.
• Kaza yapmadan bir geyik sürüsünü
geride bırakmışsanız karşıdan gelen
araç sürücülerini sinyalle uyann.
• Karşılaşabileceğiniz bir kazayı ufak
sıyrıklarla atlatmış olsanız bile bir
hastaneye giderek mutlaka doktora
görünün. Çarpmadan sonra
vücuduıvjzun herhangi bir yerinde iç
kanama r.ıeydana gelebilir.
Bu haftasonu Isveç'te "yaz ortası
bayramı"ydı. Resmi daireler cuma
gününden itibaren tatil edildi. Üç
günlük boşluktan yararlanmak isteyen
Isveçliler, karayollanndaki trafik
yoğunluğunu arttırdı. Bayram,
geyiklerin hareketli olduğu günlere
denk geldiğinden, geyik kazalanyla
ilgili endişelere bir de "yaz ortası
bayramı"nın telaşı eklendi. Uyanlara
haftalar öncesinden başlandı.
Yollardaki trafik denetimleri arttınldı.
Ne diyelim, Tann îsveçlileri geyik
kazalanndan korusun...
alinergis@yahoo.se
Mozart'ın şehrinde futbol şamatası
Küreselleşmiş ayak topu tutkusu,
haftalardır milyonlarca insanı
televizyonlan başında kilitleyiverdi...
Herkesin ortak telaşı ve konuştuğu tek konu
Avrupa Futbol Şampiyonası artık... Işte bu
küresel futbol aşkı yüzünden sahalarda
koşan, didişen sporcu görünrüleriyle yatıp
kalkıyoruz günlerdir. Özellikle Türk milli
takımının olağanüstü başansmı anlatıyor
bütün basın ve yayın organlan... Sevinçten
çıldırdık! Ancak bu arada maçlann oynandığı
îsviçre ve Avusturya'ya yağmur gibi turist
yağdı günlerdir. tşte bu iki ülkede, 8
stadyumda 3 hafta boyunca yapılacak 31
karşılaşmayı 400 milyon seyirci izliyor. Dev
maçlann oynandığı kentlerde günlerce
önceden oteller kaparıldı, lokantalar tıklım
tıklım dolu ve tren istasyonlan ise elleri
flamalı, bayraklı genç fanatiklerin hücumuna
uğramış gibi... özellikle Avusturya kentlerini
30 yıl önce tanımış, sut çantalı bir gezgin
olarak en çok Salzburg'a takılmış, hayran
ohnuştum. Bugün de böyle bu! Her köşesinde
Mozart'ın damgasını taşıyan bir müze
şehirdir burası... Mimarlann, sanat
tarihçilerinin ve de klasik müzikten
hoşlananlann görmeden yapamadığı
Salzburg, bugünlerde kanıksadığı
kalabalıklann iki katını ağırlıyor... O yıllardır
romantik eskiliğini koruyan kül rengi tren
istasyonundan dışan adım atar atmaz kent
SALZBURC
size âdeta kucak açar... Hele yağmurlu hafta
sonlannda ise bu şehir insanı iki kat
büyüler... Evet Salzburg farklı, romantik bir
kent. Salzach nehrinin ikiye ayırdığı şehrin
malum "ruhunu" keşfetmek içinse eski
meydanlannı arşınlamak, daracık
sokaklannda kaybolmak, meyhanelerine
dalmak ve eski güngörmüş kahvelerinde
dinlenmek çok hoştur... Barok çeşmeler,
durmuş meydan saatleri ve
kararmış heykeller ile dolu bu
antika şehirde geçen günlerde
müthiş bir futbol heyecanı
yaşandı. Adeta Mozart bir
günlüğüne de olsa rafa
kaldınldı. Avrupa
şampiyonasına ev sahipliği
yapan Salzburg'da trenden iner
inmez gelip geçenlere tutulan
"Karaborsa maç bileti
bulunur"" yazılı kartonlarla karşılaştım.
Ellerindeki bayraklarla Yunan ve Rus futbol
fanatikleri maçtan saatlerce önceki gerginliği
yansıtıyorlardı... Kentin her köşesi milli
takımlannı seyretmeye gelmiş ve mavi-
beyazlara bürünmüş taraftarlarla doluydu...
Aynca Salzburg'un o ünlü 300 yıllık meşhur
Tomaselli kahvesini ah bir görecektiniz,
şaşardmız? Yapuıın bütün cephesi boydan
boya üzerinde "Hellas" yazan bir bez afişle
kaplanmıştı.. Bütün bu şamatayı en çok
EROL ÖZKAN
Japon turistler fotoğraflıyorlardı. Evet bu
futbol çılgınhğı Mozart konserlerini
soüamıştı resmen. Tomaselli'nin
kahvesinden iki adım ötedeki ünlü Dom
mcydanında ise dev bir "Fan-Zone"
haftalarca önce konduruluvermişti. Şimdi
moda bu! Devasa bir sahne ile, iki yanda yine
iki büyük dev ckran, 7 Haziran'da başlayıp
29 Haziran'da bitecek maçlann yanı sıra
yoğun konser ve gösteriler için bütün
meydana çöreklenmiş adeta!..
Kısacası şampiyonanın sonuna kadar
her gün etkinlik var burada...
Yıllardır bu meydanın gediklisi
yoksul müzisyenler şehrin başka
köşelerine, özellikle turistlerin
kaynadığı "Getreide" sokağına
savrulmuşlar... Her yerde bol bol
"futbol geyiği"nin yapıldığı
Mozart'ın bu şehrinde bu şamatalar
da insanı şaşırtmıyor değil hani. Saatlerce
yürümekse keyif... Mirabel Parkı'nı dolaşıp,
ünlü köprüleri bir bir geçip de Karajan
Meydanı'na gelinceye kadar karşılaştığım
görüntülerse bir âlem. Şaşkınlık en çok moda
dükkânlannın sıralandığı bu Getreide
Sokağı'nda artıyor! Her yerde, Rus, Yunan,
Ispanyol ve Türk turistler ellerinde
bayraklarla iç içe, yan yanalar. Kimse
kimseye laf atmıyorsa da polis her köşcde
tetikte bekliyor!..
Bir kenarda ise çelimsiz bir kemancı kızın
Mozart'ın 5 numaralı keman konçertosu "K
219"u tmgırdatığı bu albenili sokakta gelin
de adım atın bakalım. Futbol keyfıni
karnavala dönüştürmekte ise Yunanlılann ve
bizimkilerin üstüne yok! Hoş komşulann
veda maçı olsa da coşku dehşetti!.. Açık
göbeklerini ülkelerinin bayrak renklerine
boyayıp sokağa fırlayan yeniyetme Yunan
kızlan, Salzburg'daki bir günlük şamatadan
sadece birkesit... Evet, şimdi gözlerin
Viyana'ya çevrildiği günlerin gerilimini
yaşıyoruz. lnsanlar Salzburg'dan sonra
Viyana'ya akıyor... Bakalım kim kupayı
havaya kaldıracak, o da belli değil. Evet,
Salzburg Salzburg olalı beri ilk defa
böylesine bir futbol şamatasına seyirci oldu.
Adma "Sound of Salzburg" denen projeyle
müzik ve ışık gösterilerinin yanı sıra Mozart
konserleriyle kent ahştığı tınılara kavuşacak.
35 yıllık yaşamına 623 eser sığdıran ve
Salzburg'da yoksulluk içinde yaşayan dâhi
besteci Mozart'ın meşhur ettiği bu afur tafurlu
kent, şimdi onun adını kullanarak adeta para
basıyor... Ve her yerde Mozart çikolatalan ve
likörleri ile hediyelik ıvır zıvır sıra sıra... Işte
bu eski kentin köprüleri üstünde akşam
alacalannda düşlcr kuruyorum... Yağmur
ıslatıyor kenti... Ve Viyana'ya bir bilet için,
tren istasyonuna doğru yürüyorum...
erolözkan66@hotmail.com
Olimpik
dalma
yetenek
ister
Amerikah Christina
Loukas,
Indianapolis'te
yapılan ABD Olimpik
Dalma
Denemeleri'nin 3
metrelik tramplen
ayağında şansını
deneyenler
arasındaydı.
Denemelerde pek çok
ABD'li kadın sporcu,
ön turu geçebilmek
için kıyasıya rekabet
etti. (Fotoğraf: AP)
Paris'ten yaklaşık bir
saat gecikmeyle
kalkan uçağımız üç
saat sonra Sicilya'nın
ikinci büyük kenti
Catania'ya vardığında
saat akşam 11 'e yaklaşıyordu.
Her türlü telefonlu, fakslı, e-
mektuplu uyanyı önceden birkaç
kez yinelemiş olmamıza rağmen
bizi Taormina'ya götürecek
karşılama düzenlenememişti.
Dünyanın en eski fılm
şenliklerinden Taonnina Film
Festivali'nin organizasyonu
Fransa'nın en yoksul, en amatör
şenliklerini aratacak bir
"kalite"de başlıyordu. Son anda
Paris Havaalanı'nda uzaktan
kumandah ayarladığımız ve
festivalin telefonda muhatap
olduğumuz tüm ikinci derecede
sorumlulanndan daha iyi
tngilizce konuşan taksi şoförü
Guiseppe kendisi gelemese de
yolladığı meslektaşı Giorgio, bizi
sevimli bir edayla karşılayıp
azıcık içimizi rahatlattı. Ilık bir
gecede yaptığımız 46
kilometrelik Catania-Taormina
yolculuğu bir başka beklenmedik
görüntüyle renklenecekti.
Güzergâhımızın eteklerinden
geçtiği 3340 metre irtifadaki Etna
Yanardağı neredeyse 20. yüzyıl
başuıdan beri hareket halindeydi.
1928'de püskürttüğü lavlar
denize inen Mascali köyünü,
1971 'de de Etna Gözlemevi'ni
yok etmişti. Son 2002 patlaması
da çevreyi epeyce
endişelendirmişti. Şimdilik uslu
uslu akıp turist çekiyor ve arada
bir konfeti gibi kül
püskürtüyormuş. Taksiyle
karanlığı yardığımız 20-25
kilometre boyunca gökyüzünden
Taormina günleriakan ateşten bir kızıl nehir
inanılması zor etkileyicilikte bir
seyir sergiliyordu.
204 metreye kartal yuvası gibi
kurulmuş 12 bin nüfuslu antik
kente gece yansını aşarken
girdiğimizde, hayatın aynı Etna
lav nehri gibi kıpır kıpır renkli
aktığı gördük. Henüz Ay tam
dolununa varmamış olsa bile
otelin odasından terasımıza
çıktığımızda, Akdeniz'i okşayan
efsanevi Naxos
kumsallan ve deniz ve
adeta ona doğru akan
Etna lav nehri
soluğumuzu kesen bir
manzara oluşturuyordu.
Zamanmda Sicilyah
beylerin, asilzadelerin
Çizme Italyası'nın
nüfuzuna kaptırmak
istemedikleri
ayrıcalıklan anlıyorduk. Sonradan
öğrendiğimize göre tanm
açısından Sicilya'nın en verimli
topraklan da fosfat ve potasyum
kanşımı pek zengin Etna
Dağı'nın 1000-1300 metreye
kadar olan etekleriymiş.
Akdeniz'in en büyük adasının
Messina'dan kıtaya köprüyle
bağlanması veya ltalya
Cumhuriyeti'nin kurucu
birleştiricisi Guiseppe
Garibaldi'nin (1807-1882)
vatansever devrimciliği de bugün
pek para etmemiş. Değil o
kuzeyin Isviçreli gibi
Italyanlan'nın güneylilere başka
milletten veya sınıftanmış gibi
PARİS
davranmalan, Napoli ve Sicilya
mafyalan bile birbirilerine sıkı
rakipler.
Petrolü "Tann vergisi" bilen
Arap şeyhleri nasıl hüküm
sürüyorsa, hizmetlerine Paris
kafelerinin iki misli pay biçen
Taormina esnafı ve sakinleri de
turizmi kendilerine öylesine
"Tanrısal" vergi addediyorlar.
Nasılsa hem gelen hem de veren
var. Ama sanmayın ki, her yerde
bir tost bir bira 20
Avro. Ara sokaklanna
girerseniz kilosu 10
Avro'ya pizza
yiyebilirsiniz. Sokak
sözcüğü bile abartılı.
Keçiyolu veya
patikalann etrafına
yaşama mekânlan
kurmuşlar adeta.
Taormina ortaçağda
hatta antik devirlerde kalmış.
Üstüne otomobil, vespa,
televizyon, futbol, vs. gelmiş.
örneğin, kaldınm yok. Neyscki
turistik ana caddeyi ticari ve
temizlik ihtiyaçlannın giderildiği
sabahın erken saatleri dışında
trafığe kapatmışlar. Yoksa en dar
arabalann sığabildiği geçitler bile
cadde olmuş. Abartmaksızın 30
santim genişliğinde ağaç kovuğu
kadar arahklar bile sokağa, dar
basamakh geçitlere dönüşmüş.
Dimdik bir yamaca teraslar
ilkesiyle inşa edilmiş kent namını
biraz da zamanında askeri açıdan
stratejik bir köşe ohnasma
borçluymuş. Bu yalçın krater
UĞUR HÜKÜM
kayalanna tünemiş
yuvayı fethetmek
olağanüstü zonnuş.
MÖ 11. yüzyıl
civarında Doğu'dan
gelen Sisüller
tarafından kurulduğu rivayet
edilcn kentten başta Eğriboz
Adalı Yunanlılar olmak üzere
Romalılar, Bizanshlar, Araplar,
Nonnanlar ve benzerleri
geçmişler. Hepsinin bir biçimde
izi duruyor. tlla velakin
Akdeniz'e boğa boynuzu gibi
uzanan antik Greko-Romen
Tiyatro bir başka güzel.
Festivalin tüm gece gösterileri ve
önemli törenleri burada
düzenleniyor. Telefcrikle inilen
güzelim kıyılar Ege'yi, hatta halk
plajlan öylesine eski lstanbul'u
andınyor ki azıcık içimiz
sızlamadı desek, yalan olur. Türk
sinemasının onur konuğu olduğu
festival, 54 yıllık bir gecmişe
sahip. Bir zamanlarki ahlanndan
biraz vahlar kalmış olsa da
Venedik Mostrası'ndan sonra
Italyan'ın en önemli festivali
olma özelliğini koruyor.
Johann Wolfgang von Goethe
Taonnina'yı gördüğünde,
"Burası doğanın ve sanatın
buluştuğu en güzel eser"
tasvirinde bulunmuş. Festivalin
ikinci günü Antik Tiyatro'da "14
Kilometre" isimli fılmi gösterilen
genç lspanyol yönetnıen Gerardo
Olivares ise daha güzel bir
benzetme yaptı: "Benim için
dünyanın iki merkezi var. tlki
Taormina. Annenı babam
cvlendiklerinde balayına
buraya gelmişler. Annemin
rahminc burada düşmüşüm.
İkincisi tstanbul..." Niçin mi?
Henüz kendisine soramadım...
Düş kenti
Venedik...
Evinizin önündeki sokağı, onu
kesen caddeyi, hatta
oturduğunuz bütün şehri suyla
kaplı hayal edin. Kanallarda
nostaljik gondollar. Eski
görkemli günlerini özlemle
arayan, biraz yorgun, biraz
hüzünlü bir şehir: tşte Venedik.
Eski püskü, sıvalan dökülmüş,
alttan tuğlaları gözüken ve terk
edilmiş binalar. Bir kişinin bile
yürümekte zorlandığı sokaklar ve
bu dar sokaklarda hiç
ummadığınız kınk dökük bir
• yerde şık, pahalı ve ünlü marka
eşyaların; çantaların,
ayakkabılann satıldığı
dükkânlar.
Kanalların kenannda yürürken
birden yol bitebiliyor, çünkü yolu
bir bina tamamen kapatmış. Aynı
yönde devam etmek isterseniz
köprüden karşıya geçeceksiniz.
Ama karşıdaki yol da bitebilir
aynı sebcpten ve bir başka köprü.
O eskimeye yüz tutmuş tarihi
binalara bakıp kim yaptı acaba
diye düşünüyorum. Ne bir plan,
ne bir düzen. Dalgın ve sarhoş
mimarlar inşa etmiş olmalı
Venedik'i. Bir zamanlar 300 bin
olan nüfus şimdi 70 bine düşmüş.
Belli ki artık "yaşamayan"
sadece turistler için ayakta
tutulan bir
ATtLA BESCELİ
VENEDİK "sanayi"
Venedik.
Işte bu yüzden
Venedik
intikammı
turistlerden
alıyor. Her şey
ateş pahası.
Fiyatlan gören
gözler faltaşı. Lokantalarda
garsonlar duyarsız. Kafe-barlar
var, masaya oturup bir şeyler
içmek yerine, ayakta içtiğinizde
daha ucuz olan. Bu Italyanlara
özgü bir şey olmalı. Rialto
Köprüsü'ndeki çanta satıcılan
bana memleketimi anımsattı.
Sanki Istanbul'dayız. Birtakım
adamlar ünlü marka -taklit-
çantalan yere serdikleri örtülerde
satıyor. Hop, bir uyanyla
çabucak örtüler toplanıyor ve
adamlar tabana kuvvet kaçışıyor.
Sebep? Çünkü zabıta kovalıyor
onları. İyi bilirim bu duyguyu.
Ben de çocukken sana yağı
kutusunda ayçiçeği veya sakız
satarken zabıtadan kaçardım.
Yakalanıp sermayemi
kaybettiğim günler de oldu. Onlar
rüyalanmdaki kötü adamlardı
hep. Ama bir fark vardı buradaki
satıcılarda: Zabıtalara
yakalanmamak için kaçışan bu
insanlann çoğu siyah derili,
şaşılacak denli uzun boylu, atletik
yapılı insanlar.
Zabıta gözden kaybolunca gene
örtüler açılıyor ve gene aynı
yerden devam.
Venedik gene de bir düş kenti.
Biraz sefil olduğu için sevimli.
Sefıl olduğu için de hakiki.
Venedik Akdenizli. Venedik
romantik. Onda kuzey ülkelerinin
soğukluğu yok. Venedik bizden...