Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2008 PAZARTESİ
8 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr
ABD ordusu, 1950'de dağıülan 4. Filo'yu gelecek ay itibanylayeniden harekete geçiriyor
Latin Amerika'ya savaş mesajı
RAULZIBECHI
1
emmuzun ilk günlerinde
ABD ordusu 4. Filo'yu
yeniden aktive edecek.
Gerekçe "tcroriznıle ve
yasadışı hareketlerle savaş".
Böylece Venezüella ve bölge
ülkelerine bir "mesaj"
gönderiliyor.
Bunun uzun soluklu bir planın
ilk aşaması olduğundan söz
cdiliyor. Geçen mart ayında
Kolombiya'nın Ekvador
topraklanndaki FARC gerilla
kampına saldınsımn bölgeyi
sarsan etkisi süper gücün
zayıflaınasına ve
işbirlikçilerinin de
dışlanmasına neden olmuştu.
25 Nisan'da Pentagon'dan
yapılan açıklamada 4.
Filo'nun, (1943'te Karayipler
ve Güney Amerika'ya yönelik
Nazi denizaltıları tehdidine
karşı kurulmuş ve 1950'de
dağıtılmıştı) ABD'nin
bölgedeki bağlaşıklanna karşı
sorumluluğunun bir göstergesi
olarak hizmet cdeceği
bclirtilmişti.
1 1 tıçak gemîsî
Filoya Koramiral Joseph D.
Kernan'ın komuta edeceği,
Florida Mayport'ta üsleneceği
ve Miami'deki Güney
Komutanlığı'na bağlı olacağı
da açıklanmıştı. 4. Filo her
birindc nüklcer dcnizaltı olan
on bir uçak gemisinden
oluşuyor.
Pentagon'un karan
Güney
Amerika'daki
belirli bir gerilim
anına ve
hammadde
pazanndaki uç
değişkenliklerin
olduğu bir döneme
denk düştü.
Unutmayalım ki
ABD'nin petrol
gereksiniminin
üçte biri
Venezüella,
Meksika ve
Ekvador'dan
sağlanmakta. Bu
da, gezegenin bu
birincil ülkesinin
ekonomik ve askeri
üstünlüğünü sürdürebilmesi
için bölgenin ne kadar stratejik
bir önem taşıdığını gösteriyor.
lmparatorluk bölgede uğradığı
bir dizi yenilgiden ötürü zor
durumda: Paıaguay'da
Fernando Lugo'nun başkanlık
seçimini kazaııması, Brezilya
vc Vcnczüella'nın girişimiyle
yakmda kunılacak olan Güney
Amerika Savunma Konseyi,
Ekvador'da Başkan
A
r
rtık bölgede
60'lar ve 70'lerde
olduğu gibi belli
bir sınıfın
ayncahklannı
korumak için
darbe yapmaktan
söz edilmiyor.
Şimdilerde her şey
tümüyle farkh:
Bölgenin ve
dunyanın haritası
değiştirilmeye
çalışılıyor.
güçlendirmek tek seçcneği.
Ancak 4. Filo şovu yalnızca bir
uyan değil, aynı zamanda bir
tehdit de...
Chavez yaşlı imparatorluğun
artık kimseyi
korkutamayacağım söylese de
ABD, Bolivya'daki son
olaylann gösterdiği gibi Latin
Amerika'da hâlâ kriz yaratacak
kapasiteyc sahiptir.
Bu And ülkesinde,
Venezüella'da yapılan
"yanhşlardan" ders alınarak
(devrimci sürecin daha çok
güçlenmesine yarayan 2002
darbesinin başansızhğı gibi)
uzun zamandan bcri planlanan
bir oyun sahneye konuluyor.
Bolivya'da Venezüclla'dakinin
tersine daha az radikal, ama
darbe kadar yıkıcı bir özerklik
hareketi başlatıldı. Aslında
Başkan Morales'in de
projesinde özerklik var; ancak
muhalefet, kendi niyetleri için
kullanıyor. Toplumsal
hareketler ve sivil toplum
yerine Santa Cruz oligarşisinin
çıkarlarını gözeten ve Morales
hükümetinin başlattığı
dönüşümleri durdunnayı
amaçlayan bir özerklik istemi.
Sonuçta bu süreç en azından
ülkeyi bir yönetim krizine
sürükleyebilir ve Morales'i
dönüşüm programından
ödünler vermeye ya da bir iç
savaşı ve bölünmeyi önlcmck
için çekilmeye zorlayabilir.
Şimdi, ABD'li coğrafyacı
David Harvey'in
düşüncelerini dikkatle
incelemek gerekir. Harvey'e
göre
neoliberalizm,
varhklann
birikimi ile
karakterizedir..
yani bir başka
deyişle kamu
varlıklanna,
işletmelerine ve
hatta devletlere el
koyma hakkını
kendinde görür.
Yakm zamanda
ırguç
olarak
neoliberalizm"
başhklı yazısında
Harvey, 60'h
yıllarda başlayan devrimci
hareketlerin tehdit ettiği smıf
iktidarını yenileyebilmek için
sürekli kriz üretilir vc
neolibcral reçeteler uygulanır
diyor. Bu krizler değişik
biçimlerde olabilir: 1973'te
Şili'de olduğu gibi bir hükümet
darbesi, Irak'ta olduğu gibi bir
işgal ya da 1975'te New
York'ta olduğu gibi sendika
mücadelesini yenilgiye uğratan
iflas tehdidi l
yürüttüğü süreç, Mercosur'u
(güney ortak pazan) birinci
dünya ülkelerinin
ekonomilerine daha az bağımlı
hale getiren Brezilya gibi bir
ülkenin ekonomik bağımsızlığı
en belirgin olanlan.
Bütün bunlara, Haiti'deki son
ayaklanmalar, Bolivya'daki
egemenlik anlaşmazhklan,
Arjantin'de büyük patronlann
Başkan Cristina Fernandez'e
karşı saldırgan tutumlan gibi
bölgede istikran bozacak
etkenleri de ekleyebiliriz.
Bütün bu panorama karşısında
ve yiyecek fıyatlannda
olağanüstü artışa neden olan
spekülasyonların beslediği
dengesizlik ortammda 4.
Filo'nun yeniden aktive
edilmesi ABD'nin bölgcyc
havadan ve denizdcn
müdahaleye hazırlandığını
düşündürüyor.
Gerçekten Afganistan ve Irak
başarısızlıkJanndan sonra
Pentagon bir kara harekâtını
göze alamaz. Bu nedenle
bölgeyi kontrol cdcbilmek için
deniz ve hava araçlannı
Kesin olan bir şey var ki,
varlıklann biriktirilmesi şiddet
(maddi, sembolik vcya her ikisi
birlikte) olmadan olmaz.
Tümüyle antidemokratik dikey
bir toplum modeli yapısı
gerekir. Artık bölgede 60'lar
ve 70'lerde olduğu gibi belli
bir sınıfın ayncahklannı
korumak için darbe yapmaktan
söz edilmiyor. Şimdilerde her
şey tümüyle farkh: Bölgenin
ve dunyanın haritası
değiştirilmeye çalışılıyor.
Ulusötesi şirketler ve
lmparatorluk, doğal
zenginliklerin olduğu
yerlerdeki halkı topraklanndan
sürüyor ya da tek tip ürün
yetiştirip satacağı topraklar
anyor. Bunun için rüşvet veya
zor kullanarak kendisini
rahatsız edcn hükümetleri
süpürüyor.
4. Filo da bu düzeneğin bir
parçası.
Ispanyolcadan çeviren: Engitt
Demiriz (Telesur, Venezüella
5 Mayıs)
International Herald Tribune
11 Haziran 2008
Ukrayna, Rus fılosuna
kapıyı gösteriyorVLADÎMÎR KRA VÇENKO
Kiev, bir tarafta iç politikadaki
ardı arkası gelmez krizlerle
boğuştuğu, bir taraftan da Rusya'nın
tchditlerine maruz kaldığı bir sırada,
pek çok kimsenin beklemeyeccği bir
adım atarak. Rus Karadeniz
Filosu'nun 2017'den sonra Ukrayna
topraklanndan çıkanlmasına yönelik
bir adım attı. Ukrayna yönetimini bu
yönde adım atmaya sevk eden
Moskova Belediye Başkanı Yuriy
Lujkov'un Kınm'ın Sivastopol
kentine gelerek burada Sivastopol'ün
Rusya'ya ait olduğunu söylemesi
miydi, yoksa Rusya'nın Ukrayna
yönetiminin Holodomor
(Ukraynalılann Stalin döneminde
maruz kaldıkları ve milyonlarca
kişinin hayatını kaybettiği büyük
açlık - ç.n.) ve lkinci Dünya
Savaşı'ndaki Ukrayna milliyetçi
örgütlerine yönelik gösterdiği
tcpkiler mi bunda rol oynadı, burası
henüz belli değil. Fakat, sonuçta
Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko,
20 Mayıs tarihinde, Ukrayna Ulusal
Güvenlik ve Savunma Kurulu'nun
kararıyla, "Ukrayna'nın bir deniz
devleti olarak gclişimine yönelik
atılması gereken adımlar" adlı
karanıamcyi imzaladı. Bu bclgedc
devlet başkanı, bakanlar kuruluna,
iki ay içinde, Rus Karadeniz
Filosu'nun Ukrayna topraklannda
geçici olarak üslenmesine ilişkin
anlaşmanın, süresinin dolduğu
2017'den sonra yenilenmesini
önleyen bir kanun çıkartma taliınatı
verdi. Ukrayna'nın iç politik
durumunu göz önünde
bulundurursak, bu kanunun bu
parlamento tarafindan kabul edilip
edilmeyeceği belli değil. Fakat bu
kararnamenin, Kiev yönetiminin
Moskova'ya karşı, Karadeniz Filosu
konusundaki ciddiyetini
gösterdiğinden hiç kuşku yok. Zaten
Rus diplomatlar da bu konudaki
rahatsızlıklarını dile getiriyorlar.
Moskova yönetimi hâlâ Ukrayna'da
hükümetin değişmesi durumunda,
yeni hükümetle bu konuda
anlaşabileceklerini, yani Karadeniz
Filosu'nun Sivastopol'de
konaklamasını 2017'den sonraki
tarihlere de uzatabileceklerini
Moskova yönetimi hâlâ Ukrayna'da hükümetin değişmesi
durumunda, yeni hükümetle anlaşabileceklerini, yani Karadeniz
Filosu'nun Sivastopol'de konaklamasını 2017'den sonraki tarihlere
de uzatabileceklerini umuyorlar. Ruslann 2017'den sonra da
Kırım'da kalmak isteyeceklerini bazı Rus yetkililer, dolaylı yoldan
da olsa dile getiriyor. Oysa, taraflann anlaşmayı feshetme haklan var.
umuyorlar. Ruslann 2017'den sonra
da Kınm'da kalmak isteyeceklerini
bazı Rus yetkililer, dolaylı yoldan da
olsa dile getiriyor. Oysa, taraflann
anlaşmayı feshetme haklan var.
Bundan da öte, Rus Karadeniz
Filosu'nun Sivastopol Üssü'nü terk
etmesi konusundaki teknik güçlükleri
düşünecek olursak, Sivastopol
Üssü'nün tahliyesi konusunun
anlaşmanın süresinin dolmasına
yakm bir zamanda dile getirilmesi,
büsbütün sıkıntı yaratır. Bu nedenle
Ukrayna yönetiminin Ruslann
Sivastopol'ün tahliyesi konusunu
şimdiden gündemlerine almış olması,
gayet yerinde bir karardır.
Bu, Rusya'nın da işine gelir. Fakat
Moskova'da kimse konuya bu açıdan
bakmak istemiyor. Rusya'nın
NATO'daki temsilcisi Vladimir
Rogozin, açıkça "Karadeniz filosu
hiçbir yere gitmeyecek" dedi. Oysa,
Ruslar geçen yıllarda, Rusya'nın
Karadeniz sahilindcki Novorosisk
kentini yeni üs noktası haline getinne
çalışnıalarma başladılar. Fakat
Novorosisk, Rus Donanması'nın
yeni üssü olsa bile, Ruslar,
Sivastopol Üssü'ndeki bayraklannı
indinneye niyetli değiller. Zira
Sivastopol Üssü'ndeki Rus bayrağı,
onlar için her şeyden önce,
Rusya'nın Ukrayna'daki varhğının
simgesi. Yani, Ruslar bütün savaş
gemilerini Novorosisk'teki yeni
üslerine de taşısalar ve Sivastopol'de
sadece bir tek köhne hücumbot bile
kalsa, Sivastopol Üssü'nü terk etmek
istemeyecek. Rusya'da, Lujkov'un
dışında da pek çok devlet ve siyaset
adamı, Karadeniz Filosu'nun
Sivastopol'den çıkarılmaya
çalışılması durumunda Rusya'nın
Kınm'ın statüsünü gündeme
getireceğini ve buna tamamen
haklannın olduğunu söylüyor.
Mesela, Rusya parlamentosunun üst
kanadının başkanı Sergey Mironov,
Sivastopol'ün Rusya'ya verilmesi
gerekeceğini söylüyor. Peki bu
sözlerin belli bir ağırlığı var mı?
Aslmda bunlann fazla ciddiye
alınacak tarafı yok, çünkü şu anki
Rusya siyaseti, hükümetin
parlamentonun kararlannı ciddiye
aldığı 1993 yılındaki Rusya
siyasetinden çok farkh. Rusya
yönetimi, parlamentonun kararlannı,
sadece bir tehdit unsunı olarak
kullanıyor. Evet, Rusya
Sivastoporün statüsünü resmi yoldan
gündeme getirmeyebilir. Peki,
söylendiği şekilde Rusya, Ukrayna
Dostluk ve Işbirliği Antlaşması'nı
feshetmeye kalkar mı? Kanaatimce.
bu da pek mümkün değil. Zira,
yönetim mekanizmasınm Putin'den
Medvedev'e geçmekte olduğu ve iç
politika konularıyla uğraştığı böyle
bir dönemde Rusya, dış politikada
kendi imajını zedeleyecek böyle bir
adımı atamaz.
Kiev örtiem almalı
Pek çok kişi, Ukrayna'nın Rus
Karadeniz Filosu konusunda ısrarcı
olması durumunda Rusya'nın
Ukrayna'ya -enerji gibi- çeşitli
yollardan baskı
uygulayabileceğüıden bahsediyor.
Oysa, böyle bir durumda Ukrayna da
Ruslann işini zorlaştıracak önlemler
alabilir. Mesela, Rus askerlerinin
Kırım topraklanndaki hareket
özgürlüğüne kısıtlamalar getirebilir,
Sivastopol'de görev yapacak Rus
askerlerin Ukrayna makamlan
tarafindan kaydedilmesi
güçleştirilebilir. Dolayısıyla,
Ukrayna'nın Rus fılosunun 2017'den
sonra burada kalamayacağını kcsin
bir şekilde göstermesi ve bu konuda
gereken önlemleri şimdiden alması
gerekiyor.
Rusçadan çeviren: Deniz Berktay
(Zerkalo Nidjeli haftalık gazetesi,
Ukrayna, 6 Haziran)
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
"Açlığı Önlemek İçin
Tarımda Yeni Model Şart'
Eski BM beslenme hakkı özel raportörü -şu an-
da BM Irısan Hakları Komisyonu Danışma Ko-
mitesi üyesi- "Günümüz dünyasında açlıktan ölen
her çocuk cinayet kurbanıdır" diyen, açlıkla sa-
vaşın önde gelen isimlerinden Isviçreli bilim ada-
mı Jean Ziegler'in Tarım ve Gıda örgütü'nün
(FAO) haziran başında Roma'da düzenlediği kon-
ferans sırasında Fransız L'Humanite gazetesinin
(04.06.08) Cenevre özel muhabiri Ramine Aba-
die ile yaptığı, özellikle gelişmekte olan ülkeler-
de tarımın çöküşü, gıda fıyatlannın tavana vuruşu
ve dünyadaki açlık sorununun daha da artarak
vahim boyutlara ulaşmasının ardındaki neden-
leri sergileyen ilginç söyleşiyi aktarıyoruz:
"Günümüzdeki beslenme krizi somut olarak ne
anlama gelmektedir?"
- Bu krizden önce FAO'ya göre dünyada aç-
lık çeken ve yetersiz beslenen insanların sayısı
854 milyona ulaşmaktadır. Bu, anlamsız olduğu
kadar canice trajedi, açlığın bu yapısal ürkünçlüğü
yıllardır sürmekte ve sadece geçen yıl altı mil-
yondan fazla çocuğun açlıktan ölüp gitmesine
yol açmış bulunmaktadır. Yine FAO'ya göre ge-
zegenimiz bugünkü nüfusun iki katını, yani 12 mil-
yar insanı besleyebilecek zenginliktedir. En çok
yokluk çekenler, ki bunlann büyük bölümü kent-
lerde yaşamaktadır, zaten sınırlı gelirlerinin yüz-
de 80 ila yüzde 90'ını beslenmeye ayırmak zo-
rundadırlar. Bu oran zengin ülkelerde yüzde 10
ila yüzde 15 dolayındadır. Bugün gıda madde-
lerinin fiyatlarında görülen büyük artışların baş-
lıca kurbanları, sözü edilen toplumların en yok-
sul kesimleridir. Bir yılda, 2007 Şubat-2008
Şubat arasındaki dönemde insanlığın büyük
bölümünün temel gıdası olan pirincin fiyatı yüz-
de 74, buğdayın yüzde 130 artmıştır. Bu birtra-
jedidir ve yeni de değildir.
Onlarca yıldan bu yana Uluslararası Para Fo-
nu (IMF), Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Ör-
gütü'nün gelişmekte olan ülkelere tarımsal üre-
timlerini kahve, pamukgibi dışsatıma yönlendi-
ren yapısal uyum planları dayatmalarıyla bu ül-
kelerin gıdaya dönük tarımları desteksiz bırakıl-
mıştır. Buna karşılık zengin ülkeler kendi tarım-
larına sağladıkları devasa sübvansiyonlarla,
yoksul ülkelere ihtiyaçları olan gıda maddeleri-
ni kendilerinden ithal etmelerini, bunun daha ucu-
za mal olacağını ileri sürerek dayatmışlardır. Ör-
neğin Mali gibi bir ülke, 380 bin ton pamuk ih-
raç etmekte, buna karşılık gıda gereksiniminin
yüzde 82'den fazlasını ithal etmektedir. Yıllar bo-
yu dayatılan bu modelde yoksul ülkelerin gıda it-
halatları tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Halklarını
doyurmak için çok sayıda Batı Afrika ülkesi (Ma-
li, Senegal...) ya da Haiti... gıda ihtiyaçlarının yüz-
de 80'ini ithalatla karşılar duruma getirilmişler-
dir. Dünya gıda fiyatlarındaki büyük artışlar ise
en çok bu ülkelerin yoksul insanlarını vurmuştur.
• • •
Yoksul ülkeler bugün yirmi yıldan bu yana da-
yatılan yanlış tarım politikalarının bedelini öde-
mektedirier. Ama dünya gıda fiyatlarındaki bu kor-
kunç artışların yeni iki nedeni var. Birincisi spe-
külasyon, ikincisi ise bioyakıtlar. Geçen yılın so-
nunda patlak veren taşınmaz krizinin finans pi-
yasalarında yarartığı bunalım, riskli yatırım fon-
larını, tarım ürünleri de dahil olmak üzere ham-
madde pazarlarına yöneltmiştir. Büyük bölü-
münün fiyatlarının ve hacimlerinin saptandığı Şi-
kago Borsası'nda konuyla ilgili işlemler, 2000 yı-
lındaki 10 milyar dolar düzeyinden, geçen ay (Ma-
yıs 2008) 175 milyar dolara ulaşmıştır. Dahası
alım-satımların büyük bölümü muazzam kârlar
sağlayan yedi-sekiz uluslararası şirket tarafindan
denetlenmektedir. Nisan ayında Dünya Banka-
sı'nın ekonomi uzmanları, tarım fiyatlarındaki pat-
lamanın yüzde 37'sinin kaynağında spekülatif
oyunların bulunduğunu saptamışlardır. BM Kal-
kınma ve Ticaret Konferansı'na (CNUCED) gö-
re ise spekülasyonların payı bu tahminin iki ka-
tıdır.
• • •
Fiyat artışlarının ikinci nedeni bioyakıtlardır.
Beslenme ile ilgili sorunların vahim boyutlara ulaş-
tığı günümüzde başta mısır olmak üzere muaz-
zam miktarlarda hububat bioyakıta dönüştürül-
mektedir. Sadece Birleşik Amerika'da geçen yıl
toplam hasatın üçte birine eşit 138 milyon ton
mısır bioyakıta dönüştürülmüştür. Benimsenen
hedef ise 150 milyar litre bioyakıttır. Avrupa Bir-
liği'nde de aynı eğilim mevcuttur. 2020'de top-
lam yakıt tüketiminin yüzde 10'unun bioyakıttan
sağlanması planlanmıştır. Bunun vahim sonuç-
ları ise ortadadır: Bir Avrupa aracının yakıt de-
posuna konulan 50 litre bioyakıt için 300 kilogram
mısır gerekmektedir. Bu ise Afrikalı ya da Mek-
sikalı bir yoksul çocuğun tam bir yıl beslenme-
si için gerekli gıdayı ifade etmektedir! Daha açık
bir deyişle, insanlar açlıkla savaşırken gıdadan
bioyakıt üretmek insanlığa karşı suç işlemekle eş-
değerdedir. IMF'nin iki numaralı yetkilisine gö-
re, gıda fiyatlarının aşırı yükselmesinin sorumlusu
yüzde 40 bioyakıtlardır. Bioyakıtların çevre açı-
sından yararı elbette ki inkâr edilemez. Ama bu
yöndeki üretimin Güney'in yoksul köylülerine ya-
rarı tartışmalıdır. Bu yüzden BM'ye önceliğin gı-
daya verilmesi ve gıdadan bioyakıt üretiminin beş
yıl yasaklanmasını önerdim. Bu gerçekleşirse
spekülasyonlar sınırlı kalacaktır. Ayrıca tarımsal
kökenli gıdaların fiyatları borsalarda değil, üre-
tici ve tüketici ülkeler arasında anlaşmalarla be-
lirlenmelidir. Rezerv stokları ve fiyat istikran ise
beslenme sorununun çözümünde yararlı olabi-
lecektir. Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü
gibi uluslararası kuruluşlar ve kuşkusuz hükü-
metler bu konuda temel paradigmaları değiştir-
meliler ve mutlak önceligi gıdaya, beslenmeye
dönük tarıma vermelidirler.
KIZILTEPE ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
ESASNO: 2006/211
Davacı TEİAŞ Gcncl Müdürlüğü tarafindan açılan kamulaştınııa bedelinin tespiti ile tescil davasınm yapılan yargılama sırasında Yargıtay 5. HD.sinin 2005/5074 Esas 2005/7380 Karan ile bozulan mahkcmemizin yukarıda esası belirtilcn dosyasının duruşma günü aşağı-
da adlan yazılı buiunan kişilcrin adresleri bulunamaması nedeniyle dunışnıa gününün ilan yolu ile tebliğine karar veıilmiştir.
Yapılan adres tespili tahkikatlarında davalılardan Faik TEKÇE, Meral AKBULUT, Hamit ÇETİNKAYA, Hilmiye GÜMÜŞHAN, Davut DURMUŞ, Melımel Münevvcr HAKİOĞLU, Ali DAŞ, Mehmct Beşir SÜMER, Hasan OLGAÇ, Cuma TEKÎN, Cesur KOPTEKİN,
Emine TEKİN, Veysi ÖZMEN, Ömer URAL, Tayfun ÇELİK, Muzaffer YERSEL, lbıahim SOLMAZ, lbrahim KORKUT, Ayten TAŞÇ1, Hansi BAŞTAŞ, Fahri AKSOY, Abdo KAYA, Esat AYD1N, Ayşc AYAYDIN, Filiz AKJN. Salih ŞAHKULUBEY, Abdullah ELİK,
Nebıhe ARIKAN, Hüseyin ÇAKMAZ. Hacci AKPINAR, Hasan UÇMAK, Necmettin ERDEM, Yahya BOZDAĞ. Nedim KAPLAN. Servet KURUL, Şeyhmus MUNGAN, ŞcrcfÖNEN, Mustafa ASLAN, Abdulkadir ÇAK1RCA. Davut GOK, NevvafERGlN, tbrahim KA-
RAHAN, Bışar ARAŞ, Mehmet ÇAKIRCA, Ahmet ARSLAN. Mchmet YAĞMURKARDEŞ, Ismail KARPAR, Nazan DENİZ, Semra ÖZERGİN, Hasan AY, Serap ERTEN, Yusuf ÖZMEN, tbrahim İLDEM, Zeki AKIN. Mehmet NAİR, Ahmet ERTEN. Aysel YÜKSEL,
Fidan ŞAHKULUBEY, Melahat BULUT, Gülseren DURMUŞ, Şeyhmus DURMUŞ, Gülfıdan GÜNEŞ. Şükriye ASLAN, Nural YÜCEL. Sabahat ÖZTEN. Emel BABAOĞLU. Nemıin YÜKSELOĞLU, Memduh KARACA, Abdurrahman ŞAHKULUBEY, Zeki AKŞOY,
Seyfı Y1LMAZ, Aysel ACAR'uı tebligata yarar açık adresleri tespit edilenıediğinden ilan yolu ile tebliğine karar verilmiştir.
Karar gereğince gazete ilanmdan 15 gün sonra duruşma gün ve saatinin tebliğ edildiği hususu ilanen tebliğ olunur. 04.04.2008 NOT:DURUŞMA GÜNtl: 27.06.2008 DURUŞMA SAATİ: 15.20 Basın: 23485