29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 HAZİRAN 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Kucak Erdal Yücel: "Ulusun bağrına da dönebilirlermiş... AB-D'nin kucağı boş kalacak!" D E N I Z S O M Elektronik posta: [email protected] www.denizsom.com Tel: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60 - Ankara'ya arsenikli su veriliyormuş... "I. Mellh'in gözü yükseklerde olmalı!" N '5 U Q Ankara'da yeni gelenek: Evinde yemek verecek olan önce AKP'den izin alsın! Usta t Erol Barutçugil: "Yelkenleri suya indirir gibi yaptığına bakmayın, mazlum rolünde taklyye ustasıdır." SIKMABAŞU kızlar televizyonda "Atatürk'ü sevmiyorum, Humeyni'yi seviyorum" dediğinden beri o kızlardan özellikle Nuray Bezirgan'a "Vay sen misin bunu diyen" diyerek "sevgi dersleri" vermeye kalkışanlara karşı Kemal Öncü de şöyle diyor. "Bu memlekette her gün kendilerine bir süreliğine bağışlanmış köşelerde doğrudan ya da dolaylı Atatürk'e küfredip RTE'ye yağ çeken bir sürü bezirgân yok sanki. Sanki yıllardır bu memlekette Atatürk heykelleri kırılmıyor, üzerlerine boyalar dökülmüyormuş gibi. Sanki bu memlekette senelerdir bir kesim Atatürk'e 'Beton Mustafa' demiyormuş gibi. Atatürk'e saygı duruşunda bulunanlara 'Sap gibi duruyorlar' diyen sanki bugün bu memleketin Başbakanı değilmiş gibi. Bu memlekette Köy Enstitüleri kapatılıp köy ve kasaba çocukları Bezirgân imam hatip okullarına, kaçak Kuran kurslarına, tarikatların kucağına terk edilmemiş, dinsel eğitimde önemli rolü olan imamların maaşları Suudi Arabistan önderliğinde oluşturulmuş CIA bağlantılı Rabıta örgütünce ödenmemiş gibi. Üniversite kazanan yoksul öğrencilerin tarikat yurtlarınca kapılmasına göz yumulmamış da 'Atatürk'ü değil, Humeyni'yi seviyorum' diyen kızlar şimdi sanki Mars'tan gelmiş gibi yadırganıyor. Ben dahil hiç kimse Atatürk'ü sevmek zorunda değil. Ben Atatürk'ü takdir ediyor ve seviyorsam; önce, dünyada emperyalizme ilk tokadı atan asker ve devlet adamı olduğu, sonra da yoktan bir cumhuriyet yaratıp, onu henüz Batı'da bile kazanılmamış birtakım çağdaş değerlerle donatıp bana miras bıraktığı içindir, sevmeye mecbur olduğumdan değil. Eğer ben oğluma kızıma aklını kullanıp gerçekleri görmesini sağlayacak bir eğitim sağlayamamış, onu kafasını hurafeler ve Atatürk düşmanlığı ile dolduran irtica ve taassup ehlinin örümcek yuvasına bırakmışsam 'Atatürk'ü değil Humeyni'yi seviyorum' diyen kıza saldırmak, bilinçaltımda kendi suçluluğumu örtbas etme çabamdan başka bir şey değildir. Kafası yıllarca karıştırılıp önyargılarla donatılmış o kızın 'laik' ülkesini Müslümanlara baskı yapıldığı için terk ederken o çok sevdiği Humeyni'nin Iran'ına değil Hıristiyan Kanada'ya iltica etmiş olması da ayrıca konuşulması gereken bir çelişkidir!" Jeton Muammer Selek: "Ali Babacan Amerikalılara 'Bizi AB'ye almayacaklar' demiş. Yedi yıl sonra jeton düşmeye başladı." Kimya Aydın Türkaydın: "RTE 'Ben yaptım oldu anlayışı, demokratik hukuk devletlerinin kimyasını bozar' demiş. Ispanya'dan 'Velev ki' derken 'Ben yaptım oldu' demek istememiş miydi!" SESSÎZ SEDASIZ (!) Taha Akyol'un şark kurnazlığı! MİLLİYET'İN sosyoloji meraklısı Türk-lslamcı yazarı Taha Akyol, Anayasa Mahkemesi'nden "türban davası"nda Islamcı iktidarın işine gelecek şekilde görüş bildiren raportör raporunu açıklamasını istemiş ve bu raporun hem bilimsel hem de akademik nitelikte olduğunu yazmıştı. Bunun üzerine Ahmet Yıldız da bakın ne yazmış: "Bir raporun bilimsel sıfatı kazanabilmesi için sahip olması gereken kriterler akademi dünyasında herkesçe bilinir. Bunlardan en önemlisi, raporun 'peer review'dan geçerek, yayımlanmak için kabul edilmiş olmasıdır. Hiçbir rapor 'peer revievv'dan geçmeden bilimsel unvanı kazanamaz. Raportörün raporu 'peer revievv'dan geçmiş bir materyal değildir ve böyle bir raporu 'bilimsel' ve de 'akademik' olarak nitelemek, en hafifinden cahilliktir... Bu rapor, Anayasa Mahkemesi'nin karar sürecinde 'peer revievv'dan geçer. Bu aşamada 11 yargıç bu dokümanı alır, enine boyuna tartışır. Dolayısıyla, mutlaka bir şeyi 'bilimseP yapmak istiyorsak, belki Anayasa Mahkemesi'nin kararını 'bilimsel' olarak nitelendirebiliriz. Çünkü karar 'peer review' sürecini tamamlamış bir yargıyı ifade etmektedir. Taha Akyol, Anayasa Mahkemesi'nden ne isteyecekse, bunu şark kurnazlığına başvurmadan açık ifadelerle istemeli ve 'bilimsel', 'akademik' gibi sıfatların arkasına saklanmamalıdır." ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCİ 'Kopar Zincirlerini Gülsarı' At çobanı Tanabay, sapsa- n tüylerinden ötürü "Gülsarı" adını vcrdiği taym, bir gün ünlü bir roman kahramanı ola- cağını bilebilir miydi? Ya kendisinin de aynı ro- manda yine, dünyanin en "in- san gibi insan"larından biri olarak destanlaşacağını? Sovyet Kırgızistanı'ndaki "kolhoz" denen bir çiftlikte ça- lışan Tanabay, Gülsan'yı öy- lesine içten bir ilgiyle yetiştir- di ki katıldığı her yanşı ka- zanması da bu "sevgi yiiklü emeğe" en anlamb teşekkür ol- malıydı... Bir gün kolhozun yeni baş- kanı, ününü duyduğu atı ken- disine ayırınca, Gülsan'nın kaçıp sürüsüne dönerek Tana- bay'la buluşması kadar "ro- man"sı bir sevgi başka ne ola- bilirdi ki?.. Nitekim Cengiz Aytmatov kendi- sini 20. yüzyılın en sevilen yazarla- rı arasına katacak do- yumsuz romanlanndan il- kinde işte bu efsanevi be- raberliği insanlığa armağan et- ti... Yaşamm, ancak duygularla "yaşanmışlıklar"a dönüştü- ğünü; özgürlüğün de ancak, içten birlikteliklere özlemle el- de edilebileceğini, "Kopar Zincirlerini Gülsarı" kadar derinlemesine "kavratan" bir başka roman var mıdır? 'Yaşam'ın öğretmeni Bizler 1960'lardan 70'lere o "yurt" sevgisiyle yoğrulmuş "devrimci heyecanlar"ımızı Aytmatov'un işte bu romanıy- la başlayan, derken "Elveda Gülsarı", "Toprak Ana", "Cemile", "Beyaz Gemi" ve sinemaya da aktanlan "Selvi Boylum Al Ya/malım" gibi yapıtlarıyla süren "yaşam dersleri"yle yaşadık... Hele "Öğretmen Duyu- şen"i okuyup da şu son gün- lerde değerleri daha da artan "Cumhuriyet öğretmenleri- miz"i bir kez daha sımsıkı ku- caklamayanımız var mıdır? Sadece Kırgızların değil, dünyanm tüm halklan için ulu- sal onurun en alçakgönüllü ve insanca simgesi olan Cengiz Aytmatov'u, geçen salı (10 Haziran 2008) Almanya'nın Nürnberg kentinde yitirdiği- mizden beri düşünmeden ede- miyorum. 1928 yılında Kırgızistan'da doğdu; 2. Dünya Savaşı'nda babasız kaldı; veteriner olma- sına rağmen Moskova Edebi- yat Fakültesi'ne kabul edildi; Komünist Partisi'ne ve Ya- zarlar Birliği'nc üye oldu; ga- zetecilik yaptı; Kırgızistan "Milli Yazar"ı seçildi; Sovyet Parlamentosu Kültür ve Ulusal Diller Komitesi Başkanlığı'nı; Sovyet Yazarlar Birliği Sekreter- liği'ni yürüttü; Gorbaçov'un beş danışmanından , biri oldu.... İşte böylesi- ne hem "komünist" hem de her yönüyle bir "yurtsever" ve "ulusal kimlik değerlerinin militanca sevdalısı" olan bir dünya yazarı; özellikle son yıllarda acaba neden o eski il- gidcn ve yakınlıktan yoksun kaldı? 1963'te Lenin Edebiyat Ödü- lü'nü,' 68'de Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü'nü aldığında herkes "hayran"ıyken, iler- leyen yaşlannda neden yalnız bırakıldı? Şu "yerellik düşmanı" ve toplumsal kültürleri "tutu- cu" sayan "küreselci soP'cu- luğun, insanhk ve halk kav- ramlanndan da uzaklaştığı- nın göstergesi, Aytmatov'a bile "yabancılaşmış" olma- larıdır. Koca yazarımız artık bir "dünya mirası"... Işıklar için- de yatsın... ...Ve imar dosyası Yapı Endüstri Merke- zi'nin (YEM) geçenlerde kut- ladığı "40. Yıl"ı anısma ver- diği mimarlık ödüllerinden biri de "YEM Medya Onur Ödülü"ydü. Amacı ise mi- marlığın basında dalia etkin yer almasını teşvik etmek; bu yöndeki çabalara teşekkür et- mek... Jüri, ödül alan gazetecileri belirlemekle yetinmedi, med- yaya mimarlıkla ilgili sorum- luluklannı anımsatan bir "bil- diri" de yayımladı... Kanal B'de bu gece 23.00'te başlayacak "İmar Dosyası", hem bu "çağrf'yı ele alıyor; hem de medyanın mimarlık ve kent sorunlanna yaklaşımla- rını tartışıyor... Programın konukları, YEM'in her açıdan miman Doğan Hasol, seçici kuruldan mimar Doğan Tekeli, ödülü, Hürriyet'ten Doğan Hızlan ve Yalçın Bayer'le paylaşan Milliyet yazarı Melih Aşık... [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected]. tr flilfıkrdi Soonr*. tı(X% ÇtZGlLtK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMtH —i r\Cf> po«oy / ACAW Di Mi ? 1 r / l J t£ft£&i'Mikl KE AU>M. (ÇOPLUK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com ESKİPEN İNSANLARIN £Vİ NASILMIŞ ACABA?NEPENBURDAHİÇ KALINTILARI BURASI TÜRKİYE . BULDUĞUNA DUA ET! TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Haziran www.mumtaz-ahkan. com TROYA'DAKI HAZİNE! f875 TEBU6UN,ALMAM ARKBOLOGU HElNRICH SCHUBMANN,TKOYA'DtA HAZİNE BULDU.ASIEN AtAATÖKBİR ARKEOLOS OLAN SCHLİEMANH, 1S7O 're, HOMEKOS'UN I'LYAOA eSERİM&BN ES/N LENEt*eK,CANAKKAl£ 8OĞA2IMIH SÜNEYİNPE, f/ISAÜLK TEPSSINOE KAZILAIZA BAŞLAMIfri... KISA SÜKESON8A, DÜŞLEDİSİ Gİ£<~, mOYA'YI BULAN SCHUEMANN'IN ÇALIŞiUALAKI VIUAK- CA SÜ8eC£KTf.£ONUNM, PRİAMOS'UN SAKAyi. Nt KA2ARKEN ÇOK ZENGİN BİK ALTIN HAZİNES.1 BULOU. YUMANU EŞİ SOPH/A İLE BİKLl'KTE HA- ZİHeHİN mMAMIMl OKAlilP, KlSA SÜKe İÇİN- DE &İ2LİCC TÜRKİYE DI$lNA KAÇIR4CAK,DA »A SOMRA DA HAZİNE KAYIPLARA KAB/şÂ- CAKTI..BİR ARKEOLOriSOYGUNUYOU BU... BULUNTULA- R'NPAN HAZILAKI VE SOPUIA'HIU TA- R T TAKtLARI PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU Düzeysizlikler, Ahmaklıklar Bizim tartışma kültürümüz karşımızdakini 'yok ef- me' anlayışı üzerine kurulmuş. Taraflar, hangi ko- nuda olursa olsun, tartışmaya, karşısındakinin dü- şüncesinin daha başında değersiz, boş, yok sa- yılmayı hak ettiği önyargısıyla başlıyorlar. Uzlaşma, peşinen bir zafiyet olarak anlaşıldığından hiç kim- se kendi kafasındakinden farklı düşünceleri değil benimsemek, dinlemek bile istemiyor. Oysa 'Bir ben bilirim', 'Tek doğru benim doğrumdur' yaklaşımı, insani zaafların en zararlılarından biri olduğu kadar, aynı zamanda insanda bastırılmış aşağılık duygu- larının dışavurumudur. Haftalardır siyasette olsun, medyada olsun dü- zeysizliğin en sefil ömekleri sergileniyor. Düzeysizliği, mahalle kabadayılığını, saldırganlığı 'politika yap- mak' sanan siyasetçileri anlayabiliyorum, çünkü on- ları bulundukları yerlere ortalama okulluluk düzeyleri 3.7 yıl olan kitlelertaşımışlar, fakat kimi medya grup- larının iç bulandırıcı düzeysizliklerini anlamakta zor- lanıyorum. * • • Doğrudur, yanlıştır, fakat hiçbir uygar ülkede mah- keme kararları Türkiye'de tanık olduğumuz düzeyde tartışılmaz. Hukuka saldırmak ancak hiçbir zaman hukuka gereksinim duymayacaklarını sanan ah- makların davranışıdır. Ve ne yazık ki uzunca bir süredir bu ülkeye ah- maklık egemendir. Nedeni ise oldukça basittir, çünkü Türkiye'de 'burjuva' olarak adlandırılan 'varsıllarsınıfı', -biravuç gerçek burjuva dışarıda tutulacak olursa-, devlet eliyle, ihale peşkeşçiliğiyle, hayali ihracatla, döviz kaçakçılığıyla, kaçak inşaatla, rüşvetçilikle, teşvik dolandırıcılığıyla, banka hortumculuğuyla, kıyı yağ- masıyla, yerel yönetim yolsuzluklarıyla, Avrupa'da çalışan emekçileri dolandırarak oluşmuş birzüm- redir. Pratik zekâlı, fakat zekâlarını kötüye kullanan insanların oluşturduğu bir kalabalıktır. Belli bir disiplin altına alınamayan pratik zekâ hırs- la üst üste binince sonunda kaçınılmaz olarak ah- maklığa dönüşür. Bu dönüşümün ülkemizde de dünyada da sayısız örnekleri vardır. Yaşadığımız süreçte bu düzenin karşısında cid- di birseçeneğin oluşamaması ise birtalihsizlik ol- makla birlikte anlaşılabilir bir durumdur. Toplumda her olgunun kendi karşıtını yaratma- sı diyalektik bir sonuç olduğuna göre yukarıda olu- şumunu sıraladığımız olgunun yaratacağı karşıtı, do- ğal olarak 'amorf/ucube' bir seçenek olacaktır. Bu- gün, 'alternatifsizlik' dediğimiz şey de içinde bu- lunduğumuz bu durumun tanımı değil midir? ••• Hayatın birçok alanında bize yaşatılan düzey- sizlikleri, bu düzeysizliklerin taşıyıcısı ahmak poli- tikacıları, besleme medyayı, işyerindeki işçi ölüm- leriyle alay eden gözü kararmış işverenleri hak ede- cek ölçüde büyük suçlar işlediğimizi söylersek ken- dimize haksızlık etmiş oluruz. Tek suçumuz duy- duklarımıza, bize anlatılanlara hiç sorgulamadan kanmış olmamızdır. Politikacılartarafından, besleme medya tarafın- dan, 12 Mart'ın, 12 Eylül'ün darbecileri tarafından, sürekli kandırıldık, kandırıhyoruz. Benzetme belki biraz ağır kaçacak ama farkın- da olmadan koyunlaştırıldık, koyunlaştınlıyoruz. Beyinlerimiz safsatalarla, hurafelerle doldurulu- yor. Cumhuriyetimizin 85 yıida geldiği noktada tür- ban takmayı özgürleşmeyle eş gören, İmam Hu- meyni'ye âşık genç kızlar, 'vatanın selametini' Er- meni asıllı gazetecilere pusu kurmak, Katolik pa- pazları öldürmek, Hıristiyan misyonerleri boğazla- mak sanan gençler yetiştiriyoruz. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma günlerinde işçiler- le dayanışan gençleri tazyikli sulara boğuyor.'cop- luyor, saçlarından tutup yerlerde sürüklüyoruz; taz- yikli sulu, biber gazlı, coplu, telekulaklı hayatı 'de- mokrasi', ortaçağ yaşamını 'özgürleşme', Amerikan emperyalizmine payandalığı da 'uygarlaşma' sa- nıyoruz. Düzeysizlikler yeni düzeysizlikler, ahmaklıklar ye- ni ahmaklıklar üretiyor. Bir nokta geliyor, insan ne diyeceğini bilemiyor. Sanırım o noktadayız. www.denizkavukcuoglu.blogspot.com [email protected] BULMACA SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Günümüzde -\ kullanılmakta ~ olan takvim türü- nün adı. 2/ Pem- 3 be renkli şarap... 4 1 2 3 4 Çorum'un Me- citözü ilçesinde bir kaplıca. 3/ Aruz ölçüsünde, kısa okunması g gereken bir hece- Q yi kalıba uydur- " mak için uzatma... Ek- mek, peynir gibi orga- nik maddelerin üzerin- de oluşan, çoğu yeşil renkli mantar. 4/ Türk müziğinde bir ma- kam... Bir nota. 5/ "Tann kabul etsin" an- lamında kullanılan sözcük... Kötülük, za- rar. 6/ Derviş selamı... 4 5 6 7 8 9 L) 0 L A Y L I K • b K T M | A R A V A R A K | G R I b L | N A R A •T C I c T M | T R • P T •p T •o D •T A _ı A S E M T N U •A L A K •Z A S T R A F 0 B T Hammaddeyi işleyip mal üretme. II Büyük erkek kardeş... Düşüncenin tasarlayabileceği bütün üstün nitelikleri kendinde toplayan. 8/ Bir yüzeyin eğik- lik derecesini anlamaya yarayan araç... "Hiçbir za- man" anlamında kullanılan belirteç. 9/ Bir manda- lina cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir renk... Uyum. 2/ Şekerkamışından elde edi- len sert bir içki... Zor, çetin, karmaşık. 3/ Güneş'in batışında 12'yi gösterecek biçimde ayarlanan sa- at... Havva'nın Batı dillerindeki adı. 4/ Tarla fare- si.. Umman'm plaka imi. 5/ Konut... Bir nota. 6/ Rubidyum elementinin simgesi... Yünlü ya da pa- muklu bir tür dokuma. II Tavlada "bir" sayısı... Tann'nın insan ruhlannı yarattığı zaman. 8/ Aynı ahır adına koşan yarış atlanna verilen ad... Orhan Hançerlioğlu'nun bir romanı. 9/ Alevi-Bektaşi edebiyatında bir şiir türü... "Yerel bilgisayar ağı" anlamında kullanılan kısaltma.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle