23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2008 PAZAR 12 P A Z A R Y A Z I L A R I dishab@cumhuriyet.com.tr Osmanlılar geliyor, savulun! FRANKFURT OSMAN ÇUTSAY r Pabii, geçmişle _L şimdiki zarnan arasında fark var. Örneğin Osmanlılann Viyana kapılanna dayandıklan zamanlan da biliyoruz; bugünün Osmanhlan onlar gibi değil. Daha çok 1919'daki Osmanlı'nın kullan bunlar. Başka giysiler, gerekçeler ve "renklerle" sahne alıyorlar. Bunun için çağdaş yazın fuarlan bile kullanılabiliyor. Dedik ya, örnek çok... Şu sıralarda birine Frankflırt'ta tanık oluyoruz. Onu da anlaşılaıı lstanbul'un "Avrupa Kültür Başkenti" ilan edilmesi nedeniyle yapılacak etkinlikler izleyecek. Bitpazanna nur yağacak yani. Çağdaş ve ilerici bir atılundan söz edemeyeceğimize göre, bu şartlar altında, bu nuru bitpazanna layık görmekten başka çaremiz yok. Ne mi oluyor? Bilindiği gibi, 60 yaşına giren LJluslararası Frankfurt Kitâp Fuan'nın bu yılki konuk ülkesi Türkiye. 15-19 Ekim 2008 tarihindeki bu dcv etkinliğin son dönemeciyle ilgili olarak, perşembe günü Frankfurt'un ünlü sanat ve kültür merkezlerinden "Literaturhaus" (Yazınevi) salonlannda bir basın toplantısı düzenlendi. Burada "Bütün Renkleriyle Türkiye" anlatıldı. önümüzdeki yılın konuğu Çin'in yanı sıra Arjantin ve Izlanda temsilcileri de toplantıyı ilgiyle izlediler. Fakat medyayı temsil eden konuklara, toplantıda, çağdaş Türk yazınından çok, Osmanlı'nın ne kadar muhteşem bir kültürel zenginliğe sahip olduğu anlatıldı. "2008 Frankfurt Kitap Fuarı Onur Konuğu Türkiye Projesi Genel Koordinatörü" Doç. Dr. Ahmet Arı, "Almanya'da bu alana, yani Osmanlı'ya yatırım yapanlann çok kazançb çıkacağını" ilan etti. Elbette "kültür bağlamında" konuşan An'nın Osmanlı hayranlığı, diğer katılımcılann uzak durduğu bir duygu değildi. Nitekim Basın Yayın Birliği Başkanı Hayati Bayrak da medya mensuplanna dağıtılan açıklamasında "Osmanlı döneminde yazma eserlerle dolu ünlü kütüphaneler olıuasıııa rağmen bugün sahip olduğumuz ukııına seviyemizin ve kitap basım adetlerimizin gelişmiş dünya ülkelerinin gerisinde olduğu, rakamlann ortaya koyduğu bir gerçek" diyordu. Gerçi başka bildirilerde "Osmanh devletinde genel olarak kitap yayıncüığı, okuyucu kitlesinin çok dar olması nedeniyle yok denecek kadar azdı" gibi vurgular da göze çarpmadı değil, ama rengârenk bir Anadolu'yu anlatmak için Osmanlı'nın cilalanmasında ipin ucunun keyifle kaçınldığına da tanık olduk. Böylece çağdaş dünyaya Osmanlı'nın ne muhteşem bir uygarlık bahşettiği bir kez daha anımsatılmış oldu. Bu arada, herhalde, Nazh Eray ile birlikte, günümüz Ankara'sının çağdaş yüzünü temsil ettiğini düşünen Müge Gürsoy Söknıen. Osmanh'yı cilalama ve gündeme oturtma pratikleriyle kendisi arasında öyle büyük sürtüşmeler olmadığını "ihsas etme" gereği duydu. Müge Hanım, yazıh metin olarak dağıtılan açıklamasında şöyle dedi: "Kültürümüzü dünyanın dikkatine açarken hangi unsurun has Türk, hangi unsurun melez olduğu gibi bir tartışmaya girmek yerine, bu tarihi, bu iç içe geçişi öncelikle takdir etmeli ve şükranla karşılamalıyız. tnkfircı, savunmacı bir tutumla tarihsel paylaşınıları, yüzyıllann alışverişini görmezden gelmek yerine, bu tarihe ve şimdi içinde banndırdığımız çeşitliliğe sahip çıkmalı, hakkını vermeliyiz. Ne de olsa bugün her ülkeden öte ve fazla bir şekilde bu miras bizim topraklarımızda yaşatılıyor." Ahmet An'nın açık Osmanlıcıhğını, böylece Avrupai bir duyarhlıkla dengelemiş olduk. Sökmen'e göre, "Çok zengin kültürel kaynaklarla yüzyıllarca süren bir tarihi birlikteliğin ardından kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, şu an büyük bir kültürel mirasın da taşıyıcısı". Frankfurt, Ankara'ya egemen havanın yansımalarına da sahne oluyor. Anlaşılan bu yılki fuann konuk ülkesi adına, Türkiye'nin genç tarihindeki büyük adımlanndan çok, muhteşem Osmanlı'nın erişilmez katkılan irdelenecek. Böylece Türkiye'nin aslında bir tarih kazası olduğunu düşünen Batı, "teskin" edilebilecek. Olabilir. cutsay@gmx.net Brüksel çizgi romanın da başkenti 2009 yılı "Brüksel Çizgi Roman Yılı" olarak kutlanacak. Merkezindeki 31 sokağına çizgi roman kahramanlannın adı verilen ve binalann dış cephe duvarlannı çizgi roman figürlerinin süslediği Brüksel, dışanda sadece AB'nin değil, çizgi romanın da başkenti olarak biliniyor. Çizgi roman yılı bu anlamda Brüksel'in ününe ün katacak. Bayram havasında kutlanacak yıl için 3.4 milyon Avro aynldı. Belçikalılar bir taraftan ülkeye turist çekmeyi amaçlarken diğer taraftan Brüksellileri de kültürel yaşamın içine sokmayı hedefliyorlar. Etkinliklerin ana hatlan belli olmakla birlikte kültürel demeklere, yerel girişimlere ve mahalle komitelerine de katıhm fırsatı verebilmek için çaba harcanıyor. Yıla katıhm sağlayacak esnaf ve girişimcilere mali destek verilecek. Belçika yayıncılık sektörü cirosunun yüzde 80'i çizgi romandan oluşuyor. Belçika çizgi romanının neredeyse tüm karar merkezleri Brüksel'de toplanmış durumda. Brüksel, Tenten ve Spirou'nun anavatanı. llergc ve Franquin Brükselli. Bu iki çizerin çevresinde BRÜKSEL ERDİNÇ UTKU haftâlık Spirou/Robbedoes ve Tintin/Kuifje çizgi roman dergileri çıkmış. Çizgi romanın altın yıllannın çizerlerini de yine Brüksel ve çevresinde bulmak mümkündü: Jij6 (Blondie & Blinkic), Edgar P. Jacobs (Blake & Mortimer), Jacques Martin (Alix), Roba (Bollie & Billie), Morris (Red Kit), Peyo (Şirinler). Bu, günümüz için de geçerli: Midam (Kid Paddle), Tome ve Janry (Küçük Robbedoes), Yslaire (Samber) veya François Schuiten (Karanlık Şehirler). Brüksel Sint-Gillis Saint-Luc Enstitüsü dünyada ilk kez 1968 yılında çizgi roman bölümünü açtı. Brüksel genç yetenekler için hâlâ bir üreme alanı. Fremok, La 5e Couche ve L'Employe du Moi gibi yayınevleri bağımsız çizgi romanın ayakta kalması için yaşamsal öneme sahip. 2009, aynı zamanda Belçika Çizgi Roman Merkezi'nin (Müzesi) 20. yılına denk geliyor. Kutlamalar 21 Şubat'ta "Balloons Day Parade" ile başlayacak. Kuzey tstasyonu'ndan Güney tstasyonu'na kadar dev komik balonlarla bir yürüyüş (geçit töreni) yapılacak. Kraliyet Güzcl Sanatlar Müzesi'ndeki çok özel "Belçika Çizgi Romanına Bakış" sergisi, Güzel Sanatlar Sarayı'ndaki erotik çizgi romanın 4 öncüsünün (Crepax/ Cuvelier/ Forrest / Peellaert) eserlerinin yer aldığı Sexties ve Brüksel Belediye Binası'ndaki "Willy Vandersteen" sergileri dikkat çeken etkinlikler arasında. "Belçika Çizgi Romanına Bakış" sergisinde Belçika çizgi romanının yanında Hugo Pratt (Corto Maltese) ve Jacques Tardi (Halkın Sesi) gibi uluslararası devler de yer alıyor. Sergide VVinsor McCay (Lirtle Nemo), Alex Raymond (Flash Gordon) ve Schultz (Peanuts) gibi Amerikalı büyük ustalann orijinal çizimleri bulunuyor. Sergi, uluslararası çizgi romanın 100 yılını gözler önüne sererken Belçika çizgi roman anlayışı ile dünya çapındaki diğer eğilimler arasındaki bağı da gösterecek. Gelecek yıl Brüksel'de, bazılan metrolarda ohnak üzere 13 duvan daha çizgi roman kahramanlan süsleyecek. Böylece Brüksel'deki toplam çizgi roman fıgürlü duvar sayısı 48'e çıkacak. Halen Tenten ve Şapşal Gazi gibi Brükselli çizgi romancılarrn kahramanlannın yer aldığı, 31 'i merkezde, 4 tanesi Laken'de ohnak üzere 35 duvar var. Çizgi roman kahramanlan parkurunda turistik geziler düzenleniyor. Aynca Belçika Çizgi Roman Merkezi (Müzesi) ve Yahudi Müzesi'nde de sergiler açılacak. Yahudi Müzesi'ndeki sergi, çizgi romanda Yahudi sanatçılann rolünü anlatan Superman'den Hahamın Kedisi'ne kadar 230 çizgi ve eşyadan oluşuyor. Nero-Müze Evi'nin (Marc Sleen'in çizgi roman kahramanı Nero) açılışı da yine 2009'da yapılacak. Çizgi Roman Yılı kapsamında Ödüllü Michel Vaillant Rallisi ve dünyamn en büyük çizgi roman levhası gibi uçuk projeler de yer alıyor. Türkiye'de böyle bir yıl düzenlenir mi dersiniz? Bence hayır. Hayatın mizahı solladığı, dünyanın mizah harikası ülkemizde "Bizim lı;ı\ aiıını/ çizgi roman" zaten! erdincutku@binfikir. be WASHINGTON Washington ziyaretleri Dünya politikasının başkenti Washington'a resmi bir ziyaret çerçevesinde gelmek bir politikacı için prestij meselesi. Yurttakilere dünyanın en güçlü devletiyle sıkı fıkı ilişkiler içinde olduğu izlenimini vermek, önemli siyasetçilerle görüşmek, kaıneralar önünde el sıkışmak, gülüşmek, stratejik ortaklık mesajlan vermek kimi devlet adamlan için son derece önemli. Bu dünyanın pek çok ülkesi için geçerli olsa gerek, Beyaz Saray ya da ABD Dışişleri Bakanlığı'nın haftalık gündemlerinde mutlaka bir ya da daha fazla "yabancı" devlet adamının ziyareti yer alır. Washington'a bir ülkeden ziyaretlerin sıklığı neye bağlıdır? Yakın stratejik ortak olmak mı? îkili sorunlan aşmaya çalışmak mı? Belli bir konuda destek istemek mi? Yoksa tamamen yurtiçi tüketime yönelik olarak kendi reklamını yapmak mı? Tüm bu sorular Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın bu ayki Washington ziyaretiyle yeniden gündeme geldi. Babacan neden Washington'ı ziyaret etti? Mevkidaşlan bir, iki en fazla üç günle yetinirken Babacan niye bir hafta kalmayı seçti? Ilk sorunun basit resmi bir yanıtı var elbette. Îkili ilişkilerin güçlendirilmesi, PKK ile mücadele, Ortadoğu, AB üyelik süreci, Kıbns, Ermeni meselesi gibi konulann görüşülmesi, görüş alışverişi vs. Peki her şey bu kadar açıktı da Babacan'ın ziyaretinin programına yönelik bu görülmemiş gizlilik de neydi? Bunun Babacan'ın bizzat "basına hiçbir şey açıklanmasın" talimatıyla yapılması da işin cabası. Türkiye Cumhuriyeti 'nin Dışişleri Bakanı'nın ülke bu kadar kanşık bir dönemden geçerken Washington'a yaptığı uzun ziyaret buradaki cadı kazanını kaynatmaya yetti. önce, program gazetecilere damla damla verilirken Babacan'ın gizli kapaklı Bilderberg Konferansı'na katılacağı bilgisi geldi. Geçen yıl tstanbul'da yapılan, üst düzey politikacılann, işadamlannın, gazetecilerin bir otele kapanarak dışanya kesinlikle bilgi sızmamacasına görüştükleri ünlü konferans. Babacan bu konferansta kimlerle görüşecekti? Ancak iddialar bununla sınırlı kalmadı. Babacan'ın Iran konusunda ABD ve AKP arasındaki görüş aynlığnıı gidermeye çalışmak ya da azaltmak gibi bir görevle buraya geldiği soylenrileri dolaştı. ABD Başkan Yardüncısı Dick Cheney'nin Ankara ziyareündeki görüşmelerde Iran konusunda soğuk rüzgârlar esriği, AKP'nin de bunu tatlıya bağlamak için Babacan'ı gönderdiği ileri sürüldü. Bir başka iddıa ise Babacan'ın AKP kapatma davası konusunda ABD'den destek bulmak amacıyla geldiği yönündeydi. Kapatma davası konusunda ABD'den istedıkleri sertlikte bir mesaj alamayan AKP'nin Babacan'ı önce Brüksel'e, ardından Washington'a göndererek Batılı dostlannı istedikleri çizgiye getirme çabası içine girdiği yorumlan geldi. Son ve belki de en ilginç iddia ise Babacan'ın AKP'nin kapatılması durumunda başbakanlığa hazırlandığı ve bu yöndeki ilk lobi çahşmalannı Washington'da gerçekleştirdiği yönünde. ABD'nin görevini bitirmeye yakın yönetiminden Babacan nasıl bir tepki aldı henüz bilinmiyor. Bilinen bir şey var; o da AKP'nin işleri için bu başkenti merkez bellemiş olması. ELÇIN POYRAZLAR Engele tahlınca... Ahnanva'nın Lulıınülılcıı kcntinin ev sahipli»i yaptığı, dünyanın en büyük binicilik yaıışmalaııııdan birindc, ttalyan binici Stefano Brecciaroli ve atı Oroton engele takıldı... Luhmühlen, Kıta Avrupası'nın at biniciliği sporları merkezi olarak tanınıyor. (Fotoğraf: AP) Kırgızistan'ın yası Kırgızistan'da ulu bir çınar devrildi. Dünyanm en büyük romancılarından ve 60'tan fazla dile çevrilen kitaplan 120'ye yakın ülkede okunan Cengiz Aytmatov artık yok! Kırgızistan'ın yam sıra Türk dünyası ulu çmann ebediyete intikal etmesinin acısını yaşıyor. Dün toprağa verilen Aytmatov için 1 günlük yas ilan edildi Kırgızistan'da... 2008, "Aytmatov Yıh" olarak kabul edilmişti. Onun eserleri ve hayati ile ilgili organizasyonlar yapıhyordu art arda. Sadece Kırgızistan'da değil birçok ülkede faaliyetlere katıhnaya çalışıyordu büyük yazar. Son programı Tataristan'da idi. Rahatsızlandı, komaya girdi ve tekrar gözünü açamadı. Cenazesi on binlerin katıhmıyla ve düzenlenen törenlerle Kırgızistan için kutsal kabul edilen Ata Beyit Mezarlığı'nda toprağa verildi, babasımn da mezannın bulunduğu 137 vatanseverin yanında... Ata Beyit, Türkçe karşıhğında "Ata Mezarlığı" anlamma geliyor. Ancak orada yatan 137 insan şehit olarak kabul ediliyor. Stalin döneminde Sovyetler Birliği'ne karşı milliyetçilik hareketlerinin başladığı ve yeni bir Türkistan kuruhnası hayalinin yaşatıldığı yıllarda çok sayıda vatansever aydın uzun süre sorgulanıp tutuklu kaldıktan sonra toplu olarak katledilmiş ve toplu mezarlara gömülmüş. Kazakistan ve Özbekistan'da daha büyük kanlı eylemler yaşandığı biliniyor. 1937 yılında Kırgızistan'da başlatılan operasyon sırasında yüzlerce aydın, yönetici ve tanınmış isim gözaltına alınmış. Aylarca sorgulanan kişilerden BİSKEK OSMAN KARAKAŞ haber almamamış. 1938 yılında eski bir tuğla fabrikasma götürülen 137 Kırgız, burada kurşuna dizilerek açılan çukurlara gömülmüş, toplu halde. Olayı gören bir kişi, uzun yıllar kimseye anlatamamış korkusundan. Ölüm döşeğinde iken kızını çağınp kulağma fisıldamış olayı ve şöyle öğütlemiş: "Kızım, uygun zaman olduğunda bu durumu birilerine anlat." Bağımsızlıktan bir süre sonra olay duyurulmuş. Ve eski tuğla fabrikası kazılmış. 137 insanın iskeleti bulunmuş. Çoğunun elleri bağlı. Yapılan DNA testleriyle kimler olduğu belirlenmiş. Aralannda dönemin başbakanı bile var. Yazar Aytmatov'un babası Devletkul da Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nde 3. adam. O da orada. Aytmatov yıllardır haber alamadığı babasına kavuşmuş, ama buruk bir şekilde... Ata Beyit, Cengiz Aytmatov'un önerisi ile düzenlenmiş ve aynı zamanda müze haline getirilmiş. Toplu mezarda bulunan giysiler ve çeşitli özel eşya bu müzede sergileniyor, katledilen 137 insanın mezarlannrn yam başında... Halihazırdaki yönetim, Aytmatov'a saygınm bir ifadesi olarak bu kutsal anıt mezarhğa defnedilmesini uygun gördü. Son yıllarda ülkesini tanıtmak amacıyla Brüksel'de çalışmalar yapan Aytmatov, aynı zamanda Kırgızistan'ın "Benelüks Ulkeleri Büyükelçisi" unvanını taşıyordu. Sdc sık Türkiye'de çeşitli organizasyonlarda konuk olarak bulunan Aytmatov, Türk dünyasına önemli mesajlar veriyordu. Aytmatov artık yok... Ancak eserleri ve yaptığı çalışmalar ebediyen yaşayacak. Ah şu güneşli günler... Puslu havalardan bunaldığımızdan olsa gerek, umudumuzu yitirmişçesine "Yaz gelecek mi acaba?" diye konuşup dururken birdenbire geliverdi. Hem de ne geliş. Avrupa'nın en sıcak günlcrini yaşadık. Böyle sıcaklar olunca, tadını çıkarmak için midir, karanlık kış günlerinin intikamını almak için midir, her nedense televizyonlar, radyolar, gazeteler "Dikkat yangın tehlikcsi !" diye başlarlar. Gene öyle oldu. Tabii bu uyanlan duydukça herkes biraz tebessüm ediyor ama olaym ciddiyeti de biliniyor. Memleket ormanla kaplı olduğundan yangına karşı duyarlı olmalan çok doğal. Deneylerden dersler çıkarmışlar. Ormanda bir kınk şişe kızgın güneşte mercek görevi görüp kuru otlan, yapraklan tutuşturabiliyor. Bu yüzden herkesin dikkatli olması, ormanhk yerlerde kınk şişe, cam bırakmaması isteniyor. Sigara izmariti atılmaması için uyanda bulunmaya, böyle sorumsuz insan olabileceği düşünülmediğinden zaten gerek duyulmuyor. Her neyse, yangın uyanlan, sıcaklık rekorlannın manşetlerden verilmesi, güneşli havalann ayn tatlan. Daha da ilginci birden bastıran sıcaklarda millet pusulayı da şaşınyor. Espresso istersin, cappuccino verir. Yanlışlığmı söyleyince de "Ahh çok sıcak, özür dilerim..." diye mazeret belirtir. Havalar birden bastmnca ilk günler böyle şaşkınlıklara hazırlıklı, biraz anlayışh ve hoşgörülü olmak gerekiyor. Insanlar, hele o sıcakta çalışanlar, sevinçlerini kendilerine göre dışa vunnak istiyorlar. Kendilerini sanki dizginleyemiyorlar. Koca otobüsün sürücüsü bile belli rotada gitmesi gerekirken, yolunu üç durak kısaltan kestirme yola sapıverdi. Millet sesini yükseltince de "Allah allah sıcak bizi ne hale getirdi yahu" deyip meseleyi tatlıya bağlayıverdi. Her şey iyi de sıcaklar on gün sonra geldiği gibi gidiverdi. Gcne gelir mi acaba? Milletin suratı asıldı. Şu STOCKHOLM OSMAN IKİZ güneş gene gelse, bütün o tatlı şımanklıklara razıyım. Ah şu güneşli günler... Küreselleşmeyi en kolayından anlatmak için malum hamburger zincir restoranlan örnek verilir. Dünyanın neresine gidersen git aynı mönüyü yediğine göre, dünya artık küreselleşmiştir. Bir başka ömek de giyim kuşam markalan. Hafta içinde Isveç Parlamentosu'nda (Riksdagen), parti liderlcri arasında bu sezonun son söz düellosunu (debat) dinlerken, küreselleşme için bir örnek daha buldum. Sizler Türkiye'de parti liderlerinin konuşmalanndan mutlaka bunalmışsınızdır. Seviyesinden, içeriğinden vs. Bunahnakta, sıkılmakta haklısımz da, başka yerlerde çok farklı olmadığını da bilin. Anlatacağım meclis çatısı altında harfiyen yaşandı. Sol Parti lideri, sağ parti koalisyonunu ekonomideki uygulamalan yüzünden eleştirdi. Koalisyon ortaklanndan, liberallerin lideri, cevap için kürsüye geldi. Eleştirileri yanıtlamak yerine, Sol Parti liderine, "senin partin 1917'de kurulmuş bir komünist partidir. Komünizıtı çöktü sen hâlâ komünist olmadığını söyleyemiyorsun. Geçen gün Chavez'e hayran olduğunu söyledin. Totaliter liderlere hayranhğın sürüyor. Siz nasıl bir politikayı savunduğunuzu bile bilmiyorsunuz..." Koalisyonun diğer ortağı merkez partisinin kadın lideri de, liberalden geri kalmadı. O da mahalle kavgası üslubuyla saldınya geçti. "Siz muhalefettekiler ne yapacağınıza karar verin de ondan sonra karşımıza çıkın..." Dinlerken ürperdim. Nerede o yirmi yıl önceki liderler... Küreselleşme politikacı kalitesini de standardize etmiş demek ki... Onun için Avrupa Avrupa diye kimse yanıp tutuşmasın. Politikacılan da bizimkilere benzemeye başladı. Zaten, AKP'lilerle Avrupalı politikacılann dostluğu "Bozacının şahidi şıracıdır" özdeyişini hatırlatmıyormu?..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle