Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2008 PAZAR
12 P A Z A R Y A Z I L A R I dishab@cumhuriyet.com.tr
Osmanlılar
geliyor,
savulun!
FRANKFURT
OSMAN
ÇUTSAY
r
Pabii, geçmişle
_L şimdiki zarnan
arasında fark var.
Örneğin
Osmanlılann
Viyana kapılanna
dayandıklan
zamanlan da
biliyoruz; bugünün
Osmanhlan onlar gibi değil. Daha
çok 1919'daki Osmanlı'nın kullan
bunlar. Başka giysiler, gerekçeler ve
"renklerle" sahne alıyorlar. Bunun
için çağdaş yazın fuarlan bile
kullanılabiliyor. Dedik ya, örnek
çok... Şu sıralarda birine Frankflırt'ta
tanık oluyoruz. Onu da anlaşılaıı
lstanbul'un "Avrupa Kültür
Başkenti" ilan edilmesi nedeniyle
yapılacak etkinlikler izleyecek.
Bitpazanna nur yağacak yani. Çağdaş
ve ilerici bir atılundan söz
edemeyeceğimize göre, bu şartlar
altında, bu nuru bitpazanna layık
görmekten başka çaremiz yok. Ne mi
oluyor? Bilindiği gibi, 60 yaşına giren
LJluslararası Frankfurt Kitâp Fuan'nın
bu yılki konuk ülkesi Türkiye. 15-19
Ekim 2008 tarihindeki bu dcv
etkinliğin son dönemeciyle ilgili
olarak, perşembe günü Frankfurt'un
ünlü sanat ve kültür merkezlerinden
"Literaturhaus" (Yazınevi)
salonlannda bir basın toplantısı
düzenlendi. Burada "Bütün
Renkleriyle Türkiye" anlatıldı.
önümüzdeki yılın konuğu Çin'in yanı
sıra Arjantin ve Izlanda temsilcileri
de toplantıyı ilgiyle izlediler. Fakat
medyayı temsil eden konuklara,
toplantıda, çağdaş Türk yazınından
çok, Osmanlı'nın ne kadar muhteşem
bir kültürel zenginliğe sahip olduğu
anlatıldı. "2008 Frankfurt Kitap
Fuarı Onur Konuğu Türkiye
Projesi Genel Koordinatörü" Doç.
Dr. Ahmet Arı, "Almanya'da bu
alana, yani Osmanlı'ya yatırım
yapanlann çok kazançb çıkacağını"
ilan etti. Elbette "kültür
bağlamında" konuşan An'nın
Osmanlı hayranlığı, diğer
katılımcılann uzak durduğu bir duygu
değildi. Nitekim Basın Yayın Birliği
Başkanı Hayati Bayrak da medya
mensuplanna dağıtılan açıklamasında
"Osmanlı döneminde yazma
eserlerle dolu ünlü kütüphaneler
olıuasıııa rağmen bugün sahip
olduğumuz ukııına seviyemizin ve
kitap basım adetlerimizin gelişmiş
dünya ülkelerinin gerisinde olduğu,
rakamlann ortaya koyduğu bir
gerçek" diyordu. Gerçi başka
bildirilerde "Osmanh devletinde
genel olarak kitap yayıncüığı,
okuyucu kitlesinin çok dar olması
nedeniyle yok denecek kadar azdı"
gibi vurgular da göze çarpmadı değil,
ama rengârenk bir Anadolu'yu
anlatmak için Osmanlı'nın
cilalanmasında ipin ucunun keyifle
kaçınldığına da tanık olduk. Böylece
çağdaş dünyaya Osmanlı'nın ne
muhteşem bir uygarlık bahşettiği bir
kez daha anımsatılmış oldu. Bu arada,
herhalde, Nazh Eray ile birlikte,
günümüz Ankara'sının çağdaş
yüzünü temsil ettiğini düşünen Müge
Gürsoy Söknıen. Osmanh'yı
cilalama ve gündeme oturtma
pratikleriyle kendisi arasında öyle
büyük sürtüşmeler olmadığını "ihsas
etme" gereği duydu. Müge Hanım,
yazıh metin olarak dağıtılan
açıklamasında şöyle dedi:
"Kültürümüzü dünyanın dikkatine
açarken hangi unsurun has Türk,
hangi unsurun melez olduğu gibi
bir tartışmaya girmek yerine, bu
tarihi, bu iç içe geçişi öncelikle
takdir etmeli ve şükranla
karşılamalıyız. tnkfircı, savunmacı
bir tutumla tarihsel paylaşınıları,
yüzyıllann alışverişini görmezden
gelmek yerine, bu tarihe ve şimdi
içinde banndırdığımız çeşitliliğe
sahip çıkmalı, hakkını vermeliyiz.
Ne de olsa bugün her ülkeden öte
ve fazla bir şekilde bu miras bizim
topraklarımızda yaşatılıyor."
Ahmet An'nın açık Osmanlıcıhğını,
böylece Avrupai bir duyarhlıkla
dengelemiş olduk. Sökmen'e göre,
"Çok zengin kültürel kaynaklarla
yüzyıllarca süren bir tarihi
birlikteliğin ardından kurulmuş
olan Türkiye Cumhuriyeti, şu an
büyük bir kültürel mirasın da
taşıyıcısı". Frankfurt, Ankara'ya
egemen havanın yansımalarına da
sahne oluyor. Anlaşılan bu yılki
fuann konuk ülkesi adına,
Türkiye'nin genç tarihindeki büyük
adımlanndan çok, muhteşem
Osmanlı'nın erişilmez katkılan
irdelenecek. Böylece Türkiye'nin
aslında bir tarih kazası olduğunu
düşünen Batı, "teskin"
edilebilecek. Olabilir.
cutsay@gmx.net
Brüksel çizgi romanın da başkenti
2009 yılı "Brüksel Çizgi Roman Yılı"
olarak kutlanacak. Merkezindeki 31
sokağına çizgi roman kahramanlannın adı
verilen ve binalann dış cephe duvarlannı çizgi
roman figürlerinin süslediği Brüksel, dışanda
sadece AB'nin değil, çizgi romanın da başkenti
olarak biliniyor. Çizgi roman yılı bu anlamda
Brüksel'in ününe ün katacak. Bayram
havasında kutlanacak yıl için 3.4 milyon Avro
aynldı. Belçikalılar bir taraftan ülkeye turist
çekmeyi amaçlarken diğer taraftan Brüksellileri
de kültürel yaşamın içine sokmayı
hedefliyorlar. Etkinliklerin ana hatlan belli
olmakla birlikte kültürel demeklere, yerel
girişimlere ve mahalle komitelerine de katıhm
fırsatı verebilmek için çaba harcanıyor. Yıla
katıhm sağlayacak esnaf ve girişimcilere mali
destek verilecek.
Belçika yayıncılık sektörü cirosunun yüzde
80'i çizgi romandan oluşuyor. Belçika çizgi
romanının neredeyse tüm karar merkezleri
Brüksel'de toplanmış durumda. Brüksel,
Tenten ve Spirou'nun anavatanı. llergc ve
Franquin Brükselli. Bu iki çizerin çevresinde
BRÜKSEL
ERDİNÇ UTKU
haftâlık Spirou/Robbedoes ve
Tintin/Kuifje çizgi roman
dergileri çıkmış. Çizgi romanın
altın yıllannın çizerlerini de yine
Brüksel ve çevresinde bulmak
mümkündü: Jij6 (Blondie &
Blinkic), Edgar P. Jacobs (Blake
& Mortimer), Jacques Martin
(Alix), Roba (Bollie & Billie),
Morris (Red Kit), Peyo
(Şirinler). Bu, günümüz için de geçerli: Midam
(Kid Paddle), Tome ve Janry (Küçük
Robbedoes), Yslaire (Samber) veya François
Schuiten (Karanlık Şehirler).
Brüksel Sint-Gillis Saint-Luc Enstitüsü
dünyada ilk kez 1968 yılında çizgi roman
bölümünü açtı. Brüksel genç yetenekler için
hâlâ bir üreme alanı. Fremok, La 5e Couche ve
L'Employe du Moi gibi yayınevleri bağımsız
çizgi romanın ayakta kalması için yaşamsal
öneme sahip. 2009, aynı zamanda Belçika
Çizgi Roman Merkezi'nin (Müzesi) 20. yılına
denk geliyor. Kutlamalar 21 Şubat'ta
"Balloons Day Parade" ile başlayacak. Kuzey
tstasyonu'ndan Güney tstasyonu'na
kadar dev komik balonlarla bir yürüyüş
(geçit töreni) yapılacak. Kraliyet Güzcl
Sanatlar Müzesi'ndeki çok özel
"Belçika Çizgi Romanına Bakış"
sergisi, Güzel Sanatlar Sarayı'ndaki
erotik çizgi romanın 4 öncüsünün
(Crepax/ Cuvelier/ Forrest /
Peellaert) eserlerinin yer aldığı Sexties
ve Brüksel Belediye Binası'ndaki
"Willy Vandersteen" sergileri dikkat çeken
etkinlikler arasında. "Belçika Çizgi Romanına
Bakış" sergisinde Belçika çizgi romanının
yanında Hugo Pratt (Corto Maltese) ve
Jacques Tardi (Halkın Sesi) gibi uluslararası
devler de yer alıyor. Sergide VVinsor McCay
(Lirtle Nemo), Alex Raymond (Flash Gordon)
ve Schultz (Peanuts) gibi Amerikalı büyük
ustalann orijinal çizimleri bulunuyor. Sergi,
uluslararası çizgi romanın 100 yılını gözler
önüne sererken Belçika çizgi roman anlayışı ile
dünya çapındaki diğer eğilimler arasındaki bağı
da gösterecek. Gelecek yıl Brüksel'de, bazılan
metrolarda ohnak üzere 13 duvan daha çizgi
roman kahramanlan süsleyecek. Böylece
Brüksel'deki toplam çizgi roman fıgürlü duvar
sayısı 48'e çıkacak. Halen Tenten ve Şapşal
Gazi gibi Brükselli çizgi romancılarrn
kahramanlannın yer aldığı, 31 'i merkezde, 4
tanesi Laken'de ohnak üzere 35 duvar var.
Çizgi roman kahramanlan parkurunda turistik
geziler düzenleniyor. Aynca Belçika Çizgi
Roman Merkezi (Müzesi) ve Yahudi
Müzesi'nde de sergiler açılacak. Yahudi
Müzesi'ndeki sergi, çizgi romanda Yahudi
sanatçılann rolünü anlatan Superman'den
Hahamın Kedisi'ne kadar 230 çizgi ve eşyadan
oluşuyor. Nero-Müze Evi'nin (Marc Sleen'in
çizgi roman kahramanı Nero) açılışı da yine
2009'da yapılacak. Çizgi Roman Yılı
kapsamında Ödüllü Michel Vaillant Rallisi ve
dünyamn en büyük çizgi roman levhası gibi
uçuk projeler de yer alıyor.
Türkiye'de böyle bir yıl düzenlenir mi
dersiniz? Bence hayır. Hayatın mizahı
solladığı, dünyanın mizah harikası ülkemizde
"Bizim lı;ı\ aiıını/ çizgi roman" zaten!
erdincutku@binfikir. be
WASHINGTON
Washington
ziyaretleri
Dünya politikasının başkenti
Washington'a resmi bir ziyaret
çerçevesinde gelmek bir politikacı için
prestij meselesi. Yurttakilere dünyanın
en güçlü devletiyle sıkı fıkı ilişkiler
içinde olduğu izlenimini vermek, önemli
siyasetçilerle görüşmek, kaıneralar
önünde el sıkışmak, gülüşmek, stratejik
ortaklık mesajlan vermek kimi devlet
adamlan için son derece önemli. Bu
dünyanın pek çok ülkesi için geçerli olsa
gerek, Beyaz Saray ya da ABD Dışişleri
Bakanlığı'nın haftalık gündemlerinde
mutlaka bir ya da daha fazla "yabancı"
devlet adamının ziyareti yer alır.
Washington'a bir ülkeden ziyaretlerin
sıklığı neye bağlıdır? Yakın stratejik
ortak olmak mı? îkili sorunlan aşmaya
çalışmak mı? Belli bir konuda destek
istemek mi? Yoksa tamamen yurtiçi
tüketime yönelik olarak kendi reklamını
yapmak mı? Tüm bu sorular Dışişleri
Bakanı Ali Babacan'ın bu ayki
Washington ziyaretiyle yeniden
gündeme geldi. Babacan neden
Washington'ı ziyaret etti? Mevkidaşlan
bir, iki en fazla üç günle yetinirken
Babacan niye bir hafta kalmayı seçti? Ilk
sorunun basit resmi bir yanıtı var elbette.
Îkili ilişkilerin güçlendirilmesi, PKK ile
mücadele, Ortadoğu, AB üyelik süreci,
Kıbns, Ermeni meselesi gibi konulann
görüşülmesi, görüş alışverişi vs. Peki her
şey bu kadar açıktı da Babacan'ın
ziyaretinin programına yönelik bu
görülmemiş gizlilik de neydi? Bunun
Babacan'ın bizzat "basına hiçbir şey
açıklanmasın"
talimatıyla yapılması
da işin cabası.
Türkiye
Cumhuriyeti 'nin
Dışişleri Bakanı'nın
ülke bu kadar kanşık
bir dönemden
geçerken
Washington'a yaptığı
uzun ziyaret buradaki cadı kazanını
kaynatmaya yetti. önce, program
gazetecilere damla damla verilirken
Babacan'ın gizli kapaklı Bilderberg
Konferansı'na katılacağı bilgisi geldi.
Geçen yıl tstanbul'da yapılan, üst düzey
politikacılann, işadamlannın,
gazetecilerin bir otele kapanarak dışanya
kesinlikle bilgi sızmamacasına
görüştükleri ünlü konferans. Babacan bu
konferansta kimlerle görüşecekti? Ancak
iddialar bununla sınırlı kalmadı.
Babacan'ın Iran konusunda ABD ve
AKP arasındaki görüş aynlığnıı
gidermeye çalışmak ya da azaltmak gibi
bir görevle buraya geldiği soylenrileri
dolaştı. ABD Başkan Yardüncısı Dick
Cheney'nin Ankara ziyareündeki
görüşmelerde Iran konusunda soğuk
rüzgârlar esriği, AKP'nin de bunu tatlıya
bağlamak için Babacan'ı gönderdiği
ileri sürüldü. Bir başka iddıa ise
Babacan'ın AKP kapatma davası
konusunda ABD'den destek bulmak
amacıyla geldiği yönündeydi. Kapatma
davası konusunda ABD'den istedıkleri
sertlikte bir mesaj alamayan AKP'nin
Babacan'ı önce Brüksel'e, ardından
Washington'a göndererek Batılı
dostlannı istedikleri çizgiye getirme
çabası içine girdiği yorumlan geldi. Son
ve belki de en ilginç iddia ise
Babacan'ın AKP'nin kapatılması
durumunda başbakanlığa hazırlandığı ve
bu yöndeki ilk lobi çahşmalannı
Washington'da gerçekleştirdiği
yönünde. ABD'nin görevini bitirmeye
yakın yönetiminden Babacan nasıl bir
tepki aldı henüz bilinmiyor. Bilinen bir
şey var; o da AKP'nin işleri için bu
başkenti merkez bellemiş olması.
ELÇIN
POYRAZLAR
Engele
tahlınca...
Ahnanva'nın
Lulıınülılcıı
kcntinin ev
sahipli»i yaptığı,
dünyanın en
büyük binicilik
yaıışmalaııııdan
birindc, ttalyan
binici Stefano
Brecciaroli ve atı
Oroton engele
takıldı...
Luhmühlen, Kıta
Avrupası'nın at
biniciliği sporları
merkezi olarak
tanınıyor.
(Fotoğraf: AP)
Kırgızistan'ın yası
Kırgızistan'da ulu bir çınar devrildi.
Dünyanm en büyük romancılarından
ve 60'tan fazla dile çevrilen kitaplan
120'ye yakın ülkede okunan Cengiz
Aytmatov artık yok! Kırgızistan'ın yam
sıra Türk dünyası ulu çmann ebediyete
intikal etmesinin acısını yaşıyor. Dün
toprağa verilen Aytmatov için 1 günlük
yas ilan edildi Kırgızistan'da... 2008,
"Aytmatov Yıh" olarak kabul edilmişti.
Onun eserleri ve hayati ile ilgili
organizasyonlar yapıhyordu art arda.
Sadece Kırgızistan'da değil birçok ülkede
faaliyetlere katıhnaya çalışıyordu büyük
yazar. Son programı Tataristan'da idi.
Rahatsızlandı, komaya girdi ve tekrar
gözünü açamadı. Cenazesi on
binlerin katıhmıyla ve
düzenlenen törenlerle
Kırgızistan için kutsal kabul
edilen Ata Beyit
Mezarlığı'nda toprağa verildi,
babasımn da mezannın
bulunduğu 137 vatanseverin
yanında... Ata Beyit, Türkçe
karşıhğında "Ata Mezarlığı"
anlamma geliyor. Ancak orada yatan 137
insan şehit olarak kabul ediliyor.
Stalin döneminde Sovyetler Birliği'ne
karşı milliyetçilik hareketlerinin başladığı
ve yeni bir Türkistan kuruhnası hayalinin
yaşatıldığı yıllarda çok sayıda vatansever
aydın uzun süre sorgulanıp tutuklu
kaldıktan sonra toplu olarak katledilmiş
ve toplu mezarlara gömülmüş.
Kazakistan ve Özbekistan'da daha büyük
kanlı eylemler yaşandığı biliniyor. 1937
yılında Kırgızistan'da başlatılan
operasyon sırasında yüzlerce aydın,
yönetici ve tanınmış isim gözaltına
alınmış. Aylarca sorgulanan kişilerden
BİSKEK
OSMAN KARAKAŞ
haber almamamış. 1938 yılında eski bir
tuğla fabrikasma götürülen 137 Kırgız,
burada kurşuna dizilerek açılan çukurlara
gömülmüş, toplu halde. Olayı gören bir
kişi, uzun yıllar kimseye anlatamamış
korkusundan. Ölüm döşeğinde iken kızını
çağınp kulağma fisıldamış olayı ve şöyle
öğütlemiş: "Kızım, uygun zaman
olduğunda bu durumu birilerine
anlat." Bağımsızlıktan bir süre sonra
olay duyurulmuş. Ve eski tuğla fabrikası
kazılmış. 137 insanın iskeleti bulunmuş.
Çoğunun elleri bağlı. Yapılan DNA
testleriyle kimler olduğu belirlenmiş.
Aralannda dönemin başbakanı bile var.
Yazar Aytmatov'un babası Devletkul da
Kırgız Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti'nde 3. adam. O da
orada. Aytmatov yıllardır haber
alamadığı babasına kavuşmuş,
ama buruk bir şekilde... Ata
Beyit, Cengiz Aytmatov'un
önerisi ile düzenlenmiş ve aynı
zamanda müze haline
getirilmiş. Toplu mezarda
bulunan giysiler ve çeşitli özel
eşya bu müzede sergileniyor, katledilen
137 insanın mezarlannrn yam başında...
Halihazırdaki yönetim, Aytmatov'a
saygınm bir ifadesi olarak bu kutsal anıt
mezarhğa defnedilmesini uygun gördü.
Son yıllarda ülkesini tanıtmak amacıyla
Brüksel'de çalışmalar yapan Aytmatov,
aynı zamanda Kırgızistan'ın "Benelüks
Ulkeleri Büyükelçisi" unvanını
taşıyordu. Sdc sık Türkiye'de çeşitli
organizasyonlarda konuk olarak bulunan
Aytmatov, Türk dünyasına önemli
mesajlar veriyordu. Aytmatov artık yok...
Ancak eserleri ve yaptığı çalışmalar
ebediyen yaşayacak.
Ah şu güneşli
günler...
Puslu havalardan
bunaldığımızdan olsa
gerek, umudumuzu
yitirmişçesine "Yaz
gelecek mi acaba?" diye
konuşup dururken
birdenbire geliverdi.
Hem de ne geliş.
Avrupa'nın en sıcak
günlcrini yaşadık. Böyle
sıcaklar olunca, tadını
çıkarmak için midir,
karanlık kış günlerinin
intikamını almak için
midir, her nedense
televizyonlar, radyolar,
gazeteler "Dikkat
yangın tehlikcsi !" diye
başlarlar. Gene öyle
oldu. Tabii bu uyanlan
duydukça herkes biraz
tebessüm ediyor ama
olaym ciddiyeti de
biliniyor. Memleket
ormanla kaplı
olduğundan yangına
karşı duyarlı olmalan
çok doğal. Deneylerden
dersler çıkarmışlar.
Ormanda bir kınk şişe
kızgın güneşte mercek
görevi görüp kuru otlan,
yapraklan
tutuşturabiliyor. Bu
yüzden herkesin dikkatli
olması, ormanhk
yerlerde kınk şişe, cam
bırakmaması
isteniyor.
Sigara izmariti
atılmaması
için uyanda
bulunmaya,
böyle
sorumsuz
insan
olabileceği
düşünülmediğinden
zaten gerek duyulmuyor.
Her neyse, yangın
uyanlan, sıcaklık
rekorlannın
manşetlerden verilmesi,
güneşli havalann ayn
tatlan. Daha da ilginci
birden bastıran
sıcaklarda millet
pusulayı da şaşınyor.
Espresso istersin,
cappuccino verir.
Yanlışlığmı söyleyince
de "Ahh çok sıcak, özür
dilerim..." diye mazeret
belirtir. Havalar birden
bastmnca ilk günler
böyle şaşkınlıklara
hazırlıklı, biraz anlayışh
ve hoşgörülü olmak
gerekiyor. Insanlar, hele
o sıcakta çalışanlar,
sevinçlerini kendilerine
göre dışa vunnak
istiyorlar.
Kendilerini sanki
dizginleyemiyorlar.
Koca otobüsün sürücüsü
bile belli rotada gitmesi
gerekirken, yolunu üç
durak kısaltan kestirme
yola sapıverdi. Millet
sesini yükseltince de
"Allah allah sıcak bizi
ne hale getirdi yahu"
deyip meseleyi tatlıya
bağlayıverdi. Her şey iyi
de sıcaklar on gün sonra
geldiği gibi gidiverdi.
Gcne gelir mi acaba?
Milletin suratı asıldı. Şu
STOCKHOLM
OSMAN IKİZ
güneş gene gelse, bütün
o tatlı şımanklıklara
razıyım. Ah şu güneşli
günler...
Küreselleşmeyi en
kolayından anlatmak için
malum hamburger zincir
restoranlan örnek verilir.
Dünyanın neresine
gidersen git aynı mönüyü
yediğine göre, dünya
artık küreselleşmiştir. Bir
başka ömek de giyim
kuşam markalan. Hafta
içinde Isveç
Parlamentosu'nda
(Riksdagen), parti
liderlcri arasında bu
sezonun son söz
düellosunu (debat)
dinlerken, küreselleşme
için bir örnek daha
buldum. Sizler
Türkiye'de parti
liderlerinin
konuşmalanndan
mutlaka
bunalmışsınızdır.
Seviyesinden,
içeriğinden vs.
Bunahnakta, sıkılmakta
haklısımz da, başka
yerlerde çok farklı
olmadığını da bilin.
Anlatacağım meclis
çatısı altında harfiyen
yaşandı. Sol Parti lideri,
sağ parti
koalisyonunu
ekonomideki
uygulamalan
yüzünden
eleştirdi.
Koalisyon
ortaklanndan,
liberallerin
lideri, cevap
için kürsüye geldi.
Eleştirileri yanıtlamak
yerine, Sol Parti liderine,
"senin partin 1917'de
kurulmuş bir komünist
partidir. Komünizıtı
çöktü sen hâlâ
komünist olmadığını
söyleyemiyorsun. Geçen
gün Chavez'e hayran
olduğunu söyledin.
Totaliter liderlere
hayranhğın sürüyor.
Siz nasıl bir politikayı
savunduğunuzu bile
bilmiyorsunuz..."
Koalisyonun diğer ortağı
merkez partisinin kadın
lideri de, liberalden geri
kalmadı. O da mahalle
kavgası üslubuyla
saldınya geçti. "Siz
muhalefettekiler ne
yapacağınıza karar
verin de ondan sonra
karşımıza çıkın..."
Dinlerken ürperdim.
Nerede o yirmi yıl
önceki liderler...
Küreselleşme politikacı
kalitesini de standardize
etmiş demek ki... Onun
için Avrupa Avrupa diye
kimse yanıp tutuşmasın.
Politikacılan da
bizimkilere benzemeye
başladı. Zaten,
AKP'lilerle Avrupalı
politikacılann dostluğu
"Bozacının şahidi
şıracıdır" özdeyişini
hatırlatmıyormu?..