03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 MART 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK EMEKLİSEN’DEN OTURMA EYLEMİ EmekliSen üyeleri, sendikalarının kapatılmasını protesto etmek için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde oturma eylemi yaptılar. Ulaştırma Bakanlığı önünde toplanan emekliler, “EmekliSen kapatılamaz’’, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz’’ sloganlarıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yürüdüler. EmekliSen Genel Başkanı Veli Beysülen kendilerinden, dernek olarak yollarına devam etmelerinin beklendiğini belirterek derneklerin yardımlaşma üzerine kurulu mekanizmalar olduklarını, kendilerinin 8.5 milyon emekliyi temsil ettiklerini ve sendikalaşma hakkının kendileri için önemli olduğunu kaydetti. Beysülen, iç hukuk yollarının tükenmesi halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracaklarını söyledi. 7 YAVRU VATANDA GREV VAR KKTC’de kamuda yetkili 5 sendika, hükümetle yaptıkları mali protokol görüşmelerinin sonuçsuz kalmasından sonra başlattıkları eylemler çerçevesinde bugün örgütlü bulundukları işyerlerinde grev yaptı. Sendikalar, grev sürerken Lefkoşa’da Atatürk Meydanı’nda da miting düzenledi. Mitingde yapılan konuşmalarda, hükümet, daha önce verdiği sözleri tutmamakla ve sermayeye “teslim olmakla’’ suçlandı. Kamuİş Başkanı Ahmet Çaluda, “Emek en yüce değer’’ diyerek, iktidara gelenlerin ‘’sermayenin uşağı’’ olduğunu iddia etti. Çaluda, Başbakan Ferid Sabit Soyer’i eleştirdi ve “Bu geminin kaptanı olamadı, gemiyi yüzdüremedi, gemi karaya vurdu, sıfırı tüketti’’ dedi. BELEDİYEİŞ’TEN YENİ KİTAP Belediyeİş Sendikası’nın AB’ye Sosyal Uyum Dizisi’nden yeni bir kitap daha yayımlandı. Doç. Dr. Şükran Ertürk tarafından kaleme alınan ve ‘Uluslararası Belgeler ve Avrupa Birliği Direktifleri Işığında Çalışma Hayatında Kadın Erkek Eşitliği’ adıyla yayımlanan kitapta, eşitlik konusunda, önce uluslararası hukuki belgelerde konunun irdelenmesi amaçlanıyor. Daha sonra Avrupa Birliği mevzuatının kadın erkek eşitliğine yaklaşımının ele alındığı kitapta, son olarak Türk hukuku bakımından iş hukukunda kadın erkek eşitliğinin sağlanıp sağlanmadığı ortaya koyuluyor GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Nasıl Demokrasi Ama.. Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya hakkında başlatılan saldırı kampanyası sürüyor. Türkiye, görevini yaptığı için eleştirilen, hatta suçlanan bir yetkili ile ne yazık ki ilk kez karşılaşmıyor. Başvurudaki belge ve bilgileri görmezden gelerek, hiçbir dayanağı yokmuş gibi Cumhuriyet Başsavcısı’nı hedef seçenleri ciddiye almak giderek zorlaşıyor. Hatta AKP’lilerin kendilerini savunmak için söylediklerine “Başvurunun haklılığını kanıtlıyor” demek bile mümkün... Bu gibilere yanıt vermeye çalışanlar, AKP’nin sütten çıkmış ak kaşık gibi gösteriliyor olmasına tepkilerini, adını anmadan bir Nasrettin Hoca fıkrasının son bölümüyle özetlemeye çalışıyorlar. Gelin önce o fıkrayı anımsayalım: Nasrettin Hoca’nın evine bir gece hırsız girmiş ve yükte hafif pahada ağır ne varsa sırtlayıp sırra kadem basmış. Sabah kalkıp durumu gören Hoca, komşularına yakınmaya başlamış. Ama komşuları onun gibi düşünmüyormuş. Kimisi kapısını iyi kilitlemediğinden, kimisi eşyalarını kolayca götürülebilecek şekilde ortada bırakmasından söz açarak Hoca’yı suçlamaya girişmişler. Sonunda Hoca dayanamamış: “Yahu” demiş, “Hırsızın hiç mi kabahati yok”?.. ??? İşler iyi gitmediğinde siyasetçilerin alınganlık dozu da artıyor. Bazen “Bugün hava yağmurlu olacak” diyene “Vay... Bana ördek dedin ha..” diye çıkışan kişiye benzeyiveriyorlar. Hocayı anma zorunluğunu duymam, AKP’lilere hırsız demek isteğimden değil, benzer mantık yanlışlığını vurgulama niyetimden kaynaklanıyor. ??? AKP’nin kapatılması isteği, yeni bir anayasa değişikliğini de gündeme getiriverdi. AKP’nin, başvuruda sıralanan eylem ve açıklamaları bir yandan yok saymaya çalışırken öte yandan anayasadaki parti kapatmayla ilgili hükümleri değiştirmeye odaklanması, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğuna inanmadığını da gösteriyor. Bu, AKP’nin işine gelmeyen yasa maddelerini değiştirme yolunu tercih edişinin ilk örneği de değil. En yakın örnek olan Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin değişikliği anımsamak yeter de artar bile. Bu satırları yazarken, AKP yanlısı TV kanallarında anayasa değişikliğine ilişkin çalışmanın ayrıntılarına ilişkin bilgiler aktarılıyordu. Hukukla bağdaştığı tartışılacak düzeydeki önerilerden en dikkat çekeni de bence şuydu: “Kapatma davası açılması için TBMM’den izin alınsın.” Doğrusu yadırgamadım. Çoğunluğun her şeyi yapma yetkisi saptadığına inananların mantığına en iyi uyan öneri bu olmalıydı. Yargıyı güdüleme niyetinin, erkler ayrılığını öngören demokrasi anlayışıyla nasıl bağdaşacağını da sanırım öneri sahipleri anlatmak zahmetine katlanırlar. ??? Leb demeden leblebiyi anlama konusundaki uzmanlığını geliştiren Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) bu öneriye nasıl yaklaşacağını da merak etmiyor değilim. ??? Böyle giderse Demokrat Parti’den (DP) sonra demokrasi havarilerinin toplandığı ikinci partinin AKP olacağından kimse kuşku duymamalı. DİSK Başkanı Süleyman Çelebi: Geleceğimize ihanet eden düzenlemeleri kabul etmemiz mümkün değil İşçinin kırmızı çizgisi belli ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet Bürosu) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’yla ilgili olarak dün Türkİş, DİSK ve Hakİş yöneticileri ile bir araya geldi. Emek kesimi olarak “Kırmızı çizgilerimiz belli” diyen DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, platform olarak da gündeme getirilen noktalardan geri dönüşün mümkün olmadığını bir kez daha vurguladı. Hükümette emeklilik için 9 bin olan prim ödeme gün sayısını aşağı çekme yönünde eğilim güçlenirken işçi sendikaları da kazanım ? Çalışma Bakanı ile bir araya gelen işçi temsilcileri, başta prim gün sayısının 9 bine çıkarılması olmak üzere emeklilik yaşı ve sağlık hizmetlerinde katkı payı ödenmesinin kabul edilemez olduğunu belirttiler. ken yıllık gelişme hızının yüzde 100’ü dikkate alınmalı. Tasarıda yüzde 30’u dikkate alınıyor. Aylık bağlama oranı: Emeklilikte 9 bin gün için tasarıda yüzde 50 olan aylık bağlama oranı yüzde 65 olmalı. En düşük aylık: Emekli aylıklarında belirlenecek bir alt sınırın altında aylık ve gelir bağlanması mümkün olamamalı. Bu aylık emeklilerde bugün itibarıyla 540 YTL, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu yüzde 25 ve daha yukarı oranda sakat kalanlarda ise 420 YTL olmalıdır. Tasarıda bu aylık sırasıyla 213 ve 175 YTL olarak belirlenmişti. Emeklilik yaşı: 1.1.2000’den sonra sigortalı olan kadınlar 58; er larından vazgeçmeyecekleri mesajı verdi. Sosyal güvenlikte sendikaların istekleri şöyle: Gelişme hızı: Emekli aylıklarının hesaplanmasında geçmiş yıllara ilişkin kazançlar güncellenir kekler 60 yaşını tamamlamak ve 7 bin gün prim ödemiş olmak kaydıyla emekli olabilmelidirler. Tasarıda emeklilik yaşı 65, prim günü 9 bin olarak belirlenmişti. Diğer bazı istekler: Malullük ve ölüm aylığını hak etmek için 5 yıl sigortalılık süresi ile 900 gün prim ödemiş olmak şartı yeterli olmalıdır. Yetim kız çocuklarına evlendiklerinde aylıklarının 24 katı tutarında evlilik yardımı ödenmelidir. Süt emzirme yardımı asgari ücretin üçte biri tutarında altı ay süre, cenaze yardımı ise asgari ücretin 3 katı tutarında ödenmelidir. TAM GÜN OLMASIN Pratisyen hekimler kararlı ? Tam gün yasasıyla güvencesiz ve ucuz işgücüne dönüştürüleceklerini belirten pratisyen hekimler, fazla çalışmaya değil, ikinci iş hakkı gaspına karşı. Pratisyen Hekimlik Derneği Başkanı Dr. Erdoğan Mazmanoğlu, tam gün yasasının getireceği çalışma şeklinin tamamen sözleşmeli ve iş güvencesinden yoksun olduğunu söyledi. Mazmanoğlu, kendilerinin çok çalışmaktan kaçınmadıklarını vurgulayarak, karşı oldukları şeyin fazla çalışmak değil, ikinci iş hakkının alınmak istenmesi olduğunun altını çizdi.Dr. Mazmanoğlu, pratisyen hekimlerin ayda ortalama 1200 YTL maaş aldıklarını ifade ederek “İşyeri hekimliği de yapamayacak pratisyen hekim 1200 YTL’yle geçinmek zorunda bırakılıyor. Öte yandan işçiler açısından, işyeri ve iş sağlığı açısından büyük öneme sahip olan işyeri hekimliğinin de yapılamayacak olması, işçilerin sağlığını tehdit edecek. Yani hem işçi sağlığı koruma altında olmayacak hem de pratisyen hekimler ek gelirden yoksun bırakılacak” diye konuştu. Sistemin koruyucu hekimliği ortadan kaldıracağını, bunun da salgın hastalıklarda büyük artışlara yol açacağını öngördüklerini anlatan Mazmanoğlu, koruyucu hekimliği uzman hekimlerin yapmadığını, oysa yapılmak istenenin, bu işlerin adım adım uzman hekimlere devri olduğunu söyledi. Mazmanoğlu, görüşlerini “Bu yasa çıktıktan sonra asli görevi koruyucu hekimlik olan sağlık ocakları hekim sıkıntısı çekecektir. Sadece poliklinik hizmeti düzeyindeki işyeri hekimliği tercih edilecek, bunun sonucunda da zaman içerisinde iş kazaları ve meslek hastalıklarında da artış görülecektir” sözleriyle özetledi. Yabancı sermaye hukuk tanımıyor Birleşik Metalİş Sendikası Anadolu Şube Başkanı Seyfettin Gülengül, SCT Turbo Filtre Fabrikası’nda sendika örgütlenmesinin 2005’te başladığını belirterek “Alman işveren, ucuz emek cenneti diye geldiği ülkemizde hukuk tanımaz tavrını sürdürüyor” dedi. KAZALAR ŞANSSIZLIKTAN Tuzla’da suçlu yok ? Meclis Komisyonu Tuzla raporunu tamamladı. Herkesini birbirini suçladığı raporda, işveren dört dörtlük çalıştığını ileri sürdü. AYŞE SAYIN 3 yıldır grevdeler... Hem işverene hem de geleneklere direniyorlar Grevin kadın yüzü ABİDİN YAĞMUR MERSİN Tarsus’a bağlı Bağcılar beldesinde bulunan SCT Turbo Filtre Fabrikası’nda çalışan işçilerin grevinde 3. yıla girildi. “Ben Türkiye’de ucuz işgücü var diye geldim. Sendika tanımam” diyen Alman işverenin bu tutumuna karşı başlatılan greve ilk başta 297 işçi katılmıştı. Ancak aradan geçen zamanda birçok işçi fabrikayla ilişiğini kesti, başka yerlerde çalışmaya başladı. Grevi sürdüren 17’si kadın 50 işçi kaldı. 50 grevci işçinin grev çadırında nöbetleşe kaldığı SCT Turbo Filtre Fabrikası’nın önünde, hayatlarında ilk kez sendikalı olan ve 3 yılı bulan grev deneyimiyle tanışan kadın işçilerle konuştuk. Grevin başladığı günden beri en aktif şekilde görev alan kadın işçilerden bir Ümmühan Doğan (41) fabrikaya 1992’de girdiğini, 2005’te Birleşik Metalİş’in örgütlenmesiyle hayatında ilk kez sendikalı olduğunu anlattı. Doğan, grevin sürdüğü 2 yıldır çevresinden ‘Bırakın grevi’ telkini aldıklarını söyledi. Doğan, “Gideceği yere kadar da sürdürürüz. Aidat parası, erzak yardımı alıyoruz. Tek eksiğimiz SSK primlerimizin eksik yatmasıydı. Ama emeklilik de artık hayal oldu” dedi. Nurgül Yalçın (25) sendikadan önce asgari ücretle çalıştıklarını belirterek, “Beklentimiz kadrolu olarak, sendikamızın tanınması ile işimize dönmek” diye konuştu. Eşinin bile sendika için verdiği mücadeleye destek vermediğini dile getiren Yalçın, çevresindekilerin grev çadırına gitmesini istemediklerini anlatıyor. Greve katılması, yakın çevresince yadırganan bir diğer kadın işçi ise 40 yaşındaki Hülya Er. 2002’de işe giren Er, işine dönmek istiyor ama sendika tanındıktan sonra... ANKARA Tuzla tersanelerindeki ölümlü kazaları araştırmak üzere TBMM’de oluşturulan alt komisyon, raporunu hazırladı. Komisyonun bilgisine başvurduğu bazı işveren ve taşeron firmalar birbirini suçlarken sendika temsilcileri İş Yasası hükümlerinin uygulanmadığına dikkat çekti. Rapora yansıyan görüşler şöyle: Dört dörtlük çalışıyoruz: Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Başkanı Murat Borlak, son zamanlarda bir “şanssızlık” sonucu, ölümlerin peşpeşe geldiğini söyledi. (...) 2000’de 10001500 işçi çalışırken bu sayının 35 bine ulaştığını, bunun sonucu deneyimsiz işçi çalıştırıldığını, taşeronluk sistemini doğurduğuunu, (...) hepsinin olmasa da birçoğunun “dört dörtlük” çalıştığını belirtmiştir. Kalp dendi, elektrik çarpması çıktı: İş kazasında yaşamında yitiren G.A’nın öldükten sonra ailesine kalp krizi denildiğini, otopside elektrik çarpmasına bağlı kalp durması olduğu anlaşılmıştır. Yasa uygulanmıyor: Limterİş Sendikası yöneticileri görüşmede, Tuzla tersanelerinde İş Yasası’nın uygulanmadığını, geminin bütün işlerini taşeronların yaptığını, hatta taşeronların altında da “götürücü” olarak tabir edilen alt taşeronların yer aldığını ifade etmişlerdir. Yüzde 80’i taşeron: Gemi Sanayicileri Derneği Başkanı Ziya Gökalp ve diğer yöneticiler, işçilerin yüzde 80’inin alt işverene bağlı olduğunu, kalite standartlarının uluslararası olduğunu ifade etmişlerdir. oerinc?cumhuriyet.com.tr İŞÇİDEN UYARI “7.5 saatten fazla çalıştırmayın” İstanbul Haber Servisi DİSK’e bağlı Limterİş Sendikası üyesi işçiler, “Ağır ve Tehlikeli İşkolu Yönetmeliği” gereği 7.5 saat mesai uygulamasına uymayan Sedef Tersanesi yöneticilerini prostesto etti. Limterİş Sendikası üyesi işçiler, dün sabah saatlerinde tersanelerdeki güvenlik önlemlerinin yeterince alınmaması nedeniyle meydana gelen ölümlü kazalara karşı uyarı eylemi yaptı. Sedef Tersanesi önünde bir araya gelen işçiler, “Ağır ve Tehlikeli İşkolu Yönetmeliği’ne uyulsun, 7.5 saat uygulansın” yazılı pankart açtı. Sendika yöneticileri yaptıkları açıklamada, yönetmelik gereği 7.5 saatten fazla çalıştırılamayacaklarını belirterek, yönetmeliğe aykırı olarak fazla mesai isteyen işverene ilişkin sendikaya bilgi verilmesini istedi. 2728 Şubat greviyle kazanılan 7.5 saat uygulamasına bazı tersanelerin uyduğu anımsatılan açıklamada, Sedef Tersanesi patronlarının yönetmeliğe uymamayı sürdürmesi halinde haklarını elde edene dek tersane önünde oturma eylemi yapacaklarını açıkladı. GÖRÜŞ / D r . AT İ L L A Ö Z S E V E R Maltepe Üniversitesi Başta işçi ve memur sendikaları olmak üzere Emek Platformu’nu oluşturan örgütlerin 14 Mart’taki iki saatlik iş bırakma eylemi, AKP hükümetine belli bir geri adım attırdı. Taraflar yeniden bir araya gelerek sosyal güvenlik yasa tasarısı üzerindeki müzakereyi sürdürecekler. Hükümet tarafı, tasarının ana parametrelerinde bir değişiklik yapmayı düşünmüyor, belki 9 bin günlük prim süresinin biraz daha aşağıya inmesini kabul edebilir, ufak tefek düzeltmelerle de emek kesimini ikna etmeye çalışabilir. Burada esas görev, Emek Platformu’na düşmektedir. Çalışanların ya Emek Platformu Sıkı Durmalı sayla ilgili “kırmızı çizgileri”nin olması gerekir. Özellikle emekli aylığı bağlama oranlarının düşürülmesine karşı çıkılmalı, yüzde 65 oranı savunulmalıdır. Ayrıca güncelleme katsayısı hesaplanırken gelişme hızının yüzde 30’u değil, eskiden olduğu gibi yüzde 100’ü emekli maaşlarının hesaplanmasında dikkate alınmalıdır. Diğer önemli bir “kırmızı çizgi” ise 1 Ocak 2000’den sonra sigortalı olan kadınların 58, erkeklerin de 60 yaşını tamamlaması ve 7 bin gün prim ödemesi koşuluyla emeklilik hakkına sahip olmasıdır. Sağlıktaki katkı payına da karşı çıkılmalıdır. Bunlara yıpranma hakkının kalması, malulen emeklilik koşullarının zorlaştırılmaması, emzirme yardımının azaltılmaması, 6 aylık işsizlik süresince sağlık hakkından yararlanma gibi talepler de eklenebilir. Emek Platformu, bu taleplere ek olarak sorunun çözümü açısından 11 milyonluk kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınması, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun idari ve mali yönden özerk olması, sosyal güvenliğe primli devlet katkısının AB düzeyinde gerçekleşmesi, sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılarak sigortalı çalışmanın yaygınlaştırılması, iş güvencesinin 30 değil tek işçi çalıştıran işyerleri düzeyine indirilmesi, kaçak işçiliğe yol açan taşeronlaşma ve esnek çalışmanın sınırlandırılması gibi önerileri gündeme getirmelidir. Ayrıca tarihten ders alınmalıdır. 1999 yılındaki ilk sosyal güvenlik reformu sırasında Emek Platformu, 24 Temmuz’da Kızılay’da büyük bir mi [email protected] C MY B C MY B ting düzenlemiş ve yeni işe girenler açısından 5055 yaş şartını ve mevcut sigortalılar için de yumuşak bir geçiş sürecini benimsemişti. Ancak daha sonra zamanın Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan ile Türkiş Genel Başkanı Bayram Meral arasında yapılan görüşme sonucunda 5860 yaşta uzlaşmaya varılmıştı. Emek Platformu’nun diğer üyeleri bu uzlaşmaya tepki gösterirken Bayram Meral, “İsteklerimizin yüzde 95’i kabul oldu. Sadece 5860 yaş için genel greve gidemezdik” demişti (2 Ağustos 1999 tarihli Milliyet). Bizden hatırlatması…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle