22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MART 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Köstebek İlhami Hakverdioğlu: “Bunlar köstebek gibidir. Bir deliği kapatırsın, öbür delikten çıkarlar! Geçmişte hep böyle olmadı mı?” Ya ğ m u r D e n i z Şarkıdaki içkiyi sansürlemişler... “Şeriat kafa buluyor!” GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM AKP’ye tek maddelik yasa önerisi: “Hukuk AKP’ye işlemez!” Üzüntü Nami Tepe: “AKP’ye kapatma davasına en çok ABD üzülmüş olmalı. Bu kadar candan bağımlısını bir daha nerden bulsun!” TAKKE düştü; kellelerin tepesindeki kel göründü! Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, şeriat devleti kurmaya çalıştığı iddiasıyla AKP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru, demokrasinin ne denli büyük bir tehlike içinde olduğunu ortaya çıkarttı. Dava üzerine “ayaklanan” sahte demokratların ilk savunması “Demokrasilerde parti kapatma olmaz” oldu. Oysa demokrasiyi araç olarak kullananlar bal gibi biliyor ki Avrupa Birliği’nde bile partiler kapatılıyor. Laik cumhuriyet düşmanları, iddianamedeki somut olaylara yanıt vermek yerine “yaygara” kopartarak, konuyu çarpıtarak yine demokrasinin arkasına saklanmaya çalışıyor. Aldıkları oy oranına bakıp, “milli irade”yi ağızlara sakız yaparak “halk goygoyculuğu”ndan medet umuyorlar ve fakat bu yolla Türkiye’yi çok büyük bir uçuruma sürüklemenin yolunu açıyorlar! Görünen o ki haklarındaki iddiaları yargı önünde asılsız çıkartmak yerine yargı önüne çıkmamak için anayasayı değiştirerek, halkoyuna sunmayı ve halktan alacakları “evet”le yollarına bildikleri gibi devam etmeyi planlıyorlar. Bu kafa “halk isterse hilafeti getirir” kafasıdır ve Türkiye’yi uçurumdan aşağıya yuvarlar. AKP’nin genel yönetimden yerel yönetime kadar toplum yaşamını İslami kurallara uydurmaya çalışmasının en belirgin olanları içki yasaklarıdır. Kalkıp, koydukları bu yasakları kaldıracaklarına; örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal tesislerinde bundan böyle Musallat “bira” içilebileceğini açıklayacaklarına, İslamcı kurallarda direniyor olmaları rejimle hesaplaşmakta kararlı olduklarını göstermektedir. Bunun en büyük işareti de iddianamedeki bir numaralı sanık ve Başbakanlık koltuğunda oturan AKP Genel Başkanı RTE’nin kapatma davasına karşı verdiği ilk tepkide Kuranıkerim’deki bir sureden alıntı yapmasıdır. RTE, daha önce söylediği gibi referansının İslam olduğunu bir kez daha göstermekle kalmamış aynı zamanda sureyi bilenler için özel bir mesaj da vermiştir. Mesaj açıktır. RTE’nin alıntı yaptığı surede, “cehennemlik olanlar” için “hayvan gibi” denmektedir. İktidarın İslamcı uygulamalarını eleştirenler, RTE tarafından bu tanıma layık görülmüştür! Özetin özeti AKP, sadece laikliğin değil, hukukun ve demokrasinin de başına musallat olmuştur! AKP Demokrasiden Sonra Yargıyı Yok Etme Peşinde... Yaşanan hukuk saptırmaları apaçık ortada. İnönü’nün tarihi deyimiyle “suçluların telaşı” içindeler. AKP kıvranarak sistemin tokadını haksız yere yemiş mazlumları oynadıktan sonra, şimdi de anayasanın 138. ve Türk Ceza Yasası’nın 277. maddelerini hiçe sayarak yürüyen davaya açık müdahale peşinde koşuyor. Dünya tarihinde görülmemiş sorumsuzlukla koca bir “açık suç” işliyorlar. Hükümet kendi davasını etkileyip başsavcıyı engellemeye çalışarak, hukuku bitirme gayretinde... Tüm Avrupa, TÜSİAD, MemurSen, hepsi “fedakârca” öne atlayarak, kendilerini Türkiye’de rejim ve anayasanın önünde görerek, ülkemizde demokrasinin simgesi (!) AKP’nin avukatı kesildiler. Bu ilginç çelişkili ittifak, İslamcıliberal köşecik yazarları ile beslenerek bizi esir alacak. Gözlerim yaşarıyor! Erdoğan da Toptan gibi Yargıtay’ın, “AKP’nin Atatürkçü gidişatını” (!) durdurmak için devreye girdiğini söylüyor, milletle el ele olduklarını tekrarlıyor. Arınç, “bildiğiniz gibi”! Bu “temelsiz” davayı “gurur vesilesi” yapıyor! ABD Dışişleri, “ılımlı İslam” kaftanı kayıp gitmesin diye hemen 22 Temmuz seçim sonuçlarını hatırlatıyor! Bir sen eksiktin özverili Sam Amca…Herkesin görmezden geldiği gerçek şu: Parlamenter laik demokratik bir hukuk devleti, ancak içinde yer aldığı anayasal ve hukuksal yapı ile beraber bütünleşerek geçerlilik kazanır, salt seçim sonuçları ile değil. “Güçler ayrılığı” diye bir kavramı ve o unutulan “milletvekili yemini”ni biz mi uydurduk? Her devletin siyasal yapısı, kendi demokratik gelenekleri ve kurduğu sistem ile geçerlidir. Adı ister kraliyet, ister laik cumhuriyet, ister şeriatçılık olsun, hiçbir rejim kendi intiharına koşmaz. Demokrasi, aklıevvellerin iddia ettiği gibi, ne kuralsızlık kuralı ne de çoğunluğun tahakkümü üzerine kuruludur. Peki “demokrasi” olduğunu iddia eden rejimlerde, faşizme kayma çabası hiç olmaz mı? Tabii ki olur. Bunu bu ülke de defalarca Menderes’lerle, Özal’larla, Erbakan’larla yaşadı. Ama bu isimlerin hiçbiri AKP iktidarı kadar sistemi kendi çiftliğine çevirmeye kalkışmadı! Demokrasilerde vatandaşlar devletten eşit muamele görür: AKP bu en önemli kuralı hiçe sayarak, yalnız kendi takımına iş ve rant fırsatı sağladığı, türbanlıların egemen olduğu ve tüm kadrolaşmaların, bürokratların, dini yaşam tarzını öne çıkaran, eşi türbanlılardan seçilmesini sağlıyor. Örneğin, binlerce sanat eğitimcisi kadro beklerken, imam kadrosu enflasyonu ile ülkeyi pompalıyor. Demokrasilerde, devletin ileri gelenleri ve aileleri rant ilişkilerine giremez, çıkar ilişkileri dağıtımını kendi akrabalarına, damatlarına, ortaklarına ve yandaşyakınlarına yapamazlar. AKP ister SEKA, ister Sabahatv örneği olsun, bu kuralı çiğnemeyi olmazsa olmaz şartı haline getiriyor, ancak muz cumhuriyetlerinde görülebilecek bir peşkeş çekmenin başaktörü oluyor. Demokrasiler, ancak laik bir hukuksal ve parlamenter rejim üzerine inşa edilebilirler: AKP’nin lider kadrosu ve vekilleri laiklikle alay eden, dini kuralları zorlayarak halkın yaşam tarzına yerleştiren, başörtüsünün üniversite ve hastaneler başta olmak üzere, Çankaya ve protokole sızmasını sağlayan, alkol, mayo yasağı, eğlence yerlerine baskı gibi yöntemlerle kendilerinden farklı yaşam tarzlarına saldıran, hoşgörüsüz, dincifaşist bir tutumu açıkça sergilemişlerdir. Sonuç: “Demokrasi” kelimesini bu kadar sık ağzına alan insanlarda, minimum bir utanma olmalıdır. Tüm Türkiye vatandaşlarını, itaatkâr YÖK Başkanı “Yusuf Ziya Özcan”cıklara dönüştürmeye yeminli, ikazlara kulak vermeden “dümdüz” giden ve ülkeyi kendileri adına “dikensiz gül bahçesi”ne çevirmeye kalkan, demokrasinin eşitlik ilkelerini dinamitleyen bir siyasal yapı, “demokratik” ortama daha fazla saldırmaz, olsa olsa özür dileyip kaderine razı olabilir! Bir çift söz de liberal ve milliyetçi “demokrat”lara: Bir siyasal sistemi bu kadar göz göre göre hukuku hiçe sayarak pas pas eden bir iktidara karşı, “Demokrasi kesintiye uğramasın, darbe olmasın” diyorsunuz. Peki haklısınız, doğru söylüyorsunuz. İyi de, şimdi bir de ne ekliyorsunuz?: “Yargı da bu işlere karışmasın”(!). Ben onlara, Radikal’in başsavcının haklı tarihi hamlesine reva gördüğü düşüncesiz manşetle yanıt vereceğim: “Yok artık, daha neler”. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Sevinç M. Alpaslan Yener: “Parti kapatmaya karşıyım, demek zorunda kalmadığım için, aydın olmadığıma seviniyorum!” Hırsızın hiç suçu yok mu? AKP’YE açılan kapatma davasına yurttaş yorumları. Deniz Tuncay Akkapılı: “Kadınların türban takmasını, yaşamın her alanının dine göre düzenlenmesini, inanç gereği, demokrasi gereği, özgürlük gereği diye sunan AKP ve aveneleri şunu anlamalı: Sizi kapatmak da cumhuriyet, demokrasi, hukuk, anayasa ve uygarlık gereğidir!” Feyzullah Dindar: “Demokrasi kurallar rejimidir. Şu soru hiç sorulmuyor: Bu parti, başsavcının söz ettiği suçları işlemiş mi? Hiç kimse bu suçların işlenip işlenmediğini sorgulamıyor. Anayasamıza göre bunlar suçsa ve bu parti bu suçları işlemişse sorumluluktan kaçamaz. Hırsızın hiç mi suçu yok sorusunu sormalıyız diye düşünüyor ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı alkışlıyorum.” Ersoy Öngün: “Evlerde elektrik akımı tesisata zarar verebilecek noktaya geldiğinde akımı kesen sigortalar vardır. Evlerde güvenliği sağlayan sigorta varken, Türkiye Cumhuriyeti’nin sigortasının olmaması düşünülemez. AKP, sigortanın neden attığını değil de akımın neden yükseldiğini analiz etmelidir.” Tevfik Doğan Özdinç: “2. Mehmet’in babasına gönderdiği mektubu bilirsiniz: Eğer hükümdar sizseniz ordunuzun başına geçin; eğer bensem, emrediyorum, ordunun başına geç! Başsavcı toplumun beklentilerine yanıt vererek devletine sahip çıkmıştır.” Kapanma Umut Güler: “Kapatma davasına AKP’nin verdiği tepkileri anlamak çok güç. Kendileri kapanma taraftarı değil miydi?” NevRuz Gerçeği PERİHAN ERGUN Nevruz’un sözlük anlamı YeniGün’dür (İlkYaz). Coğrafi anlamı da 2122 Mart’ta geceyle gündüzün eşitlendiği gün olup, kırsal kesimde özellikle de kışın yoğunluğunu yaşayan kuzey yarım küresinde ilkbahar sevincinin yaşanması oluşudur. Bazı toplum ve kavimler, Nevruz’u yaradılış efsanelerine dönüştürerek kutlarlar ve hatta siyasi eylemlerine araç ederler. Örneğin; Güneydoğu Anadolumuzdaki bölücüetnik grupların günün gerçek adını da bozarak Nevroz kalkışmalarıyla bayram gününü eylemleriyle karartmaları gibi.. (!) Oysa 21 Mart’ın toplumsal, töresel, bilimsel gerçeği, tarihi ve ansiklopedik kaynaklarca kısaca şöyledir. Efsaneye göre; Kafkaslar’ın Hükümdarı Cemşit, Nevruz sabahı güneşin doğuşunu görmenin sevinciyle günün törenlerle kutlanmasını buyurmuştur. Tarihi belgelere göre de Harzemşahlardan Celalettin Melikşah “Nevruzi hassa” adıyla o günü yeni yılın başı sayarak takvimleştirmiş ve bayram ilan etmiştir. Bu olayı ben ilk kez Cumhuriyet gazetesinin büyük yazarlarından, merhum Burhan Felek’in köşesinde, 21 Mart’ın Türklerin gerçek yılbaşısı olduğunu genişçe anlatımından öğrenmiştim. Çin Seddi’nden Tuna Boyları’na kadar tüm Türk kökenliler Şaman veya tek tanrılılar Nevruz’u YeniYıl’ın başlangıcı sayarak günlerce süren yerel şenlikleriyle kutlayagelmişlerdir. O gün verilen hediyelere, sofraları donatan yedilevin (yedi çeşit) kuruyemişlerle tatlılara Nevriziye adı verilmiştir. Kafkas kavimlerinde, özellikle de Azerilerde, semaver eşliğinde bu donanım, hafta boyunca kutlamaya gelen konuklara ikram edilir. Şii ve Alevi inançlılar da Nevruz’u Hz. Ali’nin doğum günü saymışlardır. Ayrıca; yaşamlarını topraktan sağlayanlarla, Türkmen Göçerleri, yeşeren doğa sevinciyle kıştan kurtuluşlarını bayram mutluluğuyla yaşarlar. Sasaniler’den beri İranlılar da Nevruz’u resmi bayram saymış ve sayagelmektedirler. Işıklar içinde yattığına inandığım Barış Manço, Azerbaycan Belgeseli’ni ekrana taşırken, konuk edildiği evlerin sofralarında Nevruziyelerin en az yedi mürebbe (reçel) olduğunu coşkuyla anlatırken, kendisini izleyenlere de o tatları aktarırcasına ekrana taşımıştı. Ben de Azeri kökenli bir aileden geldiğim için bu güzellikleri yaşadım. Anneannemin armağanlarıyla zengin Nevruz sofralarını çocuklarıma ve torunlarıma da aynen yaşatmaya çalışıyorum. ??? Bu gelenekle, ilk dönemlerde doktor ve eczacıların kırkbir çeşit bitki ve baharatı balla ezerek, ilaç yapıp hastalarına şifa niyetiyle günün şenliklerinde dağıttıkları da söylenir. Hâlâ Manisa’da süregelen ‘mesirmacunu’nun minarelerden şenliklerle halka serpilip atılması da bu geleneğin devamı olsa gerek. Arap, Fars ve Osmanlı Divan şairlerinin de sultanlara, vezirlere, saray insanlarına methiyeler düzen “Nevruziye kasideleri”yle yüklü bahşişler aldıkları da bilinmektedir. Özetle; Nevruz geleneği, Türk halklarının toplumsal yaşamında, kültüründe, sanatında, ekonomisinde önemli bir yer tutmuştur. Eski kuşakların hepsi bunu bilir. Dileğim odur ki; 2008 Nevruzu siyasileri de uyarsın. Bu kardeşlik, sevgi ve barış günü onların yol göstericisi olsun. Özellikle iktidardakilerin akıllarını başlarına getirsin. “Milletin kayıtsız şartsız egemenliğinin” ancak ve ancak hukukla sağlanabileceğini hatırlayıp yüksek yargı organlarına saldırmanın yararı olamayacağının bilincine varsınlar. Bu hukukun bir gün kendilerine de gerekeceğini görmezden gelmesinler… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com ESAS NO: 2007/366 KARAR NO: 2008/77 Davacı Serpil Karaca tarafından Mürsel Karaca aleyhine açılan boşanma davası ile ilgili olarak Eskişehir İli Merkez İlçe Türkmentokat Köyü Cilt: 188 H: 108 ve BSN: 47 kayıtlı Mehmet ve Hatice kızı 21.02.1979 Eskişehir doğumlu 11786212198 T.C No’lu Serpil Karaca (Karadere) ile aynı yer BSN 28’de kayıtlı Fikri ve Gülsen oğlu 01.04.1975 Eskişehir doğumlu 11837210418 T.C No’lu Mürsel Karaca’nın TMK’nin 166/1 maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmiş olup iş bu hüküm özetinin tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemeyen davalı Mürsel Karaca’ya ilan tarihinden itibaren 7 günlük bekleme süresi sonunda başlayacak 15 günlük süre içerisinde temyiz edilmediği takdirde kararın kesinleşeceği hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 14307 ESKİŞEHİR 3. AİLE MAHKEMESİ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Mart www.mumtazarikan.com Sağlık karnemi kaybettim. Hükümsüzdür. BAHAR SÜRENSOY 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Divan ede1 biyatında dört dizeli 2 bentlerden 3 oluşan bir şiir türü. 2/ Bi 4 nek hayvan 5 larının sırtın 6 daki oturma7 lık... Burdur ilinde bir ba 8 raj. 3/ Bir no 9 ta... Uçakla1 2 3 4 5 6 7 8 9 rın yolcu indirip 1 C A L İ GU L A bindirdikleri pist. 4/ F Bir tarım aracı... 2 A L A M A N A D A R Hazır, mevcut. 5/ 3 R A F İ T T A R İ F E Yağ tavası... Verme, 4 A T E N E Z ödeme. 6/ Otomatik 5 C U R A R E para çekme makine 6 A R A S T A Y E L L İ lerini belirtmek için 7 L A kullanılan kısaltma. 8 L B O R A S T 7/ Rumların kutsal 9 A C U N E L T İ saydıkları kaynak ya da pınar... Terbiyesiz kimse. 8/ Yaprakları çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi... Torun sahibi kadın. 9/ Değersiz, bayağı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gerçek yaşamda olmayacak bir olay örgüsü içeren aşırı duygusal oyun ya da film. 2/ İkaz... Tibet sığırı. 3/ Bir nota... Trajedi. 4/ İri taneli bezelye... Altın. 5/ “Osmanlılarız can veririz alırız biz” (Namık Kemal). 6/ Genellikle arkasından yağmur getiren sert ve geçici yel... Teşhis. 7/ Yaratıcısının adı bilinmeyen yapıt.. “Yollar bir , dağlar düğüm / Çözüle çözüle bitmez” (B. S. Erdoğan). 8/ Abide... Küçük erkek kardeş. 9/ Dolma yapmak için hazırlanan karışım... Ayrı şirketlerin, bir malın üretiminde ya da satışında tekelci bir konum elde etmek amacıyla oluşturdukları birlik. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle