04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 MART 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Donsuz Ahmet Önen: “İki şık var; ya evlerinde de türbanla oturuyorlar ya da donsuz!” GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın eşi Filiz Büyükanıt, yanına Ankara’daki üst düzey komutanların eşlerini alıp Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Anıtkabir’e gitmiş; Atatürk’ün huzurunda saygı duruşunda bulunup özel deftere “İlkelerinin aşındırılmasına izin vermeyeceğiz” diye yazmış. Bayan Büyükanıt, acaba Türk kadınları ve asker eşleri adına neden böyle bir “taahhüt”te bulunmaya gerek duydu? Türkiye Cumhuriyeti’nde Atatürk’ün ilkeleri aşındırılıyor mu? Aşındırılıyorsa hangileri aşındırılıyor? Bugüne dek aşındırılmadı ama bundan sonra aşındırmaya kalkışanlar olursa diye Bayan Büyükanıt buna izin vermeyeceklerini şimdiden mi açıklamak istedi? Bayan Büyükanıt, Atatürk ilkeleri ışığında Türk kadınları için hangi sosyal projeleri geliştirdi veya hangi sosyal projeyle halka önderlik yapmak Deve eti ile ulusal gelir 2 bin dolar artmış... “Devenin neresi doğru ki!” GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Kara harekâtı Bush’u uykusunda etmiş. O bizi hiç uyutmuyor, bir hafta biz uyutmamışız, çok mu! Ya ğ m u r E k i m İlkeler üzere harekete geçti? Bilen varsa anlatsın. Ben bildiğim kadarıyla anlatmaya çalışayım. Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı makamında bulunduğu süre içinde Atatürk’ün bir tek ilkesi aşındırılmamıştır. Aşındırılmış olsa Bayan Büyükanıt, özel deftere yazdığı gibi kendisini, yürümekte olduğu yoldan alıkoymak isteyenlere karşı dururdu ve en azından “durun bakalım” derdi. Bayan Büyükanıt, eşi Genelkurmay Başkanı olduğu günden beri bir karşı duruş veya herhangi bir sözlü karşı çıkış yapmadığına göre, Atatürk ilkelerinin aşındırıldığı söylenemez. Öte yandan Atatürk ilkelerini alt alta sıralayıp Pazarlık Gülhan Elmas: “PKK ile siyasi pazarlık yapılacakmış. Komediye bakın: Masanın bir ucuna laik devlete karşı olanlar, öteki ucuna ulus devlete karşı olanlar oturacak!” bunların en çok hangisinin aşındırılma tehlikesi içinde bulunduğunu anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi gündemini uzaydan izleyenler bile tartışmaların laiklik ilkesi üzerinden yapıldığını biliyor. Ne var ki halkın bir kısmı, laiklik ilkesi için meydanlara aksa da, laiklik sahipsiz değil; Başbakan, laikliğin teminatının kendileri olduğunu söyledi. Atatürk’ün koltuğunda oturan ve başkomutan Abdullah Gül’ün karısı Hayrünnisa Gül de teminatın bir “sembol”üne dönüşmüş durumda. Üstüne Bayan Büyükanıt ilkelerin bir tekinin bile aşındırılmasına izin verilmeyeceğini açıklamış bulunuyor. Dolayısıyla günümüzdeki tablo, kadınlar için en ideal tablodur. Atatürk ilkeleri tablosu için bir öneri: Önümüz 23 Nisan, Yaşar Büyükanıt’ın kızı, komutan çocuklarıyla Anıtkabir’e gidebilir! OrduCHP Gerginliği: Lütfen Dikkat! Ordu ve CHP arasında yaşanmaya devam eden sert tartışmalar, gerçekten gerekli mi ve bunların yaşanması iyi mi oluyor? Bu soruların yanıtı belli: Talihsizden öte, basiretsiz ve önlenebilir bir kazaydı bu… Bırakın iki kurumun bu kavgayı ülkeye yaşatmasını, olayın zamanlama yanlışlığını hatırladığımızda, verdiği zararın boyutu ters sinerjiyle üçe katlanıyor! Şahsen geçen haftaki yorumum değişmedi: “…ABD dışişlerinin ziyaretinin hemen ertesinde çekilmemiz pek ‘şık’ olmadı” demiştim. Bu zaten yalnız bir iki kişinin değil, halkın çoğunluğunun ortak şaşkınlığı ve hayal kırıklığıydı. Sen ABD’ye “rest çek”, sonra o ziyaretin hemen ardından, ertesi gün eve dön… Demek ki Sayın Genelkurmay Başkanı’nın en azından verilen ilk tepkiye şaşırmaması, ülkenin nabzını daha iyi tutması lazım. Tabii ki buna rağmen “çekilme kararı” tamamen ordunun kendi kararı olabilir ve bu yine de değişmeyecek olabilirdi. Ama şaşırmak gereksizdi. Sonuçta tabii ki bu partilerden de yanıt geldi, iş uzadı… Bu karşılıklı sertleşmeler çok yanlış. Yaşar Paşa belki, Baykal’ın çekilme kararı eleştirilerini kendi üzerine alarak sert bir tepki göstermişti. Halbuki o sözlerin muhatabı kendisi değil, Başbakan’dı. Bu sert polemikler kamuoyu önünde yaşanınca orduyu “savunmak” Tayyip Erdoğan’a düştü (!), o da bu beklenmedik fırsatı büyük bir iştahla değerlendirdi! Buna kimler sevindi, kimler üzüldü tahmin etmek zor değil. Dün Sayın Büyükanıt’ın aynı konuya dönmesine ve CHP’nin hemen akabinde yanıt yetiştirme telaşına çok şaşırdım! ??? Türk Silahlı Kuvvetleri ve CHP’nin bence artık bu polemiği hiç uzatmamaları lazım. Bu olaydan bir ders çıkarıp bunu bir daha tekrarlamamaları ise “olmazsa olmaz” bir gereklilik! Bakın, Türkiye’de 20 yıl önce, bizler dincilik tehlikesini “teorik” olarak işaret ediyorduk. Evet, iktidarda Özal vardı ama o ve “prensleri” yobazlara altyapı hazırlamakla meşguldüler, olayın bugünkü boyutlarla alakası pek yoktu. Şimdi ise artık sırayla kaybettiğimiz kaleleri sayar hale geldik! Karşıdevrim sürecinde sırayla TBMM, belediyeler, Çankaya, YÖK Başkanlığı ve bunlara bağlı tüm atama noktalarını kaybettik. Böyle bir ortamda “sağ” kalan son birkaç kaleyi birbirine tokuşturduklarında, bundan ABD ve malum iç odaklar ne kadar mutlu oluyorlar bir düşünün lütfen! İşte böyle anlarda halk, daha da büyük bir umutsuzluğun ortasına düşüyor. Buna kimsenin hakkı yok. Bu son derece tehlikeli bir boşluk olur: Halk, “kendinden başka tutunacak bir dalı kalmadığını hissettiğinde” ortaya daha vahim tablolar çıkar! Ordu ve CHP’nin ortak noktası, ebedi şeflerinin Mustafa Kemal Atatürk olmasıdır. Bu Cumhuriyetin temelinde her ikisinin de harcı vardır. Zaten her köşeden Cumhuriyetin temel niteliklerine küstah ve çirkin saldırılar yapılan şu günlerde, bu harç fazlasıyla sulandırılmaktadır. Bu iki kurum, halkın özgüvenini ve Cumhuriyeti ayakta tutacak olan en önemli yapıtaşları arasındadır. İşte bu ortamda tartışmanın çekildiği boyutlar us dışıdır. Kavga hangi zamanlamada yapıldı? Anayasa değişikliklerinin, Irak operasyonuyla aynı güne getirilmesinin ardından, tam CHP bu maddeleri Anayasa Mahkemesi’ne taşıma hazırlığı yaparken… Günümüz Türkiye’sinde kamuoyu, ordu her ağzını açtığında, yirmi roketatar, elli el bombası ve bin beş yüz satılmışla saldırıya geçen (!) saçma sapan medya artıklarının tahakkümü altındadır. Din siyasete girdiğinde susmayı tercih eden bu zevat, ordudan tek söz duyduklarında savcı kesilmektedir. Böyle bir şizofrenik yapıda, TSK attığı her adımı ölçüp biçmeli, 27 Nisan “emuhtırası” gibi, ya da son kritik sözler gibi çıkışları frenleyip kendi gücünü iyi saklamalıdır. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Çağlayan Meydanı’nı dolduran on binlerce insanın, ortak bir temennisi vardı: Umutlarını canlı tutmak, üzerlerine çökertilmek istenen kara perdeyi yırtmak, bir dayanışma sağlamak… Ne Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ne de CHP’nin, kendi halkının bu arzularını görmezden gelme hakları var! Kanımca, Baykal ve Yaşar Paşa’nın acilen bir kahve molası vermeleri şart. Umarım bugün Sayın Baykal grup konuşmasında gerginliği yükseltmez, aksine bitirir... eposta: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) İslam devletine giden yoldayız BİR yandan cinayet işlemiş birinin ancak maktulün vârislerince affedilebileceğini ve devletin katiller için af çıkaramayacağını söyleyip İslam hukukunu savunuyor. Öte yandan kadınlardan en az üç çocuk doğurmalarını isteyip gelir düzeyi düşük ailelere Allah’ın çocukla beraber bereket vereceğini anlatıp İslam peygamberinin “çoğalın” buyruğunu hatırlatıyor. Ortaçağda takılıp kalmış zihniyette birinin yönettiği ülke, “çağdaş uygarlığın” adresi olarak gösterilen Avrupa Birliği’ne üye olabilir mi? Yunanistan’ın kadın Dışişleri Bakanı, Türkiye’de kadınların tesettüre girmelerini destekliyor, türbanı alkışlıyor ve türbanı savunan sözleri de Türkiye’yi yönetenlerce alkışlanıyorsa Türkiye, Avrupa Birliği’ne çoktan üye olmuş da haberimiz yok demektir! Türkiye öyle bir “Avrupalı” olmuş ve “demokrasi” başını alıp öyle gitmiş ki, yüksek yargının ulusal eğitim konusunda verdiği karar, belli bir mezhebin din işlerinden sorumlu bürokrat tarafından yanlış bulunuyor; “ulema” devlet yönetiminde sahneye çıkmış “bundan böyle hukuku bana soracaksın” diyor! İslam devletine giden yolda her gün yeni bir taş döşüyorlar: Belediyeler eliyle yürütülen içki yasakları, içkili lokantalara ruhsat engelleri, helal gıda standartları. Özel okullardan başlayarak Atatürk’ün resminin kaldırılması. Meydanı o kadar boş buldular ki, belki de az bile yapıyorlar! Doğur Necati Yıldırım: “RTE, kadınlardan en az üç çocuk doğurmasını istemiş. Ne güzel olur; analar doğurur, tarikatlar hamur gibi yoğurur!” Kabız Aysel Kubilayhan: “Ben bir tane bile fikir doğuramıyorum, bari sen üç tane çocuk doğur!” AKP’liler Görkemli Kadın Haftamıza Limon Sıktılar PERİHAN ERGUN Yılın 365 gününde kadınlarımıza egemen olan erkekler ile yandaşlarına 8 Mart Dünya Kadınlar Günü (Emekçi Kadınlar Günü) nedeniyle yıllardır uygulayageldiğimiz, bu yıl da on gün sürecek olan yaşam hakkı etkinliklerimize dayanamadılar. Dolaylı yollardan saldırılara soyundular. Onlarca büyük ve küçük kentimizdeki laik, cumhuriyetçi, ulusalcı sivil toplum kuruluşlarının meydanlarda al bayraklar arasında dinci iktidarı uyarıcı pankartlarına, kadınlı erkekli salonlarda bir araya gelerek, istem ve tepkilerini gösteren çağdaş kişilerin aydınlanmacılığı, çağdışı karanlıklara alışan gözlerini ve beyinlerini tedirgin etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin Sayın Başbakanı İzmir’deki il toplantısında muhalefeti eleştirirken “Bir tutturmuşlar Atatürk, Atatürk ezberlerinden başka bir şey yok” diyebildi.(!) Partisinin kadın kolları toplantısında bir de Hitler’i anımsatırcasına “Çok çocuk veya en az üç çocuk yapın” buyurdu. Kendisinin dört çocuklu olmasının memnuniyetini de ekledi. Hem de AB’ye ters düşerek, sanki ekonomik güçlükler içinde olan bu halk onun ABD’de eğitim görüp ticarete soyunan çocuklarının giderlerini kimlerin karşıladıklarını bilmezmiş gibi(!). Alay edercesine... Şaşırtıcı bir sözü de Uşak’ta bir vatandaşın “Katillere af var mı?” sorusuna cevabı: “Devlet katili affetmeye yetkili değildir. Ancak maktulün taraftarları bu istemde bulunabilir” demekle açıkça Türk Ceza Yasası’nı önemsemeden şeriat kurallarını dile getiriverdi. ??? Yöneticileriyle birlikte vaaz niteliğindeki söylemlerle gene İslami özgürlük nitelemeleriyle haftayı türbana doladılar. Türkiye’de kimsenin bilmediği ünlü sözde yeni anayasa taslağını ABD’ye taslak başkanıyla birlikte “olur almak” için götüren Başbakan Yardımcısı M. Dengir Mehmet Fırat, utanmaksızın sıkmabaşla ilgili kuralları uygulayanları psikopat olarak niteleyerek “Psikoterapistlere başvursunlar” dedi. Ticaret Bakanı Tüzmen Marmara Üniversitesi’ndeki bir açılışta kendisine Fırat’ın sözlerinden yakınan Rektör Sayın Necla Pur’u azarlarcasına, tıpkı Başbakanı gibi “Herkes kendi işine baksın, sizler oturup bilimsel ürünler verin” gibi haksız bir tümceyle saygısızca cevaplayıverdi. Başbakan’ın yârı vefakârı, siyasette makam planlayıcısı, başdanışmanı, onu ABD’de kubura süpürttürmeyen Cüneyd Zapsu, (eşinin farz olmadığı için cenaze namazında örtünmediğini de unutarak) yüzde 50’sinin imanla başını örtmelerine karışılmasına yazmaya elim varmayançok terbiyesizce bir tanımla bu işin çok fazla ayağa düşürülmesini, onların seviyesizliğine inmemek için susuyorum. Bu tatsızlığa bir de Yunan Dişişleri Bakanı Dora Bakoyanni burnunu soktu. AKP’nin çağrılı olduğu Kadın Şurası’nda Türk kadınını Hıristiyan rahibesi sanarak türbanın kadınlarımıza hak olduğunu savundu. Yunanistan’da imam hatip okulunda eğitim görmüş olsa gerek(!). ??? Bu konuda İslami duruşuna çok saygı duyduğum Diyanet İşleri Başkanı Sayın Bardakoğlu’ndan yana da hayal kırıklığına uğradım. Danıştay 8. Dairesi’nin bir velinin şikâyeti üzerine din kültürü derslerinin içeriği nedeniyle ve yürürlükteki yasalarca mezhep ayrılıklarını dikkate alarak zorunlu olamayacağı kararına varışını, Sayın Diyanet İşleri Başkanı “Bizlere sorularak karar verilseydi” şeklinde değerlendirerek cumhuriyetin temel yasalarına ters düşen bir hataya düştü. Biz İslam devleti değiliz. Laik Cumhuriyetiz. ABD’den fetvalarıyla toplumumuzu yönetmeye soyunan ABD’nin taşeronu ılımlı İslamcı Hisarönü Camisi imamı Feto’nun fetvalarından bıkmışken bir de başkaları bu işlere soyunmasın lütfen(!). Gözleri aydın olsun. 2003’te çıkarılan af niteliğindeki yasayla Feto’ları aklandı. Yakında yurda dönerek şeyhülislamlık koltuğuna oturarak görevini yanlarında yerine getirir. Ama büyük bir engelleri var. Başbakan’ın ezbercilik deyebildiği Atatürk ve onun ilkelerine sarılmış olan bizlerin parçalanamaz zırhlarımız var... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 11 Mart www.mumtazarikan.com İSTANBUL 4. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKUL KIYMET TAKDİR RAPORUNUN İLANEN TEBLİĞİ Dosya No : 2005/17659 Alacaklı : MOGAZ PETROL GAZLARI AŞ Vekili : Av. CENK BEKTAŞ Borçlular : HÜSEYİN TOLGA ENÇ Konya yolu No: 83 Balgat/Ankara Dosyamızda hacizli bulunan İskenderun ilçesi, Akçay köyünde kâin, 419 parsel sayılı 11.495,00 m2 miktarlı bahçe vasıflı taşınmazın 1/2 hissesi (1.502.165,00.YTL) değer tesbiti yapılmıştır. İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip taleplerinde İcra Emrinin adresinize ilanen tebliğ edildiğinden, bilirkişi kıymet takdir raporunun da ilanen tebliğine karar verilmiştir.Kanuni 7 gün süreye 15 gün ilave edilerek ilanın gazetede neşir tarihinden itibaren 22 gün içinde kıymet takdir raporuna bir itirazınız varsa İcra Tetkik Mercii Hâkimliği’ne dava açmanız, dava açtığınıza dair dosyamıza bilgi vermeniz ihtar ve ilanen tebliğ olunur. 27.02.2008 Basın: 12936 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Disiplin. 2/ Yumurta biçi 1 minde olan... 2 Anlama yete 3 neği. 3/ Polonya halkın 4 dan olan kim 5 se... “Şık, gü 6 zel giyimli” 7 anlamında argo sözcük. 4/ 8 Belli bir iş ya 9 da konuda 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bilgi, görüş ve becerisi çok olan kimse... 1 Ö R T Ü Ş M E K GÖ K Donuk renkli. 5/ 2 D A İ R E Toplum içindeki 3 E M E R G E N E E R Ü N davranışlarda izlene 4 N İ F L İ M İ T Y cek yol. 6/ Yaprakla 5 C İ F A rı çay gibi haşlanarak 6 E S A M E A N A T OM İ içilen bir Güney 7 Amerika bitkisi... 8 Ö D E M R İ Y A Konut. 7/ “ doğar 9 Ç E L E N N U R ayaz düşer / Kar yağar beyaz düşer” (Türkü)... Mezarların baş ve ayak ucuna diklemesine yerleştirilen, yazı ve çiçek motifleriyle süslü taş. 8/ Bir Afrika ülkesinin başkenti... Rütbesiz asker. 9/ Budizm’in, Japonya’da büyük önem taşıyan bir kolu... Osmanlı devletinde iki alaydan oluşan askeri birlik. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gözü yaşarmak, ağlayacak duruma gelmek. 2/ Muşmulaya benzer bir yemiş... Kuru soğuk. 3/ Sıkıntı, eziyet... Asaf Halet Çelebi’nin bir şiir kitabı. 4/ Yabancı... Canlı, coşkun, ateşli. 5/ Birdenbire... Yüz metrekare tutarında alan ölçüsü birimi. 6/ Elazığ ilinde bir baraj... Tembel, gayretsiz. 7/ Tohumlardan ezilerek yağ elde edilen yer. 8/ Aşık ve bilye oyunlarında kullanılan, içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştırılmış boyalı kemik... “Ey benim memesinde cüceler emziren acayip memleketim” (B. R. Eyuboğlu). 9/ Bir elektroliz aygıtmdaki artı kutup... Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir göl. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle