04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 MART 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Açık Mektup Bilgi Üniversitesi öğrencilerinin, türban karşıtı eylem çerçevesinde, öğretmenleri olan Murat Belge’ye gönderdikleri açık mektuptan: “Sizi bize yıllarca ‘solcu’ diye, ‘aydın’ diye bellettiler. Amfilerde derslerinizi ‘Ben de sosyalistim’ diyerek açtınız, gazetelerde dergilerde ‘en radikal’, ‘en bilgece fetvalarla’ aklımızı başımızdan aldınız. Ta ki, hayaller bir ampule sığacak denli küçülene kadar… Sayın Prof, muhterem ‘aydın’, sizi bilmiyoruz ama bizim hayallerimiz ampule sığmıyor. Biz Türkiye’nin aydınlık geleceğini Adalet ve Kalkınma Partisi’nde aramıyoruz. Milyonlarca yaşıtımız işsiz gezerken, milyonlarca insanımız insanca yaşam sınırının altında yaşamaya çalışırken AKP’ciliğinizin ne anlama geldiğini de anlayabilecek kadar yetiştik. Sizi bilmiyoruz ama bizim özgürlük anlayışımız örtülere, peçelere sığmıyor. O peçelerin, örtülerin milyonlarca yaşıtımıza ne tür baskılarla taktırıldığını görüyor, yaşıyoruz. Ülkemizde kadınlarımız için başı açık sokakta gezmenin saldırı sebebi sayıldığı yerler olduğunu bilecek kadar Türkiye’de yaşıyoruz. Özgürlüğü, Sıvas katliamının kadrolarından beklemeyecek kadar akıl sağlığı yerinde insanlarız. Devlet bütçesinden Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan payın 8 bakanlığın bütçesine denk olduğu bir ülkede özgürlük deyince bir kere daha düşünmek gerektiğini de biliyoruz. Bizim özgürlüğümüz bulutların üstünde gezinmiyor, ayakları yere basıyor, toprağa, bu topraklara… Sizi bilmiyoruz ama biz eşitliği ve özgürlüğü arıyoruz. Eşitlik ve özgürlük için gericiliğe ve emperyalizme, AKP’ye ve AKP’cilere karşı mücadele ediyoruz.” Faşşşşşş... Operasyonun Siyasi Sonucu Irak’ın kuzeyine son kara operasyonunun en önemli siyasi sonucu “süpürmeyin, kullanın” nitelemesinde tam ifadesini bulan “ABD güdümlü AKP politikaları”nın bitişi olacak galiba... Bir tarihsel döküm yaparak bu savı irdeleyelim: Süleymaniye’de ABD’liler, 2003 yazında Türk askerine çuval geçirdiğinde Recep Tayyip Erdoğan “Ne notası veriyorsun? Müzik notası mı?” dediğinde yadırganmıştı. Aynı yılın sonbaharında dönemin Devlet Bakanı Ali Babacan, Dubai’de 8.5 milyar dolar kredi karşılığında ABD ile “Kuzey Irak’a girmeme” koşullu anlaşmaya imza atması şaşkınlık yaratmıştı. AKP iktidarının ABD’nin önerisi ile bir emekli orgenerali “terörle mücadele özel temsilcisi” olarak ataması soğuk karşılanmıştı. Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim’e, türban bağlantılı anayasa değişikliği konusunda Anayasa Mahkemesi’nin tutumunun ne olabileceğini sorduk. Anayasal kuralları ikiye ayırmak gerektiğini söyledi: 1 Anayasanın ilk üç maddesi, hem Cumhuriyet rejiminin temel ilkeleri hem de değiştirilmesi teklif edilemez li” karşılandığı ise yadsınmaz bir gerçekti... Yönetimi boyunca AKP’ye yakınlık göstermiş olan Bush’un “topal ördek” olduğu bir süreçte Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’un yıl başında Pentagon ile kurduğu temaslar, Amerikan Genelkurmay İkinci Başkanı James Cartwright’ın ani Ankara ziyaretinin hemen ardından kara operasyonunun gerçekleşmesi de, WashingtonAnkara hattında askerlerin yürüttüğü politikanın etkin ve öncelikli bir konuma geldiğini gösteriyor. Tanzanya gezisini son anda iptal eden bir Cumhurbaşkanı ve brifing alma gereği duyan bir Başbakan görüntüsünü başka nasıl açıklayabiliriz ki? Başkentte çok sık duyulur oldu o yorum: “ABD’ye kayıtsız, koşulsuz ödüne dayalı politika kayıt altına alınıyor!” ğınızda, rejimi ve devlet yapısını koruma görevini üstlendiğini de görürsünüz. Serim, bu iki konu birlikte ele alındığında varılması gereken sonucu özetledi: “Anayasada yapılan değişikliklerin mutlaka, ama mutlaka değiştirilemez nitelikteki maddelerin süzgecinden geçmesi gerekir.” Melih Gökçek’in oğullarının şirket ortağı, Ankara Belediyesi’nin trilyonlarla oynayan BelPa Genel Müdürü, eski RP’li Etimesgut Belediye Başkanı, “görevi ihmal” suçundan mahkumiyeti tecilli, evli olduğu kadından 4 çocuklu, eski sekreterinden de 2 çocuklu Yalçın Beyaz’ın nikâhsız yaşadığı türbanlı sevgilisi Bendigar Cengiz, epeydir konuşulan, ama belgelenemeyen kimi dolapları faş etti... AKP’nin eski belediye başkanı, Melih Gökçek’in yakın adamı Yalçın Beyaz ve ekibi, ucuza arazi kapatıyor, sonra belediye o arazilerden imar geçiriyor, bir lira olurken beş yüz lira, voli de vuruluyormuş. Melih Gökçek’in “aileden zengin olduğunu” ileri sürdüğü Yalçın Beyaz, varoşlarda simit, su satarak büyümüş... Lise diplomasını da torpil ile Erzurum’dan getirtmiş... Özetle, bir AKP’li siyasetçi ve bürokratın öyküsüdür bu. Ortaya dökülmüş olan, gizlenen örtünün yalnızca bir ucudur... Ayıbın büyüğü, örtü kalkınca görülecek... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Türban Korkusu Gazetelerin internet baskılarında yer alan “okur yorumları”; bamteli konularda “kamuoyu yoklaması” işlevi görüyor... Bu nedenle “yazarlardan” çok okur yorumlarıyla ilgilenir oldum. Madeleine Bunting’in Guardian’daki “türban” yorumunu (“Secularists have nothing to fear from women wearing headscarves” Laikler Başörtüsü Takan Kadınlardan Hiç Korkmamalı, 25 Şubat) bu açıdan çok çarpıcı buldum... “Guardian okurlarını” ifrit eden yazı, “popüler bloglar” bölümünde yer almış, altında “217 okur yorumu” var... “Bir bardak suda koparılan türban fırtınasını(!)” Avrupa’daki “sekülarizm krizi tartışmalarına” tipik örnek gösteren Madeleine Bunting, başlıktan da anlaşılacağı üzere yerli versiyonlarını çok kanıksadığımız bir “Yav, bunda korkacak ne var? Bırakınız yapsınlar! Bırakınız geçsinler!” edasıyla döktürmüş... Yine ABD’nin istemi üzerine AKP’nin çıkardığı “eve dönüş yasası”na karşı yaklaşım da farklı değildi. Recep Tayyip Erdoğan, “Büyük Kürdistan düşlerinin gerçek, Türkiye’den toprak taleplerinin de doğal olduğunu” dile getirmekte olan Barzani ile “Düşman ile bile görüşülebilir” diyerek temas kurulmasından yana olduğunu söylediğinde durup düşünüldü. Terörün sonlandırılmasında etkisiz kalan bütün bu gelişmelerin asker kesimince “temkinli, ihtiyatlı ve mesafe Ve cehalete fırça! Bunting’in sığ ve basit argümanlarına sinir olan okurlar yerim elverdiği ölçüde aktarıyorum bakın neler diyor: 1. Türkiye’de başörtüsünün serbest bırakılmasını protesto eden muazzam kalabalıkları görmediniz mi? Fin TV’de izlediğim bir kadın gösterici “Bu iş burada kalmaz! Bizi de kapatırlar” diyordu... (Ultimathule) 2. Türkiye gibi bir toplumda başörtüsü dini inanç değil, siyasi aidiyet totemidir. Modern İslamcı hareketlerin simgesi olan türbanın tek tip kullanımı, bunu kanıtlıyor. Üniformalaşan türban, tarihi çokkültürlüğünün ifadesi geleneksel başörtüsünden çok farklı. İslamcılar geleneksel örtünme biçimlerini de yok etmek istiyor. Türbanın önü açıldığında, başı açık kadınlar ahlaksızlıkla damgalanacak, erkekleri de namus düşmanlığıyla karalanacaktır. (Palaiologos) 3. Maddie, çok saf, pembe bir türban tablosu çizmişsin. Bu giyim parçasının İslamcı ülke ve toplumlarda, açık ya da üstü örtülü biçimde kadınlar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıldığını fark etmiş olmalısın! Hemcinslerin bu ortaçağ saçmalığını dayatmak isteyenlerin şiddetine maruz kalıyor. Biraz sahici ol, hemcinslerinle dayanışma göster ve gözünü aç... (Chadwick) 4. Problemli sekülarizm tanımı ötesinde, Bunting Türkiye’deki türban tartışması ve bunun anayasal sonuçları üzerinde yeterince bilgi sahibi değil. (Ncinar) 5. Yazı, Türkiye içeriğini ıskalıyor. Türkiye hakkında daha çok bilgi sahibi olmak istiyorum. Şu olanlara bakın! (David Lindsay) 6. Başörtüsü serbestliğinin sonuçları hakkında üniversite otoritelerinin senden bilgili olabileceği ihtimali, hiç aklından geçmedi mi Madeleine? Bu, üniversitede bir “biz ve onlar” meselesi olmasın sakın ne dersin? Kibirle bir de ona buna hoşgörü dersi vermeye kalkıyorsun... (WearenotbIind) 7. Cehalet gazeteciliği bu! Türkiye hakkında az biraz fikir sahibi olan herkes, neoİslamcılığın niye bu kutuplaşmaya yol açtığını anlar. (Epigoni) 8. Üzgünüm Maddie, zekâ kıtlığı tehlikeli bir şeydir! (LiberalHammer) 9. Örtünmediği için babası tarafından öldürülen (töre kurbanı) Aqsa Parvez hayatta olsaydı sana katılmayacaktı! (Gorwell) 10. Türkiye’yi diğer İslam ülkelerinden farklı kılan o yakındığınız “otoriter Atatürk laikliği”. Saati şimdi geri almak istiyorlar! (5abi) 11. Madeleine, insanlar kamu alanında göstere göstere dini kimliklerini dayatmak zorunda değil. Başörtüsü, başı açık kadınlara şu mesajı veriyor: “Ben senden daha iyi bir Müslümanım!” Başörtüsü takmadan da mazbut giyinilebilir. Ben mesela öyle yapıyorum. (Medgirl) 12. Ayaklarınız yere bassın Bayan Bunting! “Hicap”, dini bir aidiyet simgesi ya da moda aksesuvarı değil. Bir paketle geliyor. Pakette; kadınların erkeklerden, Müslümanların da tüm diğer insanlardan ayrılması fikri; “şehvet hislerini” denetleyemeyen erkekle, tehlikeli cinsel obje olarak örtülmesi gereken bir kadın konsepti var. Saç tutkusu da tuhaf. Kadını hem insanlıktan çıkarıyor, hem de bir narsisizm!.. Hicap, kadından patolojik biçimde görünmez olmasını talep ediyor ve üzerine baskı koyuyor. Öyle bir baskı ki bu, kapanmayan da kapanmadığı için kendini kötü hissedebilir. Sosyal içerikte zorlama evlilikler, töre cinayetleri ve poligami var... Büyük Atatürk, toplumun modernleşebilmesi için öncelikle modern görünmesi gerektiğini düşünmüş. Giysiler pratiklik ve yaşamın psikolojik çerçevesini çizer. Atatürk’ün keskin vizyonundan keşke bugün de olsa! (Heresiarch) “Türban korkusu’’ İngilizleri de tövbe billah Kemalist yapacak! Rejimi Koruma Görevi nitelikleri gereği öteki kuralların önündedir. Öteki anayasal kuralların bunlara uygun olması gerekir. 2 Türkiye’de, Almanya’dakine benzer bir anayasayı koruma kurumu yoktur. Ancak Anayasa Mahkemesi’ne verilen görevin niteliğine baktı Bayburt’ta Muz Yetiştiremezsiniz ERCAN YEŞİLYURT Hangi bitkinin nerede yetişeceğini doğa şartları belirler. Ülkemizde Akdeniz Bölgesi dışında başka bir yerde ne muz ne de portakal gibi narenciye ürünleri yetişir. Bu tamamen bir iklim olayıdır. İnsan davranışları da böyledir. Her insan içinde bulunduğu toplumsal şartların ürünüdür. Bunu inceleyen sosyoloji adında bir de bilim dalı var. Bizim ülkemizde politikayla ilgilenen ama apolitik olan insanlar böyle şeylerle pek ilgilenmezler. Onlar hele iktidarda iseler, çoğunluk kararıyla Bayburt’ta muz yetiştirilebileceğine inanırlar. Buna çoğunluğı inandırıp yeniden iktidara bile gelebilirler. Ama hiçbir zaman Bayburt’ta muz yetiştiremezler. Bunun sorumluluğunu da başkalarına yükleme becerisini gösterebilirler. Ülkemizde bütün politik söylemler “Onlar kötü biz iyiyiz” şeklindedir. Siz niye iyisinizin cevabı “biz onlara karşıyız” şeklindedir. Bakın Lenin Sovyet devriminden 4 yıl sonra 28 Nisan 1921’de “Zayıf ve sersemiz. Sosyalizm iyidir, kapitalizm kötüdür deme alışkanlığını edindik. Fakat kapitalizm, sosyalizme nazaran kötüdür. Rusya’nın hâlâ içinde bocaladığı ortaçağa nazaran kapitalizm iyidir.” (Doğan Avcıoğlu Türkiye’nin Düzeni S: 162) Bu tahlil iktidarı ele geçiren devrimci kadronun, toplumsal gerçekle yüzleşmesidir. Belirleyici olan toplumsal gerçekliktir. Tarihte zorun rolü önemlidir. Ama esas olan toplumsal gerçekliktir. Ülkemizde yaratılan sosyolojik yapıdan Alevilik de nasibini almış durumda. 14.08.1970’te Alevilerin kurduğu Birlik Partisi Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak Diyanet İşleri’nin kapatılmasını istemiştir (Tabii 1961 Anayasası’nda parlamentoda temsilcisi bulunan her partinin Anayasa Mahkemesi’ne dava açma hakkı vardı). Gerekçesi Diyanet İşleri’nde çalışanların devlet memuru sayılamayacağı, bunun laikliğe aykırı olduğu idi. Aradan kırk yıla yakın bir zaman geçmiş, bir kısım Alevi grupları; cemevlerinin ibadethane sayılmasını ve dedelerin devlet memuru yapılarak maaşa bağlanmasını istemektedirler. Bu durum Cumhuriyet Türkiyesi’nin nasıl bir duruma getirildiğinin göstergesidir. Kırk yılda Aleviler mi değişti, toplumsal yapı ve iklim mi değişti acaba? Alevilik bir Anadolu kültürü ve inancıdır. Dedelik babadan oğla geçen bir kurumdur. Aynı padişahlık gibi. Hiçbir yetenek, bilgi, eğitim şartı yoktur. Benim çocukluğumda tanıdığım dedelerin çoğunun okuma yazması bile yoktu. Hayatlarını çiftçilik yaparak geçiren insanlardı. Sadece senede bir kere köylere gider cem yaparlardı. İnsanlar üzerinde belli bir ağırlıkları ve saygınlıkları vardı. Dargınlıkları giderir, insanları barışa zorlarlardı. Herkes onların kararına uyardı. Kararları kesindi. Aynı Anayasa Mahkemesi’nin kararları gibi. Bugün böyle bir kurumu bile dini söylemlerle yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Alevilik Diyanet İşleri’nde temsil edilirse ve cemevlerini yönetenlere eğitim verilecekse bunlar sadece dede çocukları olmak zorunda. Çünkü cemi sadece dedeler yönetir. Türkiye’nin durumunu görebiliyor musunuz? Neler tartışılıyor. Nasıl bir ortamda yaşıyoruz. Artık hukukçular da, siyasiler de Kuran’dan alıntı yaparak konuşuyorlar. Cumhuriyet kanunlarının referansı din oldu. Türkiye yaratılan bu iklimi aşmak ve değiştirmek zorunda. Artık bunun uzlaşmayla olmayacağı belli olmuştur. İçine girmek istenen Batı’da nasıl olmuşsa öyle yapılacaktır herhalde. Okullarda din dersi mecburiyeti kaldırılıp, din adamlarına devlet bütçesinden maaş verilmemelidir. Batı’da aynen böyle. Anadolu’nun birçok yerinde oruç tutma ve cumaya gitme fiili durumu yaşanmaktadır. Bu devlet zoruyla değil, mahalle ve çevre baskısıyla olmaktadır. Bu bir sosyal baskıdır. Büyüklerimiz çok iyi biliyorlar ki ülkenin bu duruma gelmesinde solcuların hiçbir katkısı yoktur. Hoşgörü ortamını yeniden yaratmak siyasilerin görevidir. Eskiden insanımızın ne kadar hoşgörülü olduğunu anlatan bir hikâye; Sıvas’ın bir Alevi köyünde yapılan düğüne Sünni komşu köyden çağırılan bir gencin hikâyesi. Bu gence Aleviler rakı içiriyor ve bu onun çok hoşuna gidiyor, çakırkeyif olunca “Din de bu din, babama diyeceğim, babam da bu dine dönsün” diyor. Anadolu insanı eskiden böyleydi. Duygularını içtenlikle ifade edebiliyordu. Bu ortama yeniden kavuşmak zorundayız. Yoksa boşuna Bayburt’ta muz yetiştirmeye çalışırız. Bu da mümkün değil. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yalan söylediği zaman burnu uza 1 yan masal kahra 2 manı. 2/ Buğday tanesinin olgunlaş 3 mış içi... Boyutlar. 4 3/ Deriden sızan 5 tuzlu sıvı... Gemilerde türlü işlerde 6 kullanılan bir tür 7 demir halka. 4/ 8 Edebiyat değeri olan... Nâzım Hik 9 met’in soyadı. 5/ Burun ve 1 2 3 4 5 6 7 8 9 burun boşluğu hastalıkla 1 A L E L U Y A Ö rıyla ilgilenen hekimlik da2 L ÜM E N M O R lı. 6/ Makine yağı... “Ha3 A L A K K E T E yır” anlamında kullanılan 4 Ş E R E M E T N söz. 7/ Gümüşbalığının küE NO S İ S çüğü... Minare, kubbe, san 5 İ R E S T O cak direği gibi yüksek şey 6 Y A T K İ T O K lerin tepesinde bulunan, 7 A Y metal ay yıldız ya da lale 8 A R E N A MA biçiminde süs. 8/ Bir soru 9 T R A F A L G A R sözü... Bir masal kuşu. 9/ Asker... Mızrapla çalınan bir çalgı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hep çocuk kalmak isteyen masal kahramanı. 2/ Acele, tez... Silindir biçiminde bir tür başlık. 3/ Haritasını çıkarmak için, bir alanı üçgenlere bölme işi. 4/ “Beş yaşında akıl geldi başıma / yaşında gider oldum işime” (Karacaoğlan)... Değerli kâğıtların alımı ve satımı yapılan piyasa. 5/ En küçük sosyolojik birim... Hollanda’nın plaka imi. 6/ Giysi kolu... Japonya’da bir kent. 7/ Doğa güzelliklerinden yararlanmak ya da spor yapmak için oluşturulmuş konaklama tesisi... Püskürtü. 8/ Alanya’nın eski adı. 9/ Meyvelerin yenen bölümü... Asma kütüğü. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle