21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ŞUBAT 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Şişli Belediyesi projeye sahip çıktı. Huşper Akyürek’in eseri için seferberlik başlıyor: KEDİ GÖZÜ 15 VECDİ SAYAR Leyla Gencer heykeli Maçka’ya... adınları örtmenin, kapatmanın “özgürlük” diye sunulduğu bir süreçte yaşıyoruz. Bu örtmeyi, kapatmayı meşrulaştırıp yaygınlaştırmayı, giderek dayatmayı hedef edinmişlerin egemenliğinde bir süreç… Kimi “aydınlar” da buna “demokrasi” diyorlar. Ülkemizde bir yandan bunlar olurken bir yandan da kültür, sanat ve bilim adına, çağdaş ve evrensel değerler adına, insanı “İnsan” yapan değerler adına, yaratıcılık adına, didinip çalışanlar var. İçinde yaşadığımız bu ortamda “ölmemek” için, bunalmamak için, mücadeleyi sürdürebilmek için bu çabalara, emeklere sığınıp bunları sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. İşte bunlardan biri daha: Şeylerin Şekli Değişmek, değiştirmek, biçimlendirmek üstüne bir oyun: “Şeylerin Şekli”. Akbank Sanat’ta “Yeni Kuşak Tiyatro” sunuyor. Dört genç insan arasındaki ilişkilerden yola çıkarak, günümüz toplumu üstüne etkileyici bir yorum getiriyor Amerikalı yazar Neil LaBute. Oyunun öyküsünü anlatmayacağım burada. Bu güzel oyunun içerdiği sürprizlerden sizi mahrum bırakmak istemediğim için. Uzun süredir tatmadığım bir tiyatro tadı içeren “Şeylerin Şekli”nden sizin de aynı tadı alabilmeniz için. Mehmet Ergen’in büyük bir ustalıkla sahnelediği oyun, içeriği kadar biçimi açısından da de övgüyü hak ediyor. Ama, sahnelemede seçilen biçim, çarpıcılık adına değil, içeriği daha iyi yansıtmak adına kullanılıyor. Bu sahnelemeyi yazarın da görmesini çok isterdim. Mehmet Ergen’in dört genç oyuncusunun, Bartu Küçükçağlayan, Esra Bezen Bilgin, Betül Çobanoğu ve Deniz Celiloğlu’nun, coşkulu, etkileyici yorumlarının ve dekorkostümde Neil Irish’in tasarımının da altını çizmeliyim. “Şeyleri Şekli” insan ilişkileri üstüne bir oyun gibi başlıyor, ama sonra görüyorsunuz ki, esas meselesi ‘sanat’, daha doğrusu günümüzün sanatı. Her şey gibi sanatın da ‘meta’laştırıldığı, her şeyin bir ‘enstalasyon’a dönüşebildiği bir toplum düzeninde sanatçının sorumluluğunu tartışıyor Neil LaBute’la Mehmet Ergen. Çağdaş sanata ilişkin bir eleştiri olarak da ele almak mümkün “Şeylerin Şekli”ni, sanatın öznelliğini, ‘bakış açısı’nın önemini vurgulayan bir yapıt olarak da… Kısacası, minik bir aşk hikâyesinden yola çıkan çok katmanlı, düşündürücü bir yapım. Yalnızca sanatçıların değil, sanatla ilgilenen herkesin izlemesinde yarar var. Tabii, keşke politikacılarımız da izleyebilseler. Hele, bazı şeylerin şekline fena halde takıldığımız şu günlerde… ??? Yalnızca siyaset erbabı değil, tüm toplumca, ‘türban’ı tartışıyoruz. Kimimizin ak dediğine, diğerleri kara demekte ısrarlı. Üstelik, bu da yetmiyor, birileri diğerlerini vatan hainliği ile, aydın olmamakla suçlamakta… Bu toz duman arasında ‘gri’lerde dolaşanların kaypaklıkla suçlanmasından daha doğal ne olabilir? Bu tartışmanın en hayırlı tarafı, sıkı birer ‘münazaracı’ olma yönünde ilerlememiz. Kim bilir, zamanla farklı görüşlerin varlığına tahammül etmeyi öğrenir; ‘uzlaşma kültürü’müzü de geliştirebiliriz belki. Soruna biraz daha geniş bir perspektiften bakmaya çalışanlar için, karşıt görüşlere düşmanca tavır almak yerine, onlardan yararlanmaya çalışmak ya da en azından kendi durduğu yerin farkında olmak mümkün gibi görünüyor. “Türkiye’nin seçkinci zihniyetinin darbelerle ya da sosyalizasyon yöntemleriyle bugüne kadar gerçekleştirdiği otoriter ‘çağdaşlık’ faaliyetlerini” ve “aynılaştırma yıkımını” tartışan Ferhat Kentel’den, ufukta görünen “muhafazakâr otoriterizm” tehlikesine işaret eden Hasan Bülent Kahraman’a… “çoğulculuğu” es geçip, “çoğunluk”a takılan iktidara eleştiri oklarını yönelten Cengiz Aktar’dan, inancından dolayı başını ‘örtmek’ isteyen kızlarımıza ‘aydınlanma’ yolunu “açmak”tan söz açarken, “halkın bir bölümünün ‘şuuraltının’ hâlâ ‘vatandaş olmaktan kul olmaya’ kaydığı bir toplumu yöneten bir devletin siyasallaştırılmasına” karşı çıkan Yiğit Bulut’a… (yalnızca dünkü gazete köşelerinde) nice ufuk açıcı görüş var. ??? Her zaman, akılcı ve uzlaşmacı bir tavrı, keskin tavırlara yeğlediğimi bu köşenin okurları bilir. Şu içinden geçtiğimiz zor günlerde, sırf düşüncelerini açıkça dile getirdikleri için Ece Temelkuran, Perihan Mağden gibi yazarlara yöneltilen suçlamalara karşı suskun kalmak mıdır ‘aydınlanma’dan yana olmak? Ya da, türban konusunda sizden farklı görüşleri savunduğu için Ali Nesin’e küfretmek? O zaman, Aziz Nesin’in 1995 yılında söylediği şu sözlere ne diyeceksiniz: “Başörtüsünü yasaklamaya çalışmak aptallıktır. Başörtülü kızların okullara alınmamasına karşıyım. Başlarını örtmesinler demek, demokrasi veya laiklik demek değildir. Neden? Çünkü, ilkokuldan beri aldığı eğitim sonucu o ister istemez bir gün başını örtecektir. Ama, ilkokullardaki din derslerinin kaldırılması lazım. Veya o dersi gerçekten din dersi yapsınlar yeter.” ??? Toptancılığa hep karşı oldum, ama kimi zaman benim söylediklerimden de böyle sonuçlar çıkabiliyor. Geçen haftaki yazımda, kültür politikalarına ilişkin bir sempozyumda bir konuşmacının, özel sektörün sanata destek verirken “1 koyup, 10 beklediği”ni söylediğini yazmıştım. Bu nitelemeyi 90’lı yıllara ilişkin yaptığını, bu anlayışın özel sektör açısından geride kaldığını belirtti, Sayın Özalp Birol. Bu konuyu, önümüzdeki haftalarda irdelemek vadiyle, şu kadarını söyleyeyim. Elbette, bazı özel sektör kuruluşlarının çabalarını (ki aralarında İnanSuna Kıraç Vakfı’nın özel bir yeri var) çok önemsiyorum. Yazımın başında sözünü ettiğim “Yeni Kuşak Tiyatro”, Cem Mansur’un kurduğu Akbank Oda Orkestrası, Çocuk Tiyatrosu ve son olarak (Fazıl Say işbirliği ile) muhteşem bir yapım gerçekleştiren “Zeynep Tanbay Dans Projesi”ne destek veren Akbank da bunlardan biri. Özellikle, iç yapımlara yönelmek yerine, bağımsız oluşumlara destek vermeyi seçtiği için önemsiyorum ve kutluyorum. Umarım, siyasi iktidar da aynı yolu seçer ve sanat alanında ‘kapıkulu’, ‘yandaş’ aramak yerine, bağımsız sanatçıları ve sanat kuruluşlarını desteklemeyi seçer… Seçer mi dersiniz ? [email protected] K “Tutkunun Romanı” kitabımda Leyla Gencer’i anlattığımdan beri her yaştan pek çok insan, bu eşsiz sanatçıya ulaşabilmek için bana başvurur oldu. Bu başvuruların kimilerini karşılayabilir, kimilerini karşılayamam. İsteklerin, dileklerin sonu gelmez. İşte genç heykeltıraş ve içmimar Huşper Akyürek’in onun heykelini yapma isteğini bilirdim, ama aynı zamanda arkadaşım olduğundan “iltimas”, “kayırmacılık” yapmamak adına susar dururdum. Rastlantı bu araya giriverdi: Leyla Gencer’le yemek yediğimiz bir lokantada bu gençle karşılaştık. İkisini tanıştırdım. Huş ÖNCE BİR RASTLANTI per Akyürek, bir yaprak gibi titreyerek, bir çırpıda Leyla Gencer’e hayranlığını dile getirdi ve yine bir çırpıda heykelini yapmak için izin istedi. Leyla Gencer, saçları bir isyan bayrağı gibi uçuşan, kılığı kıyafeti tüm normlara meydan okuyan, görüntüsüyle sözleri alabildiğine çelişen bu genç sanatçıyı tepeden tırnağa süzüp (bence en çok da o heyecanından ve yaprak gibi titremesinden etkilenip) gülerek ve her zamanki Tanrıça edasıyla, “İzin veriyorum” dedi. Huşber yanımızdan ayrıldı. Ancak o denli heyecanlıydı ki, Leyla Gencer’in yanıtını duymamıştı bile, izin verdiğini ancak ertesi sabah bana telefon ettiğinde öğrenecekti. Aradan aylar geçti. Leyla Gencer yeniden Türkiye’deydi. Huşber Akyürek kolunun altında müthiş profesyonelce hazırlanmış bir dosyayla çıkageldi. Hiç unutmuyorum, o sı rada Dışişleri Bakanlığı Kültür Müdürü olan Büyükelçi Şule Soysal da oradaydı. Dosyanın sayfalarını çevirdikçe başta Leyla Gencer olmak üzere hepimiz neye uğradığımızı şaşırdık. Müthiş çarpıcı, çok etkileyici bir anıt tasarımıydı karşımızda duran... Bence yıllarca İlhan Koman’ın asistanlığını yapmış, onunla çalışmış bir sanatçıdan başka türlüsü beklenemezdi zaten! Sonrasını kısa kesmeliyim. Huşper Akyürek’in tasarımına ilk büyük destek Prof. Metin Sözen’den geldi. Onun aracılığıyla, İstanbul’a dikilecek heykel için yer ve olanak MUSTAFA SARIGÜL SAHİP ÇIKTI aranmaya başlandı. Kimi belediyeler ilgi gösterip oyalama taktiği güttü. Sonunda Şişli Belediyesi, Mustafa Sarıgül projeye sahip çıktı. Yıllardır Leyla Gencer’i izleyen, sanatçıya sonsuz saygı ve hayranlık duyan, onu Nişantaşı’nda evinde ziyaret eden Mustafa Sarıgül, bu projeye Türkiye’nin aydınlık yüzü olarak bakıyor. Mustafa Sarıgül’ün özellikle vurguladığı bir nokta: Sanatçılara saygının ölümlerinden sonra değil, yaşarken yerine getirilmesi. Derhal kolları sıvadı, görev dağılımı yapıldı. Çeşitli seçenekler arasından yer belirlendi. Saptanan yer: Nişantaşı’nda Maçka Parkı’nın caddeye en yakın ucu. (İtfaiye’nin karşısı.) İşin mali portesi ortaya çıktı. Belediyenin tek başına altından kalkması zor, o nedenle sponsorlarla çalışılacak. Leyla Gencer’in heykeli 15 metre uzunluğunda, müzikteki fa anahtarı formunda granit bir kaide üzerine oturuyor. Heykelin kendi paslanmaz çelik… Huşper Akyürek, “Bu malzemeler Leyla Gencer’in kişiliğiyle son derece iyi örtüştüğü için seçtim” diyor. Heykelin toplam yüksekliği altı metre. Şimdi ben buradan potansiyel sponsorlara sesleniyorum. Paslanmaz çelik üreticilerine, granit işindekilere de sesleniyorum. Haydi kolları sıvayın. İstanbul’a ancak ve ancak saygınlık kazandıracak, çağdaş, evrensel değer katacak bu eser için seferber olun! [email protected] KONSER YARIN VE 10 ŞUBAT’TA YAPILACAK AHMET ADNAN SAYGUN ANILIYOR Doğuş Çocuk Antalya’da GÜRSU KUNT Kraliyet Filarmoni’de ‘Türk Gecesi’ Kültür Servisi Büyük bestecimiz Ahmet Adnan Saygun, 100. doğum yılı dolayısıyla İngiltere’de, Gürer Aykal yönetimindeki İngiliz Kraliyet Filarmoni Orkestrası’nın Saygun’un yapıtlarını seslendireceği bir konserle anılıyor. Gülsin Onay’ın solist olarak katılacağı konserde Saygun’un Orkestra İçin Varyasyonlar adlı yapıtı, 1. Piyano Konçertosu ve 4. Senfonisi yorumlanacak. 12 Şubat akşamı saat 19.30’da Londra’da Cadogan Hall’da yapılacak konser öncesinde ‘Saygun Doğu Batı Arası Müzik Köprüsü’ kitabının yazarı Dr. Emre Aracı’nın konuşmacı olarak katılacağı toplantıyla İngiliz müzikseverlere Saygun hakkında bilgi verilecek. Saygun’un en güçlü yorumcusu kabul edilen ve hocasının yapıtlarını bugüne kadar konser verdiği 57 ülkede seslendiren Gülsin Onay, 2008’e Ankara’da UNICEF yararına verdiği konserle başladı, ardından Kremlin Festivali’nde bir Chopin konçertosu seslendirdi ve ocak ayını Almanya’da verdiği resitallerle tamamladı. Halen Borusan Filarmoni’nin müzik direktörü olan Aykal, 28 Şubat’ta da Dvorak’ın Requiem’ini İstanbul’da ilk kez çaldıracak. Maestro Daniele Gatti’nin müzik direktörlüğünde çalışmalarını sürdüren Kraliyet Filarmoni Orkestrası 60 yıllık geçmişi boyunca çağımızın en büyük şeflerinin yönetiminde konserler verdi. ANTALYA Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, 2008 konserlerine Antalya’dan başlıyor. Yarın ve 10 Şubat’ta Antalya Kültür Merkezi’nde verilecek konserde, Grieg, Çaykovski, Verdi, Offenbach, Schubert, Beethoven, Dvorak ve Von Suppe’nin yapıtları seslendirilecek. Ayrıca çocuklara klasik müziği sevdiren çizgi film Symfollies, dev ekrandan yansıtılacak. DÇSO’nun yurt genelinde düzenleyeceği Symfollies konserleri, bir çocuk senfoni orkestrasıyla bu özel çizgi filmin buluşması açısından dünyada bir ilk olacak. 2006 yılında kurulan, 9 kentteki, 11 konservatuvarda eğitim gören, 1016 yaş grubu arasındaki çocuklardan olu şan orkestrayı, Şef Rengim Gökmen yönetiyor. Geçen yıl orkestradan 16 yaşını dolduran 31 çocuk mezun oldu. Bu yıl yapılan seçmeler sonucunda 24 çocuk katıldı. Orkestra, toplam 93 çocuktan oluşuyor. Konserlerden elde edilen gelirle Anadolu’daki Güzel Sanatlar Liseleri’nde eğitim gören öğrencilere çalgı alınıyor. Konser öncesi düzenlenen basın toplantısında konuşan Rengim Gökmen, orkestra üzerine bilgi verirken; çocukların gelişimine yönelik çalışmaların içinde yer alan Dr. Erdal Atabek de müziğin, sanatın çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini anlattı. Orkestra konserlerini 28 Haziran’da İstanbul’da sürdürecek. “Hiçbir şey eyleme geçen cehalet kadar korkutucu olamaz”. BizkaçkişiyizMemleket Sevdalıları Derneği SİVAS ‘93 Genco Erkal’ın yazdığı ve yönettiği belgesel oyun Sivas ‘93, Madımak Oteli’ndeki yangının öyküsünü anlatıyor. Nurdan Arca yapımı belgesel bir film eşliğinde oynanacak oyunun müziği Fazıl Say imzasını taşıyor.Tamamen gerçekleri yansıtan belgesel oyun bizkackisiyiz üyeleri için sahne alıyor. Bütün vatandaşlarımız davetlidir. Gelmek isteyen üyelerimizin görevli arkadaşımıza Adını, soyadını ve cep telefonlarını yazdırmalarını önemle rica ederiz. Tarih : 9 Şubat 2008 Cumartesi Saat: 20.30 Yer Muammer Karaca Tiyatro salonu /Beyoğluİstanbul Fiyat: 25 YTL. Bilet Temin Telefonları 0216 336 41 82 Ebru hanım 0536 211 09 19 Özlem Hanım GAZİANTEP CUMOK VE ADD’DEN KONFERANSA ÇAĞRI Konu: Emperyalizme Kolay Lokma Yerelleştirilmek İstenen Türkiye Konuşmacı: Birgül Ayman GÜLER Halkla İlişkiler Uzmanı Profesör Cennet yurdumuza sahip çıkalım, memleketimizi yabancı düşmanlara pazarlatmayalım. Yurdumuzu pazarlamak, yani satmak isteyen bedhahların ellerini tutalım. Silahsız, tapu senetleri ve kapalı kapılar ardında yapılan gizli anlaşmalara engel olmak için ülkesini seven bütün yurttaşlar birlik olsun diyoruz. YerTarih: Ticaret Odası Konferans Salonu 9 Şubat 2008 Cumartesi Saat: 14.00 CUMOK Tel: 0342 231 53 20 ADD Tel: 0342 231 44 80 ÇANAKKALE CUMOK ÇAĞRISI 10 ŞUBAT 2008 PAZAR SAAT: 10.00 “TEHLİKENİN BÜYÜKLÜĞÜNÜN FARKINDAYIZ” AYDINLANMA ve DAYANIŞMA TOPLANTISINDA BULUŞALIM KONU: NELER YAPABİLİRİZ? KONUŞMACILAR DAVETLİLER SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ YER: 1903 ÇANAKKALE BEŞİKTAŞLILAR DERNEĞİ (Kayserili Ahmet Paşa Cad. 80. Yıl Özel İda. İş. Merk. No: 7/5) İLETİŞİM: 0532 721 26 34 0544 728 18 83 KAHVALTI EDERİ: 5 YTL. LÜTFEN YER AYIRTINIZ Bizkaçkişiyiz Sivil Toplum Platformu Memleket Sevdalıları Derneği TEK SES TEK YÜREK OLMAYA,OMUZ OMUZA MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ Laik Cumhuriyet Mitingi Bayrak Bayrak, Gelincik Gelincik Sıhhıye Meydanı’na Bizler bir tas hoşafla Çanakkale’yi geçilmez kılanların Torunlarıyız. Bizler aç susuz kalarak günlerce yol yürüyen, çarpışan vatanı bağımsız kılmak için gözlerini kırpmadan can veren ecdadın torunlarıyız. Şimdi sıra bizde Bayrak, bayrak, gelincik gelincik, korkunun krallığını yıkmak için, Gericiliği, yobazlığı, Cumhuriyet düşmanlarını durdurmak için, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini sonsuza kadar koruma kararlılığını göstermek için 9 Şubat Saat 11.00’de Ankara Sıhhıye Meydanı’nda toplanıyoruz. Vatanın bölünmez bütünlüğüne sahip çıkmaya geliyoruz. İstanbul’dan Mitinge gelmek isteyenlerin adsoyad ve telefon numaralarını yazdırmalarını önemle rica ederiz. www.cumok.org İZMİR CUMOK ÇAĞIRIYOR KONFERANS Kurtuluştan Kuruluşa Atatürk Yeniden... Dursun Özden (Cumhuriyet Gezi Yazarı) Tarih : 9 Şubat 2008 Cumartesi Saat : 16.00 Yer : Atınç Otel Konferans Salonu Düzenleyen : Atatürkçü Düşünce Derneği Kuşadası Şubesi İrtibat No: 0555 550 75 84 GidişGeliş Ücreti: 20 YTL. HAYDİ İZMİR! HAYDİ EGE! DEVRİMCİ ÖNDERİMİZ MUSTAFA KEMAL’İN BAĞIMSIZ LAİK, DEMOKRATİK CUMHURİYETİ’NE SAHİP ÇIKMAK İÇİN DIŞ DESTEKLİ ŞERİAT DAYATMASINA HAYIR! 9 ŞUBAT’TA ANKARA’DAYIZ Meclis’i izliyoruz… GELİN! KATILIN! BARİKAT OLUN! Not: İzmir’den Ankara’ya gidiş organizasyonu için yer ayırtmanız rica olunur. Bilgi ve rezervasyon için: 0537 714 96 19 0533 683 78 81 0533 765 52 67 [email protected] CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle