21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2008 CUMA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ÖNCÜ, ONURLU, ÖDÜNSÜZ AYDIN İtalya’dan fuhuş manzaraları SUNGU ÇAPAN Şükran Kurdakul anıldı... Kültür Servisi Dört yıl önce yitirdiğimiz şair, öykücü, edebiyat tarihçisi, yayıncı Şükran Kurdakul önceki akşam Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde anıldı. Zafer Diper’in düzenlediği ve sunduğu gece BMKM yöneticisi Cuma Bolat’ın konuşmasıyla açıldı. Ardından, Kurdakul’un TÜYAP 2000 Onur Ödülü’nü aldığı gecede çekilen, Server Tanilli, İlhan Selçuk ve Şükran Kurdakul’un konuşmalarını içeren 12 dakikalık barkovizyon gösterildi. Daha sonra, Kurdakul’la yayımladığı dergilerde, Türkiye İşçi Partisi’nde, Edebiyatçılar Birliği, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN’de birlikte çalışan mücadele arkadaşlarından Alpay Kabacalı, Adnan Özyalçıner, Sennur Sezer, Egemen Berköz, Öner Yağcı, Ataol Behramoğlu, gazeteci Şükran Soner ve yayıncılarından Hayri Erdoğan onun toplumcu, şair, öykücü, edebiyat tarihçisi, dergici, yayıncı, örgütçü yanları üzerinde durdular. Zengin sanat adamlığıyla sınırlandırılamayacak, uzak görüşlü, duyarlı Şükran Kurdakul kimliğinin yeni kuşaklarca örnek alınması gerektiğinin altını çizdiler. Oyuncu Zafer ve Nazan Diper ondan şiirler okuyarak, oğlu Cem Ertekin’in Çağdaş Bale Topluluğu bir bale gösterisiyle, Alper Demirel’in piyanosu eşliğinde tenor Erol Uras, bağlamasıyla Emin İgüs ve İlkay Akkaya sesleriyle geceye renk kattılar. Gece, en büyük desteği, eşi Selma Kurdakul’un “Vefa sözcüğünün önemini bu akşam çok iyi anladım” diyerek tüm katılımcı dostlara teşekkür etmesiyle sona erdi. ir eleştirmen arkadaşın belirttiği gibi, üç kadının bedenlerini sergileyerek röntgenci, aç gözlerin önünde cıscıbıl kaldığı, pornomsu görüntülerle sanki tahrik edici bir Tinto Brass filmiymişçesine başlayan Esrarengiz Kadın, yıllar önce tüm dünyada tanınıp ünlenmesine yol açan, yoğun bir sinema sevgisini çocuk gözüyle görüntülere dökerken ufak çapta bir sinema tarihi resmi geçidi de yaptıran, yedinci sanatın büyüsünü, konumunu, yaşamımızdaki yerini düşündüren, büyük ölçüde otobiyografik ve nostaljik o unutulmaz Nuovo Cinema ParadisoYeni Cennet Sineması’yla (1989) hayatımıza girmiş, daha sonra yetiştirdiği çocuklarını yuvadan uçurmuş Marcello Mastroianni’nin yaşlı, yorgun aile babası rolünde döktürdüğü Stanno Tutti BeneHerkesin Keyfi Yerinde (1991), Sicilya köylerini kamerasıyla dolaşıp sizi artist yapacağım diyerek milleti dolandıran bir üçkâğıtçısinemacıyı yine o samimi, yalın üslubuyla anlatan L’Uomo delle StelleYıldız Adam (1995), artık televizyon ekranına da sık sık düşen La Leggenda del Pianista sull’Oceano1900 Efsanesi (1998) ve yine Cennet Sineması’nın başarı reçetesini uyguladığı, şiirsel gerçekçilikle komedi arasında gidip gelen Malena (2001) gibi başarılı filmleriyle de sevgimizi, ilgimizi çekmeyi sürdürmüş, 1956 Palermo doğumlu yönetmen Giuseppe Tornatore’nin 2006’da yazıp yönettiği son filmi. B bilmiş küçük kızı Thea’yla (Piera Degli Esposti) aşırı yakınlaşmasının ardındaki nedenleri yavaş yavaş öğreneceğimiz Esrarengiz Kadın’da, geçmişinde korkunç zulümlere uğramış, Ukraynalı hizmetçi Irina’nın aslında küçük Thea’nın gerçek annesi olduğu gerçeği öne çıkıyor, olanca irkilticiliğiyle. Geçmişinde, şiddete, dayağa, sadistçe tecavüzlere, acı ve aşağılanmalara maruz kaldığı, içinin kötülüğü dışına vurmuş, irikıyım ve acımasız, dazlak belalısı (Pino Calebrese) tarafından bol bol düzülmüş, satılmış, dövülmüş, hakarete La Sco men, sen nosciuta / Yön e a natore / ryo: Giuseppe T torKamera : Fabio Z marion / M a ricone / üzik: Ennio Mo Oyuncu r lar: Kse ya Rapp n o Buy, Mic port, Margher iita h e le P la Esraren giz udia Gerini, Cla cido, Clara Dosse Angela M Kadın na co Favin olina, Pierfranc , eso, Piera D ti, Aless egli Espo a s ya 2006 ndro Haber / İt al(Özen F ilm) uğramış (ve defalarca doğurmuş!), çilekeş fuhuş emekçisi Irina’nın, bilinmeyen, utanç verici, karabasan gibi, gizemli geçmişine gitgide vâkıf olacağımız dramını, gerilimli bir kara film tadında anlatıyor Tornatore, çoğu kez yeterince ikna edemese de filmin başından itibaren ele geçirdiği seyirciyi finale kadar bir daha hiç koyvermiyor. Meraklısını yer yer hızlanan, gergin, karanlık ve vurucu bir anlatımın içine çekerek iki saat boyunca, uluslararası kadın ve çocukbebek ticareti, fahişelik gibi gerçeklere değinip dokunan konusu, Ennio Morricone ustanın hiçbir sahneyi boş geçmeyen müzikleri, akıcı montajı ve özellikle Irina rolünü üstlenmiş, 1974 St. Petersburg doğumlu, tiyatro kökenli Rus Oyuncu Ksenia Rappoport’un filmi çekip sürükleyen başarılı yorumu sayesinde baştan sona azalmayan bir ilgiyle seyrediliyor Esrarengiz Kadın. İtalyan Oscar’ları sayılan David di Donatello ödüllerinden en iyi kadın oyuncu (Kseniya Rappoport) ile yönetmen (Giuseppe Tornatore) de dahil beşini kazanan Esrarengiz Kadın, bizce yeni haftanın ilgiye ve seyre değer filmi olarak öne çıkıyor. RINA’NIN DRAMATİK ÖYKÜSÜ Bu kez, geleceğine ilişkin beklenti ve umutlarıyla geldiği İtalya’da, gençlik yıllarını kaptırdığı fuhuş sektöründe ölesiye sömürülmüş, ruhsal bakımdan alabildiğine örselenmiş, Ukraynalı göçmen Irina’nın (Kseniya Rappoport) dramatik hikâyesini anlatıyor Tornatore, senaryosunu yıllar önce okuyup etkilendiği bir gazete haberinden yola çıkarak yazdığı Esrarengiz Kadın’da. Kısa kısa geriye dönüşlerle verilen, belleğine çakılmış, acı, ürkünç, kötü anılarla dolu, karanlık geçmişinden kaçıp kurtulmak için iş arayan, ürkek, gururu kırılmış, sinik Irina, Umberto Eco’ya benzeyen, ona kesik bir kapıcı sayesinde, Adacher adındaki kuyumcumücevheratçı, zengin, varlıklı bir karıkocanın (Margherita Buy, Michele Placido) yanına giriyor hizmetçi ve dadı olarak, eski dadı Gina’nın (yıllar Angela Molina’yı ne hale getirmiş) ayağını kaydırıp. Adacher’lerin bakımını üstlendiği çok I Kuyruğu titretmeden önce aşayan iki büyük Hollywood efsanesi tarafından canlandırılan, ölümcül hastalıktan düştükleri hastane odasında zoraki bir araya gelmiş, ten renklerinin yanı sıra köken, konum ve kişilikleri bakımından da akla kara kadar birbirinden farklı iki ‘ihtiyar delikanlı’, geçen hafta gösterime giren ve geç de olsa görmeden edemediğimiz Rob Reiner filmi The Bucket ListŞimdi ya da Asla’nın, hınzırlığı da elden bırakmayan, yaşlı, matrak iki kahramanı. Ivır zıvır konulardaki malumatfuruşluğunu ekrandaki bilgi yarışması programlarında sürekli sınayan, çoluk çocuk sahibi ama hemşire karısıyla sorunlu, hep tarih üstüne yoğunlaşmak istemiş, yılların araba tamircisi Carter’la (Morgan Freeman), Carter’i ikna ederek kafaya alan, 4 kez evlenip boşanmış ama en başarılı evliliğini aslında işiyle yaparak sıfırdan milyoner olmuş, onu evlenme törenine çağırmamış kızıyla yıllardır küs, kahve tiryakisi, zengin, güçlü işadamı Jack Nicholson, acıkedere gömülüp ölümü beklemektense kafa kafaya verip hastaneyi terk ederek dünyayı geziyorlar, şu ölümlü dünyada öteden beri hep yapmak isteyip de yapamadıklarını madde madde kaydettikleri bir ‘Şimdi ya da asla’ listesi ellerinde, kendilerini yollara vurup geride bıraktıklarını da pek umursamaksızın. Nasılsa zengin olanı paraları bastırıp emekçi tamirciyi karısından koparıyor ve ikili az bir vakitleri kalmış ömürlerine bir anlam katmaya Kurdakul’u anmaya yazın dünyasından birçok isim katıldı. Y BİLKENT SENFONİ ORKESTRASI Karayev için konser çabalıyor, yaşanılası bazı gırgır şamatalı, şenlikli günler eşliğinde. İPİK BİR AMERİKAN EĞLENCELİĞİ Kuyruğu titretmenin eşiğindeki yaşlı ikilinin, paraşütle atlamaktan son sürat araba yarışına, kesinlikle aslankaplan avlanmayaca bir Afrika safarisinden Kahire ve piramitler gezisine, Tac Mahal’den Çin Seddi’ne ve dövme yaptırmaya kadar içlerinde kalmış tüm beylik arzu ve heyecanlarını gidererek sonunda eve (ABD’ye) döndükleri süreci aktaran film, ‘Gömülmek mi, yakılmak mı istersin?’ muhabbetini bırakıp ‘hayattan keyif almak ve başkalarını da mutlu etmek’ sorunsalına girişen ikilinin şirinlik yarışına dönüşüyor giderek. Birkaç İyi Adam’dan 15 yıl sonra bir kez daha Jack Nicholson’u yöneten ama nicedir 1980’li yıllardaki enerjisi ve formundan uzak görünen, komedi uzmanı Rob Reiner’in elinden çıkma bu dramatik komedi gibi çok film gördük aslında şimdiye kadar. Yönetmenin mizahi ve gerçekçi yaklaşımı kadar artık nerdeyse bir fıçıya dönmüş bedenine, göçmüş yüzüne karşın hâlâ karizmasını konuşturan, kafasını kazıtmaktan da kaçınmamış Jack Nicholson’la yılların deneyimine sahip, hep sakin ve dingin Morgan Freeman ikilisinin, 1990’lardaki çok bildik Jack LemmonWalter Matthau çiftini çağrıştıran uyum ve oyunlarıyla sürüklediği Şimdi ya da Asla, yer yer klişe(ler) batağına saplansa da kimi zaman eğlenceli olmayı da başarabildiği söylenebilir. En azından, radyonun mucidinin Marconi değil de buluşu ancak 1943’te onanan Tesla ya da dünyanın en lezzetli ve değerli kahvesinin, Sumatra’da kahve bitkisini yiyen yabankedisinin dışkısından elde edilen Kopi Luwak olduğu gibisinden kıytırık bilgiler edinmeyi de sağlayan Şimdi ya da Asla, tipik bir Amerikan eğlenceliği sonuçta. Kültür Servisi Rauf Abdullayev yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası (BSO) Azeri besteci Kara Karayev’in 90. doğum yıldönümü nedeniyle 10 Şubat Pazar günü saat 20.00’de Bilkent Konser Salonu’nda düzenleyeceği konserde bestecinin yapıtlarını seslendirecek. Keman sanatçısı Toğrul Ganioğlu’nun solist olarak katılacağı konserde Karayev’in “Leyla ile Mecnun” Senfonik Poemi, Keman Konçertosu ve “Yıldırımlı Yollarda” bale süiti yorumlanacak. Çağdaş Azeri müziğinin klasiği Kara Karayev (19181982), Türk dünyasının en seçkin bestecilerinden. Müzik sanatının tüm alanlarında kendini yenilikçi olarak gösteren Karayev dünya ve milli müzik sanatının geleneklerini geliştirerek yeni üslup özellikleri olan bir dil oluşturmuştu. Zengin yaratıcılık mirasında opera, bale, senfonik yapıtlar, sinema ve sahne müzikleri, kantat, piyano eserleri, liedler, enstrümantal yapıtlar büyük yer alıyor. (0 312 290 17 75) T Metin Üstündağ Livane’de ? Kültür Servisi Karikatürcü, yazar Metin Üstündağ, 10 Şubat Pazar günü saat 17.00’de Kadıköy Livane Pub’da Sezai Sarıoğlu’nun ‘Nehir Muhabbetleri’nin konuğu olacak. Üstündağ ve Sarıoğlu mizah üzerine söyleşecekler. (0 216 414 40 96 www. livanepub.com) BOYA AİLESİNİN ACI KAYBI Ulusumuzun başına geçirilen sıkmabaşı savunan sözde akademisyenlerin aksine, ilkokul sonrasını okumasına izin verilmemiş, aydın bir Cumhuriyet kadını, cefakâr annemiz, Em. Fransızca Öğretmeni Dilaver BOYA’nın değerli eşi BAŞSAĞLIĞI Vakfımız Genel Sekreteri ve 68 devrimci gençlik kuşağının yaşayan temsilcilerinden CUMOK’TAN BAŞSAĞLIĞI Cumhuriyet Okurları (Cumok) Topluluğundaki çalışmalarından tanıdığımız arkadaşımız Namık Kemal Boya’nın Değerli Annesi TÜRK ÜNİVERSİTELİ KADINLAR DERNEĞİ GENEL MERKEZ VE ŞUBELERİNDEN KAMUOYUNA KADINI dinselsiyasal simge taşıyıcısı konumuna indirgeyen erkek egemen anlayışın, özgürlük kisvesi altında topluma dayatılmasına, bilim yuvası olması gereken üniversiteleri kullanarak gerçek demokrasi için temel şart olan LAİKLİK ilkesinin zedelenmesine ve ANAYASA’nın delinmesine KARŞI DURACAĞIMIZI Kadınerkek eşitliği ve ülkemizin AYDINLIK YARINLARI için Yasal her türlü hakkımızı kullanacağımızı NAMIK KEMAL BOYA’nın annesi SAİME BOYA’nın kaybından dolayı arkadaşımızın ve yaslı ailesinin derin üzüntülerini paylaşır başşağlığı dileriz. SAİME BOYA’yı yitirmiş bulunmaktayız. Kederli ailesine, yakınlarına ve 68 dünyasına başsağlığı dileriz. Cenazesi 08.02.2008 Cuma günü Ortaköy Dereboyu Camii’nden öğe namazında kaldırılarak Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. 68’LİLER BİRLİĞİ VAKFI YÖNETİM KURULU IŞIKLAR İÇİNDE YATSIN. Cenazesi; 8 ŞUBAT 2008 CUMA GÜNÜ ORTAKÖY, Dereboyu Hacı Mahmut Camiinde Öğle namazından sonra, YENİKÖY MEZARLIĞI’NDA Sonsuzluğa uğurlanacaktır. SAİME BOYA’yı yitirdik. 8 Şubat 2008 Cuma günü (bugün), Ortaköy, Dereboyu Hacı Mahmut Camii’nde öğle namazından sonra, Yeniköy Mezarlığı’nda sonsuzluğa uğurluyoruz. Işıklar içinde yatsın. Çocukları: Namık Kemal, Mustafa Kemal, Bülent, Falih, Süeda Boya T.C. ADANA BİRİNCİ SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLANEN KARAR TEBLİĞİ Esas No: 2002/3, 2004/953 Davacı Mustafa Emre vekili Av. Vahap Çiçek tarafından, davalılar Şenol Gülşin ve Gökhan Gülşin aleyhine İzalei Şüyu davasının sonunda; Davalıların tüm aramalara rağmen, adresi tespit edilemediği gibi, çıkartılan davetiyelerinin de tebliğ olunamadığı ve duruşma gününün ilanen tebliğ yapıldığı, yapılan yargılama sonunda Adana ili, Yüreğir ilçesi Cumhuriyet mah., 9253 ada, 1 parsel ile aynı yer 9258 ada, 2 parselde kayıtlı taşınmazın ivaz ilavesi ile dahi aynen taksimi mümkün olmadığından, SATIŞI SURETİ İLE ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİNE karar verildiğinden, iş bu kararın adı geçen davalılar; Şenol Gülşin ve Gökhan Gülşin adına tebliğ yerine kaim olmak üzere İLANEN TEBLİĞ olunur. 30/1/2008 (Basın: 6693) DUYURURUZ! CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle