Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
7 ARALIK 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
SAĞLIK 9
Her ilaca kimlik
numarası
ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Beşeri Tõbbi Ürünler
Ambalaj ve Etiketleme
Yönetmeliği’nde
Değişiklik Yapõlmasõna
Dair Yönetmelik, dünkü
Resmi Gazete’de
yayõmlandõ. Buna göre,
ürünün ambalajõnda
ruhsat/izin sahibinin adõ
ve adresi bulunacak.
İstenirse Türkiye’de
ruhsatlõ tüm ürünlerin
ambalajlarõnda orijin
firma amblemi ile
ruhsat/izin sahibince
yetkili kõlõnan, ürünü
pazarlayan firma ismi
veya logosu da
bulunabilecek. Ürün
ambalajõnda artõk imalat
seri numarasõ yerine
parti numarasõ yer
alacak. 1 Haziran’a
kadar ilaç ambalajlarõna
karekod eklenecek. Bu
tarihten önce karekodsuz
üretilen ve piyasada
mevcut olan ürünlerin
satõşõna 31 Aralõk’a
kadar izin verilecek.
“Her ilaca bir kimlik
numarasõ verilmesi”
anlamõna gelen
uygulamayla sahte
ilaçlarõn piyasaya
sürülmesinin önlenmesi
amaçlanõyor.
Ecza depolarına
ceza
ANKARA (ANKA) -
Rekabet Kurulu, 4
Aralõk tarihli
toplantõsõnda yeniden
değerlendirme yaptõ.
Kurul, Selçuk Ecza
Deposu, Hedef Ecza
Deposu ve Es Ecza
Deposu’na ayrõ ayrõ
olmak üzere takdiren 6
bin 368 YTL para cezasõ
uygulanmasõna, ancak
Es Ecza Deposu’nun
Hedef Ecza Deposu’nca
devralõnmasõ nedeniyle
para cezasõnõn Hedef
Ecza Deposu’ndan tahsil
edilmesine Danõştay
yolu açõk olmak üzere
karar verdi.
Kalp hastalıkları
riski arttı
İstanbul Haber
Servisi - İstanbul
Üniversitesi Kardiyoloji
Enstitüsü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Vedat Şensoy,
Türkiye’de her iki
kişiden birinin kalp ve
damar hastalõklarõ
nedeniyle hayatõnõ
kaybettiğini söyledi.
Kalp ve damar
hastalõklarõna yakalanma
riskinin kişinin yaşam
biçimine göre değiştiğini
belirten Şensoy, “Yaş,
cinsiyet, aile öyküsü gibi
değiştirilemeyen
faktörlerin yanõ sõra
sigara, aşõrõ kilo,
hareketsiz yaşam tarzõ,
yüksek tansiyon ile
yüksek kolesterol gibi
değiştirilebilen faktörler
kalp ve damar
hastalõklarõna yakalanma
riskini belirlemektedir”
dedi.
Endemik bitkiler
tehdit altında
KAYSERİ (AA) -
Erciyes Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi
Biyoloji Bölümü Botanik
Anabilim Dalõ Öğretim
Üyesi Yrd. Doç. Dr.
Cem Vural, Erciyes
Dağõ’nõn nadir bitki
örtüsünün, kõş sporlarõ ve
rekreasyonel tesisler ve
otlatma baskõsõ nedeniyle
büyük bir tehdit altõnda
olduğunu bildirdi. Vural,
Dünya Dağlar Günü
nedeniyle yaptõğõ
açõklamada, Erciyes
Dağõ’nda, yoğun kesim
ve otlatma nedeniyle
ormanlarõn yerini dikenli
türlerin hâkim olduğu
bozkõr bitki
topluluklarõnõn aldõğõnõ
söyledi. Vural, yeni 45
bitkinin keşfedildiği
Erciyes Dağõ’nda önlem
alõnmazsa 17 bitkinin
yok olma tehlikesiyle
karşõ karşõya kalacağõnõ
söyledi.
Hüseyin, filmin yönetmeni öyle mahzun
mahzun bakma, seni de ne kadar çok sevdi-
ğimi bilirsin. Tabii kara kaşõn karagözün için
değil, “Cumartesi anneleri”ni anlattõğõn o
yürek burkan belgeselin “Boran Boran” için,
Diyarbakõr’da kalabalõk bir sinemada sey-
rettiğim ama dayanamayõp dõşarõ fõrladõğõm
yeryüzündeki tecrit olgusunu anlattõğõn bel-
geselin “Sessiz Ölüm” için. “Sessiz
Ölüm”ün oynadõğõ günlerde toplumca çok
sahici bir travma geçiriyorduk. Gencecik in-
sanlar hapishanelerde yakõlarak öldürülü-
yordu, F tipi cezaevleri insanlõk onurunu yok
edici bir tehditti. Ve sen bu filmi yapõyordun.
Sana teşekkür ettiğimi anõmsõyorum, kendim
için, açlõk grevlerinde, hapishanede çõkarõlan
yangõnlarda ölen gencecik insanlar için. Bu
filmden çõkan bir kişinin bile yüreği acõsa bu
o günlerde çok önemli bir şeydi.
Şimdi “Benim Marlon ve Brandom”la çõ-
kageldin. Bu deli kõz Ayça’yla yollarõnõzõn
nasõl kesiştiğini bilmiyorum ama çok hayõr-
lõ bir iş olmuş. İyi ki, Ayça bu serüveni ya-
şamõş ve sen de çok akõllõ bir karar verip Ay-
ça’yla birlikte yeniden onun geçtiği yollara
düşmüşsün.
Böylece ortaya Diyarbakõr, Silopi, Mar-
din, Van, İran, Irak, Erbil ve Süleymaniye sõ-
nõrlarõ içinde kalan coğrafya bütün renkle-
riyle, suskunluğuyla, derin acõlarõyla filmin
neredeyse başkişisi olmuş.
Yazõmõn başõnda size bir açõklama yapa-
cağõmõ söylemiştim, evet Ayça daha önce bir
film setinde tanõdõğõ Iraklõ Kürt kökenli ti-
yatrocu Hama Ali Khan’la öylesine dolu do-
lu bir 29 gün geçirmiş ki, geriye aklõnda tek
bir şey kalmõş, ülkesi Irak’a geri dönen Ha-
ma Ali Khan’õn yanõna Irak’a gitmek ve Mar-
lonu Hama Ali Khan’a kavuşmak.
Ve yola çõkmõş, elinde küçük bir çanta ve
küçücük tüm duygu ve düşüncelerini yazdõ-
ğõ bir defter. Ayça uzun zamandõr böylesine
içten, böylesine açõk aşk mektuplarõ oku-
mamõş, dinlememiştim. Sen bir şairsin, bu-
nu benden önce söyleyenler de vardõr, emi-
nim. Bir de ben söyleyeyim.
Sonra Ayça uzun bir yoldan sonra Irak sõ-
nõr kapõsõna gelir. Ama sõnõr kapalõdõr.
Çünkü savaş başlamõştõr. Ayça zar zor te-
lefonlaştõğõ Hama Ali’ye sõnõrõ geçip İran’a
gelmesini ister, İran sõnõrõndaki kentte bulu-
şabileceklerdir. Hama Ali, “olur” der ve Ay-
ça bu kez de Van’a doğru yola çõkar ve İran
sõnõrõna gelir. Ve korku başlar. Ben İran sõ-
nõrõnõ iki kez geçtiğim için iyi bilirim, bütün
bilinçaltõ korkularõmõz bizi kuşatõr. Her an ba-
şõmõza bir şey gelecekmiş gibi hissederiz.
Ayça da etten kemikten, bu binlerce bi-
linmeyen topraklarda bir de üstelik yapa-
yalnõzdõr. Bir otele yerleşir, Hama Ali’yi sü-
rekli telefonla arar, ulaşamaz. Gerçekten
çok umutsuz bir haldedir ve bu bilmediği ül-
ke onda korku ve umutsuzluk yaratmõştõr...
Nihayet Hama Ali sõnõrõ geçip İran’a ge-
leceğini söyler ve İran’daki õssõz bir istasyo-
nun adõnõ verir. Ayça oraya gider, bütün gün
tek başõna bir taşõn üstünde oturup bekler ve
gece olduğunda yaşlõ bir İranlõ bakkal onu ya-
nõna çağõrõr, çay ikram eder. O zamana kadar
hiç ağlamayan Ayça ağlamaya başlar, öte yan-
dan dünyanõn en sevimli Marlon Brondosu (o
da filmde Ayça’nõn sevdiği adam Hama Ali
Khan) İran sõnõrõna gelir. Benim size anlata-
caklarõm bu kadar. Bayramda bir güzel aşk hi-
kâyesi bir tepsi baklavadan iyidir, hadi filme...
Gitmek: Benim Marlon ve Brandom
/ IŞIL ÖZGENTÜRKBaştarafı Arka Sayfada
SİBEL BAHÇETEPE
Dünyada 25 milyon kanser hastasõ bu-
lunuyor ve bu sayõya da her yõl 11 milyon
yeni vaka ekleniyor. Türkiye’deki ra-
kamlar ise kanserli hasta sayõsõnõn 400 bin
olduğunu, her yõl da 150 bin yeni vaka-
nõn eklendiğini gösteriyor. Araştõrmalar,
hastalõğa yakalanma hõzõnõn bu şekilde de-
vam etmesi durumunda 2020’de 16 mil-
yon insanõn kanser olacağõ gerçeğini
gözler önüne seriyor.
Uzmanlar, biyoteknoloji ve bilgisayar
teknolojilerindeki hõzlõ gelişimin ilaç
sektörüne yansõmasõ sonucunda yepyeni
bir kavram olarak hedefe yönelik teda-
vi kavramõ doğduğunu dile getirdiler.
Ancak kanserde en önemli tedavi yönte-
minin korunma ve erken teşhis olduğu ifa-
de ediliyor.
Cerrahpaşa Tõp Fakültesi Onkoloji
Anabilim Dalõ öğretim üyesi ve Ameri-
kan Hastanesi Medikal Onkoloji Bölümü
Başkanõ Prof. Dr. Nil Molinas Mandel,
nüfüsun artmasõnõn yanõ sõra, sigara içen-
lerin sayõca çoğalmasõnõn, hava ve çevre
kirliliği ile kimyasal maddelere daha faz-
la maruz kalma gibi nedenlerin son yõl-
larda kanser vakalarõnõn görülme sõklõğõ-
nõ arttõrdõğõnõ söyledi.
Kanser hastalõğõ ile ilgili tõbbi geliş-
melerin sürekli olarak devam ettiğini
anõmsatan Prof. Dr. Mandel, hedefe yö-
nelik ilaçlarõn, hastalõk tedavisinde önem-
li yer tuttuğunu ifade etti.
Mandel, Türkiye’de kanser verilerinin
bugüne dek çok sağlõklõ tutulmadõğõnõ, ay-
nõ hastanõn farklõ merkezlerde kayõtlara
geçtiğini ve bazen de bildirilmediğini ya
da kanser dõşõ hastalõk gibi işlem gördü-
ğünü belirtti. Ayrõca bazõ hastalarõn çok
ileri bir hastalõk aşamasõnda doktora baş-
vurduğunu, bu hastalarõn biyopsi bile
yapõlmadan destek tedavisi önerilerek
evlerine gönderildiğini anõnmsatan Man-
del, bu hastalarda kesin veri olmadõğõ için
değerlendirmeye de alõnamadõklarõnõ söy-
ledi.
Sağlõk Bakanlõğõ’nõn son yõllarda, bu ko-
nuda hastanelerin vaka bildirimini TC
kimlik numaralarõ ile yapmak üzere zo-
runlu tutmasõ nedeniyle istatistiklerin da-
ha sağlõklõ hale geleceğini vurgulayan
Mandel, “Türkiye’de kanser, sıtma,
kolera ya da tifo gibi, bildirilmesi zo-
runlu hastalıklar arasında yer alıyor.
Yeni uygulamayla hastalar, TC kimlik
numarasına göre kaydedilmekte ve
fazla kayıtlar engelleniyor” diye konuştu.
Kanserli hasta sayõsõnõn ortalama 400
bin dolayõnda olduğunu ifade eden Man-
del, ülkemizde en yaygõn kanser türünün
erkeklerde akciğer, kadõnda ise meme kan-
seri olduğunu kaydetti.
isilozgenturk gmail.com
Yoksulluk beyni de vuruyor
Çeviri Servisi - Kaliforniya Üniversite-
si’nde görevli bilim insanlarõ düşük gelir-
li ailelerin çocuklarõnõn beyinlerinin işle-
yişiyle varsõl ailelerin çocuklarõnkini kar-
şõlaştõrdõ ve yoksullarõn aleyhine işleyen bir
farklõlõk olduğu sonucunu ortaya çõkardõ.
Yarõsõ varsõl, yarõsõ yoksullardan oluşan 9-
10 yaşlarõndaki 26 çocuğun katõlõmõyla ya-
põlan araştõrmaya göre iki grupta yer alan
çocuklarõn beyninin okuma ve düşünme ile
ilgili elektriksel aktivitelerden sorumlu
“prefrontal korteks”indeki işleyişte be-
lirgin farklõlõklar var. İki grup arasõnda bil-
giyi algõlama ve işlemesinde aile bütçele-
rinde olduğu gibi uçurum olduğu saptandõ.
Araştõrma ekibinden Dr. Mark Kishiya-
ma, düşük gelirli ailelerin çocuklarõnõn bey-
ninin önlobundaki bu bölümün işleyişinin
varsõl çocuklarõnkine oranla daha zayõf
olduğunu saptadõklarõna dikkat çekti.
“Dar gelirli ailelerin çocukları oku-
duklarını, dinlediklerini ve izlediklerini di-
ğerleri kadar iyi ve çabuk algılamıyor” di-
yen Kishiyama bunun yeterli beslenememe
ve diğer olumsuz çevre koşullarõndan kay-
naklandõğõnõ tahmin ettiklerini söyledi. (BBC)
Yoğun bakım hemşireleri yorgun
İstanbul Haber Servisi - AKP hüküme-
tinin sağlõk alanõndaki politikasõzlõğõnõn en
fazla yoğun bakõmlarda çalõşan hemşirele-
ri etkilediği belirtiliyor. Ülkemizdeki yoğun
bakõm hemşirelerinin sayõca yetersizliği, haf-
tada 60 saati bulan çalõşma saatleri, havasõz
ve karanlõk odalarda güneşi bile görmeden
24 saat çalõşmalarõ, bir hemşirenin zaman za-
man 15-20 hastaya bakmasõ, ücretlerinin ye-
tersizliği gibi durumlar yoğun bakõmlarda so-
runlarõ da beraberinde getiriyor. Hemşireler
başta ağrõ olmak üzere depresyon gibi has-
talõklarla mücadele etmek zorunda kalõrken
sosyal yaşamlarõndaki aksaklõklar gibi ne-
denler mezun hemşirelerin yoğun bakõm üni-
telerini seçmemesine, var olanlarõn da bu
alandan istifasõna neden oluyor.
Avrupa Yoğun Bakõm Hemşire Dernek-
leri Federasyonu’nun geçen aylarda İtal-
ya’nõn Floransa kentinde düzenlenen 3.
Avrupa Yoğun Bakım Hemşireleri Kon-
gresi’ne Türkiye’den katõlan çok sayõda yo-
ğun bakõm hemşiresi sorunlarõnõ dile geti-
rerek, hükümetlerin çözüm bulmasõ gerek-
tiğini aksi durumda çalõşamaz hale gele-
ceklerine vurgu yaptõlar.
Tedavide tõbbõn önemli yol kat ettiğini belirten uzmanlar korunma ve erken teşhise işaret etti
Ailesinde kolon kanseri ris-
ki yüksek olan kişilerin, hiç şi-
kâyetleri olmasa bile, 30-35
yaşlarõndan itibaren ilk kontrol
kolonoskopisini yapmasõ ge-
rektiğinin altõnõ çizdi. “Kansere
yol açan virüs saptanarak, o vi-
rüse karşõ aşõlar geliştirilebilir”
diyen Mandel, “Ama ne yazõk ki
kanserlerin çoğunda sebep bel-
li değil. Rahim ağzõ kanserine
neden olan human papilloma vi-
rüs (HPV) saptandõ ve böylece
bu virüse karşõ aşõlar geliştirildi.
Aşõnõn özellikle, cinsel hayat
başlamadan önce kullanõlmasõ
ve çok eş değiştirenlerde uygu-
lanmasõ önerilmektedir’’ açõk-
lamasõnõ yaptõ. Rahim ağzõ kan-
seri için geliştirilen aşõnõn
HPV’nin bazõ alt gruplarõnda
yüzde 85-90 oranlarõnda koru-
ma sağladõğõnõ belirten Mandel,
aşõnõn 9’lu yaşlarda başlama-
sõnõn uygun olduğunu ve 55’li
yaşlara kadar geniş bir yelpa-
zede koruma sağlama açõsõndan
önemli olduğunu anlattõ.
Kanserli hücrelerin özelliklerini be-
lirleyen faktörlerin tedaviyi etkiledi-
ğini anımsatan Mandel, kanserde
şüphelenilen olgularda görüntüleme-
nin çok önemli olduğunu ifade etti.
Kanserin teşhisi, tedavisi ve takibinde yeni teknolojik gelişme-
lere tanõklõk ettiklerinin altõnõ çizen Prof. Dr. Mandel, kanser ta-
nõsõnda ilk önemli adõmõn görüntüleme yöntemleri ile başladõğõnõ
anlattõ. Mandel, şöyle devam etti: “Radyolojik ve gastroskopi, ko-
lonoskopi, bronkoskopi gibi organa özel endoskopik görüntüle-
melerle, hastalõklõ olduğu düşünülen bölgeden, biyopsi dediğimiz
yöntem ile doku veya hücreler alõnõr. Bundan sonra da en önemli
iş pataloglara düşüyor. Pataloglar, aldõklarõ tümör dokusunu mik-
roskop altõnda inceler, hücresel özelliklerine bakarak ve gerektiğinde
özel boyama yöntemleri kullanarak kanser tanõsõnõ kesinleştirirler.
Bazen kanser tanõsõnõ koymak veya kanser çõkõş bölgesini belirlemek
için özel genetik testlere ve çok ayrõntõlõ yöntemlere de gereksinim
olmakta. Eğer patolojinin verdiği tanõ yanlõş ise, tedavimizi yanlõş
planlamak durumunda olacağõmõz için patolojik inceleme son de-
rece önemli. Çünkü patolojinin vereceği sonuçlar, gerektiğinde has-
taya özel tedavi seçimini etkiliyor.”
Tedaviyi yönlendirecek özel boyalarõn modern teknikler sayesinde,
hücrenin moleküler yapõsõnõ belirlediğini ve hastalõğõn gidişatõnõn
saptanabildiğini anõmsatan Mandel, şunlarõ söyledi: “Kişiye özel
tedaviler günümüzde bazõ kanser türlerinde yapõlõyor. Kõsaca GIST
olarak anõlan gastrointestinal stromal tümörlerde (ağõzdan anüse
kadar tüm sindirim sisteminde ortaya çõkabilecek ender görülen bir
kanser) ve bir kan kanseri türü olan kronik miyeloid lösemilerin te-
davisinde, bazõ meme kanserlerinde, çeşitli lenf kanserlerinin te-
davisinde, hedefe yönelik tedaviler kullanõlmaktadõr. Bu tedaviler-
de sağlam hücrelere zarar verilmeden hedef proteinleri taşõyan hüc-
reler yok edilerek, tümörün yayõlmasõ ve engellenmesi amaçlanõyor.”
‘AŞIYA 9 YAŞINDA
BAŞLANABİLİR’
HEDEFE YÖNELİK TEDAVİ
Moleküler onkoloji, hüc-
renin moleküler özelliklerini an-
lamaya yönelik olan ve hücrenin
çoğalmasõnõ ya da yayõlmasõnõ
sağlayan, hem sinyal ileti sis-
temlerini hem de enzimatik sis-
temleri araştõran çok yeni gelişen
bir konu olarak biliniyor. Bu şe-
kilde, hücrenin çoğalmasõnõ sağ-
layan hücre yüzeyindeki çeşitli re-
septörler ve bunlarõn işleyişleri,
hem de hücre içindeki sinyal ile-
ti sistemlerinin DNA üzerindeki
farklõ etkileri belirleniyor. Mole-
küler onkolojideki gelişmeler,
tõpta bugün kullanõlan hedefe yö-
nelik tedavilerin geliştirilmesini
sağlayan gelişmeler olarak da bi-
liniyor. Bu konudaki çalõşmalar,
hücrenin çoğalmasõnõ ve kana
karõşarak farklõ organlara yayõl-
masõnõ sağlayan çeşitli mekaniz-
malarõ ortaya koyuyor. Bu me-
kanizmalar anlaşõldõkça, hücre
çoğalmasõnõn her kademesini et-
kileyebilecek yeni ilaçlar gelişti-
riliyor.
Moleküler onkolojinin ilerleyen
yõllarda daha da gelişeceğine dik-
kat çeken Prof. Mandel, her has-
taya özel yeni tedavilerin planla-
nacağõnõ anlattõ. Mandel 5 yõl
içinde çalõşanlarõn daha da netlik
kazanmasõnõ beklediğini kayde-
derek şunlarõ söyledi: “Kanser te-
davisi konusunda çok hızlı ge-
lişmeler yaşanmaktadır. Tür-
kiye’de moleküler onkoloji bö-
lümleri, şimdilik ağırlıklı olarak
üniversite hastanelerinde ge-
lişmektedir. Ancak bu mer-
kezleri desteklemek gerekir;
imkânların arttırılması şart-
tır, bu konuya daha fazla yatı-
rım yapılmalıdır. İncelemelerin
sonuçları tedavi şeklini değiş-
tirebileceği için de, elimizdeki
verilere göre gereksiz tedavi-
lerden kaçınma durumumuz
olabilir ya da değişik bir teda-
vi şekli ortaya çıkabilir.”
Erken teşhis önemli
Ailesinde meme kanseri bu-
lunmayan bayanlarõn meme kan-
seri taramasõ için ilk mamografik
kontrollerinin 40 yaşõnda yapõl-
masõ gerektiğini anõmsatan Prof.
Dr. Mandel, birinci derece ya-
kõnlarõnda meme kanseri bulu-
nanlarõn ise 30’lu yaşlardan iti-
baren tarama programlarõnõ yap-
tõrmasõ gerektiğini ifade etti. Me-
me kanseri gibi kolon kanserinde
de erken teşhisin önemine değinen
Mandel, ailesinde hiç kanser ol-
mayan kişilerde 50 yaşõndan iti-
baren ilk kolonoskopik incele-
menin yapõlmasõ gerektiğini, bu iş-
lem sõrasõnda, daha kansere dö-
nüşmemiş polipleri tespit edip, ay-
nõ seansta polipektomi denen bir
işlemle tedavi etmenin mümkün
olduğunu dile getirdi.
Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Kanser Has-
tanesi’nden Medikal Onkoloji Uzmanõ Doç. Dr. Süleyman Alı-
cı kanser hücresini hedefleyen “hedefe yönelik tedavinin” ge-
netik ve moleküler biyolojinin gelişmesi ile daha ayrõntõlõ ola-
rak ele alõndõğõnõ ifade ederek, “Bu bilgilerin klinik anlam-
da yorumlanması ile kanser tedavisinde yeni bir yaklaşım
gelişmiştir” dedi. Alõcõ şunlarõ söyledi: “Kanserli hastalar-
da hedefe yönelik tedavi uygulamaları, tekrarlanabilir, öl-
çülmeye uygun, klinik yararı uygun düzenlenmiş, karşı-
laştırmalı, çalışmalarda gösterilebilir ve biyolojik olarak
uygun özgün bir molekülün bulunması temeline dayan-
maktadır. İdeal olarak hedeflenen molekül, o kanser tipi-
nin malign fenotipini hastalar arasında fark olmaksızın be-
lirleyici olmalı ve klinik olarak elde edilen tümör mater-
yalinde kolayca gösterilebilir ve ölçülebilir olmalıdır.”
KANSERDE YENİ
GELİŞMELER
Kõzamõktan
ölüm azaldõ
ANKARA (AA) - Dünya
Sağlõk Örgütü, ABD Kõzõl-
haç Teşkilatõ, ABD Hastalõk
Kontrol ve Önleme Merke-
zi, BM Vakfõ ve UNICEF’in
yayõmladõğõ raporda, 2000-
2007 arasõnda kõzamõktan
ölenlerin sayõsõnõn 750 bin-
den 197 bine düştüğü, bunun
da yüzde 74’lük bir azalma
anlamõna geldiği belirtildi.
Prof. Dr. Nil Molinas Mandel
Teknoloji kansere çare buluyor
MOLEKÜLER ONKOLOJİ
DAHA DA GELİŞECEK