27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 2008 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B İstanbul Valiliği İl İnsan Haklarõ Masasõ Başkanõ Avukat Vildan Yirmibeşoğlu polise verdikleri eğitimi anlattõ: Asõl en tepedekiler eğitilmeli 10 Aralõk Dünya İnsan Haklarõ Günü. İstanbul Valiliği İnsan Haklarõ İl Masasõ Başkanõ avukat Vildan Yirmibeşoğlu’yla Türk insanõnõn haklarõ vaziyetini konuşuyoruz. Özellikle üzerinde durduğumuz noktalar güvenlik güçlerinin vatandaşa karşõ kötü muamelesi ve kadõnlara uygulanan şiddet. Yirmibeşoğlu, İnsan Haklarõ İl Masasõ olarak güvenlik güçlerinin alt birimlerine insan haklarõ eğitimi verdiklerini anlatõrken “Esas yukarıdakileri eğitmek lazım” diyor. Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye’nin şimdiye kadar bu konularda suçlu bulunmadõğõnõ belirten Yirmibeşoğlu, “Hep dostane çözümlerle olayların üzeri örtüldü” diye anlatõyor. Ama olaylarõn örtbas edilmesinin meseleye çözüm olmadõğõna işaret ediyor. Kadõna yönelik şiddet uygulamasõ, töre ve namus cinayetlerinin de insanlõk dõşõ olaylar olduğunun altõnõ çiziyor. - İnsan Hakları İl Masası’nın faaliyetleri neler? V.Y. - Masaya çeşitli başvurular, şikâyetler geliyor. Biz sadece bunlarla ilgili olarak çalõşmõyoruz. Basõnda çõkan insan haklarõ ihlalleriyle ilgili haberler de bizim çalõşmalarõmõzõn bir parçasõ oluyor. İnsan Haklarõ İl Kurulu’nun yönetmeliğinde şu deniliyor: “Amaç insan haklarının korunmasını sağlamak, ihlallerini önlemek, kamuoyunda da bu anlayışın yerleşmesi için çalışmalar yapmaktır.” Bu sadece genel bir insan haklarõ çalõşmasõ değil. Ağõrlõklõ olarak kamunun eksik bõraktõğõ yerleri doldurup ağõrlõklõ olarak kamu görevlileri üzerinde çalõşma yapmaktõr. Ama bu sadece kamu görevlileriyle sõnõrlõ da değil. Örneğin özel bir çalõşma yerinde ya da özel bir hastanede de insan haklarõ ihlalleri olabilir. Hangi alanda hak ihlaline yönelik bir konu varsa İnsan Haklarõ İl Masasõ o konularla ilgili bilgi, belge toplar. Ayda bir İnsan Haklarõ İl Kurulu toplantõsõ yapõlõr. Bu kurulun başkanõ vali yardõmcõlarõndan birisidir. Bu toplantõya 27 kişi katõlõr. Bu 27 kişinin ikisi vali yardõmcõsõ ve kamu hukukçusu olarak benim. Üyelerin geri yanõ sivil toplum kuruluşlarõ üyeleri, akademisyenlerdir. Bu çerçevede pek çok eğitim verdik. Eğitim çalõşmalarõnõn bir bölümü okullarda öğretmenler ve müdürlere yönelikti. Bunun dõşõnda çeşitli konferanslar ve panellerle genele yönelik çalõşmalarõmõz oldu. Bunun yanõnda kaymakamlara, ilçe emniyet müdürlerine, vali yardõmcõlarõna insan haklarõ eğitimleri verildi. İhalelerin sürmesi geri teper - Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. İoanna Kuçuradi de bu çalışmalarda yer alıyor mu? - Zaman zaman katõlõyor. 15 Aralõk’ta bir panelimiz var. Kendisi de konuşmacõ. Bir yandan da süreklilik kazandõrmaya çalõştõğõmõz güvenlik güçlerine yönelik insan haklarõ eğitimlerimiz var. Bu çalõşmalardan bir tanesi emniyet güçlerinin kendi mesleklerini icra ederken insan haklarõ ihlalleri yapmamasõ üzerineydi. Bu eğitim 2006’daydõ. İstanbul’da emniyet mensubu yaklaşõk 35 bin polis görev yapõyor. Bunlarõn tamamõnõ eğitmek imkânsõz değil ama sürekli görev değişiklikleri olduğu için her zaman eğitimin yenilenmesi gerekiyor. Bir de şunun üzerinde çok duruyorum. Biz belirli kademelerdeki emniyet görevlilerine eğitim veriyoruz ama bana göre en tepedekilerin eğitilmeleri lazõm. En tepedekilerin alacaklarõ eğitimin çok önemli olacağõnõ düşünüyorum. Çünkü emniyet mensuplarõyla özel olarak görüştüğümüzde insan haklarõ ihlalleri konusunda bize çok hak veriyorlar. “Peki, o zaman neden yapıyorsunuz” diye sorduğumuzda da şu cevabõ veriyorlar: “Bizden olayı acilen halletmemiz isteniyor.” Demek ki onlara bu talimatõ verenler yeterli farkõndalõğa sahip değiller. - Siz pek çok toplantı yaptığınızı, eğitim seminerleri verdiğinizi söylüyorsunuz. Bunların hedef kitlesi olan emniyet mensupları anlatılanları dinliyorlar mı? - İnsanlar dinlerken dikkat etmeleri lazõm. Anlatõlanlarõ özümsemeleri gerekiyor. Farkõndalõğõ yaratmalõyõz. Bakõn, insan haklarõ sürekli kendini yenileyen ayrõ bir bilim dalõ. Dolayõsõyla bu eğitim seminerlerini daha da yaygõnlaştõrmak için farklõ bir sistemle çalõşmak lazõm. Demin de söylediğim gibi eğitim seminerlerini daha üst seviyelere taşõyabilmeliyiz. Örneğin, üst seviyedeki yöneticilerin Türkiye’nin insan haklarõ konusunda uluslararasõ anlaşmalara imza atmõş bir ülke olarak bunlarõn gereklerini yerine getirmesinin şart olduğunu bilmeleri gerekiyor. İnsan haklarõ ihlallerinin devam etmesi halinde bu durumun Türkiye’ye geri dönüşü olacaktõr. - Nasıl geri dönüşü olacak? - Kişisel olarak kötü muamele ve işkence konularõnda bunlar kim tarafõndan yapõldõysa ona geri dönecektir. Şimdiye kadar Türkiye, AİHM’de bu türden bir hüküm giymedi. Olaylarõ dostane çözümle kapatmõşõz. Ama artõk kendi kendimizi sorgulamalõyõz. Aksi halde toplumumuza, vatandaşõmõza çõğ gibi büyüyen zararlar verdiğimizin de bilincinde olmalõyõz. Bakõn, sõkõntõlar, üzerleri kapatõlmakla ortadan kaldõrõlamõyor. Daha açõk söylemek gerekirse insan haklarõ ihlallerinin geçici olarak reddedilmesi hak ihlallerini ortadan kaldõrmõyor. Maalesef de diğerlerine kötü örnek oluyor. “Nasıl olsa ceza almadım. Amirim nasıl olsa beni koruyor” anlayõşõ var. Müfettişlerce de geçmişte tenkide uğradõğõmõz konu devlet görevlileriyle ilgili iddialarõn mahkemeye gelemeyişiydi. Çünkü konunun soruşturulmasõna gerek olmadõğõ yönünde kendi kurullarõndan mülki idare amirinden bir karar çõkõyordu. Bu da kanõmca, verilen emekleri boşa çõkartõyordu. Eğitimlerin yanõ sõra insanlarõn hem olumlu hem de olumsuz örnekleri görmeleri gerekiyor. Olayları örtbas etme çabaları - Çok yakın geçmişte yaşadığımız Engin Çeber örneği var. Polislerce dayakla öldürüldüğü bilinmesine rağmen olay örtbas edilmeye çalışılmadı mı? - Başbakanlõk İnsan Haklarõ Başkanlõğõ’nõn bu konuda iddialar olduğunu belirten bir yazõsõ geldi. İnsan Haklarõ İl Kurulu da konuyu ele aldõ. Zaten bir Araştõrma İzleme Komisyonu var. Toplandõk ve bu olayõ izleyen bir avukatõ davet edip dinledik. Ayrõca çeşitli hastanelerden raporlar, bilgi ve belgeler toplandõ. Ama gördük ki otopsi raporu gönderilmemiş. Ayrõca kamera kayõtlarõ istendi. Ama herhalde bizi yetkili olarak görmediler ki bilgileri ancak savcõlõğa verebileceklerini söyleyenler oldu. Bir noktada tõkandõk kaldõk. Ama o arada şunu söylemem lazõm: İçişleri Bakanlõğõ, Mülkiye müfettişleri geldiler. Savcõlõkta işlem başladõ. TBMM Komisyonu’nun da devreye girmesi sayesinde yolumuz açõldõ. Sonuçta birbirinden farklõ ifadeler ortaya çõktõ. Daha önce bir müfettiş nezarethanede ya da tutuklu kaldõğõ yerde darbe görmediği yönünde bir ifade vermiş. Zaten çoğu zaman böyle olaylarda hep ya düştü başõnõ çarptõ, ondan oldu, denir. Kamuoyu bu tür bilgileri aldõğõ zaman inancõnõ büsbütün yitiriyor. Bir yandan “İşkenceye sıfır tolerans” deniyor. Ama arkasõndan bu tür uygulamalar yapõlõyor. Dolayõsõyla bu, çok ciddi olarak ele alõnmasõ gereken bir konu. Bir vaka bile yeter. Ama üst üste geldiği zaman durum çok vahim oluyor. - Size, kadına karşı şiddet olaylarıyla mücadele eden bir kişi olarak soruyorum. Avcılar’daki müzikhole yapılan sahte polis baskınında kaçırılıp üç kişinin tecavüzüne uğrayan o zavallı kadının durumu var. Bu insanlar sizce hangi cesaretle polis üniforması giyip bu işi yapabilirler? O zaman emniyet güçlerinin itibarı iyice zedelenmiş olmuyor mu? - Evet, bu bir şiddet olayõ. Ama doğrudan doğruya insan haklarõ ihlalleri içinde değerlendirmek mümkün değil. Size şöyle örnek vereyim: Devletin biri negatif, birisi de pozitif olmak üzere iki yükümlülüğü var. Negatif yükümlülüğü insanõn hak ve özgürlüğünü ihlal etmemektir. Bu yükümlülüğü yerine getirmediği görülüyor. Öte yandan pozitif yükümlülüğü de insanlarõn insanca yaşama hakkõnõ güvenceye almak için tedbir almak. Eğer bu tedbirleri almõyorsa bu ihlalleri devlet yapõyor, o zaman da insan haklarõ ihlal edilmiştir, denilebilir. O kişi yakalanmamõş ve gereken ceza verilmemiş olsa o zaman devletin yükümlülüğünü yerine getirmediği söylenebilir. Burada silah kullanõmõ çok önemli. Silahsõzlanma konusuna devletin ciddiyetle eğilmesi gereği ortaya çõkõyor. Öte yandan polis üniformasõnõn serbestçe satõlmasõ, isteyenin bunu kolayca edinmesi de akõl alõr gibi değil. Yalnõz bir de şu var: Her meslekte hak ihlali yapan insanlar olabiliyor. Bir polis de bu üniformayõ vermiş olabilir. Bilmiyoruz. Gerçeği soruşturma sonunda anlayacağõz. Ama bu olayda bizim için en hassas konu insanlarõn baskõna uğradõklarõnda polis kimliği sormamalarõ. Demek ki bir korku yaratõlmõş. - İstanbul Valisi Muammer Güler bu tür olaylarda mutlaka polis kimliği sorulması gerektiğini söyledi. Ama polise kimlik soranların da nasıl dövüldüklerini bilmiyor muyuz? İnsanlar bu yüzden sindirilmiyorlar mı? Bunu nasıl izah edeceğiz? - İnsanlarõn hak hukuk ihlallerinde itiraz edebilmeleri ve sorgulayabilmeleri çok önemli. Çok güzel yasalar, önemli uygulamalar için yönetmelikler çõkartõldõ ama bunlarõn uygulanabilirliği çok önemli. Vatandaşõn hakkõnõ talep etmesi ve hak ihlalinde itiraz edebilmesi lazõm. Ama ne yazõk ki bunlarõn yapõlamadõğõnõ görüyoruz. Ya da bu konuda geriye gidiş olduğunu düşünüyorum. Başka konularda da öyle. O kadõncağõz zorbalõkla dõşarõ sürüklenirken içerdeki bir tek kişinin bile ses çõkaramamasõ gerçekten eksi bir puan. Bu fotoğraf şunu da gösteriyor: Demek ki insanlarõmõz hakkõnõ hiçbir yerde arayamõyorlar. O hale getirilmişiz. Eğer biz hakkõmõzõ, hukukumuzu arayamõyorsak o zaman da bunun özeleştirisini ciddi biçimde yapmamõz gerekiyor. Bu olayõn savunulur yanõ yok. Bu sadece bir örnek de değil. Geçenlerde insan haklarõyla ilgili çalõşan bir kişi bana, “Taksim’in göbeğinde sivil birtakım adamlar gelip bizden kimlik istediler. Gelin, götürüyoruz, dediler” diye şikâyet etti. “Neden müdahale etmediniz” soruma şu cevabõ verdi: “Orada dondum kaldım. Başıma gelecekleri düşündüm.” Eğer bu tür olaylar yaygõnlaşmõşsa o zaman yasalarõn nasõl uygulanõr hale getirileceği konusunda yeni bir şeyler söylemeliyiz. Yeni kurumlar oluşturulmalõdõr. Parasõzlõk bahanesiyle yeterli çalõşma yapõlamõyor - Geçtiğimiz hafta sonuna doğru Human Rights Watch adlı uluslararası insan hakları kuruluşu polis şiddetini ele alan bir toplantı düzenledi. Bu tür toplantıları sizin de söylediğiniz gibi neden uluslararası kuruluşlara bırakıyoruz da kendimiz yapmıyoruz? - Size bir örnek vereyim. Yabancõlar Misafirhanesi’nde isyan çõktõ. Biz daha önceden oraya defalarca gidip raporlar hazõrladõk. Bu raporlarõ belli yerlere gönderdik. Önce, “Bu kurulun buna yetkisi var mı?” türünden tepkilerle karşõlaştõk. Oysa biz bu çalõşmalarõ yaparak hem dõş dünyada hem toplum içinde çok büyük aleyhte kampanyalarõ önleme gayreti içindeyiz. Bu çabalarla yarõn kendimize geri dönüş yapacağõz. Şöyle bir paradoks var: Bir yandan yönetmelik yok. Bazen 600 kişiyi bulan insanlarõ orada nasõl barõndõracaklarõnõ bilemiyorlar. Ama her halükârda bu insanlar bizim ülkemize gelmişler. Başlarõ sõkõşmõş ve bizim kontrolümüzde. Onlara olabilecek her türlü zarar karşõsõnda onlarõ kendi insanõmõzla eşdeğerde tutup ona göre davranmak zorundayõz. Bir kere bütçe çok kõsõtlõ. Her birine günlük 4 YTL gibi bir bütçe ayrõlmõş. Oradan bir kişinin cenazesinin çõkmasõ bile çok önemlidir. - Çıkmadı mı? Geçen aylarda polisin elinde ölüm olmadı mı? - Oldu. Bu ne kadar aleyhte propaganda. Bakõn, “Bütçe olmadığı için bunu yapamıyoruz” diyenler sõrasõ geldiğinde bu devletten, başka kaynaklardan, yine tabii ki bizim cebimizden, olanlarõ telafi etmek için uğraşacaklardõr. Aslõnda yeterli bir kaynak aktarõmõ yapõldõğõ takdirde çok daha az zarara uğrayacağõz. Bir de polis memurlarõnõn insan haklarõ ihlallerine karşõlõk söyledikleri var. “Tamam, bizim de insan haklarımızın ihlali söz konusu. Çünkü ilgili genelgede kamu görevlileri gibi kolluk güçlerinin de çalışma saatlerinin 40 saati aşmaması gerekiyor. Oysa biz bunu çok aşıyoruz” diyorlar. Ortaya çõktõ ki ayda 240 saat çalõşõyorlar ve genelgeye göre 40 saati aşmayacaklarõ belirtilmesine rağmen çalõşma süreleri 80 saati buluyor. Fazla mesailerinin de kendilerine ödenmediğinden yakõnõyorlar. Bu fazla mesailerin karşõlõğõnõn ödenmesi lazõm. Biz bu durumu Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, İçişleri Bakanlõğõ’na bildiriyoruz. Ama İçişleri Bakanlõğõ’nõn bu bilgileri Maliye Bakanlõğõ’na gönderip göndermediği konusunda fikrim yok. Polisinamirine ‘Hayõr’demeşansõyok - ‘80’li yıllarda tiyatro sanatçısı Ferhan Şensoy bir oyun sahneye koymuştu. O oyunun oyuncularını İs- tanbul’un göbeğinde Nazi subayı üniforması kılığın- da sokağa çıkardı. Oyuncular yoldan geçenlerden, “Kimlik bitte” diye yarı Türkçe, yarı Almanca kimlik istediklerinde tek bir kişi itiraz bile etmeden kimlikle- rini verdi. 20 küsur yıl sonra aynı olaylar yaşandığı- na göre o zaman hangi hak ve hukuk bilincinden söz ediyoruz? - Bazõ şeyleri yapmakta çok geç kaldõk. Şimdi çok hõzlõ biçimde birtakõm işler yapõlmak isteniyor. Ger- çekten çok büyük çabalar harcandõğõnõ görüyorum. Pek çok toplantõ yapõlõyor. Ama bazõ toplantõlarda ço- ğu zaman konuyu zaten çok iyi bilen insanlarõn ve bi- raz daha alt düzeyde görevlilerin bir araya geldiklerini görüyoruz. Alt düzey görevlilerin üstlerine, “Hayır efendim, bunu böyle yapmayalım” deme şanslarõ yok. Çünkü yapõ çok hiyerarşik. En tepedekilerden başlayan bir eğitim olmazsa hiçbir şey olmaz. Bir yan- dan düzeltmeler yapõlmak isteniyor ama yapõlamõyor. Sanõyorum düşünce şu: “Şimdi bunu kapatalım. Sonra bunu düzeltiriz, kendi aramızda hallederiz.” Ama yok. Kendi aramõzda hallolmuyor. O insanlarõn mutlaka o sõkõntõlarõ, yapõlanlarõn yanlõş olduğunu anlamalarõ lazõm. Orantõsõz güç kesinlikle kullanõlmamalõ. Bunun kullanõmõ da içselleştirilmeme- li. Biz şiddete karşõ bir proje oluşturduk. İnteraktif eği- tim verilmeye başlandõ. Bu eğitim verilirken insanlar kendilerini o kişinin yerine koyduklarõnda çok daha kolay algõlayabiliyorlar. Onun için eğitimin de biçimini değiştirmeli, çok sa- yõda, ayrõ ayrõ yerlerde bu eğitimi devam ettirmeliyiz. Ama bütün bunlarõn temelinde bilinç ve kaynak aktarõ- mõ eksikliği yatõyor. Bizim kaynak ve bütçe sorunu- muz var. Hem kadõna yönelik şiddetle mücadelede hem de insan haklarõ eğitiminde çok önemli kaynak ve bütçe aktarõmõ sağlamak gerekiyor. Birçok programda sponsorlarõn yabancõlar olduğunu görüyoruz. Biz bun- larõ kendimiz niçin yapamõyoruz ya da yapmõyoruz? P O R T R E SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Şikâyet başvurusunda bulunan polis memurları cezalandırılıyorlar mı? - O konuda bilgim yok. Kimileri bu tür başvurular yaptõklarõ için başka yerlere tayinlerinin çõkarõldõğõnõ söylüyorlar. Tabii bu durumda bütün aile düzenleri altüst oluyor. Bu polisler diyorlar ki: “Tamam siz insan hakları ihlallerinden söz ediyorsunuz ama güvenlik güçlerinin insan haklarının ihlaline karşı elinizden bir şey gelmiyor mu? Biz bu kadar saat fazla mesai yaptıktan sonra da zaman zaman hatalı davranışlar olabiliyor.” Ben bu savunmayõ geçerli bulmuyorum. Ama bu insanlar da makine değil. İnsan Haklarõ Üst Kurulu bu konuda ne yapõyor bilmiyorum. “İstanbul mega kent. Çok büyük sorunlar var. Kolluk güçleri yeterli olmadığı için onların çalışmaları gerek” deniyor. Olabilir. Ama insanlarõ çalõştõrdõğõnõz takdirde karşõlõğõnõ vermelisiniz. Aldõğõ zaman verimli olur. Almazsa da verimli olmaz. Bu konunun da yetkililerce ele alõnmasõ gerektiğini düşünüyorum. VİLDAN YİRMİBEŞOĞLU Yükseköğrenimini İÜ Hukuk Fakültesi’nde yaptõ. Aynõ üniversitenin Atatürk İlke ve İnkõlaplarõ Enstitüsü’nden yüksek lisans derecesini aldõ. Beş yõl Bilgi Üniversitesi Devrim Tarihi Araştõrma Merkezi’nde görev yaptõ. Daha sonra 13 yõl Gaziantep’te yaşadõ. Bu süre içinde bölgede araştõrmalar yaptõ. Kadõna yönelik şiddet ve insan haklarõ ihlalleri konularõ üzerinde çalõştõ. Bu çalõşmalarõnõn ürünü olan “Toprağa Düşen Sevdalar” isimli kitabõ yayõmlandõ. Gaziantep’te Çağdaş Yaşamõ Destekleme Derneği’nin bölge kurucu başkanlõğõnõ ve beş yõl da başkanlõğõnõ yürüttü. Bölgedeki töre ve namus cinayetlerini izledi. Açõlan davalarda cinayetlere kurban giden kadõnlarõn avukatlõğõnõ üstlendi. 1998’de İstanbul’a dönerek İstanbul Valiliği’nde geçici avukat kadrosuyla göreve başladõ. Valiliğin Kadõn Statüsü Birimi, Ar-Ge Kurulu Başkanlõğõ yaptõ. İnsan Haklarõ İl Kurulu kurulduğunda üyesi oldu. Sekretaryasõnõ yürüttü. Şimdi İstanbul Valiliği İnsan Haklarõ İl Masasõ Başkanõ. Kolluk güçlerinin de insan hakları var Ü st seviyedeki yöneticilerin Türkiye’nin insan haklarõ konusunda uluslararasõ anlaşmalara imza atmõş bir ülke olarak bunlarõn gereklerini yerine getirmesinin şart olduğunu bilmeleri gerekiyor. İnsan haklarõ ihlallerinin devam etmesi halinde bu durumun Türkiye’ye geri dönüşü olacaktõr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle