02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
T ÜYAP İstanbul Kitap Fuarõ’nõn ana konusu “68: 40 Yıl Önce, Kırk Yıl Sonra.” 9 günlük fuar et- kinlik programõndaki 41 top- lantõda 68 çeşitli yönlerinden değerlendiriliyor. Bu durum, yakõn tarihimizin bu olayõnõn ne denli önemli olduğunun kanõ- tõdõr. Programda 68’in gelene- ğine coşkuyla sahip çõkanlarõn yanõ sõra 68’in değerlerine yüz çevirenler ve 68’i “kanlı Pa- zar”larda, meydanlarda, so- kaklarda boğmak isteyenlerin de 68 üzerine söz söyledikleri görülüyor. Anlaşõlõyor ki Ata- türk, laiklik, bağõmsõzlõk, yar- gõ, Silahlõ Kuvvetler, aydõn ol- ma onuru gibi tüketilmek iste- nen Cumhuriyet değerleri ara- sõna 68 de katõlmak isteniyor. Her ne kadar kimileri 68’i küreselleşmeyle, Soros’la, ta- rikat ve aşiretlerin ticaretle- riyle bütünleştirmeye çalõşsa da toplantõlar boyunca 68’in te- melinin “tam bağımsızlık” ruhu olduğu açõkça ortaya çõ- kõyor. Biberin ekşi, baklavanõn tuzlu, şekerin acõ, tuzun tatlõ ol- duğunun gerçeğe aykõrõlõğõ bu- rada da ortaya çõkõyor. 68’i küresel emperyalist politika- larla bütünleştiren değerlen- dirmelerin gerçeğin kirletil- mesinden başka bir anlamõ yoktur. 68, her şey gibi vic- danlarõn da kirletildiği koşul- larda ulusumuz için yeni bir başlangõç olan Cumhuriyetin önemli dönemeçlerinden biri- dir. 68, Tevfik Fikret’in “kı- ran da olsa kırıl/fakat bü- külme sakın” dizelerinde öne- rilen özgür ve onurlu bir yaşam özleminin “Özgürlük ve ba- ğımsızlık benim karakte- rimdir,” diyen Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Cumhu- riyetle taçlanmasõndan beri ya- şadõğõmõz gerçeklerin en önem- lilerinden biridir. Cumhuriyet, ilk yõllarõndaki isyanlar, çok partili yaşam de- neyleri, suikastlar gibi giri- şimleri pek yara almadan atlattõ ve Mustafa Kemal’in ölümün- den sonra devrimci atõlõmlarda yaşanan duraklamalarõn DP iktidarõ döneminde doruğa çõk- masõyla ilk kõrõlmasõnõ yaşadõ. Karşõdevrimin bu ilk başarõ- sõyla Cumhuriyetin Köy Ens- titüleri, Halkevleri gibi ku- rumlarõ kapatõldõ. 68’in teme- li, Enver Gökçe’nin “Nasıl da bağdaş kurmuş toprağı- ma/Gülümü, harmanımı sa- vurur” dizeleriyle tanõmladõ- ğõ emperyalizme karşõ bağõm- sõzlõk mücadelesiydi. 68, “tam bağımsızlığı” temel alan Cum- huriyet devriminin, Cumhuri- yetin ilk devrimci kuşağõnõn ye- tiştirdiği öğrencilerin yurdu sahiplenmesiyle sürdürdüğü bir sevda idi. Cumhuriyetin hümanist, öz- gürlükçü düşünsel temellerin- de yükselen bu sevdayõ, em- peryalist işbirlikçilerinin ko- mando ve tarikat kamplarõnda büyütülen õrkçõ-dinci bağnaz- lõklarõn saldõrõlarõyla bunaltõp 12 Mart’la yok edip kõrdõ. 12 Eylül ise 12 Mart’la yok edilemeyen ama emperyaliz- min “böl ve yönet” tuzağõna düşmüş, değerlerine kafasõ bu- lanmõş, yaralanmõş, sindiril- miş olan yurtseverlik sevdasõ- na vurulan daha zalim bir dar- beydi. Bu dönemde Türk Dil Ku- rumu, Türk Tarih Kurumu gi- bi kurumlarõn yanõ sõra Cum- huriyet’in emanet edildiği gen- çliği var edecek olan öğretmen yetiştiren kurumlar da yok edil- di. Kõsaca, 1923 Cumhuriyeti 1950’de ilk kez kõrõldõktan sonra sürekli kõrõldõ. 68 Kuşağõ bu kõrõlmalara karşõ ilk ve en kitlesel direni- şin adõydõ. Geçen yõl gerçek- leşen “Cumhuriyet Miting- leri” ise 68’de canlanan laik ve bağõmsõz Cumhuriyetin bir kez daha coşkuyla canlanmasõydõ. Ne yazõk ki karşõdevrim, dev- let eliyle ve etkili olan medya- sõ aracõlõğõyla Cumhuriyet mi- tinglerine de “Ergenekoncu” etiketi yapõştõrmak marifetini gösterdi. “Kıran da olsa kırıl” diyerek büyüyen 68’in tutuş- turduğu tam bağõmsõzlõk sev- dasõnõn Cumhuriyetle özdeş- leştirilmesinde, 68 ruhunun yeniden canlandõrõlmasõnda Cumhuriyete borçlu olan ku- şaklarõn temiz vicdanlarõna bü- yük görevler düşüyor. CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Çözüm ‘Çek Git’ Demek mi? “Çekin gidin bu topraklardan...” Başbakan Erdoğan bunu söylemekten çekin- medi! Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Van’da, Hakkâri’de, hatta İstanbul’da sokakları, meydanları dolduran on binlere “Çekin gidin” demek, bu ülkeyi terk edip dağlara çıkmalarını istemek değil midir? Yıllardır dağlarda kendi anlayışlarına göre öz- gürlük arayanlar bu ülkenin çocukları değil mi? İşsizlik, yoksulluk, türlü çeşit ezilmişlik, insanla- rı bambaşka umutlar aramaya itiyor. Özellikle ik- tidardaki politikacıların yıllardır birbirini tutmaz ko- nuşmaları, kararları, sorunları büsbütün çıkmaz- lara sokmuyor mu? Altı yıldır, yetersiz bir iktidarın yönetimindeyiz. Seçimlerde yurt, ulus sorunlarını bilen, çözüm yol- larını sağduyuyla arayan bir hükümet çıkarama- mışız. Belli hesaplara bağlı bir siyasetçi toplu- luğunun ülkeyi günden güne çıkmazlara sürük- lediğini gördüğümüz halde bir uyanış, bir direnç, yeni bir siyasal güç yaratamamışız! Tayyip’ler, Gül’ler ve çevrelerindeki belli kişilerin sürgit ege- menliğini kıramamışız!.. Bugün seçim olsa yine AKP kazanır! Neden, çünkü karşılarında halkımıza güven ve- ren, AKP’nin yanlış tutumlarına karşı yepyeni bir çözüm, bir güven oluşturan bir siyasal birliktelik oluşturamadık. Altı yıldır meydan, Anayasa Mahkemesi’nin değişiyle laikliğe karşı hareketlerin odağı olmuş bir partinin elinde... Atatürk devriminin, cumhu- riyetinin inancına bağlı partilerin ortak bir cephede buluşmasını sağlayamadık! Başbakan’a “Gelme buraya” diyorlar, gidi- yor... Kıyamet de kopuyor! Çoluk çocuk, kadın er- kek ellerinde taşlarla yollara düşüyor. Van’dan Hakkâri’ye gidiyor, orada da aynı gösterilerle, en ağır sözlerle karşılanıyor! Dünya gazeteleri, TV’le- ri sabah akşam bu acı sahneleri gösteriyor... Sınırlarımızda askerlerin çarpışması, Ameri- ka’nın, Avrupa’nın açık açık desteklediği çetele- ri alt etmek yetmiyor... Türkiye’nin birçok ilinde, ilçesinde yollar, caddeler taşlarla, bombalarla, ateşli silahlarla inim inim inlemekte, yabancı TV’lerde de hepsi anında gösterilmekteyken... Bu arada Başbakan çıkar yolu “Ya sev ya terk et”, “İsteyen çekip gitsin” demekte buluyor. Yüz- yıllardır bu topraklarda yaşamış on binlerce in- sana... Bu hükümetten gerçek bir barış, gerçek bir hu- zur beklenmemelidir. Kaçınılmaz olan, AKP ikti- darından bir an önce kurtulabilmektir. Bu dar ka- fayla yönetilen Türkiye, içinden çıkılmaz bir ba- taklıkta daha uzun süre çırpınıp duracaktır. Sen, ben, o, öteki, hepimiz, hepimiz!.. PENCERE Gölge Etmesin, Yeter... Amerika’da kökeni Kenya’ya dayalı bir siyahi politikacının başkanlığı kazanması, bir şeylerin de- ğiştiğini vurgulayan, kimilerine göre devrim sa- yılan olumlu bir aşama... Obama’yı tutan Amerikan siyahları, değişime açık beyazları, İspanyol kökenli esmerleri, vur pat- lasın çal oynasın zaferi kutluyorlar... Ya Kenya?.. Siyah Afrika’nın fakiri de bayram yapıyor... Ya biz ne yapıyoruz?.. Bizim İslamcı iktidar Bush’a tapıyordu... Sözde liberallerimiz de Bush politikalarına kö- küne dek bağlanmış değiller miydi?.. ‘Neoliberalizm..’ ‘Serbest piyasa’ tapınmacılığı. ‘Yeni Dünya Düzeni’ propagandası.. Peki, şimdi ne oldu?.. Bush yönetiminin Amerikası tıkandı.. Serbest piyasa tu kaka.. Devletçilik cankurtaran.. Yeni Dünya Düzeni fasarya çıktı.. Ne var ki dün Bush’a biat edenlerimiz -başta liboşlarımız- bugün büyük bir yüzsüzlükle Oba- ma’yı alkışlıyorlar... Töremizdir: Gelen ağam.. Giden paşam.. Obama kökenlerinden gelen mirası bilincinde ve benliğinde değerlendirebiliyorsa geniş ufuk- lu bir dünya görüşüne sahip olmalı... Onun da tepesindeki “Büyük Patron”, Bush’la zalim bir deneye girişmişti; tutturamayınca de- ğişimi gerekli gördü... Halk katlarında da değişim sözcüğünün çeki- ciliğiyle Amerika’nın çıkarları, gereksinmesi bir- leşince Obama’nın önü açıldı... Ama, bu değişimde bir sihirli güç aramak yanlışlık olur... Kenya’da düğün bayram var... Afganistan’da ne var?.. Orta Afrika’da kadın çıplak.. Orta Asya’da burkalı.. İkisi de emperyalizmin sultasında.. Bakalım Obama bu iki ülke için neler yapacak ya da yapabilecek... Türkiye’ye gelince.. Bizim Obama’dan tek talebimiz olmalı: Gölge etme, başka ihsan istemem... T ürkiye’nin (Ankara’nõn) gün- demi ile ABD’nin (Washing- ton’un) gündemi birbiriyle örtüşmüyor. Gerek Türkiye’de gerekse ABD’de, halkõn gün- demi ile izlenen siyasetin gündemi de bir- biriyle örtüşmüyor. Bu durum, hem Tür- kiye’de hem de ABD’de, demokratik seçimler sonucu işbaşõna gelmiş hükü- metler olmasõna rağmen, iktidardaki si- yasetçilerin halkõn temsilcisi olma özel- liğinden giderek uzaklaştõklarõnõ ortaya koyuyor. Halkõn ve siyasetin gündeminin farklõ- laşmasõ nedeniyle ortaya çõkan çelişki, ABD ekonomisinde krize ve dõş politikada da, özellikle Irak ve Afganistan konula- rõnda, ciddi açmazlara neden olurken Türkiye’de de gerek ekonomide, gerek halkõn günlük yaşamõnda, gerekse gü- venlik alanõndaki sorunlarõ büyütüyor, sü- rekli bir endişe ortamõna ve istikrarsõz- lõklara neden oluyor. ABD’de algõlama konularõndaki dõş politika konulu kamuoyu araştõrmalarõ, Türk halkõnõn, ABD’yi Türkiye’ye yö- nelik bir numaralõ tehdit olarak gördüğünü ortaya koyuyor. ABD’yi Yunanistan, Er- menistan ve İsrail takip ediyor. Yine bu araştõrmalarda, Türkiye’nin dost ülkeler sõralamasõnda ABD yedinci sõrada yer alõ- yor. Dünya barõşõnõ tehdit ettiğine inanõ- lan ülkeler sõralamasõnda ise, ABD açõk bir farkla ilk sõrada yer alõyor. ABD’yi İs- rail ve İngiltere izliyor. İçinde bulunduğumuz dönemde, Tür- kiye ile ABD’nin ulusal ve uluslararasõ çõ- karlarõnõn birçok ortak alanlarõ içinde, Gü- neydoğu Anadolu ve Kuzey Irak bölge- si de bulunmaktadõr. Türkiye ile ABD arasõndaki sorunlarõn çakõştõğõ alan da burasõdõr ve iki ülke ara- sõndaki çelişkiler buradan kaynaklan- maktadõr. Adına ister Güneydoğu sorunu den- sin, ister Kürt sorunu, bu sorun, bütün boyutlarıyla, yani terör ve güvenlik bo- yutuyla, iş ve aş talebi boyutuyla, yok- sulluk ve geri kalmışlık boyutuyla ve de kültürel hak talebi boyutuyla, Türki- ye’nin bugün iç siyasi hayatı, güvenli- ği ve dış politikası üzerinde birinci de- recede etkiye sahip bir sorun duru- mundadır. Ne hükümetteki AKP’nin ne de ABD yönetiminin bu soruna, kõsõr, dar bir pencereden bakma haklarõ vardõr. AKP, soruna yaklaşõrken, dar bir pencereden ba- karak, sadece oy hesabõyla ve önümüzdeki yerel seçimlere yönelik, geçen seçimler- le karşõlaştõrõlabilecek oy sayõsõna indir- genen politikalarla hareket ederse yanlõş yapar. ABD yönetimi de, Türkiye’nin ulusal çõkarlarõnõ hiçe sayan bir yaklaşõmla, sa- dece pazarlarda egemen olabilmek, böl- geye BOP modelini yerleştirmek amacõyla hareket eder ve enerji üzerindeki ege- menliğini gözeten bir politika izlerse, çok büyük bir hata yapar. Türkiye’nin ve ABD’nin, bölgede ya- şayan insanlara ve onlarõn haklarõna da saygõ gösteren bir yaklaşõmla, küçük he- saplar yerine, bütün bölgeyi gözeterek, bü- yük düşünerek; yeni, değişik ve dünyanõn ezberini değiştirecek politikalar izleme- si gerekir. Bağõmsõzlõk, Türkiye’nin ve Türk in- sanõnõn, en önemli karakterlerinden biri- sidir. Türkler her alanda bağõmsõz olma- yõ, özgür olmayõ, karşõlõklõ ilişkilerde eşit davranmayõ ve eşit davranõş görme- yi, temel bir ilke olarak hep önde tutar- lar. Yeni Amerikan yönetiminin bölgeye yönelik politikaları değişeceğe benziyor. Bu yeni koşullarda, Türkiye, bölgede- ki tarihi, güçlü konumu ve dengeli tu- tumuyla, bölge için yol gösterici bir bi- çimde, barışçı, yararlı ve geçerli bir dengeyi tekrar sağlayacak, onurlu ve iyi bir iş yaparak etkili ülke konumuna ge- lebilir. ABD’de başkanlõk seçimleri sonuç- landõ ve Obama’nõn net bir sonuçla se- çimi kazandõ. Artõk Obama, bu dönemde hem Amerika’nõn hem de dünyanõn, araştõrmalarda da açõk biçimde görülen bõktõran baskõsõndan ve nefretinden kur- tulmak için tam da ihtiyaç duyduğu- beklediği “değişim”i öne çõkarmalõdõr. Obama’nõn kazanmasõyla birlikte, ABD’de ilk kez siyah bir kişi başkan se- çilmiştir. Bu sonuç, ABD’ de ilk kez siyah õrk- tan bir insanõn başkan olmasõnõn yanõ sõ- ra, uzunca bir aradan sonra yönetimdeki ideolojinin ve partinin de değişmesi ile birçok şeyin değişeceğinin de habercisi- dir. Bu denli köklü bir “değişim”, Gor- baçov’un glasnost (saydamlõk) ve pe- restroyka (yeniden yapõlanma) sürecine benzer bir sürecin ABD’de de yaşanma- sõ anlamõndadõr. ABD’nin, Obama’yla birlikte, hem iç hem de dõş politikadaki çizgisini köklü bi- çimde değiştirmesi beklenmektedir. Ame- rika’nõn uyguladõğõ, ekonomi politikala- rõndaki vahşi kapitalizm yumuşamalõ, ekonomik liberalizm çõtasõ aşağõ inmeli- dir. Dõş politikada, beklenen barõş rüz- gârlarõ esmeli, belli bir vadede Irak’tan as- ker çekilmesi ve çok kutuplu (merkezli) bir dünya gerçeğine uygun politikalar sürpriz olmamalõdõr. Bunlar, birer tahmin veya öngörü ol- makla birlikte, ABD’nin yaşadõğõ, kendi içindeki ve dünyadaki çelişkilerini aşmak için ihtiyaç duyduğu ve atmasõ gereken adõmlar olarak da değerlendirilmelidir. Obama ABD’nin Gorbaçov’u Olabilir mi? Bülent TANLA 22. Dönem CHP Milletvekili SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 2008 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 68’in 40. Yõlõ... Öner YAĞCI ABD’de başkanlõk seçimleri sonuçlandõ ve Obama’nõn net bir sonuçla seçimi kazandõ. Artõk Obama, bu dönemde hem Amerika’nõn hem de dünyanõn, araştõrmalarda da açõk biçimde görülen bõktõran baskõsõndan ve nefretinden kurtulmak için tam da ihtiyaç duyduğu-beklediği “değişim”i öne çõkarmalõdõr. Obama’nõn kazanmasõyla birlikte, ABD’de ilk kez siyah bir kişi başkan seçilmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle