29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 2008 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Şipşak... “Büyük Saatli Maarif Takvimi”ne her sabah göz atmak alışkanlığım ne zaman başladı bilemiyo- rum; ailede, sanıyorum babadan kalma böyle bir görenek var... 28 Kasım Cuma günü de sabah takvim yap- rağını kopardım; arka sayfasında Melih Cevdet karşıma çıkmasın mı... Meğer 5 yıl önce yitirmişiz şairimizi, yazarımı- zı ve dostumuzu... Takvimciler ölüm yıldönümünde şairi “Fotoğ- raf” adlı şiiriyle anmışlar... “Dört kişi parkta çektirmişiz, Ben, Oktay, Orhan, bir de Şinasi... Anlaşılan sonbahar Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli Yapraksız arkamızdaki ağaçlar... Babası daha ölmemiş Oktay’ın, Ben bıyıksızım. Orhan, Süleyman Efendi’yi tanımamış. Ama ben hiç böyle mahzun olmadım; Ölümü hatırlatan ne var bu resimde? Oysa hayattayız hepimiz.” Son yıllarda ölümler ve ölüm yıldönümleri üzerine bu köşede pek yazı yayımlanmıyor... Öylesine çoğaldılar ki... Hangi birine yetişeceksin?.. Üstelik ölüm ya da ölüm yıldönümü demek hü- zün demek... Belki hüzünden de öte, acı... Ancak Melih Cevdet’in çok eskiden beri bel- leğime yazılmış “Fotoğraf” şiiri hayatın ‘an’ de- ğil ‘süreç’ olduğunu bana anımsatınca düşünmek gereğini duyumsadım... Melih Cevdet, ‘anlık’ bir fotoğrafta zamanın acı- masız sürecini duyumsayan şair bilinciyle dize- lerini kurgulamış... Hüzün bu mantıkla devreye giriyor... Eskiden yalnız resim vardı... Resim ‘an’lık değildir, zamana kafa tutmak id- diasıyla bir zaman sürecinde yapılır... ‘Şipşak’la çekilen bir fotoğrafta, süreci, zamanı ve ölümü görüp duyumsayan ve bize duyum- satan kişiyi ölüm yıldönümünde anımsamak, hü- zünlerden hüzün beğenmek duygusuyla öz- deşleşiyor... Melih Cevdet yalnız şair değildi... Bir düşün adamıydı.. ‘Fotoğraf’ şiiri, işte bu kişiliği bize yansıtıyor... Özlüyorum Melih Cevdet’i... 2003’te gözlerini kapamış... Hepimiz aynı yolun yolcusu değil miyiz?.. Elbette... Ama, kalanlar, gidenleri anımsayarak, anarak, özleyerek yaşayabildikleri kadar yaşarlar... Bilmiyorum Melih Cevdet’le çekilmiş fotoğ- raflarımız var mı?.. Olmaz olur mu?.. Kuşkusuz bütün fotoğraflar gibi, Melih Cev- det’in şiirindeki gibi, hepsi de elbette ölümü ha- tırlatan resimlerdir... Y erel yönetimlerde yolsuzluk iddialarõ son yõllarda en çok güdeme gelen konu- lar arasõndadõr. AKP Genel Başkan Yardõmcõsõ Şaban Dişli de, bir belediyede yapõlan imar yolsuzluğu iddialarõ ile ilin- tilendirildiği için partideki göre- vini bõrakmak zorunda kalmõştõr. Şaban Dişli siyasi çevrelerce kõ- nandõ ve eleştirildi. Şüphesiz ki, bu ve buna benzer davranõşlar eleşti- rilecek, hatta yargõlanacak davra- nõşlardõr. Ancak sorunu çözebilmek için, sadece kişilerin davranõşlarõ- nõ eleştirmek, sorunu ahlaki boyutu ile ele almak, çözüm için yeterli ol- maz. Yapõlmasõ gereken, yerel yönetimlerdeki yolsuzluğu besle- yen dişlileri yok etmektir. Sayõla- rõ oldukça fazla olan Sayõn Diş- li’leri tek tek yok etmek yerine, sis- temin yolsuzluk dişlilerini yok et- mek daha akõlcõ bir yaklaşõm ol- malõdõr. Yerel yönetimlerde üç alanda yolsuzluğun daha da yaygõn oldu- ğunu görürüz. Bunlar imar, ihale ve işe alõm alanlarõndaki yolsuzluk- lardõr. Bugün uygulamada kararlar az sayõda insanõn katõlõmõ ile alõ- nõyor ise yolsuzluk dişlisinin tam- buru hazõr hale gelmiş demektir. Bir de son dönemde yapõlan kamu denetim yasa değişiklikleriyle, merkezi denetim etkisizleşmiş ve- ya yetersizse yolsuzluk dişlisinin çalõşma düzeni tamamlanmõş de- mektir. Bu çarkõ yok edebilmek için yapõlacak tek iş, demokratik denetim mekanizmalarõnõ kurmak ve işletmektir. Şüphesiz ki meka- nizmalarõn kurulmasõ için bazõ ya- sal düzenlemeler gerekebilir. An- cak iç çalõşma düzeni oluşturma bakõmõndan kõsmi özerkliğe sahip yerel yönetimler, meclislerinden çõ- karacaklarõ yönetmeliklerle yol- suzluklarõ önleyici bazõ mekaniz- malarõ kurabilirler. Bu yazõda sa- dece imar yolsuzluklarõnõ önle- mek için uygulanabilir bazõ öne- rileri ele almak istiyorum. Özellikle imar rantlarõ, nüfusu 50 binin üstündeki kentlerde ve tu- ristik kentlerde daha yüksektir. Bunlarõn çoğunun uygulama imar planlarõ 50-60 yõl önce merkezi ida- rece yapõlmõştõ. Yapõm sõrasõnda öngörülen kent vizyonlarõ, toplu- mun yaşam anlayõşlarõ ve gerek- sinimleri de bugüne göre çok de- ğişti. Ayrõca 1985’ten sonra bele- diyelerce yapõlan plan değişiklik- leri bütünsellikten uzak, parsel öl- çeğinde yapõldõ. Bu değişen kon- septlere göre kentlerin genel plan- lamalarõ tekrar ele alõnmalõdõr. Yapõlacak yasal bir düzenleme ile belediyelerin revize imar planlarõnõ iki üç yõlõ aşmayacak bir süre içersinde yapmalarõ zorunlu hale getirilmeli ve bu planlar yapõlma- dan uygulama imar planlarõnda değişiklik yapma yetkileri askõya alõnmalõdõr. İmar plan değişikliklerinin çoğu, toplumsal gereksinimlerden çok, arsa sahiplerinin isteği ile yapõl- maktadõr. Bazõ kentsel gelişmeler bu istekleri haklõ da kõlabilir. An- cak herkesin kabul etmesi gereken: Kentsel rant, parselin yarattõğõ bir değer değildir, kamu yatõrõmlarõnõn ve hareketlerinin oluşturduğu bir değerdir. Kamunun yarattõğõ bu de- ğerden bugün ne kamu ne de kent hak almakta, rant parsel sahipleri ve karar veren yöneticilerce pay- laşõlmaktadõr. Bu paylaşõm bazen dostluk, bazen siyaset yandaşlõğõ adõna tek taraflõ kullanõlõrken; ço- ğu zaman da rantõn kişiler arasõn- da paylaşõmõ olarak ortaya çõk- maktadõr. Ne şekilde olursa olsun kamunun oluşturduğu bir değerin, kamudan alõnan güçle, kişi çõkar- larõ için kullanõlmasõdõr ve bunun da adõ yolsuzluktur. Sürdürülebi- lir bir planlama anlayõşõna göre planlarda değişiklik yapmak kaçõ- nõlmazdõr. Böyle bir gereksinim or- taya çõkarsa, planlamanõn bilimsel ölçütlerine bağlõ kalõnarak yapõla- cak değişiklik sonucu ortaya çõ- kacak rant, vergi konusu yapõlmalõ ve kamu hakkõnõ almalõdõr. Kentin kendi gereksinimleri için kullanõ- lacak bu değeri en yakõn denetle- yecek olan da gene kent halkõ ola- caktõr. Yerel yönetimler, yukarõda be- lirtmeye çalõştõğõm önlemlerin alõnmasõnõ beklemeden, yolsuz- luklarõn önüne geçebilecek bazõ Yerel Yönetimlerin Yolsuzluk Dişlileri İsmail ÖZAY 22. Dönem Çanakkale Milletvekili “Kentten uzak- ta/Kentin kalabalığın- dan uzakta”yım uzun- ca bir süredir. Victor Hugo da zaman za- man uzaklaşırmış çevresinden, sığınır- mış doğaya... Hep kendiliğinden değil, Küçük Napolyon’un baskıcı yönetiminden kaçıp Guernesey Adası’nda uzun yıllar geçirme- si ise ayrı bir konu... “Her insan bir adadır” derler ya, kendine yetmesini bilenler için bu söz.. Ben kimi zaman yalnız kalmaktan hoşlansam da, bir süre sonra çevremde in- sanlar, dostlar ararım. Neyse ki düşler var, düşlerimde beni gelip bulanlar var. Yaşayanlar, ama daha çok yaşamayanlar!.. Düşlerimde birlikte oluyo- ruz.. Kimi, gazetedeki eski oda- ma geliyor. Kimi, bir kahvede beni bekliyor. Kimi bir kıyı ga- zinosunda... Gerad de Nerval “Düşler ikinci yaşamdır” der. Düşleri çok uğraşmışlar çöz- meye... Nerden gelip nereye git- tiğine!.. Freud’lar, daha kimler!.. Ama neden düş görürüz, bunun tam açıklaması yok. Varsa da, inandıran şeyler değil. Bir tarihte İsmet Paşa, “Ben hiç düş görmem” demişti de şaşmıştım. Düş görenler avare kişiler midir? Boşta gezen, cid- dilikten uzak insanlar mıdır? Sanmam. Ama İsmet Paşa’nın hiç düş görmediğine inanmı- yorum da. Oğullarına, kızına sormak isterdim babalarının onlara “Bakın çocuklar dün ge- ce bir düş gördüm” deyip de- mediğini... Geçen gece birden uyandım. Ter içindeydim. Kalkıp pence- reyi örttüm. Özdemir Asaf’ın “Ça”sını okuyordum. Yastığın üstünde kalmış, alıp birkaç sayfa daha okudum, sonra da- lıp gitmişim... Bir de baktım bir küçük meyhanedeyim. Mer- mer bir masa, üstünde rakı ka- dehleri. Agop Arad var masa- da. “Ah Tarabya” der gibi!.. Sonra bir iki tanıdık daha gel- di, kimler olduklarını tanıdım, ama uyanınca yitip gittiler. Bir de Özdemir Asaf vardı hayal gi- bi siyah peleriniyle masadan masaya dolaşan. Uzaktan se- lamlaşıp çıkıveren sokağa... Belki başka şeyler de vardı, uyanır uyanmaz not etmeli in- san düşlerini. Buz üstüne ya- zılmış yazılar gibidir düşler... Uyanır uyanmaz Özdemir Asaf’ın kitaplarını buldum. Öte- ki dünyadan bir selam gön- dermişti. Ölmek, yok olmak mıdır? Ölüm olayı, bir zaman- lar var oluşun gerçeğini silip atabilir mi? “Ça” onun ölü- münden sonra çıkan kitabı “Özdemir Asaf’Ça”. Çok deği- şik bir şair. Koca koca dolap- larda kalın kalın dosyaları var- dı. Şiirlerle, özdeyişlerle do- lu... “İnsan türünün gelişmesi (ya- ni bu hale gelmesi, eğer geliş- me ise bu) 2 milyon yıl erken ol- muş. Yani 2 milyon yıl daha iki ayağı üzerinde doğrulmasay- mış, daha deneme- den geçmiş olur (uçaklar gibi, ki, on- lara da yetmiyor) bir sürü eksiklikleri, bu arada hastalıkları ol- mazmış. Yani, sizin anlayacağınız sözün gelişi, biz insanlar Doğa A.Ş. tarafından tam de- nenmiş olmadan acele piyasa- ya sürülmüşüz. Belli olmuyor mu?” İşte “Ça”lardan biri... “1972 yılından bir anı: Bir bayram bir ulu yönetici, genç- lere mesajında ‘bir gün gelecek sizler de bizim gibi...’ diye baş- layan bir söz etmişti. Hüngür hüngür ağlamıştım.” Özdemir Asaf’ın dünyadan kopuşu 29 Ocak 1981... Şiirle- rini, pelerinini, çocuklarını, eşi- ni, dostlarını, içkilerini bırakıp genç bir yaşta öte yana geçişi... Kişiler vardır, hiç ölmeyecek sa- nırsınız.. Yaşam doludurlar. Öyle biriydi o da... Yaşam sa- vaşında çok yordu kendini. Ama şiirinde bu hiç belli olmaz. “Bir yumurcak gelecek. Özür dilerim. Bir tekme atacak, kutular, elbiseler, tıraşlar, göm- lekler dağılıp saçılacak. Kâ- ğıtlar kalemler karışacak, cet- veller kırılacak. Durup hepsini toplayacak, kaldırıp yerine ko- yacak. Ölçülerin yenilerini ya- pacak. Tanışıksız, sevgiye da- yanmadan. Tozlar topraklar, ağırlıklar ayıklanmış; kırıklar ya- pıştırılmış, çıkıklar takılmış ola- cak.” Özdemir Asaf’ın yumurcağı- nın çıkıp gelmesini daha çok bekleyecek miyiz, ne dersiniz? EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Düşler İkinci Yaşam mı? mekanizmalarõ, yasadan al- dõklarõ yetkiyle kendileri de kurabilirler. Örneğin; imar ile ilgili tekliflerin ilk görüşüldüğü komisyonlara meclis dõşõndan kişilerin katõlmasõ, oy vermeksizin görüş belirtmeleri yasa ge- reğidir. Komisyonlarda her- kesin oy hakkõnõ istemek demokratik bir beklenti- dir. Ancak bugün bu olanak yoktur. Bunu aşabilmek için oy hakkõnõn olduğu daha çok kişinin katõlacağõ alt komisyonlar kurulabilir. Karar verecek meclis üye- leri kendilerinin de yer al- dõğõ alt komisyon kararla- rõna uyacaklarõnõ önce va- at edebilir. Bu bir demo- kratik irade sõnõrlamasõ de- ğil, daha çok katõlõmcõnõn iradesinin temsilini üstle- nen demokratik bir tavõrdõr. Kaldõ ki imar konularõ si- yasi yönden çok, teknik yönlerin daha öncelikli ol- duğu konulardõr. Ayrõca komisyon kararlarõ ve ra- porlarõ STK’lere, halka da- ğõtõlabilir ve web sayfa- sõnda yayõmlanabilir. Ko- misyon kararlarõ bir ay son- raki meclis toplantõsõnda görüşülerek halkõn yapõla- cak değişikliklerle ilgili tepkilerine zaman tanõna- bilir. Bu ve buna benzer da- ha birçok katõlõmcõ öneri geliştirilebilir. Bu meka- nizmalarõ kurmak için be- lediye meclislerinin çalõş- ma yönetmelikleri çõkar- masõ yeterlidir. Bu ve buna benzer düzenlemeler ve yasa ile getirilecek yeni denetim olanaklarõ, imar alanõnda dönen yolsuzluk dişlilerinin büyük bir kõs- mõnõn kõrõlmasõna yol açar. Beş ay sonraki yerel se- çim gündeminde yolsuz- luklarõn yoğun olarak yer tutacağõ anlaşõlmaktadõr. Bu tartõşmalar yapõlõrken; senin şu belediyende yol- suzluk var, ama senin de bu belediyende yolsuzluk ol- du gibi tartõşmalar, siyase- te olan güvenin daha da azalmasõna yol açabilir ve seçmeni sandõktan uzak- laştõrõr. Onun yerine yuka- rõda irdelenenler çerçeve- sinde bazõ öneriler günde- me getirmeli, adaylar yol- suzluklara karşõ kurumsal bazõ mekanizmalar öner- melidir. Başta CHP olmak üzere sol partiler, yolsuzlukla il- gili demokratik çözüm öne- rilerini içeren bir seçim bildirisini gecikmeden hal- ka açõklamalõdõr. Adayla- rõnõn seçilmesi halinde par- ti olarak bu konuda siyasal denetimi sürekli yapacak- larõnõn güvencesini halka vermelidir. Bu yaklaşõmõ öncelikli olarak gündeme taşõma sorumluluğu sol par- tilerindir. Sol, ideolojisi gereği katõlõmcõ bir yöne- timi savunmak ve geliştir- mek zorundadõr. Giderek sağ ile benzeşen, sağ par- tilerden ayrõmõ güçleşen ve bu nedenle güç kaybe- den Türk solunun bu nok- tada farklõlõğõnõ koymasõ kaçõnõlmaz olmuştur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle