06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2008 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Bülent Tanör’ü Anarken... Bülent Tanör’ün aramızdan ayrıldığı tarihe, 28 Ka- sım 2002’ye dikkat ettiğimde farkına varıyorum: Hız- la geçmiş zaman... Dün gibi acı!.. Arkasında bıraktığı fikri miras da tazeliğini sür- dürüyor: Anayasa kültürümüzde derinliğine kök- leşmiş. Ele aldığı konular da öylesine işlenmiş ki, iç- lerinde güncel bir mesaj yanı başımızda duruyor. Yeni bir kitabı da bunu gösteriyor... Cumhuriyet gazetesi, 1976-1977 Yunus Nadi Ya- rışması’nın konusunu, “Anayasal Gelişmeler” olarak belirtmişti: Ya belli bir dönem ya da belirli bir ana- yasal kurum incelenecekti; veya 100 yıllık anayasal gelişmelerimize toplu bir bakış olacaktı. Bülent Tanör, bu yarışmaya katılmış ve ikinci tür- den bir inceleme yapmıştı: “Anayasal Gelişme Tez- leri” adını verdiği çalışma, onun ölümünden 6 yıl son- ra, Yapı Kredi Yayınları’nda önümüzde. Bu “döküm”, ilginç, özgün ve öğreticidir. Tanör, çağdaş tarihimizde, dört anayasal geliş- me tezi tespit ediyor: Bunlar da Kemalist, gelenekçi- İslamcı, popülist ve sosyalist anayasal gelişme tez- leridir. 1. Kemalist anayasal tezler, şu üç hedefte özet- lenmiştir: a) Türkiye’yi ulusal bir devlet-millet yap- mak; b) Laik cumhuriyeti kurmak ve her türlü iç ve dış etkilere karşı korumak; c) Siyasal-ekonomik- kültürel bağımsızlığı kurmak ve korumak. Kemalist anayasal tezler, Aydınlanma çığırıyla iç içe, siyasal bilim ve anayasa hukuku doktrinimizde önemli bir yer tutarlar. Zaman içinde önemli de- ğişmelere uğramış bu gelişmeler, Kemalizmin yük- seliş dönemi, gerileme dönemi ve yeniden canlan- ma döneminde özellikler taşır. 2. Gelenekçi-İslamcı tezlerin tarihsel bağları ve özellikleri olsa da, nasıl Kemalist anayasal tez ken- dinden önceki feodal kamu hukukuna bir tepkiyi di- le getirdiyse, Cumhuriyet sonrası gelenekçi-İslam- cı anayasal tezler de, aslında Kemalizme karşı bir tepkiyi temsil ederler. Kemalizm hayranlığından İs- lamcı-gelenekçi tezlerin savunuculuğuna savrulmuş olan Ali Fuat Başgil’den başlayarak... 3. Popülist anayasal gelişme tezlerinin birleştiri- ci noktası siyasal ve anayasal gelişmelerimizi, “bü- rokrasi” adını verdikleri bir tabaka ya da “sınıf” ile “halk” adını verdikleri kesim arasındaki “çelişki”yle açıklamalarıdır. Bu şemada, “egemen” ve “ezen” ro- lünü oynayan bürokrasidir. 4. Türkiye’nin siyasal ve anayasal gelişmeleriyle ilgili sosyalist tarih teziyse oluşumunu tamamlamış sayılamaz. Ancak, şimdiden bu yolda birtakım te- meller atılmış, sosyalist açıdan anayasal gelişme tah- lilleri ortaya çıkmıştır. Tanör, eserinin sonunda, anayasal gelişme tez- lerinin dökümünün yanı sıra, önemli eleştirilere de yer verir. Kemalist anayasal tezlerin evrimi, Türkiye’deki ulu- sal burjuva devrimci hareketin yükselme, gerileme ve yeniden canlanma dönemleriyle yakından ilgili- dir; “uluslaşma” ile “Batılılaşma” arasında gidip gel- miştir. Ancak, bütün Kemalist anayasal tezlerin or- tak yönü de, Kemalizmin ve Kemalist dönem ana- yasal gelişmelerimizin sınıfsal anlamını, burjuva niteliğini görmemektir. Bu yüzden, bu tezlerde ulusal (antiemperyalist) ve demokratik (antifeodal) yönlerinin gösterilmesine karşılık, emekçi halk kit- leleri üzerindeki baskıcı yanı göz ardı edilmektedir. Öte yandan, gelenekçi-İslamcı anayasal gelişme tezleriyse, gerileyen ve yok olmaya mahkûm bir sı- nıfın (feodalitenin) ideolojik savunma hareketinin bir parçası durumundadır. Bunların tepeden tırnağa “reddiyeci” oluşları bu yüzdendir. Popülist anayasal gelişme tezlerine gelince, bun- ların ayırt edici ve ortak yanı “inkârcılık”tır. Sosyalist anayasal gelişme teziyse, anayasal gelişmelerimizin itici gücünü, sınıf mücadelesi ya- sasını Türkiye’ye özgü biçimleri açısından kavrayan tezdir. Son olarak, Bülent Tanör yaşasaydı, 2002’de ül- kenin üstüne çöken İslamcı felaketin, AKP’nin mu- hasebesini nasıl yapacaktı? Hele, onun ardına ta- kılan liberallere ne ad verecekti? Bir de, “sivil ana- yasa” adına AKP’nin oynamak istediği oyuna gelip koşanlara nasıl bakacaktı? Ama şu kesindir: Son günlerde, anayasanın “değişmez maddeleri”ne ba- karken, “laik Cumhuriyet”in yıkılmasına fütur etmeyen anayasacıları hiç affetmeyecekti!.. HATİCE TUNCER/HİLAL KÖSE Ergenekon davasõnõn 20. oturumunda savunmasõnõ yapan Kuvvai Milliye Der- neği kurucusu ve Başkanõ Bekir Öztürk, sanõklarõn tutukluluk durumlarõnõn sona erdirilmemesini eleştirerek, mahkeme he- yetine “Vicdanınız rahat mı?” diye sor- du. Hakkõndaki suçlamalarõn yalan ve if- tira olduğunu savunan Öztürk, dernek kurmak için Veli Küçük’ten emir al- madõğõnõ söyledi. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce Silivri Cezaevi içindeki duruşma salo- nunda görülen davaya tutuklu sanõklarõn çapraz sorgu ve savunmalarõyla devam ediliyor. Dünkü oturumda savunma ya- pan tutuklu sanõk Bekir Öztürk, Erge- nekon terör örgütü diye bir örgütün ol- madõğõnõ belirterek, “Daha önceden bilinen terör örgütleriyle hiçbir ben- zerliği olmayan, adalet mekanizma- sının içinde, polis teşkilatının içinde, hatta devletin en önemli noktalarında üye ve yöneticileri olan ahlaksız, vic- dansız, ufuksuz, beceriksiz, çapsız bir terör örgütü vardır” dedi. Bu terör örgütünün TSK’yi yõpratma, gözden düşürme, etkisizleştirme, Türk hukuk sis- temine olan güveni azaltma, milli direnci kõrma, insanlarõ düşünmeyen, üretmeyen yaratõklar haline getirmeye çalõşan dõş destekli bir örgüt olduğunu ifade ederek, “Burada yargılanan insanlardan etkin pişmanlık yasası ile kandırılmış, dev- şirilmiş birkaç zavallı dışında hiçbirisi gerilimden beslenen F tipi Gergenekon terör örgütünün üyesi ya da yönetici- si değildir” diye konuştu. Yargõlama başlamadan önce, soruş- turma savcõlarõndan Zekeriya Öz’e yaz- dõğõ dilekçeleri okuyan Öztürk, Öz’e bu soruşturmanõn sonunda mesleğinden olabileceğini söylediğini anlattõ. Savcõ Öz’ün tahliye talep etmemesine karşõn, dilekçeleri okumadan üstlerine “tahliye talebi reddedilmiştir” yazdõğõnõ anlatan Öztürk, “Öz’e yapabileceğiniz en iyi iş ‘Kurtlar Vadisi’nde senaryo yaz- maktır. Sizin Cumhuriyet’e mi ce- maate mi nereye hizmet ettiğiniz an- laşılmıyor. Kuddusi Okkõr’ın katili ol- dunuz” dediğini ifade etti. Savcõ Öz’e “Ergenekon balonunun tıpasını gev- şetin” dediğini söyleyen Öztürk, ope- rasyonun, yõldõrma ve korkutma amacõ taşõyan polis darbesine dönüştüğünü, asõl hedefin de Türkiye olduğunu sa- vundu. Yargõlama başlamadan önce iti- razlar sonucu Fuat Ermiş’in tahliye edil- diğini, aynõ suç maddeleriyle yargõlan- masõna karşõn tahliye edilmediğini söy- leyen Öztürk, “Savcı Öz’e kalsa ceza- evinden 50 kişinin cenazesi çıkacaktı. Okkır’ın örgütün amaçları doğrultu- sunda kurulduğu iddia edilen der- neklerin kuruluş çalışmalarını yaptı- ğım iddia ediliyor. Ben Okkır ile hiç tanışmadım. Belki kafasına kurşun sıkmadınız, damarına zehir enjekte et- mediniz ama Okkır’ın katili oldu- nuz” diye konuştu. Mustafa Balbay’õn da aralarõnda bulunduğu altõ gazeteciye cezaevinden yazdõğõ mektuplara cezaevi yönetimi tarafõndan el konulduğunu söy- leyen Öztürk, “Cezaevi savcısı da Sav- cı Öz’den korkuyordu” iddiasõnda bu- lundu. Ekran arkasındalar Duruşmaya katõlan soruşturma savcõ- larõnõn misyonlarõnõn, devam eden so- ruşturmalara malzeme toplamak oldu- ğunu ileri süren Öztürk, “Sanıklara sordukları sorularla bu niyetlerini if- şa ediyorlar” dedi. Öztürk, savcõlarõn du- ruşma salonunda hiç kimseyle göz te- masõnda bulunmamak için bilgisayar ekranlarõnõn arkasõna saklandõklarõnõ söyledi. Amaçlarõnõn AKP’yi eleştir- mek olmadõğõnõ, ülkeyi kötü yönetenle- ri eleştirdiklerini ifade eden Öztürk, gözaltõna alõndõğõnda kendisine sadece www.kuvvaimilliye.net adlõ sitesinde yazdõklarõnõn sorulduğunu belirtti. Ge- len talepler üzerine dernekleşme kararõ aldõklarõnõ anlatan Öztürk, bu süreçte an- laşmazlõk çõkmasõ üzerine Kemal Ke- rinçsiz ve Sevgi Erenerol ile görüşme- lerine son verdiğini anlattõ. Öztürk, “Derneği, Veli Küçük’ün talimatı ve Güler Kömürcü’nün isteği üzerine kur- duğum iddia ediliyor. Bunlar hikâye, iftira, yalan. Kimseden emir almadım” diye konuştu. Halil Behiç Gürcihan’a gönderdiği ve altõnda “emrinizdeyim” yazõlõ mailin yanlõş yorumlandõğõnõ ifade eden Öztürk, “Ben Mersin Belediyesi’nin logosunu yaptım. O da teşekkür etmiş. Ben de emrinizdeyim dedim.” Küçük, Kerinçsiz ve Muzaffer Te- kin’den emir almadõğõnõ belirten Öztürk, tutuklu sanõklar İsmail Yıldız ve yazar Ergün Poyraz’a ulaşmak için kendisi- nin gözaltõna alõndõğõnõ öne sürerek “Bizim tek silahımız cezaevi kanti- ninden aldığımız beyaz kâğıtlar ve ka- lemlerdir” dedi. “Biz 17 aydır siyasi esirleriz” diyen Öztürk, mahkeme heyetine hitaben şöy- le konuştu: “Kendimizi sizin yerinize koyuyoruz. Savunmalar alınmaya başlayınca bu dava düşmüştür. İddia makamı yerin dibine girdi. Bütün bunlara rağmen tahliye kararı çık- mıyor. Sizinle, cüppelerinizi giyerek empati kuruyoruz. Okumam yaz- mam yok diyen Mahmut Öztürk tahli- ye edilince balon patladı dedik. Gazi Güder’in savunmasından sonra yine si- zinle empati kurduk. Ama Güder’i bı- rakmadınız. Tek suçu kitap dağıtmak olan bir insanı bırakmayan heyetiniz bir özeleştiri yaptı mı? Burada yar- gılanan ben olsaydım diye düşündü mü? Burada çocuklarım, yakınım ol- saydı diye... Vicdanınız rahat mı efen- dim?” Hiç kimseyi silahlõ isyana ve askeri is- yana tahrik etmediklerini söyleyen Öz- türk, “18 aydır Türk hukuk sistemine karşı itaatsizliğe tahrik edildik” dedi. Öztürk, insanlarõn dini inançlarõyla uğ- raşmadõğõnõ, Sevgi Erenerol gibi bir Hõristiyanõ Fethullah Gülen gibi bir Müslümana tercih edeceğini söyledi. Hindistan’ın Mumbai kentinde önceki akşam 9 ayrı merkeze yönelik düzenlenen silahlı saldırılarda 100’ün üzerinde kişinin öl- mesi, 300’den fazla insanın da yaralanma- sı eylemlerinin ardında hangi güçler bulu- nuyor? El Kaide, Pakistan’daki şeriatçı grupları taşeron kullanarak Hindistan’da din çatışması mı çıkarmaya çalışıyor?.. Hindistan’daki dinci grupların terör ey- lemleri son 20 yılda iyice yoğunlaştı. Ülke- nin Başbakanı Rajiv Gandi de 1991’de Sri Lanka’da faaliyet gösteren Tamil Kaplan- ları’nın düzenlediği intihar saldırı- sında yaşamını yitirdi. Terör sal- dırıları bu yıl içerisinde de ülkede çok kan akıttı. 13 Mayıs 2008’de Hindistan’ın önemli turizm bölgesi Jaipur’da aralarında bisikletlere monte edilenlerin de bulunduğu 9 bombanın 5 ayrı merkezde pat- latılması sonucu 60 kişi öldü, 200’den fazla kişi de yaralandı. Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, kanlı eylemlerin, Müslümanlarla Hindular arasında sorun yaratmayı amaçladığını söylemişti. Hindistan’ın Ahmedabad kentinde 27 Temmuz’da da benzer eylemler oldu. Kent- teki 16 patlamada 29 kişi yaşamını yitirdi. Saldırılarda 90 kadar da yaralı vardı. 25 Ağustos’ta ülkenin Hayderabad ken- tinde bir lunapark ile bir restoranda meydana gelen iki ayrı patlamada 34 kişi öldü. 50 ya- ralının birçoğunun durumu ağırdı. 13 Eylül’de başkent Yeni Delhi’de dü- zenlenen saldırılarda ise 18 kişi yaşamını yi- tirdi. 60 kişinin yaralandığı bombalı eylem- leri “Hindistan Mücahitleri” adlı örgüt üst- lendi. Ülkedeki en büyük saldırılardan biri 30 Ekim’de Assam Liberal Birliği (ULFA) mili- tanlarının etkili olduğu Assam Eyaleti’nde meydana geldi. 26 milyon nüfuslu Assam’ı Hindistan’dan ayırmak için 1947’den bu ya- na mücadele eden militanların, bir bölümünü motosikletlere gizledikleri 13 bombayı pa- zar yerlerinde patlatmaları sonucu 76 kişi yaşamını yitirdi. Saldırılarda 300’den fazla kişi de yaralandı. Hindistan’da salt bu grupların değil, çevre ülkelerce desteklenen terör hücrelerinin 2005 yılından bu yana ger- çekleştirdiği eylemlerde 800’den faz- la insan yaşamını yitirdi. Özellikle Keşmir’de gerçekleşen saldırılar son 5 yılda ise ülkenin diğer bölgelerindeki pazar yerleri, camiler, kamu binaları, tren garları ve turistik merkezlerinde de can aldı. Örneğin Hindistan’da 1997’deki bir sal- dırıda 257, 2003’teki bombalı bir dizi ey- lemde ise 52 kişi ölmüştü. 2007’deki tren garı saldırısında ise 187 kişi yaşamını yitir- mişti. Önceki akşam 9 ayrı merkeze yönelik sal- dırıların ardından çıkan çatışmalarda 100’den fazla insanın öldüğü Hindistan’da şiddet üreten çok sayıda terör grubu faa- liyet gösteriyor. Ortadoğu Medya Araştırma Enstitüsü’nün (MEMRİ) uzmanlarından Tu- fail Ahmed’e göre özellikle Keşmir’de ger- çekleştirilen şiddet eylemlerini, en az son 20 yıldır, Pakistan hükümetinin desteklediği İs- lamcı militanlar yapıyor! Aslında Pakistan’ın terörle ilişkilendiril- mesiyle ilgili kuşkular özellikle Jaipur’daki bombalamaların ardından yoğunlaştı. Bu- radaki saldırıların arkasında Pakistan des- tekli Hindistan İslamcı Öğrenciler Hareke- ti “Students Islamic Movement of India” (SI- MI) vardı. 2001’den itibaren birçok kentte yasaklanan örgütün lideri Safdar Nagori ile çok sayıda militanı, Jaipur’daki bombalı eylemlerden dolayı cezaevinde bulunuyor. SIMI militanları, mayıs içi içinde Taliban li- deri Molla Ömer’e biat ettiklerini du- yurmuştu! SIMI adlı grup, Pakistan’da faali- yet gösteren “Laşkar-i Tayba” adlı ra- dikal İslamcı örgütten de destek alıyor. 2001’de ABD’deki İkiz Kule- ler’e yönelik saldırıyı üstlenmesiyle de dik- kat çeken Laşkar-i Tayba, Hindistan’da Ha- fız Muhammed Said önderliğinde “Ce- maat’ud-Dava” ismiyle faaliyetlerini yürü- tüyor. Örgüt İngiltere’de ise “yardım kuru- luşu” olarak çalışıyor! New York Times gazetesinde 2006’nın Haziran ayında ya- yımlanan bir haberde, örgütün 23 üyesinin, İngiltere’den ABD’ye gidecek uçaklara sal- dırı yapacağı kuşkusuyla gözaltına alındığı yazılmıştı. Söz konusu militanlar İngilte- re’deki büyük camilere yönelik operas- yonlarda yakalanmıştı. Bangladeş merkezli “Harektu’l Cihad” ör- gütü ise Pakistan’ın yanı sıra 1980’den bu yana Hindistan’da da faaliyet gösteriyor. 1979’daki İran devriminin ardından ortaya çıkan “Hindistan Cemaat-i İslami”den ayrı- lan öğrenci grupları tarafından yapılandırı- lan örgütün yöneticilerinden Ebu Cendel, eski Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina’ya 2004’te suikast düzenlediği iddiasıyla geç- tiğimiz aylarda tutuklandı. Bu grubun da aşı- rı dinci Laşkar-i Tayba ile bağlantısı bulu- nuyor. Hindistan’da bu örgütlerin yanı sı- ra irili ufaklı çok sayıda şeriatçı grup faaliyet gösteriyor. Güvenlik güçleri, komşu ülkelerden destek alan bu grupların bombalı eylemlerle ilişki- sini çoğu zaman saptayamıyor. Ve ülke önceki gece de olduğu gi- bi şiddetin kanlı yüzüyle giderek da- ha sık karşı karşıya kalıyor. Mumbai’de önceki gece yaşanan çatışmalarda Pakistan merkezli El Kaide gruplarının etkisinin göz ar- dı edilmemesi gerekiyor. Bangladeş, Pa- kistan ve Hindistan gibi ülkelerde faaliyet gösteren dinci gruplar, özellikle ABD’deki 11 Eylül saldırılarının ardından eylemlerini ge- nellikle El Kaide’nin şemsiyesi altında yü- rütüyor. Önceki akşam gerçekleşen saldı- rıların El Kaide taşeronlarınca yönlendirildiği ihtimali de bu yüzden kaçınılmaz oluyor! Za- ten hem eylemi üstlenen “Deccan Müca- hidin” adlı örgütün adının ilk kez duyulma- sı hem de teröristlerin özellikle yabancı uy- ruklularla Yahudileri hedef alması “taşeron” kuşkusunu iyice öne çıkarıyor. ABD destekli bir devlet ku- rulmasına yönelik altyapı çalış- malarının sürdüğü Kuzey Irak’ta gelecekle ilgili kaygıların yarat- tığı kaos, toplumsal yaşamda derin travmalara yol açıyor. Bundan en çok kadınlar etkile- niyor. Tüm bunlara karşın Fe- dere Kürdistan Parlamentosu, ekim ayının sonunda çokeşlili- ğe onay verdi. Kadın onurunu hırpalayan bu değişikliğe des- tek veren milletvekillerinin ço- ğunun iki eşli olduğu ortaya çıktı. Kuzey Irak’ta kadını salt yasal değişiklikler değil, yasadışılığa sığınan töre terörü de vuruyor! Ekonomik sıkıntıların da tetik- lediği şiddet ve baskı, bölgedeki kadınların durumunu giderek içler acısı bir hale getiriyor. Ku- zey Irak’ta bürokratik yapılanma içinde bir de “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Kurul” adlı bir birim faaliyet gösteriyor. Feodal bir yapı içinde kadını korumaya yönelik bir etkisi olmasa da, ku- rulun istatistikleri çok şey anla- tıyor. Örneğin kurulun Kuzey Irak’taki medya kaynaklarına yansıyan bir raporuna göre böl- gede yalnızca 2008 yılının ilk al- tı ayında 63 kadın öldürüldü, 190 kadın da kendini yaktı. Kaynaklara göre kadına yö- nelik şiddet özellikle Duhok böl- gesinde yoğunlaşıyor. Buna gö- re söz konusu bölgede son 10 ayda 25 kadın silahla, 4 kadın ise boğularak öldürüldü. 74 ka- dın kendisini yakarak yaşamına son verirken 5’i de kendini iple asarak intihar etti. ANF adlı Kürt ajansının en çarpıcı verisi ise 32’si ölü olmak üzere 86 ka- dına bekâret testi yapılmasıydı! Bu verileri aşiret ve töre bas- kısına karşın kızını öldürmeyen S.Ç. adlı Diyarbakırlı babanın dramı anımsattı. 11 ay önce okulunun önünden kaçırılan ve uyuşturucu verilerek fuhuş ba- tağına sürüklenen kızı S.Ç’yi güçlükle kurtaran baba maf- yanın tehditleri yüzünden evin- den çıkamıyor! S.Ç., diğer yan- dan “kızını öldür” diye baskı yapan feodal çevreye de karşı çıkıyor! Anlaşılıyor ki Kuzey Irak’ta devlet yok ve kadınlar tö- reye karşı savunmasız!.. Peki, bireyin töreye başkaldırabildiği Güneydoğu’da, bürokrasi aşiret kültürüne boyun mu eğiyor? Devletin ilgili birimleri baba ve kı- zına yeni bir yaşam yaratmak için neyi bekliyor? TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Hindistan’ı Kimler Vuruyor?.. Törerizm!.. Rajiv Gandi Safdar Nagori Selçuk’un Ergenekon savcõlarõna açtõğõ dava başladõ İstanbul Haber Servisi - Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarõmõz İlhan Selçuk’un, “Ergenekon” soruşturmasõnõn iddianamesini yazan Cumhu- riyet Savcõlarõ Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Ni- hat Taşkın hakkõnda “Kişilik haklarına saldırıda bulun- duğu” gerekçesiyle açtõğõ da- va görülmeye başlandõ. İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki duruşmaya davacõ avukatlarõ Fikret İlkiz ve Uğur Alacakaptan katõldõ. Davalõ Cumhuriyet Savcõlarõ Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pek- güzel ve Nihat Taşkõn ise du- ruşmaya gelmedi. Avukat İlkiz, davalõlar tarafõndan mahke- menin yetkisizliği yönünde ya- põlan itirazõn reddine karar ve- rilmesini talep ederek yetkili mahkemelerin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu ifade etti. Mahkemeye bir ce- vap dilekçesi ve Gazetemiz Başyazarõ ve İmtiyaz Sahibi İl- han Selçuk tarafõndan yazõlan “Ziverbey Köşkü” adlõ kitabõn da bulunduğu kanõtlarõnõ sunan İlkiz, “Bunlar bizim kanıt listemizdir. Davaya konu olan itirazın reddi gerekir. Delillerin toplanmasına ka- rar verilmesini talep ediyo- ruz” dedi. Mahkeme, davalõ- larõn ikametgâhlarõnõn bulun- duğu yeri gerekçe göstererek davanõn Bakõrköy Asliye Hu- kuk Mahkemeleri’nde görül- mesi talebini reddederek du- ruşmayõ erteledi. Mahkemeye sunulan dava dilekçesinde Ergenekon sav- cõlarõnõn “Selçuk’a yönelik bazı saptama ve bilgilere, davayla ilgisi olmadığı halde yasaya aykırı olarak iddia- namede yer verdikleri” ifade edilmişti. Savcõlarõn, bu bilgi- leri, “Selçuk’u karalama, kü- çük düşürme” amacõyla kul- landõklarõnõn belirtildiği dilek- çede, Selçuk’un kişilik hakla- rõna yapõlan haksõz saldõrõnõn tespiti istenmişti. Tazminat ye- rine kararõn gazetelerde ila- nen yayõmlanmasõna hükme- dilmesinin talep edildiği di- lekçede, iddianamede savcõ- larõn Selçuk’a yönelik kişisel tavõr ve duygularõnõ yansõttõğõ, yasada öngörüldüğü şekilde davranõlmadõğõ, keyfi işlemler yaptõğõ, davayla ve suçlamay- la ilgisiz anlatõm ve bilgilerin yayõmlanmasõna bilerek ne- den olduklarõ ifade edilmişti. Selçuk’a, “İlhan Abi” denil- mesinin dahi Ergenekon sav- cõlarõ tarafõndan “suç kanıtı” olarak gösterildiğine dikkat çekilen dilekçede, savcõlarõn görevlerini kötüye kullanarak Selçuk’un kişilik haklarõnõ ih- lal ettikleri, bu durumun sav- cõlarõn “kişisel kusurunu” oluşturduğu anlatõlmõştõ. Dava ile ilgili Savcõ Öz ta- rafõndan İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne veri- len yetki itirazõ ve davanõn red- di talepli dilekçede ise, dava- nõn usul yönünden hukuka aykõrõ olduğu iddia edilmişti. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu kapsamõnda yetkili yerin belirlenmiş olduğunun belirtildiği dilekçede, Savcõ Öz ikametgâhõnõn Bahçeliev- ler olduğunu ve bu yüzden da- vanõn Bakõrköy Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne gönderilme- sini talep etmişti.İlhan Selçuk ‘28 ŞUBAT’IN RÖVANŞI’ D erneklerine internet üzerinden üye olmak için başvuranlarõn bilgisinin iddianamede yer aldõğõnõ belirten Öztürk, “Başka insanlar fişlendi diye dava açõyorlar. Yazõktõr, günahtõr 20 bine yakõn üyemiz iddianameyle fişlenmiştir” di- ye konuştu. Oktay Yõldõrõm gözaltõna alõndõktan sonra, sitesinde operasyonun yõldõrma amacõnõ taşõdõğõna ilişkin yazõlar yazdõğõnõ söyleyen Öz- türk, İlhan Selçuk, Doğu Perinçek de gözaltõna alõnõnca “eşegin gözüne su kaçtõğõnõ” anlayan- larõn, tepki göstermeye başladõklarõnõ anlattõ. Gözaltõna alõndõğõnda İstanbul Emniyeti’nin bu- lunduğu Vatan Caddesi’nin AKP’nin flamalarõyla dolu olduğunu söyleyen Öztürk, “İçeri girdiğimde polislerin tavrõ sonucu kendimi AKP il başkan- lõğõnda hissettim. İçeride AKP propagandasõ ya- põlõyordu” dedi. Bir polis memurunun kendisi- ne “Bunlar bir süreçtir, 28 Şubat’ta da buralar doluydu, oturacak yer yoktu. O gün farklõ isim- ler bugün siz varsõnõz” dediğini ifade etti. Davayı takip eden basın mensupları hem yağmurla hem de çamurla mücadele ediyor. ‘Vicdanınız rahat mı?’ Ergenekon davasõnõn 20. oturumunda savunmasõnõ yapan ve Veli Küçük’ten emir almadõğõnõ söyleyen Öztürk sanõklarõn tutukluluk durumlarõnõn sona erdirilmemesini eleştirerek mahkeme heyetine sordu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle