04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
FIRSAT çıktıkça “Hukuk herkese la- zım” deniyor ama, acaba herkes hu- kukta keşmekeş yaratılınca tepki gösteriyor mu? Tam tersine, keşmekeşin açıkça sergilendiği durumlarda bile hukuka sahip çıkması ve herkesi uyarması gerekenlerde şaşırtıcı bir aldırmazlık. Ö rnekler saymakla bitmez. Özelleştirmelere karşı açılmış ba- zı davaların sonuçlarına bakın. Danıştay’ın çeşitli daireleri ve ku- rulları arasında gidip geldikten ke- sinleşmiş karara dönüşen satış ip- tallerinde, koca kamu varlıklarının üstüne oturan sermaye sahipleri, ör- neğin büyük arsalı, lojmanlı bir fab- rikayı işletmeye, ürününü satıp ka- zancını paylaşmaya, hatta stoklarını satışa çıkarmaya devam edebiliyor- lar. Kararı uygulamaya ya da uygu- latmaya mecbur olanlar için suç du- yurusunda bulunulduğu halde. Daha kötüsü, satıştan sonra kapı- ya konan işçilerle memurlar, kesin ka- rardan tazminat da alarak işleri başına dönmüş olmaları gerekirken, dur- maktalar. Bundan büyük haksızlık olur mu? Başka bir örnek: Yasal bir siyasal partinin genel başkanı, söyledikleri ya da yaptıklarından dolayı hapiste. Oy- sa bütün bunları genel başkan sıfa- tıyla ve görevi başındayken yapmış. Suçsa, bu durumda hepsi partisini de bağlar ve bir parti suçu oluşturması gerekerek Yargıtay Cumhuriyet Baş- savcılığı’nın yetki alanına girer. Ama uygulama öyle değil. Basın özgürlüğü konusunda oldu- ğu gibi, hukuktaki yanlışları ve ha- taları düzeltmenin çaresi de yine hu- kuk içinde aranmalıdır elbet. Ama, yanlışlar, hatalar ve özellikle de keşmekeş durumları yasal dü- zenlemelerin bozukluğundan kay- naklanıyorsa, yasama organındaki siyasal partilere düşen ödevler yok mudur? Ayrıca, Hâkimler ve Savcılar Yük- sek Kurulu diye bir organ var. Baş- kanı olan Adalet Bakanı ve bakanlık müsteşarıyla, özellikle de bağımsız üyeleriyle o kurula düşen hiç mi so- rumluluk yoktur? Ayrıca, hukuk fakültesi olan üni- versiteler, barolar, yargı mensupla- rınca kurulmuş dernekler; onlar da düzeltici mekanizmaları harekete ge- çirmekte etkili olamazlar mı? Ya medya? Yoksa, herkese lazım olduğu söy- lenen hukuk keşmekeşe dönüşürken herkes seyir mi edecek? CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 19 KASIM 2008 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Hukukta Keşmekeş PENCERE Ergenekon Mergenekon... Ergenekon.. Agarta.. Ümraniye.. Ethem Sancak.. Tuncay Güney.. Zekeriya Öz.. Peki, başka?.. Bu iş komedi de değil, vodvile dönüştü... Vodvil ne?.. Şarkılara da yer veren komedi türü, güldürünün en gayri ciddisi... Ama, Ergenekon mu, Agarta mı, Ümraniye mi neyin nesiyse, kimin fesiyse bu acıklı güldürünün soruşturması bir acımasızlık ve gaddarlık süre- cine dönüştü... Adalet, hukuk, yasa, kural neresinde bu so- ruşturmanın?.. Dava açıldı.. Soruşturması sürüyor... Ölenler, hastalananlar, ameliyatlık olanlar ve felç olanlar... Bu ne biçim soruşturmadır ki nerede ve nasıl biteceği belli olmayan bir gazete tefrikasına dö- nüşmüştür?.. Peki, bu soruşturma ne işe yarıyor?.. Davanın savcısı Başbakan... Evet, Başbakan RTE diyor ki: “- Ben bu davanın savcısıyım...” Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, Başbakan RTE’nin yardımcısı mı?.. İyi de bir başka dava dosyası daha var; Ana- yasa Mahkemesi AKP’yi kapatma davasında ne karar verdi: AKP laikliğe karşıt eylemlerin odağıdır... Odağın lideri ve sorumlusu kim?.. Laikliğe karşıt eylemlerin odağı, partinin lideri Re- cep Tayyip, Ergenekon davasının savcısı oluyor... Peki, Ethem Sancak’a ne oluyor?.. Vaktiyle Maocu bir gençmiş... Şimdi hızlı işadamı ve Star gazetesinin patronu... Ergenekon soruşturmasına bir çağrıldı, feleği şaştı, hemen ardından Fethullah’ın Zaman ga- zetesine konuşarak ne dedi: “- RTE benim idolüm, ben Başbakan’a sevda- lıyım...” Anlamı ne bunun?.. Ergenekon soruşturmasında adı geçen, kula- ğına kar suyu kaçan Ethem Sancak neden Er- genekon savcısı Tayyip Erdoğan’a sevdalanıyor?.. Tam Aziz Nesin’lik bir olay... Ya Tuncay Güney?.. Ergenekon soruşturmasının meşhur ettiği bu ga- rip kişi neymiş?.. Hahammış... Kanada’da yaşayan sözde hahamın uçuk ifa- deleri Ergenekon iddianamesindeki omurganın birbirini çengelleyen halkalarından oluşuyor... Sözde haham kafayı yemiş... Ya da yedirmişler... Bir de bu Aziz Nesin’lik tablonun üstüne bir fo- toğraf ekleyiniz... Silivri Hapishanesi... Yetkililer Ergenekon davasına bakan mahke- meyi hapishane avlusuna oturtmuşlar... Mahkemeye girmek, yargıçların huzuruna çık- mak için hapishaneye giriş kapısından geçmek zorundasınız... Hapishane arazisinde mahkeme olur mu ca- nım?.. D ünyada, nüfusun yaş- lanmasõ nedeni ile sağ- lõk ve sosyal güvenlik hakkõ tüm ülkeler- de bir yandan en önemli haklardan birisi olmaya de- vam ederken, öte yandan da hükü- metler açõsõndan daha iyi program- lanmasõ zorunlu kalemlerden birisi haline gelmektedir. Ülkemizde de bu konu uzun zamandõr sürekli ortaya konan mevzuat değişiklikleri ile gündemdedir. Ancak bu mevzuat de- ğişikliklerine biraz yakõndan bakõl- dõğõnda, ülkemizde bu değişiklikle- rin, gerçekten halkõmõzõn sağlõğõ- nõ korumak ve geliştirmek amacõyla yapõlmõş teknik çalõşmalar değil, bir yandan onlarõn oyunu almaya yö- nelik popülist çalõşmalar, bir yan- dan da ülkemizdeki önemli hizmet sektörlerinden birisinin daha ulus- lararasõ sermayeye devredilme süreci olduğu anlaşõlmaktadõr. Bunlarõn son örneği de 1 Ekim 2008 itibarõyla uygulamaya kon- muş olan SUT (Sağlõk Uygulama Tebliği) adõ ile yapõlan mevzuat değişikliğidir. Bu değişikliğe, bir fi- yatlandõrma listesinin ötesinde daha geniş bir perspektifte bakmak ve bu- nun bir tekelleşme evrakõ olduğunu görmek gerekir. Bugün görevdeki hükümet, özel- leştirme sürecinde, artõk sadece ku- rumsal bazda değil, sektörel tarzda satõşlara yönelmiştir. Bunun en dra- matik örneği de yabancõ sermaye çekme önceliği ile yapõlan, uluslar- arasõ sermayeye dönük özelleştirme ve satõşlardõr. Örneğin finans sektö- ründe yapõlan uygulamalar ile Türk bankacõlõk ve sigorta sisteminin 2/3’lük bir bölümü, uluslararasõ şir- ketler tarafõndan satõn alõnmõştõr. Bunun anlamõ, küçük mevduat sahibinin 110 milyar dolarõ aşan banka borcu ile şimdilik yõllõk 800 milyon YTL’yi bulan sağlõk sigor- tasõndan da bir şekilde bu şirketle- rin pay alma sürecinin başlatõlmõş olmasõdõr. Ancak bu sistemin sigorta ayağõ açõsõndan ülkemiz hâlâ bakir bir coğrafyadõr ve uluslararasõ ser- maye, hem özel hayat ve sağlõk si- gortalarõ, hem de yaklaşõk net 30 mil- yar YTL olarak öngörülen devletin resmi sağlõk harcamasõndan pay al- mak istemektedir. Bir devlet eğer bir sistemi özel- leştirmekte ise orada aslõnda fiyat oluşumunu piyasa koşullarõna göre serbest bõrakmak durumundadõr. Hem özel girişim olsun, hem de fi- yatlarõ her gün ben yeniden belirle- yeyim denildiğinde, olgu, artõk özel- leştirme yerine devletçi ve hatta to- taliter devletçi bir yaklaşõm halini alacaktõr. Böyle hilkat garibesi uy- gulamalarda da genellikle görün- meyen ya da gizlenmeye çalõşõlan başka amaçlar güdülür. SUT tam da buna uymaktadõr. Burada fiyatlar maliyetlerin çok al- tõna çekilmiştir. O kadar ki pek çok tetkik ve tedavi gideri ya hiç öden- memektedir ya da sadece “ödüyo- ruz” demek için sembolik rakamlara çekilmiştir. Gerçekten de SUT bir tekelleşme evrakõdõr. Küçükler yok olsun; birkaç büyük şirket ülkenin tüm sağlõk sistemine hâkim olsun planõnõn duyurusudur. Çünkü, buradaki son derece sem- bolik fiyatlandõrma listesinin yanõ sõ- ra hem hastalara her sağlõk kuru- muna başvurabilirsin denmiştir, hem de aile hekiminden sevk almadan gi- dersen “muayene olma cezasına” tabi olursun denmiştir. Hem aile he- kimine her yüz hastadan ancak 15’ini sevkedebilirsin denmiştir; hem de bu sõnõrõ aşarsan, hastane masrafõnõ senden alõrõm denmiştir. Sağlõk sisteminde bir şekilde mua- yene ve tetkik olmuş hastalar eğer eczaneye gidecek olursa 4 ile 10 YTL arasõnda da “muayene olma cezası” ödemeye mahkûm edilmiş- lerdir. Eczaneler bu sağlõk vergisinin tahsildarõ haline getirilmişlerdir. Üs- telik örneğin brüt 21.60 YTL sosyal güvenlik ödemesi ile muayene olmuş hasta için devletin ödediği bu para- Sağlõk Sektöründe Neler Oluyor? Prof. Dr. Süleyman KAYNAK Dokuz Eylül Üniversitesi nõn yaklaşõk 9.00 lirasõ muayene eden kurumdan gelir vergisi ve KDV ola- rak ve 10 YTL’si de has- tadan “muayene olma vergisi” olarak geri alõn- maktadõr ve toplam işlem, yani hastanõn toplam mua- yene tetkikleri ve tõbbi te- davisi hükümete sadece 2.60 liraya mal olmakta- dõr. Bu da aldõğõ ilacõn katkõ payõna gittiği için hükümet bu hastanõn sağ- lõğõ için harcama yapma- mõş, bazõ durumlarda pa- ra kazanmõş olacak- tõr. Hem de vergi tahsildarõ olarak eczaneleri kulla- narak... Sonuç sadece oy apartma açõsõndan başarõ- lõr; bir yandan yõllarca ada- letsiz bir şekilde alõnmõş sağlõk kesintileri hastalarõn sağlõk giderleri için geri dönmemekte, bu amaçla kullanõlmamaktadõr, mas- raf edilmeden oylarõ alõn- maktadõr; bir yandan da tekelleşme uğruna, hizmet alõnan kurumlar ister özel olsun ister kamu, iflasa itilmektedir. Hiçbir emek- li de kalkõp, yõllardõr ke- silen sağlõk kesintilerime ne oldu diyemeyecektir, benim vergilerimle kurulan hastanelere ne oldu diye- meyecektir. Gerçekten de buna sa- dece özel kurumlar değil, üniversite hastaneleri ve devlet hastaneleri de da- hildir. Sağlõk hizmetlerinin kalitesi süratle daha da kö- tüye gidecek, eğitim büyük oranda aksayacak, he- kimlik mesleği de hõzla gençlerin gözünde düşe- cektir. Bu ise kõsa vadede satõlabilir kamu mallarõna üniversite ve devlet hasta- nelerinin de eklenmesini, uzun vadede ise hekimliğin tercih edilmeyen bir mes- lek haline gelerek kalite- sinin kaybolmasõna yol açacaktõr. İşte asõl o zaman çok geç olacaktõr. Çünkü bir ülke- nin en zor işlerinden biri- si kaliteli hekim kadrosu oluşturup devamlõlõğõnõ sağlamaktõr. Bunun geti- receği yeni adõm ise siste- min satõş kolaylõğõdõr. SUT’ta bazõ paketler- den söz edilmektedir ama.. aslõnda Türkiye’nin sağlõk sistemi paketlenmektedir ve paket halinde satõlmaya hazõrlanõlmaktadõr. Sağlõk sistemimiz hastanesi ile, teknolojisi ile, hekimi ve yardõmcõ sağlõk personeli ile ve sigorta sistemi ile bir bütün olarak, uluslararasõ sermayenin eline geçtikten sonra, bu fiyatlandõrma- larõn hiçbiri kalmayacaktõr. Onlar ne derse o olacak- tõr. Bu gidişin bu kadar net ve berrak olarak ortaya çõkmasõnõ sağlayan SUT evrakõ hem hekim ve ec- zacõlarõn, hem de yüce Türk halkõnõn yavaş yavaş doğrulup, “Durun baka- lım.. kimi kime, kimin malını kime satıyorsu- nuz” diyeceği günlerin daha da yaklaşmasõna ya- rayacaktõr. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle