24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 18 KASIM 2008 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Hangi birini, hangi biri- ni!.. Masamda bir kültür dağı... Yalnız adlarını sıralamak yetmez! Hepsini okumak mı? Bu yaşta!.. “Can Öykü Antolojisi”, “12 Mart Öyküleri” antolo- jisi; Feridun Andaç, “Öykü Yazmak Öyküyü Düşün- mek”; Vural Sözer, “Dilini- zi Eşek Arısı Sokmasın”; Nazife Güngör, “Abdül- canbaz”; Mustafa Gazalcı, “Eğitime Dinci Çember”; Vural Savaş, “Hukuk ile Aldatmak”; Adnan Binya- zar, “Edebiyatın Dar Yo- lu”; Coşkun Özdemir, “Karşı Duruş”; Güldal Oku- ducu, “Dilsizdi Herkes”; Yıl- maz Dikbaş, “Avrupa Bir- liği, Tabuta Çakılan Son Çi- vi”; Gültekin Emre, “Yitik Kent Ankara”; Yılmaz Uçar, “Hayatı Yorgun Yaşama- yanlar”, “Yıkım”; Hıfzı Ak- soy, “Ida’da Aşk”, “Gün Batımı”; Ufuk Somer, “Git- me Zamanı”; Doğu Perin- çek, “Kemalist Devrimde Atatürk’ün CHP Programı”; Doğu Silâhçıoğlu, “Düş- lerdeki Toprak”; Vehbi Ha- tiboğlu, “Kürt Sorununda Ezber Bozmak”; Mehmet Faraç “Söyleyin Anama Ağ- lamasın”... Bunlar son ayların yapıt- ları... Unuttuklarım da var el- bet. Uzun yılların biriktirdi- ği hepsi yazarlarınca imza- lı kitaplar!.. Okuduklarım, okuyamadıklarım, okumak için başucumda beklettik- lerim, hiçbir zaman okuya- mayacaklarım!.. Ömür biter okuma aşkı bitmez... İstanbul’daki binlerce ki- tabı Yıldız Teknik Üniversi- tesi’ne vermiştim. Akya- ka’dakileri de Muğla Üni- versitesi’ne... Bir bölümünü de Akyaka Kitaplığı’na... Bir sevinçtir yeni bir ki- tapla karşılaşmak, sayfa- ları tek tek açmak, okuya- cak gücü, zamanı bulmak... Okurlarıma tanıtmak is- tediğim birkaç kitap daha var. Biri, Orhan Karaveli’nin “Ziya Gökalp’ı Doğru Tanı- mak” incelemesi... Konuya dürüstçe, yüreklice yakla- şan Karaveli, önemli bir ko- nuyu ele almış! Gökalp Kürt müydü? Türklüğü, Türk ol- mayı yaşamının baş sorunu yapmış bir kültür adamının Türklüğünden nasıl kuşku duyulabilir? Karaveli, “Tev- fik Fikret”, “Sakallı Celal” ad- lı kitaplarındaki gibi ele al- dığı tarihsel olayları, kişile- ri değişik bir bakış açısıyla aydınlatıyor... Bir başka değerli kitap, Filiz Ofluoğlu’nun “İki Dün- ya”sı.. Tüm yaşamı başarı- lı çalışmalarla geçmiş bir iş kadınının anıları... “İki Dün- ya” arasında geçmiş güzel yıllar.. Değerli eşi Mücap Ofluoğlu’yla birlikte, sa- natla, şiirle, kültürle dolu bir güzel yaşam serüveninin öyküsü... Şimdilik benden bu ka- dar. PENCERE Seçim Sandığından Ne Çıkacak?.. Arada sırada kamuoyu yoklamaları yapılıyor, merak bu ya, ‘AKP’nin oy oranında düşme var mı, yok mu’ sorusuna yanıt aranıyor... Gerçekte bu merak Türkiye’de demokrasinin ve ülkenin geleceğini çok yakından ilgilendiren bir kaygıyı da içinde taşıyor... Nasıl?.. Seçim demokrasinin ‘olmazsa olmaz’ koşulu- dur... Ama, yalnız seçimle demokrasi olmaz... 1.5 milyar nüfuslu İslam dünyasında nice Müs- lüman toplumda seçimler yapılıyor... Oralarda demokrasi yok.. Neden?.. Çünkü siyasal yaşama dinci-İslamcı hukuk ve örgütlenme egemendir... Seçim sandığında bu egemenliği aşmak için İs- lam dünyasında kim bilir kaç ömürlük ya da kaç yüzyıllık bir sürenin beklenmesi gerekecek?.. Ve bu arada nice seçimler yapılacak... Tarih Baba bu alanda ağır aksak ve kör topal yürüyor... Türkiye -adına ne derseniz deyin, Atatürk dev- rimi, Kemalist devrim ya da Aydınlanma- Cum- huriyet ile Batı uygarlığının eriştiği son aşamaya açıldı... Demokrasi bu açılımın toplumsal yapıda be- nimsenmesiyle gerçekleşebilir... Dincilikte demokrasi olmaz.. Laiklikte olur.. Ne var ki Atatürk devrimine ya da Aydınlan- ma’ya dış destekle karşı koyan siyasal güçler, sandıktan çıkmasını da bildiler... Dünyanın en büyük gücü Amerika’nın Ortadoğu ve Türkiye üzerine projesinin bir aşaması böyle- ce hayata geçirildi... Eskiden ülkemizde siyasal yaşamın göbeğin- de iki ağırlıklı parti bulunurdu... Merkez sol.. Merkez sağ.. Merkez sağ dış destekle tasfiye edildi, tarikat ve cemaat örgütlenmesiyle camileri de ele geçiren si- yasal akım iktidara oturdu, devlete el koydu... Peki, merkez sağın yerine geçen bu dinci siyasal akım, seçim sandığında tasfiye edilebilecek mi- dir?.. Halkın her yanda şikâyetleri yoğunlaşıyor; ama, bu eğilim belediyeleri de ele geçiren tarikat ve cemaat örgütlenmesinden bağımsız kararla- ra dönüşebilecek midir?.. Kamuoyu yoklamalarında alınan sonuçlar bu konuda ne kadar aydınlatıcı olabilir?.. Eğer sandık, tarikat-cemaat örgütlenmesinin hi- yerarşisi altındaysa vah benim Türkiyeme... Batı, Sevr’i istiyordu.. Biz Lozan’ı dayattık.. Üstüne Aydınlanma devrimini de benimsedik... Ancak bugün ikisi de tehlike ve tehdit altındadır... Hem Aydınlanma.. Hem Lozan... Bugün Türkiye’de demokrasi adı altında tartı- şılan yalnız iki konu var: Dincilik.. Ve bölücülük... Buna demokrasi değil, demokrasi oyunu denir.. Bu bakımdan son kamuoyu yoklamalarında or- taya çıkacak göstergeleri çok merak ediyoruz... Halkımız tehlikenin farkında mı?.. Yoksa Allah’ı, peygamberi, dini, imanı kullanan takıyyecilerin peşinde mi?.. C umhuriyet kuşatmasõnda çem- berin giderek daralõşõna hiç şaşmamak gerekiyor. Şaşõrtõcõ olan AKP hükümeti sürecinde ulus devletin pekiştirilmesi ve demokratikleşmenin Batõ ülkeleri standar- dõnõ yakalayacak açõlõmlar yapmasõ bek- lentisiydi. AKP ve demokratikleşmeyi yan yana getirenlerin içinde samimi olanlar, bu- gün yaşananlara bakõnca gerçekten şaşõr- makta haklõlar. Bir de her hal ve koşulda des- tekçiler var ki, onlarõn AKP’nin demokra- sisinin (!) kendilerini de vuracağõnõ anla- malarõ fazla bir zaman almayacak gibi gö- rünüyor. Cumhuriyet Bayramõ ve Atatürk’ün ölüm yõldönümüne denk getirilen “Mus- tafa” filminin yarattõğõ fõrtõna dinmeden, Anayasa Mahkemesi raportörü ve Başka- nõ’nõn çõkõşlarõna zemin hazõrlayan Bil- kent Üniversitesi’nde düzenlenen “Ana- yasalarda Değişmez İlkeler Sempozyu- mu”nun zamanlamasõna dikkat ediniz. Dalga dalga tutuklamalarla yürütülen operasyonla yurtsever aydõnlar hukuk önü- ne çõkarõlõr, olup bitenlere tepkili yurttaşlar üzerinde korku yolu ile baskõ kurulmaya ça- lõşõrken; hukuka, özellikle hukukun kaynağõ olan anayasaya sahip çõkma görevini yük- lediğimiz kişiler anayasanõn değiştirilemez maddelerini sorgularken, kendi görevlerinin de meşruluğunu sorgulamõş oluyorlar. Yap- tõğõ görevin bilincinde olmayan, inkâr eden kişilerin elinden görevin alõnmasõ için yet- kili kurumlarõn harekete geçmesi gerek- mektedir. Anayasanõn değişmez hükümle- rinin teklif dahi edilemezliğini savunmasõ gerekenlerin teklif edişleri, kendi kendile- rini ihbardõr. Anayasa rejimin koruyucusu değildir, kurucusudur. Koruyucu olanlar anayasa içinde belirtilmiş olan organlardõr. Denetleyici son kertede Anayasa Mahke- mesi’dir. Yüce divan görevi verilmiş olan, vatana ihanet edenleri yargõlamakla yükümlü en üst organdan söz ediyoruz. Yasalarõn anayasaya uygunluğunun yasa usulleri çerçevesinde denetimini yapmak- la yükümlü bir organõn temsilcilerine, ana- yasayõ değiştirme teklifi yapma cesaretini veren hükümetin niteliğidir. Hükümet eden- ler, “sabredin”, “acele etmeyin”, “oraya getireceğiz” diyerek niyetlerini ortaya koy- dukça, durumdan vazife çõkaranlar gereği- ni yapmaktalar. Demokrasi, bir şekilde Meclis’te çoğun- luğu sağlamõş siyasal iktidarõn kendi ana- yasasõnõ yaptõğõ rejimin adõ değildir. Ana- yasa, seçilmişleri sõnõrlandõrmak için vardõr. Hukuk, demokratik devletin güvencesidir. “Ben çoğunluğum, kendi anayasamı ya- pabilirim” diyen iktidar kendi kendisini sõ- nõrlamaya gidecek (otolimitasyon) demek- tir. Bunun anlamõ keyfiyettir. Yasa yapma gücünü kötüye kullanmaktõr. Yasa her şey değildir. Yaşamdõr üstün olan. Üstelik, ya- şamla yasalarõ buluşturmak isteyenler değil, yaşamõ yasalardan koparmak isteyenler ik- tidardadõr!.. Kömür karasõ bulaşmõş bir ço- ğunlukla çõkõyorlar sandõktan. Yoksullaş- tõrdõkça bağõmlõlaştõrdõklarõnõn oylarõna ta- lipler. Bir de hakkõnõ yemeyelim; Kemalizm karşõtlõğõnõ AKP iktidarõ döneminde dile ge- tirme şansõnõ bolca bulmuş olanlar, ülkeyi nasõl böleriz hesabõnõ yapanlar, Cumhuriyeti numaralandõrma heveslileri, toplumun yok- sullaştõrõlõşõnõ, hem yoksul, hem özgür olu- namayacağõnõ görmezden gelerek özgür- lüklerden (AKP’ye tutunarak varsõllaşanlarõn ve tabii ki kendilerinin -şimdilik- var olan özgürlüklerinden) söz eden liberal ve neo- liberal aydõnlarõnõzõn (!) oylarõ var!.. Üniversitelerimiz bilimin õşõğõnõ yayacak yerler olmaktan çõkmõş, siyasetin gitmek is- tediği yöne akõşõn kolaylaştõrõcõlõğõnõ yapõ- yor. Sempozyumun başlõğõ, “Anayasalar- da Değişmez İlkeler.” Konuşmacõlardan bi- ri Anayasa Mahkemesi raportörü. Tespiti il- ginç; Anayasalarda değişmez ilkelere da- yanarak hüküm vermenin “Yüksek Mah- keme’nin demokratik meşruiyet soru- nunu” tartõşmayõ gerektireceğini ileri sü- rerken, dolaylõ yoldan Meclis’i meşruiyetin adresi olarak göstermiş oluyor. Anayasa koyucu, iktidara güvenmediği için kuvvetler arasõnda ayrõma gitmekle ye- tinmeyip, yetkili kõldõğõ organlar aracõlõğõ ile ve meşruiyeti tartõşan bu kişinin de gö- rev yaptõğõ yüce mahkeme ile hukuk gü- vencesi getirmeye, hukukla sağlamlaştõr- maya çalõşmõştõr. Hukuku en üst düzeyde temsil eden kurumun meşruiyetini demo- kratik olup olmama açõsõndan sorgulayan- lar, siyasetin demokrasiden uzaklaşõşõnõ göz ardõ ederek neyi amaçlamaktalar?!.. Anayasa Mahkemesi, çoğunluk oyu ile AKP’nin rejim karşõtõ hareketlerin odağõ ol- duğunu tescil etmeseydi ve AKP’nin yap- tõklarõnõ onaylasaydõ bugün Türkiye’de meşruluk sorunu Anayasa Mahkemesi et- rafõnda tartõşõlõyor olacak mõydõ?.. Evet bir meşruluk sorunu var. Ancak bu hükümetin işine gelmeyen kararlar alan ku- rumlarda değil, rejim karşõtõ olduğu tescil- li bir partinin hâlâ iktidarda olmasõnõn meş- ruluğu sorunu var. Demokrasinin kurum- sallaştõğõ hiçbir ülkede rejim karşõtlõğõ tes- cillenmiş bir iktidar yerinde kalmaz, kala- maz. Demokrasi kendisini karşõtlarõna ema- net ederek sõnamaz. Karşõtlarõnõ ehlileştirir. Karşõt olanlar marjinaldir. Marjinal olan ik- tidara gelince rejim artõk demokrasi ol- maktan çõkmõş demektir. Türkiye’de ve dünyada tartõşõlmasõ ge- reken, Yüksek Mahkeme’nin meşruluğu de- ğil, rejimin temsilcilerde kilitlenmesinden kaynaklanan “temsili demokrasinin meş- ruiyeti” konusudur. Farkõnda mõsõnõz?!.. Tehlike Artõk Her Yerde!.. Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN CHP PM Üyesi Gören gözler, duyan kulaklar için, sorunun adõ “Anayasalarda Değişmez İlkeler” değil; bu ilkeleri sorun olarak gören, demokrasiyi bir türlü içine sindirememiş, Cumhuriyet ve değerleri ile kavgalõ, özgürlüklerin üzerini kadõn başõ üzerinden dolanarak örten, dõş politikada teslimiyetçiliği tescillenmiş AKP iktidarõdõr. EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Kitaplar Kitaplar Kitaplar!.. Gören gözler, duyan kulaklar için, sorunun adõ “Anayasalarda Değiş- mez İlkeler” değil; bu ilkeleri sorun olarak gö- ren, demokrasiyi bir türlü içine sindirememiş, Cum- huriyet ve değerleri ile kavgalõ, özgürlüklerin üzerini kadõn başõ üze- rinden dolanarak örten, dõş politikada teslimiyet- çiliği tescillenmiş AKP iktidarõdõr. Anayasanõn değişmez ilkelerinin ko- nuşuluyor olmasõ, iktida- rõn bu ilkelerle sorunu ol- masõ nedeniyledir. Bu il- keleri ilerleyişinin önün- de engel olarak görmekte, bu ilkeleri tartõşma masa- sõna taşõyanlar da AKP si- yasetine servis etmekte- dirler. Kuşatma çemberi gi- derek daralõyor. Rejimle sorunu olanlar her kuruma sõzmõş durumdalar. Teh- like artõk her yerde!.. Tarih: 10 Kasõm 2008. Yer: Dolmabahçe Sarayõ. Yurttaşlar akõn akõn do- luşmuşlar. Bir muhabir söyleşi yapõyor. Küçük bir çocuğa soruyor. Soru: “Atatürk’ü nasıl tanım- larsın?” Ağlamaklõ, üz- gün ve içten bir sesle ya- nõt veriyor küçük çocuk: “Çok şey… Vatan… Be- nim geleceğim…” Kocaman unvanlar ta- şõyanlarõn binlerce kelime ederek yok saymaya ça- lõştõklarõnõ, bir küçük ço- cuk dört kelimeyle hâlâ var olduğunu tescilliyor… O çocuğun ve tüm ço- cuklarõn geleceğine sahip çõkmasõ gerekenler biz- leriz. Bugün ülkeyi yöne- tenler yarõn yerlerini baş- kasõna bõrakacaklar. Az- altõp gittikleri yanlarõna kâr kalmamalõ!.. Anayasa yapma yolu ile Atatürk Cumhuriye- ti’ni tasfiye etme planla- rõ sonuçsuz kalacaktõr. Atatürk bu ulus için “Çok şey” ifade ediyor. Söz konusu olan vatanõmõz ve hepimizin geleceği ise bi- ze düşen nedir? En az re- jimi yerinden oynatmak isteyen sözde demokrat, özde otoriter liberaller ka- dar cesur olmak!.. Bir küçük çocuk gö- zünde bile “Vatan” Ata- türk’le simgeleşmiş. Öy- leyse gün, Atatürk’ün var ettiği vatana sahip çõkma günü; zaman, oyunlarõ bozma, meyveyi olgun- laştõrõp birilerinin ağzõna vermeme azmini hareke- te geçirme zamanõdõr!..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle