04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 2008 SALI 6 HABERLER SALI ORHAN BURSALI Eğer Başarsaydık... Evet eğer başarsaydık, diye düşündüm 10 Ka- sım’da; televizyonları izlerken. Yıllardır süren büyük yas, Mustafa Kemal üzerine bilimdışı tartışmalar, Mustafa filmi, Atatürk’e döşenen reddiyeler, Atatürk’ü öğrenmeyi ve anlamayı engelleyici derecede tapın- malar... Anıtkabir’deki yas dolu devlet törenleri... Bunların hiçbiri olmazdı! Olurdu da böyle olmazdı, dozunda olurdu, normali yaşanırdı, ortalıkta kitlesel aşırı bölünmeleri göre- mezdik; Mustafa filmi böyle olmazdı, olsaydı bile kim- senin umurunda olmazdı... Dahası, şunu söyleyeceğim: 10 kasımlar karalar bağlamış yas biçiminde değil, onun öğretileri tartı- şılarak, uluslararası ölçeklerde anılırdı! Atatürk, Türkiye’den çıkan başta gelen en kalite- li insan! İşe bakın ki, biz Atatürk’ü dünyanın en önem- li uluslararası insanlarından biri yaparak Türkiye’nin saygınlığını arttırmayı bile beceremeyen bir milletiz! Size 4 Ağustos 1928 tarihli Cumhuriyet’ten özet- le bir haber: “Amerika’da büyük bir heyetle tetkikat: Dünyanın En büyük dâhisi kimdir? Amerika’da tanınmış profe- sörler arasında yapılan dâhiler anketinde hayatta bu- lunan 12 dâhi seçildi. Verileni oylar sonunda, Gazi Mustafa Kemal ve Edison 8’er oyla birinci sırayı pay- laştı. Einstein ise 6 oy ile üçüncü sırada. Ford 5 oy, Madam Curie 4, Marconi 3 oy aldı.” Biz ise tam tersine, bu döneme özgü bazı yaratıklar, Mustafa Kemal’in kendiliğinden oluşan uluslararası saygınlığını bile yok etmek için akıl almaz bir çaba için- de... Tabi Evren gibi, Atatürkçü kılığındakiler de, dö- nemin eli kanlı diktatörleri arasında saf tutarken, Ulus- lararası Atatürk Ödülü koymakla Atatürk’ün saygın- lığına zarar verdiklerini göremeyecek kadar de izan- dan yoksundu! Eğer başarsaydık.. Yani biz, eğer başarsaydık! Yok- sa, Kurtarıcı ve Kurucu, tam bir başarı öyküsüdür! Çağdaş bir ülke için gerekli hemen herşeyin, o dö- nemde, atılabilecek ne kadar temeli varsa, attı! Ba- zılarının, “ama demokrasi... ama diktatördü...” gibi ağızlarında laf gevelemelerinin topuna bir tekma atın! Bunlar, devrimlerin gücünü, devingenliğini, kendine özgülüğünü kavrayamayacak tiynette, ortalıkta üs- telik bilimci kılığında gezen, bir devrimci olay karşı- sında da kuyruğunu hemen kısacak bu döneme öz- gü kimseler... Biz başaramadık! Biz, yani O’ndan son- ra gelenler! Türkiye bugün bir başarı öyküsü gibi sunuluyor. Evet bir başarı varsa, İslam ülkeleri arasındaki konumu ve pek çok bakımdan, Atatürk’ün attığı temellerinin başarısıdır! Türkiye’nin haline bakın: Ne demokrasiyi yerleştirebilmişiz. Devlet içinde bi- le katiller, her türlü üç kâğıtçı, avantacı, anti demo- krat cirit atıyor! Şu ekonomiye bakın! Dışarıdan ateş ve kömür gel- mezse (hemen her anlamda), ekonomiyi ateşleye- bilmeniz mümkün olamıyor! Milletinizin ortalama eğitimi, eski ilkokulu bile bi- tirmeye uygun değil! Hemen hemen bütün uluslararası endekslerdeki ye- rimize bakın! Dünyanın ülkemize karşı tutumlarına bakın! Ülke üzerinde bitmek bilmez oyunlara bakın... Evet biz başaramadık... Bu gözyaşları, bu ağır yas, bu anıtkabir, bu laiklik feryatları, bu büyük sevgi seli, nöbet tutan askerin göz- yaşı... Atatürk hakkında en küçük eleştiriye bile ta- hammülsüzlük... Hepsi, başaramayışımızın ürünüdür! Başaramadığımız için, öfkeliyiz, korkuyoruz ve Ata- türk’e sarılıyoruz! Aslında sarıldığımız, tutunduğumuz, O’nun başa- rılarıdır! O başarılara duyulan büyük özlemdir! Bir umuttur, geleceğe ilişkin! Şimdi, bu umuda, bu özleme en küçük haksız sal- dırı bile bizi çileden çıkarmaya yetiyor. Geleceğimiz de yok ediliyor duygusuna kapılıyoruz! Haklı olarak!... Eğer başarabilseydik, bunların hiç birini yaşama- yacaktık; Ankara’da da bu kendini bilmez takım otur- muyor olacaktı; yalakalar ve tüccarlar da bu iktidar atmosferinin çekim alanına girerek, tarihe karşı bu ka- dar pervasız tutum alamayacaklardı.. İşin ilginci şu ki, aslında içimizdeki başaramayan- lar, iktidar sahipleri oldular hep; şimdi Atatürk’e sal- dırıyorlar... MELTEM YILMAZ Maltepe Üniversitesi İn- san Haklarõ Araştõrma ve Uygulama Merkezi Müdü- rü Prof. Dr. Ioanna Kuçu- radi, Türkiye’de insan hak- larõ alanõnda en temel so- runun ifade özgürlüğü ko- nusunda yaşandõğõnõ, kimi- lerinin bu özgürlüğü “kin saçmak” adõna kullandõ- ğõnõ söyledi. Prof. Kuçura- di, Adalet Bakanlõğõ’na bağlõ personelin eğitiminin hayli yetersiz olduğunu ifa- de ederek İnsan Haklarõ ve Vatandaşlõk Bilgisi’nin ge- çen yõl müfredattan kaldõ- rõlmasõnõn, Türkiye’nin in- san haklarõ algõsõnõ önü- müzdeki dönemlerde olum- suz yönde etkileyeceğine dikkat çekti. İnsan Haklarõ Evrensel Beyannamesi’nin 60. yõlõ nedeniyle Maltepe Üniver- sitesi’nce düzenlenen sem- pozyumda sorularõmõzõ ya- nõtlayan Prof. Kuçuradi, “Dünyada yürütülmekte olan gelişmiş ve kalkın- macı politikaların zen- ginle fakir arasındaki uçu- rumu genişlettiğini, Batı- lı ülkelerle üçüncü dünya ülkeleri tarafından farklı anlaşılan ‘kültürel geliş- me’nin bir sonucu olarak köktendinciliğin artış göster- diğini, demokratikleşmeninse çok partili seçimlere indirgen- diğini, böylece siyasi partilerin oy alabilmek uğruna insan hak- larını ihlal ettiğini” söyledi. Ulusal ve uluslararasõ politikala- rõn insan merkezli kalkõnmayõ hedeflemesi gerektiğini söyle- yen Kuçuradi, “Son günlerde yaşanan ekonomik krizin özel- leştirmeye dayanan serbest pa- zarın globalleşmesinin teme- lindeki teorik sorunlar ve yok- sulluğun artmasıyla ilgili ol- duğunu düşünüyorum” diye konuştu. Dünyada son 10 yõlda görülen bir diğer değişiminse “terör” konusunda olduğunu ifade eden Kuçuradi, terör eyleminin istedi- ğini yaptõrmak ve karşõsõndakini yõldõrmak için çeşitli gruplar ve devletler tarafõndan kullanõlan bir “metot” haline geldiğini, bir başka deyişle profesyoneleştiği- ni belirterek “11 Eylül’den son- ra ‘güvenlik mi, insan hakkõ mõ’ ikilemi ortaya çıkmıştır. Bu ikilem, içerisinde barındırdığı yapaylığın görülmesini engelli- yor ve insanları korkutarak kişi güvenliğinin de bir insan hakkı olduğunun unutulmasına yol açıyor” dedi. Türkiye’de yaşanan en temel sorunlardan birinin ifade özgür- lüğü olduğuna değinen Kuçuradi, kimilerinin bu özgürlüğü “kin saçmak” adõna istediğini söyle- di. Dünyanõn birçok yerinde ol- duğu gibi Türkiye’de de devletin, bireyi korumaktan ziyade onun haklarõnõ gasp eden bir teşkilatlanma haline geldi- ğini dile getiren Kuçuradi, Türkiye gündemini meşgul eden olaylara ilişkin şunla- rõ söyledi: “2004- 2007’de azalan yaşam hakkı ihlallerinde bu yıl bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Çün- kü Adalet Bakanlığı’na bağlı personelin insan hakları eğitimi hayli ye- tersiz. Türkiye’deki ceza- evi personelinin de insan hakları dersi görmesi ge- rekiyor. Kız çocuklarının evlenme yaşının 14’e in- dirilmesi yönünde geçen günlerde yapılmak iste- nen yasa değişikliğiyse in- san hakları açısından ka- bul edilemez bir durum. Türkiye, olaylara femi- nist ya da akılcı pencere- den bakmaya alıştı, ancak insan hakları açısından bakmaya alışamadı.” Dinsel bakış Hüseyin Üzmez vaka- sõnda da ne toplumun, ne hukuçularõn ne de hükümet yetkililerinin olaya insan haklarõ penceresinden ba- kamadõğõnõ kaydeden Ku- çuradi, “Burada kültürel bir anlayış insan hakları- nın önüne geçmiştir. Dinsel ba- kış açısı insan hakkının önüne geçti” diye konuştu. Kuçuradi, Türkiye’nin Milli Eğitim Müfredatõ’na 1995’te ek- lenen “İnsan Hakları ve Va- tandaşlık Bilgisi” başlõklõ zo- runlu din dersiyle seçmeli bir dersin geçen yõl hiçbir gerekçe gösterilmeden kaldõrõlmasõnõn, Türkiye’nin insan haklarõ algõsõ- nõ önümüzdeki dönemlerde olum- suz yönde etkilemeye başlayaca- ğõnõ kaydetti. Org. Işık birlikleri denetledi ANKARA (AA) - Jandarma Genel Komutanõ Orgeneral Atila Işõk’õn bağlõ birliklerde inceleme ve denetlemelerde bulunmak üzere İzmir, Aydõn ve Denizli’yi ziyaret ettiği bildirildi. Jandarma Genel Komutanlõğõ’nõn internet sitesinde yer alan bilgi notunda, Orgeneral Işõk’õn 6-9 Kasõm arasõnda Jandarma Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlõğõ (Foça), 6’ncõ ve 7’nci Jandarma Komando Eğitim Alay Komutanlõklarõ (Kõrkağaç, Yeni Foça), 10’uncu Jandarma Eğitim Alay Komutanlõğõ (Bornova) ile İzmir, Aydõn ve Denizli’de bulunan Jandarma Genel Komutanlõğõ’na bağlõ diğer birliklerde inceleme ve denetimlerde bulunduğu belirtildi. Siirt’teki izinsiz gösteri SİİRT (AA) - Siirt’te izinsiz gösteriye katõlarak polisi taşladõklarõ iddiasõyla 2 kişi daha tutuklandõ. Alõnan bilgilere göre, 19 Ekim 2008’de izinsiz gösteriye katõlarak terör örgütü lehine sloganlar attõklarõ ve polise taşlõ saldõrõda bulunduklarõ iddiasõyla yakalanan 2 kişi, emniyetteki ifadelerinin ardõndan adliyeye sevk edildi. Mahkemeye çõkarõlan iki kişi tutuklandõ. Daha önce de 4 kişinin tutuklandõğõ olayla ilgili tutuklu sayõsõ 6 oldu. Kentleşme şûrası çalışmaları ANKARA (AA) - Bayõndõrlõk ve İskân Bakanõ Faruk Nafiz Özak, Kentleşme Şûrasõ çalõşmalarõnõ yarõn başlatacak. Bakanlõktan yapõlan açõklamaya göre, kentleşme şûrasõ, “Sürdürülebilir Bütünleşik Kentsel Gelişme Strateji Dokümanõ ve Eylem Planõ (KENTGES) Hazõrlanmasõ Projesi” kapsamõnda kentleşme sektörüne ilişkin tüm taraflarõn katõlõmõyla gerçekleştirilecek. UNICEF yılbaşı koleksiyonu ANKARA (AA) - UNICEF, yõl başõnda hem dostlarõnõ mutlu etmek hem de çocuklara yardõmda bulunmak isteyenleri, yeni koleksiyonundaki hediyelik eşya ve kartlardan almaya davet ediyor. UNICEF Yõlbaşõ Özel Koleksiyonu’nda, kar motifli kartlardan, çeşit çeşit oyuncak, tişört, çanta, kravat, anahtarlõk, ajanda ve takvimlere, her yaşa hitap edebilecek birçok hediyelik eşya ve yõlbaşõ kartlarõ sunuluyor. Gelirinin çocuklar için kullanõlacak koleksiyona ilişkin ayrõntõlõ bilgiye www.unicefturk.org’dan ulaşõlabilir. Sınıfta cinsel ilişki ÇORUM (Cumhuriyet) - Çorum merkez Fatih Sultan Mehmet İlköğretim Okulu’nda öğrenim gören erkek öğrenci F.T. (15) ile S.K. (14) teneffüs sõrasõnda boş olan bir sõnõfa girerek ilişkiye girdiler. Öğrencilerin durumu okul yetkililerine bildirmesi üzerine iki öğrenci sorgulandõ. Ailelerin de konudan haberdar olmasõ üzerine S. K’nin ailesi, Çorum Cumhuriyet Savcõlõğõ’na başvurarak F.T’den şikâyetçi oldu. Gözaltõna alõnan F.T. tutuklandõ. ‘Eğitime yeterli kaynak ayrõlmalõ’ Haber Merkezi - “Sosyal Bütçeyi İzliyoruz Platfor- mu” üyeleri, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyele- rine “Eğitim Bütçesi Bilgi Notu” göndererek “devletin eğitim hedeflerinin gerçek- leştirilmesi için yeterli kay- nağın ayrılması” isteğinde bulundular. 1- Eğitim politikaların- da ve önceliklerinde sürek- lilik sağlanmalı: - Örneğin okulöncesi eğitimde kalkõnma planõ ve hükümet programõ, erişimin yüzde 50’ye çõkarõl- masõnõ hedeflemektedir. Bu hedef için öğretmen ve fiziki altyapõ imkânlarõnõn karşõ- lanmasõ, eğitim hizmet türle- rinin çeşitlendirilmesi ve top- lumsal farkõndalõğõn arttõrõl- masõ planlanmaktadõr. Okul- öncesi eğitime 2009-2011 Orta Vadeli Program’da hiç değinilmemiştir, ? Kalkõn- ma Planõ ve Hükümet prog- ramõnda ortaöğretimde re- form, öncelikli bir konudur. 2009-2/11 Orta Vadeli Prog- ram’da ise Ortaöğretim Re- formu’ndan söz edilmemiştir. ? Özel eğitim konusu sadece Kalkõnma Planõ’nda devle- tin hedefleri arasõnda ele alõn- mõştõr. Hükümet programõn- da özel eğitim konusu ele alõnmamõş. 2009-2011 Orta Vadeli Program’da sadece “özürlülerin istihdamına yönelik mesleki ve özel eği- tim imkânları”ndan bahse- dilmiştir. 2- Eğitim bütçesi, hedef- lerin gerçekleştirilmesini sağlayacak büyüklükte de- ğil: Ulusal planlama belgele- rinde yer alan somut hedef- lerin gerçekleşmesi için ye- terli kaynağõn seferber edil- mesi gerekir. 3- MEB yatırım bütçesi- nin toplam bütçeye oranı gi- derek azalmakta: 8 yõllõk zo- runlu eğitime geçişte yakala- nan yatõrõm ivmesinin son yõllarda azaldiği görülmekte- dir. 4-MEB bütçesinin GSMH’ye oranının düş- mesi engellenmeli: 2007 yõ- lõnda ulaşõlan MEB bütçesi için yüzde 3.3’lük oran ve toplam eğitim bütçesi için yüzde 4.3’lük oran hâlâ ge- rekiyor. ? Gerek OECD ülkeleri ortalamasõnõn, gerekse UNES- CO’nun kalkõnmakta olan ül- keler için önerdiği yüzde 6’lõk oranõnõn altõndadõr. Daha en- dişe verici olan, Orta Vadeli Mali Plan’da MEB bütçesinin GSMH’ye oranõnda gelecek üç yõlda düşüş öngörülüyor ol- masõdõr. Sosyal Bütçeyi İzliyoruz Platformu üyeleri, milletvekillerine mektup göndererek “herkes için kaliteli eğitim’’in sağlanmasõnõn önündeki bütçe kaynaklõ engellerin aşõlmasõnõ istediler. P rof. Kuçuradi, Adalet Bakanlõğõ’na bağlõ personelin eğitiminin hayli yetersiz olduğunu ifade ederek İnsan Haklarõ ve Vatandaşlõk Bilgisi’nin geçen yõl müfredattan kaldõrõlmasõnõn, Türkiye’nin insan haklarõ algõsõnõ önümüzdeki dönemlerde olumsuz yönde etkileyeceğine dikkat çekti. Temel sorun ifade özgürlüğü Prof. İoanna Kuçuradi: Üzmez olayõ insan haklarõ sorunudur Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Hiz- bullah örgütüne yönelik 4 kentte eşza- manlı düzenlediği operasyonlarda ya- kalanan 11 kişiden 8’i önceki gün tu- tuklandı. Zanlılardan Hüseyin O.’nun Dışişleri Bakanlığı’nda şoför olduğu ortaya çıktı! Bu olay dönemin Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan’ın 8 yıl önce, “Devlet mi Hizbullah’a sızdı, Hizbullah mı devlete” şeklindeki soru- sunu anımsattı!.. Peki Kutan bu ilginç soruyu neden sormuştu?.. Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu, 17 Ocak 2000’de İstanbul Beykoz’da gü- venlik güçlerince öldürülünce örgüte yö- nelik olarak 60 kentte seri operasyon- lar yapıldı. 4 ay içinde örgütün yüzler- ce militanı ele geçirildi. Yakalananlar arasında, polis, hâkim, avukat, mü- hendis, doktor, öğretmen, imam, me- murlar ve belediye başkanları da var- dı. Her meslekten insanın kanlı bir ör- gütte faaliyet göstermesi en az altından onlarca ceset çıkarılan mezar evler kadar ülkeyi şoke etmişti. Peki Hizbullah’ın sızmadığı yer kalmış mıydı?.. Kutan’ın ilginç sorusuna da- yanak olan bir olay da gösterecektir ki hayır!.. Beykoz operasyonunda Hizbullah’ın bilgi işlem merkezi de ele geçirilmişti. Velioğlu elindeki Kalaşnikofla hücre evdeki bilgisayarları yaylım ateşine tu- tup tahrip etse de, ABD’deki CIA mer- kezine gönderilen hard disklerin büyük bölümü kurtarılmış ve örgütün önemli sırları deşifre olmuştu. 17 Ocak operasyonundan 4 gün sonra polise ilginç bir ihbar yapıldı. Ekip- ler 21 Ocak 2000 günü bakanlar kuru- lu toplantısı sırasında Başbakanlık bi- nasına girdiler ve birinci kattaki bir odada çalışan bir görevliyi gözaltına al- dılar. Bu kişi Başbakanlık’ta bilgisayar operatörü olarak çalışan Abdülsamet Yıldız’dan başkası değildi. Yıldız Hiz- bullah’ın bilgi işlem so- rumlularından biriydi. Evi de basıldı ve bazı millet- vekilleri ve üst düzey dev- let yöneticileriyle ilgili giz- li bilgiler ele geçirildi! 5 Şubat 2000’de ise Başbakanlık’ta, bilgisayar ağına dışarıdan girilmesini sağlayan cihazlar ortaya çıkarıldı. Skan- dala Başbakan Bülent Ecevit’in tali- matıyla MİT el koymuştu. Evet, Kutan’ın da dediği gibi Hizbul- lah devlete sızmıştı! Ama bu sızma öy- le pat diye olmamıştı. Hizbullahçı Yıldız 1986’da Yem Sanayii Anonim Şirketi’ne işçi olarak girmiş, 8 yıl sonra da aynı ku- rumda teknisyen kadrosuna geçmişti. Sonra nasıl olmuşsa 1997’de Başba- kanlık İdari ve Mali İşler Müdürlü- ğü’nde çalışmaya başlamıştı! Ancak daha şaşırtıcı gelişmeler ol- muştu. 31 sanıkla birlikte 1 Ağustos 2000’de Ankara 1 Nolu DGM’ye çıka- rılan Abdülsamet Yıldız’ın avukatı, mü- vekilinin, Başbakanlık’ta gizli dereceli yazılar yazdırılacak kadar güven sağ- ladığını söylemişti! Abdülsamet Yıldız 18 Nisan 2002’de, Sadullah Arpa ve Abdurrahman Alp- soy’la birlikte “Yasadışı silahlı örgüt üye- si olmak” suçundan 15’er yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Ancak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 yıl sonra sa- nık avukatlarının yeni TCK uyarınca gün- deme getirdikleri tahliye talebini yerin- de buldu. Ve Yıldız ile Arpa 4 Kasım 2004’te tahliye edildi. Yıldız da şimdi- lerde AKP’nin topluma dönüş yasasıyla salıverdiği 2 bin kadar örgüt militanı gi- bi aramızda dolaşıyor! Abdülsamet Yıldız Başbakanlık bi- rimlerinde çalıştığında ülkeyi Necmet- tin Erbakan yönetiyordu. Yıldız AKP’nin TCK’de yaptığı değişiklik nedeniyle tahliye edildiğinde ise koltukta Erba- kan’ın çırağı Tayyip Erdoğan oturu- yordu… Aradan 8 yıl geçti. Dışişleri’ne 3 yıl ön- ce giren şoförün Hizbullahçı çıkması iş- te bunları anımsattı. Peki Recai Kutan, Hizbullah’ı devlete kimin sızdırdığını bu- labildi mi?.. Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birli- ği (KYB) Politbüro Üyesi Arsalan Baez ge- çen hafta, “Silahlı mücadelenin artık bir se- çenek olmadığını, hakları elde etmenin en iyi yolunun müzakerelerden geçtiğini” ifa- de ederek, Türkiye’deki Kürt kökenlilerden AKP hükümetini desteklemelerini iste- mişti. Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin li- deri Mesud Barzani ise 29 Ekim’de Was- hington’da Bush’la PKK terörü ve güvenlik konularını görüşmüştü. İşte bu gelişmelerin ardından Kürt yöneticileri “PKK’yi sınırla- ma, ablukaya alma ve silahsızlandırmaya dönük orta ve uzun vadeli bir proje”yi ugu- lamaya hazırlanıyor! Hem PKK’nin yayın organları hem de Ku- zey Irak’taki kaynakların iddialarına göre, KYB ve KDP’nin geliştirdiği ortak plan ge- reği ilk etapta Kandil-Avrupa iletişiminin en- gellenmesine çalışılacak. Türkiye’den gi- den istihbarat uzmanları peşmergeye sı- ğınan PKK’lilerin sorgusuna katılarak bu ile- tişimin boyutlarını saptayacak. İkinci planda Kürt kamuoyunun PKK aleyhine dönebilmesi için medya kullanı- larak bir propaganda çalışması yürütüle- cek. Örneğin gazetelerde yayımlanacak ya- zılarda, “PKK’nin Kürtlere ve devletleşme çabalarına zarar verdiği” vurgusu yapılacak. Örgüt yöneticileri özellikle Erbil ve Süley- maniye’de yapılacak Kürtlerle ilgili ulus- lararası toplantılardan dışlanacak. Tüm bu siyasi planı Talabani liderliğindeki KYB uy- gulayacak. PKK sitesi ANF’nin de yayına soktuğu iddialar bunlarla da kalmıyor. Stratejinin ikinci etabını askeri müdahaleler oluştu- ruyor. KDP’nin üsteleneceği plan gereği Türkiye’den gönderilecek özel harekâtçı polisler, peşmerge birlikleriyle birlikte Kandil Dağı çevresindeki stratejik bölge- lerde konuşlandırılacak. Kandil çevresin- de denetimler sıklaştırılacak ve örgütün kent merkezleriyle bağlantısı kesilecek. Kandil’e gıda sevkıyatı tamamen engel- lenecek. KDP yönetimi, PKK’nin bölgeyi en kısa sürede terk etmesi, eylemleri durdurması ve silah bırakması konusun- da çağrı yapacak. Örneğin “teslim olma- ya yanaşmayan PKK’lilerin tasfiye edilmesi planlanacak”. Peki bu plan Kürt yönetimine ne ka- zandıracak? Örgüte göre “Ankara Erbil’le üst düzey resmi ilişki kuracak, Erbil’de konsolosluk açacak ve Mesud Barzani başkente davet edilecek!”... Kürt yönetiminin Türkiye’ye ya- naşmasının ardından Barzani’nin son ABD gezisinden çantasında yeni bir PKK planıyla döndüğü anlaşılıyor. Aralık ayından bu yana sınır ötesi ha- va operasyonlarıyla kumpasta tutulan PKK’ye yönelik kıskacın iyice daral- tılması hedefleniyor. Gelişmeler 2009 yılının PKK ile mücadelede çok ha- reketli geçeceğini gösteriyor. TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] Başbakanlık’taki Hizbullahçı!.. PKK’ye Yeni Kumpas Planı?.. Terör örgütlerinin kent merkezlerinde- ki eylemleri toplumu ürkütüyor. Özellikle araç yakma ve işyeri kundaklama olaylarının artması yurttaşla- rı önlem arayışına sürüklüyor. PKK’liler iki ay önce büyük kentlerde 200’den fazla araç yakmışlardı. Bu eylemler Öcalan’ın İmralı’da dövüldüğü iddiaları üzerine ge- çen hafta yeniden yoğunlaştı. Hürriyet yazarı Noyan Doğan, endişe içindeki yurttaşlardan gelen istek üzerine dün “Te- rör sigortası” başlıklı bir yazı yazmıştı. Noyan, yurttaşların “Sigorta şirketleri terör nedeniyle oluşan za- rarı karşılıyor mu?” şeklindeki sorularını şöyle yanıtlamıştı: “Aracınıza kasko sigorta yaptırdığınız zaman teröre karşı da teminat istediğinizi sigortacınıza bildirmeniz gerekir. Gerçi ar- tık sigorta şirketlerinin sattıkları paket po- liçe içinde terör dahil her türlü teminat var. Küçük işyerleri başta terör zararı olmak üze- re birçok riske karşı korumasızlar. Oysa si- gorta yaptırsalar hasarları sigorta şirketi ta- rafından karşılanacaktır. Yıllık ödenecek prim tutarı 300-400 YTL’yi geçmez.” Terör Sigortası!.. Abdülsamet Yıldız [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle