Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 2008 SALI
6 HABERLER
SALI
ORHAN BURSALI
Eğer Başarsaydık...
Evet eğer başarsaydık, diye düşündüm 10 Ka-
sım’da; televizyonları izlerken. Yıllardır süren büyük
yas, Mustafa Kemal üzerine bilimdışı tartışmalar,
Mustafa filmi, Atatürk’e döşenen reddiyeler, Atatürk’ü
öğrenmeyi ve anlamayı engelleyici derecede tapın-
malar... Anıtkabir’deki yas dolu devlet törenleri...
Bunların hiçbiri olmazdı!
Olurdu da böyle olmazdı, dozunda olurdu, normali
yaşanırdı, ortalıkta kitlesel aşırı bölünmeleri göre-
mezdik; Mustafa filmi böyle olmazdı, olsaydı bile kim-
senin umurunda olmazdı...
Dahası, şunu söyleyeceğim: 10 kasımlar karalar
bağlamış yas biçiminde değil, onun öğretileri tartı-
şılarak, uluslararası ölçeklerde anılırdı!
Atatürk, Türkiye’den çıkan başta gelen en kalite-
li insan! İşe bakın ki, biz Atatürk’ü dünyanın en önem-
li uluslararası insanlarından biri yaparak Türkiye’nin
saygınlığını arttırmayı bile beceremeyen bir milletiz!
Size 4 Ağustos 1928 tarihli Cumhuriyet’ten özet-
le bir haber:
“Amerika’da büyük bir heyetle tetkikat: Dünyanın
En büyük dâhisi kimdir? Amerika’da tanınmış profe-
sörler arasında yapılan dâhiler anketinde hayatta bu-
lunan 12 dâhi seçildi. Verileni oylar sonunda, Gazi
Mustafa Kemal ve Edison 8’er oyla birinci sırayı pay-
laştı. Einstein ise 6 oy ile üçüncü sırada. Ford 5 oy,
Madam Curie 4, Marconi 3 oy aldı.”
Biz ise tam tersine, bu döneme özgü bazı yaratıklar,
Mustafa Kemal’in kendiliğinden oluşan uluslararası
saygınlığını bile yok etmek için akıl almaz bir çaba için-
de... Tabi Evren gibi, Atatürkçü kılığındakiler de, dö-
nemin eli kanlı diktatörleri arasında saf tutarken, Ulus-
lararası Atatürk Ödülü koymakla Atatürk’ün saygın-
lığına zarar verdiklerini göremeyecek kadar de izan-
dan yoksundu!
Eğer başarsaydık.. Yani biz, eğer başarsaydık! Yok-
sa, Kurtarıcı ve Kurucu, tam bir başarı öyküsüdür!
Çağdaş bir ülke için gerekli hemen herşeyin, o dö-
nemde, atılabilecek ne kadar temeli varsa, attı! Ba-
zılarının, “ama demokrasi... ama diktatördü...” gibi
ağızlarında laf gevelemelerinin topuna bir tekma atın!
Bunlar, devrimlerin gücünü, devingenliğini, kendine
özgülüğünü kavrayamayacak tiynette, ortalıkta üs-
telik bilimci kılığında gezen, bir devrimci olay karşı-
sında da kuyruğunu hemen kısacak bu döneme öz-
gü kimseler... Biz başaramadık! Biz, yani O’ndan son-
ra gelenler!
Türkiye bugün bir başarı öyküsü gibi sunuluyor.
Evet bir başarı varsa, İslam ülkeleri arasındaki konumu
ve pek çok bakımdan, Atatürk’ün attığı temellerinin
başarısıdır!
Türkiye’nin haline bakın:
Ne demokrasiyi yerleştirebilmişiz. Devlet içinde bi-
le katiller, her türlü üç kâğıtçı, avantacı, anti demo-
krat cirit atıyor!
Şu ekonomiye bakın! Dışarıdan ateş ve kömür gel-
mezse (hemen her anlamda), ekonomiyi ateşleye-
bilmeniz mümkün olamıyor!
Milletinizin ortalama eğitimi, eski ilkokulu bile bi-
tirmeye uygun değil!
Hemen hemen bütün uluslararası endekslerdeki ye-
rimize bakın!
Dünyanın ülkemize karşı tutumlarına bakın! Ülke
üzerinde bitmek bilmez oyunlara bakın...
Evet biz başaramadık...
Bu gözyaşları, bu ağır yas, bu anıtkabir, bu laiklik
feryatları, bu büyük sevgi seli, nöbet tutan askerin göz-
yaşı... Atatürk hakkında en küçük eleştiriye bile ta-
hammülsüzlük...
Hepsi, başaramayışımızın ürünüdür!
Başaramadığımız için, öfkeliyiz, korkuyoruz ve Ata-
türk’e sarılıyoruz!
Aslında sarıldığımız, tutunduğumuz, O’nun başa-
rılarıdır! O başarılara duyulan büyük özlemdir! Bir
umuttur, geleceğe ilişkin!
Şimdi, bu umuda, bu özleme en küçük haksız sal-
dırı bile bizi çileden çıkarmaya yetiyor. Geleceğimiz
de yok ediliyor duygusuna kapılıyoruz! Haklı olarak!...
Eğer başarabilseydik, bunların hiç birini yaşama-
yacaktık; Ankara’da da bu kendini bilmez takım otur-
muyor olacaktı; yalakalar ve tüccarlar da bu iktidar
atmosferinin çekim alanına girerek, tarihe karşı bu ka-
dar pervasız tutum alamayacaklardı..
İşin ilginci şu ki, aslında içimizdeki başaramayan-
lar, iktidar sahipleri oldular hep; şimdi Atatürk’e sal-
dırıyorlar...
MELTEM YILMAZ
Maltepe Üniversitesi İn-
san Haklarõ Araştõrma ve
Uygulama Merkezi Müdü-
rü Prof. Dr. Ioanna Kuçu-
radi, Türkiye’de insan hak-
larõ alanõnda en temel so-
runun ifade özgürlüğü ko-
nusunda yaşandõğõnõ, kimi-
lerinin bu özgürlüğü “kin
saçmak” adõna kullandõ-
ğõnõ söyledi. Prof. Kuçura-
di, Adalet Bakanlõğõ’na
bağlõ personelin eğitiminin
hayli yetersiz olduğunu ifa-
de ederek İnsan Haklarõ ve
Vatandaşlõk Bilgisi’nin ge-
çen yõl müfredattan kaldõ-
rõlmasõnõn, Türkiye’nin in-
san haklarõ algõsõnõ önü-
müzdeki dönemlerde olum-
suz yönde etkileyeceğine
dikkat çekti.
İnsan Haklarõ Evrensel
Beyannamesi’nin 60. yõlõ
nedeniyle Maltepe Üniver-
sitesi’nce düzenlenen sem-
pozyumda sorularõmõzõ ya-
nõtlayan Prof. Kuçuradi,
“Dünyada yürütülmekte
olan gelişmiş ve kalkın-
macı politikaların zen-
ginle fakir arasındaki uçu-
rumu genişlettiğini, Batı-
lı ülkelerle üçüncü dünya
ülkeleri tarafından farklı
anlaşılan ‘kültürel geliş-
me’nin bir sonucu olarak
köktendinciliğin artış göster-
diğini, demokratikleşmeninse
çok partili seçimlere indirgen-
diğini, böylece siyasi partilerin
oy alabilmek uğruna insan hak-
larını ihlal ettiğini” söyledi.
Ulusal ve uluslararasõ politikala-
rõn insan merkezli kalkõnmayõ
hedeflemesi gerektiğini söyle-
yen Kuçuradi, “Son günlerde
yaşanan ekonomik krizin özel-
leştirmeye dayanan serbest pa-
zarın globalleşmesinin teme-
lindeki teorik sorunlar ve yok-
sulluğun artmasıyla ilgili ol-
duğunu düşünüyorum” diye
konuştu.
Dünyada son 10 yõlda görülen
bir diğer değişiminse “terör”
konusunda olduğunu ifade eden
Kuçuradi, terör eyleminin istedi-
ğini yaptõrmak ve karşõsõndakini
yõldõrmak için çeşitli gruplar ve
devletler tarafõndan kullanõlan
bir “metot” haline geldiğini, bir
başka deyişle profesyoneleştiği-
ni belirterek “11 Eylül’den son-
ra ‘güvenlik mi, insan hakkõ mõ’
ikilemi ortaya çıkmıştır. Bu
ikilem, içerisinde barındırdığı
yapaylığın görülmesini engelli-
yor ve insanları korkutarak
kişi güvenliğinin de bir insan
hakkı olduğunun unutulmasına
yol açıyor” dedi.
Türkiye’de yaşanan en temel
sorunlardan birinin ifade özgür-
lüğü olduğuna değinen Kuçuradi,
kimilerinin bu özgürlüğü “kin
saçmak” adõna istediğini söyle-
di. Dünyanõn birçok yerinde ol-
duğu gibi Türkiye’de de devletin,
bireyi korumaktan ziyade
onun haklarõnõ gasp eden bir
teşkilatlanma haline geldi-
ğini dile getiren Kuçuradi,
Türkiye gündemini meşgul
eden olaylara ilişkin şunla-
rõ söyledi:
“2004- 2007’de azalan
yaşam hakkı ihlallerinde
bu yıl bir artış olduğu
gözlemlenmektedir. Çün-
kü Adalet Bakanlığı’na
bağlı personelin insan
hakları eğitimi hayli ye-
tersiz. Türkiye’deki ceza-
evi personelinin de insan
hakları dersi görmesi ge-
rekiyor. Kız çocuklarının
evlenme yaşının 14’e in-
dirilmesi yönünde geçen
günlerde yapılmak iste-
nen yasa değişikliğiyse in-
san hakları açısından ka-
bul edilemez bir durum.
Türkiye, olaylara femi-
nist ya da akılcı pencere-
den bakmaya alıştı, ancak
insan hakları açısından
bakmaya alışamadı.”
Dinsel bakış
Hüseyin Üzmez vaka-
sõnda da ne toplumun, ne
hukuçularõn ne de hükümet
yetkililerinin olaya insan
haklarõ penceresinden ba-
kamadõğõnõ kaydeden Ku-
çuradi, “Burada kültürel
bir anlayış insan hakları-
nın önüne geçmiştir. Dinsel ba-
kış açısı insan hakkının önüne
geçti” diye konuştu.
Kuçuradi, Türkiye’nin Milli
Eğitim Müfredatõ’na 1995’te ek-
lenen “İnsan Hakları ve Va-
tandaşlık Bilgisi” başlõklõ zo-
runlu din dersiyle seçmeli bir
dersin geçen yõl hiçbir gerekçe
gösterilmeden kaldõrõlmasõnõn,
Türkiye’nin insan haklarõ algõsõ-
nõ önümüzdeki dönemlerde olum-
suz yönde etkilemeye başlayaca-
ğõnõ kaydetti.
Org. Işık birlikleri
denetledi
ANKARA (AA) - Jandarma
Genel Komutanõ Orgeneral Atila
Işõk’õn bağlõ birliklerde inceleme ve
denetlemelerde bulunmak üzere
İzmir, Aydõn ve Denizli’yi ziyaret
ettiği bildirildi. Jandarma Genel
Komutanlõğõ’nõn internet sitesinde
yer alan bilgi notunda, Orgeneral
Işõk’õn 6-9 Kasõm arasõnda Jandarma
Komando Okulu ve Eğitim Merkez
Komutanlõğõ (Foça), 6’ncõ ve 7’nci
Jandarma Komando Eğitim Alay
Komutanlõklarõ (Kõrkağaç, Yeni
Foça), 10’uncu Jandarma Eğitim
Alay Komutanlõğõ (Bornova) ile
İzmir, Aydõn ve Denizli’de bulunan
Jandarma Genel Komutanlõğõ’na
bağlõ diğer birliklerde inceleme ve
denetimlerde bulunduğu belirtildi.
Siirt’teki izinsiz gösteri
SİİRT (AA) - Siirt’te izinsiz
gösteriye katõlarak polisi taşladõklarõ
iddiasõyla 2 kişi daha tutuklandõ.
Alõnan bilgilere göre, 19 Ekim
2008’de izinsiz gösteriye katõlarak
terör örgütü lehine sloganlar attõklarõ
ve polise taşlõ saldõrõda bulunduklarõ
iddiasõyla yakalanan 2 kişi,
emniyetteki ifadelerinin ardõndan
adliyeye sevk edildi. Mahkemeye
çõkarõlan iki kişi tutuklandõ. Daha
önce de 4 kişinin tutuklandõğõ olayla
ilgili tutuklu sayõsõ 6 oldu.
Kentleşme şûrası
çalışmaları
ANKARA (AA) - Bayõndõrlõk ve
İskân Bakanõ Faruk Nafiz Özak,
Kentleşme Şûrasõ çalõşmalarõnõ yarõn
başlatacak. Bakanlõktan yapõlan
açõklamaya göre, kentleşme şûrasõ,
“Sürdürülebilir Bütünleşik Kentsel
Gelişme Strateji Dokümanõ ve
Eylem Planõ (KENTGES)
Hazõrlanmasõ Projesi” kapsamõnda
kentleşme sektörüne ilişkin tüm
taraflarõn katõlõmõyla
gerçekleştirilecek.
UNICEF yılbaşı
koleksiyonu
ANKARA (AA) - UNICEF, yõl
başõnda hem dostlarõnõ mutlu etmek
hem de çocuklara yardõmda
bulunmak isteyenleri, yeni
koleksiyonundaki hediyelik eşya ve
kartlardan almaya davet ediyor.
UNICEF Yõlbaşõ Özel
Koleksiyonu’nda, kar motifli
kartlardan, çeşit çeşit oyuncak, tişört,
çanta, kravat, anahtarlõk, ajanda ve
takvimlere, her yaşa hitap edebilecek
birçok hediyelik eşya ve yõlbaşõ
kartlarõ sunuluyor. Gelirinin çocuklar
için kullanõlacak koleksiyona ilişkin
ayrõntõlõ bilgiye
www.unicefturk.org’dan ulaşõlabilir.
Sınıfta cinsel ilişki
ÇORUM (Cumhuriyet) - Çorum
merkez Fatih Sultan Mehmet
İlköğretim Okulu’nda öğrenim gören
erkek öğrenci F.T. (15) ile S.K. (14)
teneffüs sõrasõnda boş olan bir sõnõfa
girerek ilişkiye girdiler. Öğrencilerin
durumu okul yetkililerine bildirmesi
üzerine iki öğrenci sorgulandõ.
Ailelerin de konudan haberdar
olmasõ üzerine S. K’nin ailesi,
Çorum Cumhuriyet Savcõlõğõ’na
başvurarak F.T’den şikâyetçi oldu.
Gözaltõna alõnan F.T. tutuklandõ.
‘Eğitime yeterli kaynak ayrõlmalõ’
Haber Merkezi - “Sosyal
Bütçeyi İzliyoruz Platfor-
mu” üyeleri, TBMM Plan
ve Bütçe Komisyonu üyele-
rine “Eğitim Bütçesi Bilgi
Notu” göndererek “devletin
eğitim hedeflerinin gerçek-
leştirilmesi için yeterli kay-
nağın ayrılması” isteğinde
bulundular.
1- Eğitim politikaların-
da ve önceliklerinde sürek-
lilik sağlanmalı: - Örneğin
okulöncesi eğitimde kalkõnma
planõ ve hükümet programõ,
erişimin yüzde 50’ye çõkarõl-
masõnõ hedeflemektedir. Bu
hedef için öğretmen ve fiziki
altyapõ imkânlarõnõn karşõ-
lanmasõ, eğitim hizmet türle-
rinin çeşitlendirilmesi ve top-
lumsal farkõndalõğõn arttõrõl-
masõ planlanmaktadõr. Okul-
öncesi eğitime 2009-2011
Orta Vadeli Program’da hiç
değinilmemiştir, ? Kalkõn-
ma Planõ ve Hükümet prog-
ramõnda ortaöğretimde re-
form, öncelikli bir konudur.
2009-2/11 Orta Vadeli Prog-
ram’da ise Ortaöğretim Re-
formu’ndan söz edilmemiştir.
? Özel eğitim konusu sadece
Kalkõnma Planõ’nda devle-
tin hedefleri arasõnda ele alõn-
mõştõr. Hükümet programõn-
da özel eğitim konusu ele
alõnmamõş. 2009-2011 Orta
Vadeli Program’da sadece
“özürlülerin istihdamına
yönelik mesleki ve özel eği-
tim imkânları”ndan bahse-
dilmiştir.
2- Eğitim bütçesi, hedef-
lerin gerçekleştirilmesini
sağlayacak büyüklükte de-
ğil: Ulusal planlama belgele-
rinde yer alan somut hedef-
lerin gerçekleşmesi için ye-
terli kaynağõn seferber edil-
mesi gerekir.
3- MEB yatırım bütçesi-
nin toplam bütçeye oranı gi-
derek azalmakta: 8 yõllõk zo-
runlu eğitime geçişte yakala-
nan yatõrõm ivmesinin son
yõllarda azaldiği görülmekte-
dir.
4-MEB bütçesinin
GSMH’ye oranının düş-
mesi engellenmeli: 2007 yõ-
lõnda ulaşõlan MEB bütçesi
için yüzde 3.3’lük oran ve
toplam eğitim bütçesi için
yüzde 4.3’lük oran hâlâ ge-
rekiyor.
? Gerek OECD ülkeleri
ortalamasõnõn, gerekse UNES-
CO’nun kalkõnmakta olan ül-
keler için önerdiği yüzde 6’lõk
oranõnõn altõndadõr. Daha en-
dişe verici olan, Orta Vadeli
Mali Plan’da MEB bütçesinin
GSMH’ye oranõnda gelecek
üç yõlda düşüş öngörülüyor ol-
masõdõr.
Sosyal Bütçeyi
İzliyoruz
Platformu
üyeleri,
milletvekillerine
mektup
göndererek
“herkes için
kaliteli eğitim’’in
sağlanmasõnõn
önündeki bütçe
kaynaklõ
engellerin
aşõlmasõnõ
istediler.
P
rof. Kuçuradi, Adalet
Bakanlõğõ’na bağlõ
personelin eğitiminin
hayli yetersiz
olduğunu ifade ederek İnsan
Haklarõ ve Vatandaşlõk
Bilgisi’nin geçen yõl
müfredattan kaldõrõlmasõnõn,
Türkiye’nin insan haklarõ
algõsõnõ önümüzdeki
dönemlerde olumsuz yönde
etkileyeceğine dikkat çekti.
Temel sorun ifade özgürlüğü
Prof. İoanna Kuçuradi: Üzmez olayõ insan haklarõ sorunudur
Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Hiz-
bullah örgütüne yönelik 4 kentte eşza-
manlı düzenlediği operasyonlarda ya-
kalanan 11 kişiden 8’i önceki gün tu-
tuklandı. Zanlılardan Hüseyin O.’nun
Dışişleri Bakanlığı’nda şoför olduğu
ortaya çıktı! Bu olay dönemin Fazilet
Partisi Genel Başkanı Recai Kutan’ın
8 yıl önce, “Devlet mi Hizbullah’a sızdı,
Hizbullah mı devlete” şeklindeki soru-
sunu anımsattı!.. Peki Kutan bu ilginç
soruyu neden sormuştu?..
Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu, 17
Ocak 2000’de İstanbul Beykoz’da gü-
venlik güçlerince öldürülünce örgüte yö-
nelik olarak 60 kentte seri operasyon-
lar yapıldı. 4 ay içinde örgütün yüzler-
ce militanı ele geçirildi. Yakalananlar
arasında, polis, hâkim, avukat, mü-
hendis, doktor, öğretmen, imam, me-
murlar ve belediye başkanları da var-
dı. Her meslekten insanın kanlı bir ör-
gütte faaliyet göstermesi en az altından
onlarca ceset çıkarılan mezar evler
kadar ülkeyi şoke etmişti.
Peki Hizbullah’ın sızmadığı yer kalmış
mıydı?.. Kutan’ın ilginç sorusuna da-
yanak olan bir olay da gösterecektir ki
hayır!..
Beykoz operasyonunda Hizbullah’ın
bilgi işlem merkezi de ele geçirilmişti.
Velioğlu elindeki Kalaşnikofla hücre
evdeki bilgisayarları yaylım ateşine tu-
tup tahrip etse de, ABD’deki CIA mer-
kezine gönderilen hard disklerin büyük
bölümü kurtarılmış ve örgütün önemli
sırları deşifre olmuştu.
17 Ocak operasyonundan 4 gün
sonra polise ilginç bir ihbar yapıldı. Ekip-
ler 21 Ocak 2000 günü bakanlar kuru-
lu toplantısı sırasında Başbakanlık bi-
nasına girdiler ve birinci kattaki bir
odada çalışan bir görevliyi gözaltına al-
dılar. Bu kişi Başbakanlık’ta bilgisayar
operatörü olarak çalışan
Abdülsamet Yıldız’dan
başkası değildi. Yıldız Hiz-
bullah’ın bilgi işlem so-
rumlularından biriydi. Evi
de basıldı ve bazı millet-
vekilleri ve üst düzey dev-
let yöneticileriyle ilgili giz-
li bilgiler ele geçirildi!
5 Şubat 2000’de ise Başbakanlık’ta,
bilgisayar ağına dışarıdan girilmesini
sağlayan cihazlar ortaya çıkarıldı. Skan-
dala Başbakan Bülent Ecevit’in tali-
matıyla MİT el koymuştu.
Evet, Kutan’ın da dediği gibi Hizbul-
lah devlete sızmıştı! Ama bu sızma öy-
le pat diye olmamıştı. Hizbullahçı Yıldız
1986’da Yem Sanayii Anonim Şirketi’ne
işçi olarak girmiş, 8 yıl sonra da aynı ku-
rumda teknisyen kadrosuna geçmişti.
Sonra nasıl olmuşsa 1997’de Başba-
kanlık İdari ve Mali İşler Müdürlü-
ğü’nde çalışmaya başlamıştı!
Ancak daha şaşırtıcı gelişmeler ol-
muştu. 31 sanıkla birlikte 1 Ağustos
2000’de Ankara 1 Nolu DGM’ye çıka-
rılan Abdülsamet Yıldız’ın avukatı, mü-
vekilinin, Başbakanlık’ta gizli dereceli
yazılar yazdırılacak kadar güven sağ-
ladığını söylemişti!
Abdülsamet Yıldız 18 Nisan 2002’de,
Sadullah Arpa ve Abdurrahman Alp-
soy’la birlikte “Yasadışı silahlı örgüt üye-
si olmak” suçundan 15’er yıl ağır hapis
cezasına çarptırıldı. Ancak Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesi, 2 yıl sonra sa-
nık avukatlarının yeni TCK uyarınca gün-
deme getirdikleri tahliye talebini yerin-
de buldu. Ve Yıldız ile Arpa 4 Kasım
2004’te tahliye edildi. Yıldız da şimdi-
lerde AKP’nin topluma dönüş yasasıyla
salıverdiği 2 bin kadar örgüt militanı gi-
bi aramızda dolaşıyor!
Abdülsamet Yıldız Başbakanlık bi-
rimlerinde çalıştığında ülkeyi Necmet-
tin Erbakan yönetiyordu. Yıldız AKP’nin
TCK’de yaptığı değişiklik nedeniyle
tahliye edildiğinde ise koltukta Erba-
kan’ın çırağı Tayyip Erdoğan oturu-
yordu…
Aradan 8 yıl geçti. Dışişleri’ne 3 yıl ön-
ce giren şoförün Hizbullahçı çıkması iş-
te bunları anımsattı. Peki Recai Kutan,
Hizbullah’ı devlete kimin sızdırdığını bu-
labildi mi?..
Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin
lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birli-
ği (KYB) Politbüro Üyesi Arsalan Baez ge-
çen hafta, “Silahlı mücadelenin artık bir se-
çenek olmadığını, hakları elde etmenin en
iyi yolunun müzakerelerden geçtiğini” ifa-
de ederek, Türkiye’deki Kürt kökenlilerden
AKP hükümetini desteklemelerini iste-
mişti. Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin li-
deri Mesud Barzani ise 29 Ekim’de Was-
hington’da Bush’la PKK terörü ve güvenlik
konularını görüşmüştü. İşte bu gelişmelerin
ardından Kürt yöneticileri “PKK’yi sınırla-
ma, ablukaya alma ve silahsızlandırmaya
dönük orta ve uzun vadeli bir proje”yi ugu-
lamaya hazırlanıyor!
Hem PKK’nin yayın organları hem de Ku-
zey Irak’taki kaynakların iddialarına göre,
KYB ve KDP’nin geliştirdiği ortak plan ge-
reği ilk etapta Kandil-Avrupa iletişiminin en-
gellenmesine çalışılacak. Türkiye’den gi-
den istihbarat uzmanları peşmergeye sı-
ğınan PKK’lilerin sorgusuna katılarak bu ile-
tişimin boyutlarını saptayacak.
İkinci planda Kürt kamuoyunun PKK
aleyhine dönebilmesi için medya kullanı-
larak bir propaganda çalışması yürütüle-
cek. Örneğin gazetelerde yayımlanacak ya-
zılarda, “PKK’nin Kürtlere ve devletleşme
çabalarına zarar verdiği” vurgusu yapılacak.
Örgüt yöneticileri özellikle Erbil ve Süley-
maniye’de yapılacak Kürtlerle ilgili ulus-
lararası toplantılardan dışlanacak. Tüm bu
siyasi planı Talabani liderliğindeki KYB uy-
gulayacak.
PKK sitesi ANF’nin de yayına soktuğu
iddialar bunlarla da kalmıyor. Stratejinin
ikinci etabını askeri müdahaleler oluştu-
ruyor. KDP’nin üsteleneceği plan gereği
Türkiye’den gönderilecek özel harekâtçı
polisler, peşmerge birlikleriyle birlikte
Kandil Dağı çevresindeki stratejik bölge-
lerde konuşlandırılacak. Kandil çevresin-
de denetimler sıklaştırılacak ve örgütün
kent merkezleriyle bağlantısı kesilecek.
Kandil’e gıda sevkıyatı tamamen engel-
lenecek. KDP yönetimi, PKK’nin bölgeyi
en kısa sürede terk etmesi, eylemleri
durdurması ve silah bırakması konusun-
da çağrı yapacak. Örneğin “teslim olma-
ya yanaşmayan PKK’lilerin tasfiye edilmesi
planlanacak”.
Peki bu plan Kürt yönetimine ne ka-
zandıracak? Örgüte göre “Ankara
Erbil’le üst düzey resmi ilişki kuracak,
Erbil’de konsolosluk açacak ve Mesud
Barzani başkente davet edilecek!”...
Kürt yönetiminin Türkiye’ye ya-
naşmasının ardından Barzani’nin son
ABD gezisinden çantasında yeni bir
PKK planıyla döndüğü anlaşılıyor.
Aralık ayından bu yana sınır ötesi ha-
va operasyonlarıyla kumpasta tutulan
PKK’ye yönelik kıskacın iyice daral-
tılması hedefleniyor. Gelişmeler 2009
yılının PKK ile mücadelede çok ha-
reketli geçeceğini gösteriyor.
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected]
Başbakanlık’taki Hizbullahçı!.. PKK’ye Yeni Kumpas Planı?..
Terör örgütlerinin
kent merkezlerinde-
ki eylemleri toplumu
ürkütüyor. Özellikle araç yakma ve işyeri
kundaklama olaylarının artması yurttaşla-
rı önlem arayışına sürüklüyor. PKK’liler iki
ay önce büyük kentlerde 200’den fazla
araç yakmışlardı. Bu eylemler Öcalan’ın
İmralı’da dövüldüğü iddiaları üzerine ge-
çen hafta yeniden yoğunlaştı. Hürriyet
yazarı Noyan Doğan, endişe içindeki
yurttaşlardan gelen istek üzerine dün “Te-
rör sigortası” başlıklı bir yazı yazmıştı.
Noyan, yurttaşların “Sigorta şirketleri terör
nedeniyle oluşan za-
rarı karşılıyor mu?”
şeklindeki sorularını
şöyle yanıtlamıştı:
“Aracınıza kasko sigorta yaptırdığınız
zaman teröre karşı da teminat istediğinizi
sigortacınıza bildirmeniz gerekir. Gerçi ar-
tık sigorta şirketlerinin sattıkları paket po-
liçe içinde terör dahil her türlü teminat var.
Küçük işyerleri başta terör zararı olmak üze-
re birçok riske karşı korumasızlar. Oysa si-
gorta yaptırsalar hasarları sigorta şirketi ta-
rafından karşılanacaktır. Yıllık ödenecek prim
tutarı 300-400 YTL’yi geçmez.”
Terör Sigortası!..
Abdülsamet
Yıldız
[email protected]