Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
AB Komisyonu 2000 yılında boru söz konusu “teh-
like” nedeniyle inceleme listesine aldı. İnceleme, 2005
yılında sona erdi. 2008 yılı başında zehirli madde lis-
tesine alınması görüşü kesinlik kazandı. 9 Haziran
2008 günü, kararın gereğinin yapılması için düğmeye
basıldı. AB bu kararı 15 Eylül 2008’de topluluğun res-
mi gazetesinde yayımladı. Son tümce şöyleydi:
“Karar, bu yayından 20 gün sonra yürürlüğe gi-
recektir.”
Türkiye, kararın yürürlüğe girmesinin ardından Dün-
ya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) başvurmayı aklına ge-
tirdi. Türkiye’nin iddiası şu:
“Bu karar bilimsel temele dayalı olarak alınma-
mıştır.”
Sormak gerekir:
Mademki böylesine kesin bir ifadeyle kararı red-
dediyoruz, neden zamanında AB kurumlarına gerekli
müdahaleyi yapmadık, bu aşamaya gelmeden en-
gellemedik?
Türkiye yanı böyle, AB tarafına geçelim...
AB, onlarca yıldır kullanılan bu maddeyi neden ze-
hirli madde ilan etmeye girişti?
Bu alanın içinde yer alan, üreticiliğini yapmış, kar-
şılaştığı bir dizi sorunun birikimiyle “Bor Kapanı” ad-
lı bir kitap da yazmış olan Hasan Çetin’in yukarı-
da aktardığımız süreçle ilgili değerlendirmelerini ve
sorularını paylaşalım:
- AB böylesine önemli bir kararı, karşılaşılan za-
rarları dikkate alarak almış olmalı. Bugüne kadar bo-
ra dayalı zarar gördüğü saptanan bir kişi var mıdır?
Her şey bir yana, deterjan bütün insanların temas-
ta olduğu bir madde. Böyle bir zarar olsa, kısa sü-
rede ortaya çıkması gerekir. Benim görüşüm o ki,
yoktur.
- AB’nin bu kararında büyük bir deterjan üretim
firmasının yaptığı kulis etkili olmuş mudur? Bence
olmuştur. O firma, boru Türkiye’den alıp deterjan
hammaddesi olan sodyum perboratı üretiyordu. Tür-
kiye’ye bağlı kalmamak için kendisi başka bir mad-
de geliştirdi. Üretimini yapıyor. Şimdi Türkiye’nin bu
maddeyi öteki firmalara satmasını engellemeye
çalışıyor. AB katında yaptığı kulis de başarılı olmuş
görünüyor.
Sözün kısası AB bize, geçti borun pazarı, sür eşe-
ğini ithalata, diyor...
Hükümet acaba yukarıda aktardığımız sürecin ne
kadar bilincinde?
Madalyonun bir yüzü daha var... Türkiye bor ma-
denini işlemeden, ham olarak ihraç ediyor. Ham ih-
raçtan elde ettiği gelir yılda 700 milyon dolara yak-
laşıyor. İthalata dayalı ihracat stratejisi benimsen-
diğinden halen 10 birimlik ihracat için 7 birimlik it-
halat yapıyoruz. Oysa maden ihracında hiç ithalat
payı yok. Bu nedenle gerçek anlamda ihracat veri-
lerine katkısı, görünen rakamın en az 3 katı.
Bir de boru işleyerek ihraç etsek, gelirimiz ne ka-
dar olur?
Eldekinin 10 katı...
Bunun için öncelikle madenlerimizi işletecek ira-
deye sahip olmak gerekir.
Çok değerli madenleriniz varmış, değerlendire-
medikten sonra ne fayda...
Dünyada bilinen bor rezervi 4 milyar ton. Bunun
3 milyar tonu bizde.
Nerede?
Toprağın altında yatıyor...
Üstünde de biz yatıyoruz!
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
kurucusuna, Mustafa Kemal Atatürk’e, “Türki-
ye Cumhuriyeti’nin 70 yıllık tarihine baktığımızda
rejimin yüz akı ile çıktığını söyleyemeyiz” diye ses-
lenişini acaba anımsıyor mu?
Mozole önündeki gözlerine, yüzüne bakıyorum;
dünden koptuğuna işaret eden en ufak bir kıpır-
danma yok; herhalde kafasının içinde “Tuttur-
muşlar laiklik elden gidiyor. Yani bu millet istedikten
sonra, tabii elden gidecek yahu!” diyen sesi çın-
lıyor.
Herhalde hâlâ Atatürk’e “Tevhid-i Tedrisat Ka-
nunu’nu nelerin önünü tıkamak, nelerin önünü aç-
mak için getirdin” diye soruyor.
Dün de bugün de “Referansı İslam olan bir dü-
şünceyi”, bir anlayışı temsil etmekte olduğunu
anımsıyor olmalı; dün sap gibi dururken Atatürk’ün
huzurunda.
Atatürk’ün huzurunda sap gibi dururken dün,
herhalde bir inancını tazeliyor; “Türkiye kendisine
din olarak Kemalizmi almış, başka hiçbir dine ha-
yat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir”
dediğini içinden geçiriyor olmalı.
Ya da 1993’teki “Türkiye Cumhuriyeti 1923’ten
bu yana sürekli gerileyiş içindedir.Türkiye’nin 70
yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır” söylemini
dün Anıtkabir’de sap gibi durup mozoleye ba-
karken düşünüyor mu acaba?
Anıtkabir’de mozole önünde sap gibi dururken
dün; nereden nereye geldim diye geçmişini ve bu-
günlerini kıyaslamıştır herhalde.
Dün Atatürk’ü, sadece laikliği değil, topyekûn
Cumhuriyeti karalarken değişim-değiştim edebi-
yatıyla bugün: “İstiklal mücadelesinin önderi,
Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Ata-
türk’ü ölüm yıldönümünde anarken, hep birlikte
O’nun fikir ve eserleri üzerinde yeniden düşün-
meliyiz” diyor.
Dün yobaz bir kafanın ürünü söylemlerini yakın
yıllara kadar sürekli açıklayan RTE’ye mi, bugün
Atatürk’ü aşmanın olanaksızlığını gören biri ola-
rak son mesajında söylediklerine mi?..
Hangi RTE’ye inanacağız?
“O’nun fikir ve eserleri üzerinde yeniden dü-
şünmeliyiz” diyenin, iktidarda olsun olmasın, yıl-
lardır izlediğimiz yaşam biçimine şöyle bir göz atı-
nız.
Atatürk’ün çağdaş bir ulus yaratmak için giriş-
tiği devrimlerle doğrudan bağlantılı sosyal yaşam
ilkelerini ne ölçüde uyguluyor; sorunuz kendisine:
Sen RTE, Atatürk konusunda dün öyle bugün
böylesin ama dünden bugüne gerçek inançların-
da bir milimetre değişiklik olmadığını yaşam bi-
çiminle kanıtlıyorsun.
Sen RTE; bir kez olsun, operaya gittin mi? Ör-
neğin Carmen’i, Aida’yı, Rigoletto’yu, Sihirli Flüt’ü
izledin mi? Hayır!
Sen RTE; Fındıkkıran veya Kuğu Gölü baleleri-
ni, şöyle keyif alarak seyrettin mi? Hayır!
Vivaldi’yi, Beethoven’i, Mozart’ı, Brahms’ı,
Chopin’i.. ünlü eserlerini bir konser salonunda din-
ledin hiç? Hayır!
Sen RTE; Nâzım Hikmet’in, Orhan Veli’nin, Ok-
tay Rifat’ın, Attilâ İlhan’ın şiirlerini okudun mu?
Hayır!
Bir gün olsun, tek bir gün Cumhurbaşkanlığı Fi-
larmoni Orkestrası’nı izlemek için herhangi bir kon-
ser salonunun kapısından içeri girdin mi? Hayır!
Cumhuriyetin sanat alanında çağdaş kaza-
nımları Suna Kan’ın, İdil Biret’in ve son yıllarda
parlayan Fazıl Say’ın konserlerine giderek bu de-
ğerleri alkışladın mı? Hayır!
Bir resim sergisini açtın mı? Hayır!
RTE ve çağdaşlık mı? Güldürmeyin insanı!
Anıtkabir’de sap gibi durarak O’nun fikir ve dü-
şüncelerine sahip çıkıyor izlenimi vermeye çalış-
mak.. rafta duran yalancı dolmayı yutturmaya ben-
ziyor.
“O’nun fikir ve eserleri üzerinde yeniden düşü-
nebilmek” için önce O’nun çağdaşlığın kanıtları
olan eserlerini bilmek, izlemek ve sindirmek ge-
rekiyor.
Anıtkabir’de sap gibi durmak yeterli ve inandı-
rıcı olmuyor.
[email protected]
IŞIL ÖZGENTÜRK
Ata’yı Sevmenin
Binbir Yolu
Güzel bir hikâye de var: Bir gün sabaha karşõ yaveri
Ata’nõn odasõnda olmadõğõnõ fark eder. Bir telaş, bir
telaş ve sonra mesele öğrenilir. Atatürk bir anda Hat-
tuşaş’ta (Hititler’in başkenti, yer Boğazköy) süren ka-
zõlarõ merak etmiş ve kimseye haber vermeden şofö-
rüne “Beni kazılara götür” demiş.
İşte size bir soru, Atatürk’ü çok seviyoruz da kaç ki-
şi Hitit uygarlõğõnõn temel taşlarõ Hattuşaş’õ, Karate-
pe’yi, Zincirli’yi, Nemrut’u, Yesemek’i (Hitit Açõk-
hava Müzesi) gördü ya da görmek için bir istek duy-
du?
Kaç okul buralara gezi düzenledi?
Atatürk Hititler’e özel bir ilgi duyardõ dedik, peki o
kadar işi gücü arasõnda merak edip üşenmeden kazõ ye-
rine giden Atatürk, acaba hangi kitaplarõ okurdu? Bil-
miyoruz, çünkü Atatürk’ün okuduğu kitaplar çok da-
ğõnõk bir durumda; bazõlarõ Çankaya’da, bazõlarõ ordu
arşivinde. Ve hâlâ bir Atatürk kütüphanesi yok.
Diyelim ki, bir çocuk yüzyõllar boyunca ezilen bir
halktan bir ulus yaratmayõ başaran Atatürk gibi bir kah-
raman olmayõ hedeflesin. Bu çocuk Atatürk’ün neler
okuduğunu merak etmez mi? Sadece Atatürk’ün ken-
di yazdõğõ “Nutuk” bu heyecana yanõt verebilir mi?
Aklõma neler geliyor, Atatürk’ü çok seviyoruz ya,
öyleyse neden artõk okullarõmõzda “Yerli malı yurdun
malı” sloganõyla kutlanan Yerli Mallarõ Haftasõ ya-
põlmõyor? Neden ülkenin en eski basma fabrikalarõ, li-
kör fabrikalarõ, şeker fabrikalarõ birer birer satõlõp alõş-
veriş merkezi yapõlõrken böylesine suskunuz?
Neden hemen her dükkânõn adõ başka bir dilde?
Neden “tam bağımsızlık” isteyen gencecik insan-
lar öldürülürken, işkence edilirken sessiz kaldõk?
Neden bir kilometre demiryolu bile yapõlmazken, ka-
rayollarõnõn yapõmõna itiraz etmedik?
Soru bekleyen pek çok neden var? Ben derim ki
“Atatürk’ü çok seviyorum” demeden önce bir dü-
şünelim, onun büyük ideali için neler yaptõk?
Belki de birçok açmazõn nedeni bu sorunun sami-
miyetle cevaplandõrõlmasõna bağlõ.
SAYFA CUMHURİYET
16 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul B 18
Edirne B 15
Kocaeli B 19
Çanakkale B 17
İzmir B 20
Manisa B 20
Aydın B 23
Denizli B 21
Zonguldak B 15
Sinop B 17
Samsun PB 17
Trabzon PB 17
Giresun PB 16
Ankara S 14
Eskişehir S 14
Konya S 13
Sıvas S 13
Antalya B 26
Adana B 29
Mersin B 26
Diyarbakır B 16
Şanlıurfa B 22
Mardin B 15
Siirt B 18
Hakkâri PB 9
Van PB 9
Kars PB 5
Oslo Y 4
Helsinki Y 11
Stockholm Y 11
Londra PB 12
Amsterdam Y 12
Brüksel Y 10
Paris Y 12
Bonn Y 10
Münih Y 13
Berlin Y 15
Budapeşte PB 14
Madrid PB 16
Viyana PB 13
Belgrad PB 15
Soyfa PB 14
Roma PB 19
Atina PB 19
Zürih Y 16
Moskova PB 6
Aşkabat B 9
Astana Y 2
Taşkent B 10
Bakû PB 12
Bişkek PB 5
Tiflis PB 6
Kahire PB 24
Şam PB 23
Yurtta yağış beklenmi-
yor. Yurdun batı kesim-
leri, Doğu Akdeniz ve
Doğu Karadeniz parçalı
ve çok bulutlu, diğer yer-
ler az bulutlu geçecek.
Sabah saatlerinde Mar-
mara’nın güneydoğusu,
İç Ege, İç Anadolu ve
Batı Karadeniz hafif sis
bekleniyor. Hava sıcak-
lığında önemli bir deği-
şiklik olmayacak.
11 KASIM 2008 SALI
Baştarafı Arka Sayfada
oyun peşinde” başlõğõyla oku-
yucularõna duyurdu. Zaman ga-
zetesi, Alevilerin demokratik
taleplerini dile getireceği mi-
ting öncesinde yayõmladõğõ ha-
berinde, “hassas dönemden ge-
çen Türkiye’de bu tür mi-
tinglerin kabul görmemesi ge-
rektiği”ni düşünen ve her zaman
görüşlerine başvurduğu kişileri
seçerek düşüncelerine yer verdi.
Gazete, Alevi Birlikleri Fede-
rasyonu adõyla örgütlenen bazõ
gruplarõn çağõrõsõyla yapõlan mi-
tingin, Aleviliği İslamõn dõşõnda
gören bazõ kesimlerin Alevileri
sokağa taşõmak istediğini belir-
terek eylemi provokasyon olarak
değerlendirdi. Haberde ayrõca
mitinge karşõ çõkan Prof. Dr. İz-
zettin Doğan, Özdemir Özde-
mir ve Fermani Altun’un ha-
beri destekleyen röportajlarõna
yer verildi. Gazete haberinde
miting için “provokasyona
açık” nitelemesi yapmasõna kar-
şõn onbinlerce kişinin katõldõğõ
coşkulu miting, gazeteye ve gö-
rüşünü aldõğõ dernek yöneticile-
rine bir kez daha ders verdi.
Yeni Şafak gazetesiyse Alevi
mitingini “Aleviler bu oyuna
gelmez” başlõğõyla değerlen-
direrek DTP’nin Alevileri sa-
hiplenmeye çalõştõğõnõ iddia et-
ti. Dinci Anadolu’da Vakit
gazetesi de mitinge katõlõmõ
engellemek için Cem Vakfõ
Başkanõ Prof. Dr. İzzettin Do-
ğan’õn ropörtajõna yer verdi.
“Bugün bir Kürt hareketi
var. Şimdi Alevileri de hare-
kete geçirmeye çalışarak, Al-
evi bayrağı altında destek
arıyorlar” sözlerine geniş yer
ayõrmõştõ.
Ankara’daki yüz bin kişilik Alevi mitingini engelleyemediler
DincibasõnkorkutamadõBaştarafı 1. Sayfada
Alevilerde Diyanet tartışması
FIRAT KOZOK
ANKARA - Alevi Bektaşi Federasyo-
nu’nun (ABF) öncülüğünde yaklaşõk 100
bin Alevinin katõlõmõyla Ankara’da ger-
çekleştirilen mitingin ardõndan farklõ de-
ğerlendirmeler yapõldõ. Mitinge katõlmayan
Cem Vakfõ Başkanõ İzzettin Doğan orga-
nizasyon komitesince eleştirilirken mitin-
gin ana temalarõndan biri olan Diyanet İş-
leri Başkanlõğõ’nõn kaldõrõlmasõ konusunda
farklõ görüşler dile getirildi. Bir kõsõm Al-
evi çevreleri Diyanet’in kaldõrõlmasõnõn
ülkeyi cemaatlere emanet etme anlamõna ge-
leceğini savunurken bazõlarõ da “Devlet di-
ne yatırım yapamaz” diyerek kurumun
kaldõrõlmasõnda õsrar etti.
Alevi kesimin önde gelen temsilcileri mi-
ting ve sonrasõnõ Cumhuriyet’e şöyle de-
ğerlendirdi:
Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali
Balkız: Diyanet kaldõrõlmalõdõr. Çünkü
laik devlet yapõsõnda böyle bir kurum ola-
maz, devlet dine yatõrõm yapamaz, dini ör-
gütleyemez. İnanan, inanmayan arasõna
kimse giremez, devlet hiç giremez. Cum-
huriyetimiz kurulurken kendi kurumlarõnõ
yaratmaya çalõşõrken hilafetin yerine o
hizmetleri görecek başka bir kurumun ge-
rektiğini elbet anlamak lazõm. Hem kuru-
luş gerekçesi, yasasõ ve Börekçizade Rõfat
Efendi’yi, onun gibi din adamlarõnõ anõm-
sar, bu Diyanet o Diyanet mi diye sorarsak,
olmadõğõnõ görürüz. Bu Diyanet, mevcut ha-
liyle sadece Sünni yurttaşlara hizmet veren,
100 bin kadrosundan 1 kişinin bile Alevi ol-
madõğõ, kimi şeriatçõ yuvalarõ barõndõran, Al-
eviliğe ve Alevilere, hakaretin odağõ hali-
ne gelmiş, haksõzlõğõn simgesi bir kurum-
dur. Diyanet kaldõrõldõğõ zaman tarikatlarõ
zaptedemeyiz, kontrol edemeyiz söylemi,
gerçekçi değildir. Her kurum, her inanç,
kendi kurumunu, kendi gereksinimini el-
bette yasalar çerçevesinde kendisi yarat-
malõdõr. Devlet buraya bütçe ayõrmamalõ-
dõr, laikliğin gereği de budur. Sayõn İzzet-
tin Doğan, mitingin 300-500 kişi ile yapõ-
lacağõnõ söyledi, 200 bin kişiyi 15 bin ki-
şi olarak göstererek bu yürüyüşümüzü kü-
çültücü bir tavõr sergiledi, siyasi amaçlar ta-
şõdõğõmõzõ söyledi.
Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza
Selmanpakoğlu: Diyanet işleri kaldõrõlsõn
deniyor. Ben kaldõrõlmasõnõ uygun görmü-
yorum ama yeniden yapõlandõrõlmalõdõr
diyorum. Bugün Sünni anlayõşõn fetva ku-
rumu haline gelmiş olan başkanlõk bütün
inançlara ve topluma aynõ mesafede olacak
şekilde yapõlandõrõlmalõ ve Atatürk döne-
minde olduğu gibi organizasyon görevi yap-
malõdõr. Kimler hangi camiden, sinagogdan
yararlanõyorsa, bu kişiler tarafõndan verilen
paralar merkezde toplanmalõdõr. Diyanet
eğer tümden kaldõrõlõrsa Türkiye’yi cema-
atlere teslim edersiniz, Türkiye’ye cema-
atlere teslim etmek, bölünmesine, parça-
lanmasõna hizmet etmekten başka bir şey
değildir. Bilimsel, Atatürkçü, çağdaş eği-
tim yerine cemaat eğitimleri ağõr basarsa bu
son derece tehlikeli olur.
Alevi Araştırma Merkezi Başkanı Ali
Yıldırım: Aleviler, Diyanet kaldõrõlsõn
derken devlet dini finanse etmesin diyor-
lar. Bugün Diyanet zaten tarikatlarõn elin-
de ve devlet aileleriyle birlikte 1 milyon ki-
şiyi bu konuda finanse ediyor. Esas olarak
devlet eliyle büyütülüp beslenen bir geri-
cilik var. Dinci gericiliğe karşõ devlet elbette
kendi önlemlerini almalõdõr, bugün Diya-
net tarikatlarõ zaten kontrol altõnda tuta-
mõyor. Alevilerin ya da Hõristiyanlarõn bu
çatõ altõnda olmamasõ onlara suç işleme hak-
kõnõ nasõl tanõmõyorsa, Diyanet’in olmamasõ
da cemaatlere bu hakkõ tanõmaz.
Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan:
Ben bu toplantõnõn Alevilerin toplantõsõ ol-
duğuna inanmadõğõm için katõlmadõm, des-
tek vermedim doğrudur ama köstekleme-
dim de... Her vatandaş gibi kendi düşün-
celerini ifade edebilirler. Diyanet’in kal-
dõrõlmasõ romantik bir istektir, orijinal gö-
rünmek için ortaya atõlan bir istektir. Hiç-
bir siyasi parti Diyanet’in kaldõrõlmasõnõ is-
temiyor. Biz de kaldõrõlmasõndan yanayõz
ama böyle bir şeyin gerçekleşme şansõ yok.
Yapõlmasõ gereken, bu Diyanet’in a’dan
z’ye yeniden yapõlandõrõlarak demokratik
br yapõya büründürülmesidir. Bizim bu ko-
nudaki tavrõmõz gayet açõk ve nettir. Görüş
değişikliğine de gitmedik. Bunun doğru ol-
duğunu düşünüyoruz. Diyoruz ki, kaldõ-
rõrsanõz, biz de sizi destekleriz ama bu ço-
cuksu, platonik bir yaklaşõm.
Ankara’da 100 bini aşkõn kişinin
katõldõğõ büyük mitingden sonra
Aleviler arasõnda Diyanet
tartõşmalarõ alevlendi. Alevi Bektaşi
Federasyonu Başkanõ Ali Balkõz,
Diyanet İşleri Başkanlõğõ’nõn artõk
yalnõzca Sünnilere hizmet veren bir
kurum haline gelmiş olduğunu
savundu.
‘Üzmez’in raporu kanuna aykõrõ’
İstanbul Haber Servisi - Türk
Tabipleri Birliği’nin (TTB) çağrõ-
sõyla bir araya gelen 5 uzmanlõk der-
neği, dinci Anadolu’da Vakit gaze-
tesi yazarõ Hüseyin Üzmez’in ser-
best kalmasõnõ sağlayan Adli Tõp
Kurumu 6. İhtisas Kurulu’nun ver-
diği raporu kanuna aykõrõ bularak,
tõbbi ve hukuki açõdan kabul edile-
meyeceği sonucuna vardõ. Hazõrla-
nan ortak raporda “sanığın korun-
duğu” kuşkularõnõn doğduğu vur-
gulanõrken İstanbul Tabip Odasõ
Genel Sekreteri Hüseyin Demirdi-
zen, kurul üyeleri hakkõnda soruş-
turma başlatacaklarõnõ açõkladõ.
TTB, İstanbul Tabip Odasõ, Adli
Tõp Uzmanlarõ Derneği, Çocuk ve
Gençlik Ruh Sağlõğõ Derneği, Ado-
lesan Sağlõğõ Derneği, Türk Pediat-
ri Kurumu, Türk Psikiyatri Derne-
ği’nce hazõrlanan “Çocukların Cin-
sel İstismarı Konusunda Bilirki-
şilik ve Adli Tıp Kurumu Raporu”
İstanbul Tabip Odasõ’nda düzenle-
nen basõn toplantõsõyla kamuoyuna
açõklandõ. Raporun 20 sayfa olduğu,
ancak etik kurallar çerçevesinde
kamuoyuyla 8 sayfasõnõn paylaşõldõğõ
belirtildi.
TTB Başkanõ Prof. Dr. Gençay
Gürsoy, raporu hazõrlayan 6. İhtisas
Kurulu’nun içinde çocuk psikiyat-
risi uzmanõ bulunmayõşõ olduğuna
dikkat çekerek “Çocuk psikiyatri-
sinin bulunmadığı bir uzmanlık
kurulundan çıkan raporun ge-
çersiz olması gerekir” dedi.
İstanbul Tabip Odasõ Genel Se-
kreteri Hüseyin Demirdizen de 3
bölümden oluşan 20 sayfalõk rapo-
run muhatap kurumlarla paylaşõla-
cağõnõ dile getirerek raporu gazete-
cilere açõkladõ. 2659 sayõlõ Adli Tõp
Kurum Kanunu’nun “... şu kadar ki
tetkik edilecek konu ilgili uzman
üye hazır bulunmadıkça müza-
kere edilemez” maddesine atõfta bu-
lunulan raporda, “Açık olarak gö-
rüldüğü gibi, çocuk psikiyatrisi
hazır bulunmadan çocuğun cinsel
istismarı ile ilgili bir vakanın 6.
Adli Tıp İhtisas Kurulu’nda mua-
yenesinin yapılması ve rapor ha-
zırlanması, 2659 sayılı Adli Tıp
Kurumu Kanunu’na aykırıdır ve
bu şekilde hazırlanmış bir rapor
hem tıbbi hem de hukuki açıdan
bilirkişi raporu olarak kabul edi-
lemez” denildi.
Söz konusu raporun 3 günde
“hatta neredeyse 1 günde” çõka-
rõldõğõ belirtilen raporda, “Bu du-
rum ilgili raporlaştırma sürecine
‘müdahale edildiği’, ‘sanõğõn ko-
runduğu’ kuşkularını doğurmak-
tadır” görüşü aktarõldõ.
Kurulun kararõnõn bilimsel verilere
dayanmadõğõ görüşü ifade edilen
raporda, şöyle devam edildi: “Ku-
rulun B.Ç, için hazırladığı ra-
por, gerek raporun hazırlandığı
ortamın çocuk açısından yeni
travmalara meydan vermeyecek
güvenli bir ortamda ve bu konu-
da uzman kişiler tarafından ya-
pılmamış olması, çocuğun mua-
yene dışındaki davranışlarına yö-
nelik verilerin toplanmamış ol-
ması, var olan diğer verilerin ise
doğru değerlendirilmediği, bi-
limsel nitelikleri haiz bir bilirki-
şi raporu olmaktan son derece
uzaktır.”
İstanbul Haber Servisi - Dinci
Anadolu’da Vakit gazetesi yazarõ
Hüseyin Üzmez’i kurtaran rapora
imza atan 6. İhtisas Kurulu Başkanõ
Psikiyatr Dr. Yalçın Ergezer’in, “14
yaşındaki kızlar evlensin” teklifini
veren doktor olduğu ortaya çõktõ.
Radikal gazetesinin dünkü sayõsõn-
da bir makalesi yayõmlanan Nörolo-
ji Uzmanõ Dr. Güçlü Ildız, Adalet Ba-
kanlõğõ’nda 9-10 Ekim tarihlerinde ya-
põlan “Çocukların cinsel istismarı ile
ilgili kanunda yapılacak değişik-
likler” toplantõsõnda “Evlilik yaşı
14’e indirilsin ve bundan daha bü-
yük yaştaki kızların cinsel tacizi şi-
kâyete tabi olsun” teklifini veren ,
Adli Tõp Kurumu 6. İhtisas Kurulu
Başkanõ Psikiyatr Dr. Yalçın Ergezer
olduğunu belirtti. Ildõz, toplantõya
Kanunlar Dairesi Genel Müdürlüğü,
Yargõtay 5. Dairesi ve Ankara Baro-
su ile Adli Tõp Kurumu uzmanlarõnõn
katõldõğõnõ anõmsatarak “Bu toplan-
tıya katılan uzmanlardan Adli Tıp
Kurumu 6. İhtisas Kurulu Başka-
nı Dr. Yalçın Ergezer, evlilik yaşı-
nın 14’e indirilmesi, dahası 14 ve da-
ha büyük yaştaki kızların cinsel ta-
cizinin ise şikâyete tabi tutulması yö-
nünde ‘bilimsel bir bildiri’ sunu-
yor” dedi. Dr. Ildõz, Yalçõn Ergezer’in
daha sonra Üzmez’in cinsel taciz
mağduru olduğu öne sürülen 14 ya-
şõndaki B.Ç’nin bu olaylar nedeniyle
‘ruh ve beden sağlığının bozulma-
dığı’ yönünde rapora başkan sõfatõy-
la imza attõğõnõ anõmsattõ. Ildõz, top-
lantõda bazõ uzman hukukçularõn da bu
öneriye destek verdiğini ifade ederek,
özetle şu görüşlere yer verdi: “Gaze-
telerde bu şekilde yer alan haberden
sonra akla takılan soru şudur: Ne-
den 14 yaş? Bundan şöyle bir anlam
çıkıyor. Ben çocuğun psikolojik be-
lirtilerini bedeninde ararım. Peki
aklı nerede arayacağız. Aklı beyin
gelişim özellikleri yerine bedensel
gelişim özelliklerinde arayan bir he-
kimin başında bulunduğu kuruldan
sağlıklı bir sonucun çıkması bekle-
nebilir mi?”
Üzmez raporuna imza atan,
14 yaş teklifini veren doktor