04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada AB Komisyonu 2000 yılında boru söz konusu “teh- like” nedeniyle inceleme listesine aldı. İnceleme, 2005 yılında sona erdi. 2008 yılı başında zehirli madde lis- tesine alınması görüşü kesinlik kazandı. 9 Haziran 2008 günü, kararın gereğinin yapılması için düğmeye basıldı. AB bu kararı 15 Eylül 2008’de topluluğun res- mi gazetesinde yayımladı. Son tümce şöyleydi: “Karar, bu yayından 20 gün sonra yürürlüğe gi- recektir.” Türkiye, kararın yürürlüğe girmesinin ardından Dün- ya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) başvurmayı aklına ge- tirdi. Türkiye’nin iddiası şu: “Bu karar bilimsel temele dayalı olarak alınma- mıştır.” Sormak gerekir: Mademki böylesine kesin bir ifadeyle kararı red- dediyoruz, neden zamanında AB kurumlarına gerekli müdahaleyi yapmadık, bu aşamaya gelmeden en- gellemedik? Türkiye yanı böyle, AB tarafına geçelim... AB, onlarca yıldır kullanılan bu maddeyi neden ze- hirli madde ilan etmeye girişti? Bu alanın içinde yer alan, üreticiliğini yapmış, kar- şılaştığı bir dizi sorunun birikimiyle “Bor Kapanı” ad- lı bir kitap da yazmış olan Hasan Çetin’in yukarı- da aktardığımız süreçle ilgili değerlendirmelerini ve sorularını paylaşalım: - AB böylesine önemli bir kararı, karşılaşılan za- rarları dikkate alarak almış olmalı. Bugüne kadar bo- ra dayalı zarar gördüğü saptanan bir kişi var mıdır? Her şey bir yana, deterjan bütün insanların temas- ta olduğu bir madde. Böyle bir zarar olsa, kısa sü- rede ortaya çıkması gerekir. Benim görüşüm o ki, yoktur. - AB’nin bu kararında büyük bir deterjan üretim firmasının yaptığı kulis etkili olmuş mudur? Bence olmuştur. O firma, boru Türkiye’den alıp deterjan hammaddesi olan sodyum perboratı üretiyordu. Tür- kiye’ye bağlı kalmamak için kendisi başka bir mad- de geliştirdi. Üretimini yapıyor. Şimdi Türkiye’nin bu maddeyi öteki firmalara satmasını engellemeye çalışıyor. AB katında yaptığı kulis de başarılı olmuş görünüyor. Sözün kısası AB bize, geçti borun pazarı, sür eşe- ğini ithalata, diyor... Hükümet acaba yukarıda aktardığımız sürecin ne kadar bilincinde? Madalyonun bir yüzü daha var... Türkiye bor ma- denini işlemeden, ham olarak ihraç ediyor. Ham ih- raçtan elde ettiği gelir yılda 700 milyon dolara yak- laşıyor. İthalata dayalı ihracat stratejisi benimsen- diğinden halen 10 birimlik ihracat için 7 birimlik it- halat yapıyoruz. Oysa maden ihracında hiç ithalat payı yok. Bu nedenle gerçek anlamda ihracat veri- lerine katkısı, görünen rakamın en az 3 katı. Bir de boru işleyerek ihraç etsek, gelirimiz ne ka- dar olur? Eldekinin 10 katı... Bunun için öncelikle madenlerimizi işletecek ira- deye sahip olmak gerekir. Çok değerli madenleriniz varmış, değerlendire- medikten sonra ne fayda... Dünyada bilinen bor rezervi 4 milyar ton. Bunun 3 milyar tonu bizde. Nerede? Toprağın altında yatıyor... Üstünde de biz yatıyoruz! GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada kurucusuna, Mustafa Kemal Atatürk’e, “Türki- ye Cumhuriyeti’nin 70 yıllık tarihine baktığımızda rejimin yüz akı ile çıktığını söyleyemeyiz” diye ses- lenişini acaba anımsıyor mu? Mozole önündeki gözlerine, yüzüne bakıyorum; dünden koptuğuna işaret eden en ufak bir kıpır- danma yok; herhalde kafasının içinde “Tuttur- muşlar laiklik elden gidiyor. Yani bu millet istedikten sonra, tabii elden gidecek yahu!” diyen sesi çın- lıyor. Herhalde hâlâ Atatürk’e “Tevhid-i Tedrisat Ka- nunu’nu nelerin önünü tıkamak, nelerin önünü aç- mak için getirdin” diye soruyor. Dün de bugün de “Referansı İslam olan bir dü- şünceyi”, bir anlayışı temsil etmekte olduğunu anımsıyor olmalı; dün sap gibi dururken Atatürk’ün huzurunda. Atatürk’ün huzurunda sap gibi dururken dün, herhalde bir inancını tazeliyor; “Türkiye kendisine din olarak Kemalizmi almış, başka hiçbir dine ha- yat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir” dediğini içinden geçiriyor olmalı. Ya da 1993’teki “Türkiye Cumhuriyeti 1923’ten bu yana sürekli gerileyiş içindedir.Türkiye’nin 70 yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır” söylemini dün Anıtkabir’de sap gibi durup mozoleye ba- karken düşünüyor mu acaba? Anıtkabir’de mozole önünde sap gibi dururken dün; nereden nereye geldim diye geçmişini ve bu- günlerini kıyaslamıştır herhalde. Dün Atatürk’ü, sadece laikliği değil, topyekûn Cumhuriyeti karalarken değişim-değiştim edebi- yatıyla bugün: “İstiklal mücadelesinin önderi, Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Ata- türk’ü ölüm yıldönümünde anarken, hep birlikte O’nun fikir ve eserleri üzerinde yeniden düşün- meliyiz” diyor. Dün yobaz bir kafanın ürünü söylemlerini yakın yıllara kadar sürekli açıklayan RTE’ye mi, bugün Atatürk’ü aşmanın olanaksızlığını gören biri ola- rak son mesajında söylediklerine mi?.. Hangi RTE’ye inanacağız? “O’nun fikir ve eserleri üzerinde yeniden dü- şünmeliyiz” diyenin, iktidarda olsun olmasın, yıl- lardır izlediğimiz yaşam biçimine şöyle bir göz atı- nız. Atatürk’ün çağdaş bir ulus yaratmak için giriş- tiği devrimlerle doğrudan bağlantılı sosyal yaşam ilkelerini ne ölçüde uyguluyor; sorunuz kendisine: Sen RTE, Atatürk konusunda dün öyle bugün böylesin ama dünden bugüne gerçek inançların- da bir milimetre değişiklik olmadığını yaşam bi- çiminle kanıtlıyorsun. Sen RTE; bir kez olsun, operaya gittin mi? Ör- neğin Carmen’i, Aida’yı, Rigoletto’yu, Sihirli Flüt’ü izledin mi? Hayır! Sen RTE; Fındıkkıran veya Kuğu Gölü baleleri- ni, şöyle keyif alarak seyrettin mi? Hayır! Vivaldi’yi, Beethoven’i, Mozart’ı, Brahms’ı, Chopin’i.. ünlü eserlerini bir konser salonunda din- ledin hiç? Hayır! Sen RTE; Nâzım Hikmet’in, Orhan Veli’nin, Ok- tay Rifat’ın, Attilâ İlhan’ın şiirlerini okudun mu? Hayır! Bir gün olsun, tek bir gün Cumhurbaşkanlığı Fi- larmoni Orkestrası’nı izlemek için herhangi bir kon- ser salonunun kapısından içeri girdin mi? Hayır! Cumhuriyetin sanat alanında çağdaş kaza- nımları Suna Kan’ın, İdil Biret’in ve son yıllarda parlayan Fazıl Say’ın konserlerine giderek bu de- ğerleri alkışladın mı? Hayır! Bir resim sergisini açtın mı? Hayır! RTE ve çağdaşlık mı? Güldürmeyin insanı! Anıtkabir’de sap gibi durarak O’nun fikir ve dü- şüncelerine sahip çıkıyor izlenimi vermeye çalış- mak.. rafta duran yalancı dolmayı yutturmaya ben- ziyor. “O’nun fikir ve eserleri üzerinde yeniden düşü- nebilmek” için önce O’nun çağdaşlığın kanıtları olan eserlerini bilmek, izlemek ve sindirmek ge- rekiyor. Anıtkabir’de sap gibi durmak yeterli ve inandı- rıcı olmuyor. [email protected] IŞIL ÖZGENTÜRK Ata’yı Sevmenin Binbir Yolu Güzel bir hikâye de var: Bir gün sabaha karşõ yaveri Ata’nõn odasõnda olmadõğõnõ fark eder. Bir telaş, bir telaş ve sonra mesele öğrenilir. Atatürk bir anda Hat- tuşaş’ta (Hititler’in başkenti, yer Boğazköy) süren ka- zõlarõ merak etmiş ve kimseye haber vermeden şofö- rüne “Beni kazılara götür” demiş. İşte size bir soru, Atatürk’ü çok seviyoruz da kaç ki- şi Hitit uygarlõğõnõn temel taşlarõ Hattuşaş’õ, Karate- pe’yi, Zincirli’yi, Nemrut’u, Yesemek’i (Hitit Açõk- hava Müzesi) gördü ya da görmek için bir istek duy- du? Kaç okul buralara gezi düzenledi? Atatürk Hititler’e özel bir ilgi duyardõ dedik, peki o kadar işi gücü arasõnda merak edip üşenmeden kazõ ye- rine giden Atatürk, acaba hangi kitaplarõ okurdu? Bil- miyoruz, çünkü Atatürk’ün okuduğu kitaplar çok da- ğõnõk bir durumda; bazõlarõ Çankaya’da, bazõlarõ ordu arşivinde. Ve hâlâ bir Atatürk kütüphanesi yok. Diyelim ki, bir çocuk yüzyõllar boyunca ezilen bir halktan bir ulus yaratmayõ başaran Atatürk gibi bir kah- raman olmayõ hedeflesin. Bu çocuk Atatürk’ün neler okuduğunu merak etmez mi? Sadece Atatürk’ün ken- di yazdõğõ “Nutuk” bu heyecana yanõt verebilir mi? Aklõma neler geliyor, Atatürk’ü çok seviyoruz ya, öyleyse neden artõk okullarõmõzda “Yerli malı yurdun malı” sloganõyla kutlanan Yerli Mallarõ Haftasõ ya- põlmõyor? Neden ülkenin en eski basma fabrikalarõ, li- kör fabrikalarõ, şeker fabrikalarõ birer birer satõlõp alõş- veriş merkezi yapõlõrken böylesine suskunuz? Neden hemen her dükkânõn adõ başka bir dilde? Neden “tam bağımsızlık” isteyen gencecik insan- lar öldürülürken, işkence edilirken sessiz kaldõk? Neden bir kilometre demiryolu bile yapõlmazken, ka- rayollarõnõn yapõmõna itiraz etmedik? Soru bekleyen pek çok neden var? Ben derim ki “Atatürk’ü çok seviyorum” demeden önce bir dü- şünelim, onun büyük ideali için neler yaptõk? Belki de birçok açmazõn nedeni bu sorunun sami- miyetle cevaplandõrõlmasõna bağlõ. SAYFA CUMHURİYET 16 HABERLERİN DEVAMI İstanbul B 18 Edirne B 15 Kocaeli B 19 Çanakkale B 17 İzmir B 20 Manisa B 20 Aydın B 23 Denizli B 21 Zonguldak B 15 Sinop B 17 Samsun PB 17 Trabzon PB 17 Giresun PB 16 Ankara S 14 Eskişehir S 14 Konya S 13 Sıvas S 13 Antalya B 26 Adana B 29 Mersin B 26 Diyarbakır B 16 Şanlıurfa B 22 Mardin B 15 Siirt B 18 Hakkâri PB 9 Van PB 9 Kars PB 5 Oslo Y 4 Helsinki Y 11 Stockholm Y 11 Londra PB 12 Amsterdam Y 12 Brüksel Y 10 Paris Y 12 Bonn Y 10 Münih Y 13 Berlin Y 15 Budapeşte PB 14 Madrid PB 16 Viyana PB 13 Belgrad PB 15 Soyfa PB 14 Roma PB 19 Atina PB 19 Zürih Y 16 Moskova PB 6 Aşkabat B 9 Astana Y 2 Taşkent B 10 Bakû PB 12 Bişkek PB 5 Tiflis PB 6 Kahire PB 24 Şam PB 23 Yurtta yağış beklenmi- yor. Yurdun batı kesim- leri, Doğu Akdeniz ve Doğu Karadeniz parçalı ve çok bulutlu, diğer yer- ler az bulutlu geçecek. Sabah saatlerinde Mar- mara’nın güneydoğusu, İç Ege, İç Anadolu ve Batı Karadeniz hafif sis bekleniyor. Hava sıcak- lığında önemli bir deği- şiklik olmayacak. 11 KASIM 2008 SALI Baştarafı Arka Sayfada oyun peşinde” başlõğõyla oku- yucularõna duyurdu. Zaman ga- zetesi, Alevilerin demokratik taleplerini dile getireceği mi- ting öncesinde yayõmladõğõ ha- berinde, “hassas dönemden ge- çen Türkiye’de bu tür mi- tinglerin kabul görmemesi ge- rektiği”ni düşünen ve her zaman görüşlerine başvurduğu kişileri seçerek düşüncelerine yer verdi. Gazete, Alevi Birlikleri Fede- rasyonu adõyla örgütlenen bazõ gruplarõn çağõrõsõyla yapõlan mi- tingin, Aleviliği İslamõn dõşõnda gören bazõ kesimlerin Alevileri sokağa taşõmak istediğini belir- terek eylemi provokasyon olarak değerlendirdi. Haberde ayrõca mitinge karşõ çõkan Prof. Dr. İz- zettin Doğan, Özdemir Özde- mir ve Fermani Altun’un ha- beri destekleyen röportajlarõna yer verildi. Gazete haberinde miting için “provokasyona açık” nitelemesi yapmasõna kar- şõn onbinlerce kişinin katõldõğõ coşkulu miting, gazeteye ve gö- rüşünü aldõğõ dernek yöneticile- rine bir kez daha ders verdi. Yeni Şafak gazetesiyse Alevi mitingini “Aleviler bu oyuna gelmez” başlõğõyla değerlen- direrek DTP’nin Alevileri sa- hiplenmeye çalõştõğõnõ iddia et- ti. Dinci Anadolu’da Vakit gazetesi de mitinge katõlõmõ engellemek için Cem Vakfõ Başkanõ Prof. Dr. İzzettin Do- ğan’õn ropörtajõna yer verdi. “Bugün bir Kürt hareketi var. Şimdi Alevileri de hare- kete geçirmeye çalışarak, Al- evi bayrağı altında destek arıyorlar” sözlerine geniş yer ayõrmõştõ. Ankara’daki yüz bin kişilik Alevi mitingini engelleyemediler DincibasõnkorkutamadõBaştarafı 1. Sayfada Alevilerde Diyanet tartışması FIRAT KOZOK ANKARA - Alevi Bektaşi Federasyo- nu’nun (ABF) öncülüğünde yaklaşõk 100 bin Alevinin katõlõmõyla Ankara’da ger- çekleştirilen mitingin ardõndan farklõ de- ğerlendirmeler yapõldõ. Mitinge katõlmayan Cem Vakfõ Başkanõ İzzettin Doğan orga- nizasyon komitesince eleştirilirken mitin- gin ana temalarõndan biri olan Diyanet İş- leri Başkanlõğõ’nõn kaldõrõlmasõ konusunda farklõ görüşler dile getirildi. Bir kõsõm Al- evi çevreleri Diyanet’in kaldõrõlmasõnõn ülkeyi cemaatlere emanet etme anlamõna ge- leceğini savunurken bazõlarõ da “Devlet di- ne yatırım yapamaz” diyerek kurumun kaldõrõlmasõnda õsrar etti. Alevi kesimin önde gelen temsilcileri mi- ting ve sonrasõnõ Cumhuriyet’e şöyle de- ğerlendirdi: Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız: Diyanet kaldõrõlmalõdõr. Çünkü laik devlet yapõsõnda böyle bir kurum ola- maz, devlet dine yatõrõm yapamaz, dini ör- gütleyemez. İnanan, inanmayan arasõna kimse giremez, devlet hiç giremez. Cum- huriyetimiz kurulurken kendi kurumlarõnõ yaratmaya çalõşõrken hilafetin yerine o hizmetleri görecek başka bir kurumun ge- rektiğini elbet anlamak lazõm. Hem kuru- luş gerekçesi, yasasõ ve Börekçizade Rõfat Efendi’yi, onun gibi din adamlarõnõ anõm- sar, bu Diyanet o Diyanet mi diye sorarsak, olmadõğõnõ görürüz. Bu Diyanet, mevcut ha- liyle sadece Sünni yurttaşlara hizmet veren, 100 bin kadrosundan 1 kişinin bile Alevi ol- madõğõ, kimi şeriatçõ yuvalarõ barõndõran, Al- eviliğe ve Alevilere, hakaretin odağõ hali- ne gelmiş, haksõzlõğõn simgesi bir kurum- dur. Diyanet kaldõrõldõğõ zaman tarikatlarõ zaptedemeyiz, kontrol edemeyiz söylemi, gerçekçi değildir. Her kurum, her inanç, kendi kurumunu, kendi gereksinimini el- bette yasalar çerçevesinde kendisi yarat- malõdõr. Devlet buraya bütçe ayõrmamalõ- dõr, laikliğin gereği de budur. Sayõn İzzet- tin Doğan, mitingin 300-500 kişi ile yapõ- lacağõnõ söyledi, 200 bin kişiyi 15 bin ki- şi olarak göstererek bu yürüyüşümüzü kü- çültücü bir tavõr sergiledi, siyasi amaçlar ta- şõdõğõmõzõ söyledi. Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu: Diyanet işleri kaldõrõlsõn deniyor. Ben kaldõrõlmasõnõ uygun görmü- yorum ama yeniden yapõlandõrõlmalõdõr diyorum. Bugün Sünni anlayõşõn fetva ku- rumu haline gelmiş olan başkanlõk bütün inançlara ve topluma aynõ mesafede olacak şekilde yapõlandõrõlmalõ ve Atatürk döne- minde olduğu gibi organizasyon görevi yap- malõdõr. Kimler hangi camiden, sinagogdan yararlanõyorsa, bu kişiler tarafõndan verilen paralar merkezde toplanmalõdõr. Diyanet eğer tümden kaldõrõlõrsa Türkiye’yi cema- atlere teslim edersiniz, Türkiye’ye cema- atlere teslim etmek, bölünmesine, parça- lanmasõna hizmet etmekten başka bir şey değildir. Bilimsel, Atatürkçü, çağdaş eği- tim yerine cemaat eğitimleri ağõr basarsa bu son derece tehlikeli olur. Alevi Araştırma Merkezi Başkanı Ali Yıldırım: Aleviler, Diyanet kaldõrõlsõn derken devlet dini finanse etmesin diyor- lar. Bugün Diyanet zaten tarikatlarõn elin- de ve devlet aileleriyle birlikte 1 milyon ki- şiyi bu konuda finanse ediyor. Esas olarak devlet eliyle büyütülüp beslenen bir geri- cilik var. Dinci gericiliğe karşõ devlet elbette kendi önlemlerini almalõdõr, bugün Diya- net tarikatlarõ zaten kontrol altõnda tuta- mõyor. Alevilerin ya da Hõristiyanlarõn bu çatõ altõnda olmamasõ onlara suç işleme hak- kõnõ nasõl tanõmõyorsa, Diyanet’in olmamasõ da cemaatlere bu hakkõ tanõmaz. Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan: Ben bu toplantõnõn Alevilerin toplantõsõ ol- duğuna inanmadõğõm için katõlmadõm, des- tek vermedim doğrudur ama köstekleme- dim de... Her vatandaş gibi kendi düşün- celerini ifade edebilirler. Diyanet’in kal- dõrõlmasõ romantik bir istektir, orijinal gö- rünmek için ortaya atõlan bir istektir. Hiç- bir siyasi parti Diyanet’in kaldõrõlmasõnõ is- temiyor. Biz de kaldõrõlmasõndan yanayõz ama böyle bir şeyin gerçekleşme şansõ yok. Yapõlmasõ gereken, bu Diyanet’in a’dan z’ye yeniden yapõlandõrõlarak demokratik br yapõya büründürülmesidir. Bizim bu ko- nudaki tavrõmõz gayet açõk ve nettir. Görüş değişikliğine de gitmedik. Bunun doğru ol- duğunu düşünüyoruz. Diyoruz ki, kaldõ- rõrsanõz, biz de sizi destekleriz ama bu ço- cuksu, platonik bir yaklaşõm. Ankara’da 100 bini aşkõn kişinin katõldõğõ büyük mitingden sonra Aleviler arasõnda Diyanet tartõşmalarõ alevlendi. Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanõ Ali Balkõz, Diyanet İşleri Başkanlõğõ’nõn artõk yalnõzca Sünnilere hizmet veren bir kurum haline gelmiş olduğunu savundu. ‘Üzmez’in raporu kanuna aykõrõ’ İstanbul Haber Servisi - Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) çağrõ- sõyla bir araya gelen 5 uzmanlõk der- neği, dinci Anadolu’da Vakit gaze- tesi yazarõ Hüseyin Üzmez’in ser- best kalmasõnõ sağlayan Adli Tõp Kurumu 6. İhtisas Kurulu’nun ver- diği raporu kanuna aykõrõ bularak, tõbbi ve hukuki açõdan kabul edile- meyeceği sonucuna vardõ. Hazõrla- nan ortak raporda “sanığın korun- duğu” kuşkularõnõn doğduğu vur- gulanõrken İstanbul Tabip Odasõ Genel Sekreteri Hüseyin Demirdi- zen, kurul üyeleri hakkõnda soruş- turma başlatacaklarõnõ açõkladõ. TTB, İstanbul Tabip Odasõ, Adli Tõp Uzmanlarõ Derneği, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlõğõ Derneği, Ado- lesan Sağlõğõ Derneği, Türk Pediat- ri Kurumu, Türk Psikiyatri Derne- ği’nce hazõrlanan “Çocukların Cin- sel İstismarı Konusunda Bilirki- şilik ve Adli Tıp Kurumu Raporu” İstanbul Tabip Odasõ’nda düzenle- nen basõn toplantõsõyla kamuoyuna açõklandõ. Raporun 20 sayfa olduğu, ancak etik kurallar çerçevesinde kamuoyuyla 8 sayfasõnõn paylaşõldõğõ belirtildi. TTB Başkanõ Prof. Dr. Gençay Gürsoy, raporu hazõrlayan 6. İhtisas Kurulu’nun içinde çocuk psikiyat- risi uzmanõ bulunmayõşõ olduğuna dikkat çekerek “Çocuk psikiyatri- sinin bulunmadığı bir uzmanlık kurulundan çıkan raporun ge- çersiz olması gerekir” dedi. İstanbul Tabip Odasõ Genel Se- kreteri Hüseyin Demirdizen de 3 bölümden oluşan 20 sayfalõk rapo- run muhatap kurumlarla paylaşõla- cağõnõ dile getirerek raporu gazete- cilere açõkladõ. 2659 sayõlõ Adli Tõp Kurum Kanunu’nun “... şu kadar ki tetkik edilecek konu ilgili uzman üye hazır bulunmadıkça müza- kere edilemez” maddesine atõfta bu- lunulan raporda, “Açık olarak gö- rüldüğü gibi, çocuk psikiyatrisi hazır bulunmadan çocuğun cinsel istismarı ile ilgili bir vakanın 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nda mua- yenesinin yapılması ve rapor ha- zırlanması, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’na aykırıdır ve bu şekilde hazırlanmış bir rapor hem tıbbi hem de hukuki açıdan bilirkişi raporu olarak kabul edi- lemez” denildi. Söz konusu raporun 3 günde “hatta neredeyse 1 günde” çõka- rõldõğõ belirtilen raporda, “Bu du- rum ilgili raporlaştırma sürecine ‘müdahale edildiği’, ‘sanõğõn ko- runduğu’ kuşkularını doğurmak- tadır” görüşü aktarõldõ. Kurulun kararõnõn bilimsel verilere dayanmadõğõ görüşü ifade edilen raporda, şöyle devam edildi: “Ku- rulun B.Ç, için hazırladığı ra- por, gerek raporun hazırlandığı ortamın çocuk açısından yeni travmalara meydan vermeyecek güvenli bir ortamda ve bu konu- da uzman kişiler tarafından ya- pılmamış olması, çocuğun mua- yene dışındaki davranışlarına yö- nelik verilerin toplanmamış ol- ması, var olan diğer verilerin ise doğru değerlendirilmediği, bi- limsel nitelikleri haiz bir bilirki- şi raporu olmaktan son derece uzaktır.” İstanbul Haber Servisi - Dinci Anadolu’da Vakit gazetesi yazarõ Hüseyin Üzmez’i kurtaran rapora imza atan 6. İhtisas Kurulu Başkanõ Psikiyatr Dr. Yalçın Ergezer’in, “14 yaşındaki kızlar evlensin” teklifini veren doktor olduğu ortaya çõktõ. Radikal gazetesinin dünkü sayõsõn- da bir makalesi yayõmlanan Nörolo- ji Uzmanõ Dr. Güçlü Ildız, Adalet Ba- kanlõğõ’nda 9-10 Ekim tarihlerinde ya- põlan “Çocukların cinsel istismarı ile ilgili kanunda yapılacak değişik- likler” toplantõsõnda “Evlilik yaşı 14’e indirilsin ve bundan daha bü- yük yaştaki kızların cinsel tacizi şi- kâyete tabi olsun” teklifini veren , Adli Tõp Kurumu 6. İhtisas Kurulu Başkanõ Psikiyatr Dr. Yalçın Ergezer olduğunu belirtti. Ildõz, toplantõya Kanunlar Dairesi Genel Müdürlüğü, Yargõtay 5. Dairesi ve Ankara Baro- su ile Adli Tõp Kurumu uzmanlarõnõn katõldõğõnõ anõmsatarak “Bu toplan- tıya katılan uzmanlardan Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu Başka- nı Dr. Yalçın Ergezer, evlilik yaşı- nın 14’e indirilmesi, dahası 14 ve da- ha büyük yaştaki kızların cinsel ta- cizinin ise şikâyete tabi tutulması yö- nünde ‘bilimsel bir bildiri’ sunu- yor” dedi. Dr. Ildõz, Yalçõn Ergezer’in daha sonra Üzmez’in cinsel taciz mağduru olduğu öne sürülen 14 ya- şõndaki B.Ç’nin bu olaylar nedeniyle ‘ruh ve beden sağlığının bozulma- dığı’ yönünde rapora başkan sõfatõy- la imza attõğõnõ anõmsattõ. Ildõz, top- lantõda bazõ uzman hukukçularõn da bu öneriye destek verdiğini ifade ederek, özetle şu görüşlere yer verdi: “Gaze- telerde bu şekilde yer alan haberden sonra akla takılan soru şudur: Ne- den 14 yaş? Bundan şöyle bir anlam çıkıyor. Ben çocuğun psikolojik be- lirtilerini bedeninde ararım. Peki aklı nerede arayacağız. Aklı beyin gelişim özellikleri yerine bedensel gelişim özelliklerinde arayan bir he- kimin başında bulunduğu kuruldan sağlıklı bir sonucun çıkması bekle- nebilir mi?” Üzmez raporuna imza atan, 14 yaş teklifini veren doktor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle