Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Talabani’nin Türkiye katındaki muhatabı Silopi Kay-
makamlığı idi. 1990’la durum değişti, Ankara ka-
tında muhatap bulmaya başladılar. 2000’lerde ise
neredeyse “muhatap olmamayı” da seçenekler ara-
sına koyacak duruma geldiler!
Bu zaman diliminde Türkiye’nin terör karşısındaki
durumu, iniş çıkışlar da olsa giderek daha olumsuz
hale geldi. 80’lerde terörle mücadelenin bütün ko-
şullarını biz saptıyorduk. 90’larda komşularla iliş-
kilerimizi de bu durum belirler hale geldi. 2000’ler-
le ABD katında sorun olarak karşımızda!
Adım adım bu noktaya nasıl geldiğimizi çok iyi
irdelemeden önümüzdeki dönemi görmemiz ve yol
haritası izlememiz çok zor.
Irak’ın kuzeyindeki bugünkü durum şu:
Barzani, kendi ufku çerçevesinde kuzeyin tam hâ-
kimi olmanın yeteceğini düşündü. ABD ile pazar-
lıklarını ona göre yaptı, büyük ölçüde başardı.
Talabani, görüntüsel de olsa daha büyük oyna-
mak istedi, tüm Irak’ın Cumhurbaşkanı oldu. An-
cak Bağdat-Washington hattından gelen haberler
sağlıksız! Yani Talabani’nin sağlığı hiç de iyi değil.
Şimdiden, siyasal miras tartışmaları başladı bile. Ta-
labani kısa bir süre önce ABD’de kalp ve diz ame-
liyatı geçirdi. Doktorların kendisine tavsiyesi, cum-
hurbaşkanlığı görevini aktif olarak yürütmeyi bı-
rakması yönünde.
Talabani’nin ardılı kim olacak?
Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) adına ku-
zeydeki bölgesel yönetimde başkan yardımcılığı ya-
pan Kusret Resul Ali ile Talabani’nin eşi Hero İb-
rahim yeni lider adayları arasında...
Barzani de bu yapıyı gözlerken, “Acaba Talaba-
ni’nin mirasını bir şekilde üstüme geçirip, bölgenin
tümüyle hâkimi olur muyum” sorusuna yanıt arıyor.
Her iki grubun da ABD’nin onayını almadan cid-
di adım atacağını düşünmek akla uzak olur!
PKK yukarıdaki yapının neresinde?
Tam ortasında!
Bölgeden gelen haberler, terör örgütünün Bar-
zani grupları ile iç içe olduğu, pek çoğunun bölgesel
askeri yapının içinde yer aldığı yönünde. Öyle ki,
Barzani gruplarının içinde yerleşip yetki sahibi
olan, devamında da NATO katında kabul gören ki-
şilerden söz ediliyor. Tabii Barzani’nin adamı gö-
rüntüsü altında!
Barzani-Talabani şöyle bir anlayışı benimsemiş
görünüyor:
Bizim burada istediğimiz gibi rahatça hareket et-
memizin başlıca koşullarından biri, Türkiye’nin te-
rör belasından başını kurtaramamasıdır. Türkiye bu-
nunla uğraşmak durumunda kaldıkça, yerine gö-
re bize de muhtaç hale gelecektir. ABD Türkiye’ye,
“Arkadaş, terörle baş etmek istiyorsan, Irak’ın ku-
zeyiyle doğrudan temas kurman şart” dedi mi, ka-
re tamamlandı demektir!
Ankara bu hafta, Barzani-Talabani ile muhatap
olup olmamayı tartışacak.
Oysa sorun bu değil...
Sorun, ABD’yi terörle mücadelede samimiyete
çekmek...
ABD ile güvenlik, terörle mücadele temeline da-
yalı ilişkilerin gerçeği şu:
Afganistan’da yan yara, Balkanlar’da yan yana,
Irak’ta karşı karşıya!
ankcum@cumhuriyet.com.tr
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Yüreklendirme
BOSNA-HERSEK maçından sonra konuşan bir
futbol üstadına göre, şu sıra Türkiye’deki bütün
takımlar arasında maçlara en çok asılan, karşıda-
kini yenmek için canını dişine takan tek takım, “mil-
lî takım”mış. Kulüp takımlarının hiçbirinde aynı ası-
lış ve kendini maça veriş yokmuş.
Niçin acaba?
Profesyonel takımla, hele içinde üç-beş yabancı
oyuncunun da bulunduğu bir takımla millî takım
arasında niçin böyle bir fark olsun ki? Öbür ta-
kımlarda da parlamak, beğenilmek, daha ünlü bir
takıma yükselmek, daha fazla kazanır duruma gel-
mek için maça asılan, kendini oyuna verenler, sev-
diği renkler için çırpınanlar çıkmaz mı? Çıkar el-
bet. O halde, fark nerede?
Üstadlar, “motivasyon”da diyorlar.. Fatih Ho-
ca’nın, çalıştırdığı takımı daha iyi “motive” ettiği
söyleniyor.
Fransızcadan dilimize “geçmek üzere olan” Lâ-
tince kökenli “motivasyon” sözcüğü ne de-
mektir? İngilizceden alındı diye “motiveyşın”
denmediğine şükredip benimseyecek miyiz bu
sözcüğü? Türkçesi yok mu?
Fransızca’nın “motif” sözü Lâtince’nin “moti-
vus”undan geliyor; “hareket eden, devinen” de-
mek. Ama o kadar basit değil. Kişinin kendi için-
de, dışında değil, onu harekete, eyleme iten gü-
dü, bir duygu, bir inanç, bir ana düşüncedir mo-
tif. Önemli olan, onun içten gelmesi, içten gelir-
cesine güçlendirilmiş olması.
Peki nedir vücut motorunun içtenliğini, aşkını ifa-
de eden organın Türkçe adı? Kalp, yani yürek değil
mi? Yüreklendirme diye bir sözcük yok mu Türk-
çede.. O halde, “motivasyon” yerine niçin “yü-
reklendirme” denmesin?
Şimdi, Batı’dan esen kriz kasırgasına direne-
bilmek hayli iç disiplin ve özveri gerektirir. Bu-
nun yüreklendirilmesini kimler yapacak?
Batı’dan gelen kalkınma reçetelerini övüp çey-
rek yüzyıldır “Başka yol yok” diyenler mi?
Cumhuriyetin tüketimden kısıp kamusal yatırı-
ma aktardığı birikimlerle kurulmuş bir ulusal sa-
nayii o reçeteler yüzünden şunu buna yağma et-
tirenler mi?
Disiplin ve plan yerine savrukluğu ve plansız-
lığı şiar edinmiş olanlar mı?
Kıbrıs davasına yürek koymuşları ve o yolda can
verenleri unutup Avrupa sevdası uğruna adanın
kuzeyini bırakmayı göze alanlar mı?
Emekçilerin yabancı ellerde alınteriyle kazan-
dıklarını din motifleriyle dolandırmış olanlara şim-
diye kadar kanat gerenler mi?
Yüreklendirme, tarihsel film senaryolarında ol-
duğu gibi “demir yürek” değil, her şeyden önce
“temiz yürek” ister. Yolsuzluğa bulaşmış olmak-
la suçlanan bir iktidar, belki de bu yüzden inan-
dırıcılık kaybına uğradığını bildiği için, krize karşı
ulusal seferberlik ilan etme cesaretini hâlâ bula-
mamıştır.
mumtazsoysal@gmail.com
Muhatap?
Türkiye’de terör bir
iç sorun değildir.
Boyutları uluslar-
arası politikalara ya-
yılmıştır.
Terör sorununu bir
iç kavgaya dönüştür-
mek ancak emperya-
lizme ve Türkiye’nin
bölünmesine hizmet et-
mek isteyenlerin işine
yarar.
Ordu düşmanlığını
meslek edinen bir med-
ya ve Silahlı Kuvvetle-
ri siyasette hasım gibi
gören bir iktidarla
Türkiye terör belasın-
dan kurtulamaz.
Hem etnik sorunları
çözmek için hukuksal,
demokratik, gerekli ön-
lemleri almayan; hem
de laik orduyu karşısı-
na alarak İslamcı Dev-
let modelinin engeli sa-
yan bir hükümetin ik-
tidarı, askere karşıt
kampanyayı yürütü-
yorsa; TSK bir çapra-
za düşürülmüş demek-
tir.
Bu çapraz, Türki-
ye’nin bölünmesini ve
Anadolu’nun batısın-
da İslamcı bir devleti
öngörerek Atatürk
Cumhuriyeti’ni bitir-
meyi düşünenlerin ek-
meğine yağ sürmekte-
dir.
Bu yazıyı Türkiye’de
terörün yalnız bir iç
sorun olmadığını yine-
leyerek noktalıyoruz.
PKK’nin ardındaki
muhatabımız kimdir?
Artık bilelim.
C
Baştarafı 1. Sayfada
SAYFA 13 EKİM 2008 PAZARTESİCUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul B 21
Edirne B 21
Kocaeli B 20
Çanakkale B 21
İzmir PB 23
Manisa PB 24
Aydın PB 25
Denizli PB 23
Zonguldak B 17
Sinop B 18
Samsun Y 18
Trabzon Y 16
Giresun Y 16
Ankara PB 18
Eskişehir PB 16
Konya PB 16
Sıvas PB 17
Antalya PB 28
Adana PB 28
Mersin PB 27
Diyarbakır PB 26
Şanlıurfa PB 28
Mardin PB 24
Siirt PB 25
Hakkâri B 17
Van B 16
Kars B 14
Oslo PB 14
Helsinki PB 12
Stockholm B 14
Londra Y 20
Amsterdam Y 17
Brüksel B 20
Paris Y 20
Bonn PB 19
Münih PB 19
Berlin B 19
Budapeşte B 23
Madrid Y 23
Viyana B 21
Belgrad B 21
Soyfa B 21
Roma B 22
Atina Y 22
Zürih B 23
Moskova Y 14
Aşkabat PB 21
Astana B 4
Taşkent PB 22
Bakû Y 16
Bişkek PB 14
Tiflis B 18
Kahire B 26
Şam B 26
Yurt geneli parçalı ve
çok bulutlu, Orta ve
Doğu Karadeniz kıyıları
ile Artvin çevreleri sa-
ğanak yağışlı geçe-
cek. Hava sıcaklığında
önemli bir değşiklik ol-
mayacak. Rüzgar; ku-
zey ve kuzeydoğudan
hafif arasıra orta, yur-
dun kuzeybatı kesim-
lerinde kuvvetli olarak
esecek.
Umut BM formülündeBirleşmiş Milletler ve ekonomistler, dünya ekonomisini canlandõrõp istihdamõ arttõrmayõ, yoksulluğu
ve çevre felaketlerini önlemeyi amaçlayan “Yeni Yeşil Anlaşma” adlõ bir proje hazõrlõğõnda
Dış Haberler Servisi - Global pi-
yasalar 1929’dan beri en büyük ma-
li krizini yaşarken, Birleşmiş Millet-
ler (BM) ve önde gelen ekonomistler,
dünya ekonomisini canlandõrõp mil-
yonlarca kişiye istihdam sağlayacak,
yoksulluğu ve çevre felaketlerini ön-
lemeyi amaçlayan “Yeni Yeşil An-
laşma” adlõ bir proje hazõrlõğõnda.
Gelecek hafta İngiltere’nin baş-
kenti Londra’da başlatõlacak proje çer-
çevesinde, ABD’nin gelecek ay se-
çilecek yeni başkanõ başta olmak
üzere dünya liderlerine, yaşanmakta
olan krize yol açan yatõrõm anlayõşõ-
nõn değiştirilerek, istihdam sağlayõcõ
ve çevreye saygõlõ yatõrõmlara yönel-
me çağrõsõ yapõlacak.
BM Çevre Programõ’na (UNEP)
bağlõ olarak Yeşil Ekonomi Girişimi
adõ altõnda yürütülen çalõşmaya, dö-
nemin ABD Başkanõ Franklin Roo-
sevelt’in 1930 krizine son veren
“Yeni Anlaşma”sõndan esinlenerek
“Yeni Yeşil Anlaşma” başlõğõ ko-
nuldu.
Krizden çõkõş için çevreye saygõlõ
bir ekonominin temel alõnmasõnõ ön-
gören proje, mali piyasalarõn işleyi-
şinde reforma gidilmesini de hedef-
liyor. Halen Almanya ve Norveç hü-
kümetleriyle Avrupa Komisyonu ta-
rafõndan finanse edilen milyonlarca
dolarlõk çalõşma, dünyanõn tek bir
krizle karşõ karşõya olmadõğõnõ, gõda,
petrol ve finans krizinin birbiriyle
bağlantõlõ olarak yaşandõğõ görüşünü
savunuyor.
Tahõl ve petrol fiyatlarõndaki büyük
artõşõn, doğal kaynaklarõn uzun vadeli
kullanõmõ gözardõ edilerek yapõlan kõ-
sa vadeli planlamalardan kaynaklan-
dõğõ vurgulanan çalõşmada, son çey-
rek yüzyõlda, dünyada büyümenin iki
kat arttõğõ, ancak gõda, su, enerji ve te-
miz hava sağlayan doğal kaynaklarõn
yüzde 60’õnõn ciddi olarak tahrip
edildiği belirtiliyor.
UNEP Direktörü Achim Steiner,
yeni bir çalõşmaya göre yok edilen or-
manlar yüzünden, temiz su sağlamak,
toprak erozyonu ve küresel õsõnmay-
la mücadele için her yõl 2.5 trilyon do-
lar harcama yapõldõğõnõ söyledi. Stei-
ner, bununla karşõlaştõrõldõğõnda ma-
li krizin yol açtõğõ zararõn küçük kal-
dõğõnõ, krizin faturasõnõn 1.5 trilyon
dolar olarak hesaplandõğõnõ belirtti.
Steiner, “Yeşil büyüme” diye ad-
landõrdõğõ anlayõşõn doğal felaketle-
ri önlemekle kalmayacağõnõ, finans pi-
yasalarõnõ da kurtaracağõnõ söyleye-
rek “Yeni yeşil ekonomi büyümeye
yeni bir motor sağlayacak” dedi.
Steiner, “20. yüzyıl ekonomisi,
şimde krizde olan finans kapital ta-
rafından yönetiliyordu. 21. yüzyıl
ekonomisi, özellikle yeryüzündeki
en yoksul insanlar için gerekli olan
kalıcı istihdam ve refahı sağlayacak
dünyanın doğal kaynak sermaye-
sinin geliştirilmesi üzerinde temel-
lenecek” diye konuştu.
Çevrenin ve doğal kaynaklarõn ko-
runmasõ için yapõlacak çalõşma ve ya-
tõrõmlarõn büyük istihdam yaratacağõnõ
vurgulayan Steiner, halen 1.3 trilyon
dolarlõk çevreci ürün ve hizmetler pa-
zarõnõn önümüzdeki 12 yõl içinde iki
kat büyüyeceğini de söyledi.
İstanbul Haber Servisi - Met-
ris Cezaevi’nde demir çubuklarla
dövülerek öldürüldüğü iddia edi-
len Engin Çeber, Ümrani-
ye’deki Pir Sultan Abdal Kültür
Derneği Cemevi’nde düzenlenen
tören ve kitlesel yürüyüşün ar-
dõndan Kocatepe Mezarlõğõ’nda
toprağa verildi.
Sarõyer Derbent Mahallesi’nde,
28 Eylül Pazartesi günü Yürüyüş
dergisini dağõtõrken “polis me-
muruna mukavemet” iddia-
sõyla gözaltõna alõnan ve tutuklu
bulunduğu Metris Cezaevi’nden
“beyin kanaması” teşhisiyle
kaldõrõldõğõ Şişli Etfal Hastane-
si’nde 10 Ekim’de hayatõnõ kay-
beden Engin Çeber’in cenazesi
önceki akşam Ümraniye Musta-
fakemal Mahallesi’ndeki Pir Sul-
tan Abdal Kültür Derneği Cem-
evi’ne getirildi. Halk Cephesi,
TAYAD’lõ aileler, DTP, Parti-
zan, Alõnteri’nin de aralarõnda
bulunduğu çok sayõda demokra-
tik kitle örgütü ve sosyalist der-
gi çevrelerinden oluşan kalaba-
lõk topluluk “Engin Çeber
ölümsüzdür”, “Engin Çeber’in
katili AKP iktidarıdır”, “Kah-
rolsun faşizm, yaşasın müca-
delemiz” sloganlarõnõ attõ. Öğle
zamanõ kõlõnan cenaze namazõnõn
ardõndan Çeber’in tabutu kõrmõ-
zõ örtüyle sarõldõ ve üzerine ka-
ranfiller konularak omuzlarda
taşõndõ. Yenibosna’da geçen yõl
Yürüyüş dergisi satarken polisin
açtõğõ ateş sonucu yaralanõp felç
olan Ferhat Gerçek’in en önde
yer aldõğõ topluluk kortej oluş-
turarak yürüyüşe geçti. Beyaz
tülbentlerininin üzerine kõrmõzõ
bantlar takan TAYAD’lõ aileler
de “Engin Çeber ölümsüzdür”
yazõlõ pankart taşõdõ.
Mustafakemal Mahallesi son
durağa kadar gerçekleştirilen
yürüyüş boyunca çeşitli pan-
kartlar taşõndõ. Çeber’in tabutu
Ümraniye Pir Sultan Abdal Der-
neği’nin aracõna konularak Ko-
catepe Mezarlõğõ’na götürüldü.
Çeber’in Kocatepe Mezarlõğõ’nda
toprağa verilmesinin ardõndan
bir dakikalõk saygõ duruşunda bu-
lunuldu. Burada TAYAD’lõ ai-
leler adõna konuşan Ahmet Ku-
laksız, tüm demokratik kitle ör-
gütlerinin bugün saat 13.00’te
Sultanahmet Adliyesi’nden ya-
põlacak olan suç duyurusuna ka-
tõlmalarõ için çağrõda bulundu.
Çeber ve arkadaşlarõ Aysun
Baykal, Özgür Karakaya ve
Cihan Gün, 28 Eylül Pazartesi
günü Sarõyer Derbent Mahalle-
si’nde Ferhat Gerçek’in felç ol-
masõna neden olanlarõn yargõ-
lanmasõ istemiyle yaptõklarõ gös-
terinin ardõndan Yürüyüş dergi-
sini dağõtõrken gözaltõna alõn-
mõşlardõ. Çeber’in Şişli Etfal
Hastanesi’nde yoğun bakõmda
beyin ölümünün gerçekleştiğiy-
se 8 Ekim günü avukat ziyare-
tiyle ortaya çõkmõştõ.
CHP İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigen, Başbakan Er-
doğan’õn yanõtlamasõ istemiyle
TBMM’ye soru önergesi vere-
ceğini belirtirken adalet ve içiş-
leri bakanlarõnõn istifa etmesini
istedi.
Engin Çeber toprağa verildi
İstanbul Haber Servisi - Öm-
rünü Türkçenin doğru ve güzel
söyleyişine adayan, sunucu, gaze-
teci Nedret Selçuker (70) dün ya-
şamõnõ yitirdi. Selçuker, radyo tel-
evizyon alanõndaki ilk devlet sa-
natçõsõ unvanõnõ taşõyordu. Selçu-
ker için bugün saat 11.00’de Tür-
kiye Gazeteciler Cemiyeti önünde
tören düzenlenecek. Selçuker ikin-
dide kõlõnacak cenaze namazõndan
sonra toprağa verilecek.
1938’de Bursa’da doğan Selçu-
ker, Üsküdar Paşakapõsõ Ortaoku-
lu ve Cağaloğlu İstanbul Erkek Li-
sesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi’nden mezun
olduktan sonra bir süre gazetecilik
yapan Selçuker, İstanbul Radyo-
su’nda spiker olarak çalõştõ.
Selçuker, dönemin Milli Eğitim
Bakanõ Avni Akyol’un önerisi
üzerine öğretmenlere diksiyon der-
si verdi. Yunus Emre şiirlerini de
seslendiren Selçuker, ekranlarõn ve
mikrofonlarõn “altın sesi” unva-
nõyla anõlõyordu. Selçuker’e, Türk
sanatõna yaptõğõ değerli hizmet ve
sanatçõ kişiliği dolayõsõyla, döne-
min Cumhurbaşkanõ Süleyman
Demirel’in onayõyla “Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı”
unvanõ verilmişti.
ADT’de
‘Barõş’ sesleri
SAVAŞ KÜRKLÜ
ADANA - Adana
Devlet Tiyatrosu’nda
‘Barış’ sahnelenecek,
barõşõn yüzü tüm sõ-
caklõğõ ve sevecenliği
ile, hatta yönetmeni-
ne göre insanlarõ gül-
dürerek tanõtõlacak. Ye-
ni dönemde seyirciyle
tiyatro sahnesi önünde
buluşmanõn mutlulu-
ğunu yaşadõklarõnõ be-
lirten ADT Müdürü
Ahenk Demir, “Her
yeni sezon bizim için
yeni bir adımdır. Biz
de bu adımı, ülkece
çok ihtiyacımız olan
‘Barõş’ diyerek atma-
nın onur ve heyeca-
nını yaşıyoruz” dedi.
Yeni döneme, 23
Eylül’de Samet Beh-
rengi’nin yazdõğõ, Şe-
kip Taşpınar’õn yö-
nettiği “Küçük Kara-
balık” adlõ çocuk oyu-
nu ile başlayan
ADT’nin normal oyun-
lara yarõn, Aristopha-
nes’in yazdõğõ, Kemal
Kocatürk’ün uyarla-
yõp yönettiği “Barış”
ile başlayacağõnõ irde-
leyen Demir, oyunla
ilgili şunlarõ söyledi:
“Kahramanımız
Trigayos, atılır bü-
yük bir işe. İş ne mi
dersiniz? Bir tezek
böceğinin sırtında sa-
vaşın esir aldığı Barış
adlı güzeli kurtar-
maktır. Savaş, Ba-
rış’ı Olimpos dağın-
da dipsiz bir mağa-
raya kapatmıştır.
Kahramanımız Tri-
gayos, bu zorlu gör-
evi köylü kurnazı ak-
lı sayesinde başarır
ve Barış adlı güzeli
yeryüzüne getirerek
insanların sevgilisi
haline gelir ve ikti-
darın da tek sahibi
olur. Sonra da Ba-
rış’ın nimetlerinden
yararlanarak, tipik
iktidar sahipleri gibi
kurtardığı halkını,
yine diğerleri gibi
soymaya ve de açlığa
sürükler. Tüm bun-
ları da Barış adına
yaptığını söyler.
Çünkü o artık barı-
şın koruyucusu ve de
tek sahibidir. Barış
adına açlığın ve sefa-
letin sorumlusu hali-
ne bile gelir. Herke-
sin sevgilisi Barış’ı
bile Savaş’a dönüş-
türmeyi başarır ve
sonuçta, ‘Hepimiz iki-
yüzlüyüz / Bazen sa-
vaş bazen barõş / As-
lõnda yalnõzca biziz /
Savaş da biz barõş da
biz / Savaş da biziz /
Barõş da biziz / Çünkü
seçen de biz /Seçilen
de biziz’ denir.”
MİKROFONLARIN ALTIN SESİ YAŞAMINI YİTİRDİ
Çocukların kavgasına büyükler
karıştı: 12’si ağır 30 yaralı
Adana’da akraba ailelerin çocuk-
larõnõn kavgasõna aile fertleri de
karõşõnca olaylar büyüdü. Çevik
Kuvvet polisinin gaz bombasõ ve
göz yaşartõcõ sprey kullandõğõ, taş
ve sopalarõn kullanõldõğõ olaylar-
da 12’si ağõr 30’a yakõn kişi yara-
landõ. Önce Çukurova Caddesi
üzerindeki fõrõn önünde daha son-
ra tüm cadde üzerinde başlayan
kavga her iki ailenin kadõnlõ er-
kekli diğer fertlerinin de ellerin-
deki taş ve sapalarla katõlmasõyla
adeta meydan savaşõna döndü.
Polisin müdahalesiyle yaklaşõk
bir saat sonra yatõşan iki akraba
aileden ağõr yaralanan Aziz, Sa-
lih, Fatma, Ali, Selahattin Yüksel
ile Bekir Baytal, Abdullah Beyaz-
kuş, Zuriye Şal, Mustafa
Çakõr, Mehmet Aslan, Zekiye ve
Sabah Kayabaşõ adlõ kişiler teda-
vi için Devlet ve Numune hasta-
nelerine kaldõrõldõ. (Fotoğraflar:SERKANYILDIZ)
Nedret Selçuker, devlet sa-
natçısı unvanını taşıyordu.