06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Talabani’nin Türkiye katındaki muhatabı Silopi Kay- makamlığı idi. 1990’la durum değişti, Ankara ka- tında muhatap bulmaya başladılar. 2000’lerde ise neredeyse “muhatap olmamayı” da seçenekler ara- sına koyacak duruma geldiler! Bu zaman diliminde Türkiye’nin terör karşısındaki durumu, iniş çıkışlar da olsa giderek daha olumsuz hale geldi. 80’lerde terörle mücadelenin bütün ko- şullarını biz saptıyorduk. 90’larda komşularla iliş- kilerimizi de bu durum belirler hale geldi. 2000’ler- le ABD katında sorun olarak karşımızda! Adım adım bu noktaya nasıl geldiğimizi çok iyi irdelemeden önümüzdeki dönemi görmemiz ve yol haritası izlememiz çok zor. Irak’ın kuzeyindeki bugünkü durum şu: Barzani, kendi ufku çerçevesinde kuzeyin tam hâ- kimi olmanın yeteceğini düşündü. ABD ile pazar- lıklarını ona göre yaptı, büyük ölçüde başardı. Talabani, görüntüsel de olsa daha büyük oyna- mak istedi, tüm Irak’ın Cumhurbaşkanı oldu. An- cak Bağdat-Washington hattından gelen haberler sağlıksız! Yani Talabani’nin sağlığı hiç de iyi değil. Şimdiden, siyasal miras tartışmaları başladı bile. Ta- labani kısa bir süre önce ABD’de kalp ve diz ame- liyatı geçirdi. Doktorların kendisine tavsiyesi, cum- hurbaşkanlığı görevini aktif olarak yürütmeyi bı- rakması yönünde. Talabani’nin ardılı kim olacak? Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) adına ku- zeydeki bölgesel yönetimde başkan yardımcılığı ya- pan Kusret Resul Ali ile Talabani’nin eşi Hero İb- rahim yeni lider adayları arasında... Barzani de bu yapıyı gözlerken, “Acaba Talaba- ni’nin mirasını bir şekilde üstüme geçirip, bölgenin tümüyle hâkimi olur muyum” sorusuna yanıt arıyor. Her iki grubun da ABD’nin onayını almadan cid- di adım atacağını düşünmek akla uzak olur! PKK yukarıdaki yapının neresinde? Tam ortasında! Bölgeden gelen haberler, terör örgütünün Bar- zani grupları ile iç içe olduğu, pek çoğunun bölgesel askeri yapının içinde yer aldığı yönünde. Öyle ki, Barzani gruplarının içinde yerleşip yetki sahibi olan, devamında da NATO katında kabul gören ki- şilerden söz ediliyor. Tabii Barzani’nin adamı gö- rüntüsü altında! Barzani-Talabani şöyle bir anlayışı benimsemiş görünüyor: Bizim burada istediğimiz gibi rahatça hareket et- memizin başlıca koşullarından biri, Türkiye’nin te- rör belasından başını kurtaramamasıdır. Türkiye bu- nunla uğraşmak durumunda kaldıkça, yerine gö- re bize de muhtaç hale gelecektir. ABD Türkiye’ye, “Arkadaş, terörle baş etmek istiyorsan, Irak’ın ku- zeyiyle doğrudan temas kurman şart” dedi mi, ka- re tamamlandı demektir! Ankara bu hafta, Barzani-Talabani ile muhatap olup olmamayı tartışacak. Oysa sorun bu değil... Sorun, ABD’yi terörle mücadelede samimiyete çekmek... ABD ile güvenlik, terörle mücadele temeline da- yalı ilişkilerin gerçeği şu: Afganistan’da yan yara, Balkanlar’da yan yana, Irak’ta karşı karşıya! [email protected] AÇI MÜMTAZ SOYSAL Yüreklendirme BOSNA-HERSEK maçından sonra konuşan bir futbol üstadına göre, şu sıra Türkiye’deki bütün takımlar arasında maçlara en çok asılan, karşıda- kini yenmek için canını dişine takan tek takım, “mil- lî takım”mış. Kulüp takımlarının hiçbirinde aynı ası- lış ve kendini maça veriş yokmuş. Niçin acaba? Profesyonel takımla, hele içinde üç-beş yabancı oyuncunun da bulunduğu bir takımla millî takım arasında niçin böyle bir fark olsun ki? Öbür ta- kımlarda da parlamak, beğenilmek, daha ünlü bir takıma yükselmek, daha fazla kazanır duruma gel- mek için maça asılan, kendini oyuna verenler, sev- diği renkler için çırpınanlar çıkmaz mı? Çıkar el- bet. O halde, fark nerede? Üstadlar, “motivasyon”da diyorlar.. Fatih Ho- ca’nın, çalıştırdığı takımı daha iyi “motive” ettiği söyleniyor. Fransızcadan dilimize “geçmek üzere olan” Lâ- tince kökenli “motivasyon” sözcüğü ne de- mektir? İngilizceden alındı diye “motiveyşın” denmediğine şükredip benimseyecek miyiz bu sözcüğü? Türkçesi yok mu? Fransızca’nın “motif” sözü Lâtince’nin “moti- vus”undan geliyor; “hareket eden, devinen” de- mek. Ama o kadar basit değil. Kişinin kendi için- de, dışında değil, onu harekete, eyleme iten gü- dü, bir duygu, bir inanç, bir ana düşüncedir mo- tif. Önemli olan, onun içten gelmesi, içten gelir- cesine güçlendirilmiş olması. Peki nedir vücut motorunun içtenliğini, aşkını ifa- de eden organın Türkçe adı? Kalp, yani yürek değil mi? Yüreklendirme diye bir sözcük yok mu Türk- çede.. O halde, “motivasyon” yerine niçin “yü- reklendirme” denmesin? Şimdi, Batı’dan esen kriz kasırgasına direne- bilmek hayli iç disiplin ve özveri gerektirir. Bu- nun yüreklendirilmesini kimler yapacak? Batı’dan gelen kalkınma reçetelerini övüp çey- rek yüzyıldır “Başka yol yok” diyenler mi? Cumhuriyetin tüketimden kısıp kamusal yatırı- ma aktardığı birikimlerle kurulmuş bir ulusal sa- nayii o reçeteler yüzünden şunu buna yağma et- tirenler mi? Disiplin ve plan yerine savrukluğu ve plansız- lığı şiar edinmiş olanlar mı? Kıbrıs davasına yürek koymuşları ve o yolda can verenleri unutup Avrupa sevdası uğruna adanın kuzeyini bırakmayı göze alanlar mı? Emekçilerin yabancı ellerde alınteriyle kazan- dıklarını din motifleriyle dolandırmış olanlara şim- diye kadar kanat gerenler mi? Yüreklendirme, tarihsel film senaryolarında ol- duğu gibi “demir yürek” değil, her şeyden önce “temiz yürek” ister. Yolsuzluğa bulaşmış olmak- la suçlanan bir iktidar, belki de bu yüzden inan- dırıcılık kaybına uğradığını bildiği için, krize karşı ulusal seferberlik ilan etme cesaretini hâlâ bula- mamıştır. [email protected] Muhatap? Türkiye’de terör bir iç sorun değildir. Boyutları uluslar- arası politikalara ya- yılmıştır. Terör sorununu bir iç kavgaya dönüştür- mek ancak emperya- lizme ve Türkiye’nin bölünmesine hizmet et- mek isteyenlerin işine yarar. Ordu düşmanlığını meslek edinen bir med- ya ve Silahlı Kuvvetle- ri siyasette hasım gibi gören bir iktidarla Türkiye terör belasın- dan kurtulamaz. Hem etnik sorunları çözmek için hukuksal, demokratik, gerekli ön- lemleri almayan; hem de laik orduyu karşısı- na alarak İslamcı Dev- let modelinin engeli sa- yan bir hükümetin ik- tidarı, askere karşıt kampanyayı yürütü- yorsa; TSK bir çapra- za düşürülmüş demek- tir. Bu çapraz, Türki- ye’nin bölünmesini ve Anadolu’nun batısın- da İslamcı bir devleti öngörerek Atatürk Cumhuriyeti’ni bitir- meyi düşünenlerin ek- meğine yağ sürmekte- dir. Bu yazıyı Türkiye’de terörün yalnız bir iç sorun olmadığını yine- leyerek noktalıyoruz. PKK’nin ardındaki muhatabımız kimdir? Artık bilelim. C Baştarafı 1. Sayfada SAYFA 13 EKİM 2008 PAZARTESİCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul B 21 Edirne B 21 Kocaeli B 20 Çanakkale B 21 İzmir PB 23 Manisa PB 24 Aydın PB 25 Denizli PB 23 Zonguldak B 17 Sinop B 18 Samsun Y 18 Trabzon Y 16 Giresun Y 16 Ankara PB 18 Eskişehir PB 16 Konya PB 16 Sıvas PB 17 Antalya PB 28 Adana PB 28 Mersin PB 27 Diyarbakır PB 26 Şanlıurfa PB 28 Mardin PB 24 Siirt PB 25 Hakkâri B 17 Van B 16 Kars B 14 Oslo PB 14 Helsinki PB 12 Stockholm B 14 Londra Y 20 Amsterdam Y 17 Brüksel B 20 Paris Y 20 Bonn PB 19 Münih PB 19 Berlin B 19 Budapeşte B 23 Madrid Y 23 Viyana B 21 Belgrad B 21 Soyfa B 21 Roma B 22 Atina Y 22 Zürih B 23 Moskova Y 14 Aşkabat PB 21 Astana B 4 Taşkent PB 22 Bakû Y 16 Bişkek PB 14 Tiflis B 18 Kahire B 26 Şam B 26 Yurt geneli parçalı ve çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz kıyıları ile Artvin çevreleri sa- ğanak yağışlı geçe- cek. Hava sıcaklığında önemli bir değşiklik ol- mayacak. Rüzgar; ku- zey ve kuzeydoğudan hafif arasıra orta, yur- dun kuzeybatı kesim- lerinde kuvvetli olarak esecek. Umut BM formülündeBirleşmiş Milletler ve ekonomistler, dünya ekonomisini canlandõrõp istihdamõ arttõrmayõ, yoksulluğu ve çevre felaketlerini önlemeyi amaçlayan “Yeni Yeşil Anlaşma” adlõ bir proje hazõrlõğõnda Dış Haberler Servisi - Global pi- yasalar 1929’dan beri en büyük ma- li krizini yaşarken, Birleşmiş Millet- ler (BM) ve önde gelen ekonomistler, dünya ekonomisini canlandõrõp mil- yonlarca kişiye istihdam sağlayacak, yoksulluğu ve çevre felaketlerini ön- lemeyi amaçlayan “Yeni Yeşil An- laşma” adlõ bir proje hazõrlõğõnda. Gelecek hafta İngiltere’nin baş- kenti Londra’da başlatõlacak proje çer- çevesinde, ABD’nin gelecek ay se- çilecek yeni başkanõ başta olmak üzere dünya liderlerine, yaşanmakta olan krize yol açan yatõrõm anlayõşõ- nõn değiştirilerek, istihdam sağlayõcõ ve çevreye saygõlõ yatõrõmlara yönel- me çağrõsõ yapõlacak. BM Çevre Programõ’na (UNEP) bağlõ olarak Yeşil Ekonomi Girişimi adõ altõnda yürütülen çalõşmaya, dö- nemin ABD Başkanõ Franklin Roo- sevelt’in 1930 krizine son veren “Yeni Anlaşma”sõndan esinlenerek “Yeni Yeşil Anlaşma” başlõğõ ko- nuldu. Krizden çõkõş için çevreye saygõlõ bir ekonominin temel alõnmasõnõ ön- gören proje, mali piyasalarõn işleyi- şinde reforma gidilmesini de hedef- liyor. Halen Almanya ve Norveç hü- kümetleriyle Avrupa Komisyonu ta- rafõndan finanse edilen milyonlarca dolarlõk çalõşma, dünyanõn tek bir krizle karşõ karşõya olmadõğõnõ, gõda, petrol ve finans krizinin birbiriyle bağlantõlõ olarak yaşandõğõ görüşünü savunuyor. Tahõl ve petrol fiyatlarõndaki büyük artõşõn, doğal kaynaklarõn uzun vadeli kullanõmõ gözardõ edilerek yapõlan kõ- sa vadeli planlamalardan kaynaklan- dõğõ vurgulanan çalõşmada, son çey- rek yüzyõlda, dünyada büyümenin iki kat arttõğõ, ancak gõda, su, enerji ve te- miz hava sağlayan doğal kaynaklarõn yüzde 60’õnõn ciddi olarak tahrip edildiği belirtiliyor. UNEP Direktörü Achim Steiner, yeni bir çalõşmaya göre yok edilen or- manlar yüzünden, temiz su sağlamak, toprak erozyonu ve küresel õsõnmay- la mücadele için her yõl 2.5 trilyon do- lar harcama yapõldõğõnõ söyledi. Stei- ner, bununla karşõlaştõrõldõğõnda ma- li krizin yol açtõğõ zararõn küçük kal- dõğõnõ, krizin faturasõnõn 1.5 trilyon dolar olarak hesaplandõğõnõ belirtti. Steiner, “Yeşil büyüme” diye ad- landõrdõğõ anlayõşõn doğal felaketle- ri önlemekle kalmayacağõnõ, finans pi- yasalarõnõ da kurtaracağõnõ söyleye- rek “Yeni yeşil ekonomi büyümeye yeni bir motor sağlayacak” dedi. Steiner, “20. yüzyıl ekonomisi, şimde krizde olan finans kapital ta- rafından yönetiliyordu. 21. yüzyıl ekonomisi, özellikle yeryüzündeki en yoksul insanlar için gerekli olan kalıcı istihdam ve refahı sağlayacak dünyanın doğal kaynak sermaye- sinin geliştirilmesi üzerinde temel- lenecek” diye konuştu. Çevrenin ve doğal kaynaklarõn ko- runmasõ için yapõlacak çalõşma ve ya- tõrõmlarõn büyük istihdam yaratacağõnõ vurgulayan Steiner, halen 1.3 trilyon dolarlõk çevreci ürün ve hizmetler pa- zarõnõn önümüzdeki 12 yõl içinde iki kat büyüyeceğini de söyledi. İstanbul Haber Servisi - Met- ris Cezaevi’nde demir çubuklarla dövülerek öldürüldüğü iddia edi- len Engin Çeber, Ümrani- ye’deki Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Cemevi’nde düzenlenen tören ve kitlesel yürüyüşün ar- dõndan Kocatepe Mezarlõğõ’nda toprağa verildi. Sarõyer Derbent Mahallesi’nde, 28 Eylül Pazartesi günü Yürüyüş dergisini dağõtõrken “polis me- muruna mukavemet” iddia- sõyla gözaltõna alõnan ve tutuklu bulunduğu Metris Cezaevi’nden “beyin kanaması” teşhisiyle kaldõrõldõğõ Şişli Etfal Hastane- si’nde 10 Ekim’de hayatõnõ kay- beden Engin Çeber’in cenazesi önceki akşam Ümraniye Musta- fakemal Mahallesi’ndeki Pir Sul- tan Abdal Kültür Derneği Cem- evi’ne getirildi. Halk Cephesi, TAYAD’lõ aileler, DTP, Parti- zan, Alõnteri’nin de aralarõnda bulunduğu çok sayõda demokra- tik kitle örgütü ve sosyalist der- gi çevrelerinden oluşan kalaba- lõk topluluk “Engin Çeber ölümsüzdür”, “Engin Çeber’in katili AKP iktidarıdır”, “Kah- rolsun faşizm, yaşasın müca- delemiz” sloganlarõnõ attõ. Öğle zamanõ kõlõnan cenaze namazõnõn ardõndan Çeber’in tabutu kõrmõ- zõ örtüyle sarõldõ ve üzerine ka- ranfiller konularak omuzlarda taşõndõ. Yenibosna’da geçen yõl Yürüyüş dergisi satarken polisin açtõğõ ateş sonucu yaralanõp felç olan Ferhat Gerçek’in en önde yer aldõğõ topluluk kortej oluş- turarak yürüyüşe geçti. Beyaz tülbentlerininin üzerine kõrmõzõ bantlar takan TAYAD’lõ aileler de “Engin Çeber ölümsüzdür” yazõlõ pankart taşõdõ. Mustafakemal Mahallesi son durağa kadar gerçekleştirilen yürüyüş boyunca çeşitli pan- kartlar taşõndõ. Çeber’in tabutu Ümraniye Pir Sultan Abdal Der- neği’nin aracõna konularak Ko- catepe Mezarlõğõ’na götürüldü. Çeber’in Kocatepe Mezarlõğõ’nda toprağa verilmesinin ardõndan bir dakikalõk saygõ duruşunda bu- lunuldu. Burada TAYAD’lõ ai- leler adõna konuşan Ahmet Ku- laksız, tüm demokratik kitle ör- gütlerinin bugün saat 13.00’te Sultanahmet Adliyesi’nden ya- põlacak olan suç duyurusuna ka- tõlmalarõ için çağrõda bulundu. Çeber ve arkadaşlarõ Aysun Baykal, Özgür Karakaya ve Cihan Gün, 28 Eylül Pazartesi günü Sarõyer Derbent Mahalle- si’nde Ferhat Gerçek’in felç ol- masõna neden olanlarõn yargõ- lanmasõ istemiyle yaptõklarõ gös- terinin ardõndan Yürüyüş dergi- sini dağõtõrken gözaltõna alõn- mõşlardõ. Çeber’in Şişli Etfal Hastanesi’nde yoğun bakõmda beyin ölümünün gerçekleştiğiy- se 8 Ekim günü avukat ziyare- tiyle ortaya çõkmõştõ. CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, Başbakan Er- doğan’õn yanõtlamasõ istemiyle TBMM’ye soru önergesi vere- ceğini belirtirken adalet ve içiş- leri bakanlarõnõn istifa etmesini istedi. Engin Çeber toprağa verildi İstanbul Haber Servisi - Öm- rünü Türkçenin doğru ve güzel söyleyişine adayan, sunucu, gaze- teci Nedret Selçuker (70) dün ya- şamõnõ yitirdi. Selçuker, radyo tel- evizyon alanõndaki ilk devlet sa- natçõsõ unvanõnõ taşõyordu. Selçu- ker için bugün saat 11.00’de Tür- kiye Gazeteciler Cemiyeti önünde tören düzenlenecek. Selçuker ikin- dide kõlõnacak cenaze namazõndan sonra toprağa verilecek. 1938’de Bursa’da doğan Selçu- ker, Üsküdar Paşakapõsõ Ortaoku- lu ve Cağaloğlu İstanbul Erkek Li- sesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra bir süre gazetecilik yapan Selçuker, İstanbul Radyo- su’nda spiker olarak çalõştõ. Selçuker, dönemin Milli Eğitim Bakanõ Avni Akyol’un önerisi üzerine öğretmenlere diksiyon der- si verdi. Yunus Emre şiirlerini de seslendiren Selçuker, ekranlarõn ve mikrofonlarõn “altın sesi” unva- nõyla anõlõyordu. Selçuker’e, Türk sanatõna yaptõğõ değerli hizmet ve sanatçõ kişiliği dolayõsõyla, döne- min Cumhurbaşkanõ Süleyman Demirel’in onayõyla “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı” unvanõ verilmişti. ADT’de ‘Barõş’ sesleri SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA - Adana Devlet Tiyatrosu’nda ‘Barış’ sahnelenecek, barõşõn yüzü tüm sõ- caklõğõ ve sevecenliği ile, hatta yönetmeni- ne göre insanlarõ gül- dürerek tanõtõlacak. Ye- ni dönemde seyirciyle tiyatro sahnesi önünde buluşmanõn mutlulu- ğunu yaşadõklarõnõ be- lirten ADT Müdürü Ahenk Demir, “Her yeni sezon bizim için yeni bir adımdır. Biz de bu adımı, ülkece çok ihtiyacımız olan ‘Barõş’ diyerek atma- nın onur ve heyeca- nını yaşıyoruz” dedi. Yeni döneme, 23 Eylül’de Samet Beh- rengi’nin yazdõğõ, Şe- kip Taşpınar’õn yö- nettiği “Küçük Kara- balık” adlõ çocuk oyu- nu ile başlayan ADT’nin normal oyun- lara yarõn, Aristopha- nes’in yazdõğõ, Kemal Kocatürk’ün uyarla- yõp yönettiği “Barış” ile başlayacağõnõ irde- leyen Demir, oyunla ilgili şunlarõ söyledi: “Kahramanımız Trigayos, atılır bü- yük bir işe. İş ne mi dersiniz? Bir tezek böceğinin sırtında sa- vaşın esir aldığı Barış adlı güzeli kurtar- maktır. Savaş, Ba- rış’ı Olimpos dağın- da dipsiz bir mağa- raya kapatmıştır. Kahramanımız Tri- gayos, bu zorlu gör- evi köylü kurnazı ak- lı sayesinde başarır ve Barış adlı güzeli yeryüzüne getirerek insanların sevgilisi haline gelir ve ikti- darın da tek sahibi olur. Sonra da Ba- rış’ın nimetlerinden yararlanarak, tipik iktidar sahipleri gibi kurtardığı halkını, yine diğerleri gibi soymaya ve de açlığa sürükler. Tüm bun- ları da Barış adına yaptığını söyler. Çünkü o artık barı- şın koruyucusu ve de tek sahibidir. Barış adına açlığın ve sefa- letin sorumlusu hali- ne bile gelir. Herke- sin sevgilisi Barış’ı bile Savaş’a dönüş- türmeyi başarır ve sonuçta, ‘Hepimiz iki- yüzlüyüz / Bazen sa- vaş bazen barõş / As- lõnda yalnõzca biziz / Savaş da biz barõş da biz / Savaş da biziz / Barõş da biziz / Çünkü seçen de biz /Seçilen de biziz’ denir.” MİKROFONLARIN ALTIN SESİ YAŞAMINI YİTİRDİ Çocukların kavgasına büyükler karıştı: 12’si ağır 30 yaralı Adana’da akraba ailelerin çocuk- larõnõn kavgasõna aile fertleri de karõşõnca olaylar büyüdü. Çevik Kuvvet polisinin gaz bombasõ ve göz yaşartõcõ sprey kullandõğõ, taş ve sopalarõn kullanõldõğõ olaylar- da 12’si ağõr 30’a yakõn kişi yara- landõ. Önce Çukurova Caddesi üzerindeki fõrõn önünde daha son- ra tüm cadde üzerinde başlayan kavga her iki ailenin kadõnlõ er- kekli diğer fertlerinin de ellerin- deki taş ve sapalarla katõlmasõyla adeta meydan savaşõna döndü. Polisin müdahalesiyle yaklaşõk bir saat sonra yatõşan iki akraba aileden ağõr yaralanan Aziz, Sa- lih, Fatma, Ali, Selahattin Yüksel ile Bekir Baytal, Abdullah Beyaz- kuş, Zuriye Şal, Mustafa Çakõr, Mehmet Aslan, Zekiye ve Sabah Kayabaşõ adlõ kişiler teda- vi için Devlet ve Numune hasta- nelerine kaldõrõldõ. (Fotoğraflar:SERKANYILDIZ) Nedret Selçuker, devlet sa- natçısı unvanını taşıyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle