14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 EYLÜL 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA Ş S U N U diğim tek da, görme a önce ız m ra a zı h Ya lya idi. Da kıta Avustra itme zemini oluştu g birkaç kez ı oluşmadı. Bu yılın n a m za lya ama de Avustra ilk çeyreğin r Merkezi çağrı ltü Atatürk Kü kez tamam” dedim. u b “ a yapınc ola çıktım: 4 hedefle y en göçün 40. ’d 1 Türkiye deki Türklerin e lk ü u b ek, yılında rinde görm ek. e y u n u m lem duru külerini din onların öy kale Savaşları’nın 2 Çanak ndeki Anzakları esi karşı ceph lerinde görmek. e lk ü i d n izlerini ke in oradaki erçek ’n le a k k a g n Ça . 3 Kıtanın araştırmak jinlerle tanışmak, ri sahibi Abo . 4 Dünyanın en k a şm u n ko i olarak rinden bir evresini e tl n e k l ze gü eç n Sydney v ak. e il d e l u b a k nım gezmek, ta tümüyle ilgili in m ri e Bu hedefl tım. Gördüklerimi, ap bir şeyler y bilgileri, çektiğim im iğ et edind Cumhuriy fotoğraflarıda paylaşmayı okurlarıyla saydım. görev DİZİ Gelişlerinden yaşadıklarına, yeni hayatlarından gelecek kaygılarına kadar her birinin ayrı bir öyküsü bulunuyor 9 N duraklı, 28 saatlik uçak yolculuğundan sonra Sydney Havaalanı’nda bizi çiçeklerle karşılayan Avustralya Atatürk Kültür Merkezi (AAKM) yöneticileri sordu: Yorgun musunuz? “Hayır” dedim, “biraz yolgunluk var, o kadar.” Gerek uzaklığın getirdiği yakınlık gerekse ortak kaygılarortak değerler gezi boyunca güzel bir iklim oluşturdu. Gezinin güzel bölümlerinden biriyle başlayalım; ikinci gün akşam Türklerin en yoğun yaşadığı semt Auburn’deki Gözde Restoran’dayız... Yemekleriyle, sohbetiyle tam bir Türk sofrası... Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun, sohbetten özetler aktaralım... Geliş öykülerinden burada yaşadıklarına, kurdukları yeni hayatlardan gelecek kaygılarına kadar sohbet ettiğim her insan ayrı bir anlatım konusu... Cengiz Lütfullahoğlu, en eskilerden. Çocukları burada doğmuş büyümüş. 2 kızı var. Biri, annesi Pakistanlı, babası Avustralyalı bir gençle evlenmiş. Öteki de bir İtalyanla. “Birleşmiş Milletler gibi aileyiz” diyor. Cengiz Bey’in komşuları da BM’yi aratmıyor. Lübnanlı, Çinli, Filipinli, bir ara Yunanlı da varmış. Lübnanlılardan biraz yakınıyor: “Çok yüksek sesle konuşuyorlar... Birine beddua edeceksen; komşun Lübnanlı olsun, diyeceksin. Yunanlarla iyiydik. Özel yemekler yapınca birbirimize verirdik.” Levent Ağaçayak’ın önce soyadına takıldım. Dedesi Çanakkale cephesinden gazi dönmüş. Ayağının birini o günün koşulları içinde “takma” yapmışlar. Soyadı oradan geliyormuş. Dede Çanakkale’de, torun Çanakkale’nin öteki cephesindeki askerlerin ülkesinde... Levent meslektaş. Sydney’de gazete çıkarıyor. “Benimle ilgili ayrıntı istersen, gugıla gir, istediğin kadar bulursun” diyor! Levent’in verdiği bilgilere göre, 40 yılda tam 158 Türkçe gazete çıkarılmış. Bunlardan 5’i ayaktaymış. Bir göçün 40 yıl hatırı var ? Umudu Türkiye dışında arayanların büyük çoğunluğu Avrupa’ya akın etti. Avustralya yollarına düşenlerin ise çoğu bu kıtanın nerede olduğunu bile doğru dürüst bilmiyormuş. İşte bir anı: “Daha önce sorup soruşturmuştuk, yol birkaç saat sürer demişlerdi. Uçağa bindik. Git babam git, bitmiyor. 3 saat, 5 saat... Sonunda dayanamayıp sordum; Avusturya’ya ne zaman varacağız, bu yol uzamadı mı diye. Meğer Avusturya değil, Avustralya yolundaymışız...” Bir başka anı: “Yola koyulduk, sonunda Sydney’e vardık. Kimse bizim dilimizi bilmiyor. Öğrendim ki, dünyada Türkçeden başka diller de konuşuluyormuş...” ? Cengiz Lütfullahoğlu, Sydney’in en eskilerinden. Çocukları burada doğmuş büyümüş. 2 kızı var. Biri, annesi Pakistanlı, babası Avustralyalı bir gençle evlenmiş. Öteki de bir İtalyanla. “Birleşmiş Milletler gibi aileyiz” diyor. Cengiz Bey’in komşuları da BM’yi aratmıyor. Lübnanlı, Çinli, Filipinli, bir ara Yunanlı da varmış. 33 yıldır Sydney’de yaşayan Fevzi Özdemir’in oğlu Serdar yaşı 20’ye gelince tutturmuş: “Ben Türkiye’de askere gideceğim.” Avustralya vatandaşı Serdar’ın askerliği en az 3040 kitap sayfası tutacak kadar renkli bir macera. 3 ‘Dünyada Türkçeden başka dil de varmış’ A Avustralya Atatürk Kültür Merkezi (AAKM) yöneticileri bizi Sydney Havaalanı’nda çiçeklerle karşılıyor. Sydney’den er kışlasına lar, “Arkadaş emin misin” diye sormuşlar. Kışlada da aynı sorularla karşılaşmış. Kendisine en çok şu iki soru sorulmuş: “Sahi kendi isteğinle mi geldin?” “Beni de Avustralya’ya aldıramaz mısın?” Serdar “Şimdiki aklım olsa yine de giderdim askere, Türkiye’yi orada tanıdım” diyor. Kızdığı, eleştirdiği çok şey var. Onu en çok üzen gençlerin eğitimsizliği olmuş. En çok neyin etkilediğini sordum: “Kıdem işi... Öyle ki akşam gazinoda televizyon seyrederken bile en öne en kıdemli erler oturuyor. Kumanda onların elinde oluyor...” Fevzi Bey ve Cihan Hanım da çocuklarıyla birlikte askerlik yapmış. 1.5 yılda sadece telefon parası 22 bin dolar tutmuş. Başta yemin töreni olmak üzere birkaç kez Türkiye’ye gidipgelmişler; toplam masraf 70 bin doları bulmuş. Fevzi Bey “Oğlumun kararıydı, feda olsun” diyor. Sydney’de bir akşamı Serdar’la sohbet ederek geçirdim. Burada liseyi okurken dünyanın ünlü devlet büyüklerinin okutulduğu tarih dersinde Atatürk’ü göremeyince itiraz etmiş. Haklı bulmuşlar. Kabul ettirişini övünçle anlatıyor. ‘İSohbet yoğunluğu nedeniyle soğuyan Adana Kİ GÖÇ BİR YANGIN DEMEKTİR’ kebapları görevliler ısıtmaya götürürken söz sırası Zülfikar Şanlı’ya geldi. Zülfikar ithal damat. Eş durumundan gelmiş. İthal damatithal gelin söylemi akşamın başlıca konularındandı. Zülfikar “Tek övüncüm” dedi, şöyle devam etti: “Kızımın çok iyi eğitim almasını sağladım. Üniversitenin ikincisi. Buradaki eğitimi iyi ama Türkçesinin de iyi olması gerekiyordu. Özel Türkçe dersi aldırdım.” Hayrullah Bey, suyun öte yakasından. 1970’li yıllarda Kırcaali’den Türkiye’ye gelmişler. Herkes onlara çıkışmış: “Siz deli misiniz? Aklınızı peynir ekmekle mi yediniz? Millet Türkiye’den kaçmaya çalışıyor, siz buraya geliyorsunuz.” O da soluğu Avustralya’da almış! İzzet Öztürk de ithal damat. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nde okurken yaz tatilinde, memleketi Denizli’ye gelmiş. Eşi de ailesiyle Avustralya’dan tatile gelmiş. Tanışıp evlenmişler. Sydney’e Denizli ve yöresinden gelenlerin sayısının çokluğu şöyle anlatılıyor: “O dönemin İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun ilgili müdürlerinden biri Denizliliymiş. Hemşerilerine yol göstermiş, işsiz olan varsa koşsun demiş...” İzzet Bey, 12 Eylül döneminin tüm acılarını yaşamış. Hâlâ onları içinde hissediyor. “Öyle bir ortam olmasa belki de gelmezdim” diyor. Sohbet 12 Eylül döneminde yurtdışına çıkanların bugünkü durumuna geldi. Büyük çoğunluk Türkiye’ye hâlâ o günlerin psikolojisiyle bakıyor! ruşturmuştuk, yol birkaç saat vustralya gezisi öncesinde bilgisine başvurduğum sürer demişlerdi. Uçağa bindik. Git babam git, bitmiyor. 3 ilk kişilerden biri daha saat 5 saat... Sonunda dayanaönce bu ülkede büyükelçilik görevinde bulunan Bilal Şimşir ol mayıp sordum; Avusturya’ya ne zaman varacağız, bu yol du. Kendisiyle Gelibolu’dan uzamadı mı diye. Meğer Avusgöçmen Türklere kadar her şeyi turya değil, Avustralya yolunkonuştuk. Yaptığı çalışmaları daymışız...” gönderdi. Şimşir’in hazırladığı, Bir başka anı: “Kocam bir Avustralya Türk Edebiyatı Antogün geldi, hanım varımızı yolojisi adlı iki ciltlik eser, buradağumuzu satacağız yeni bir ülki Türklerin durumunu bütün keye gideceğiz dedi. Düğünde yönleriyle ortaya koyuyordu. verdiklerini al dedim. Altınları Sydney’de konferanstan sonra götürdü, sattı. Köyden çıktık. tanıştığım Ali Asker Aktaş Bir sürü muamele... Yola ko“Her İnsan Bir Roman” adıyla yulduk, sonunda Sydney’e kitaplaştırdığı insan sohbetlerini vardık. Kimse bizim dilimizi verdi. Ardından Aşkın Baran bilmiyor. Öğrendim ki, dünyababası Ümran Baran’ın benzer içerikteki “Umut Zamanı” kita da Türkçeden başka diller de konuşuluyormuş...” bını ve öteki çalışmalarını “isteGel de plansızlığımıza, insandiğin gibi kullan” deyip önüme larımızı bir göçmen kuş gibi hiç koydu. Kitapları okurken bazen eğitmeden ülke dışına gönderişigüldüm bazen hüzünlendim. 40 mize kızma! yıl önce Avustralya hükümeti ile Türkiye arasında bir anlaşma yapılmış ve Türkler bu topraklara ayak basmış. Yola çıkarken onlara hiç değilse birkaç günlük genel bir kurs verilseydi, sanırım burada anlatılanların çoğu yaşanmazdı. Umudu Türkiye dışında arayanların büyük çoğunluğu Avrupa’ya akın etti. Avustralya yollarına düşenlerin ise çoğu bu kıtanın nerede olduğunu bile doğru dürüst bilmiyormuş. İşte bir anı: Türklerin yoğun yaşadığı Auburn “Daha önce sorup sosemti Japon bahçesiyle ünlü. Katolik üniversitesinde Fethullah Gülen kürsüsü 990’lı yıllardan sonra Orta Asya coğrafyası başta olmak üzere çevremizdeki bölgelerin çoğunda Fethullah Gülen hareketinin yansımaları öne çıktı. “Orta(daki) Asya Ülkeleri” kitabını yazarken Gülen hareketinin ABD’nin yeni etki alanlarındaki yükselişini enine boyuna gözlemlemiştim. Avustralya’da da benzer bir tablo ile karşılaştım. Gülen taraftarları önce bir Diyalog Grubu oluşturmuşlar, buradaki tüm ilişki halkalarını kurmuşlar. Ayrıntılar bir dizi yazısının boyutlarını aşacak düzeyde. Burada sadece Avustralian Catholic University (ACU) bünyesinde açılan şu kürsüden söz edelim: İslami Araştırma ve MüslümanKatolik İlişkileri Fethullah Gülen Kürsüsü. Sydney’de de büyük ölçüde bedava dağıtılan ZamanAvustralya gazetesinin 30 Temmuz 2007 tarihli sayısının 3. sayfasındaki duyuruya göre, Fethullah Gülen Kürsüsü’ne eleman alınacak. Başvuruların 7 Eylül tarihine dek yapılması gerekiyor. Adaylardan istenenlerle ilgili bir paragraf şöyle: “Adaylar, yükseköğrenimlerinde İslami ve dinler arası diyalog çalışmalarına dair araştırmalara, bilimsel faaliyetlere, bunların eğitim ve öğrenimine öncülük etmiş başarılı bir akademik çizgiye sahip olmalıdır. oframızın renkli ev sahiplerinden Fevzi Özdemir 33 yıldır Sydney’de. Auburn’ün fiili muhtarı desek yeridir. Sahibi olduğu Elif Market’te Türkiye’deki ürünlerin en kalitelisini bulmak mümkün. Öyle ki, “dün üretilip getirildi” dese yeridir. Zeytin, helva Türkiye’den. İyi pastırmayı Sydney’deki Ermeniler yapıyormuş. Fevzi Bey’i ve eşi Cihan Hanım’ı son bir yıldır ayrıca öne çıkaran küçük oğlu Serdar. Burada doğduğu için Avustralya vatandaşı S olan Serdar, yaşı 20’ye gelince tutturmuş: “Ben Türkiye’de askere gideceğim.” Annebaba “Emin misin, son kararın mı” diye sormuşlar. “Evet” demiş, “neresi çıkarsa çıksın Türkiye’de askere gideceğim.” Serdar’ın askerliği en az 3040 kitap sayfası tutacak kadar renkli bir macera. İlk başvurduğunda “Arkadaş sen asker kaçağısın” demişler. Bunu aşmışlar; bu kez “Arkadaş bizde diplomasız görünüyorsun” demişler. Bunu aşmış 1 ‘G LeylaMurat Özer genel tarifin dışında. ELİŞ O GELİŞ’ 1996’da tatil için gezmeye gelmişler. Geliş o geliş! İnsanın Sydney’e gelip gözünün arkada kalmadan dönmesi olanaksız! Dr. Adnan Fırat’ın gidişdönüş ve gidişdönmeyiş öyküsü pek çok kişinin ortak yazgısı. Önce eğitim için Sydney’e gelmiş. Doktorasını tamamladıktan sonra burada kalmayı tasarlamış. İşi de çok iyiymiş. Ama “ille de vatanım”. Türkiye’ye dönmüş. Üniversitelerde uygun bir çalışma zemini aramış, bulamayınca yeniden Sydney’e. Adnan Fırat, Türkiye’nin sorunlarından söz ederken gözleri dolan bir kişi. Türkiye ile nefes alıp verenlerden. Ancak yine de buradaki iş ve yaşam olanaklarının güzelliğinden söz etmeden geçemiyor. Sohbet derinleşirken sofranın ucundan bir arkadaş durumu özetledi: “Bizde bir söz vardır; iki göç bir yangın demektir. Çoğumuz bir kez Türkiye’ye dönmeye niyetlendik. Döndük, yapamayınca yine buraya geldik.” ‘TÜRKİYE... HAAA... ALLAHU EKBER’ 0 yıldır fırsat buldukça dünyayı dolaşıyorum. Hiç kimliğimi gizlemedim. Çoğunlukla İtalyan sandılar. Hayır Türküm dedim. Özellikle uzak coğrafyalarda Türkiye deyince ilk söylem dönemlere göre değişti. Çoğunlukla Türkiye deyince şu tepkiyi aldım: “Aaa İstanbuuul...” 80’li yılların sonundaki gezilerimde İstanbul’u şu izledi: “Midnight Express... Midnight Express...” 90’lı yılların ortasında da şu öne çıktı: “Haa Turkey... Kur 2 dish problem...” Sydney’de opera binasının karşısındaki tarihi turistik Rocks alanında gece yarısına doğru yürüyoruz... Hafif yağmur çiseliyor. Gitarıyla sokak müziği yapan bir gençle karşılaştık... Düşük tonda hoparlörü de var. Cepteki bozuklukları verdikten sonra iki parça çaldı. Ardından ayaküstü sohbet ettik. Adı Adams. Türkiye’den geldiğimi söyleyince iki elini ezan okuma biçimine yakın bir şekilde yanaklarına götürdü, bağırdı: “Allahu Ekber... Allahu Ekber... Turkey haaa...” Başarılı görülen aday, üstün insani ilişkiler ve iletişim yeteneği sergilemeli, üniversitenin misyonuna, Katolik ilke ve değerlerine bağlılık göstermelidir.” Katolikliğe saygıya evet, bilgiye evet... “Bağlılık” ne anlama geliyor? Fethullah Gülen Kürsüsü’nde görev yapıp Katolikliğe bağlı olmak! Gülen grubunun buradaki öteki etkinlikleri de dikkate alındığında nasıl bir “küresel güç” olduğu daha net ortaya çıkıyor. Avustralya halen İngiltere’ye bağlı olarak yönetilen, trafiği İngiliz usulü soldan akan, para biriminin adını ABD’den alan bir ülke. Buradaki Katolik Üniversitesi böyle bir kürsüyü Amerikanİngiliz politikalarının bir parçası olarak açmıyorsa niçin açıyor? Kürsüde görev alacakların maaşı da fena değil; yıllık 143 bin 110 Avustralya Doları. Bir Avustralya Doları 1.20 YTL. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle