14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EYLÜL 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 İKİNCİ BASKIDA 62 ESER VAR Bedri Karafakioğlu, İTÜ Elektrik Fakültesi Dekanı. Bedri Karafakioğlu, eşi Nalan Karafakioğluyla. Bedri Karafakioğlu, eşi Nalan, oğlu Mehmet’le. ‘Eylül Karanlığından’ 19 yıl sonra yeniden ? Ressamyazar Alime Mitap’ın 12 Eylül’e karşı ilk sanatsal protesto olarak nitelendirilen “Eylül Karanlığından” adlı sergisinin kataloğu on dokuz yıl aradan sonra yenilendi. Hazırlanan ikinci baskısında tablo ve desenden oluşan toplam 62 eserine yer veren Mitap, “Toplumun yaşadığı bu büyük sarsıntı ele alınmalı, 12 Eylül’le yüzleşilmeli, gelecek kuşaklar daha güzel günler görmelidir” diyor. HİLAL KÖSE Ord. Prof. Bedri Karafakioğlu, çalıntı bir arabadan silahlı üç kişinin açtığı yaylım ateşiyle öldürüldü Faili meçhul olarak kaldı O rd. Prof. Bedri Karafakioğlu, 1915 yılında Çorum’da doğdu. 1932’de Adana Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Mühendis Mektebi’ne (İstanbul Teknik Üniversitesi) girdi. 1937 yılına kadar öğrenimine burada devam ettikten sonra Paris’te Ecole Nationale Supérieure des Télécommunications’da yükseköğrenimini tamamladı. Yurda döndükten sonra yeniden Yüksek Mühendis Mektebi’ne girdi, 1939 da doçent ve 1948’de Profesör oldu. Karafakıoğlu, 19481954 yıllarında TelegrafTelefon Tekniği Kürsüsü Profesörü olarak ve 19541960 yıllarında Telekomünikasyon Tekniği Kürsüsü profesörü olarak görev yaptı. Kürsüsündeki ve fakültesindeki başarılı çalışmalarını göz önünde bulunduran Elektrik Fakültesi Profesörler Kurulu, 1960 yılında Karafakioğlu’nu ilgili kanun ve tüzüklere uygun olarak Telekomünikasyon Tekniği Kürsüsü Ordinaryüslüğüne, oybirliği ile seçtiler. OK SAYIDA BİLİM ADAMI YETİŞTİRDİ 21 Ekim 1978 tarihli Cumhuriyet Gazetesi bilim adamı yetiştirdi. Elektrik Fakültesi Dekanlığı görevi yaparken, en verimli çağında pusu kurularak alçakça öldürülmesi, ülkemiz için de büyük bir kayıptı. lunan kovanların, uzun menzilli bir silahtan ya da otomatik bir tabancadan çıktığını belirlemişti. Görgü tanıkları saldırganların 20 25 yaşlarında olduklarını ve cam kenarında oturanlardan birinin sakalı olduğunu söylediler. Karafakioğlu’nun öldürülmesi başta İTÜ olmak üzere İstanbul’daki tüm öğretim kuruluşlarında şok ve panik etkisi yaratırken, birçok demokratik kuruluş tarafından tepkiyle karşılandı. İTÜ ve İstanbul Üniversitesi’nde öğretime süresiz ara verildi. benzerlik bulunduğunun saptandığını açıklayan yetkililer, şüphenin komandoların üzerinde yoğunlaştığı söylüyorlardı. Soruşturmanın ilk gününden itibaren çok sayıda insan gözaltına alınmış, bu arada da pek çok kişinin de katil olabileceği şüphesiyle aranmaya başlanmıştı. Ama ne var ki soruşturmayı yürüten Bakırköy Cumhuriyet Savcıları ne de İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube yetkilileri, hiçbir zanlının gerçek sanık olduğunu kanıtlamayı başaramıyordu. Z Soruşturma dosyası, 12 Eylül 1980 sonraAMANAŞIMINA UĞRADI Ü Olay sabahı Karafakioğlu, her zamanki giÇ KİŞİNİN SALDIRISINA UĞRADI Ç 19641965 yıllarında İTÜ Elektrik Fakültesi Dekanlığı ve 19651969 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü görevini yaptı. Rektörlüğü sırasında, öğretim ve araştırmayı geliştirme bakımından önemli adımların atılmasına önayak oldu. Karafakioğlu’nun 1948’den beri yönetiminde bunan Telekomünikasyon Kürsüsü’nde önemli sayıda bi işine gitmek üzere Ataköy’deki evinden çıktı. Hemen her gün aynı yolu izleyerek görevine giden Karafakioğlu, saat 09.30 dolaylarında, Bakırköy Gençler Caddesi’nde, Sular İdaresi önünde, çalıntı bir arabadan silahlı üç kişinin açtığı yaylım ateşiyle yere yığıldı. Karafakioğlu, SSK Yenimahalle Dispanseri’ne götürülürken yolda hayatını kaybetti. Olay yerine gelen polis ilk anda Karafakioğlu’nun kimliğini saptayamamış ve 9 mm çapında dört boş kovan bulmuştu. Polis, bu Ç Soruşturma sırasında, katillerin olaydan bir OK SAYIDA İNSAN GÖZALTINA ALINDI AMA... gün önce de Karafakioğlu’nun evinin önünde dolaştıkları ortaya çıkıyordu. Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz ile Karafakıoğlu’nun öldürülmesi arasında çok büyük sı İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı’na devredildiğinde, ortada ne açılmış bir dava bulunuyordu, ne de itham edilebilecek bir sanık. Aradan geçen iki yıl boyunca soruşturmadan umutlar yavaş yavaş tükenmeye başlamıştı. Sıkıyönetim İstanbul’dan kaldırılınca, soruşturma dosyaları Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı’na devredildi. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’ndaki bekleme döneminden sonra, dosya 1986 yılı başlarında yeniden Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’na döndü. Soruşturma dosyasına Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nca 986/10344 hazırlık numarası verildi. Ancak hiçbir gelişme olmayacak, Karafakioğlu cinayeti dosyası yıllarca faili meçhuller arasında bekletilecek ve sonunda zamanaşımına uğrayacaktı. Oğlu Mehmet Karafakioğlu 1970’li yıllardan itibaren başlayan cinayetlerin sonunun gelmediğini söyledi ‘Hâlâ değişen bir şey yok’ ç kişiden oluşan mutlu bir aileydik. Babam her gün aksatmadan üniversiteye gider, annem evle meşgul olur, ben de okula giderdim. Liseyi ve üniversiteyi başarılı bir öğrenci olarak tamamladım. 1975 yılı sonunda İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne asistan oldum. Böylece evde biri kıdemli diğeri daha meslek hayatının başında iki akademisyen oldu. Lise yıllarından itibaren evden birlikte çıkar okul ve işyerlerimize gider, yolda güncel konular üzerinde konuşur tartışırdık. Babam, babasına çok saygı ve sevgi duyar, çoğu zaman eve gelmeden ona uğrardı. 1975 yılında Olcay Karafkioğlu ile evlendim. Ne yazık ki eşim ve babam sadece 3 yıl bir arada olabildiler, ancak bu süre içinde birbirlerini çok sevdiler. Sade bir aile yaşamımız olmuştur. Babam üniversite dışında iş yapmak istememiş, dışarıda ek görevler bulan ve yapanları üniversiteye ikinci iş gibi bakıyorlar diye eleştirmiş, bu nedenle de aile sadece profesör maaşı ile geçinmek, harcamalarını dikkatli, israfa kaçmadan yapmak zorunda kalmıştır. Ü olduğu ve bu suikastı sıradan bir cinayet olarak algıladığı gayet açıktı. Daha sonra bizi hiç çağırmadılar, soruşturmanın ne durumda olduğu hakkında da bir bilgi verilmedi. Yakalanan kimse olmadığı için açılan ve sonuçlanan bir dava söz konusu olmadı, olay faili meçhul bir cinayet olarak kaldı. essamyazar Alime Mitap’ın 12 Eylül’e karşı ilk sanatsal protesto olarak nitelendirilen “Eylül Karanlığından” adlı sergisinin kataloğu genişletildi. İlk basımı 1988’de gerçekleştirilen kataloğun on dokuz yıl aradan sonra hazırlanan ikinci baskısında, sanatçının tablo ve desenden oluşan toplam 62 eseri yer alıyor. Eserlerinde, cezaevinde yaşadıklarını ve tanıklıklarını işleyen Mitap, “Toplumun yaşadığı bu büyük sarsıntı ele alınmalı, 12 Eylül’le yüzleşilmeli, gelecek kuşaklar daha güzel günler görmelidir” diyor. Çiğli Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu Mitap, 12 Eylül döneminde, 14 ay cezaevinde yattı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Derin Araştırma Laboratuvarı’nda (DAL) iki ay gözaltında tutuldu. Mamak Askeri Cezaevi’ne sevk edilen, Devrimci Yol ana davasında yargılanıp beraat eden Mitap, kendi yaşadıklarını ve eşi Nasuh Mitap’ı ziyaret ettiğinde gördüklerini sanatla buluşturdu. Darbeyi konu ettiği ilk sergisi 1988 yılında açıldı. Yurtdışına da taşınan sergi, aynı adla katalog haline de getirildi. Darbenin 27. yıldönümünde yenilenen ve Etki Yayınları’ndan çıkan katalogda, sanatçıSanatçının eseri 12 Eylül’ü nın ilk baskıya yeprotesto afişinde. tişmeyen yapıtlarının yanında, anılarına ve katledilen Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu’nun sergiyi izlerken çekilmiş bir fotoğrafına da yer veriliyor. R ‘Ö O dönemde ve daha sonraki yıllarda katleĞRENCİLERİ ONU ÇOK SEVERDİ’ K Mitap, dört, beş ORKULAR SUSTURDU Büyük bir kalabalık tarafından Karafakioğlu son yolculuğuna uğurlandı. re gerekti. Ne hissettiğimizi, bu olayın yaşamımızı nasıl etkilediğini anlatmak çok zor. İnsan yaşama devam ediyor. Ama benzer olaylarda aradan bunca yıl geçmesine rağmen biz diğer insanlardan çok daha fazla etkileniyoruz diye düşünmüyorum. Abdi İpekçi, Cavit Orhan Tütengil, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Hırant Dink gibi birçok masum insan ve değerli insanın ölümünü kabullenemiyor, Ekim 1978’e geri dönüyoruz. “Bedri Karafakıoğlu’nun nesi olursunuz” diye sorulduğunda hem memnun oluyor, hem de keşke bu soruyu bana sormamış olsalardı diye düşünüyorum. Çünkü zorlanıyorum. Belki kendimi tutamam ağlarım diye korkuyorum. ‘T Hatırladığım kadarı ile bazı tehditler söz koANIK ÇOKTU AMA OLAYI AYDINLATAMADI’ ‘P Öldüğü gün eve gelen 23 polis sıradan soOLİS OLAYIN ÖZELLİĞİNİ KAVRAMAKTAN HAYLİ UZAKTI’ nusu olmuş, ancak çok yakın ve ciddiye alınan bir tehdit söz konusu olmamıştır. Babam, 20 Ekim 1978 yılında, sabah saat 9.3010.00 arasında evinden çıkıp Bakırköy meydanından kalkan BakırköyTaksim dolmuşlarına giderken, Gençler Caddesi üzerinde, olay sonrası gazetelerde yer alan bilgilere göre Anadol marka bir otomobilden inen bir şahıs /şahıslar tarafından vurulmuş, olayın faili kaçtıktan sonra, sokakta bulunan bazı vatandaşlar tarafından Yenimahalle’deki hastaneye kaldırılmış, muhtemelen yolda hayatını kaybetmiştir. Olay sonrasında çok sayıda tanık olduğu ifade edilmişti. Ancak bunların ifadeleri olayın çözümüne, sanık ve sanıkların yakalanmasına katkıda bulunmamıştır. rular yönelttiler, “Hasmı var mıydı?” gibi. Daha sonra bir kez Emniyet Müdürlüğünde ifademize başvuruldu. Orada ne sorulduğunu tam olarak hatırlamıyorum ama evde ve emniyet müdürlüğünde sorulan sorulardan polisin olayın özelliğini kavramaktan hayli uzak dilen aydınların öldürülme nedeni toplumda korku, yılgınlık yaratmak, gözdağı vermek, demokratik düzene olan güveni sarsmak olmuştur. Gerçekleştirilen cinayetlerin hiç birinin arkasında kişisel bir neden yoktur. Öğrencileri onu çok sever, sağcı veya solcu tümü ile görüşürdü. Üniversite işgallerinden birinde işgal komitesi üyelerinden bazıları evimize gelmiş ve rektörleri ile görüşmüşlerdi. Dolayısıyla öğrencileri olamaz diye düşünüyorum. Olay aydınlatılmamış olduğu için katil veya katillerinin kim olduğu, neden öldürüldükleri konusunda sonraki yıllarda birçok görüşler öne sürülmüştür. Kimine göre katiller polisin yetersizliği, kimine göre de yakalanmaları arzu edilmediği için ele geçmemişlerdi. Biz ailesi olarak kimseyi elimizde somut kanıtlar olmadıkça suçlamak, şüphe altında bırakmak veya karalamak istemeyiz. Sorunun doğru cevabını biz merak ediyoruz, tıpkı benzer cinayetlerde yakınlarını kaybedenler gibi. ‘Ö Babam altmış üç yaşında hayatını kaybetNEMLİ OLAN CİNAYETLERİN SONA ERMESİ ‘N Öldüğü gün Ataköy’deki evine geldiğimizE HİSSETTİĞİMİZİ ANLATMAK ÇOK ZOR’ de evin kapısı açıktı; giren çıkan belli değildi. Polisler, gazeteciler, komşular… Önce şok geçiren annemi teskin etmeye çalıştık. Annemin normale dönebilmesi için uzunca bir sü ti, daha uzun yıllar yaşayabilirdi. Ona bu fırsatı neden vermediler? Katil veya katilleri hiç vicdan azabı çekmediler mi? Böyle kötü bir piyango neden ona çarptı? Onun için üzülüyorum. Bizler oğlu, eşi, gelini, meslektaşlarından bugün hayatta olanlar, öğrencileri üzülsek de, zaman zaman isyan da etsek yaşamaya devam ediyoruz. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen değişen bir şey olmadı. 1970’li yıllarından itibaren başlayan ve 2007 yılında hâlâ bu tür cinayetlerin sonu gelmiyor. Görkemli törenler, binlerin katıldığı cenaze törenleri ama sonuç yok! Son dönemlerde suçların bulunması ve cezalandırılması da önemli olmakla birlikte, bir şeyi değiştirmiyor. Önemli olan bu olayların sona ermesidir. Öğrenciler, Bedri Karafakioğlu’nun öldürülmesini protesto ettiler. YARIN: ÜMİT DOĞANAY yaşlarındayken anne ve babasının güpegündüz odanın penceresine siyah perde çekişlerini, fısıltılı konuşmalarını, radyoyu gizli dinlemelerini anımsıyor. 12 Eylül’ün ülke için acı bir dönem olduğunu, toplumu derinden yaraladığını, öncesinde de başka acıların yaşandığını dile getiren Mitap, “Tahliye olduğumda oğlum iki buçuk yaşındaydı. Gerek kendi tutsaklığım sırasında gerekse bir görüşçü olarak yaşadıklarım, gördüklerim beni derinden etkiledi. Bunları anlatmak zorunda olduğumu düşünüyordum. Büyük bir sorumluluk duyuyordum. Bu duygu ve düşüncelerle, çocukluktan beri ilgi duyduğum resme yöneldim” diyor. Sergi açıldığında insanların çok etkilendiğini, acıların yenilenmemesi için çalışmalarını zamana bıraktığını anlatan Mitap, şöyle devam ediyor: “Yıllardır 12 Eylül üzerine konuşulamamış olması bile başlı başına düşündürücü bir konudur. Yaratılan korku nedeniyle insanlar, belli çevrelerce siyah ve kalın bir örtünün altında saklanmak istenen 12 Eylül dönemi uygulamaları üzerine konuşamamışlardır. Sanırım artık bu konuda bazı açılımlar var. Bu güncellemeyi yıllar sonra bu nedenle yaptım.” Mitap, “Bu kitabımı, 12 Eylül’ün zulmü altında yaşamlarını yitirmiş olan, hayatta kalmış olsalar da, bu kâbus nedeniyle yaşamları kararmış olan bütün devrimcilere ve cezaevi kapılarında yıllarca çile çeken ailelere armağan ediyorum” diyor. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle