14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 EYLÜL 2007 CUMA 18 SPOR TÜRK FUTBOLU NEREYE GIDIYOR TEKNİK ADAMLAR, OYUNCULAR, YAZARLAR ULUSAL TAKIMIN ‘RÖNTGENİNİ’ ÇEKTİ ? Futbolumuzun sistemi yok ARİF KIZILYALIN B ir bakıyorsunuz, iç saha dış saha demeden kazanıyoruz. Ertesi yıl kayboluyor; en sıradan gibi duran takımlara boyun eğiyoruz. Sonra bir patlama, yeniden coşku... Hemen ertesinde yine yokuz... Moldova gibi, Malta gibi, Bosna gibi, Arnavutluk gibi Avrupa’nın arka bahçesindeki takımlara takılmış, birkaç gün sonrasında omzunda Avrupa Şampiyonluğu apoleti bulunan Yunanistan’ı hem de dış sahada yenmişiz... Evet, Ulusal Futbol Takımımız 2000 yılından bu yana ilginç bir grafik çiziyor. En olmadık maçları zorlanmadan kazanıyor, garanti gözüyle bakılan karşılaşmalardan boynu bükük ayrılıyor. İşte bu gerçeğin en yalın örneğini geçen hafta içinde yaşadık. Cumartesi gecesi, sadece 4 profesyonel oyuncusu olan Malta ile berabere kalarak tarihindeki en kritik kayıplardan birini yaşayan Ay Yıldızlı ekip, bu maçın hemen 3 gün sonrasında Macaristan gibi yeniden yapılanma eşiğindeki bir takımı farklı yenerek Euro 2008 umudunu yeniden yeşertti. Bu istikrarsız görüntü ve sistemi oluşturamamak Türk futbolunun en büyük sorunu olarak karşımıza çıkarken altyapıların yeni yıldız oyuncular yetiştirememesi hem kulüp takımlarının hem ulusal kadronun önünü tıkıyor. Deneyimli oyuncuların bile bu handikap karşısında çaresiz kalması, beklentilerin gerçekleşmemesini sağlıyor. NE DEDİLER? ? ERSUN YANAL (Teknik Direktör): Futbol aşırı stresle oynanan bir oyun. Aslında Türk futbolunda pek çok açıdan sorun var. Güvenlik ve konfor açısından iyi yerlere gitmiyoruz. Statların durumu iyi değil, haksız rekabet ortaya çıkıyor. Bunu önleyecek organizasyon yok. Halbuki Türk futbolunda adaleti dağıtacak daha kaliteli yönetim çalışması yapılması gerekir. Şiddet unsuru ve güvenlik sorunu çok önemli. Futbolcular Derneği daha aktif olmak zorunda... Üstelik Anadolu ve İstanbul takımları arasındaki fark da giderek büyüyor. Elimizdeki bu kıymetli ürünü, futbolu daha iyi noktalara getirmek için güvenlikten stat içi hizmete, futbolcusundan yöneticisine, medyaya kadar herkese çok büyük işler düşüyor. ? RASİM KARA (Teknik Direktör): Ödül ve ceza adaletli olmazsa işler karışır. Sporun içine siyaset ve politika kesinlikle girmemeli. Ne UEFA ne de FIFA bunu istemiyor. Futbolun bütününü teşkil eden her birim görevini iyi yapmalı. Aksi takdirde tribün terörü tırmanacak, UEFA ve FIFA da bizi dışlayacak. ? RIDVAN DİLMEN (Futbol Yorumcusu): Türk futbolunda yaşanan sıkıntılar için medyaya ve yöneticilere büyük iş düşüyor. Sağlıklı programlar yapılırsa, pozitif olaylar gösterilirse çok daha iyiye gideriz. Çünkü gençler çok çabuk etkileniyor bu tip şeylerden. Aslında Futbol Federasyonu iyi şeyler yapıyor. Gayretliler ancak onlar da özellikle ceza sisteminde tutarlı ve adil değiller. Anadolu takımlarıyla İstanbul takımları arasında eşit karar alamadıkları zamanlar oluyor. Bu da futbola olumsuz yansıyor. ? ADNAN DİNÇER (Spor Yazarı): Saha içinde çağdaş futbol oynamayan oyuncularımızın öncelikle temel eğitim eksikliği ve sonrası sadece para kazanmaya yönelik futbolculuk tarzları sistemin kötülüğündendir. Her alanda olduğu gibi futbolumuz da zorlanan bir değişime uymakta ve meslektaşları ile üst platformda bulunma şansını yitirmektedirler. Sonuçta futbolumuz ulusal bir sorundur. Yol yakınken yepyeni bir disiplinle öne çıkabiliriz. Getirisi incelenerek yatırım ve eğitim tek kurtuluşumuzdur. Elbette tarafsız ve siyasetten uzak olmak kaydıyla. ? HALUK ÇUBUKÇU (Manisaspor Başkanı): Bu konu uzun zamandır konuşuluyor. Çözüm için sistem işletilmeli. Türk futbol yönetimi bu konudaki kuralları ve kanunları uygulamalı. Bizdeki en büyük sorun sistemin çalışmaması. Artık yöneticiler, kulüpler yetkili kim varsa bunu çalıştırmalı. Kişilere bağlı kalınmamalı. ? ATİLLA KINAY (G.Saray Yöneticisi): Türk futbolunun kötüye gittiği bir gerçek. Bunu kamuoyu ve medya da körüklüyor. En ufak başarıda insanları göklere çıkarmak ya da kötü sonuçta yoğun şekilde eleştirmek genel yapımızda var. Gidişimiz iyi değil. ? SUAT KAYA (Orduspor Teknik Direktörü): Yaralar alınır, tedavi edilir ama bu şekilde değil. Biz de eskiden güçlü bir takım karşısında beraberlik aldığımızda sokaklara dökülüyorduk. Sonra kendimizi geliştirdik ve her yerde zirveye çıktık. Ulusal takımı bizim kadar iyi bilen olmaz. Fatih Terim her zaman için futbolcusunu korumuştur. Sponsorların futboldan elini çekmesi gerilemeye neden olur. ? RIZA ÇALIMBAY (Teknik Direktör): Futbolumuzun şu an için bir yere gittiği yok. Bence radikal kararlar alınmalı. TrabzonSıvas maçındaki olay bunun yapılması için son örnek. Ben her zaman geçmiş dönemde takım çalıştırırken de anons olayını destekledim. Bu önemli bir çözüm olabilir. Belki belli bir boyutta yeniden tel örgüye dönülebilir. ? DOĞAN KOLOĞLU (Spor Yazarı): Türk futbolunda bir kimlik sorunu var. Çok geniş bir platform bu... Biz futbolun bilimsel yüzüne bakamıyoruz. Çok duygusalız. Haliyle de başarı yüzdemiz düşüyor. Bunun yanı sıra ülkemizdeki rekabet oranı da çok düşük. Oyuncu bunu yeterli buluyor ve üzerine çıkmıyor. Ayrıca oyun temposu düşük olan bir lige sahibiz. Bir türlü oyunu hızlandıramıyoruz. ? CÜNEYT TANMAN (Eski G.Saraylı futbolcu): İşin başlangıcında kulüplerin büyük bir kaynak israfı oldu. Futbola giren parayla bir yozlaşma söz konusu. Kötü yönetimler sonucu bu tablo ortaya çıktı. Özellikle Vestel’in Türk futbolundan çekiliyor olması büyük kayıp. Yaşananlar futbolda güvenin ve istikrarın önündeki en büyük engeller oldu. ? ADNAN SEZGİN (G.Saray Futbol A.Ş. Genel Müdürü): Futbol saha içinde hatalar oyunu. Eğer saha dışında istenmeyen bazı şeyler yaşanıyorsa herkesin hatası vardır. Futbol camiasının içindeki herkes kendiyle barışık olmalı ve özeleştiri yapabilmeli. Bunun sonucunda da herkes futbolda başarıya ve dostluğa yol açmalı. ‘HAKEM ÇALDI:30’ Ulusal takımımızın Macaristan karşısında aldığı galibiyetin yankıları dış basında da geniş yer buldu. Değerlendirmelerde Macar futbolcu Zoltan Gera’nın 63. dakikada gördüğü kırmızı kartın maçın dönüm noktası olduğu görüşüne varıldı. UEFA resmi internet sitesinde, TürkiyeMacaristan maçına ilişkin, “Maçın dönüm noktası 63. dakika’’ değerlendirmesi yapıldı. Maçla ilgili diğer başlıklar ve haberler şöyle: ? ETHNOS (YUNANİSTAN): ‘Türkiye için zafer.’ Komşu, rakibin 10 kişi kalmasını iyi değerlendirdi ve Macaristan defansını dağıttı. ? MACARİSTAN BASINI: TürkiyeMacaristan maçının 30 kaybedilmesinin baş sorumlusu olarak karşılaşmanın İskoç hakemini gösterdi. Günlük spor gazetesi olan Nemzetisport dünkü manşetinde hakem için, “Çaldı: 30’’ yazdı. Havaya mı giriyoruz? Türk futbolcusunun, grup türü mücadelelerdeki en büyük sorunu motivasyon. Büyük maçlara kafaca çok iyi hazırlanan ve genelde de istediği sonuçları alan ulusal takım futbolcuları, özellikle 3’er gün arayla oynanan ve görece daha kolay gibi gözüken 90 dakikalara motive olamıyorlar. Yarısına yakını yurtdışında oynadığı ve profesyonel mentörlerle çalıştıkları halde bu sorunu aşamayan futbolcularımız, 2002 Dünya Kupası Finalleri’nden beri kolay gibi gözüken rakiplere barajda elenmiş ve önce 2004 Portekiz Avrupa Şampiyonası finallerinde, ardından da 2006 Almanya Dünya Kupası’nda yer alamamıştı. Keza kulüp takımlarının Avrupa ve ligdeki performansları da farklı değil. Önce istikrarsızlık, sonra da sistem Türk futbolu içindeki en büyük iki sorun olarak dikkat çekiyor. BASKET YORUM / Yirmi On Havucu! AHMET KURT TSYD, ULUSAL FUTBOLCUNUN YAPTIĞI HAREKETİ KINADI Koçunu al da git Turgay! Evet Turgay Demirel, yanlış okumadın. Sana sesleniyorum. Yalnızca Tanjevic’i görevden almak yetmez, sen de istifa etmelisin çünkü... Bu felaketin baş sorumlusu sensin! Kadroya karıştın, koça karıştın... Duyguların, kan davaların ve sponsor isteklerinden bir çorba yapıp koydun Tanjevic’in önüne. “Oynat” dedin. Olmazdı, olmayacak! 2010 filan hikâye. Zarar vermeye başladın bu ülkeye. Koç Tanjevic’in karakterini bütün Avrupa biliyordu ve kimse ona görev vermiyordu. “Bu adam yıldız oyuncularla çalışamaz, o halde bizim takımımzda yeri yok” diyorlardı ama tek uyanık sendin ya..(!) Aldın getirdin demode koçu ulusal takımın başına. Milyonlarca dolarlık uzun vadeli kontratlar yaptın. Yanına da İziç ve Becirogiç’i yardımcı olarak koyup ülkenin geleceğini teslim ettin onlara. Şimdi yanıtla bakalım sana yakıştırılan “Yugoslavların gespages’çisi” karalamasını. Eğer “gespages”in ne demek olduğunu bilmiyorsan Kapalıçarşı’yı ara. Bulursun yanıtını... Kızma Turgay! Tablo karanlık. Yılda 500 bin dolarlık uzun vadeli kontratlar mide bulandırır. Senin ülkenin yetiştirdiği koçlar (Erman Kunter, Murat Didin) bu paraların yarısına, Tanjevic’in kapısından giremediği ülkelerde (Fransa, Almanya) koçluk yaparken, sen Tanjevic’e çift kaymaklı ekmek kadayıfı yediriyorsun. Kulis yapıp Aydın Örs’ün yerine onu getirttin. Bizimkiler boşta otururken sen ona çift iş bulup, çift maaş ödettiriyorsun. Sonra... Adın ‘hanutçu’ya çıkınca bozuluyorsun... Örs yıllık 150 bin dolara çalışıyordu. Takımı şampiyon yapmıştı. Yanıtla bakalım Turgay: Fenerbahçe Ülker’den kaç para alacak Tanjevic? Ve.. Örs’ ten farklı olarak, kuş mu konduracak Fener’e? Söyle Turgay: Gerçekten inanarak mı yapıştın Tanjevic’in kuyruğuna. Basketbolu bilirsin sen. Görmüyor musun yapıştığın o kuyruğun kısa kaldığını? Olmadı, olmayacak... Bu oyuncular gidecek, ulusal takıma başka yıldızlar gelecek. Onları da oynatamayacak sevgili Bogdan... (Bilirsin, insan olarak çok severim onu.) Eski alışkanlığıyla yeni bir Japonya mucizesi peşinde koşacak Tanjevic ve 2010 filminin sonu bundan farklı olmayacak... Ah evet! 2010.. Senin deyiminle “yirmi on”. Biz eşeklerin önüne koyduğun yeni havuç bu: “2010’da şampiyonuz. Evimizde şampiyon olacağız...” Yerse! Üç yıl hepimizi peşinden koşturacağın düş bu: “Gençleri yetiştiriyoruz ve o gençleri Tanjevic şampiyon yapacak.” Yok ya!.. Hangi gençler? Ersan mı? Onun üç yılda Memolaşmayacağını kim garanti edecek? Hakan mı? Koçun bile sildi onu turnuvanın son günü. Cenk mi? Daha basketbolcu olmadan havaya giren bu çocuğun Hido’dan farklı davranacağını mı düşünüyorsunuz? Ulusal takımlar o günün koşullarına göre kurulur beyler! Üç yıl sonrasına göre değil... Bugün kafanızdan sildiğiniz Mehmet Okur, o gün, otuz yaşın olgunluğuyla Nowitzki gibi oynamaya başlarsa ne yapacaksınız? Ona “Sen İspanya’da kötü oynamıştın, bugün takımda yerin yok” mu diyeceksiniz? Güldürmeyin bizi! Olmaz öyle şey. Siz de biliyorsunuz bu işlerin böyle olduğunu ama yine de “kontrat, montrat, tazminat” dümeniyle bizi kandırmaya çalışıyorsunuz. Yapma Turgay! Direnme. Koçlarını al da git çünkü... Pis kokular geliyor burnumuza! Emre’ye tepkiler çığ oldu Spor Servisi Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ve Profesyonel Futbolcular Derneği (PFD), Macaristan ile önceki gün oynanan karşılaşmada ulusal takımın attığı ilk golden sonra basın tribününün bulunduğu yöne doğru el kol hareketleri yapan Emre Belözoğlu’nu, yayımladıkları sert bildirilerle kınadı. TSYD Yönetim Kurulu imzasıyla yayımlanan açıklamada, Emre Belözoğlu’nun yaptığı hareketlerin ahlak, terbiye, centilmenlik, özetle hiçbir fairplay anlayışına sığmadığı savunularak şöyle denildi: “Ulusal takımımızın çarşamba gecesi Macaristan’ı yenerek Türkiye ve tüm dünyadaki vatandaşlarımızı tarifi imkânsız bir sevince boğması büyük bir takdir ve GENÇ OYUNCU ÇARK ETTİ Türkiye’nin Macaristan’la oynadığı maçta atılan iki golün ardından basın tribününe doğru yaptığı ‘kol’ hareketiyle büyük tepki toplayan Emre Belözoğlu, yazılı açıklamasında, ulusal maçta yaptığı hareketin hiçbir şekilde Türk basınına yönelik olmadığını ifade ederek “Bu hareket, genel olarak o tribündeki bir kişiye yapılan bir hareketti ve o kişi kendini biliyor”dedi. Ancak genç oyuncunun bu açıklamayı olası tepkilerin önüne geçmek için yaptığı, hedefinin ise Fatih Terim’i ve kendisini eleştiren spor medyası olduğu iddia edildi. Öte yandan ulusal takım kadrosunda bulunan ve adının açıklanmamasını isteyen genç bir oyuncu konuyla ilgili olarak “Ağabeylerimiz bize, ‘Basına konuşmayın’ dedi. Biz de stadı basının bulunmadığı yerden terk ettik” diye konuştu. Emre. memnuniyetle karşılanmıştır. Ulusça daha birinci golün sevincini yaşarken ulusal takımımızın kaptanı Emre Belözoğlu’nun basın tribününe dönerek el ve kol hareketleri yapması, sözüm ona kendisini eleştirenlere tepki göstermesi, bir sporcunun ahlak, terbiye, centilmenlik, özetle hiçbir fairplay anlayışına sığmamıştır. Bu çirkin tepki ve davranış biçimi basın tribününün bitişiğinde bulunan Şeref Tribünü’ndeki Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy ve yönetim kurulu üyeleri ile yerli ve yabancı seçkin protokolün gözü önünde cereyan etmiştir. Kimse böyle terbiye dışı bir davranışı görmezlikten gelemez ve cezasız bırakamaz. Türkiye Spor Yazarları Derneği yöneticilerinin ve tüm spor medyasının Sayın Murat Başesgioğlu ile bir araya gelip, bir tanışma toplantısı yapmasının ardından birkaç saat geçmeden meslektaşlarımızın böylesi çirkin bir olaya muhatap olmaları kabul edilemez. Kendisi bizim gözümüzde bundan böyle sadece futbolcu Emre’dir.’’ Profesyonel Futbolcular Derneği ise Başkan Turgay Şeren imzasıyla yayımlanan mesajda, “Emre Belözoğlu’nun yaptığı çok çirkin hareketi profesyonel Türk futbolcusuna yakıştıramadık. Kendisini kınıyoruz’’ ifadelerine yer verildi. Öte yandan Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu ise Emre hakkında “Onunla ilgili kararı teknik heyet verecektir’’ diye konuştu. CUMHURİYET 18 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle