23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 EYLÜL 2007 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Uyum Anayasası AKP iktidarı yeni dönemine Çankaya’yı ele geçirip rejimi değiştirme ve dönüştürmede önemli bir engeli aşarak başlamıştır. Yeni anayasa ile mevcut anayasanın koruması altındaki YÖK, üniversiteler ve yargı başta olmak üzere, bazı kurumların, kısmi özerkliği, görece bağımsızlığı, iktidar karşısında denge unsuru ve rejim güvencesi olma özelliği yok edilmek istenmektedir. AKP anayasasında sivillik ve demokrasi söylemiyle oluşturulacak yapıda dar bir alana hapsedilecek olan Türk Silahlı Kuvvetleri işlevsiz bırakılarak pasif bir figüre dönüştürülmek istenmektedir. sal mutabakat sağlanmış görüntüsü vermeye çalışmaktadır. 12 Eylül darbesinin ürünü militer ruhlu anayasayı ortadan kaldırıp sivil ve renksiz anayasa getirileceği söylemiyle de, emperyalistkapitalist sistemle barış çubuğu tüttüren, ulus devletine karşı savaş baltasını bilemiş eski solcu yeni sivil toplumcu kesime tavuk yemi atılmaktadır. Tavuk hırsızlarının klasik bir yöntemi vardır: Ucuna mısır düğümlenmiş sicim uzatıldığında tavuklar içgüdüsel olarak yeme saldırır. Sicimli yem kursağına indiğinde yavaş yavaş çekmeye başlayan hırsıza direnemez, ses çıkarıp sahibini de uyaramaz. Sonunda torbayı boylayacağı operasyon sessiz sedasız gerçekleşir. Sicimin ucundaki sivil ve de renksiz, kokusuz tavuk yemini bizim foncu siviller çoktan yutmuş gibi görünüyor. Türkiye’yi ekonomik ve siyasal alanda büyük oranda vesayet altına almış olan ulus ötesi güçler, ulus devletin ulusal hukukundan geriye ne kalmışsa onları da ayıklayarak sistemle bütünleşmeyi hukuk entegrasyonuyla tamamlamak istemektedir. Özelleştirmeler başta olmak üzere yağma ekonomisinin keyfi idari tasarruflarına karşı hukuk yolunu tümden kapatmanın en kolay yolu temel yasayı, yani anayasayı ortadan kaldırmaktır.Vahşi kapitalizmin altta kalanın canını çıkaracak ekonomik cangılına engel olmayacak bir anayasadır istenen. Küresel sermayenin, günümüz emperyalizminin komuta merkezleri ABD ve AB epey zamandır, sistemle uyum ve entegrasyonda pürüzler çıkaran, arada bir kısa devre yapan unsurların tasfiyesi için sivil ve renksiz bir anayasa gerektiğini, mevcut anayasada kısmen varlığını sürdüren kırmızıbeyaz rengin ve Atatürk siluetinin görüntü kirliliği yarattığını söylemektedirler. PENCERE Osmanlı Hevesi... 22 Temmuz seçimlerinden sonra, Abdullah Gül’ün de cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, Türkiye’nin ‘İkinci Cumhuriyet’ ya da ‘Yeni Osmanlılık’ dönemine girdiği, ‘Mütareke Medyası’nda yazılıyor, çiziliyor... Eh, bu yeni devlete bir de yeni anayasa gerekmez mi?.. ? Osmanlı, şeriat üzerine halife ve pad işah saltanatında bir devletti... Atatürk devrimi ne yaptı?.. Cumhuriyeti kurdu.. Laik devlete geçtik.. Ne var ki her devrimin elbette bir karşıdevrimi olacaktı... Çok partili rejimle iktidara oturan Menderes, “Demokrat” milletvekillerine ne dedi: “ Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz...” Devrim tarihi bütün dünyada acı ve kanlı sayfalarla yazılmıştır; Menderes de bu eğilimini fena ödedi... O günlerden beri Türkiye çalkalanıyor; daha durulmadı... ? Devrimin çalkantılı gelgitleri, yalnız sivillerde değil, askerlerde de yaşandı ve yaşanıyor... Doğaldır... Çünkü Atatürk devrimini sivilasker kesim ortaklaşa gerçekleştirdiler... Anayasa mı?.. Osmanlı anayasasını tarihe gömerek çağdaş uygarlığın ortak anayasasını Türkiye’de geçerli kılanlar kimler?.. Sonuçta Cumhuriyeti, laikliği, yurttaşlığı, insanlığı, kadınerkek eşitliğini, sosyal devleti, Anayasa Mahkemesi’ni, üniversite özerkliğini, sendikal hakları, yargı bağımsızlığını, grev hakkını, toplusözleşmeyi, yargı bağımsızlığını, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını, hukuk devleti temel ilkesini ve daha nicelerini sivilasker bürokrat güçleri anayasaya yazmışlardır... ? Eğer iş çok partili rejimin sandıktan çıkacak iktidarlarına kalsaydı, Türkiye daha kimbilir kaç yüzyıl bir çağdaş ve laik anayasayı beklerdi... İşte bütün İslam coğrafyası meydanda... Türkiye’den başka hiçbir Müslüman ülke şeriat yasalarından kurtulabilmiş değil... ? Bugün sinsi bir oyun oynanıyor... Şimdi AKP tek başına sözde ‘sivil anayasa’yı yazıyor... Osmanlı anayasasını hortlatamaz... Güçü yetmez... Ama bakalım aşağıdan yukarıya doğru, belli bir süreç içinde, karşıdevrimi gerçekleştirmek için gerekli koşulları ve maddeleri yeni anayasaya ne ölçüde aşılayabilecek?.. Anayasa Anaforu SON genel seçimin hemen öncesinde AKP’nin “sivil anayasa” diye bir derdi var mıydı? Hayır. Büyük dert, kendilerinden birini cumhurbaşkanı yapmaktı. Apar topar, kimseye danışmadan ve devlet başkanlığı için toplumun çeşitli kesimleri arasında oydaşma sağlamaya çalışmadan. Seçilecek cumhurbaşkanının yetkileri konusunda da onlardan pek ses çıkmıyordu. Çünkü, 1982 Anayasası yapılırken General Evren için düşünülen ve büyük kitap ölçüsünde bir tam sayfaya bile sığmadığından Sayın Sezer’in bile “fazla” bulduğu yetkiler günü geldiğinde onların işine yarayacaktı. Anayasa konusu, bu yetkiler dolayısıyla değil, AKP’nin Meclis’te seçtiremediği cumhurbaşkanı adayını başka yoldan halka seçtirebilmek için gündeme geldi ve değişikliğe ilişkin referandum yasası böyle çıktı. Böyle olduğu içindir ki, yeni bir anayasa yapma düşüncesini, eski bir tasarım olmakla birlikte, genel seçimde elde edilen yüzde 47’lik oy oranını birden bire akla getirip ivedileştirdiği bir “hızlı değişim” niyetinin ürünü saymak hiç yanlış olmaz. ızlı değişim, büyük halk yığınlarının oylarını, nasıl ve hangi yollardan, ne gibi yöntemlerle kazanıldığına bakmaksızın, arkaya alıp Cumhuriyeti başkalaştırmak niyetiyle kolları sıvayıp değişikliğe hemen başlamak demektir. Hızlı değişim, mitingden mitinge koşuşmaktan ve temmuz sıcağında oy vermek için yollara koyulmaktan yorgun düşmüş “cumhuriyetçiler” tatil yerlerine dönüp şaşkınlıklarını yaşarken “bilim adamları”na anayasa taslağı sipariş etmek demektir. Hızlı değişim, “sempatizan”lara hazırlatılan taslağı partili siyasilerin süzgecinden geçirip kısa bir “tartışma” anaforundan hemen sonra halka oylatmak demektir. Hızlı değişim, Kemalist Devrim’in son kalıntılarından da arındırılarak “renksiz” duruma getirilmiş sözde “sivil” bir anayasayı sıçrama taşı olarak kullanıp kısa zamanda ılımlı İslam devletinin anayasasını fırına vermek demektir. Hızlı değişim, bir yandan herkesi nihayet bir geçiş metni olan bu “sivil” anayasanın anaforuyla meşgul ederken bir yandan da yönetimde, denetimde, öğretimde, güvenlikte, hatta yargıda kadrolaşmayı tamamlamak ve çok uzak olmayacağı umulan bir günde devlet başkanlığına getirilmek üzere, Humeyni misali, bir yabancı uçaktan Esenboğa’ya inecek kişiyi karşılamaya hazırlanmak demektir. u anaforlu senaryo, sanki değiştirilmez bir alın yazısıymış gibi hiç direnç göstermeden ve cumhuriyeti kollamakla görevli olanlar da dahil kimse kılını kıpırdatmadan, eller böğürde, zavallı bir edilginlikle kıyıdan seyredilecek mi? Yok, hayır; kurtuluş günlerinin bağımsızlık ateşine sosyal devrimciliğin tükenmez birikimini katacak olanlar cumhuriyeti o dipsiz uçurumun kenarından mutlaka kurtarmak için hemen çalışmaya başlamalıdırlar. mumtazsoysal@gmail.com Av. Hüseyin ÖZBEK KP iktidarınca hazırlatılan yeni anayasa taslağına ilişkin tartışmalar sürüyor. AKP’nin yanında bazı meslek örgütlerinin anayasa girişimleri olduğunu duyuyoruz. Önceki yıllarda TBB ve TÜSİAD tarafından da tasarılar hazırlanmış, AKP milletvekili Prof. Zafer Üskül geçmişte hazırlatılan taslaklarının mutfağında yer almıştı. Üskül’ün bu komisyonlarda edindiği sivillik ve renksizlik deneyimlerinden AKP’nin fazlasıyla yararlanacağı anlaşılıyor. Anayasadan Atatürk, Atatürk ilkeleri, ulus devlet duyarlılığı, devlet yapılanmasındaki güçler dengesi ve Türklüğe ilişkin motiflerin çıkarılmasının ne anlama geldiğini irdelemeden önce bir soruyu yanıtlayalım: Anayasa niçin değiştirilmek istenmektedir? Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten mi kaynaklanmaktadır? Geçmişte TÜSİAD yeni anayasa tasarısıyla ulusumuzun demokratik istemlerini mi dile getirmiştir, yoksa Türkiyeli sermayenin küresel sermayeyle entegrasyonunun hukuk ayağının tamamlanması mıdır istenen? A H mürgenlerin arkalamasıyla iktidarının birinci döneminin başlarındaki görece ihtiyatlılığa da ihtiyaç duymayacak ölçüde atak bir tavır sergilemektedir. Çankaya’ya çıkış sonrasında stratejik üstünlüğü tamamen ele geçirdiğini düşünmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri organize iç ve dış saldırılarla bunaltılmakta, faşizan eğilimli, darbeci, demokrasi karşıtı olarak suçlanmakta, bazen ima yollu, bazen açıkça küçük düşürmeye yönelik tavırlar sergilenmektedir. Süreç içinde arkasındaki halk desteği psikolojik operasyonlarla kesilerek suçluluk duygusu içinde kışlasından çıkamaz hale getirilmek istenmektedir. AKP iktidarı, muhalefet seçim yenilgisinin tetiklediği parti içi kavgalarla boğuşurken, sermayenin medyası halkı uyuturken, işi bitirmek istemektedir. Rejimi değiştirme ve dönüştürme AKP iktidarı yeni dönemine Çankaya’yı ele geçirip rejimi değiştirme ve dönüştürmede önemli bir engeli aşarak başlamıştır. Yeni anayasa ile, mevcut anayasanın koruması altındaki YÖK, üniversiteler ve yargı başta olmak üzere, bazı kurumların, kısmi özerkliği, görece bağımsızlığı, iktidar karşısında denge unsuru ve rejim güvencesi olma özelliği yok edilmek istenmektedir. Amaç Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mevcut anayasa ve yasalardan kaynaklanan, devlet yapılanması içindeki etkin konumunu dayanaksız bırakarak zayıflatmak, dikkate alınması gereken bir güç olmaktan çıkarmaktır. AKP anayasasında sivillik ve demokrasi söylemiyle oluşturulacak yapıda dar bir alana hapsedilecek olan Türk Silahlı Kuvvetleri işlevsiz bırakılarak pasif bir figüre dönüştürülmek istenmektedir. AKP, bu süreçte ılımlı İslamcılarla, aynı kaynaklardan beslenen fonlu sivil toplumcuları da işin içine katarak, çağdaş ve sol kesimin de (!) desteği alınmış ve toplum Yatay geçiş mi dikey geçiş mi? Yine sivil ve renksiz anayasa ile Türk ulusu ve ulus devlet tekilliği, sivillikten silikliğe, renksizlikten bin bir renkli alt kimliklere doğru yatay geçiş mi yapacaktır? Devlet yapılanmasının hukuksal omurgası, ana yazılımı olarak da nitelenebilecek anayasanın üniter, laik, demokratik, çağdaş özelliklere işaret eden yapısı çok kimlikli, çok dilli bir yapıya dikey geçiş mi yapacaktır? Bu sorular kuşkusuz çoğaltılabilir. Yeni dönemde küresel sermayenin ve ona eklemlenmiş Türkiyeli sermayenin, Waşington ve Brüksel’in açık desteğini alan AKP, iktidarının ilk döneminde eksik kalan düzenlemeler için kolları sıvamıştır. İç ve dış sö Atatürk’le hesaplaşma anayasası Durumdan vazife çıkaran bizimkiler de, kırmızıbeyaz rengin ve Atatürk görüntüsünün silineceği sivil, renksiz, kokusuz, milli dokusuz bir anayasa için kolları sıvamakta gecikmediler. TESEV’ci profesörlerin, Atlantik ötesinden ve Brüksel’den fonlanan sivil toplumcuların el, dil ve gönül birliğiyle kotardıkları Cumhuriyet ve Atatürk’le hesaplaşma anayasasıdır söz konusu edilen. Entegrasyon ve uyum anayasası yolunda, şimdilik fazla renk verilmese de, kokusu, dokusu ve rengi yakında tümüyle ortaya çıkacak uyumlu çalışmaların kısa görüntüsü budur... B CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle