Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 2007 PAZARTESİ 4 HABERLER Doç. Dr. Hakan Yılmaz, üyelik için Türkiye’ye yeni bir imaj stratejisi gerektiğini söyledi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘AB ile zorlu süreç başlıyor’ ANKARA (AA) Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi ve AB uzmanı Doç. Dr. Hakan Yılmaz, devlet eliyle yapılan tanıtımların Avrupa halklarınca propaganda olarak algılandığını belirterek sivil toplum örgütleri aracılığıyla Avrupa ve dünyada mümkün olduğu kadar çok alanda etkili olmak gerektiğini söyledi. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’nin imajı ve marka değerinin “çok düşük olduğunu” ifade eden Doç. Dr. Yılmaz, bunun Türkiye’nin dünya ve AB ile ilişkilerinde “çok ciddi sorun yarattığını” öne sürdü. Türkiye’nin devlet eliyle tanıtım yapmasının, “negatif etki yarattığını ve Avrupa halklarınca propaganda olarak algılandığını” belirten Doç. Dr. Yılmaz, yurtdışında konser verme, tanıtım filmleri, gazete ilanları, afişler hazırlama gibi yöntemlerin, “Avrupa’da Türk imajını yükseltme açısından çok az etkili İnsanlar Nasıl Karar Verir... ‘İnsanların nasıl karar verdiği?’ pek çok araştırmanın konusu olmuştur. Çünkü, birey olarak yaşamımızı, topluluk olarak da geleceğimizi ilgilendiren konu budur. Oy vermeden su kullanma biçimine, otomobil kullanmadan meslek seçimine kadar yaşamımızın her alanı ‘kendi seçim kararlarımız’a dayanır. Siyasal parti çalışmalarından pazarlama amaçlı reyon düzenlemelerine kadar her alan bu sorunun yanıtını arar: ‘İnsanlar nasıl karar verir’. Karar verme süreçlerinde elbette insanların ‘yetişme biçimleri’, ‘eğitimleri’, ‘topluluk kültürleri’, ‘yaşanan dönemin değerleri’, ‘kişisel durumları’ gibi pek çok etken rol oynar. Genelde, insanların çoğunluğu ‘akıllı’ olmak yerine ‘kurnaz davranmayı’ yeğler. ‘Akıllılar’ genelde düşünenlerdir ve uzun vadede toplumla birlikte kazanmayı seçerler. ‘Kurnazlar’ ise kısa vadede kendi kazandıklarına bakarlar ve toplum onları ilgilendirmez. Küreselleşme ve onun ülkemizdeki en iyi temsilcilerinden birisi olan Turgut Özal’ın mantığı da budur: Sen kendi işine bak, paçanı kurtar, gerisini düşünme. Küreselleşme ve kapitalizm,’akıllı olmak’ yerine ‘kurnaz olmak’ değerini koyduğu için de şimdi yaşanan değer kaymasında bizi şaşırtan olgular yaşanmaktadır. Şimdi, ‘günümüzün başarılı kurnazı’nın özelliklerine bakalım: Kısa vadeli düşünme. Mesajı ‘sen, kendi yaşadığına bak’. Kendi çıkarını düşünme. Mesajı ‘bu işten senin çıkarın ne’? Çevresine bakmama ve öğrenmeme. Mesajı ‘aldırma, sen kendi yaptığına bak’. Geçmişi unutarak yaşama. Mesajı ‘dün dündür, bugün bugündür. Geçmişten sana ne’? Geleceği görmeme, görmek istememe. Mesajı ‘iyi olur iyi, sen kalbini ferah tut’. Küçük yaşam çemberinde yaşama. Mesajı ‘sen kendi paçanı kurtar, ailene bak, gerisi seni ilgilendirmez’. Topluluğa uyma. Mesajı ‘önde gidip seçilme, arkada kalıp ezilme, ortalarda yürü, görünme’. Plan program yapamama. Mesajı ‘plan da neymiş, kaderin neyse o olur’. Zamanı kullanamama. Mesajı ‘zamandan bol ne var? Bir mazeret uyduruver’. Yaptığı işe güvenmeme, bunu örtmek için de çok güvenirmiş görünme. Mesajı ‘ben yaptığıma bakarım, gerisi vız gelir’. Günümüzün insanına verilen ‘değer mesajları’ bunlardır. Buna uygun insanları yetiştirmek için de pek çok kitap yayımlanmakta, seminerler yapılmakta, reçeteler yazılmaktadır. ‘Akıllılar’ ise uzun vadeli düşünmenin, toplumlarıyla birlikte kazanmanın, ortak mutluluğu seçmenin ‘gerçekten akıllılık’ mı, yoksa ‘örtülü aptallık’ mı olduğunu sorgulamak zorunda bırakılmaktadır. ‘Kurnazlar’ın çoğunluğunda ‘akıllı’ tanımına giren azınlık kendisini giderek yalnızlaştıran değişimin ne olduğunu kavradıkça kötümserliğe sürüklenmektedir. Günümüzün sistemi, ‘insan’ın yerine ‘para’yı,’akıllı’nın yerine ‘kurnazlığı’, ‘doğrucu olma’nın yerine ‘kandırma’yı koymaktadır. Sistemin yarattığı ‘kurnazlar’ ile sisteme karşı çıkan ‘akıllılar’ arasında kalıp ne yapacağını kestiremeyenlerse ‘doğaüstü güçlere sığınarak’ bir başka dünya ile yaşamaya çalışmaktadırlar. Günümüzde dinlerin, tarikatların, dindışı inanç topluluklarının daha da büyümesinin, daha da yaygınlaşmasının nedenlerini burada aramak gerekiyor. İnsanlar, kurnaz olmanın pek de ‘ahlaklı bir tutum olmadığını’ seziyor, ama sisteme uymadıkları zaman ‘kaybeden’ olacağını düşünerek farkında değilmiş gibi yapıyorlar. İnsanlık adına yapılacak iş, insanı değersizleştiren sisteme karşı çıkmaktır. Bu sistem küreselleşme adı altına saklanan yeni emperyalistkapitalist sistemdir. İnsanların aklına ipotek koyan sistem budur. ‘Yeni emperyalistkapitalist sistem’, bizim neodemokratların sandığı gibi geçmişin ezberi değildir, yaşayan ve yayılan bir gerçekliktir. Ülkelerin içine sürüklendiği bulanık suyu bilincin berraklığında görelim. Ülkemizde oynanan oyunları da net olarak anlayalım. Siyaseti de, seçimleri de, geleceğimizi de bilinçle anlayalım. Gelecekteki rotamızı doğru bir bilinçle çizelim. erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com ? Türkiye’nin, AB sürecinde 2008 yılında “ciddi salvolar” beklediğini belirten Doç. Dr. Yılmaz, “Türkiye’yi yıldırmak ve bezdirmek için önümüze çeşitli tuzaklar kurulacaktır. ‘Sizi Akdeniz Birliği’ne alalım, imtiyazlı ortaklık verelim, şu faslı açmayalım, Ermeni çevrelerinin iddialarını tanıyın’ gibi, Türkiye’yi bezdirici bir süreç izleyeceğiz’’ dedi. Türkiye’nin imaj sorununun devlet kampanyalarıyla çözülemeyeceğini kaydeden Yılmaz, sivil toplum örgütlerinin daha aktif rol oynaması gerektiğini belirtti. olduğunu” öne sürdü. Yılmaz, Türkiye’nin Avrupa halklarına kendini kabul ettirmek için yeni stratejiler izlemesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti: “Bizim bu klasik az parayla ve kötü bir biçimde yaptığımız tanıtım meselesinden çıkıp, daha çok, sivil toplum örgütleri (STÖ) ve devletin işbirliğiyle yapılabilecek ama sivil toplumun ön planda olduğu bilfiil etkinliklere katılarak çok alanda angaje olmamız gerekiyor.” Türkiye’nin AB sürecinde en önemli konuların insan hakları ve demokrasi olduğunu da ifade eden Doç. Dr. Yılmaz, imajın düzeltilmesi için “bu konularda sansasyon olabilecek ihlallerin sayısının minimize olması gerektiğini” söyledi. Türkiye’nin, AB sürecinde 2008 yılında “ciddi salvolar” beklediğini belirten Doç. Dr. Yılmaz, “Türkiye’yi yıldırmak ve bezdirmek için önümüze çeşitli tuzaklar kurulacaktır. ‘Sizi Akdeniz Birliği’ne alalım, imtiyazlı ortaklık verelim, şu faslı açmayalım, Ermeni çevrelerinin iddialarını tanıyın’ gibi, Türkiye’yi bezdirici bir süreç izleyeceğiz. Bu ne kadar sürer bilmiyorum ama.. ben en şiddetlisinin birkaç ay sonra başlayacağını düşünüyorum. Biz bu salvolara direnebilirsek, papaza kızıp oruç bozmazsak, bu arada AB de anayasasını geçirir ve kurumsal yapısını kontrol ederse ben 2009’dan itibaren ilişkilerde çok ciddi bir açılım bekliyorum, üyeliğe giden sürecin reel olarak başlayacağını düşünüyorum” diye konuştu. AB içinde Türkiye’nin birçok “dostu” olduğuna da dikkati çeken Doç. Dr. Yılmaz, içeride oluşacak psikolojik baskıların Türkiye’yi Avrupa’dan uzaklaştırıcı bir kamuoyu yaratmasına izin vermemek gerektiğini belirtti. Doç. Dr. Yılmaz, bu yılki İlerleme Raporu’nu nasıl beklediğine ilişkin soru üzerine, “Kötümser başlayıp iyimser biten bir rapor bekliyorum” ifadesini kullandı. TBMM’de çok kritik 12 konuda belli reformların yapılabilmesi halinde “iyimser bitimin” daha da artacağını düşündüğünü söyleyen Doç. Dr. Yılmaz, şu anki AB Komisyonu’nun, “AB’nin gördüğü en Türkiye yanlısı komisyon ve Türkiye’yi AB içinde şu anda en ciddi savunan kurum olduğu ve komisyonun Türkiye’yi övmek için fırsat beklediği” görüşünü dile getirdi. M ERSİN R EFERANDUM Öğrenciyi savunmak suç oldu ? Mersin Üniversitesi’nde saldırıya uğrayan öğrencilere destek olmak amacıyla protesto gösterisi yapan sivil toplum örgütü yöneticileri hakkında, ‘suçu ve suçluyu övmek’ gerekçesiyle soruşturma açıldı. ABİDİN YAĞMUR Seçmen listeleri askıda ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören anayasa değişikliği paketinin 21 Ekim’de oylanacağı referandum için seçmen listeleri bugün sabah muhtarlıklarda askıya çıkarılacak. Listeler, 19 Ağustos Pazar gününe kadar askıda kalacak. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) belirlediği takvime göre, bugün saat 08.00’de askıya çıkacak listeler, 22 Temmuz milletvekili genel seçimindeki listelerden oluşacak ve 19 Ağustosa kadar Bilgisayar Destekli Seçmen Kütüğü Sistemi (SEÇSİS) kapsamında güncellenecek. Muhtarlık bölgesi askı listelerine veya daha sonra yapılan seçimlerde güncelleştirilen listelere herhangi bir sebeple yazılamamış olanlar, 21 Ekim 1989 tarihinde ve daha önce doğanlar, sürekli oturmak amacıyla başka bir muhtarlık bölgesine taşınanlar, kimlik ve adres bilgilerinde yanlışlık veya eksiklik bulunanlar ve özellikle Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası bulunmayanlar, askerlikten terhis olanlardan listede kaydı bulunmayanlar, taksirli suçlardan hükümlü veya tutuklu olduğu halde listeye yazılmayanlar muhtarlıklara başvurabilecek. Kısıtlı veya kamu hizmetlerinden yasaklı olanlar, silah altında bulunan erler, onbaşılar ve kıta çavuşlarıyla askeri öğrenciler listelere yazılamayacak. Kimlik bilgilerinde yanlışlık olanlar muhtarlıklardaki seçmen bilgi düzeltme formlarını, yeni kaydolacaklar da kayıt formlarını TC kimlik numaralarına yer verecek şekilde dolduracak. MERSİN Emniyet müdürlüğü, Mersin Üniversitesi’nde (MÜ) yaşanan olayları protesto eden siyasi parti, sendika ve dernek yöneticileri hakkında “suçu ve suçluyu övmek” gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Polis fezlekesini işleme koyan savcılık, soruşturmaya ilişkin evrakı “şüphelilere” tebliğ etti. MÜ’de 2006’nın aralık ayında yaşanan olayların ardından, kent merkezinde yapılan protesto gösterileri soruşturma konusu oldu. Mersin Emniyet Müdürlüğü, olayların ardından “MÜ’deki sol görüşlü öğrenciler saldırıya uğradığı” için gösteri düzenleyen siyasi parti, sendika ve dernek yöneticileri hakkında “Gösteri ve Toplantı Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet, suçu ve suçluyu övmek” iddialarını içeren fezleke hazırlayarak cumhuriyet savcılığına gönderdi. Fezlekede, İHD Şube Başkanı Celal Sonuvar, SES Şube Başkanı Yılmaz Bozkurt, DTP İl Başkanı Ahmet Aka, DTP Merkez İlçe Başkanı Zümeyra Oğuz, ÖDP İl Başkanı Ziya Uncu, EMEP İl Başkanı Gürsel Şenşafak, 78’liler Derneği Başkanı Ethem Dinçer, SDP İl Başkanı Serkan Kaya, Halkevleri Şube Başkanı Şamil Işık Cevahir, EğitimSen yöneticisi Selma Kılıçman ile Şenol Yalçınkaya hakkında işlem başlatılması talep edildi. Polis fezlekesinde, MÜ’de 1920 Aralık arasında yaşanan olaylarda 65 öğrencinin “kamu malına zarar vermek” ve “görevli memura mukavemet” şüphesiyle gözaltına alındığı ve 12’sinin tutuklandığı anımsatılarak soruşturmaya konu olan gösterinin bunların ardından gerçekleştirildiği vurgulandı. Fezlekede gösteri sırasında taşınan pankartlara ve atılan sloganlara da yer verildi. TekstilSen üyeleri Galatasaray’da yaptıkları basın açıklamasında bir yıla yakın bir süredir tutuklu yargılanan Genel Başkanları Ayşe Yumli Yeter’in serbest bırakılmasını istedi. (EZGİ HIDIROĞLU) ‘Sendikacılar değil çeteciler yargılansın’ İstanbul Haber Servisi TekstilSen’de örgütlü işçiler ve sendikacılar, 21 Eylül 2006’dan bu yana tutuklu bulunan TekstilSen Genel Başkanı Ayşe Yumli Yeter’in serbest bırakılmasını istedi. Galatasaray’da toplanan grup adına basın açıklaması yapan TekstilSen Genel Sekreteri Beycan Taşkıran, AKP hükümetinin demokratikleşmenin bir adımı olarak çıkardığı AB uyum yasalarının aldatmacadan ibaret olduğunu herkesin gördüğüne dikkat çekerek “Yeni çıkarılan ‘Terörle Mücadale Yasası’ ile toplum susturulmaya çalışılıyor” diye konuştu. Polisin yetkilerinin genişletilmesiyle birçok insanın hak ihlaline uğratıldığını belirten Taşkıran, “Anayasal haklarını kullanmak isteyen işçiler sendikaya üye oldukları için işçi kıyımına uğrayabiliyor. Adalet güçlüden yana işliyor” dedi. Sansasyonel bir şekilde yapılan çete operasyonlarında yakalanan çete üyelerinin bir süre sonra salıverildiğini söyleyen Taşkıran, TekstilSen olarak her türlü hukuksuzluğun karşısında olduklarını ve adalet arama mücadelelerini sürdüreceklerini bir kez daha yinelediklerini dile getirdi. Taşkıran “Sendika Başkanımız Ayşe Yumli Yeter ve diğer tutuklular, işçilerin emekçilerin hakkını aradılar, onların sesi olmaya çalıştılar. Onlar çete düzenine, yolsuzluğa, adaletsizliğe karşı çıktıkları için bugün hapishanede bulunmaktadırlar” diye konuştu. Ayşe Yumli Yeter ve diğer tutukluların yargılandığı davaya yarın Beşiktaş Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edileceğini anımsatan Taşkıran, işçi ve emekçileri dayanışmada bulunmaya çağırdı. Taşkıran’ın konuşması sık sık “Ayşe Yumli Yeter serbest bırakılsın”, “Sendikacı değil çeteler yargılansın”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek”, “Direnen işçiler yalnız değildir” sloganları ile kesildi. Ayşe Yumli Yeter’in eşi Limterİş Sendikası Eğitim Uzmanı Süleyman Yeter, 5 Mart 1999’da gözaltındayken yaşamını yitirmiş, 7 yıl süren dava sonunda gözaltında işkenceyle öldürüldüğü karara bağlanmıştı. ‘YSK’nin yapabileceği bir şey yok’ Öte yandan, YSK Başkanı Muammer Aydın, referandum sonuçlanıncaya kadar TBMM’nin 11. Cumhurbaşkanı’nın seçmesi halinde YSK’nin yapabileceği “bir şey’’ olmadığını belirterek “Referandum sonuçlanıncaya kadar cumhurbaşkanı seçilmiş olursa yapılacak işleme hükümet karar verecek’’ dedi. TBMM’nin yeni üyelerinin yemin törenini izlerken, onları tanımak konusunda da ilk adımı attık. Bir arkadaşıma, töreni izledin mi diye sorduğumda “Hepsi aynı şeyleri söylüyor, nesini dinleyeceğim?” şeklinde bir tepki verdi. Gerçekten de 549 milletvekili önlerine yazılı olarak konulan ve Türkçesi oldukça sorunlu ve uzun yemini aynen tekrar ettiler. Bu açıdan arkadaşım haklıydı. Ben ise elimden geldiğince milletvekillerini izlemeye, kimliklerini, yaşlarını, mesleklerini öğrenmeye çalıştım. Bir istatistik çıkarmadım ama yaşlarının geçmiş Meclislerle kıyaslandığında çok genç olduğu izlenimi edindim. Bir başka saptamam da eğitim düzeylerinin yüksek olmasıydı. ??? Meclis’teki yemin törenini merak etmemin bir nedeni de yeni üyelerin değişik görüntüleriydi. DSP ile birlikte Meclis’teki parti sayısı 5’e çıktı. Buna Muhsin Yazıcıoğlu’nun BBP’sini, Ufuk Uras’ın ÖDP’sini de eklersek Meclis’te 7 partinin temsil edil Yeni Milletvekillerini İzlerken diğini söyleyebiliriz. DTP geleneği ilk kez Meclis’te bir grup kurmuş ve bir ağırlık haline dönüşmüştü. Bu yeni bir durumdu. Ufuk Uras, 1969’dan bu yana sosyalist kimliğiyle Meclis’e giren ilk parlamenterdi. Yine ilk kez 48 kadın milletvekili Meclis’te yer alıyordu. Kadınların bu Meclis’e katkılarının olacağına inanıyorum. ??? Meclis açılırken dikkatleri üzerine çekenler, yan yana oturacak olan MHP ve DTP’lilerdi. Ahmet Türk’ün MHP liderine yönelerek elini sıkması iyi bir başlangıç olarak değerlendirilebilir. MHP’lilerin de DTP’li milletvekillerini yemin sırasında alkışlamaları olumlu görüntüler olarak kabul edilebilir. Tabii, Meclis’in açılışındaki en büyük sürpriz, geçici Başkan Şükrü Elekdağ’ın konuşmasıydı. CHP’li Elekdağ’ın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın seçim gecesi verdiği mesaja dikkat çekmesi, bu konuşmayı “uzlaşma” için önemli gördüğünü belirtmesi ilginçti. ??? Meclis’teki dikkat çekici görüntülerden bir başkası ise Deniz Baykal’ın DTP sıralarının önünden geçerken etrafına bakmadan yürümesiydi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, yüksek yargı organları mensuplarının ve kuvvet komutanlarının törene katılmaması nasıl yorumlanabilir? Seçim sonuçlarını beğenmediler mi? İstemedikleri partilerin ve milletvekillerinin oluşturduğu bir Meclis’ten hoşlanmadıklarını göstermek mi istiyorlardı? ??? Seçim sonuçları konusunda Abdullah Öcalan’ın DTP’lilerle ilgili değerlendirmeleri de yoruma muhtaçtı. “Benim adımı kullanarak seçildiler” diyordu Öcalan. Bu değerlendirmenin içinde küçümseme, biraz araya mesafe koyma ve “Bakalım ne yapacaklar” türünden bir dikkatli izleme havasından söz edilebilir mi? Öcalan, DTP’lilerin Meclis’e girmesinden memnun kalmamış mıydı? Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmeler sırasında PKK konusundaki ısrarı ve PKK’nin şiddet eylemlerini sürdürmesi Meclis’i nasıl etkileyecek? Örneğin bu durumda DTP’liler ne yapacaklar? Çünkü daha önce hep ikili sıkıştırma arasında kalıyorlardı ve hesap onlara çıkarılıyordu. Deniz Baykal, DTP’lilere “PKK’nin terör örgütü olduğunu kabul etsinler” demiş. Ahmet Türk de “Peki ben PKK’ye terör örgütü dedim, ne değişecek o zaman?” diye sormuş. ??? DTP’nin Meclis’teki varlığı iyi değerlendirilirse olumlu sonuçlar verebilir… Kürt tarafındaki ve devlet içindeki şiddet yanlısı güçler, konuyu çözüm ekseninden çatışma eksenine taşımaya çalışacaklar, çünkü bundan besleniyorlar. DTP’liler ise çözüm isteyen, barış ve huzur isteyen Kürtlerin oylarıyla Meclis’e girdiklerini biliyorlar. Bu nedenle onların yapabilecekleri en iyi şey, çözüm için yollar aramak ve buna Meclis içindeki siyasi partileri ikna etmeye çalışmak olacaktır. Örneğin MHP, Kürt sorununun çözümünde atılacak bazı radikal adımlar için bir olanak olarak kullanılabilir mi? Dağdakileri indirme amaçlı “yumuşama” projelerine ikna edilebilir mi? Bütün bunları yeni durumda ne olabilir üzerinden bir beyin jimnastiği olarak öne sürüyorum. Çünkü Kürt sorunu artık bir kangren haline dönüşme eğilimi gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında DTP’lilerin Meclis’teki varlığı, yeni ve ileri adımlar için bir imkân olarak kullanılabilir. ??? Renkli, karmaşık, önünde yığınla sorunlar bulunan ve umut veren bir Meclis görüntüsüyle yeni dönem başladı… Umarız, işler yolunda gider… T.C. BAKIRKÖY 6. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO: 07/1854 Tal. Bir borçtan dolayı rehinli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarılmıştır. Birinci arttırmada 24.8.2007 günü saat 12.3012.40 arası EMNİYET OTOPARKI ESENLER/İSTANBUL adresinde yapılacak ve o günü kıymetlerin %60’larını istekli bulunmadığı takdirde 29.08.2007 günü aynı yer ve aynı saatte ikinci arttırma yapılarak satılacağı; şu kadar ki artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulmasını ve satış istediğinin alacağına rüçhanlı olan alacaklarının toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma masraflarını geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedel üzerinden (.....) KDV’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği, masrafı verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları rica olunur. 26.07.2007 MUHAMMEN KIYMETİ LİRA: 25.000.00 YTL ADEDİ: 1 ADET CİNSİ: 34 AZ 2019 PLAKALI 2004 MODEL FORD TRANSİT 350 L İNCİ BEYAZI ORJİNAL TEYBİ VAR ANAHTARI VAR Basın: 42693 CUMHURİYET 04 K