25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 AĞUSTOS 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK Uzmanlar, kök hücre nakillerinin bazı kan hastalıklarının ve kalp hastalıklarının tedavisinde kullanıldığını söylüyor 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT ‘Bilimsel bir uygulama yok’ SİBEL BAHÇETEPE Yarışı Kim Kazanacak: Gülcüler mi, Erdoğancılar mı? Bir Cumhurbaşkanlığı adayının belirlenmesi, AKP’yi içinden iki hizipli parti haline getirdi. Partiyi el ele vererek kurmuş olan iki arkadaşın yandaşları arasında, şimdilik genel merkez ve parlamento kadroları arasında başlayan çekişmenin örgüte yansımaması imkânsız. Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan, 22 Temmuz başarısı ile açılan yeni dönemde ülkeyi en az gerilimle yönetebilmenin yöntemlerinin başında “yeni aday” seçeneğini uygulamak istiyor. Yardımcısı ise tayfasına Cumhurbaşkanlığı’nın Abdullah Gül’ün 22 Temmuz öncesi miting meydanlarında toplanan partililerin coşkulu haykırışları ile adeta kazanılmış hakkı olduğunu savunuyor. Kapalı kapılar arkasında yapılan aday belirleme toplantılarında, AKP’nin seçimlerde aldığı 46.6’lık oy yüzdesinde, Abdullah Gül’ün bilek hakkının görmezden gelinmemesinden söz edildiği bildiriliyor. Siyaset bilimciler için, örneğine rastlanmamış bir olay sergileniyor, Türkiye’de ve ülkenin iktidar partisinin üst katlarında. Abdullah Bey’in, annesinin kendisini cumhurbaşkanı olarak doğurduğuna inandığını söylerken bu hırslı politikacının adeta el falını okumuşum! Adaylıktaki inatçı ısrar, 22 Temmuz öncesi parlamentosunun cumhurbaşkanını seçemeyişi ile sonuçlanan gelişmelerden söz edilerek “Abdullah Gül nasıl mağdur oldu” hikâyeleri ile güçlendirilmek isteniliyor. 22 Temmuz seçimlerinde 27 Nisan bildirisi ve Anayasa Mahkemesi’nin 367 oy için verdiği karar nedeni ile milli egemenlik mağduriyetini başarılı bir kampanya ile sandığa götüren AKP, şimdi benzer gerekçelerin Çankaya aday adayı için savunulduğu bir başka kampanyayı kendi bünyesine taşıdı. Erdoğan’ın gözlerinin içine baka baka... Adayı, eğilim saptaması yöntemi ile belirlemek için AKP’nin üst düzey kadrolarının katılımı ile yapılan toplantılarda Erdoğan’ın gözünün içine baka baka, genel seçimlerde sağlanan başarıda Gül’ün uğradığı haksızlığın, ancak kendisine Çankaya’nın kapıları açılarak giderilebileceği söyleniliyor. AKP içindeki “Gül”cüler, 22 Temmuz başarısının mimarı olarak gördükleri “lider”lerini curnhurbaşkanı olarak selamlamak istiyorlar. Bu olasılık gerçekleşecek olursa, on birinci cumhurbaşkanının, partisi ile ilişkilerini görüntüde anayasa gereği kesmek zorunda kalsa bile; ana kumanda merkezinin kontrolünü bırakmak istemeyeceği, böylece 1960 öncesinin BayarMenderes modelinin bir benzerinin 2007 Ankara’sında vizyona gireceği anlaşılıyor. Köksal Toptan örneği varken... Erdoğan, 22 Temmuz gecesi parti merkezi balkonundan ve yanında Gül olduğu halde yaptığı teşekkür konuşmasında gerginlik yaratmayacak politika izleme yöntemini içeren sözünü tuttuğunu,TBMM Başkanlığı için Köksal Toptan’ın adaylığı ile gösterdi. Köksal Toptan’ın dün seçimin 1. turunda anayasanın öngördüğü 367 oyun da çok üstünde ve 450 oy alarak TBMM Başkanı seçilmesi iktidar partisi liderinin “yumuşama kulvarı”nda attığı ilk somut adımın nasıl karşılık bulduğunun kanıtı olarak değerlendirilmelidir. Sayın Köksal Toptan teşekkür konuşmasında, “Atatürk” ve Cumhuriyetin kazanımlarıyla Meclis’teki bütün tarafların anlaşması sonucunun, başarının anahtarı olduğunu anımsattı. Dahası AKP milletvekili olarak bulunduğu parlamentoda bundan böyle bütün siyasi partilerin kendi partisi, bütün milletvekillerinin kendi milletvekilleri olduğunu söyleyerek 11. cAumhurbaşkanının seçimi için de işaret verdi. Erdoğan’ın, özellikle Çankaya adayı için, kamuoyunun ve o arada öncelikle parlamentodaki muhalefet partilerinin de benimseyebileceği bir yeni ismi bulması zor olacağa benziyor. Ancak hem cumhurun hem de devletin yedi yıllık bir süre için başkanı olacak bir ismin belirlenmesinde, yapay mağduriyet hikâyelerinden yola çıkmanın doğurabileceği gerginlikler mi? Yoksa, geniş halk desteğinin merkezine oturarak, geminin dümeninin kendi ellerinde olduğu havasını basarak yelkenleri yapay rüzgârla doldurma gösterileri yapan belirli kesimin heveslerini karşılamak mı? Daha da açık ve somut bir soru ile karşı karşıyadır Recep Tayyip Erdoğan: AKP, kendisinin liderliği altında mı kalacaktır? Abdullah Gül’ün partisi haline mi dönüşecektir? Vücudumuzun bütün doku ve hücrelerini oluşturan kök hücrenin nakilleri bazı hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Günümüzde kalp kası ve bazı kan hastalıklarının tedavisinde kullanılan kök hücre nakillerinin nörolojik ve nöromüsküler hastalıkların tedavisinde kullanılamayacağını belirten uzmanlar, dünyada ve Türkiye’de henüz bilimsel olarak kabul edilen bir uygulamanın olmadığını yinelediler. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Tan, kök hücre nakillerinin felçli hastalarda, ALS, Alzheimer, multipl skleroz (MS) hastalığının tedavisinde kullanılmasının günümüzde mümkün olmadığını, ancak ileriki yıllarda bazı beyin ve kas hastalıklarında tedavi şansı doğurma ihtimalinin bulunabildiğini söyledi. Tan, “Kök hücre nakilleri ile ilgili kas ve sinir sis ? Prof. Dr. Ersin Tan, kök hücre nakillerinin felçli hastalarda, ALS, Alzheimer, multipl skleroz (MS) hastalığının tedavisinde kullanılmasının günümüzde mümkün olmadığını, ancak ileriki yıllarda bazı beyin ve kas hastalıklarında tedavi şansının olacağını söyledi. temi hastalıkları konusunda hayvanlar üzerinde birtakım deneyler yapılıyor. İnsanlarda kullanımına dair özellikle Çin, Rusya, Doğu Avrupa ülkeleri gibi bazı ülkelerde kök hücre nakilleri ile omurilik felçli hastalara nakil yaptığını öne süren doktorların olduğunu biliyoruz. Ancak nakil olan hastalarla konuştuğumuz zaman ne yazık ki herhangi bir iyileşmenin olmadığını görüyoruz” dedi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Aksel Siva, günümüzde nörolojik hastalıkta kök hücre tedavisi ile kayda değer, kalıcı bir düzelme saptandığını gösteren ve uluslararası hakemli bir dergide yayımlanmış kontrollü bilimsel bir makalenin bulunmadığına dikkat çekti. ‘Maddi kazanç sağlayanlar giderek artıyor’ Kök hücre tedavilerinde önemli olan bir diğer noktanın nakledilen hücrelerin tümörlerin gelişim gösterebilecek yönde çoğalıp değişime uğrama olasılığı olduğuna değinen Siva, “Kök hücrelerinin bu şekildeki bir değişimine yönelik kontrol mekanizmalarını geliştirmeden insan çalışmalarını planlamak beraberinde böyle bir tehlike taşımaktadır. Günümüzde nörolojik hastalara umut dağıtan gerek yurtdışında gerekse ülkemizdeki bu tedavi yaklaşımları akademik ortamlar dışında ve maddi kazanç sağlamak üzere uygulayanlar ne yazık ki giderek çoğalmaktadır” dedi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Moleküler Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Turgay İsbir ise kök hücrenin, kendini yenileme yeteneği zayıf doku ve organları etkileyen hastalıkların tedavisi amacıyla kullanımının olabildiğini söyledi. Kemik ve eklem iltihaplarında, kanser ve bağışıklıkla ilgili kök hücre tedavilerinin olduğunu dile getiren İsbir, “Amansız hastalıklara çözüm arayanlar ise kök hücre nakliyle tedavi edilebileceklerini düşünüyorlar. Ancak tedavinin sınırlarının ne olduğu sorusuna bu tedaviyi yapan ve araştırmalarını sürdüren uzmanlar tam yanıt vermiyorlar” diye konuştu. Parmak çocukların 9 derdi ? İstanbul Haber Servisi El kadar küçük olarak bile doğabilen prematüre bebekler, büyürken de çok sayıda önemli sağlık sorunu ile karşılaşıyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Palabıyık, prematürelerin, 37 haftanın altında, düşük doğum ağırlığı ile dünyaya geldiklerini vurgulayarak, bu bebeklerin özel bakım gerektirdiğine dikkat çekti. Bu bebeklerin anne karnında geçirmek zorunda oldukları zamanı yoğun bakımda geçirdiklerini anımsatan Palabıyık, bebek ne kadar küçük ve erken doğduysa sorununun da o kadar çok olduğunu söyledi. Bu tür sorunlarla karşılaşan ailelerin umutsuzluğa kapılmaması ve hekim ile sürekli iletişim halinde olması gerektiğini vurgulayan Palabıyık, 1500 gramdan daha düşük ağırlıkla doğmuş bebeklerin 9 önemli sorunla karşılaştığını belirterek bunları şöyle sıraladı: Gelişme gecikmesi, işitme ve görme sorunları, kalem tutmayazı yazma gibi ince motor becerileri, bir eşyayı yerine koyma gibi kaba motor becerileri, serebral palsi (zekâ geriliği ve bedensel gelişim sorunları), spastik diparezi yani parmak ucunda yürüme, kronik akciğer sorunları ve RSV enfeksiyonları. İLGİ BEKLİYORLAR Her yüz kişiden biri şizofreni hastası İstanbul Haber ServisiToplumdaki her 100 kişiden birini etkileyen şizofreni hastalığı, gençyaşlı demeden her an bir yakınınızda ortaya çıkabilir. Şizofren yakınları ve hastaları, Türkiye’de kendileri için yeterli bir merkezin bulunmadığını, sosyal aktivite için kullandıkları dernek binalarının yetersiz kaldığını belirterek devletten, yerel yönetimden kendileri için bir “gündüzevi”nin açılmasını istiyorlar. Şizofreni Gönüllüleri Dayanışma Derneği’nin Şişli’deki binasında bir araya geldiğimiz hasta yakınları, hastalıkla nasıl mücadele ettiklerini anlattılar. Kızı şizofreni hastası olan mimar baba Ahmet Kansoy, şizofreni hastalarının en büyük eksiğinin ülkemizde bir gündüz bakım evi bulunmaması oduğunu söyledi. Kansoy, Manisa’da yaşarken kızının Mimar Sinan Üniversitesi Endrüstri Tasarımı bölümünü kazanarak İstanbul’a geldiğini, 2 yıl okuduktan sonra rahatsızlandığını ve okulunu yarım bıraktığını ifade etti. Sinekli Bakkal’a hastane Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal romanına adını veren sokaktaki, evinin bulunduğu arsada Haseki Hastanesi’ne ek bina yapılacak ŞULE KÖKTÜRK Hekimler ‘aileyi’ tartışıyor ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’de aile hekimliğini seçen bir grup sağlık çalışanı, İzmir Tabip Odası’nı, kendilerini temsil etmediği gerekçesiyle protesto etti. Gündoğdu Alanı’nda toplanan İzmir Aile Hekimleri Derneği’ne (İZAHED) üye 100’e yakın hekim, oda yönetimini kendilerine destek olmamakla suçlarken, İzmir Tabip Odası Başkanı Suat Kaptaner, “Aile hekimliği yerleştirme yönergesine ilişkin 2. İdare Mahkemesi’nin verdiği yürütmeyi durdurma kararı ertesinde, bu derneğin yöneticilerince odamız aleyhine adete bir kampaya oluşturma çabalarını üzüntüyle izliyoruz” dedi. Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal romanına adını veren ve Adıvar’ın Kızılay’a bağışladığı, Aksaray’daki Sinekli Bahçe Sokak’taki evinin bulunduğu arsada Haseki Hastanesi’ne ek bina yapılacak. Türk Kızılayı 1925 yılında, Kızılay Özel Sağlık Meslek Lisesi adı altında Haseki’deki binada hemşirelik eğitimi vermeye başladı. Halide Edip Adıvar tarafından Kızılay’a bağışlanan köşk ise 1936 yılında Kızılay’a geçti. 1956 yılında ise köşk ve lise binası birleştirildi. 17 Ağustos 1999 depreminde zarar gördüğü gerekçesiyle 2 yıl önce kapatılan okulun binası yaklaşık 1 ay önce yıkıldı. Haseki Hastanesi’ne ek bina yapılması için projeleri hazırlanan arsa içinde bulunan Halide Edip Adıvar’ın evi ve müştemilatı ise bina restore edil mek üzere bırakıldı. Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali basın danışmanlığı aracılığı ile yaptığı açıklamada, Halide Edip Adıvar’ın evi ve evin müştemilatının restore edilerek korunacağını, müze yapılabileceğini, ancak henüz karar verilmediğini belirtti. Yeni proje hazır Yıkılan Kızılay Özel Sağlık Meslek Lisesi yerine ise yeni bir bina inşa edilerek Haseki Hastanesi’ne kiralayacağını açıklayan Küçükali, “Biz şu anda projelerimizi hazırladık, Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan onay bekliyoruz. 2 aya kadar ihalesini yapacağız” diye konuştu. Küçükali, Valilik’le protokol yapıldığı yönünde bilgi alındığı anımsatıldığında, “Orası Kızılay’ın mülkü olduğu için, Valilik müdahelesi söz konusu olmaz. İyi niyet protokolüdür” dedi. Haseki Hastanesi Başhekimi Dr. Haldun Ertürk, yıkılan okulun bulunduğu arsaya, hastaneye ek olarak, 18 bin metrekare büyüklüğünde, 140150 polikliniğin ve hastane için gerekli olan tetkik bölümlerinin bulunduğu bir bina yapılacağını belirterek binayı Kızılay yaptıktan sonra, Haseki’nin kiralayacağını söyledi. Kızılay’la konu ile ilgili protokolün yapıldığını ifade eden Ertürk, “Hemşirelik eğitimi sağlık meslek liselerinden üniversite düzeyine çıkarılınca o bina atıl duruma geldi. Depremde de hasar görmüş bir binaydı. Bizim için bir şans oldu, yerine Haseki Hastanesi için ek bina yapılacak. Hastane arsasında bulunan, Halide Edip Adıvar’ın gelin olarak gittiği, Adnan Adıvar Köşkü (Halide edip’e ait köşkü kasdediyor) ve diğer tarihi bina yıkılmadı” dedi. ‘Yardım bekliyoruz’ Baba Kansoy, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Kızım hastalığı sırasında kendini aşırı şekilde dine verdi. Abdest alır namazını kılar, ardından yarım saat geçmeden tekrar aynısını yapardı. Ellerini çok yıkamaktan artık ellerinin üstü soyulmaya başlamıştı. Kızım sık sık ‘Baba bana sahip çıkacaksın, beni bırakmayacaksın’ gibi kelimeler kullanıyordu. Doktora götürdüğümüzde şizofreni teşhisi konuldu. Hastaların en önemli sorunu, çevre tarafından damgalanması. Hastaların ilaç tedavisi kadar sosyal ilişkilerin de iyi olması önem taşıyor. Bu nedenle bize 23 dönümlük bir arazi vermelerini ve buraya bir gündüz bakım evinin yapılmasını istiyoruz. Devletten, yerel yönetimlerden destek bekliyoruz.” BEHAD’dan annelere destek İstanbul Haber Servisi Türkiye’de geçen yıl 35 bin kadar çift, çocuk sahibi olabilmek için tüp bebek merkezlerine başvurdu. İstediği halde çocuk sahibi olamayan bu çiftlere destek vermek üzere kurulan Bebek Hasreti Derneği (BEHAD) çocuk sahibi olamadığı için sosyal travma, aile içi parçalanma ve boşanmaya varan sonuçlar yaşayan çiftlere, her türlü danışmanlık hizmetini ücretsiz olarak sağlayacak. Haziran ayında kurulan BEHAD, Sahrayıcedit’teki dernek binasında ailelere hizmet sunuyor. Danışman Saadet Aşıcıoğlu, kadının iş hayatına atılması, çiftlerin daha geç çocuk sahibi olmak istemeleri, değişen çevre koşulları nedeniyle çocuk sahibi olamayan çiftlerin sayısının her geçen gün arttığını söyledi. Aşıcıoğlu, kadının doğduğu anda 400 bin yumurtası olduğunu ve zamanla bu sayının azaldığını, ilerleyen yaşlarla birlikte kalitesiz ve az kalan yumurta nedeniyle çocuk sahibi olmanın zorlaştığını dile getirdi. Çocuk sahibi olunamamasının ailenin parçalanmasına varana dek ciddi sonuçlara yol açabileceğinin altını çizen Aşıcıoğlu, dernek sayesinde bu tarz travmalar yaşayan ailelere destek olduklarını kaydetti. BEHAD’a 0800 261 41 26 No’lu telefon hattından ücretsiz olarak ve www.bebekhasreti.com adresinden ulaşılabilirsiniz. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net KOCAELİ’DE VAHŞET Anne ve ablasını döverek öldürdü Haber Merkezi Kocaeli’de 19 yaşındaki genç, evlerini terk ederek Gebze’de ev tutup yerleşen annesi Aysen C.(47) ile 3 çocuk annesi ablası Bahargül Ö’yü (27) çocuklarının gözü önünde sopa darbeleriyle öldürdü. 2 ay önce Kars’tan Gebze’nin Dilovası beldesine gelerek kızıyla birlikte yaşamaya başlayan Aysen C, eşiyle yaşadığı problemlerden dolayı evlerini terk etti. Annekızın oturduğu evden dün sabaha karşı bağırma sesleri duyan komşuları durumu polise haber verdi. VKV’den Göcek’te hastane ? İstanbul Haber Servisi Vehbi Koç Vakfı, Göcek Belediyesi ve Deniz Temiz Derneği/TURMEPA işbirliği ile Göcek’te yapılan Özel Amerikan Marine Polikliniği açıldı. VKV Amerikan Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi M. Koç, Deniz Temiz Derneği/TURMEPA Yönetim Kurulu Başkanı Eşref Cerrahoğlu, Göcek Belediye Başkanı Recep Şatır ve TURMEPA Yönetim Kurulu üyesi Cengiz Kaptanoğlu’nun açılışını yaptığı poliklinik, tanı ve tedavi hizmetlerine yönelik çalışmalar yapacak. 08.0020.00 saatleri arasında açık olacak poliklinik, deniz ambulansı ile hizmet verecek. Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR ile hekimliği mi, sağlık ocakları mı tartışması süregeliyor. Tabip Odaları haklı olarak sağlık ocaklarını, koruyucu hekimliği, ilk basamak sağlık hizmetini savunuyor. Aile hekimliğinin tedavi öncelikli bir hizmet olduğu yadsınamaz. Umarız yeni hükümet, koruyucu hekimliğin önem ve önceliğini kavrayacak ve sağlık politikasında halk sağlığı ilkelerini benimseyecektir. Israrla yineliyorum, iyi bir sağlık hizmetinin gerçekleşmesi için halkın bilinçlenmesi ve doğru seçimler yapabilmesi bir önkoşuldur. Bilgi ve bilinç yoksunluğunun nelere mal olduğuna ve bunun çeşitli örneklerine hemen her gün tanık oluyorum. Doktor doktor, hastane hastane dolaşıp çare arayan, bulamayıp aldanan çok sayıda hastaya rastlıyorum. İlkeli ve iyi bir hekim “Bu tedavisi olmayan bir hastalıktır” diyor. Çoğu aile olmayan A Sağlığa Kavuşmanın Koşulları... tedaviyi aramayı sürdürüyor. “Tedavisi yok” demenin tüm dünya için geçerli bir bildiri olduğunu anlayamıyor. Başka ülkelerde olmalı varsayımı ile harekete geçiyor. Hazin olan şu ki, onlara yurtiçinde ve dışında olmayan tedaviyi sunacak çok sayıda doktor ya da sahte doktor bulunuyor. İnsaf ve vicdan yoksunu bir dünyada yaşıyoruz. İyi ve güvenilir bir hekim bularak onun öğütlerine bağlı kalmak, hastalarımızın kolay kolay elde edemedikleri, hem de benimseyemedikleri bir olasılık. Denetim mekanizmalarının yok denecek kadar zayıf olduğu da sıkça yinelediğim gerçeklerimizden. TV’lerde hastalıklar hakkında ayrı ayrı, kimsenin yararlanamayacağını düşündüğüm birçoğu reklam amaçlı paralı programlar yapılıyor. Oysa halka aydınlatıcı, bilgilendirici, çok yarar sağlayacak temel sağlık bilgileri verilebilir. Buna çok ama çok büyük bir ihtiyaç var. Şimdi bugünlerde saatlerce süren çok ciddi ülke sorunları gibi tartışılan futbol programları başlayacaktır. Gözünüz aydın olsun! Halkımıza en çok lazım olan da bu futbol yorumlarıdır, kuşkusuz! Uzun yıllardan beri Türkiye’yi yönetenlerin, bu yönetime egemen olanların halkın bilgilenmesine, aydınlanmasına, bilinçlenmesine karşı durduklarını düşünürüm. Köy Enstitülerini yok edenleri nasıl unuturuz!.. Cumhuriyetin 84’üncü yılında ortalama eğitim düzeyimizin 4 yılı bulamamış olması, benim haklılığımı kanıtlamaz mı? Seçimler dolayısıyla her şey konuşuldu, eleştiriler yapıldı; demokrasi savunmaları, irdelemeleri yapıldı. Çok ahkâm kesildi. Peki, demokrasinin en ön de gelen öğesi halkın durumu ele alındı mı, halkın eğitim ve bilinç düzeyi yoksulluğu, milli gelirden aldığı pay ve bütün bunların hep birlikte (en çok soldan dönme liberaller) benimsediğimiz, üzerine titrediğimiz demokrasimizin gelişmesi ve sağlıklı bir şekilde işlemesi üzerindeki etkisi konuşuldu mu? Tuzu kuru TV konuşmacıları halkımızın eğitim yoksunluğundan ve ekonomik yoksulluktan nasıl kurtulacağını ve demokrasiye bilinçli birer yurttaş olarak nasıl katkıda bulunacaklarını derinlemesine tartıştılar mı? Yeterli, aydınlanmacı akla, bilime dayanan eşitlikçi, laik bir eğitim bugünün Türkiye’sinde önde gelen bir hedef olmalı değil midir? Böyle bir şey görüyor musunuz? Neden gündemimizde, başköşede değildir bu gereksinimimiz. Ben Türk halkının bu yoksunluklarının süregelmesini ustaca planlayan bir derin devletin varlığına inanıyorum. coskunoz@superonline.com Çocuklar: Dayım öldürdü İhbar üzerine eve gelen polis ekipleri, Bahargül Ö’yü yatağın üzerinde kafası kanlar içinde öldürülmüş halde bulurken yaralı olarak hastaneye kaldırılan Ayşen C. de yolda yaşamını yitirdi. Evin içinde inceleme yapan polis ekipleri, annekızın sopayla dövülerek öldürüldüğünü belirledi. Bahargül Ö’nün çocuklarının ifadesini alan polis ekipleri, çocukların “Annemizi ve anneannemizi dayım E. öldürdü” sözü üzerine, Ayşen C’nin eşi Z.C. (51), oğlu E.C. (19) ve Bahargül Ö’nün eşi T.Ö’yü cinayet zanlısı olarak aramaya başladı. E.C. polis tarafından yakalanarak Gebze Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle