30 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 AĞUSTOS 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Para Yaşar Şengel: “Eski uygarlıkları ve tarihi eserleri bu kadar çok seven Avrupalılar, Hasankeyf’i suların altına gömmek için neden bu kadar ivecen ve istekliler?” Ya ğ m u r E k i m IMF’den bütçe uyarısı gelmiş... “Adamlar bizim için paralanıyor!” ILIMLI İslamın yeni neferlerinden eski solcu Zafer Üskül’ün, anayasa uzmanı gibi ortaya çıkıp anayasadan Atatürk ilkelerinin çıkarılması önerisine Egeli Akademisyenler Platformu Sözcüsü Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı bakın ne diyor: “Bulunduğu yerden, öteki tarafa keskin bir dönüş yapan Zafer Üskül, yeni mahallesinde kendini kabul ettirmek için çırpınıyor ve kendisine verilen göreve uygun hareket ediyor ancak yanılıyor ve bilim dışı davranıyor. Çünkü... 1. Emperyalizmin güdümünde olmayan bütün anayasalarda kuruluş ideolojisi vardır. Örneğin Fransız Anayasası’nın birçok maddesinde 1789 İnsan Hakları Beyannamesi’ne gönderme söz konusudur. Türkiye Cumhuriyeti de emperyalizme, bir başka deyişle bugünün Avrupa BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Lütfen DTP’ye salon verin. Yoksa dağa çıkarlar! Takdir Sıtkı Ergüney: “İşler iyi giderse AKP’nin yönetiminden, kötü giderse Allah’ın takdirindendir!” Birliği ülkeleri olan “düveli muazzama”ya karşı verilen bir mücadeleyle kurulmuştur. Bu nedenle bu mücadelenin önderi Atatürk’ün ilke ve devrimlerinin anayasada yer alması doğal bir durumdur. 2. Atatürk milliyetçiliği, yurtseverlik ile eşanlamlıdır ve Türk milletinin yücelmesinden yana olan herkesi kucaklar. Bu anlamda milliyetçilik, aynı zamanda ekonomik yurtseverliktir. Atatürk bu amaçla, cumhuriyetin kuruluşundan sonra, yabancıların egemenliğinde olan ekonomik birimleri millileştirmiştir. Kamu kurumlarını özelleştiren ve yabancılaştıranlar, bu nedenle de Atatürk milliyetçiliğine ve bunun anayasada yer almasına karşı çıkıyorlar. İdrak Zafer Üskül, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan Atatürk ilke ve devrimlerini çıkartıp atarak, ulus devleti sona erdirmek isteyen yerli işbirlikçilerin ve onların müttefiki yabancı güçlerin hizmetinde olup olmadığının farkındalığını sorgulamalıdır. Zafer Üskül, Avrupa Birliği sözcülerinin yıllardan beri Türkiye’den istedikleri Atatürk’ten vazgeçme önerilerine uygun hareket edip etmediğini, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet üniversitelerinde yetişen bir profesör etiketiyle milletvekili olup olmadığını da sorgulamalıdır. Zafer Üskül, Türkiye’yi Atatürkçülükten uzaklaştırma önerisinin, ekonomisi işgal altında ülkemizin tamamen yabancıların egemenliğine sokmak anlamına geldiğini idrak etmelidir. Zafer Üskül, bunun farkında hareket ediyorsa ettiği milletvekili yeminini geri almalıdır!” Yalnızlık Bugünün Yalnızlarına, Yeniklerine, Eziklerine Montaigne’den Bir Buket: Yalnız yaşamanın bir tek amacı vardır sanıyorum; o da daha başıboş, daha rahat yaşamak. Fakat her zaman, buna hangi yoldan varacağımızı pek bilmiyoruz. Çok kez insan dünya işlerini bıraktığını sanır; oysaki bu işlerin yolunu değiştirmekten başka bir şey yapmamıştır. Bir aileyi yönetmek bir devleti yönetmekten hiç de kolay değildir. Ruh nerede bunalırsa bunalsın, hep aynı ruhtur; ev işlerinin az önemli olmaları, daha az yorucu olmalarını gerektirmez. Bundan başka, saraydan ve pazardan el çekmekle hayatımızın baş kaygılarından kurtulmuş olmuyoruz. Dertlerimizi avutan akıl ve hikmettir, O engin denizlerin ötesindeki yerler değil (Horatius) Ülke değiştirmekle kıskançlık, cimrilik, kararsızlık, korku, tutku bizi bırakmaz. Ve keder atımızın terkisine binip gelir. (Horatius) Onlar manastırlarda, medreselerde bile peşimizi bırakmazlar. Bizi onlardan ne çöller kurtarabilir, ne mağaralar ne de bedenimize ettiğimiz işkenceler. Öldürücü yara bağrımızda kalır. (Virgilius) Sokrates’e birisi için, seyahat onu hiç değiştirmedi, demişler. O da: Çok doğal, çünkü kendisini de beraber götürmüştür, demiş. Niçin başka güneş başka toprak ararsın? Yurdundan kaçmakla kendinden kaçar mısın? (Horatius) İnsan önce içindeki sıkıntıyı dağıtmazsa yer değiştirmek daha fazla bunaltır onu: Nasıl ki yerine oturmuş yükler daha az engel olur geminin gidişine. Bir hastaya iyilikten çok kötülük edersiniz yerini değiştirmekle. Hastalığı azdırırsınız kımıldatmakla, nasıl ki kazıklar daha derine gidip sağlamlaşır sarsıp sallamakla. Onun için kalabalıktan kaçmak yetmez, bir yerden başka bir yere gitmekle iş bitmez: İçimizdeki kalabalık hallerimizden kurtulmamız, kendimizi kendimizden koparmamız gerek. Kırdım diyorsun zincirlerini; Evet, köpek de koparır zincirini, Kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak. (Persius) Zincirlerimizi götürürüz kendimizle birlikte; tam bir özgürlük değildir kavuştuğumuz; döner döner bakarız bırakıp gittiğimize; onunla dolu kalır düşlerimiz. İçi arınmamışsa, neler bekler insanı, Kendi kendisiyle ne savaşlar eder boşuna! Tutkuları içinde ne kemirici kaygılar. Ne korkular içinde kıvranır insan! Ne çöküntüler yapar bizde gurur, şehvet, Öfke, gevşeklik ve tembellik! (Lucretius) Kötülüğümüz içimizde bizim; içimizse kurtulamıyor kendi kendisinden. Ruhun derdi içinde ve kaçamaz kendi kendinden. (Horatius) Erdem, der Antishenes, kendi kendisiyle yetinir; ne kurallara baş vurur, ne laflara, ne gösterişlere. Yapmaya alıştırdığımız işlerden binde biri bile kendimizle doğrudan doğruya ilgili değil. Bakarsınız bir adam canını dişine takmış, kurşun yağmuru altında, yıkık bir kale duvarına tırmanıyor bütün hıncıyla; bir başkası karşı tarafta, kan revan içinde, aç susuz savunuyor o kaleyi ölesiye: Kendileri için mi gösteriyorlar bu yararlığı? Uğrunda ölecekleri ve hiç görmedikleri insan belki o sırada kılını kıpırdatmadan keyif sürmektedir. Bakarsınız bir başkası, bitkin, perişan, saçı sakalı birbirine karışmış kitaplıktan çıkıyor gece yarısından sonra: Bunca kitabı daha iyi, daha akıllı bir insan olmak için mi karıştırdı sanırsınız? Yok canım sen de! Ya ölecek o kitaplıkta ya öğretecek yarınki kuşaklara Platus’un dizelerini hangi düzenle kurduğunu ve falan Latince sözcüğün nasıl yazılması gerektiğini. Kim seve seve feda etmiyor sağlığını, canını şan şeref için? Oysa kalp bir paradan başka nedir ki şan şeref? Kendi ölümümüzden korkmakla yetinemeyiz; karılarımızın, çocuklarımızın, adamlarımızın ölümünden de korkmak zorundayız. Kendi işlerimizden çektiğimiz sıkıntı yetmiyormuş gibi komşularımızın, dostlarımızın işleriyle de dertlere sokar, bunaltırız kendimizi. Vah vah, nasıl olur da insan bir şeyi Kendinden daha çok sevmeye kalkar? (Terentius) [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) Ömür biter demokraside çare bitmez BÜYÜKLERİMİZ bir zamanlar ne demişti: Demokrasilerde çare tükenmez! Hele, demokrasi son zamanlarda Türkiye’de olduğu gibi ABD’nin yüksek himayesinde ise ömür tükenir, çare tükenmez! Gülhan Elmas memleket sorunlarına işte bu koşullar altında ve demokrasiye tabii ki sığınarak çözüm yolları öneriyor: Su sıkıntısı yaşanıyor; anayasayı değiştirelim. Köylünün ürünü toprakta kaldı; Cumhurbaşkanını halk seçsin. Şehit cenazeleri dursun; Deniz Baykal istifa etsin. İç, dış borç katlanarak yükseliyor; başörtüsü serbest bırakılsın. İşsizlik bunalıma sürüklüyor; Atatürk ilkeleri anayasadan çıkarılsın. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Açlık Zehra Top: “Oy için vatandaşa makarna, nohut dağıttılar ama su olmayınca halk pişiremedi, yine aç kaldı!” Mehmet Ünal: “Devrim Tarihi hocası devrimcilik ve devletçilik oklarının demode olduğunu söylüyorsa; şimdi karşıdevrim moda demektir!” Moda Bütçe açık veriyor; imam hatiplerin önündeki engeller kaldırılsın. Suç oranlarında patlama yaşanıyor; irticai faaliyetler nedeniyle ordudan ihraç edilenlere yargı yolu açılsın. Türkçe, milletvekillerinin bildikleri yabancı diller arasında sayılıyor; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olsun. Parçalanmış Türkiye haritaları yayımlanıyor; akarsuları da satalım. Kuzey Irak tehdidi sürüyor; türban Çankaya’ya çıksın. Piyasalar yabancıların eline geçti; laiklik anayasadan çıkarılsın. Türkiye’nin bütçesi yatırımlara değil, faize gidiyor; ordu siyasete müdahale etmesin.” Verdiğiniz her oy size yolsuzluk, elektrik kesintisi ve susuzluk olarak geri dönecektir! J. Toubon da Bir Z. Üskül Bekliyor! MERİÇ VELİDEDEOĞLU Seksen yedi yıl önce bugün, 10 Ağustos’ta, Paris yakınlarındaki Sevr Porselen Fabrikası’nda Sevr Antlaşması imzalanmış, Anadolu’nun nasıl parçalanacağını gösteren Sevr haritası yayımlanmıştı. Seksen yedi yıl sonra bugün, elimizde iki Sevr haritası var; Lozan’ın geçersiz kıldığı haritaya, “İkinci Sevr Paylaşımı” diyebileceğimiz ve ABD’nin Pentagon aracılığıyla dünyaya sunduğu, Ortadoğu’yu yeniden düzenleyen dolayısıyla Anadolu’yu parçalayan yeni bir harita daha eklendi. Zaman zaman anımsatıldığı gibi, 87 yıl önce Sevr’e dönemin “Mütareke Basını”ndan bile hüzünlü tepkiler gelmiş, örneğin Vakit gazetesi haberi siyah bir çerçeve içinde verip, İstanbul’da kısa bir süre trafiğin durmasını önermişti. Henüz topu topu dört buçuk aylık Meclis de, Mustafa Kemal’in başkanlığında özel oturum yapıp, Sevr’i ağır biçimde kınayarak tanımayacağını dünyaya ilan etmişti. İkinci Sevr haritası bu yönden şanslı; günümüzün TBMM’sini yöneten AKP’li Başkan Bülent Arınç’tan, bu harita için bir özel oturum vazgeçtik gündeme alma önerisi gelebilir miydi? Basına gelince; habere, haritaya, CHP’den gelen kınamalara kısacık yer verdi holding basını. Ne ki kapsamlı tepki, yoğun kınama ya da Pentagon’a sınırı aştığını bildiren yorumlar hemen hemen yoktu bu gazetelerde; bilindiği gibi bütün bunlar Cumhuriyet gazetesinde yer aldı; bir bakıma tek başına gibiydi Cumhuriyet... Bu noktaya dek nasıl gelindi diye düşünülürse, S. Kierkegaard’ın, “Hayatı, ileriye dönük yaşar, geriye dönüp anlarız” deyişinden yola çıkarak, ilkin, yaklaşık 90 yıl öteye dönmek gerekir sanırım. Yıl 1920, aylardan şubat; Osmanlı Mebusan Meclisi’nin kürsüsünden Sadrazam Ali Rıza Paşa: Yeni bir “yerel yönetimler reformu” ile illerin birimlerin yönetimi bütünüyle yerel yönetimlere bırakılacak, kimine özerklik tanınacak, ayrıca yabancılara bunları “denetleme hakkı” verilecek, diyordu milletvekillerine... Sadrazama bunları söyleten dönemin emperyalist güçleri, m.velidedeoglu?hotmail.com altı ay sonra bu “reform”dan hareketle, yerel yönetimlere özerklik, kimilerine bağımsızlık, daha sonra bunların Yunanistan’a ve yeni kurulacak Kürdistan’a katılmalarını sağlayan maddeleri (63’ten 83’e) içeren Sevr’i Osmanlı’ya imzalatıverdi... Biraz atlayalım; yıl 1950; yine dışarının baskısıyla başlatılan çok partili yaşamın sonucu olarak Demokrat Parti (DP) iktidardadır, ne var ki, DP ile birlikte dincilik de, tarikatlar da bir bir ortaya çıkmaya başlar. Her gün biraz daha yol alırlar, durumu yakından izleyen ABD, sergilenenleri daha bir üst aşamaya taşıyıp, ülkede bir “mezhep bölünmesi” amacıyla, özel yetiştirilmiş “Barış Gönüllüleri” diye adlandırılan Amerikalı genç kadınları, Anadolu köylerine salıverir... İstediği sonucu tam olarak alamayınca da, artık iyice filizlenen Atatürk karşıtlığına türlü yollarla destek vermeye başlar; 1990’lara gelindiğinde, destekli aydınlar, İkinci Cumhuriyetçiler, “Soros’un Çocukları”, coşkuyla “Atatürk’e saldırmanın dayanılmaz hafifliği”ni yaşarlar. İki binlerde ise bunlara bir destek de AB’den gelmeye başlar; sonunda Avrupa Parlamentosu (AB) parlamenteri A. Oostlander, 2003 yılında artık iyice olgunlaşan meyveyi, Atatürk’ün, Atatürkçülüğün başta anayasadan olmak üzere tümüyle yaşantımızdan silinmesi gerektiğini dünya kamuoyuna sunar. Dört yıl sonra, 2007 seçiminin üç günlük AKP milletvekili Zafer Üskül, aynı meyveyi tazeleyip Türkiye’nin gündemine oturtuverir... Bunun üzerine, çok geçmeden başka bir AP parlamenterinden sinyaller gelmeye başlar. Son beş, on yıldır dış destekle iyice serpilip, “Sevr, Lozan’dan daha gerçekçidir!” diyenlerden kuvvet alan, ayrıca AKP’nin “Yerel Yönetimler Reformu”nda istediklerini bulan parlamenter J. Toubon, 2005’in bir AP toplantısında, Türk üyelerin gözlerinin içine baka baka: “Siz artık Sevr’i kabul edin!” önerisini ortaya atmıştı; ne ki bu sarsıcı öneri, Türkiye’de kısa bir süre sonra adeta unutturulmuştu. Ama şimdi J. Toubon: “Ben de Oostlander gibi ödülümü, Zafer Üskül’ümü bekliyorum!” dese ne yanıt veririz? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Ağustos www.mumtazarikan.com Bizim Gençliğimizde Buraları Yemyeşildi TEMA Ormanlarımız Yanıyor. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr Nüfus cüzdanımı, kaybettim. Hükümsüzdür. Seyirci Kalmayın. BİLOZ TAĞI Dosya No: 2007/ 977 TAL. Bir borçtan dolayı hacizli ve cins,miktar ve kıymetleri yazılı mallar açık arttırma suretiyle satışa çıkarılmıştır. Birinci açık arttırma 07.09.2007 günü saat 15.00 ila 15.15 arasında BAYRAMPAŞA VATAN MAHALLESİ İBRAHİMAĞA CADDESİ KORÇELİK ARKASI EMNİYET OTOPARKINDA yapılacak o günü kıymetlerinin % 60 ına istekli ve talipli çıkmadığı takdirde 12.09.2007 günü aynı yer ve saatler arasında ikinci defa açık artırmanın yapılacağı İkinci açık artırmada malın tahmin edilen değerinin % 40 ını ve satış masrafları ile paylaşma masraflarını karşılayacak miktarda en çok fiat verene ihalesinin yapılacağı,Satış bedeli üzerinden % 18 K.D.Vergisi, damga resminin alıcıya ait olacağı, Şartnamenin dairede açık olacağı masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneğinin gönderilebileceği fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarası ile müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 06.08.2007 Takdir Edilen Değeri: 9.500.00 Adedi: 1 Cinsi Niteliği ve Önemli Özellikler: 34 BA 2270 plaka sayılı Hyundai marka 2004 model beyaz renkli,önden vuruk,sag farı kırık,sağ ön kapı üst taraftan vuruk ön sağ lastik patlak,arka tempon kırık,kapısı vuruk,sol farı kırık,panelvan kapalı kasa kamyonet. Basın: 43173 EYÜP 1. İCRA DAİRESİ TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Akıl hastanelerindeki ha 1 demelere veri 2 len ad. 2/ Tuzağa düşürülen 3 şey... Osmanlı 4 devletinin yedi 5 saltanat sancağından biri. 3/ 6 Bir parçanın 7 ağır çalınaca 8 ğını anlatan müzik terimi... 9 Kars’ın doğusundaki 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ünlü eskiçağ kenti. 4/ 1 Z AMA Z İ NGO Sahip, malik... “ bir 2 A L A Y B A A L yer olmalı ki şu tabut / 3 R E V A N İ T A Görmedim girmem 4 F A L A B R O S diyen yiğit kimse” C İ A I (C.S.Tarancı). 5/ İslam 5 Ç İ L B A K K A L dininde Hz. Muham 6 I S A Ş I med zamanından son 7 L E Ç E K ra ortaya çıkan deği 8 I R A K İ B İ K şik yargı ve ilkeler... 9 K E L E P S E R Sıkıntı verme, üzme. 6/ Kiraya verilerek gelir getiren mülk... Bir gıda maddesi. 7/ Duyguları belirtecek şekilde yüzde beliren kımıldanışlar. 8/ Yara üzerine konularak irini dışarıya akıtmakta kullanılan bükülgen tüp... İslam hukukunda, kadının nikâh ile kocasından hak ettiği mal. 9/ İspanya’nın kuzeyinde, tarih öncesi dönemlere ait resimleriyle ünlü mağara. ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 YUKARIDAN AŞAĞIYA: l/ Mora çalan kırmızı renk. 2/ Güvercine benzer bir kuş... Lübnan’ın plaka birimi. 3/ Pişmanlık. 4/ Letonya’nın para imi... Temizlik işlerinde kullanılan bir cins toprak. 5/ Bir çalgıyı doğru ses vermesi için ayarlama. 6/ Baryum elementinin simgesi... Sıkı dokunmuş bir tür pamuklu kumaş. 7/ Tanrıça... Pasak. 8/ “Nerden çıktı bu , ölen kim / Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar” (C.S. Tarancı)... Alan ölçüsü birimi hektarın kısa yazılışı. 9/ Bir işin taklidini yapan kimse. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle