19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 TEMMUZ 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER VKGB’ye yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan 18 kişiden 12’si tutuklandı 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT ‘Girdap’ta 40 ayrı suçlama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (VKGB) Başkanı Taner Ünal’ın da aralarında bulunduğu 12 kişi, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engelleme” suçlarından tutuklandı. Zanlıların, şehit olan bir yüzbaşının eşine verilen yaklaşık 100 bin YTL ’ye de el koymak istedikleri ileri sürüldü. Ankara Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre, İçişleri Bakanlığı’nın geçen yıl nisan ayında VKGB’ye yönelik başlattığı incelemenin ardından, yaklaşık 1 yıl süren bir çalışma yapıldı. “Girdap” adı verilen operasyon kapsamında, VKGB Başkanı Taner Ünal ile dernek yöneticisi 18 kişi gözaltına alındı. Zanlılarla birlikte 1 el bombası, 5 değişik çap ve markada tabanca ve bunlara ait şarjörler, Baykal Güneydoğu’ya Gidiyor Başbakan’ın Tokat mitinginde CHP Genel Başkanı Baykal için “Mesela Doğu ve Güneydoğu’ya kaç kere gitmiştir? Gidemez. Başına neler geleceğini bilir” sözlerine somut ve tarihli bir yanıt geldi. CHP Genel Başkan Kurumsal İletişim Danışmanı Baki Özilhan, Deniz Baykal’ın seçimlere kadar katılacağı 30 açıkhava toplantısının arasında Doğu ve Güneydoğu kentlerinin de bulunduğunu söyleyerek “Genel Başkanımız 13 Temmuz günü hem Tunceli hem de Elazığ’da olacak. Sayın Başbakan meraklanmasın” dedi. Baykal bir gün sonra Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta konuşarak Erdoğan’ın “Başına neler geleceğini bilir” sözlerinin bu kentlerde karşılığını alacağını da bildirdi. 22 Temmuz yaklaştıkça, taraflar arasındaki gerginliğin artması, bir bakıma doğal karşılanabilir. Ama ülkesinde her vatandaşın gezi özgürlüğünü de sağlamakta kendisini başlıca sorumlu olarak hissetmesi gereken Başbakan’ın, o “Gidemez”li ve “Başına neler geleceğini bilir”li tehdit kokan sözlerinin büyük ve vahim bir hata olduğunu tekrarlamak istiyorum. Bir ani şeker düşmesinin etkisi midir? Ya da bir aklıevvel danışmanın hazırlamış olduğu taslağın düşünmeden kıraat edilmesinin sonucu mudur Erdoğan’a bu “Gidemez, çünkü”lü sözleri sarf ettiren?.. Her neyse; AKP Genel Başkanı, muhalefet lideri için bir tür yasak bölge olarak gördüğü ve gösterdiği coğrafya olgusunun, bir tür geri tepen top gibi, kendisine zarar vereceğini hesap etmeden konuşmamalıydı. ? “Girdap’’ adı verilen operasyon kapsamında gözaltına alınan 18 zanlının “şehit olan bir yüzbaşının eşine verilen yaklaşık 100 bin YTL ’ye el koymak istedikleri, ev, işyeri ve otomobil kurşunladıkları, adam kaçırdıkları, işkence yaptıkları, silah ticareti, Diyarbakır ilinde bir gazete muhabirinin tehdit edilmesi” gibi 40 ayrı suç işledikleri ileri sürüldü. 4 av tüfeği, 3 kurusıkı tabanca, 370 mermi, 274 av tüfeği mermisi, 1 çelik yelek, 3 kelepçe, 1 cop, 2 adet gaz maskesi, resmi kurumlara ait mühür ve soğuk damgalar, tarihi eser olduğu değerlendirilen iki kılıç, yağdanlık ve tablolar, çok sayıda çek, senet ve makbuz, Özel Kuvvetler Komutanlığı’na ait düzenlenmiş sahte kimlik, sahte askeri kimlikler, sahte basın kartı ve polis kimliği ele geçirildi. Ele geçirilen silahların herhangi bir suçta kullanılıp kullanılmadığıyla ilgili balistik inceleme yapılıyor. Zanlılara “şehit ailesini dolandırmak, ev ve işyeri kurşunlamak, ihaleye fesat karıştırmak, silah ticareti yapmak” gibi 40 ayrı suçlama yöneltildi. Emniyet yetkilileri, söz konusu kişilerin, “bazı üst rütbeli askeri personelle ilişkileri olduğuna dair bulgular tespit edildiğini, bu bulgular çerçevesinde söz konusu personel hakkında Genelkurmay Başkanlığı’na suç duyurusunda bulunulacağını’’ da söylediler. vaş K, İlhami D, Mehmet Doğan B ve Hüseyin T, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek, suç örgütüne üye olmak, yağma, ihaleye fesat karıştırma, zimmet, dolandırıcılık, tarihi eser kaçakçılığı, yasadışı yardım toplama, kaynağı belli olmayan gelirlerle suç örgütünü finanse etme, devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engelleme’’ suçlarından tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi. VKGB Başkanı Taner Ünal ve diğer zanlıların ifadelerinde, üzerlerine atılı suçlamaları ka ‘Devleti ortadan kaldırma’ suçlaması Zanlılar emniyetteki sorgularının ardından dün adliyeye sevk edildiler. Savcı Alp Arslan tarafından sorgulanan zanlılardan VKGB Başkanı Taner Ünal ile dernek yöneticileri Ahmet C, Vehbi Ş, Salih Zeki B, Yasin A, Levent B, Mesut S, Halit B, Sa bul etmedikleri ve yasal olmayan hiçbir işle “meşgul” olmadıklarını belirttikleri öğrenildi. Ankara Nöbetçi 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkan 12 zanlı tutuklandı. Ahmet K, Ahmet Y, Mehmet D, Osman A, Mehmet Ali D. ve Mehmet E. isimli zanlılar ise savcılık tarafından serbest bırakıldı. Öte yandan, örgüte mensup olduğu bildirilen Selçuk C. adlı kişinin de “bir süre önce bir mitingde, AKP Milletvekili Saffet Benli’ye küfür ve hakaretten tutuklu olduğu’’ bildirildi. Selçuk C. ise yazılı bir açıklama yaparak, hakkındaki iddiaların asılsız olduğunu bildirdi. Selçuk C, “Adı geçen örgütün ne üyesi oldum ne de faaliyetlerinde bulundum. Milletvekili Saffet Benli’ye küfür ve hakaret ettiğim iddiasına ilişkin olarak da Mersin 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 18 Nisan 2007 tarihli kararıyla beraat ettim’’ dedi. Dink cinayeti zanlısı, emniyeti defalarca arayarak suikast konusunda bilgi verdiğini söyledi Erdoğan’a yakın tarihten bir örnek... Başbakan’ın CHP Genel Başkanı’na yönelik bu karmaşık tehditler içeren sözleri, 1977 yılı 5 Haziran’ında yapılan bir başka genel seçimler öncesinde, o dönemin başbakanı Demirel’in, kampanyanın son açıkhava toplantısını İstanbul’da Taksim Alanı’nda yapacak olan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e gönderdiği kişiye özel mektubunu hatırlatıyor. Demirel, kendisine yapılan bir ihbarı değerlendirmiş ve Ecevit’in, konuşmasını yaparken muhtemelen Sheraton Oteli’nde konuşlanmış bir suikastçının silahı ile öldürüleceği duyumunu ana muhalefet liderine iletmişti. Rahmetli Bülent Bey, bu iletinin üstüne gitmekle yetinmedi. Mitingini iptal etmeyeceğini ve Rahşan Ecevit’le birlikte önceden belirlenen saatte alanda ve kürsüde olacağını, ama yurttaşlardan böyle tehlikeli bir eyleme katılmalarını beklemediğini de Başbakan’a verdiği yanıtta bildirdi. Dahası, sorunu kişiye özel haberleşme yönteminin dışına çıkararak kamuoyu ile de paylaştı. Tuncel: Emniyetin işi çoktu AVUKAT ÇETİN: Hâlâ bir umut var İstanbul Haber Servisi Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katil zanlısı O.S’yi kahraman gibi karşılayan, Türk bayrağı altında fotoğraf çeken polis memurları hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Cinayet davasının ilk duruşmasını değerlendiren Dink ailesi avukatlarından Fethiye Çetin, davada hâlâ bir umut olduğu düşüncesini taşıdıklarını söyledi. Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenleyen Çetin, “Bu dava hukuk devleti ve demokrasinin geleceği açısından çok önemli. Rakel Dink eşinin, Hosrof Dink kardeşinin katillerinin en ağır cezalarla cezalandırılması yerine Türkiye’nin demokratikleşme sürecine daha çok önem veriyorlar. Asla intikam peşinde değiller’’ dedi. Sanıkların dünkü duruşmada, bu işin sorumluluğunun devlete ait olduğunu söylediklerini kaydeden Çetin, dosya kapsamı, deliller ve önceki günkü duruşmadan da anlaşıldığı üzere asıl sorumluların yargı önüne getirilmediklerini, cinayetten haberdar olan jandarma ve polis görevlilerinin yargılanması gerektiğini yineledi. Avukat sınırlandırmasına da itiraz edeceklerini söyleyen Çetin, sanık avukatı Fuat Turgut’un duruşmadaki tavrının sorulması üzerine “Böyle birinin Yasin Hayal’e avukat olarak seçilmesi, bana doğrusu biraz ilginç geldi. İlişki anlamında düşündürücü. Bunun üzerine gitmeyi düşünüyoruz’’ dedi. Tahliye kararına da itiraz etmeyi düşündüklerini söyleyen Çetin’e Danıştay saldırısının bu davayla ilişkisi soruldu. Çetin, “Biz aslında tek tek ortaya çıkmaya başlayan bu yapıların bazı olaylarla bağlantılı olduğunu düşünüyoruz. Savunmamız da bu doğrultuda olacak’’ yanıtını verdi. İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak’ta Şişli’de öldürülmesine ilişkin önceki gün kapalı olarak görülen duruşmada, mahkeme heyeti, Dink ailesine avukat sınırlaması getirdi. Aile adına salon darlığı nedeniyle duruşmaları 15 avukatın takip etmesine karar verildi. Mahkemeye gelen emniyet yazısında, sanıkların bir terör örgütü değil, arkadaş grubunu oluşturduğu belirtildi. Muhbir Erhan Tuncel, Dink’in Ermeni olduğu için öldürülmediğini söyledi. Emniyet Genel Müdürlüğü, Dink’in öldürülmesi olayının şüphelisi olarak yakalanan Yasin Hayal’in liderliğini yaptığı grupla ilgili olarak mahkemeye yazı gönderdi. Yazıda, Hayal’in 24 Ekim 2004’te McDonald’s’a bomba attığı, tahliye olduktan sonra 13 Eylül 2005’te Türklüğü aşağılayıcı ifadeleri nedeniyle Dink’e yönelik bir eylem gerçekleştirmek amacıyla arkadaş grubu oluşturduğu kaydedildi. Hayal’in grup içinde lider konumunda olduğu, diğer şahısların hepsine talimat verebildiği belirtilerek, “Tuncel’in ise Hayal’in nezdinde en yetkili olarak tanındığı, diğer grupla ilgili hiyerarşik bir bağının bulunmadığına” dair İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek imzalı bilgi notu da dosyaya eklendi. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Tuncel’den 17 Kasım 2004 23 Kasım 2006 tarihleri arasında haber kaynağı olarak faydalanıldığı, 23 Kasım’dan itibaren görüşmeye son verildiğini bildiren yazısı duruşmada okundu. “Hrant Dink’in öldürülmesine azmettirmek’’, “silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istenen Tuncel, Dink’in vurulacağını bildirmek için defalarca emniyeti aradığını, kendisine “İşimiz var, yoğunuz, daha sonra seni arayacağız” denildiğini söyledi. Tuncel, “Ancak bu kişilerin kastı yoktur. Ben bunlara kefilim. İhmalleri de kurumlar arası koordinasyon eksikliğindendir” dedi. Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davanın önceki gün görülen ilk duruşmasında Dink ailesine destek vermek için toplanan grup, “Hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Dink’iz” yazılı siyah dövizler taşıdı. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Ecevit öğretisinden yararlanmak Miting alanını bugün de İstanbul milletvekili ve birinci bölge adayı olan Ali Topuz ile birlikte bir gece öncesinden sabaha kadar çalışarak hazırladık. Elbette isimsiz onlarca arkadaşımız da bizden daha çok çalıştı. Ertesi gün akşama doğru, İstanbullular, kentin en görkemli mitinginde “Karaoğlan”ı ve eşini yalnız bırakmamak için sadece Taksim Alanı’nı değil, Şişhane, Şişli ve Dolmabahçe’ye açılan yolları da tıklım tıklım doldurarak “zorun oyunu bozacağı” kuralının geçerli olduğunu bir kez daha göstermişlerdi. ??? CHP’nin bugünkü başkanı, siyasette Bülent Bey’den öğrendiklerini, özellikle seçim kampanyasının geriye sayımının başladığı bu günlerinde uygulayarak, AKP ve Erdoğan balonunu patlatmalıdır. Balon patlatılamıyorsa bile mutlaka pörsüyecek; masa başı anketleri ile seçmene yön vermeye çalışanların hesapları Bağdat’tan dönecektir. Tuncel’e, Dink’in ensesinden vurulacağı bilgisini hangi tarihte kime verdiği soruldu. Tarihi hatırlamadığını söyleyen Tuncel, şöyle devam etti: “Emniyet bana planlamanın nasıl olacağını sormuştu. OIay ilk duyulduğunda takdir aldım. Dönem dönem görüştüğüm istihbarat elemanları oldu. Trabzon istihbaratı ile çalışıyordum. Ayrıca şunu söylemek istiyorum. Bu kişi Ermeni olduğu için vurulmadı. Ben o izlenimi edindim.” Papazı Tuncel dövdürdü Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen ve terör örgütü yöneticisi olduğu ileri sürülen Yasin Hayal de Tuncel’in ASALA’dan söz ederek Ermenilere bedel ödetilmesi gerektiğinden söz ettiğini anlattı. Hayal, “O.S. ve ben Tuncel’in evindeydik. Dink’i benim vurmamı istedi. Ben kendisine adam vu ramayacağımı söyledim. O.S. de gençliğinden dolayı hemen ‘Ben yaparım’ dedi. O.S. benim arkadaşım olduğu için ona yardım ettim. Tuncel bize görev dağılımı yaptı. Bu süre içinde Erhan’a devamlı rapor sunuyordum” diye konuştu. Hayal, Santa Maria Kilisesi papaz vekilinin dövülmesi olayını da Tuncel’in isteği üzerine gerçekleştirdiğini söyledi. Sanık Mustafa Öztürk ise Hayal’in Dink’i Zeynel Abidin Yavuz’un vuracağını söylediğini, Tuncel’in de olaydan sonra Yavuz’u yurtdışına kaçıracağını söylediğini belirtti. BBP İl Başkanı Yaşar Cihan suçlamaları kabul etmedi. Duruşmayı erteleyen mahkeme heyeti, O.S’nin, avukatının talebi doğrultusunda, akıl hastası olup olmadığına ilişkin uzman hekimin önerisinin alınması için cezaevi müdürlüğüne yazı yazılmasına, uzman hekimin bir önerisi ol ması halinde de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde üç haftayı geçmeyecek şekilde gözlem altına alınarak rapor hazırlanmasına hükmetti. Görüntü kayıtları istendi Sabiha Gökçen’e ilişkin haberin ardından Agos gazetesi önünde yapılan eylemin ve Bilgi Üniversitesi’ndeki Ermeni Konferansı’nın, Dink’in yargılandığı Şişli Adliyesi önünde çekilen görüntü kayıtlarının İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden istenmesine de hükmedildi. Hayal’in eniştesi Coşkun İğci ve Trabzon Jandarma istihbaratında görevli Engin kod adlı V.Ş. olarak belirtilen kişinin bilgisine başvurulmasını da isteyen mahkeme, Tuncel’in görüştüğünü söylediği 8 istihbarat görevlisinin, isimlerinin mahkemeye bildirilmesi halinde tanık olarak dinlenilmesini de kararlaştırdı. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net İki başvuru yarın görüşülecek ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, cumhurbaşkanını halkın seçmesini de öngören anayasa değişikliği paketinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve CHP’nin açtığı davaları yarın görüşecek. Yüksek Mahkeme raportörünün, paketin iptali yönünde görüş bildirdiği öğrenildi. Sezer, anayasa değişiklik paketine ilişkin olarak öncelikle “yok hükmünde olduğunun” belirlenmesi, olmaması durumunda biçimsel yönden iptaline karar verilmesi istemiyle dava açmıştı. CHP de paketin iptali için başvurmuştu. İÜ Rektörlüğü, gazetecilik kuralları çerçevesinde açıklamadığımız haber kaynağımızı bulmak için soruşturma başlattı Yayımlanmayan haberin kaynağını arıyorlar AYKUT KÜÇÜKKAYA İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörlüğü, “gazetecilik kuralları çerçevesinde açıklamadığımız haber kaynağımızı” tespit etmek için “soruşturma” başlattı. İÜ yönetiminin, gazetemizin yayımlamadığı haberin kaynağını bulmak için başlattığı soruşturma kapsamında “tanık olarak” ifademize başvurmak istemesi ise dikkat çekti. İÜ Rektörlüğü’nün “gazetecilik etik kurallarını hiçe saymamızı isteyen” yazısına kadar üç aylık süreç, özetle şöyle gelişti: 27 Mart 2007 tarihinde İÜ Rektörlük Binası’nda Rektör Prof. Dr. Mesut Parlak, rektör yardımcıları Prof. Dr. Şafak Ural ve Prof. Dr. İrfan Papila’yla birlikte iki öğretim üyesinin de hazır bulunduğu bir söyleşi yaptık. Rektörlük makamında ? İÜ yönetimi, gazetemizin yayımlamadığı bir haberin kaynağını bulmak için başlattığı soruşturma kapsamında “tanık olarak” ifademize başvurmak istedi. zamanki dekanına emredilerek sicillerinin düzeltildiği” iddiasının incelenmesi isteniyordu. ? Yaptığımız söyleşinin ardından tutanak tuttuğu resmi yazıyla anlaşılan İÜ Rektörlüğü, soruşturma sırasında gazetecilik etiğini hiçe saymamızı isteyen bir yazıyı tarafımıza gönderdi. durulmuş olduğu halde uhdenizde bulunduğu ve söz konusu sicil raporunun kim tarafından tarafınıza verildiği sorusuna haber kaynağınızı açıklayamayacağınız gerekçesiyle cevap vermediğiniz hakkında tutulan tutanak üzerine Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği’nin 27. maddesi ile memurların sicilleriyle ilgili her türlü yazışma, evrak ve belgelerin sevkinde ve sicil raporlarının muhafazasında gizliliğe riayet edilmesi ve Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun 21. maddesi ile ilgiliden izin alınmadan üçüncü kişilere açıklanamayacağı hükmü gereğince, İÜ yaptığımız bu söyleşi, bizzat Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ural tarafından teybe kaydedildi. Söz konusu söyleşide konu bir ara YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in, Rektör Parlak’a 25 Temmuz 2006 tarihinde gönderdiği resmi yazıya geldi. Yazıda, “Üniversiteniz Rektörlüğü’nün 31.03.2006 tarih ve 144427 sayılı yazısı ile anayasanın 9., 10. ve 137. maddelerinin ihlal edilerek Rektör Yardımcısı Prof. İrfan Papila’nın eşi Prof. Çiğdem Papila’nın 12 yıl ve 9 yıl önceki sicillerinin değiştirilmesinin yazılı olarak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin o ‘Raporu kim verdi?’ Bu sırada aynı konuyla ilgili elime ulaşan bir belgeyi göstererek hem Rektör Parlak’a hem Rektör Yardımcısı Papila’ya, “böyle bir olayın etik olup olmadığı” sorusunu yönelttim. Bu soruma tatmin edici bir yanıt alamazken “sicil raporunun kim tarafından verildiği” sorusuna muhatap kaldım. İÜ yönetimine, “Gazetecilik kuralları çerçevesinde haber kaynağımı açıklayamam” yanıtını verdim. İÜ’nün üst düzey 5 yöneticisiyle yaptığım iki saati aşkın söyleşiyi Yazıişleri’yle paylaştım ve haberleştirmeme kararı aldık. Görüşmeden yaklaşık üç ay sonra soruşturmacı sıfatıyla İÜ Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tahsin Akalp’in imzasını taşıyan 20 Haziran 2007 tarihli “gizli” damgalı bir yazı aldım. Akalp’in yazısı şöyle: “Üniversitemiz Rektörlük makamında 27.03.2007 Salı günü yaptığınız görüşme sırasında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çiğdem Papila’ya ait sicil raporunun sadece Dekanlık makamına ayrılmış kısmının dol Rektörlüğü’nce Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin 17. maddesi gereğince ilgililer hakkında disiplin soruşturması açılmıştır.” Daveti reddettik Söyleşinin ardından “tutanak” tutulduğu anlaşılırken Akalp’in yazısında soruşturma kapsamında “tanık sıfatıyla ifadenize müracaat etmek gereği doğduğu” ifadesine yer verildi. Böylece, yaklaşık üç buçuk aylık süreçte “ilgilileri (gazetecilik diliyle haber kaynağımızı) bulamayan” İÜ Rektörlüğü’nün atadığı soruşturmacı yetkili tarafından “haber kaynağımızı açıklamak üzere üniversiteye davet” edilmiş olduk. Bu daveti de gazetecilik kuralları çerçevesinde kabul etmedik. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle