19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Cem Uzan, ailesine yönelik girişimlerin tümünün Erdoğan’ın talimatıyla yapıldığını vurguladı GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Adamsa karşıma çıksın’ FIRAT KOZOK Fasit Daire(ler) Geçen hafta yayımlanan iki BM çalışması ve Dünya Bankası’nın mayıs sonunda yayımlanan “Dünyada Gelişmenin Finansmanı” raporu, birlikte, kentsoylu uygarlığın sonuna geldiğimizi gösteren, birbirine bağlı fasit daireleri, bir kez daha gözler önüne serdiler. BM Nüfus Fonu, insanlık tarihinde görülmemiş bir kentleşme dalgasına şahit olduğumuzu, ancak bunun etkilerine hiç hazırlıklı olmadığımızı açıkladı. BM Üniversitesi’nin bir çalışmasına göre de gezegen hızla çölleşiyor, başta su olmak üzere doğal kaynaklar üzerine oluşan büyük basınçlar toplumsal yapıları tehdit ediyordu. Dünya Bankası’nın raporu da tahıl fiyatlarının hızla yükselmeye başlamasına dikkat çekiyordu. SAĞLIK OCAKLARI Kimlikle başvuru lafta kaldı ? TTB Merkez Yönetim Kurulu üyesi Dr. Baytemür, sağlık ocaklarında para alınmasının AKP iktidarı dönemiyle birlikte görüldüğüne dikkat çekerek “Kendileri koydular, kendileri kaldırıyorlar” diye konuştu. ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Genç Parti (GP) Genel Başkanı Cem Uzan, Uzan ailesinin İsviçre’deki varlıklarına ilişkin operasyon başlatıldığı yönündeki haberlere sert tepki gösterdi. Uzan, “Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla yapıldı bunların hepsi” dedi. Cumhuriyet’e konuşan GP Genel Başkanı Cem Uzan, benzer haberlerin son 4 yıldır aynı isimler tarafından aynı medya organlarında gündeme getirildiğini söyledi. Konuyla ilgili basına açıklamalarda bulunan Şişli Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mecit Ceylan’a tepki gösteren Uzan, “Burada en manidarı, bu açıklamayı yapan Şişli Başsavcı Vekili Mecit Ceylan’ın kardeşinin, MHP’den İstanbul’da milletvekili adayı olması. Bu, tama ? Cem Uzan, “Mazotun fiyatını düşüreceğine önce babanın borcunu öde” diyen Başbakan’a “Sayın Başbakan’ın oğlunun gemisi, kaç kuruştan alıyor mazotu? Önce onu söylesin” karşılığını verdi. men siyasi motiflerle, art niyetle yapılan bir açıklama” dedi. Kendisine yöneltilen suçlamanın da net olarak ifade edilmediğini anlatan Uzan, “Yapılan şey GP’ye oy vermek isteyen seçmenlerin kafasını bir parça daha bulandırmaya yönelik bir siyasi çaba” diye konuştu. “Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla yapıldı bunların hepsi. Ben buyur gel, istediğin kanalda konuşalım dedim. Gelsin, adamsa gelsin. Ben Sayın Erdoğan’a her yerde söylüyorum, eğer bana söyleyeceğin bir şey varsa, arkamdan dedikodumu yapma, gel çık karşıma diyorum. Çık karşıma konuşalım. Çünkü bu olayın gizli kalmış bir sürü tarafları var, onu da bir televizyonda konuşalım bakalım. Buyursun, istediği televizyon kanalında, istediği gazetecilerin önünde gelsin, tartışalım. Benim aileme yönelttiği siyasi lincin ‘İstediği kanalda konuşalım’ Uzan ailesine yönelik bu tür girişimlerin tümünün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla yapıldığını vurgulayan GP Genel Başkanı Cem Uzan, şöyle konuştu: detaylarını konuşalım.” İlk kez kendisinin gündeme getirdiği, Başbakan Erdoğan’ın da miting meydanlarında hedefi haline gelen mazot fiyatına da değinen Uzan, “Sayın Başbakan’ın oğlunun gemisi, kaç kuruştan alıyor mazotu? Onu söylesin... Oğlu ticaret yapıyormuş, hayırlı olsun. Ben kimsenin ticaret yapmasına karşı değilim ama sorsun bakalım orada mazot kaç para?” dedi. Erdoğan’ın, kendisine yönelik, “Mazotun fiyatını düşüreceğine önce babanın borcunu öde” sözlerine de yanıt veren Uzan, “Başbakan Türkiye’de herkesi azarlıyor. Kendisi, şu anda bulunduğu makamı inşallah 20 gün sonra terk edecek, emekli olacak. Bu yüzden son günlerini herkesi azarlayarak geçiriyor” dedi. ‘İkinci büyük kentleşme dalgası’ BM Nüfus Fonu çalışması, insanlık tarihinin ikinci büyük kentleşme dalgasını kaşıdığını gösteriyor. Geçmişte, gelişmiş ülkelerde iki yüzyılda tamamlanan bir süreç, gelişmekte olan ülkelerde 1020 yıl sıkışmış durumda. Gelecek yıl küresel kentleşme oranı yüzde 50’yi geçecek. Dahası, gelecek 25 yıl içinde Afrika ve Asya kentlerinin nüfusuna 1.7 milyar yeni insan eklenecek, kırsal nüfus 28 milyon kişi azalacak. Bu kentleşme, halen sayıları bir milyara ulaşan yüzde 90’ı gelişmekte (adeta şaka gibi bir kavram!) olan ülkelerdeki varoş nüfusunun, bu ülkelerin ekonomileri, devletleri yeni konut, enerji, su, kanalizasyon (altyapı) taşımacılık ve güvenlik sorunlarıyla başa çıkacak durumda olmadığından, belirgin bir biçimde artmasına yol açacak. BM’nin bu çalışmasında vurgulanan hızlı kentleşme/varoşlaşma olgusu, su krizine dikkat çeken raporuyla, tam anlamıyla diyalektik bir nedensonuç ilişkisine sahip. Sonuçlar bir sonraki dönemde, nedenlere dönüşerek kendi kendini besleyen bir fasit daire oluşturuyor. Ekonomik “gelişme”, küresel ısınmaya yol açıyor: İkisi birden kırsal ekonomileri çözüyor, gıda ve su kaynakları üzerindeki basıncı arttırıyor. Bu çözülme ve basınçlar hem ekonomik nedenlerle, hem de çıkan çatışmalardan dolayı siyasi göçleri hızlandırıyor. Göç edenler çoğunlukla kentlerin varoşlarına yığılıyorlar. Kentleşme hızlandıkça, enerji talebi, sera gazları üretimi, ısı artışı (kentsel bölgelerde 26 derece), kirlenme, duman, zemin düzeyinde ozon oranı hızla artıyor. Tüm bunlar küresel ısınmayı hızlandırıcı etki yapıyor. Küresel ısınma ve kentlerin gıda (çoğu kez, tüketim toplumunun çarpıttığı) talebi, hammadde tüketimi, hem tahıl üretiminin veriminin düşmesine neden oluyor, hem de kırsal üretimin yapısının, yerel yaşamı hiçe sayarak şekillenmesine, yıkımına yol açıyor. Örneğin, dünyada bir su krizi gelişirken, süpermarket rafındaki bir poşet hazır salatanın rafa ulaşma sürecinde yaklaşık 50 litre su harcanıyor. ZEKİ SEZER: ANKARA AKP hükümetinin “seçim yatırımı” olarak değerlendirilen ve “sağlık ocaklarından sadece kimlikle yararlanılabilecek” diye kamuoyuna sunduğu sistem, “göz boyamaktan” öteye geçemedi. Sağlık ocakları, hâlâ vizite kâğıdı olmadan işlem yapmıyor. Başkentin çeşitli noktalarındaki sağlık ocaklarında, yurttaşlardan vizite kâğıdı isteniyor. Dolayısıyla yurttaşlar, hükümetin sunduğu gibi sadece kimliğiyle sağlık ocaklarından yararlanamıyor. Öte yandan birinci basamak sağlık kuruluşlarından ücretsiz yararlanılacağı duyuruldu, ancak zaten daha önce alınan muayene parası birkaç YTL’ydi. Buna karşın hükümet, kaldırılan bu ücreti devrim gibi sundu. Sağlık ocaklarında, SSK ve Emekli Sandığı mensuplarından zaten ücret talep edilmiyordu. Çalışan BağKur’lulardan 1.90 YTL, çalışmayanlardan ise 90 YKr muayene parası isteniyordu. Sosyal güvencesi olmayanlar ise 9.5 YTL muayene ücreti ödüyordu. Veremeyecek durumda olan kimi hastalarsa doktorların inisiyatifiyle bu parayı ödemiyordu. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Yönetim Kurulu üyesi Dr. Muharrem Baytemür, sağlık ocaklarının zaten halka parasız sağlık hizmeti vermek üzere kurulduğunu, AKP hükümetine kadar da bu mantıkla hizmet verdiğini belirtti. Sağlık ocaklarında para alınmasının AKP dönemiyle birlikte görüldüğünün altını çizen Baytemür, “Kendileri koydular, kendileri kaldırıyorlar. Bunu da sanki devrim yapmış gibi sunuyorlar” dedi. Hem TTB, hem Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), “Sağlık ocaklarına yazarkasa istemiyoruz” sloganıyla, birinci basamak sağlık kuruluşlarının paralı hale getirilmesini defalarca protesto etmişti. ‘Öcalan’ siyasetine karşıyım TEKİRDAĞ (Cumhuriyet) DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, AKP ile MHP arasındaki Öcalan’ın asılması polemiğini eleştirdi. AKP iktidarında ülkeye verilen zararın konuşulması gerektiğini belirten Sezer, “30 bin kişinin katilinin üzerinden politika yapılmasını, polemiğe girilmesini doğru bulmuyorum. AKP iktidarı çağdaş, demokratik ve laik Cumhuriyetimiz için bir tehlike olmayı sürdürüyor” diye konuştu. Trakya gezisinin son durağı olan Tekirdağ’da kahvaltılı basın toplantısı düzenleyen Sezer, AKP iktidarının her alanda ülkeyi karanlığa sürüklediğini ifade etti. Çiftçinin, ülkenin diğer yerlerinde olduğu gibi Trakya’da da mağdur edildiğine dikkat çeken DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, “Halk AKP’nin ipini çekmek üzere 22 Temmuz’u iple çekiyor” dedi. Sezer, işsizliğin artmaya devam ettiğini, buna karşın yeni yatırım yapılmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz bir özveri yaparak Türkiye’nin önüne bir proje koyduk. DSP olarak biz üzerimize düşeni fazlasıyla yaptık. 22 Temmuz seçimlerini vatandaşlar gerektiği gibi değerlendirecektir. Büyük risklerle, büyük tehditlerle, büyük sıkıntılarla 22 Temmuz seçimlerine gidiyoruz.” DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, AKP’nin ülkede yaptığı tahribatın yerine Öcalan’ın idamının tartışılmasını yanlış bulduğunu belirterek “30 bin kişinin katilinin üzerinden politika yapılmasını, polemiğe girilmesini doğru bulmuyorum. AKP iktidarı çağdaş, demokratik ve laik Cumhuriyetimiz için bir tehlike olmayı sürdürüyor. Terörü önleyeceksin, benim babam senin babanı döver pozlarıyla ülke yönetilmez. Neyse gereğini yapacaksınız” diye konuştu. Gezegenimiz çölleşiyor BM su raporuna göre halen yaklaşık 200 milyon insanı etkileyen çölleşme nedeniyle, önümüzdeki yıllarda, Asya ve Afrika’da on milyonlarca insan evlerini terk etmek zorunda kalacak. Bu göçmenlerin nüfusu önümüzdeki on yıl içinde 50 milyona ulaşarak, doğal kaynakların, kentlerin üzerine yeni basınçlar getirecek. Dünya Bankası raporu da bu krizlerle, hem de çok yakından ilgili. Rapor dünya ekonomisine yönelik üç büyük tehdit saptıyor: ABD’de başlayan konut piyasası krizi. Başta Çin olmak üzere kimi gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik patlama ve daha çok yoksulları ilgilendiren bir tehdit olarak da tahıl fiyatlarındaki ani tırmanma. ABD konut krizinin arkasında, tüketimi körükleyen devasa kredi köpüğü var. Bu köpük, gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik patlamanın, dolayısıyla enerji, gıda, hammadde, özellikle su talebindeki ani artışın yakıtını oluşturdu. Bu iki gelişme gıda fiyatlarını yukarı çekmeye yeter de artar bile. Ama ABD ve Avrupa’nın enerji bağımlılıklarını azaltmak için, dünya mısır üretiminin yaklaşık yüzde 25’ini etanol üretimine kaydırmaları, mısır fiyatını bir yılda yüzde 75 arttırdı. Mısır fiyatı artınca, üretici diğer tahıllardan mısır üretimine geçmeye, dünya tahıl rezervleri hızla düşmeye, tahıl fiyatları artmaya, böylece bir gıda krizi oluşmaya başladı. Bu krizin temelinde (kimi skolastik kafalar, kırsal yapıların çözülmesine sevinsinler, piyasayı demokrasi, planlamayı diktatörlük sansınlar), kentleşmenin ve kırsal nüfusun geleceğinin piyasa mekanizmasına terk edilmesi yatıyor. İşte size mükemmel bir kriz denklemi: Ekonomik büyüme, kentleşme, küresel ısınma, gıda fiyatlarında ani artışlar, varoşlarda sayıları iki milyara doğru giden, yarısından fazlası 25 yaşın altında genç, yoksul ama modern teknoloji sayesinde büyük zenginlikleri biteviye ama uzaktan seyreden bir nüfus: 1.5 milyar nüfuslu bir yeniproletarya… [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Karabük’te bazı açılışların ardından TOKİ’nin anahtar teslim törenine katıldı. 4 yıl önce ‘iş’ isteyeni azarlıyordu, şimdi kartvizitini veriyor Seçim Erdoğan’ı değiştirdi ALİ AYAROĞLU KARABÜK/ZONGULDAK Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Karabük’te düzenlediği mitingin ardından bazı açılışlara ve yasaklanmasına karşın TOKİ konutlarının anahtar teslim törenine katıldı. Karabük Demir Çelik Fabrikası’nda bir dizi etkinliğe katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iş isteminde bulunan Nezaket Tuncer adlı yurttaşa kartvizitini verdi. Erdoğan 4 yıl önce Erzurum’da işsiz bir gencin iş istemine ise azarla karşılık vermişti. Erdoğan, Karabük’te Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu ve diğer yetkililerle Kardemir’de yapılan ray, profil haddanesi ve TOKİ’nin anahtar teslimi ve bir dizi açılışa katıldı. Karabük Demir Çelik Fabrikası’nda düzenlenen toplu açılış töreni sırasında Nezaket Tuncer adlı yurttaş Başbakan Erdoğan’dan iş isteminde bulundu. Erdoğan, bunun üzerine Karabük Belediye Başkanı Hüseyin Erer’e konuyla ilgilenmesini söyledi. Erdoğan, kartvizitinin de iş isteyen Tuncer’e verilmesini isterken Belediye Başkanı’na dönerek “Eğer sana ulaşamazsa beni arar” dedi. kiye’de 5.5 milyon işsiz var. Popülist yaklaşmamak lazım” diyerek işsiz genci azarladı. Taşımalı miting Zonguldak Madenci Anıtı’nda düzenlenen miting için alana komşu il ve ilçelerden araçlarla insanların taşınması dikkat çekti. Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda çalışan maden işçileri işyerlerinden toplanarak alana dolduruldu, bazı AKP’li belediyelerin personeli miting alanında görevlendirildi. Miting öncesi Zonguldak şehir merkezi baştan başa AKP bayrakları ve balonlarıyla süslendi. Seçim yasasının çiğnendiğini ve eşit olmayan şartlarda mücadele edildiğini belirten CHP İl Başkanı Nurettin Yıldırım, AKP’nin giderek hırçınlaştığını, bunun da seçimi kaybetme korkusundan kaynaklandığını söyledi. Erzurum’da azarlamıştı 23 Temmuz 2003 tarihinde Erzurum’da, halka hitap ederken işsiz olduğunu belirten bir genç bağırarak sesini duyurmak istedi. Ancak Erdoğan işsiz gence, “Burada Başbakan konuşuyor, saygılı ol. Bağırarak kimseyi işe alamam. Devletin kurumları, kuruluşları kimseye iş dağıtma yeri değildir. Tür ‘HAKSIZ MAL EDİNME’ Hrant Dink cinayeti davasının esrarengiz sanıklarından Erhan Tuncel’in dünkü duruşmada “abi”lerine mesaj gönderdiği ifade edildi. Dink’in Agos gazetesinin önünde ensesinden vurulacağını 8 istihbaratçıya söylediğini de açıklayan Tuncel, onları tanık olarak çağıracağını vurguladı. Hrant Dink’in öldürüleceğinin istihbarat birimlerine defalarca bildirildiğini daha önce öğrenmiştik. Bu bilgilerin dosyalar içinde kaldığını ve Hrant’ın korunmadığını da… Rakel Dink, önceki günkü duruşmada haklı olarak soruyordu: “Bugün burada katil olmuş bebekler var. Onları yaratan karanlık nerede? Karanlık dediğim birileri değil. Bu karanlığın parçalarını, valilikte, jandarmada, Silahlı Kuvvetler’de, emniyette, hükümette, muhalefette, Meclis’te olmayan partilerde, hatta basında ve sivil toplum kuruluşlarında da bulabilirsiniz. Durmadan düşman yaratıp bebekleri katil yetiştiriyorlar ve bunu Türkiye’ye hizmet diye yapıyorlar… nedense adalet ve hukuk bunlara ulaşmak istemiyor. Çünkü biraz ileri giderse kendisinin içinde Türkiye’nin Çetelerle Hesaplaşması... de bunlardan olduğunu görecek…” ??? Rakel’in acı dolu sözleri gerçeği ifade etmiyor mu? Eğer Erhan Tuncel, Hrant’ın öldürüleceğini 8 istihbaratçıya söylediyse ki bu konuda belgeler ortaya çıktı o zaman bu cinayetin en azından destekçi faillerinin hâlâ devlet içinde çalıştığı gerçeği ortaya çıkmaz mı? Adalet bunları sorgulayacak mı? Hrant Dink yargılanırken onun davasının kapısında bekleyen, onu öldürmekle tehdit eden, küfredenleri hatırlıyor musunuz? Onların kim olduğunu herkes biliyordu. Derdimizi anlatamadığımız gibi, onların tehditleri altında kalmaya devam ediyorduk. ??? Birçoğu emekli asker olan bu saldırganlar nedense korunup kollandılar, icrai faaliyete devam ettiler. Hrant onlardan çekiniyordu, tehditlerini ciddiye alıyordu, ancak yapabileceği fazla bir şey yoktu. Devletin onları bildiğini de biliyorduk. Devletin yönetiminde bulunanların bu bilgilere sahip olmalarına rağmen seslerini çıkarmadıklarına tanık olduğumuz için daha da fazla endişeleniyorduk. Bir ülkede devlet içinden bu kadar çok çete neden ürer? Bu kadar açık şekilde insanları nasıl ve neye dayanarak tehdit edebilirler? Türkiye, bu özellikleriyle bir çeteler ülkesi görüntüsü vermiyor mu? ??? Bir ülkede demokratik alışkanlıklar yerleşmemişse, bir ülkede ülkeyi yönetenler o ülkeyi demokrasiye layık görmeyip sürekli otoriter yasaları korumayı düşünürlerse olacağı budur…olacağı, çetelerin cirit attığı bir ülkedir… Bir ülkede siyaset yapanlar demokrasiyi ülke için tehlike olarak görürlerse, özgürlük isteyenleri düşman kabul ederlerse o ülkede çeteler ürer. O ülkedeki çetelerin üremesinden memnun olan odaklar teşekkül eder… Hrant Dink cinayeti davasının sanığı Erhan Tuncel, “İstihbaratçılara önceden Hrant’ın nasıl öldürüleceğini haber verdim” diyor. İstanbul Emniyeti’ndeki belgeler de bu ifadeyi doğrular nitelikte. Sizce, bu bilgileri alan emniyet görevlisi nasıl davranmıştır? “Hrant’ı öldürecekler, duyarlı davranalım, onu korumaya alalım” mı demiştir? Yoksa, “Boş ver, öldüreceklerse öldürsünler, bir Ermeni eksilmiş olur” mu demiştir? “Bir haini korumak bana mı düştü” diyerek aldığı bilgilerden memnun mu olmuştur? Ne dersiniz? Türkiye’de çeteler neden bu kadar yaygınlaşıp etkin hale gelebiliyorlar? ??? Bir ülke hukuk devletiyse, orada yasalar, kurallar geçerlidir. Suç işleyen, işlediği suçun cezasını çeker. Öyle olunca, şiddet kullanarak para toplayan, gasp yapan, adam öldüren, kendisine “vatansever” süsü vererek or talıkta dolaşamaz. Türkiye hukuk devleti mi? Öyle olması gerekiyor. Ancak bazı güçler kendilerine yasaların uygulanamayacağını düşünüyorlar, uygulanmasına engel oluyorlar. Türkiye’deki yargı dahil birçok kurum da ne yazık ki bu kuralsızlığın etkisi altında kalıyor. ??? Hukuk devletinde de çete olur, gaspçı olur; ancak onlar kendilerine “vatansever” diyerek keyfi şekilde hareket edemezler... Çeteleri sistem üretir, yaygınlaşmasına yardımcı olur. Çeteleri, devlet içindeki bazı güçler kollarsa işte o zaman bu çeteler kendilerine meşru zemin bulurlar. Güç kazanırlar... Türkiye, çete üreten ülke olmaktan kurtulmak zorunda. Bunun yolu da devletin demokratikleşmesinden, şeffaflaşmasından, kurallara uymasından geçiyor. Devlet kurallara uymayınca, yurttaş da kendisinde böyle bir hak görüyor... Manzara bundan ibaret... Emekli Oramiral Erdil cezaevinde Haber Merkezi Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral İlhami Erdil, “haksız mal edindiği’’ gerekçesiyle yargılandığı davada kesinleşen 2 yıl 6 ay hapis cezasını çekmek üzere Saray Cumhuriyet Savcılığı’na teslim oldu. Genelkurmay Askeri Mahkemesi, 19992001 tarihleri arasında kuvvet komutanlığı yapan Erdil hakkında haksız mal edindiği iddiasıyla dava açmıştı. Dava sonucunda mahkeme, Erdil’in İstanbul Etiler’deki iki daireyi “kanuna ve genel ahlaka uygun yollardan aldığını ispat edemediğine” hükmetmişti. Mahkeme, “haksız mal edinme” suçunu oluşturduğu sonucuna vararak Erdil’i 2 yıl 6 ay hapse mahkum etti. Mahkeme ayrıca gayrimenkullerin zorla alınması, Erdil’in de TSK’den çıkarılmasına karar vermişti. Erdil ayrıca ‘’memuriyet nüfuzunu kötü kullanmaktan’’ 5 ay hapis cezasına çarptırılmış ancak bu cezası daha sonra 600 YTL para cezasına çevrilmişti. Cezasının kesinleşmesinin ardından Erdil, dün infazın gerçekleştirilmesi için Saray Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Savcılıktaki işlemlerinin tamamlanmasından sonra Erdil, Saray Kapalı Cezaevi’ne konuldu. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle