Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 TEMMUZ 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Sevap İsmail Ulutugay: “Önümüzdeki üç yılın 23 Nisan’ında Gül, Arınç ve Erdoğan’ı Çankaya’da oturtsunlar; sevaptır!” Ya ğ m u r E k i m ABD, PKK’ye silah veriyormuş... “Tetikçi ortak!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Seçim mazota kilitlenmiş. Demek ki herkes gaza basacak! Pazar ola Ahmet Önen: “Şehitlerin kanına 1 milyar dolar biçenler, Cumhuriyeti de pazara çıkarmış demektir!” DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’den, DİSK’in seçimler konusundaki yaklaşımını eleştiren görüşe, karşı görüş bildiren bir açıklama aldık. Çelebi, DİSK’in CHP dahil hiçbir siyasi partiden milletvekili adaylığı istemediğini, fakat sermayenin gereksinimlerine yanıt veren politikalar karşısında emekçilerin sesi olabilecek kişileri de Meclis’te görmek istemelerinin doğal karşılanması gerektiğini söylüyor ve “Bunu ulusal ve uluslararası büyük sermaye çevreleriyle kol kola olan bir iktidar partisinden çok, kendini solda, halktan ve emekçilerden yana tanımlayan sosyal demokrat bir partiden beklemek de hakkımızdır diye düşünüyoruz” diyor. DİSK’in hükümetle mücadelesinin “sessiz kaldıkları” şeklinde zannedilmesini en azından emek dünyasına olan ilginin sıfırlanması olarak tanımlayan Çelebi, “Sendikacılık başka, sendika ağalığı başka” yorumuna da şu yanıtı veriyor: “İçinden geldiği halkın vekili olmakla, Meclis’te parmağından başka bir emaresi ve varlığı olmayan vekillik de başkadır.” Süleyman Çelebi daha sonra şöyle diyor: “Seçimlerle birlikte bir yandan partilerin ittifak arayışları, diğer yandan da milletvekillerinin parti değiştirmeleri hızlandı. Partilerdeki ve milletvekillerindeki bu arayışın başlıca nedeni siyasetteki kimlik erozyonu ve kirlenmedir. Parti üyelerinin bile dışlandığı ve yalnızca parti liderleriyle yakın çevrelerinin tercihine bırakılmış bir seçim süreci yaşanmaktadır. Buna demokrasi denilemez. Ne kadar iyi niyet gösterilse de DİSK’ten partilerin tabanının eğilimlerini yansıtmaktan uzak bir liste oluşumu hoşnutsuzluk yaratmaktan öte, tehlikeli bir gelişimin yolunu da açacaktır. Siyasetin iç işleyişi, hep iktidarın korunması ilkesine göre hareket etmektedir. Bunun bir sonucu olarak da ‘eğilip bükülmeyenler’in tasfiyesi veya listelere konmaması gündeme gelmektedir... CHP gibi sosyal demokrat bir partinin listesinde emekçilerin olduğunu görmek bizi elbette sevindirecekti. Sevindirecekti, çünkü önümüzdeki beş yılın kaderini belirleyecek seçimler, oluşturulan listelere bakıldığında bugünden daha iyi bir tablo yaratmayacaktır... Türkiye’nin geleceği solun sosyal adaleti, demokrasiyi, hukuku, barışı, inanç özgürlüğünü temel alan politikalarındadır. İşte bunun için gözlerimiz listelerde ‘asılı’ kalmıştır.” Devlet Sanayicilik Yapar mı? Devlet sanayicilik yapar mı? Yapar; tersi bir liberal palavradır. Devletçilik Cumhuriyetin kuruluş yıllarında başarıyla uygulanmıştır. Devletin elindeki sanayi kuruluşlarının tümüne yakınının özelleştirilmesi, Türkiye İşçi Partisi dışında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmiş tüm partilerin ortak olduğu siyasal bir yanlıştır. Bugün, estirilen tüm neoliberal rüzgârlara karşın Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinde de devletin elindeki sanayi işletmeleri özenle korunmaktadır. Örneğin Almanya Federal Cumhuriyeti anayasasının ‘toplumsallaştırma’ başlıklı 15. maddesi şöyledir: “Topraklar, doğal kaynaklar ve üretim araçları toplumsallaştırma amacıyla, biçimi ve boyutlarının belirleneceği yasa yoluyla ortak mülkiyete ya da kamu ekonomisinin diğer oluşumlarına devredilebilir.” Mülkiyetin toplumsallaştırılmasının, kamu mülkiyetinden kamu kuruluşlarının çoğunluk hisselerini elinde bulundurduğu anonim şirketlere kadar birçok modeli/yöntemi vardır. Toplumsal mülkiyet, özellikle stratejik yatırım alanlarda bir ülke için yaşamsal önem taşır. ??? Toplumsallaştırılmış kuruluşlar özel girişimcilerin ellerindeki işletmeler gibi verimli işletilebilirler; bunun birçok örneği bulunmaktadır. Bir devlet kuruluşu olan Electricité de France 160 bin çalışanı ve 27 milyon müşterisiyle Fransa pazarının neredeyse tümüne egemen; Fransız halkına Avrupa’nın en ucuz elektrik enerjisini sunuyor. Benzer durum gene bir devlet işletmesi olan gaz şirketi Gaz de France için de geçerlidir. 33 ülkede faaliyet gösteren bu şirketin 2001 yılındaki cirosu 14.4 milyar, kârı ise 891 milyon Avro’dur. 324 bin çalışanıyla bir dünya otomotiv devi olan Volkswagen’in yönetim kurulunda, 1960 yılında çıkarılan özel bir yasayla ‘son sözü söyleme hakkı’ kamuya tanınmıştır. Bu hakkın maddi temelini, kamunun elinde bulunan, özel kişi ve kuruluşlara ‘devredilemeyen’ şirket payları oluşturmaktadır. Yüksek verimlilikle çalışan bu sanayi kuruluşlarının elde ettikleri kârlar devletin kasasına girmekte, son çözümlemede eğitim hizmetleri, sağlık hizmetleri ve diğer sosyal hizmetler olarak topluma geri dönmektedir. Bunun içindir ki, Almanya’da da, Fransa’da da, öbür kıta Avrupası ülkelerinde de, sözgelimi eğitim ve sağlık bizdeki gibi özel ellerde para tuzaklarına dönüşmemiştir. Doğası gereği yüksek kârların beklenmediği, beklenilmemesi gereken yatırımlar da gereklidir; örneğin demiryolu ulaşımında potansiyel yolcu kapasitesi düşük, fakat mutlaka açılması gereken hatlara kim yatırım yapacaktır? Özel girişimciler mi? Güldüğünüzü görür gibiyim! Tüm gelişmiş Batı ekonomilerine kapitalist serbest piyasa anlayışı egemendir, fakat devletler elindeki dev işletmeler yoluyla, yatırımlar yoluyla, vergilendirmeler yoluyla, teşvikler yoluyla ekonomide düzenleyici bir rol oynamaktadırlar. Dolayısıyla belirleyici olan, devlet dümenini elinde tutan iktidarların siyasal niteliğidir. Emeğin sermayenin sömürüsünden, halkın kapitalizmin boyunduruğundan, ülkenin de emperyalizmin sultasından kurtuluşunun yolu sosyalizmdir. Devletin ekonomik hayatta düzenleyici bir rol üstlenmesi ise bu bağlamda bir ara çözümdür. ??? Emeksermaye çelişkisi kapitalist üretim biçiminin temel çelişkisidir; kapitalizm, emeğin sermaye tarafından sömürülmesi temeline dayanır. Bu temel çelişki emek lehine çözülmeden insanın kurtuluşu da, özgürlüğü de mümkün değildir. Hiç kuşku yok ki kapitalizm son iki yüz yılda çeşitli evrelerden geçmiş, onarılmış, ehlileşmiştir. Ama özü değişmemiştir; temel çelişkisi, 1848 yılında Karl Marx ve Friedrich Engels’in Komünist Manifesto’da dünyaya ilan ettikleri biçimiyle aynen kalmıştır. Bu çelişkiyi eninde sonunda gene çalışan sınıflar çözeceklerdir. Buna inanmak sosyalistliğin ilk adımıdır, ‘ciddi anlamda’ solculuğun da... İktidarı ele geçirmek için yarışan, birbirleriyle atışan, çekişen partilere baktığımızda, AKP’nin de, CHP’nin de, MHP’nin de, DP’nin de, GP’nin de dayandıkları temelin aynı temel olduğunu görüyoruz. Bu temel kapitalizmdir, üstelik de uygulanması açısından dünyadaki benzerleri arasında en vahşi, en acımasız olanlarından biridir Türkiye kapitalizmi. 22 Temmuz’da sandığa bunu bilerek gideceğiz. Sağcı seçmenler kendilerini seçecekler, onların işi kolay, ya solcular?.. Sıkışmışlık ne kötü bir duygu, değil mi? Şeyleme Yaşar Şengel: “Madem cumhuriyetin birikimlerini satacaktık, Kurtuluş Savaşı’nda neden öldük? Bu nasıl şeyini şey ettiğimin şeyi?” SESSİZ SEDASIZ (!) Ilgaz ormanlarında ‘2B’ tehlikesi! ANKARA Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Metin Özenci eşiyle birlikte hafta sonu tatili için üniversitenin Kastamonu Ilgaz’daki tesislerine gidiyor. Ve sonra: “Çevre gezisi sırasında gördük ki; dünya güzeli Ilgaz ormanlarının bugünkü durumu içler acısı. Güzelim çamlarda kurumalar başlamış. Çam sürgünlerine yapışmış ve olasılıkla özsuyunu emerek kurutan parazitler gördük. Parazitlerden bir örnek alarak Ankara’ya döndük. Üniversitemizin Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarisi Anabilim Dalı Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Pompacı Kadir Yaşar: “Unakıtan, ‘KİT’leri çiftlik yapmışlar’ diyor. Belediyeleri pompa istasyonu mu yapsalardı!” öğretim üyelerinden Prof. Dr. Murat Yazgan’a getirdiğim örneği verdiğimde; bunun bir virüs bulaşısı olabileceğini söyledi. İmdat çığlıklarıyla kurtarılmayı bekleyen muhteşem Ilgaz ormanlarının durumundan Orman Bakanlığı’nın acaba haberi var mı? Yoksa oraların da 2B’lik olması mı bekleniyor? Bu durum, ülkemizin geleceği açısından PKK terörü kadar tehlikeli. Giderek çölleşen güzel ülkemizin ender kalmış ormanlarından Ilgaz’ı kurtarabilmek için hemen harekete geçilmesi gerekiyor.” Kalemini kır ama satma. Gazete patronun daha iyi bir fiyata satar! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Çizerimiz yıllık izninin bir bölümünü kullanacağından çizgilerine bir süre ara vermiştir. behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com İzmirliler ve İstanbullular Seçime doğru “yerel siyaset”çiler de oyların “kendi partileri”ne verilmesi için “hizmet” yarışındalar. Açılışlar, temel atmalar, yapılanlarla övünülen afişlemeler, parti kampanyalarıyla “eşgüdüm” içinde... Kentleri dolaşan liderler de eğer belediye başkanı “kendilerinden”se daha da coşuyorlar. Hatta ellerini tutup havaya kaldırarak “işte biz böyleyiz..” demek pek hoşlarına gidiyor... Ne var ki “küresel ısınma”, sadece iklimleri değil, bu hevesi de bozmuş görünüyor. Sıcak neyse ama, “susuzluğa çare” kolay değil. Siyasetçilerimiz de sorunları halkla “dertleşerek” paylaşmak yerine, “biz bunu da çözeriz..” diye böbürlenmeyi yeğlediklerinden, ortalık “sallama” sözlerden geçilmiyor: “Önlemler alındı; sorun yok...”! Yeter ki 22 Temmuz’a kadar oylar eksilmesin; şu nazlı ve kararsız seçmen “Küresel ısınmayı bile halledemediniz” deyip küsmesin... duk..” Topbaş’ın önerileri Bu ayrıntıları okudukça İstanbul’u düşünmeden edemiyoruz. Çözümün “kesinti”de değil, “beyin”lerde olduğunu söyleyen Büyükşehir Belediye Başkanı mimar Kadir Topbaş, akla ne gelirse öneriyor: “Arabalarınızı 15 günde bir yıkayın”; “klozet sularını azaltın”; “dişlerinizi fırçalarken musluğu kapatın”, “yerleri yıkamayın, silin...” Çevremdekilere soruyorum; bütün bunlara ne uyan var ne de kulak asan... Hatta varoşlardaki halı yıkamalarında artış bile gözleniyor... Peki İzmirliler ile İstanbulluların “beyin”leri farklı mı? Antik Smyrna’dan bu yana Ege’nin incisinde belediyenin tasarruf çağrısına uyulurken Roma, Bizans ve Osmanlı’nın dünya mirası başkentindeki “beyinler” neden oralı değil? HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Toplumsal özveri Sorunun yanıtını kente bağlı “karakter farklılıkları”nda aramak; insanların beyinlerini kentİşte böylesi bir dönemde, ba lerine göre ayırmak, sadece İsrajlardaki suyla birlikte sandıkta tanbullulara değil, sosyolojinin ki desteğin de azalmaması için evrensel ilkelerine de hakaret “halkla ilişkiler”cilerinden olur. “mucizevi kandırmaca”lar bekÇünkü tıpkı “ulusal eylem”ler leyen yerel yöneticiler İzmir’den gibi bu tür “toplumsal özveders almalılar... ri”ler de ancak “güvenilir çağHürriyet’in önceki gün, “İz rı”larla ve “herkes”le birlikte mir Büyükşehir Belediyesi’nin mümkün olabiliyor. 27 Nisan’da başlattığı su tasarÖrneğin bozuk musluk contasına aldırmayan bir İstanbullu, Şişli Belediyesi’nin “damlaya damlaya çöl olur” uyarısını bile duymazken gidip İzmir’de yaşamaya başlarsa evine önce bir muslukçu çağırabilir. 27 Mayıs’ta, ulusal ekonomiyi onarmak için “devlet”e alyanslarını, bilezikİzmir’in Halkapınar Su Fabrikası. lerini armağan eden halk, 12 Eylül’de altınlarını gizrufu kampanyasına tüm İzmir lemişti; çünkü devleti yönetenler halkı sahip çıktı ve kente veri “aynı” değildi... len su miktarında 2 ayda 2 milŞimdi İstanbul’da da siyasal yon 215 bin m3’lük tasarruf yandaşlarının su havzalarındaki sağlandı...” (2 Temmuz 2007) kaçak işgaline göz yuman; aynı haberini, çalışma odalarındaki havzaları İSKİ yönetmeliğini panolarının en görünen yerine as durmadan değiştirerek imara malılar... açan; tarihin kaynak sularıyla ün“Bir Kentin Bilinç Dersi” lü kentini, “pet şişe metropobaşlığıyla manşet üstünden du lü”ne dönüştüren; belediyenin yurulan haberde, Büyükşehir Be arsalarında kentin çıkarı yerine lediye Başkanı Aziz Kocaoğlu Dubaililerin rant beklentilerini diyor ki: “İzmirlilerin bilinçli gözeten ve her biri birkaç mahalkullanımla kampanyamıza ka leden daha fazla su tüketen altyatılmaları sonucunda 1 yıl için pısız gökdelenlere sürekli davekazanılan su miktarı, Balçova tiye çıkartan yerel yönetimin rezervinin tam 1.5 katı...” “toplumsal özveri” çağrısı da Kampanya için belediye oto havada kalıyor... büslerinin de geri kazanılan suİzmirlilerse “kentlerini yönelarla yıkandığını anımsatan Ko ten beyinler”de işte bunları görcaoğlu ekliyor “Halka gerçekler medikleri için tasarruf çağrısına anlatıldı; böylece kente verilen da “güven duyarak” sularına sasu mayısta yüzde 5, haziranda hip çıkıyorlar... yüzde 7.5 azalırken, bunu ‘kısma’yla değil, İzmirlilerin daha ‘az kullanımı’yla sağlamış ol ekinci?cumhuriyet.com.tr ‘Ders’ gibi haber eposta: dkavukcuoglu@superonline.com BULMACA SOLDAN SAĞA SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Temmuz www.mumtazarikan.com ŞİŞLİ 2. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO: 2005/525 KARAR NO: 2007/244 Davacı Kaniye Akgün tarafından, davalı Ahmet Akgün aleyhine açılan Boşanma davası sonunda; Davalıya, adresi tespit edilemediğinden tebligatın ilanen yapıldığı, Mahkememizce 12/04/2007 Tarih, 2005/527 Esas, 2007/244 Karar sayılı kararı ile DAVANIN KABULÜNE, İstanbul, Bakırköy, Osmaniye, C: 49 H: 1370 BSN: 24 TC NO: 62251113304’te nüfusa kayıtlı bulunan, Nurettin ile Fatoş Ayla’dan olma, İstanbul 12/12/1967 doğumlu, davacı KANİYE AKGÜN (KALKAN) ile aynı nüfus BSN:6 TC NO:10661385606 de kayıtlı, İmam ile Havva’dan olma, Kalkandere 01/01/1975 doğumlu, davalı AHMET AKGÜN’ün, M.K. nun 166/1 gereğince BOŞANMALARINA, tarafların müşterek çocuğu Şişli aynı nüfus BSN:25 TC NO:25457032930 da kayıtlı Ahmet ile Kaniye’den olma, Zeytinburnu 13/12/2004 doğumlu, Tauna Akgün’ün velayetinin davacı anneye verilmesine, davalı baba ile de aynı yerde bulunmaları halinde, her ayın 1. ve 3. Cumartesi günleri saat 10:00’dan Pazar günü saat 18:00’e kadar, dini bayramların 2. günü saat: 10:00 dan, 3. günü saat: 18:00’e kadar, her yıl yaz tatillerinde 1 Temmuz saat: 10:00’dan 31 Temmuz saat: 18:00’e kadar ŞAHSİ MÜNASEBET TESİSİNE, ayrı yerde bulunmaları halinde, her ayın son Cuma akşamı saat: 18:00’den Pazar akşamı saat: 18:00’e kadar ve dini bayramların 2. günü saat:10:00’dan 3. günü saat:18:00’e kadar, her yıl yaz tatillerinde 1 Temmuz saat: 10:00’dan 31 Temmuz saat: 18:00’e kadar Şahsi Münasebet Tesisine, davacının küçük için istediği nafaka talebinin vaki vazgeçme nedeni ile reddine, peşin alınan harca göre eksik 1,90 YTL BİH nın davalıdan tahsiline, yargılama giderinin sarf eden uhdesinde bırakılmasına, karar verilmiştir. İşbu hüküm ilan tarihinden itibaren, 7 gün sonra başlamak üzere, 15 gün içinde Yargıtay Yasa yoluna müracaat edilmediği takdirde, kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. 14/05/2007 (Basın: 36434) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Taze soğan 1 ve etle yapılan bir yemek. 2/ 2 Un, et ve bamya ile yapılan 3 bir yemek... 4 Bahçelerin ye 5 şillendirilmesinde kullanı 6 lan bitki, 3/ 7 Bisikletin otu 8 rulacak yeri... Bir nota. 4/ Bir 9 tür erkek deve... Dö1 2 3 4 5 6 7 8 9 nümün dörtte biri ka 1 K O K U R D A N dar olan alan ölçüsü. 2 Y A S 5/ Tarihöncesi çağlar U V A L A 3 Y A K U Z A K İ da tanrılara adak olaİ B İ B İ K rak sunulan küçük 4 L A Y A Ğ A N heykelcik... Tavlada 5 U S İ R İ “üç” sayısı. 6/ Defa, 6 Ç A R T A N A N İ N E kere... Batısı Endo 7 nezya’ya ait, doğusu 8 P A N D E M İ A ise bağımsız bir dev 9 A L T O A K İ S let olan ada. 7/ Kendiliğinden, kasların devinimiyle yapılan iş ya da hareket için kullanılan sözcük. 8/ Çok iri ve zehirsiz bir yılan cinsi... Düz, ince ve yassı tabaka durumunda taş. 9/ Elma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Baharatlı sirkeye yatırılmış koyun etinden yapılan şiş... Peru’nun plaka imi. 2/ Duman lekesi... İzmir’in bir ilçesi. 3/ Bir akışkanın çekim ve sürtünme kuvvetleri nedeniyle akma eğilimine karşı gösterdiği iç direnç. 4/ Büyük erkek kardeş... Evlerde oda kapılarının açıldığı genişçe yer. 5/ At, aslan gibi hayvanların ensesinde bulunan uzun kıllar... Pirinç, buğday, mısır gibi bitkilerin tohumu. 6/ Avlanırken avcıların hayvanlardan gizlendiği yer. 7/ Dolma yapmak için hazırlanan karışım... İçine ıspanak, patates, peynir ya da kıyma konularak yapılan bir tür pide. 8/ Tokat’ın bir ilçesi... Telli balıkçıl. 9/ Osmanlı devletinde iskelelerden alınan bir tür vergi. CUMHURİYET 17 K