23 Aralık 2024 Pazartesi English
İzmir Ekonomi Üniversitesi

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Baykal, AKP’nin giderayak yaptığı özelleştirmelere dikkat çekti, PETKİM’in satışını engelleyeceklerini söyledi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Yangından mal kaçırıyorlar’ alan, sanayinin ümüğünü sıkıyor demektir. Peki kim aldı? Karışık kuruBOLU/ BURSA CHP lideri Deniz şuk işler, kimin aldığı belli değil. TürBaykal, Başbakan Recep Tayyip Erdo kiye’nin en önemli tesisini satıyoruz, kiğan’ın oğlunun gemisine “gemicik” de min aldığını bilmiyoruz. Bu telaş nimesini eleştirerek “O gemiciğin boyu ye?Yangından mal mi kaçırıyorlar, kaç metre, 90 metre, eni 16 metre, bu gümrükten mal mı kaçırıyorlar” Daha sonra Bursa’ya nun adı gemicikmiş. Ben Başgeçen Deniz Baykal, DSP bakan’a soruyorum, oğluGenel Başkanı Zekir Senun gemiciğinin mazotunzer’le el ele çıktığı kürsüdan ÖTV alıyor musun almıde yaklaşık 40 bin kişiye yor musun? Almıyor” dedi. hitap etti. AKP’nin her CHP lideri Baykal partisialanda ulusal çıkarların nin Bolu ve Bursa mitinglerine aleyhine kararlar ürettikatıldı. Bolu’da, Erdoğan’ın ğini bildiren Baykal, yaklaşık 3 bin kişiye seslendi“Başbakan Barzani, Taği Hükümet Meydanı’nda yaklabani ve İmralı’dakilaşık 10 bin kişiye hitap eden nin ağzıyla konuşuyor” Baykal konuşmasına, emekli? CHP lideri dedi. “Türkiye Cumhuye verilen zammın hesabını Baykal, riyeti tarihinde ağzı bu yaparak başladı. 20 YTL zam AKP’nin 4.5 yıl kadar bozuk bir Başbaile emeklilerin 60 yılda Başda 220 milyar kan görülmedi. Başbabakan’ın kolundaki saati alakan sıkıntıda. Yol gödolarlık borcu bileceğine dikkat çeken Baykal, Erdoğan’ın oğlunun gemi408 milyar dola züktü. Abbas yolcudur yolcu” diye konuşun Baysiyle ilgili de “Gemi değil gera çıkardığına kal, Türkiye’yi bu badiremicik. O gemiciğin boyu kaç dikkat çekti. den kurtaracaklarını söymetre, 90 metre, eni 16 metledi. Meydanda toplanan re, bunun adı gemicikmiş. Sakın gemiciğe gemi demeyin” diye coşkulu kalabalık ise “Türkiye laiktir laik kalacak”, “Tayyip baksana kaç konuştu. Özelleştirmeleri de eleştiren CHP lide kişiyiz saysana”, “Şehitler ölmez vatan ri Baykal, PETKİM’in satışıyla ilgili şun bölünmez”, “Yan gelip yatmadık, vaları söyledi: “AKP milletin malını sa tanı satmadık” sloganları attı. Bu aratarken millete bir şey vermiyor. Şim da miting öncesi meydana asılan CHP di PETKİM’i satıyorlar, PETKİM sa posterlerini falçatayla kesen AKP’liler nayimizin can damarıdır. PETKİM’i polis tarafından gözaltına alındı. RUJHAT AVŞAR/LEVENT GENCELLİ Seçimlere Giderken Tatsız Sorular… İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Tek yol serbest piyasa diyorsunuz. Her türlü planlamaya, bir kamu yararı gerekçesiyle sınırlanmaya da karşısınız. Her şeyin özelleştirilmesini istiyorsunuz. Ülke ekonomisinin, ülke güvenliğinin, halkın günlük yaşamının istikrarı için stratejik öneme sahip telekomünikasyonun, enerji sektörlerindeki kamu mallarının, bu ülkede yaşamayan, bu ülke halkına herhangi bir tarihsel, siyasi, kültürel, duygusal bağı olmayan sermaye gruplarına satılmasında bir sakınca görmüyorsunuz. Ülke ekonomisinin, günlük yaşamın kan dolaşım sistemi, bankaların yabancılaşması da doğal. Serbestleştirilmiş ithalatın tarım sektörünü yıkmasına, temel gıda tedarikinin giderek daha çok dışa, dolayısıyla döviz girdisine bağlı olmasına yol açtınız. İhracatın içinde, ithalat oranının, büyümeye devam etmesine aldırmıyorsunuz. Tüketimi körüklemek için krediye yaslandınız. Özel sektörün dış borçları tırmandıkça tırmandı. “Sıcak para” mali sektörü, inşaat piyasasını kaynama noktasına getirdi. Borsa yabancı sermayenin fiili denetimine girdi… Bu iklimin rehavetinden yararlanarak toplumsal dokuya siyasal İslamın nüfuz etmesine, kendinde rejim değişikliğine yönelecek gücü görmesine “demokrasi” gereği bir itirazınız yok… Üç kriz eğilimi kesişiyor, farkında mısınız? Peki siz hiç mi dünyada esmeye başlayan rüzgârları izlemiyorsunuz? Bu rüzgârlar fırtınaya dönüşürken ülkeyi nasıl yönetecek, insanların karnını nasıl doyuracaksınız. Enerji, gıda, finans sektörlerinde kriz eğilimleri kesişiyor. Gelişmiş ülkelerde yöneticiler serbest piyasa modelini giderek daha çok sorguluyor, ulusal, hatta yerel çıkar kaygıları öne çıkarıyor. Farkında mısınız? Yıllardır tekrarlıyoruz, ama siz boş verin. Boş verin ama, eğer, kapitalizmin en eski gazetelerinden muhafazakâr The Times’ın emektar yorumcusu William ReesMogg bile yazmaya başladıysa, bence gözlerinizi dört açın. Farkında mısınız? Petrolün varili 2003 yılında 29 dolardı. 2005’te 54.5’e, geçen ay da 77.50 dolara yükseldi, 80’i zorlayacak diyorlar. ReesMogg, Uluslararası Enerji Ajansı’nın gelecek 10 yılda arz artışının sınırlı, talebin güçlü kalacağını gösteren korkutucu projeksiyonlarının önemini vurguladıktan sonra, uyarıyor: “Durum siyasi sorun olmaktan siyasi hesaplaşma aşamasına, oradan da mutlak jeolojik yetersizlik sorununa dönüşüyor. Petrol tedariki toplamı sıfır olan oyuna dönüşüyor. Kimi ülkeler varsıl kimleri yoksul olacak.” Bu muhafazakâr, temkinli gazetenin emektar yazarı, yorumunu “Dünya, kendi teknolojisini, güçler dengesini, ekonomisini ve toplumsal özelliklerini yaratan petrol çağının sonuna geliyor” diyerek bitiriyor. ReesMogg’un rafineri kapasitesi yetersizliğine değinmemiş. Halbuki, örneğin bu yüzden, ham petrol satıp, işlenmiş ürün almak zorunda kalan petrol zengini İran, benzin kıtlığı çekebiliyor. Türkiye petrol zengini değil, gaz da yok ama rafinerileri, petrol dağıtım ağları var. Bunlar önümüzdeki dönemde yaşamsal öneme sahip olacak. Üstelik döviz girdisi, bölgesel jeopolitik güvenlik için de gerekli. Ama siz hepsini başka ülkelerin şirketlerine sattınız. Şimdi bu sektörde önceliklerinizi nasıl saptayacak, uygulayacaksınız? namikzafer@yahoo.com BİR PARTİLİ YARALANDI BAHÇELİ’DEN ERDOĞAN’A: Çarşamba’da CHP’lilere saldırı İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) ait seçim minibüsü dün Fatih’in Çarşamba semtinde bir grubun saldırısına uğradı. Bir partilinin kolundan yaralandığı olayda seçim minibüsünün de camları zarar gördü. Saldırı anında otobüste bulunan CHP’li Nihan Güler, Fatih’te sürekli sözlü saldırılara uğradıklarını fakat ilk defa fiziksel saldırıya maruz kaldıklarını belirterek yaşananları şöyle anlattı: “Seçim otobüsümüzle, Çarşamba’dan geçerken bir kişi yolumuzu kesti. Kelebek camından anons yapan arkadaşımızın, kolundan tutarak ona, ‘Burası Çarşamba, burası tarikatların elinde. Kimse burada böyle sloganlar atamaz, defolun gidin buradan’ diyerek saldırdı. Arkadaşımızın kolunu bırakan adam şişeyle aracın camlarına vurdu. Bu sırada yaklaşık 10 kişilik bir grup, arabanın içine bakarak, bizleri dışarı çıkarıp linç etmek istedi. Olay yerinden uzaklaşarak canımızı kurtardık.” CHP’liler saldırının ardından karakola giderek saldırganlar hakkında şikâyetçi oldular. CHP 2. Bölge milletvekili Bihnul Tamaylıgil’de karakola gelerek yaşananlar hakkında bilgi aldı. Gittiği yerde de hesap verecek AKIN BODUR İSKENDERUN Isparta’da “Tek başına iktidar olmazsak siyasetten çekilirim” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a MHP lideri Devlet Bahçeli İskenderun’dan yanıt verdi. Bahçeli, “22 Temmuz’da siyaset bitecek, Türk adaleti önünde hesap verme dönemi başlayacak. Geldikleri gibi gidecekler, ama gittikleri yerde mutlaka hesap verecekler” dedi. İskenderun’da düzenlenen mitingde “60. Hükümetin Başbakanı”’ anonsuyla kürsüye çıkan Bahçeli, gölgede 34 dereceyi aşan sıcak altında bir saat konuştu. Erdoğan’ın Isparta’da yaptığı açıklamalara dikkat çeken Bahçeli, şunları söyledi: “Bu söylem, siyasi ecelini gören birinin korkusunu yansıtan ifadedir. O halde, 22 Temmuz’da siyaseti bırakacak ve onun için, Türk adaleti önünde hesap verme dönemi başlayacaktır. Erdoğan son siyasi yolculuğuna çıkmıştır. Yolun bitiminde ibret verici bir son onu beklemektedir. Bugün hesap vermekten kurtulmak için hukuk, ahlak ve kanun dışı yollara başvurmaktan çekinmemektedir.” Halkınızı nasıl doyuracaksınız? Belki fark etmediniz ama geçen ay içinde, tahıl fiyatlarındaki ani sıçrama herkesi korkuttu. Bir taraftan küresel ısınmanın, yoğun tarımın, su stokları üzerindeki etkisi, diğer taraftan denetimsiz ithalatın, piyasa baskısının tahribatı ve piyasaların üreticiyi biyoyakıta yönlendirme etkisi, nihayet Çin ve Hindistan’dan gelen güçlü talep artışı, küresel gıda fiyatlarını, dolayısıyla gıda ithalatı maliyetlerini arttırıyor. Köylüden kurtulduk diye seviniyordunuz, peki şimdi, yaşanmaz hale gelmeye başlayan kentler bir yana, eğer yeterli dövizi bulamazsanız halkınızı nasıl besleyeceksiniz? Küresel likidite bolluğunda, değirmenin suyu nereden gelecek demeden, net yüzde 20’ye varan faizler verip bakracınızı doldurdunuz; ülkede borçla tüketim cenneti, borsada ballı kâr, düşük enflasyonla kâğıttan şatolar kurdunuz. Şimdi, uluslararası kredi piyasası daralmaya başlarken sermaye hareketleri bir yön değiştirirse ne yapacaksınız? Sıcak paranın kaçanını nasıl tutacak, kalana ne taviz vereceksiniz? Daha başka ne satacaksınız. Yoksa TL yine tepetaklak olacak, enflasyon tavana vuracak ve biz yine, yüzde bilmem kaç yoksullaşacak mıyız? Amerikalılar, Fransızlar, AB stratejik kaynaklarına sahip çıkmaya, yabancılardan korumaya başlarken enerji, gıda, hatta su sektörlerinde tedarikin serbest piyasa yoluyla sağlanabileceğine güven hızla buhar olurken, siz ne tedbir almayı düşünüyorsunuz? Serbest piyasada paranız yetmediğinde ne olacak? Hiç düşündünüz mü? Yoksa o zaman gelince, siyasal İslamın ideolojik, yeni polis yasasının fiili sopasına mı güveniyorsunuz? Son bir soru da sizi destekleyen ABD ve AB çevrelerine... Türkiye’de ABD’ye olumlu bakanların oranı yüzde 3040 aralığından yüzde 910 aralığına, bu son “reformcu”, “Batı yanlısı”, “ılımlı Müslüman” hükümet döneminde düştü. Farkında mısınız? erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Kaybedenler Çekilsin… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tek başına iktidar olamazsak çekilirim” sözünü bir kenara hepimiz yazalım. Bu oldukça iddialı bir sözdür ve artık söylenmiştir ve kayda geçmiştir. Gerçekten de tek başına iktidara gelemezse çekilmelidir. Bu güzel bir örnek olarak da hatırlanabilir. Seçimden sonra eğer tek başına iktidara gelemezse bu söylediklerini kendisine hatırlatacağız. Zaten siyasette başarısızlık halinde çekilmek doğru olanıdır. Nitekim Avrupa’da bunun çok örneklerini görüyoruz. Demek ki Tayyip Erdoğan da tek başına iktidar olamamayı bir başarısızlık olarak kabul ediyor. İktidardaki bir partinin iktidarı kaybetmesinin başarısızlık olduğu saptaması doğru bir saptamadır. ??? Almanya Sosyal Demokrat Başbakanı Gerhard Schröder seçimleri kaybedince çekildi ve yerini başkasına bıraktı. Artık deneyimli bir siyasetçi olarak başka alanlarda hizmetlerine devam ediyor. Türkiye’de muhteremler liderlik koltuğunu bir kaptılar mı bırakmak bilmiyorlar. Ben bu nedenle Erdoğan’ın çağrısını yerinde buluyorum. Umarım kaybederse sözünü tutar. ??? Tabii bu arada diğer liderlerin de benzer bir tutum içine girmelerini beklemek hakkımız. Örneğin DYP lideri Mehmet Ağar partisi barajı aşamazsa siyaseti bırakmalıdır. Aynı şey MHP lideri Bahçeli için de geçerlidir. Bahçeli, geçen seçimlerde partisi barajın altında kalınca bırakacağını söylediyse de sözünü tutmadı. Bir şekilde yeniden döndü. Tabii bütün bunları CHP lideri Deniz Baykal’a da söylüyoruz. Ülkemizdeki sosyal demokrat hareketin yüzde 30’ları aşan bir oy potansiyeline sahip olduğunu biliyoruz. 1983 seçimlerinde, en kötü döneminde Necdet Calp’in Halkçı Parti’si oyların yüzde 33’ünü almıştı. Deniz Baykal, 1999 seçimlerinde CHP yüzde 8.72 oyla barajın altında kalınca parti liderliğinden istifa edip çekilmişti. Nedense sonra dayanamadı, yeniden CHP’nin başına geçti. Geçen seçimlerde CHP yüzde 19’un az üzerinde bir oy aldı. Bu bir başarı sayılabilir miydi? Bence sayılamazdı. Çünkü bir önceki seçimde yüzde 22’nin üzerinde oy alan DSP’nin oyları yüzde 1’e düşmüş, CHP onun yerine barajı aşmıştı. 1999 seçimlerinde DSP yüzde 22, CHP yüzde 8.72 oy aldığına göre yine yüzde 30’un üzerinde bir oy söz konusuydu. Bu seçimlerde CHPDSP seçime ortak girdiğine göre ne kadar oy başarı sayılabilir, ne kadar oy ise başarısızlık? Bunu kim takdir edecek? Örneğin Hikmet Çetinkaya arkadaşım hangi oy yüzdesinde Baykal’ın başarısız olduğunu düşünür? Belki de Baykal’ın hedefini, kendisinin açıklaması daha doğru olur… ??? Sonuç olarak Türkiye’de başarısızlık halinde siyasetten çekilmek geleneği pek yoktur. Yenilen bir türlü yenilmeye doymuyor. Dönüp dönüp yeniden siyasette karşımıza çıkıyor. Fırsatını bulsa Süleyman Demirel’in bile yeniden siyasete döneceğini tahmin ediyorum. Bazı solcu olduğunu söyleyen partilerin liderleri var ki hemen her seçimde “Barajı aştık geliyoruz” diyorlar, sonra yüzde 1’i bile bulamayıp gerçek bir başarısızlığa uğruyorlar, yani açıkçası bozguna uğruyorlar. Uslanmıyorlar. Hiçbir şey olmamış gibi yazıp çizmeye, konuşmaya devam ediyorlar. Ertesi seçim hafızalarını silerek yine aynı şekilde ortaya çıkıyorlar ve yine “Barajı aştık geliyoruz” demeyi sürdürüyorlar. Onların da bu kez aynı başarısızlıkla yüz yüze gelmeleri halinde siyaseti bırakmaları doğru olmaz mı? Onların bir başarı kriteri olmayacak mı? Solcular en az oyu alarak varlıklarını bu şekilde sürdürmeye razılar mı? Bu başarısızlığın aynı zamanda bir liderlik başarısızlığı olduğunu kabul etmeyecekler mi? ??? Seçimlere dört gün kaldı. Dört gün sonra iddiaların yerini gerçekler alacak ve sonuçlar belli olacak. Siyaset bir yarıştır, halk bazı yarışçıları destekleyip bazılarını ise desteklemeyecek. Sonuç olarak asıl hakem halk. Demokrasinin en önemli başvuru kaynaklarından birisi halk. Şimdi onun sınavından geçilecek… Sonra kim başarılı, kim başarısız, hep birlikte değerlendireceğiz… CUMHURİYET 04 CMYK
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle