19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 TEMMUZ 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Yarı karanlığa kurşun sıkarken u satırlar yazıldığında, 22 Temmuz genel seçimlerine sadece üç hafta kalmıştı. Ancak, ortalık hiç kızışık değildi. Liderlerin uğrak yaptığı taşra yörelerinde, geçici olarak yurttaşların biraz silkinip oyuna bir ölçüde katıldığı yerel gözlemcilerden gelen bilgiler arasındadır. Ancak, bu sadece geçici bir kalkışma mıdır; yoksa seçimlere kadar kalıcı mıdır? Tam bilinemiyor. Büyük kentlerde ise, tatile gidiş hesapları 22 Temmuz’u düşünerek yapılıyor, TV’lerin büyük bölümünün iktidar övücülüğü yapan ekranlarındaki profesyonel yalakalar iğrenç bir alaycılıkla sol ve orta sol seçmeni zevklerine mağlup, gevşek yurttaşlar olarak gösteredursunlar, bu insanlar o gün oy kullanacaklar. Nereye oy vereceklerini de, ekran zavallılarını ür SUNUŞ B kütecek bir kararlılıkla biliyorlar. Belki biraz bu kararlılığın sonucu olarak, genişçe bir kentsel kesim politikayı lafa dökmemeyi yeğliyor. İstanbul ve Ankara’nın dış mahallerinde AKP belediyelerinin kontrolündeki bir yurttaş kesimi ise, serbest iradeyle belki seçmeyecekleri, ama mevcut şartlarda kendilerine gösterilen yere oy vermeye hazırlanıyor. Onlar da muhtemelen fazla tartışmaya, sözünü etmeye gerek duymuyor olabilirler. Cehennem sıcaklarının bastırmasıyla felce uğramış günlük yaşam da büyük kentlerde politika düşünmeyi, izlemeyi olumsuz etkiliyor olabilir. Sonuç olarak, milletvekili sayısının dörtte birine yakınını çıkaran üç büyük il, politika düzleminde beklenmedik bir yaz gevşekliği içinde görünüyor. Oysa sayısı rahatlıkla dört milyonu bulabilecek ve kararını son birkaç günde kesinleştirecek, tavrı belirsiz seçmeni özellikle büyük kentlerdeki politik canlılık ve oralardan küçük yerlere yayılacak me sajlar etkileyecektir. Ortalığın biraz canlanmasını bekler halde, şu aralar, yaz aydınlığının çerçevelediği resme rağmen garip bir düşünsel yarı karanlık içinde gibiyiz. Nabız yoklamaları, anketler, medyanın yerel gözlem izlenimleri falan da, bu sözü edilen gevşekliğin bir parçasını oluşturur biçimde bir kıpırtı uyandırmaksızın, bir sakin akıntı yakalamışa benziyor. AFA KARIŞTIRIYORLAR K Şimdilik ortalıkta dolaşan az sayıdaki kamuoyu araştırma sonuçları da yurttaşların kafasını bolca karıştırıyor. Üç partili meclisten beş partili meclise kadar değişen bir esinti yelpazesi çıkıyor ortaya. İktidar partisi için yüzde 25’ten yüzde 40’a kadar değişen oy oranları biçiliyor. Ana muhalefete ise yüzde 20’den yüzde 28’e kadar değişen bir dilim içinde şans veriliyor. Aslında, bu geniş farklılığın oluşmasında yukarda sözü edilen tavır belirsizliğinin ve politik tepki durağanlığının belli payı olduğu da düşünülebilir. Buna göre, ortalıkta dolaşan rakamlar alacakaranlıkta sıkılmış kurşunları çağrıştırıyor. Bunlara çok fazla bel bağlanamayacağının ve net bir görüntünün henüz oluşmadığının altı çizilmelidir.Ancak, AKP yardakçısı ekranlar ve gazete sütunları bu yüzde 40’lık versiyonu pek sevdiler. Habire, “AKP tek başına, silip süpürerek geliyor” diye bayram ediyorlar. Bu konuda kısa bir durum değerlendirmesi yapılmasında yarar görülmektedir. Yüzde 40’lık oy oranı kavramı çevresinde bir hava yaratmanın, henüz kararı netleşmemiş seçmeni kuvvetle yönlendirici nitelik taşıdığı açıktır. Araştırma yapan şirketler, kurumlar, gruplar sadece soğukkanlı bir profesyonel ya da akademik iş yapmış olmanın gönül rahatlığı içinde olabilirler. Ancak hassas bir konuda, hele 2007 yazının dışa pek vurulmayan olağanüstü gergin bekleyişleri çer çevesinde, kamuoyunun önüne bu sayılar püskürtülürken, bir nebze daha dikkatli olunması gerekirdi. Araştırmacının niyeti safiyane olsa bile, bu rakamları kullanacak medyanın amansız bir yönlendiricilik uğraşı vereceği kestirilebilirdi. Ayrıca, toplumun siyasal davranış dürtülerini ve düzeneklerini iyi bilen yakın çevrelerindeki bazı uzmanlara danışılabilirdi. Belki aman aman yüksek matematikçi değil ama kerrat cetvelinden de epey öte aritmetik bilen bazı kişilere ilk bulguları irdeletmek akıl edilebilirdi. Unutmayalım, karanlıkta sıkılan kurşunlar da adamı vurabilir. Bu yazı dizisinde, okurun kafasını karıştırmayacak ölçülülükte sakin bir matematiksel bir yaklaşım içinde, bazı seçim öncesi vurguları yapılmaya gayret edilecektir. Seçim yarışının izleyicisi yarı yol engelini aşıp yarışa devam edeceklerin kimler olabileceğini önceden tahmin etmek ister Favori yarışçı sayısını kestirebilmek A tletizm meraklıları bilir. Uzun mesafe koşularında çok atlet piste çıkar. Ancak, mesafeler ilerledikçe bunların büyük bölümü dökülür. İyi spor meraklıları dikkatli izleyicidir. Onlar son turdaki kapışmada yer alabilecek olanları önceden kestirir. Yarışın tümünü de, zaten bu kestirimin dinginliği içinde seyreder. Her seçim bir yarıştır. Katılanı çoktur. İzleyicisi ise çok daha fazladır. İzleme ve bekleyiş bir spor müsabakasındakinden çok daha gergindir. Karşılıklı etkileşimle yoğrulmuştur. İzleyici taraftarı olduğu yarışçıyı, yani siyasal partiyi sadece alkış tutarak değil, adına “oy kullanma” denen benzersiz bir mekanizmayı kullanarak destekler. “Seçim”, müthiş bir sosyal olaydır. Bir delikten bir kutuya atılmış bir pusulayla, ya da daha ileri teknoloji kullanıldığında bir düğmelere basılma düzeneğiyle, insanlar, toplumlar kendi kaderlerini oylarlar. Bu beğendiği ya da favori gördüğü bir koşucuyu ya da yarış atını alkışla desteklemekten biraz farklı ve epeyce karmakarışık bir oluşumdur. Ayrıca, günümüz Türkiye’sinde uygulanan ve dünyada eşi menendi görülmemiş bir yüzde 10 baraj garabeti olayı alabildiğine çetrefil yapmaktadır. Bu baraj tanımı ve kuralı, bir spor yarışmasının orta yerinde birdenbire karşıya çıkan çok yüksek bir duvarı bir sıçrayışta atlama mecburiyeti gibi bir şeydir. Çok yarışmacı bunu beceremez ve yarışı terk eder. Engeli aşıp ayakta kalanlar koşuya devam eder. Seçim yarışının izleyicisi bir seçmendir, bir politik yandaştır. Yarı yol engelini aşıp yarışa devam edeceklerin kimler olabileceğini önceden tahmin etmek ister. Kendisine en yakın parti engele takılacaksa, duygusal bir inatla hâlâ oyunu o parti için kullanmakta ısrar edebilir. Yoksa mevcut koşullarda, ülke ve toplum yararına iş görebileceğini düşündüğü ve baraj engelini de aşabileceği anlaşılan bir diğer partiye oyunu kaydırmayı tasarlar. Bu süreçte eşten dosttan duyulanlar, yazılı ve görsel basındaki yerel izlenim özetleri kendisi için fikir verici tutamakları oluşturur. Bu arada kamuoyu araştırma raporları, seçmenin ortalığı daha net görebilmesi için yardımcı dokümanlardır. Ancak yazı dizisinin ana giriş bölümünde anket sonuçlarının politik tavır yönlendirici bir doğrultuda yorumlanıp kullanılması ihtimali vardır. Ülkemizde geçmiş seçimlerde seçim tarihine gün mertebesinde yaklaşılan dönemlerde anket sonuçları Türkiye’sinde uygulanan ve dünyada eşi menendi görülmemiş bir yüzde 10 baraj garabeti olayı alabildiğine çetrefil yapmaktadır. Bu baraj tanımı ve kuralı, bir spor yarışmasının orta yerinde birdenbire karşıya çıkan çok yüksek bir duvarı bir sıçrayışta atlama mecburiyeti gibi bir şeydir. Çok yarışmacı bunu beceremez ve yarışı terk eder. Engeli aşıp ayakta kalanlar koşuya devam eder. Seçim, müthiş bir sosyal olaydır. Ancak günümüz yin. Barajı geçmelerini mutlaka sağlayın...” mesajı verilmekteydi. İktidar yanlısı medya ve yakın çıkar ilişkisi bağlantılı iş çevrelerinin bir süredir en büyük boy hedefinin Türk Silahlı Kuvvetleri olduğu çok iyi biliniyor. Avrupa Birliği ilişkilerini kullanarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni açık düşünmek, kararlarında ve işlemlerinde falso aramak çok yaygın bir tavır olarak açıkça sergilenip duruyor. Üçüncü, beşinci cumhuriyetçi, soldan sağa kapak atmış, mutlak Atatürkçülük düşmanı bir yığın hilkat garibesi de ele geçirdiği ekranlarda ve gazete köşelerinde bu şarkıya koro halinde eşlik ediyor. Bu kakafonik ama genişçe bir alana yayılmış koronun ikinci büyük hedefi de elbette CHP’dir. HP’DEN ‘ATAK MUHALEFET’ HESABA KATILMAYANLAR Kim nereden ne kadar alabilir? K amuoyu araştırmalarında bilindiği gibi toplumu temsil eden bir örnek kitle belirlenmesine ve bu kitledeki siyasal tavrın ölçülmesine gayret edilir. Siyasal tavır araştırma kurumlarının bir bölümü, yurttaşlara birkaç soru birden yöneltebilmektedir. Çok acele sonuç istenen anketlerde ise sadece “bu seçimde hangi partiye oy verileceği” sorusunun yöneltilmesi yoluna gidilmektedir. Oysa bu seçimde kime oy verileceği sorusunun yanı sıra “2002’de kime oy verildiği” de sorulsaydı ortaya daha değişik dökümler çıkabilirdi. Bu iki sorunun cevaplarının birlikte değerlendirilmesi ile örnek yurttaş kitlesinin toplumu hangi yeterlilikte temsil edip etmediği de daha iyi anlaşılırdı. Ancak, bu durum araştırmacı kuruma daha iyi bir örnek kitle belirleme yolunda ek işler ve zahmetler çıkarabilirdi. Bu yollara başvurulmadan oluşturulan örnek yurttaş ve seçmen grubunun toplumu ne derece sağlıklı ve yeterli ölçülerde temsil ediyor olduğu hep bir miktar tartışmalara açık olagelmiştir. 2007 için de uzmanlar düzeyinde örneklemelerin yeterli yapılıp yapılamadığı tartışılmaktadır. Buna karşılık genel toplumsal gözlemleri bazı yerel gözlemlerin özel bilgileriyle de C nı yönlendiricilik unsuru olarak kullanmayı deneyenler maalesef olmuştu. Bu satırların yazarının da aralarında bulunduğu bir grup uzmanın ise bu tür girişimlere kuvvetli tepkilerle karşı çıkmış oluğu hatırlanmalıdır. Bu dizinin ana bölümünde de 22 Temmuz 2007 ile ilgili benzeri sevimsiz bir görüntünün yaratılmak istendiği hususuna dikkat çekilmişti. Ç MÜ BEŞ Mİ TARTIŞMASI Ü Kamuoyuna açıklanan söz konusu anket sonuçlarından birinde 5 partinin (AKP, CHP, MHP, DP, GP) barajı geçebileceği ortaya çıkıyordu. Buna karşılık daha fazla sayıda ankette sadece 3 partinin (AKP, CHP ve MHP) Meclis’e girebileceği bulgusuna varılmış gibiydi. Bir diğer ankette ise DP’nin de barajı aşıp Meclis’e girebileceği sonucuna varıldığı ifade edilmişti. Böylece barajı aşıp Meclis’e girebilecek parti sayısı üç ile beş arasında değişkenlik gösteriyordu. Çok kuvvetle belirtilmemekle birlikte DTP seçmeninin de bu kez parti adaylarına değil kendilerine yakın bağımsız adaylara oy verecekleri ortaya çıkmaktaydı. Bu bağımsız milletvekilleri seçilip Meclis’e geldikten sonra DTP etiketli bir Meclis grubu oluşturma şansı da elbet bulabileceklerdi. Çok sayıda üç partili bir meclis öngören anket bulgu suna karşılık, bir araştırmada da beş partinin birden gireceği bulgusuna varılması üzerinde durulmaya değer bir nitelik taşımaktadır. Bu konunun yazılı ve görsel medyada birkaç gün çok ballandırılarak kullanıldıktan sonra gündemden biraz düştüğü izlenmiştir. Ancak, köpürtülerek işlendiği günlerde verilmek istenen mesaj etiğe aykırı ve sakıncalı boyutlar taşımaktaydı. DP ve GP’nin de barajı geçip Meclis’e girebilmesi ihtimali üzerine “Ah ne kadar güzel, gerçek bir demokrasiye ulaşıyoruz. Sonucu kıl payıyla belirleyecek kararsız seçmenler hepiniz birden CHP’ye yönelmeye kalkmayın. Bakın ne güzel başka partiler de var. Onları destekle Yıllar boyunca, çeşitli çevrelerde kendi yandaşları da dahil olmak kaydıyla, dinamik muhalefet yapılamadığı ve belirsiz gevelemelerle toplumu oyaladığı için eleştirilen CHP, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde farklı bir manzara sergiledi. İçerden ve yakın çevresinden yapılan eleştirilerin bir bölümü kesildi. Uzlaşmasız ve çok ilkel tavırlar içindeki bir iktidarın başına buyruk gidişine bir köklü zorluk çıkarılışı ise iktidar yanlılarını iyice köpürttü. CHP büyük bir boy düşmanı haline getirildi. CHP’nin bu sakin haliyle bile, Atatürkçülüğü, Kemalizmi çağrıştırıyor oluşu bu kesimleri zaten çıldırtıyordu. Böylece birkaç parti birden Meclis’e girecekmiş hissi verilerek “Aman CHP’ye oy vermeyin de bu küçük partileri destekleyin. İdeal bir demokratik düzene sahip olalım” yaveliğiyle olayın kaçınılmaz bir parçası oluyordu. Aslında, bu yönlendirici gayretler bir yana barajı geçip geçmeme olayı dahil genelde partiler arası oy aktarmaları ve oy dalgalanmalarının yeterliliği ve ciddiyeti tartışılır birtakım anketsel göstergelere bağlı olmadan incelenebilmesi gerekirdi ve bu çok yararlı olurdu. Bir sonraki bölümde bu tür incelemenin metodolojisi ve sayısal bir örneklemesi üzerinde durulacaktır. Terör hükümeti yıpratan faktör oldu S ağ sütundaki tabloda, doğrudan partiler arası oy alışverişi yönünden en ilginç ve anlamlı gözükeni AKP ve MHP arasında cereyan edenidir. Terör gibi ciddi bir politik sorunun, “şehitler” duygusallığı ile birleşmesi, AKP için seçim sonuçlarına da bir ölçüde etki yapabilecek talihsiz bir gelişmedir. İktidar, terör olayının da dahil olduğu uluslararası ilişkilerin yönetiminde çok gevşek ve tavizkâr kalmıştır. Öte yandan da şehit cenazeleri olayında bu ülkenin hükümetinden beklenebilecek insani ilgiyi göstermemiş bulunmaktadır. Bu olgu Karadeniz ve Ege’deki tarımsal kesim huzursuzluğunun yanı sıra yine Karadeniz’de bütün sahil şeridi boyunca ve bir miktar da içeri sarkan bir uzun dilimde AKP’den MHP’ye oy kayabileceğini düşündürtmektedir. Benzer şekilde Orta Anadolu’nun hem doğuya hem de batıya yakın kesimlerinde MHP belli ölçülerde AKP tabanını zorlayarak varlığını güçlendirme yolundadır. İşsizlik ve yoksul kesimleri çok zorlayan gelir dağılımı hakkaniyetsizliğinin daha da artırdığı fukaralık 2002’de AKP’ye oy vermiş yurttaşların bir bölümünün bu sefer oraya vermek istemeyeceğini düşündürtmektedir. Özellikle İstanbul’da iş ve gelir durumu ciddi şekilde bozulan esnaf kesiminin dinsel tutucululuğun tuzağına düşmeyen bir kesim yurttaşın oylarını AKP’den CHP’ye kayabileceğini bile düşündürtmektedir. Buna karşılık kalleşlik yapıldığı ve mağduriyet yaratıldığı düşüncesiyle bu sefer de CHP’den AKP’ye doğru sınırlı da olsa bir oy akışının ortaya çıkabileceği anlaşılmaktadır. Bir sonraki bölümde bu oy akışlarının tahmini sayısal büyüklükleri üzerinde durulacaktır. takviye ederek bir oy kaymaları tahmini yayılabilir. Burada öncelikle hangi partinin hangi kaynaklardan beslenebileceğinin belirlenmesi gerekir. Bu kaynaklar her şeyden önce mevcut siyasi partilerdir. Bunların birbirlerini alıp verme yoluyla beslemeleri ya da zayıflatmaları söz konusudur. Sayıları dört milyona yaklaşan ilk kez seçime katılacak taze seçmenlerin oyları da mevcut partiler arasında dağılacaktır. Bunlara ek olarak, seçimlere girmeyen ANAP’ın bir milyonu biraz aşabileceği tahmin edilen oyları da sağa sola savrularak dağılacaktır. Bu çerçevede son beş yıl boyunca vefat eden yurttaşların her partinin yandaş seçmen sayısından bir miktar azaltacağı da hesaba katılmalıdır. Tüm bunları tamamlayıcı nitelikte, 2002 seçiminde bilinçli şekilde oy kullanmayarak, o seçimde 1999’a göre büyük bir oy oranı düşmesine yol açan iki milyon civarında bir politik kırgınlar, küskünler grubu bulunduğu hatırlanmalıdır. Bu seçimde özellikle CHP, DSP işbirliğinin estirdiği rüzgârla o cepheye epeyce bir destek sağlayacak biçimde bu son dönem küskünlerinin de sandık başına gitmeleri beklenmelidir. Bu küskünlerin gevşemesinden MHP’nin de bir miktar kazanç sağlayacağı düşünülmelidir. Meclis’e girme şansı yüksek, üç parti gözüyle bakılan AKP, CHP ve MHP için kazanç (beslenme) kaynakları ve kayıp (giden oy) doğrultuları tablolaştırılmıştır. Taralı yerler AKP’den MHP’ye oy kayış yörelerini göstermektedir. SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle