17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 HAZİRAN 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA 21 Satılık Ahmet Önen: “Kemal Unakıtan, memlekette satacak bir şey bırakmadı. Satsın anasını satayım!” Ya ğ m u r E k i m Merkez sağda ipler kopmuş... “Mumun fitilinden ip bu kadar olur!” TÜRKİYE üzerine oynanan oyunlar artık gizlisi saklısı kalmamış bir şekilde sergileniyor. ABD’nin, AB’nin, Kuzey Irak’taki Kürtlerin, Kıbrıs’taki Rumların ardından Ermeni Patrikliği de iktidardaki İslamcı partiyi desteklediğini açıkladı! Dönek solcular İslamcı partiye sığındı, sığınamayanlar bağımsız milletvekilliğine soyundu ve hepsinin ortak derdi CHP’ye vurmak oldu. Şarlatanlık, maskaralık, iki yüzlülük diz boyu! Reşit Çağın, “İçlerine hicran olan Lozan’ın yerine Sevr’i reenkarnasyon yoluyla geri getirmek için ellerinden geleni yapıyorlar” diyor: “Amaçları toplumun ulusal, dinsel, ahlaksal değerlerini zayıflatarak kimlik bunalımı yaratmak; demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kutsal kavramları kullanarak toplumu sağsol, TürkKürt, dindarlaik gibi ayırımlarla birbirine düşürüp parçalanmaya hazır hale getirmek; güvenilen GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Erkan Mumcu: “Millete özür borçluyuz!” Kabahatiniz daha büyük değil mi? Fark Mehmet Ali Kılınç: “Latife Hanım başı örtülüyken işgalci donanmaya İzmir’i terk ettiren ültimatomu; türbanlı Hayrünisa Hanım ise Avrupa’ya ülkesini şikâyet için dilekçeyi yazdı!” kurum ve kişiler hakkında asılsız haberler yayarak ‘tuz da mı koktu’ duygusunu uyandırmak; ulusal çıkarları gözeten partiler ve başkanları hakkında sürdürülen karalama kampanyaları ve hayali anketlerle kendilerine hizmet eden parti veya partilerin ‘seçeneksiz’ oldukları kanısını oluşturmak; devletin etkinliğini sıfırlayıp toplumu rahatça sömürmek ve yönlendirmek üzere ekonomi, sağlık, sosyal güvenlik, eğitim ve tarımda özelleştirmeyi telkin etmek ve hatta dayatmak; Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Kıbrıs’ta işgalci, PKK’ye karşı tahrik edici, evlere şenlik demokrasimizin devleti yıkmak üzere kullanılmasına karşı çıktığı için darbeci olarak suçlayıp etkisizleştirmek. Bunların içimizden satın aldıkları siyasetçi, İhanet işadamı, gazeteci, yazar, dinci, aydın, bilim adamı gibi çeşitli kisveler altındaki ihanet takımı ile hem sahiplerini hem de onların kuklası siyasi güçleri memnun etmek üzere çalışma yöntemleri ise şöyle sıralanabilir: ‘Türkiyeli’ gibi uydurma terimlerle kimliğimizi tartışmaya açmak, tarihimizi kötüleyip özgüvenimizi sarsmaya çalışmak. Anadolu Müslümanlığını, besleme şeyhler, farklı kıyafetler, çeşitli ve uydurma tefsir ve kurallarla durup dururken sorunlu hale getirip inanç birliğini parçalamak. Akla gelebilecek her yolu deneyerek ülkenin güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tartışılır hale getirip yıpratmak. ‘Ulus devlet bitti’ yalanıyla, ekonomik, siyasal ve kültürel bağımsızlığı teslimiyetçiliğe dönüştürerek, öz kaynaklarımızın yağmalanmasında küresel güçlerin işini kolaylaştırmak.” Batının ‘Uyduruk Gözlüğünden’ Türkiye Herald Tribune gazetesinde 15 gün önce yayımlanan Avrupalı parlamenterlerin imzaladıkları ve Türkiye’de Silahlı Kuvvetler’in AKP Hükümeti’ne verdiği “sanal uyarı”yı sertçe eleştiren açık mektuba bir yanıt yolladım. Yayımlanıp yayımlanmayacağını göreceğiz. Genel olarak “Batı” Türkiye hakkında hep aynı klişe çerçevesinde görmek istediklerini görür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini ve Atatürkçülüğü savunan yazılar genellikle sansüre uğrar ve böylece Batılı aydının “kafası karışmadan” körü körüne inşa edilen Türkiye karşıtlığı sürer!!! Nasıl ilginç bir tavırdır ki, kendi rahat koltuklarına gömülmüş bu insanlar, oturdukları yerden o dev yürüyüşleri yapan milyonlarca aydın vatandaşı görmezden gelerek, “AKP çok iyi reformlar yaptı, Türkiye’de şeriat tehlikesi abartılıyor” deme gafletine düşüp, bu zavallı yorumların altına imza atabiliyorlar! Koca bir ulusun yükselen sesine kulaklarını tıkayıp, “kukla” olarak görmek istedikleri bir hükümete, o muhteşem tarihi yürüyüşlerin ardından hâlâ destek verebiliyorlar. ??? Batı’nın inandığı, hatta inanmasında çıkarları olduğu belirli şablon düşünceleri var: “Türkiye faşist bir ülkedir. Askerler demokrasi sevmez ve hep darbe yaparlar. Türkiye’de Kürtler hep ezilirler, azınlıklar zor durumdadır, iç savaşlarda hep öldürülürler, Türkiye’de devlet ve Ordu, Müslümanlarla uğraşır, onların temel ibadet haklarına, özgürlüklerine karışır. Türkiye Ermenilere soykırım yapmıştır ama bunu hep reddeder, kabul edecek yüzleri yoktur. Kıbrıs’ı durup dururken işgal etmişlerdir, Kemalizm fosilleşmiş bir düşünce sistemidir. Arada bir rastladığımız, ona fanatikçe bağlı insanlar muhakkak entelektüel kimliklerini geliştirememiş dinozor jakobenlerdir. Buddha’ya tapar gibi, ölümünün üstünden neredeyse 70 yıl geçmiş bir adamın peşinden gitmektedirler. Türkiye’nin acil olarak Güneydoğu’da federasyonvari bir yapıya geçip demokratikleşmesi, dindar insanlara baskı yapmaması, AKP iktidarına yeni bir dönem için şans kapısını açması lazımdır.” İşte, üç aşağıbeş yukarı bu dar hat üzerindeki gelgitlerle Türkiye’yi değerlendirir Batılı diplomat ve aydınlar. İşin en komik tarafı, bu insanlar kendilerine bir çeşit huzur veren bu ucube yorumlardan farklı olan hiçbir düşüncenin de onlara ulaşmaması için her şeyi yapar. Zaten Türkiye’yi kendilerine anlatan malum 2. Cumhuriyetçi yedisekiz kişilik ekibin doğal yönlendirmesi altındadırlar. Böylece bu kavram karmaşaları sürdükçe sürer. Onlar da kendi oyunlarına gelerek buna sorgusuz inanmaya başlarlar. Türkiye’deki işbirlikçilerinin de uyduruk destekleriyle, biraz abartıyı ileri taşısalar, “Türkiye’de milyonlar darbe olmasın diye Ordu’ya karşı yürüdü” diye manşet atmaya bile hazırdırlar. Yeter ki işlerine gelsin. Bu kadarına cesaret edemedikleri zaman da “Halk, ‘ne darbe ne şeriat’ diye yürüdü” şeklinde bir orta yol bulurlar. ??? Bu “Ne darbe, ne şeriat” nakaratının elle tutulur bir sapının olabilmesi için en azından ilk verinin doğru olması lazımdır. Halbuki, ortada böyle bir durum yok. “Şeriat” isteyenler çok, ama “darbe” isteyen bir kurum ya da bir topluluk bu ülkede yok. Darbeyi ne Ordu istiyor, ne de Kemalistler. Ordu isteseydi, zaten darbe yapacak bin tane “gerekçeli bahanesi” vardı. Tam tersine, Türkiye’de Ordu, anayasayı hiçe sayan bir partinin kendi laik, demokratik devletine karşı yapmaya çalıştığı darbeyi çok net görmesine karşın olayı seyretmekle yetinip, yürüyen kitlelerin siyasal partileriyle beraber bir şeyler yapabilmelerini temenni etmekle yetiniyor. 27 Nisan “emuhtırası” ise bu derin inancın biraz nostaljik söyleminden başka bir şey değil. Ordu’nun bu ülkede tek siyasi hedefi, ülke bütünlüğünün sürmesinin ötesinde, çok partili parlamenter demokratik rejimin ve çağdaş yaşamın korunması. Lütfen söyler misiniz, Batı, böyle bir Ordu’nun “karanlık emellerini”(!) protesto etmesin de ne yapsın?! “Ne darbe ne şeriat” sloganları, tamamında bulunduğum o mitinglerin hiçbirinde kitlelerce kullanılmadı. “Darbe” istedikleri için değil, Ordu’nun darbe istediğine zaten hiç inanmadıklarından… Buna inanmak istemeyen malum kesime ve Türkiye’yi anlamamak için her şeyi yapan dış dünyaya saygı ile duyurulur. Örneğin iki gün önce Cumhuriyet Mitinglerinin arkasında Ordu’nun ve onun emekli darbeci generallerinin yer aldığını hâlâ yazabilen Le Monde gazetesine… email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Akıncı Gençler Ak Genç’ten Ak Parti’ye! 12 MART öncesinden başlayıp günümüze uzanan küçük bir “bellek gezisi” yapıyor Sabri Avuz: “1970’lerde İslamcılar, ağırlıklı olarak Milli Türk Talebe Birliği, Komünizmle Mücadele Derneği, Yeniden Milli Mücadele gibi kuruluşlarda toplanmışlar ve ilk siyasi cinayetlerini Yıldız Teknik Üniversitesi’nde işlemişlerdi. İşler kızışınca; Akıncı Gençlik adı altında örgütlendiler. Bunların kısa adı ‘Ak Genç’ti. Daha sonra Ak Genç’ten ayrılan bir grup; İslami Büyük Doğu Akıncıları Derneği’ni kurdu. Derneğin kısa adı İBDA’ydı. Bir şeyler hatırlatıyor mu İBDA ismi? Sonradan Nursi soyadı alacak Kürt Said’in kurmak istediği büyük İslam devletinin adı: İslami Büyük Doğu Devleti! Daha sonra İBDA’nın yaptıklarını az bulan bir kesim gruptan ayrılarak daha radikal anlayıştaki İBDAC’yi kurdu. Buradan seçilen bir grupla da sonraki yıllarda Hizbullah oluşturuldu. Bu arada Ak Genç’teki gençler büyüdü. Yıllar sonra Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu. Kısaca AKP diye ortaya çıkan partinin adını önce bir gazeteci, ‘Ak Parti’ diye telaffuz etti, sonra parti yöneticileri ‘Ak Parti’ demeye başladı, en sonunda partinin adı tüzüğüne işlenerek resmen Ak Parti oldu. Ak Genç’ten Ak Parti’ye... Ne ilginç rastlantı. Artık bu kadarına tesadüfün rastlantısı dense yeridir!” İlkel Sait Serin: “AKP’de biraz ilkeli olanlar aday değil, solcu ilkesizler aday.” Akif Kökçe: “Dönekler için, ‘namaz saatlerini gösteren takvim’ benzeri ‘dönme zamanlarını gösteren takvim’ yapılsın!” Dönek ‘Atatürk İlkelerine Aykırılık İrticadır’ İ. GÜRŞEN KAFKAS Atatürk ilkelerinin amacı, sorunları akılla aydınlatmaktı. Karanlıklara bulanmış bir toplumun, eğitilerek, özgür düşünen, sorgulayan, laik, demokratik bir yapıya ulaşması bu ilkelerle olacaktı. Kalıcı ve köklü bir değişim, çağdaşlaşma ve yenileşme, Cumhuriyetin erdemliğiydi. 84 yıllık Cumhuriyetin yapısında dine dayalı düşünce ve akımlar yerine, akıl ve bilim içerikli işlevler egemen olmalıdır. Bu nedenle “Atatürk ilke ve devrimine aykırı her girişim irticadır” görüşüne katılıyorum. Ulusumuz, ırka dayanmadan, tek devlet, ülke, dil, ulus ve bayrak ülküsüyle kurulmuştu. Nüfusumuzun yarısından fazlası kadın.. fakat kadınlarımıza eşit yurttaş kimliği tanınmadığı görülmektedir. “Cumhuriyete sahip çık” mitinglerinde, “Atatürk’ün kızları hep önlerdeydi”. Tandoğan’da, Çağlayan’da, Çanakkale’de, Manisa’da yüz binlerce genç, yaşlı ve de özellikle “Ata’nın kızları” sloganlar atarak, bayrağa, ulusa, Atatürk’e saygı yürüyüşü gerçekleştirdiler. ??? “Şehitler konuşamaz ama torunları konuşur ‘’, ‘’Kemalist düşünce engellenemez’’, ‘’Türkiye İran olamaz’’, ‘’İrticaya hayır’’, ‘’Bağımsız Türkiye” vb.. döviz ve pankartlar taşıyorlardı. Yıllardır, kadın sorunları, laiklik ve demokrasi konularında çalışmalar yapan Prof. Dr. Türkan Saylan, Prof. Dr. Necla Arat ve arkadaşlarının önderliğinde “Laikliğe sahip çıktılar”. Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Prof. Dr. Arat: “Ne şeriat, ne darbe.. demokratik bir ülke istiyoruz” diye haykırıyordu. Yüz binler bu sese kulak veriyor ve de aynen tekrarlıyorlardı. Laikliğin tehdit altında olduğu, küçük kızların Kuran kurslarında eğitildiği, kadınların giderek daha çok sayıda kapandığı, dinsel kurgunun devletin bütün yapısında egemen olduğu, dini kadrolaşmanın yaygınlaştığı açıkça görülmektedir diyordular. Her gün şehitler veriyoruz. Analar ağlıyor. Kendi vatanlarında can güvenliği sağlanamıyor; dağlar, bayırlar aykırı düşünceli teröristlerle dolu. Ülkede gönenci (huzuru) sağlamak varken; bir din devleti kurma çabası, halkı germe, çağdaş yapıyı yıpratma ve bölme davranışları anlaşılır değildir. ‘’Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” öncesi bazı okullarda düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri yerel giysili, başı örtülü kız çocuklarından oluşan koro ve solo çalışmalar ve folklor sunulmaktadır. Bu çalışmalarla türban özendirilmektedir. Ulusal egemenlik kutlamalarına nispet gibi düşünülen bu davranışlar da laikliğe aykırıdır. Tandoğan’da, Çağlayan’da, Çanakkale’de ve Manisa’da tüm yollar, meydanlar gelincik tarlasına dönüşmüştü. Halk; çağdaş, bağımsız ve birbirini kucaklayan bir topluluk olmak istiyordu. Birlikte yaşamanın yolunun bağımsızlıktan geçtiği, laik ve demokratik yapının ilelebet sürdürülmesi gerektiği vurgulanıyordu. Halk bölük pörçük sosyal demokratları da uyardı. “Artık birleşin” çağrısı yaptı. “Çankaya yolları mollalara kapalı”, “Atatürkçü Türkiye”, “Çankaya’da imam istemiyoruz” sloganlarıyla coşuyor, Onuncu Yıl Marşı’yla onurlanıyorlardı. ??? 13 Mayıs’ta İzmir de “Cumhuriyete Sahip Çık” mitingine, 20 Mayıs’ta Samsun’da devam edildi. Halk yollara, meydanlara dökülerek yönetimin yürütmedeki aykırı davranışlarının yanlışlarını haykırdı. Çağdaşlık, aydınlanma ve eşitlik istendi. Karanlığa durmasın aydınlıklar dediler. Halk bilinçli, bilime ve bilgiye dayalı, laik ve demokratik Cumhuriyet diye haykırıyor. Atatürk de, 19 Mayısta “Halk için, halka doğru, halkla beraber” diye yola koyulmuştu... Türkiye Cumhuriyeti’nin önde gelen simgesi bayrak; gelincik tarlasına dönüşmüştü meydanlarda. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin de önemli destek ve katkılarıyla, her yaşta insanımızın kendi istekleriyle bir araya geldiği bu mitingler anlamlıdır. Yüz binleri bulan bu topluluk “bindirilmiş kıtalar” değildir. Ulus, Atatürk, laiklik, demokrasi ve Cumhuriyet sevgisinin birlikteliğidir. Kadınlar; eşit hak, iş ve aş istiyorlar. Gençler yarınlara umutla bakıyor... Atatürk’ün emanet ettiği yurdun tehdit ve tehlikede olduğunun kuşkusuyla meydanlara koşuyorlar. Yaşlılar, şaşkın bakışlarla dünleri arar oldular; çocuklarına, torunlarına çağdaş bir “Türkiye Cumhuriyeti” bırakamamanın endişesiyle mitinge koştular. Her yaştaki insanımız, Cumhuriyet aşkı ve sevdasına koşuyor. Tüm ülke ayakta, coşku sarmış her yanı. Mitinglerin içeriği yurtdışında, Almanya’da da “Tehlikenin farkında mısınız?” , “Cumhuriyete sahip çıkın” sloganlarıyla yer aldı. Sanatçılar söylevler ve şarkılarıyla gurbetçileri coşturuyorlar. Dünya devletlerinin ve de özellikle AB ve ABD’nin ilgiyle izledikleri de bilinmektedir. Bu mitingler, halkı yok sayan siyasilere ve yandaşlarına uyarıcı bir toplumsal girişimdir. Cumhuriyetin kazanımları halkın elinden alınamaz. Halk, Atatürk’ün devrimleri ışığında çağdaş, laik ve demokratik Cumhuriyetiyle yaşamının erdemliliğini sürdürmek istiyor. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Seslendirilen ya da müzik 1 aracıyla çalı 2 nan serbest biçimli müzik 3 parçası. 2/ Mü 4 zikli tiyatro ya 5 pıtı... Muğla’nın bir ilçesi. 6 3/ Önceden ve 7 rilen güvence 8 parası... Müzikte zaman 9 öğesi. 4/ Kök ve çiçek1 2 3 4 5 6 7 8 9 leri hekimlikte kullanı 1 F K A Y G A N A lan bir süs bitkisi. 5/ D U V A R 2 Ö Ğ E Başlıca, temel niteliL A ğinde olan... İlkel ben 3 B I L D I R Y İ L İ K 4 E T İ lik. 6/ Ruhça ve vücutA Y İ Ş 5 T A L ça dayanıksız kimseler için kullanılan alay sö 6 E R K M E D A R A R İ A SMA zü. 7/ “Suya düşeni 7 N E K Z yakmaz” (Karacaoğ 8 E K O lan)... Alman faşisti. 8/ 9 Ş I N A S İ T E Soylu... ABD Merkezi Haberalma Örgütü’nün simgesi. 9/ Tecrübeli, usta... İstatistikte uzun süreli eğilime verilen ad. Kahraman Gazilerimizin Tedavi ve Rehabilitasyonları İçin TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI TC Ziraat Bankası Ankara Kızılay Ş. 390259905002 YTL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ En tiz kadın sesi. 2/ Eskrimde kullanılan üç silahtan biri... İçine ok konulan torba ya da kılıf. 3/ Yaprakları güzel kokulu bir bitki... Selenyum elementinin simgesi. 4/ Rütbesiz asker... Herkesin gözü önünde yapılan. 5/ Çerkezlerin ulusal destanı... Bira yapmak için çimlendirilip kurutularak hazırlanan arpa. 6/ Gökçeada’nın eski adı. 7/ Eski dilde papağan... Diyarbakır’ın bir ilçesi. 8/ Lityum elementinin simgesi... Vilayet... Küçük mağara. 9/ Isparta’nın eski adı. CUMHURİYET 21 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle