22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 HAZİRAN 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA SÖZ OKURUN 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT OYAK hepimizi yanılttı!.. T ürkiye’nin, Cumhuriyet sonrasında bin bir emekle, alın teriyle ve özveriyle oluşturduğu tüm ekonomik değerler birer birer elimizden çıkıyor. Çokuluslu şirketler daha fazla kazanç elde etsin diye Türkiye’nin tüm olanakları onların hizmetine sunuluyor. Resmi ya da özel konumdaki en kârlı kurum ve kuruluşlar yabancılara satılıyor. Asırlardır ulusumuza kan kaybettiren yabancılara verilmiş imtiyazlar, ayrıcalıklar kapitülasyonlaraçıktan açığa yeniden geri dönüyor!.. Kurtuluş Savaşı sonrasında Lozan Antlaşması’yla kurtulabilmiş olduğumuz bu sömürü düzeniyle yine karşı karşıyayız. Türkiye’de iç pazarı ele geçiren yabancı şirketler, hiçbir yatırım yapmadan, ilave istihdam olanağı yaratmadan, bizim birikimimizle oluşan artı değerleri, bizim emeğimizle ortaya konan hizmeti, alın terimizle ürettiğimiz mal ve ürünleri yok pahasına satın alıp, yine bize büyük kârla satarak elde ettikleri kazancı bir başka ülkeye taşıyorlar. Ülkemizde hammadde ya da yarı mamul madde alıp; mamul madde haline getirip yine bize satıp elde ettikleri kazancı kendi ülkelerine götürüyorlar. Yabancı markalı sigaralar, kolalar, yoğurtlar İpsala’dan Şemdinli’ye kadar Anadolu’da raflarda sıralanıyor. Yabancı bankalar, sigorta şirketleri, satış temsilcilikleri bizim topraklarımızda dev binalarda adeta egemenliklerini sergiliyorlar. Bir kısım çevreler Türkiye’de bu girişimi yabancı sermaye’nin Türkiye’ye sağladığı bir olanak olarak sunuyorlar. Ulusal şirketlerimiz birer birer yok ediliyor. Sonunda, Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi, kendi ülkesinde hiçbir şeyin sahibi olmayan; karın tokluğuna çalıştırılan; üretimine tarladayken el konulan ve vergisi yabancılar tarafından toplanan bir sömürge ülke haline geleceğiz. Bu yok ediliş kervanına şimdi bankalar da katıldı. Bunun son örneği OYAK oldu. OYAK’ın Türk bankacılık siteminde bir ulusal duruş temsil ettiği zannediliyordu!.. Demek ki öyle değilmiş!.. OYAK hepimizi yanılttı!.. Artık ülkemizin bütün tersanelerine giriliyor ve bütün kaleleri zaptediliyor!.. Burak Selimcan Parti Devletine Doğru Dünkü Hürriyet gazetesinde “Düzeltme” başlığı altında yayımlanan şu açıklamayı okur musunuz. “BAŞBAKANLIK kaynakları, dünkü gazetemizde yer alan ‘3 Kasım 2002 seçimlerinde türbana kesin çözüm getireceğiz diye meydanlara çıkan AKP’nin seçim bildirgesinde, türban konusuna yer verilmedi’ ifadesinin gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Aynı kaynaklar, ‘2002 seçim bildirgemizde türban sorununu çözeceğiz diye bir ifade yer almamıştır’ dedi.” Açıklama sayesinde, biz seçmen yurttaşlar, bugün iktidarda olan partinin seçim bildirgesinde türban konusuna yer verilmediği yolundaki haberlerin doğru olmadığı yönünde bir iddianın var olduğunu öğreniyoruz. Ayrıca, yine bu açıklama ile AKP’nin 2002 seçim bildirgesinde türban sorununu çözeceğine dair bir söylemin olmadığı da biz seçmenlere hatırlatılmak isteniliyor. İyi de, bu düzeltmeyi niçin bildirgenin sahibi olan parti, yani AKP yapmıyor da, görevi “Başbakanlık kaynakları” üstlenebiliyor. Dün sabah uyku mahmurluğunu üstünden atmaya çalışan birisi olarak Hürriyet’te bu “düzeltme” haberini okurken, bu “parti+hükümet iç içeliği”nde, üstelik bir genel seçim kampanyası sırasında böylesine pervasız bir kucak kucağa oluşun suçüstünün belgelenmesini doğrusu hayırlara yoramadım! CumhurbaşkanlığıTBMM BaşkanlığıBaşbakanlık’ı da bütün kurumları ve yetkileri ile zilliyetine almakta ısrar eden zihniyetin, bir yandan sahte milli irade nutukları ile vatandaşlar karşısında sözde mağdur rolüne soyunurken; öte yandan iktidar olmanın bütün avantajlarını kullanarak bir tür Hitler modelini mi 22 Temmuz akşamı Türkiye’ye reva görmek istediği korkusuna kapıldım. Hürriyet’in dünkü düzeltme haberinde sözü edilen Başbakanlık kaynaklarının, öteki partilerimizdeki karşılığının “..partisi basın merkezi” olduğunu tahmin etmek zor değil. Ama, seçim mitinglerine Yüksek Seçim Kurulu’nun Erzurum için verdiği kararı hiçe sayarak hâlâ Erdoğan’ın, hükümet başkanı olmanın avantajlarını kullanarak gittiğinin kanıtları peş peşe gazetelerde yer alıyor. ürkiye’deki ayrılıkçı terörün ihtiyaç duyduğu militanların Kuzey Iraktaki kamplarda eğitim gördüğü, örgütün Avrupa’dan temin ettiği silah ve malzemenin Kuzey Irak’tan Türkiye’ye sokulduğunu herkes biliyor da Başbakan mı bilmiyor? Elbette biliyor!.. Ama bilmiyor gibi davranıyor. Başbakan Kuzey Irak’a karşı alınması gereken askeri, politik ve ekonomik önlemler konusunda bir karara varamıyor. Çünkü Kuzey Irak ABD’nin himayesinde!.. ABD’nin ulusal çıkarları Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmasını gerektiriyor. Türkiye ise Kuzey Irak’tan beslenen dış destekli terör ile her gün kan kaybediyor; evlatlarını yitiriyor. ABD’nin ve Türkiye’nin ulusal çıkarları Kuzey Irak’ta çatışıyor. Başbakan ise ABD ile karşı karşıya gelerek Türkiye’de iktidarı yitirmek istemiyor. Tablo bu kadar net. Beklentiler boşuna!.. Hükümetin politikası ABD’nin desteğini alarak işbaşında kalmak!.. Selahattin Üzümcü Neden Kuzey Irak? T Al anahtarı ve oyunu.. AKP Genel Başkanı, vatandaşlardan partisine oy istemek için düzenlettiği mitinglere, o bölgede Toplu Konut İdaresi “TOKİ”nin desteğini sağlıyor. Bir yandan kendi paraları ile konut sahibi olan seçmen vatandaşa anahtarlarını verip “hayır dua”larını oya döndürmenin yollarını araştırırken; öte yandan cumhurbaşkanına yönelecek çirkin ajitasyonlara kaynak olacak söylemler söylüyor! Kudretine daha da kudret katacak oy depolarını harekete geçirmeye çabalıyor. Vaatlerin biri bin para olarak dağıtılıyor! Yüksek Seçim Kurulu, bu yöntemin ilk uygulandığı Erzurum mitinginin bir televizyon kanalı tarafından toplu olarak naklini, yapılan başvuru üzerine görüştü ve toplantının seçim yasalarına aykırılığına hüküm verdi. O karar üstüne TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, gelecek iktidarların kendisinden hesap sorabileceğini düşünmüş olmalı ki, bu tür törenleri Başbakan’ın direktifi ile düzenlediklerini söylemek gereğini duydu., Önce TOKİ Başkanı’na, yasal olmayan emirleri yerine getiren ‘memur’un, sorumluluktan yani hesap vermekten kurtulamayacağını söylemeliyim. Sonra da dün televizyon haberlerinde yer alan o tatsız Niğde olayı ile AKP+TOKİ işbirliğinin YSK kararlarına rağmen sürdürüldüğünü. Dün Niğde’de düzenlenen anahtar teslim töreninde, alanın güvenliğini denetlemek için görev yapan Jandarma Üsteğmeni Türker Doğru ile Erdoğan Bayraktar arasındaki tartışma, Başkan’ın kabadayı basın danışmanlarının maalesef üsteğmene kaba güç kullanması ile sonuçlanmıştır. Senaryoların anlamı! U zun bir zamandır Türkiye hakkında ABD kaynaklı senaryolar havada uçuşuyor. Her gün yeni bir senaryo ile karşılaşıyoruz. Haritalar yayımlanıyor, Türkiye’nin sınırları değiştiriliyor!.. Halkımız değişik bakış açılarıyla farklı gruplara ayrılıyor?.. Bütün bunların anlamı ne?.. Anlamı şu; ABD Türkiye’yi görmek istediği bir şekle dönüştürmek istiyor. Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedeflerinden biri de bu!.. Hükümet ise bu olup bitenlere seyirci kalıyor. Senaryoyu ortaya koyan araştırma merkezlerinin ve onları besleyen, destekleyen, yönlendiren ABD’nin karşısına çıkacağı yerde, işin özünü bırakıp olayı farklı mecralara çekiyor. Başta TSK olmak üzere, kendi ülkesinin kurum ve kuruluşlarını yıpratmak için senaryocuların girişimlerinden istifade ediyor. Bunu fırsat biliyor. Hasan Merzifonlu anakkale Savaşı objeleri koleksiyoncusu Onur Akmanlar’ın rüyası gerçek oldu. Akmanlar’ın koleksiyonundan oluşturulan Gelibolu Savaş Müzesi açıldı. Dünyada başka örneği olmayan tasarımla hazırlanan müzeyi Gelibolu Belediye Başkanı Cihat Bingöl açtı. Açılışa Çanakkale Valisi Orhan Kırlı, Gelibolu Kaymakamı Adnan Çakıroğlu, Boğaz Komutanı Tuğamiral Erhan Akboray, İkinci Kolordu Komutanı Korgeneral Hayri Güner, 18. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Sadık Çelikörs, İl Emniyet Müdürü Orhan Okur ve Avustralya’nın Çanakkale Konsolosu Peter Rennert katıldı. Gelibolu Savaş Müzesi, kimi unutulan kimi hatırlandıkça daha derin yaralar açan anıları bir araya getiriyor. Müzede yaklaşık altı bin obje sergileniyor. Müze hergün 09.0019.00 saatleri arasında gezilebilecek. (İSKENDER ÖZSOY) Gelibolu Savaş Müzesi açıldı Ç Niğde Savcısı’nın masasındaki kanıtlar.. Öylece de AKP’nin seçim çalışmalarında devletin olanaklarını nasıl arkasına aldığının bir taze kanıtı polis tutanakları aracılığı ile Niğde C. Savcısı’nın masasına kadar belgeli olarak gelmiştir. Bir taze haber de dünkü “AKŞAM”dan.. Gazetenin Ankara Temsilcisi İsmail Küçükkaya, Başbakanlık otobüsünün seçim gezilerine sadece Erdoğan’ı değil, onunla birlikte tıklım tıklım oyuncak armağanları da taşıdığını yazmakla yetinmiyor, Başbakan’ın gazetecilere “Çocuklar seçse işi götürmüştük” latifesi ile asıl amacının ne olduğunu da kayıtlara geçirmiş oluyor. Erdoğan tek adamlık yolunda, belli basının ve belli sermayenin de desteği ile yol alırken, bir tür Prusya modeli mi izliyor? Ana babalara devlet kaynaklı TOKİ’den ev, erkek çocuklara oyuncak araba, kızlara bebek dağıtarak dalgasını mı geçiyor.? En doğrusu, 22 Temmuz seçimini fırsat bulmuş, halkla demokrasicilik oynuyor Recep Tayyip Erdoğan. E L E Ş T İ R İ L E R CHP’nin iktidar pusulası Son zamanlarda gazetenizde sıkça imla ve hatta redaksiyon Sayın yönetici Cumhuriyet Spor sayfası son döhatalarına rastlıyorum. Gazetemi okurken bu hatalarla karşınemlerde belirgin biçimde Fenerbahçe yanlısı yalaşmak beni bir okur olarak çok üzüyor. Örnek vermek gereyın yapıyor. Özellikle şampiyonluk sonrası “Spor kirse 19 Haziran 2007’deki Cumhuriyet’te var olan çok basit Dergi”niz başta olmak üzere spor sayfanızın nerehatadan bahsedeyim. En arka sayfada yer alan haberin başlığı deyse tamamı Fenerbahçe haber yorumlarıyla de“Dünyanın en yaşlı adamı Çin’de” ancak habere bakıyorsuğerlendiriliyor. Buna karşın Beşiktaş, Galatasaray nuz, haber Tokyo kaynakve özellikle de lı, üstelik en yaşlı adam Trabzonspor’la il Saygıdeğer Cumhuriyet gazetesi yetkilisi, ben hemen hemen da Japonya’da yaşıyor. gili haberleri çok tüm gazeteleri zamanım elverdiğince internette okumaya Bütün haber içeriğinde kısa biçimde deçalışıyorum. Atatürkçü ve demokrat bir insan olarak da Japonya derken başlık ğerlendiriyorsuCumhuriyet gazetesini özellikle okumak istiyorum. Ama Çin’de diyor... nuz. Basketbol, maalesef üyelik istenmektedir, bunda da paracı bir yaklaşım Son dönemde gazetede voleybol ve küregörüyorum. Uyduruk bir sürü gazete internette okunurken ve sıkça karşılaştığım bu ğe gösterdiğiniz ilkamuoyu oluştururken Cumhuriyet gazetesi özellikle internette editoryal ve redaksiyon gi ise bu eleşokunmaya açılmalıdır. Bilgi kirliliği yaratanlara karşı bu hatalarına biraz daha diktirilerimi biraz olyapılmalıdır. Ülkemizin içinde bulunduğu bu koşullarda para bir kat edilmesi gerektiğini sun hafifletiyor. yana bırakılmalıdır. Saygılarımla. düşünüyorum. Erol Çakır Ayşe Tüzel Cüneyt Çandar Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net C KOŞULLAR uma günkü Cumhuriyet gazetesinde Sayın Erol Manisalı, “CHP, ABD ve AB’nin Türkiye ve bölge üzerindeki tutumunu net bir şekilde kamuoyuna açıklamalıdır” diyor. Doğrudur. Sayın Baykal, Kanal Türk’te basın mensuplarının sorularını yanıtlarken, Sayın Mustafa Balbay’ın “Mitinglerde, ‘Ne AB ne ABD’ sloganları hakkında ne düşünüyorsunuz” sorusuna, “Mitinglere katılan halkımız AB’ye karşı değil ve ...” gibi yuvarlak bir yanıt vermişti ve Sayın Balbay’ın daha açık yanıt istememesini yadırgamış ve herhalde siyaset böyle gerektiriyor diye düşünmüştüm. CHP iktidar pusulasında da cesur açıklamalar yer almamış, örneğin “dış politikada, bütün ülkelerle karşılıklı menfaatlere ve saygıya dayalı....” gibi genel ifadeler yeterli değil.. bölücülük, BOP ile ilgili politikalardan neden bahsedilmemiş anlamakta zorluk çekiyorum. Acaba CHP’nin, “iktidar pusulası” temel konularda halkın anlayabileceği kısa ve cesur açıklamaları içeren bir bildiri haline getirilip, mitinglerde veya kahvelerde vs. halka dağıtılabilir mi, medyada ilanlarla tanıtılabilir mi? Bayla Altuğ Sözleşmeli öğretmenler Seçim için meydanlara dökülen siyasetçilerin her biri inanılmaz vaatlerde bulunuyor. Söylediklerine inanmak mümkün değil. Üniversite Seçme Sınavı’nın kaldırılacağını söyleyenler bile var.Türkiye’de her yıl yüz binlerce öğrenci liseyi bitiriyor. Bunların ancak yüzde 25’i üniversitede öğrenim olanağı bulabiliyor. Liseden her mezun olan öğrencinin üniversiteye girebilmesi için üniversitelerin öğrenci ÖSS Kaldırılabilir mi? kapasitelerinin yüzde 300 artırılması gerekir. Bu yapılamayacağına göre üniversiteler kendi sınavlarını kendileri mi yapacaklar? Yoksa öğrencilerin lise mezuniyet notlarına bakılarak mı üniversiteye kayıtları yapılacak? Bunların her birinin uygulamada yaratacağı mahzurlar nasıl ortadan kaldırılacak? Türkiye’de üniversiteye girmek bir dert, okumak bir dert, okulu bitirmek bir dert, okulu bitirdikten sonra iş bulabilmek ayrı bir dert!.. Bunlar halloldu da sıra üniversite seçme sınavlarını kaldırmaya mı geldi?.. Siyasetçiler bu gerçekleri görmüyorlar mı?.. Nasıl böyle vaatlerde bulunuyorlar!.. Asuman Kilimciler O Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 kullarımızdaki öğretmen açığını gidermek amacı ile yürürlüğe konan ‘sözleşmeli öğretmen’ uygulaması, birçok mağduriyete yol açıyor. Kadrolu atanan bir öğretmen, hemen Emekli Sandığı’na bağlanıp, sağlık karnesini alır almaz sağlık hizmetinden faydalanabilmektedir. Sözleşmeli atanan bir öğretmen ise Hizmet Sözleşmesi’ni imzaladığı gün SSK’ye bağlanır, fakat 90 işgününü doldurana kadar, yani 3 ay boyunca sağlık hizmetlerinden yararlanamaz. Kadrolu bir öğretmen herhangi bir sendikaya üye olabilir ya da sendika kurabilir. Sözleşmeli bir öğretmen ise herhangi bir sendikaya üye olamaz. Derdini anlatabileceği herhangi bir tüzelkişiliği yoktur. Kadrolu bir öğretmen her ayın 15’inde maaşını alır. Fakat; sözleşmeli bir öğretmen, Hizmet Sözleşmesi’nde “Her ayın 15’inde maaşını alır” demesine rağmen İl, İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri’nin kontrolünde olan maaş ödemesi düzenli olmamaktadır. Günlerce maaş alamayan iller vardır. Güngör TİMUR CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle