15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2007 CUMA 14 KÜLTÜR 2007’nin UNESCO Mevlana Yılı olması, sanatçıları onunla ilgili yapıtlara yöneltti KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Mevlana şimdi... enaryoların biri gelip, biri gidiyor... Yaşamımızı çok yakından ilgilendiren tüm senaryolar arasında savrulup dururken, doğrusu ben ipin ucunu kaçırır gibi oluyorum. Kim, neden, nasıl, nerede, ne zaman, ne gibi komploların hangi safhasını yürürlüğe koydu ya da koyacak diye çırpınıp dururken, kurtuluşu ya da aklıselimi ve ruh sağlığımı kendimi sanat olaylarına vermekte buluyorum. Bu sanat olayları arasında “Mevlana” sözcüğü pırıl pırıl parlıyor... 2007, Mevlana’nın 800. doğum yılı. UNESCO’nun 2007’yi, “Dünya Mevlana Yılı” ilan etmesi de bu yıldönümüne eklenince, yurtiçinde ve yurtdışında Mevlana’ya ilişkin sanatsal etkinlikler çoğaldı. Mevlana’nın düşüncesine, felsefesine en çok ihtiyacımız olduğu, her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu bir süreçte yaşıyoruz... Hayır parti liderlerinin işlerine geldiği gibi kullandıkları, her seçim döneminde “Gel gel kim olursan gel” dizesine sarıldıkları, ağızlarda klişeleşen, toplumu nasıl kandırırıma alet edilen Mevlana’dan söz etmiyorum. İnanç ve düşünce özgürlüğüne sonsuz değer veren... İnanç ve düşünce özgürlüğünü her değerin üzerinde tutan... Yasaklara, baskılara, kısıtlamalara karşı çıkan... Tüm insanları (her ırktan, her etnik gruptan, her sınıftan insanı, inananı ve inanmayanı, herkesten farklı olanı, olmayanı, ötekini) saygıda ve sevgide buluşturan... Varlık birliğini (vahdeti vücud) savunan... Soyut değil, somut bir sevgiyi savunan (Allah sevgisi de buna dahil)... Her şeyden çok insanı yücelten... İnsanın mutluluğu için eğitimi, dostluğu, dayanışmayı, vefayı, paylaşmayı ve sevmeyi, sevmeyi, sevmeyi öneren... İnsanı “insan” yapan değerleri yücelten.... Dini, felsefeyi, düşünce biçimlerini, ahlakı, insan mutluluğu için bir araç olarak kabul eden... Mevlana’yı Anarken Büyük şair Mevlana Celaleddini Rumi’nin doğumunun 800. yıldönümü olan 2007’nin UNESCO tarafından ‘Mevlana Yılı’ ilan edilmesi sonucu, ülkemizde ve dünyada, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Konya Belediyesi’nin başını çektiği çok sayıda etkinlik düzenleniyor. Bakanlığın, Saraybosna’dan Meksika’ya, Mısır’dan Vatikan’a dünyanın dört bir yanında düzenlediği sema gösterileri başka ülkelere de uzanacak. Talat Sait Halman ve Yıldız Kenter, gittikleri ülkelere Mevlana’nın ateşini taşıyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi etkinlikleri de yılın sonuna doğru iyice hızlanacağa benzer. Evrensel kültür mirasının bu önemli değerini genç kuşaklarla buluşturmak ve dünyaya anımsatmak adına gerçekleştirilen bu etkinliklerin bir bölümü, Mevlana’yı tüm boyutları ile yansıtmakta yetersiz kalırken bir bölümünde yeni arayışlar gündeme gelebiliyor. Bana kalırsa, Mevlana’yı anmanın en anlamlı yolu da bu. Ne demişti usta: “Dünle beraber gitti cancağazım düne ait ne varsa… Bugün yeni şeyler söylemek lazım.” ??? Elbette, yeni şeyler söylemek, eskileri unutturmakla eşanlamlı değil; olmamalı. Tuluğ Tırpan’ın, Can Atilla’nın Mevlana üstüne yeni yapıtlar bestelemesi, orkestralarımızın bunları seslendirmesi güzel de, çağdaş bestecilerimizin en büyüklerinden biri olan Bülent Tarcan’ın ‘Mevlana’sını neden anımsamıyor kültür kurumlarımız? Umalım ki, Mevlana yılı programının henüz açıklanmayan bölümünde bu yapıt da yer alır. Hafta başında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Ayasofya Müzesi’nde “Aşk Ocağında Can Olmak. İnsanlığın Mirası: Mevlana Celaleddini Rumi ” başlıklı bir sergi açtı ve son derece özenli hazırlanmış bir kitap yayımladı. Münevver Eminoğlu ve Ekrem Işın’ın çeşitli müzelerden derledikleri Mevlana’ya ilişkin malzemelerden oluşan sergide, Berkan Karpat’ın ‘ses heykeli’ olarak nitelendirdiği çalışması ile karşılaşmak güzeldi. Sanatçının, İDO sponsorluğunda gerçekleştirdiği “Vapurda Mevlana’ya Dokunmak” adlı ses heykellerini göremedim ne yazık ki. ??? Amerika’da en çok satılan şiir kitabının yazarı olarak tanınıyor Mevlana. Müzik dünyası da, onun yapıtlarından esinlenmiş yüzlerce ürünle dolu. Kudsi Erguner’den Yansımalar’a, Ahmet Özhan’dan Mercan Dede’ye uzanan zengin bir palet… Yalnızca bizde değil, dünyada da Mevlana’dan etkilenmiş çok sanatçı var. Vangelis’ten Madonna’ya kadar… Tasavvuf müziğinin mistik yoğunluğu ile sema ayininin görsel zenginliğinin buluşmasından hangi fani etkilenmez ki? Sahne sanatları alanında, Mevlana’dan yola çıkarak gerçekleştirilmiş yapıtların sayısı hiç de az değil. Tasavvuf kültürünün etkisiyle din değiştirip Müslüman olan dünyanın sayılı koreograflarından Maurice Bejart’ın “Rumi”sini izledik geçenlerde İstanbul Müzik Festivali’nde. (Festivalde yer alan Mevlana ile ilgili bir başka etkinliği, Davud Azad’ın “Mevlana ve Bach Divanı” adlı çalışmasını çok merak etmeme karşın izleyemedim ne yazık ki.) “Rumi”, Bejart ustanın görkemli başyapıtlarının gerisinde kalan (Queen üstüne yaptığı çalışma geliyor aklıma), biraz aceleye gelmiş bir iş izlenimi uyandırdı bende. Ama, Mevlana’yı tanıtma bağlamında önemli bir işlevi olacağı kesin. Sahne sanatlarının bir başka büyücüsü, Amerikalı Bob Wilson da, Mevlana Yılı’na ürün hazırlayan bir başka usta. Atina’da dünya prömiyeri yapılan gösteriyi merakla beklerken, karşımızda yerli bir gösteri bulduk: Orhan Şallıel’in bestesi ve şefliğinde, BKM yapımı “RumiSenfonik Gösteri”. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür AŞ’nin desteği ile gerçekleşen gösteride, Mevlana’yı seslendiren Yılmaz Erdoğan inandırıcıydı. Gecenin yıldızı ise, son derece etkileyici bir dans gösterisi sunan Ziya Azazi idi. Gösterinin en olumlu yanı, Mevlana’yı salt âşık yanıyla değil, isyankâr yanıyla da anlatmasıydı. “Ben bir demirim / mıknatıstan kaçıyorum. Bir saman çöpüyüm ben, / mıknatıslara yan çizmişim. Ben öyle bir zerreyim ki, / bütün âleme isyan etmişim. Havaya, toprağa isyan etmişim, /Ateşe, suya isyan etmişim. Altı yöne isyan etmişim. / Beş duyuya isyan etmişim” [email protected] S DÜŞÜNCENİN ÖZÜ evlana’ya her zamankinden çok gereksinimimiz var şu günlerde derken, yalnız ülkemdeki ve dünyadaki kan kaybını, can kaybını, savaş ortamını değil, aynı zamanda insan ilişkilerindeki hoyratlığı, acımasızlığı, arsızlığı da düşünüyorum... M Yaşamın anlamını aramayı kendine ilke edinen ve bu arayışı herkese öneren... Gerçeğe giden yolun “Aşk”tan geçtiğine, sonsuz aşktan, sonsuz sevgiden geçtiğine inanan... Bu inancı vefa, hoşgörü, dayanışmayla besleyen Mevlana’dan söz ediyorum. Düşüncesinin özü böyle olunca, üstelik tüm düşüncelerini şiirle, sanatla, müzikle, devinimle (dansla, raksla) yorumlayınca yüzyıllardır ne çok sanatçıyı, yaratıcıyı etkilemiş olmasına şaşmamak gerek. Goethe, Remrandt’tan başlayıp, Paulo Coelho’ya uzanan upuzun bir liste çıkabilir ortaya... EJART’DAN ROBERT WILSON’A Geçen hafta Maurice Bejart’ın “Dua ve Dans” , “Aşk ve Dans” büyüsüyle kanatlandık... Üç akşam önce Orhan Şallıel’in bestelediği, koreografisini Ziya Azizi’nin yaptığı, Yılmaz Erdoğan’ın şiirleri yorumladığı, 150 sanatçının katı B lımıyla “Rumi” eseri vardı. (İstanbul dışında olduğumdan izleyemedim, o nedenle yorum yapamıyorum.) Heyecan verici bir başka proje, İstanbul’da hazırlandı, ilk temsilleri geçen günlerde Atina’da gerçekleşti. Proje Kudsi Erguner’e ait. Sahneye koyan, sahnede var eden ise dünyanın sayılı tiyatro ustalarından Robert Wilson. Hayır Atina’daki temsili görmedim. Ayrıntıları Kudsi Erguner’den öğrendim. Ayrıca bundan birkaç yıl önce Robert Wilson’la New York’taki Watermill Tiyatro merkezinde “Anadolu Uygarlıkları” üzerine bir projede çalışmış olduğumdan, onun imgelerle ne mucizeler yaratabileceğini çok iyi biliyorum. Robert Wilson’un Mevlana’yla ilişkisi “Divanı Kebir”den okuduğu şiirlerden geliyor. Kudsi Erguner, Wilson’un prodüktörü Franco Laera aracılığıyla projeyi ona açtığında, hiç tereddütsüz kabul etmiş. Güçlük ikisinin serbest olduğu bir zaman dilimini yakalamak olmuş. Mayıs ayında çalışmalar ve provalar İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın desteğiyle İstanbul’da sürdü. Mevlana konusunda rehberi Kudsi olunca, Robert Wilson’un ne denli şanslı olduğunu düşünmeden edemiyorum. Robert Wilson’un Galata Mevlevihanesi’nde izlediği semah... Hayran kaldığı mezar taşları... “Senin tecellinde taşlar bile semaha durur” sözü... Ona çok çarpıcı gelen Osman Hamdi’nin “Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosu... Mevlevihanenin kapısı... Mevlana’nın ilk semahı çekiç sesleri eşliğinde dönmesi... Bunlar ve daha nice görüntü, söz ve müzik imgelere dönüşüp sahnede yerini bulur. Wilson, metin okumayı hiç sevmiyor, bence zaten okumuyor da... Onun hüneri bir görüntüden, bir sesten, bir notadan, bir devinimden, bir bakıştan, insanın içine işleyen yoğun anlar yaratması... Cüneyt Türel’le karşılaşması üzerine oyuna bu usta sanatçı da “Şair” rolüyle katılır. Wilson, Tophane’deki bir tekkede yedi yaşındaki Kayra Erkmenkul’la karşılaşınca da çok etkilenir ve tüm oyunu onun üzerine kurar. Türkiye’den 6 müzisyen, 15 semazenin, New York ve Paris’te yaşayan iki İranlı ses sanatçısının katılımıyla Atina’daki dört temsil başarıyla gerçekleşir ve dış basında yankılanır, ufukta başka ülkelere turneler vardır... Dilerim bu eseri de bir an önce Türkiye’de izleme olanağımız olur. Mevlana’ya her zamankinden çok gereksinimimiz var şu günlerde derken, yalnız ülkemdeki ve dünyadaki kan kaybını, can kaybını, savaş ortamını değil, aynı zamanda insan ilişkilerindeki hoyratlığı, acımasızlığı, arsızlığı da düşünüyorum... En iyisi bu yazı Mevlana’nın bir sözüyle bitsin; Mesnevi’den: “Kafeste mahpus olan kuşun kurtulmak istememesi cahilliktendir.” www.zeyneporal.com faks: 0 212 257 16 50 35. ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ Bugün başlayan gösterimler arasında ağırlık korku filmlerinde... Sir John Tavener’a yaşam boyu başarı ödülü Kültür Servisi Aya İrini Müzesi, 35. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali kapsamında bu akşam (22 Haziran) 20.00’de, İngiltere’nin yaşayan en saygın klasik müzik bestecisi Sir John Tavener’ı ağırlıyor. Sir John Tavener’a, Prens Charles’ın önerisiyle Allah’ın Kuran’da geçen 99 isminden yola çıkarak bestelediği “Allah’ın Güzel İsimleri” adlı görkemli koro yapıtının ilk uluslararası seslendirilişi öncesinde, İstanbul Müzik Festivali’nin “Yaşamboyu Başarı Ödülü” sunulacak. Sir John Tavener için yapılacak törende ödülünü kendisine İstanbul Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Şakir Eczacıbaşı verecek. Konserin solisti İngiliz tenor John Mark Ainsley’e BBC Senfoni Orkestrası ve Korosu 200’ü aşkın müzisyeniyle eşlik edecek. (Bilgi için : 212334 07 51) Ally McBeal, Mekanik Cadı’ya karşı ?O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0Mf ?O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0Mhe O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M? O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M? ?O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M? O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M? ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M? ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M? ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M? ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M? ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M? ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@L? ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@)K ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@6 ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@ ?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@0M ?I O2@@f ?O2@@@@@@@@@f O2@@@@@@@@@@@@@@@@f O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@L?e ?O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@1?e ?O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@?e O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@?e ?O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@?e ?O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@?e O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@?e O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@?e ?O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@Le O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@1e O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@e ?O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@e ?O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@e O2@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@@e Fragile J KırılganYönetmen: Jaume Balaguero / Senaryo: Jaume Balaguero Jordi Galceran / Müzik: Roque Banos / Oyuncular: Calista Flockhart, Richard Roxburgh, Elena Anaya, Gemma Jones, Yasmin Murphy, Colin McFarlane, Susie Trayling, Daniel Ortiz / 2007 (ÖZEN FİLM) aume Balaguero’nun yönettiği ‘FragilesKırılgan’, hemşire Amy’nin hastanedeki otistik çocukları tehdit eden birtakım şeytani olaylara karşı mücadelesini anlatıyor. SUNGU ÇAPAN ugün gösterime giren FragilesKırılgan, unutulmaz Woodstock Festivali’nin Avrupa’daki yansıması niteliğini taşıyarak 1970’li yılların başında düzenlenen o muhteşem rock konserlerine sahne olan İngiltere’nin Wight Adası’nda bulunan, 100 yıllık ve eski püskü bir çocuk hastanesinde, işten ayrılınca esrarengiz bir biçimde ölen hemşire Susan’ın yerine göreve başlayan Amerikalı hemşire Amy’nin (yaklaşık 5 yıl kadar öncesinde ekrandan izlediğimiz, Ally McBeal adlı, feminist tavırlı, postmodern sitcom diyebileceğimiz popüler TV dizisiyle ünlenen Calista Flockhart) hastanedeki otistik çocukları tehdit eden birtakım şeytani olaylara karşı mücadelesini aktaran, Anglosakson oyuncularla, İngiltere’de çekilmiş, İspanya 2005 yapımı, beylik bir korkugerilim filmi. Yine aynı türdeki, bizim göremediğimiz bir sonraki filmi Darkness’ıyla (2006) eleştirmenlerden genelde geçer notu alan yönetmen Jaume Balaguero’nun Jordi Galceran’la birlikte senaryosunu yazdığı Kırılgan’da, sözümona birtakım esrarengiz ve dehşetengiz olayların cereyan ettiği (ve haberlere konu olan felaketimsi bir tren kazası yüzünden yöredeki hastaneler dolduğu için kapatılması da ertelenmiş) bu döküntü çocuk hastanesi aslında hiç de tekin değildir. Üstelik epeydir kapalı tutulan ikinci katını da, çocukların Mekanik Kız Charlotte adını taktığı, yıllar önce burada çalışıp ölmüş ama binayı deprem olurmuşçasına sarsıp sallamak ya da insanı pencereden aşağıya savurma gibisinden şeytani güçlere sahip korkunç, kötü bir eski hemşire mesken tutmuştur! Korku fantastik türünde öteden beri Uzakdoğu’yla çekişen İspanyol sinema nın eşiğinde çıktıkları son bir tatilden dönerken arabalarının bozuluvermesiyle ıssız, karanlık bir otoyolda kalarak tuhaf birinin (Frank Whaley) işlettiği izbe bir motelde mecburen geceyi geçirmelerini, üstelik konakladıkları odada, son derece gerçekçi biçimde çekilmişe benzeyen, kanlı ve iğrenç işkence videoları bulmalarını hikâye eden Boş Oda’da, kardeşi Owen gibi genelde komedilerde seyrettiğimiz, sempatik Luke Wilson’la Kate Beckinsale başrollerde. Yönetmen koltuğunda Nimrod Antal’ın oturduğu filmin görüntüleriyse Rezervuar Köpekleri’yle Ucuz Roman’ı da çekmiş olan, Tarantino’nun Polonya asıllı, ilk dönem kameramanı Andrzej Sekula’dan. B sından nerdeyse mantar gibi bitiveren, sıra işi, korkugerilim filmlerinden bir başka örnek niteliğindeki Kırılgan’ın beklendiği gibi, inandırıcı, ikna edici olmayı, mantığı filan pek iplediği yok. Anlatımından karakterlerine kadar doğrusu hiçbir yenilik içermeyen filmde yer yer gececi doktoru oynayan Richard Roxburgh’la, Ally McBeal’daki cazibesini yitirmiş Calista Flockhart ikilisi dışında, oyunculuklar da gayet sıradan. Genelde seyirciyi koltuğunda tedirgin etmeye meraklı bir yönetmen olduğu anlaşılan Jaume Balaguero’nun, bir dizi (sözüm ona) sarsıcı klişeyle, hiçbir sahneyi boş geçmeyen ve yer yer (sözümona) gerilim atmosferini vurgulayan, Roque Banos imzalı, patırtıcı, dolgu müziklerle süslediği, klasik çizgide ilerleyen, tekdüze anlatımının finale doğru giderek yer yer groteskleştiği bile söylenebilir. Büyük ölçüde, 2005’te (İspanya’nın Oscarları sayılan) Goya Ödülü’nü kazanmış özel efektlerinden medet umarak ve türe özgü, bildik klişeleri allayıp pulluyarak seyircinin 1.5 saatine el koyan Kırılgan, akıcı görsel düzeyi bir yana, sonuçta rahatsız edici, hatta kimi yerde asap bozucu bir film olmaktan pek öteye gidemiyor. Bu gerçekten adı gibi kırılgan filmin yerine, Batı’da Ridley Scott’un Alien (1979) başyapıtından beri çekilmiş en iyi yaratık (ya da canavar) hikâyesi ve olayfilm olarak nitelenen, korku, heyecan, gerilim çıtasını epeyce yükselten, an ‘B AHTEKÂR Bugün başlayan bir başka Amerikan yapımı olan The HoaxSahtekâr, 1971’deki Amerikan basın tarihinin en büyük sahtekârlıklarından birini ve bu olayın başkahramanı olan, tutkulu yazar Clifford Irving’i konu ediniyor. Kuşkusuz film ya da roman olacak kadar renkli, zengin ve gözlerden ırak bir hayat süren, dönemin Jane Russell vb. tanınmış yıldızlarını kapatan, nitekim Scorsese’nin birkaç yıl önceki The Aviator filminde bölüm bölüm ele alıp anlattığı ve başrolünü DiCaprio’ya oynattığı, gizemli milyarder Howard Hughes’le hiç bir araya ve yüz yüze gelmeden, sadece bilinen kimi gerçeklerden yola çıkıp bolca hayal gücünü çalıştırarak ve uzun uzun oş Oda’ adlı filmde, başrolleri Luke Wilson söyleşerek(!) yazdığı düzmece Hove Kate Beckinsale paylaşıyor. ward Hughes biyografisi yayımlandığında, olaylar hiç de Hughes’ün topcak nedense bizde hak ettiği ilgiyi pek gö lum önüne hiç çıkmayan, karanlık ve remeyen, sessiz sedasız 2 haftadır göste münzevi kişiliğine güvenen yazar Irrimdeki Yaratık’ı (The Host, yönetmen ving’in umduğu gibi gelişmedi ve Irving’le Bong Joonho, Güney Kore 2006) salık hiçbir zaman karşılaşmadığını, söyleşmeveriyoruz yine, türün iflah olmaz merakdiğini belirten Hughes’ün, yayımlananın lılarına. sahte bir anı kitabı olduğunu bizzat topluma açıklamasıyla mahkemelik olup iki yıl OŞ ODA Bugün başlayan bir başka korku filmi hapis yatacağı cezaevinin yolu görünmüşde, Hitch(cock) amcanın çoktan klasik tü Clifford Irving’e. Cezaevinden çıkınca leşmiş, nerdeyse yarım yüzyıllık Sa yaptığı bu sahteciliği anlattığı The Hoax pık’ıyla türün genç İspanyol yönetmenle adlı anılar kitabı, yönetmen Lasse Hallstrinden Alejandro Amenebar’ın yakın ta röm eliyle sinemaya uyarlanmış The Horihli Tez’inin bireşimi niteliğindeki Ame ax Sahtekâr’da Irving’i, kırlaşmış saçrikan yapımı VacancyBoş Oda. Evlilik larını bu kez rolü gereği boyamış Richard leri sona ermek üzere olan ama hâlâ bir Gere oynuyor. Tipik Hollywood standartbirleriyle didişip tartışan bir çiftin (Luke larında kotarılmış Sahtekâr belki de haftaWilson, Kate Beckinsale), boşanmaları nın en ilginç filmi. S B CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle