16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 HAZİRAN 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Avlu İzzet Özdamar: “Cami avlusunda siyaset yapanlara yuh olsun diyor. Kendileri nereden geldi acaba? Camilerin dili olsa da anlatsa!” Ya ğ m u r E k i m AKP, kayıt dışını yeni fark etmiş... “Çarkın farkındayız!” GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Mesut Yılmaz’ın hedefi 2023 imiş.Konuşma hızına uygun! Edep Kerem Akçasu: “Başbakanın geliş gidişlerini sektirmeyen İstanbul Valisi Muammer Güler, şehit naaşına havaalanında yapılan saygısızlık için soruşturma başlatacağına havaalanına gidip devlet edebine uygun bir karşılama düzenleseydi ya!” AKP Siirt Milletvekili ve AKP İstanbul 1. Bölge milletvekili adayı Recep Tayyip Erdoğan, oturduğu Başbakanlık koltuğunun yani devletin olanaklarından yararlanarak mitinglere katılıyor ve resmen seçim propagandası yapıyor. Bunun adı da demokrasi oluyor! Bu başbakanın meydanlarda attığı nutuklar ise CHP ve MHP’ye yönelik ağır eleştirilerde odaklanıyor. Bir iktidar partisi düşünün... Kendini anlatacağına, başkalarını karalıyor. Demek ki ateş bacayı sarmış... Satılık medyanın dört koldan pompalaması, düzmece seçim anketleri bile yeterli olamıyor! Telaş büyük. Vur CHP’ye. Vur MHP’ye. Bir yandan televizyon ekranlarını işgal eden Telaş iktidar yalakası gazeteciler, akademisyenler, araştırmacılar, bilumum uzmanlar; bir yandan da iktidarın başı... Hepsi birden CHP’ye ve MHP’ye yüklendikçe halk daha çok düşünmeye başlıyor: “Bu telaş niye?” Dışarıdan açık çek gelmiş. ABD ve Avrupa Birliği, AKP’yi destekliyor. Uluslararası Para Fonu memnun. Kuzey Irak’taki Kürtler, Güney Kıbrıs’taki Rumlar AKP diyor başka bir şey demiyor. Ermeni Patrikhanesi AKP’nin yanında. Gerekirse Vatikan’dan da destek gelebilir. Öte yandan Arap şeyhleri kesenin ağzını açmış, ihale üstüne ihale alıyor. Küresel destek tam. İçerisi deseniz... Medya emrine amade. Yeni vitrin öyle güzel hazırlanmış ki göz kamaştırıyor. Ezelden ebede demokrasi kahramanı solcular, kırk yıllık lambalarına püf demişler, dönüp ampule sarılmışlar. Daha da büyük solcular ise tamamen duygusal nedenlerle bağımsızlıklarını ilan etmişler ve CHP’ye vurmak üzere ampule batarya olmayı yeğlemişler. Ama bütün bunlar iktidar partisini kesmiyor. CHP ve MHP, bu Başbakanın sinirini giderek daha çok bozuyor. Bu Başbakan meydanlarda CHP ile yatıyor MHP ile kalkıyor; bir CHP’ye vuruyor, bir MHP’ye. Fakat telaş boşuna. Ne demişler... Korkunun ecele faydası yok. CHP’de Bölük’ün Kaybı ve 22 Temmuz… Cumartesi günü Ukrayna’da korkunç bir trafik kazasında kaybettiğimiz eski CHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bölük’ün cenazesindeydik. Ani gelen bazı ölüm haberleri, soğuk bir şaka ya da ağır bir tokat gibidir. Bölük’ünkü de işte bizi aynen böyle gafil avlayan bir olaydı. Ömrünün en verimli olabileceği yıllarında, bugüne kadar onca başarıya imza atmış, yazdığı kitaplarla, yaptığı araştırmalarla, “El Tayyip”ten tüm diğer tarikatsiyaset ticaret bağlantılarına kadar onca gerçeği su yüzüne çıkarmış bir cesur örgüt emekçisi aramızdan ayrıldı. Anısı içimizde yaşayacak sonsuza kadar. Allah rahmet eylesin, hepimizin başı sağ olsun… CHP örgütü, Altunizade’deki cenazeye yoğun olarak katılarak vefasını gösterdi. Biz CHP’lilerin, yalnız kendimize sakladığımız paralel yaşamlarımız vardır. Örgüt toplantıları, “muhalefet toplantıları”, kurultay ön toplantıları veya daha dar kadrolu “buluşmalar”, kulisler… ??? Cenazede Doğan Haber Ajansı muhabiri mikrofonu bana uzatarak şu soruyu sordu: “Bölük daha önce milletvekili adayı olmak istediğinde bazı hayal kırıklıkları yaşanmış… Ne diyorsunuz?” Cevabım çok kısa ve netti: “Önümüzde 22 Temmuz seçimleri var. Şu anda hiçbir gerçek CHP’li, geçmişe ve bugüne yönelik hiçbir milletvekilliği adaylığı konularında bir eleştiri yapamaz, bu sorulara yanıt da vermez. Yalnız 22 Temmuz’a kilitlenmiş olarak CHP için çalışır. Bölük de şu anda aramızda olsa aynı şeyi yapardı. Yanıtım bu kadar.” Türkiye’de dini siyasallaştırmanın affedilmez çukuruna düşmüş yobazlarla ömür boyu mücadele etmiş olan Bölük ve onun gibi, aynı infialleri yaşayarak kahrolmuş yüz binlerce, milyonlarca insan, bir ay sonra yaşayacağımız seçimlerde CHP’nin başarısından başka ne isteyebilir ki? Tarihimizin en kritik virajlarından biriyle karşı karşıyayız. Mustafa Balbay geçen gün beni mutlu etti. Benim gibi geçmişte veya bugün CHP’de siyaset yapmış insanlardan biri değil de, onun gibi salt gazetecilik yapan bir aydının CHP’ye somut olarak destek istemesi çok daha önemli. Şu anda hiçbir aklı başında demokrat insanın, CHP’ye küsmeye, kızmaya, kişisel hesaplaşmaya girmeye hakkı yok. İstediği kadar kendi içinde haksızlığa uğradığını düşünsün. Şu anda konu CHP değil, Türkiye ve tüm vatandaşlarımızın, hatta gelecek kuşaklarımızın yaşam tarzı. Türkiye gitgide yobazlaşan bir radikal İslamcı ülke mi olacak, yoksa doğru bildiği yolda ilerleyen çağdaş demokratik Atatürk Cumhuriyeti mi olacak? Önümüzdeki tek konu bu. Nice önemli değerli isimler ve ben aday olduk, ama listeye alınmadık. Bunun bugün beş paralık önemi yok. ??? Ortada büyük gerçekler var. O yürüyen kitlelerin ezici çoğunluğu “solda birlik” istiyordu ve şimdi 27 yıldır ilk defa sol, farklı sepetler açmadan seçime girecek. Bu fırsatı değerlendirmeye mecburuz. Oyunu solun diğer fraksiyonel küçük partilerine veya bazı bağımsızlara atmaya kalkışacak insanlara bu uyarıyı çok geç olmadan tekrar yapmak istiyorum: Oyları bölmeyin. Ayrıca CHP’ye haksızlık ederek onu “aşırı milliyetçilik”le (!) suçlayan akıl almaz yorumlara prim vermeyin. CHP’nin suçu, bayrağa, şehitlere, ülke bütünlüğüne önem vermek, terörün üzerine gidilmesini istemek öyle mi? Bu cumartesi, sivil toplum örgütleri olarak teröre karşı bir “sessiz yürüyüş” düzenliyoruz. Çağlayan Meydanı’nda PERPA’nın önünde saat 10.30’da toplanmaya başlanacak ve yürüyüş saat 11’de Çağlayan Meydanı’na doğru başlayıp ardından Şişli’de Atatürk’ün evinin önünde son bulacak. Bu toplumsal tepkiyi, savaş için değil, barış adına, kardeşlik adına ve teröre son vermek adına veriyoruz. Lütfen orada olun, şehit ailelerinin ve barışın yanıbaşında olduğunuzun sıcaklığını hissettirin. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Geminin tuvaleti, Marmara’nın suyu GEÇENLERDE Türk bayraklı bir yük gemisi, Yenikapı açıklarında demirliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “çevre koruma müdürlüğü”nden bir tekne gemiye yanaşıyor. Teknedekiler, geminin kıç tarafından akan suyu, ellerindeki üç reçel kavanozuna dolduruyor ve “seawage arıtma sistemi”ne göre alınan örneklerden denize dışkılı su akıtıldığına karar verip önce 15 bin sonra 54 bin YTL para cezası kesiyor. Gemi kaptanı, Dünya Denizcilik Örgütü tarafından kabul edilmiş kurallara göre uluslararası sefer yapan gemilerde “seawage sistemi”nin zorunlu kılındığını ve bu Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Süreç Şevket Çorbacıoğlu: “Vatandaş, bedava aldığı kömürü satıyormuş. Eğer bir ülkede insanlar, yoksuldan ve dinden geçinenler yüzünden, kendi yoksulluğunu satmaya başladı ise orada korkulu süreç başlamış demektir.” sistemin periyodik olarak uzman kuruluşlarca denetlendiğini, gemisine yabancı limanlarda herhangi bir ceza kesilmediğini biliyor, ama İstanbul’daki reçel kavanozu ile kesilen cezaya bir anlam veremiyor. Anlam veremediği bir başka konu ise “seawage arıtma sistemi”nin zorunlu tutulmadığı şehir hatları vapurları, deniz otobüsleri, araba vapurları ile deniz yolcu motorlarının tuvaletlerinde olması gereken “holding tank sistemi”ne göre atıkların karada hangi toplama tesisine boşaltıldığı. Ayrıca vapur iskelelerindeki tuvaletlerin kanalizasyon şebekesine verilip verilmediği. Politikacıların organ bağışı yapması yasaklansın! Şehitler Oratoryosu AYTAÇ YALMAN* Yaklaşık bin yıldır Anadolu’da yaşıyor olmanın bedelini, bu coğrafyanın her köşesinde adeta bir abide gibi yükselen şehit mezarları ve şehitlerimizin döktükleri o kutsal ve temiz kanlarıyla ödedik. Onların akıttıkları mübarek kanlarla bu cennet vatanda huzur içinde yaşadık ve bu güzel toprakları onların hatıraları ile anıtlaştırdık. Vatanımızın bütünlüğü, milletimizin birliği için verilen kutsal savaşta kaybettiğimiz şehitlerimiz için yurdumuzun her köşesinde abide gibi diktiğimiz şehit kabirleri ile vatanımız şehitler yurduna döndü. Hemen hemen her şehit, arkasında sevgi, özlem ve hasret dolu mektuplar ve anılar bırakmıştır. Bu mektupları ve bu amaçla yazılmış şiirleri ulusumuza “milli bir vasiyet” olarak görüp, geleceğimiz olan gençlere intikal ettirmeyi onurlu bir görev kabul ettim. İnanıyorum ki; vatan için ölene, savaşana ve bedel ödeyene toplumumuzun minnet duyguları çok yüksek ve canlıdır. Harbin acımasızlığına karşın, cehennemi ateş ortasında cepheden veya çatışma alanından yazılan ve çoğu adresine ulaşmayan, belki de kendinden önce şehadet haberinin gittiği kan, gözyaşı, ateş ve barut kokusuna karışmış sevgi, aşk, hasret ve duygu yüklü mektupları ve onların içindeki derin anlamı duyarlı vatandaşlarımızla paylaşmanın, içinde bulunduğumuz ortamda yararlı olacağını düşündüm. ??? Tarihimizi taçlandıran ve onurlandıran bir “edebi yadigâr” olan bu mektupların gerçek değerinin, ancak kalplerin üstünde saklanarak ve hatırasına sadık kalınarak yaşatılabileceği unutulmamalıdır. Bizlerin ve genç kuşakların üzerinde özgürce yaşadıkları cennet vatanımızın hangi zorluklar aşılarak ve kimlerin aydınlık geleceği adına hayatlarını ve hayallerini feda ettiklerini her zaman düşünmek mecburiyetindeyiz. Son yolculuklarına törenler düzenleyerek, ağıtlar yakılarak uğurladığımız şehitlerimize gerçek anlamda görevlerimizi yerine getiriyor muyuz? Onları hak ettikleri anlam ve derinlikte anıyor, hatıralarına saygı ve sevgi gösterebiliyor muyuz? Bireysel ve mahalli duyarlılıklar dışında ulusça görevimizi yeterince yerine getirdiğimizi ifade edemeyiz. Hizmet dönemimde elimde son nefesini veren aziz şehitlerimizin hatırasını yaşatacak bir çalışma yapmayı her zaman düşünmüşümdür. Bu hassas ve duygusal konunun estetik anlamda toplumumuza anlatılması ve yaşatılmasının gerekliliğine inandığım için, konuya müzik ile yaklaşmanın uygun olacağını düşündüm. Binlerce kahramanın anısını ve hatırasını “Şehitler Oratoryosu” besteleterek hassas ve duyarlı toplumumuza ciddi bir hizmet olacağını düşündüm. Çünkü bu anlamlı konunun şiirsel bir dil ve müzikle anlatılmasının bir ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Kaybettiğimiz kahraman şehitlerimizin acılarını, törenlerde oluşan öfke ile geçici bir süre için değil, kalıcı ve toplumun bütününü kavrayan derin bir anlamla anmak ve hatırasını yaşatmak, biraz önce ifade ettiğim gibi ciddi bir ihtiyaç ve anlamlı bir görev olmuştur. Bu nedenle; bu duyguları güçlü ve estetik şekilde anlatmanın kanaatimce en iyi yolu şiir ve müziktir. Bu hassas konu eğer, şiir ve müzik ile birlikte vurgulanırsa çok anlamlı olacağını düşündüm. Bu duygular içinde “Şehitler Oratoryosu’nun” librettosunu yazdım. Bu librettoyu yazarken yüzlerce şairin ve yazarın konu ile ilgili binlerce eserini, ayrıca yüzlerce şehit mektubu okudum. Bu vesile ile böylesine hassas bir konuda ulusumuzun duyarlılığını anlamlı bir şekilde ifade eden yazarlarımıza şükran borçlu olduğumuzu belirtmek isterim. Yazdığım libretto beş bölüm olarak düzenlendi. ??? Birinci Bölüm: Vatan sevgisi İkinci Bölüm: Kuruluş ve Kurtuluş Dönemi dahil ulusal bütünlüğümüz ve birliğimizin korunması için verilen mücadele ve savaşlar Üçüncü Bölüm: Şehidin şehadet öncesi duyguları Dördüncü Bölüm: Şehadet anı Beşinci Bölüm: Şehidin ölüm sonrası huzur ve gururu Azami elli dakika olarak düşündüğüm söz konusu libretto şimdi bestelenme aşamasındadır. Bestelenmesini müteakip Orkestra (Resitatifler, Sololar, Çocuk ve Büyük Koroları dahil) ile icra edilecek ve CD’leri hazırlanıp ulusumuzun hizmetine sunulacaktır. Bu projenin gerçekleşmesinde maddi ve manevi desteğini esirgemeyen kişi ve kuruluşlara şükranlarımı ifade etmek, benim için anlamlı bir görevdir. Bu projenin hiçbir maddi menfaat gözetilmeden, kamuya hizmet amacı ile gerçekleştirildiğini özellikle belirtmek isterim. Bu projenin tamamlanmasını müteakip tüm telif hakları ile birlikte bu çalışma “Mehmetçik Vakfı’na” devredilecek. Bu yönü ile de ayrı bir sosyal hizmet verilmiş olacaktır. İnanıyorum ki, hepimize düşen görev; şehit yakınlarının acısını, ulusumuzun bütününün acısı haline getirmek ve sürekli olmasını sağlamaktır. Bu oratoryonun bu amaca hizmet edeceğine inanıyorum. Karmaşık duygular içinde hissettiklerimi bu librettoya yansıtmaya çalıştım. Çünkü yüreğimde gerçekleştirmeye çalıştığım bir özlemdi bu çalışma. Librettoyu tamamlayınca, hüzünlü bir hayalin sessizliğinde ve yalnızlığında kendimi bir görevi yerine getirmenin gururu içinde hissettim. Biz; Anadolu’nun vefakâr insanları olarak; ölenle öldük, mazlumla ağladık, düşenin elinden tuttuk, insanların dilini, dinini, rengini kendi dilimiz, dinimiz, rengimiz bildik. Bizim için dostluk ve kardeşlik değerli oldu. Biz bu vatanda yaşayan herkesi canımız bildik. Sonuç olarak, bugün yaşadığımız vatanı şehitlerimiz ve gazilerimizden ödünç aldığımızı unutmamalıyız. Ulusal bütünlük ve birliğimiz uğruna aziz vatana canlarını feda etmiş bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: kurgenc?yahoo.com SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Haziran www.mumtazarikan.com Gazilerimiz, Bağışlarınızla Hayata Gülümsüyor. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI OYAKBANK Ankara T.Güneş Ş. 505 0 505 YTL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr * E. Kara Kuvvetleri Komutanı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir tür işkembe çorba 1 sı. 2/ Karışık 2 renkli... Tabii. 3 3/ “Kale, hisar, küçük 4 kent” anlamı 5 na gelen ve 6 bazı yer adla7 rında kullanılan sözcük... 8 Suudi Arabis 9 tan’ın plaka i1 2 3 4 5 6 7 8 9 mi. 4/ Bağışlama... E Emirlik, beylik. 5/ 1 K U Ş D İ L İ Asya’da bir baş 2 U M U H O N A Z F İ kent... “Eviniz gi 3 Ş İ P Ş A K 4 B A E T A M İ N bi küçücük bir evdi / A L E Sarmaşıklarla bal 5 U K A L A konu örtük bir evdi” 6 R N P G R İ Ş (A. M. Dıranas). 6/ 7 N A Z E N İ N Sabahattin Ali’nin 8 U L A A N EM İ bir öykü kitabı... 9 İ K İ E L İ F Bey. 7/ Bitkilerden elde edilen ilaçlarla bir hastalığı iyileştirmek... Bir nota. 8/ Yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantı. 9/ “Vücut ısısı... Kalın su borusu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Öğütülmüş acı biber ve sirkeyle hazırlanan bir sos. 2/ Osmanlı devletinde kapıkulu askerlerine ve kimi görevlilere üç ayda bir verilen ücret... Kekeme ya da dilsiz kimse. 3/ İnce deri ya da ince kabuk... Özsu. 4/ Antalya’nın Kaş ilçesinde, Eşen Çayı’nın ağzında bir kıyı gölü. 5/ İyi yetişmiş, değerli kimse... Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen. 6/ Domuz yavrusu... Yağmur suyunun biriktiği çukur yer. 7/ Balık yakalama aracı... Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse... Çıplak vücut resmi. 8/ Güçlü ve beyaz bir ışık vererek yanan hidrokarbonlu bir gaz. 9/ Çalgıcılara verilen bahşiş. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle